17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2005 PAZARTESİ MUMTAZ SOYSAL Hainlik Diyalektiği VATAN HAİNLİĞI değildir elbet hainliklerin hep- si. Isterseniz, derece derece ihanetler, sorumsuz- luklar, ihmaller, yanlışlar, çaresizlikler diyebilirsiniz bunlara. Ne var ki, bu çeşit durumlar üst üste ge- lip birikir, zamanla bir hainlik suçlamasına yol aça- bilir. Ya da sonuçtaki bir hata daha önceki yanlış- lara, ihmal ve sorumsuzluklara değişik ışıkta bak- maya iter insanlan, suçlama yoğunlaşır. Vahdettin Cihan Harbi'ne sürüklenişin, yenilgi- nin, kendi dönemine rastlayan Mondros'laSevr'in sorumlusu değildi kesinlikie. Zavallı bir çaresizlik içinde bulunduğu da belli. Ama sonuçta Maiaya adlı Ingiliz dretnotuyla değil de diyelim Ertuğrul yatıyla ülkesini terk etseydi, işbiriikçi hainlik suç- laması böylesine bir geçerlik kazanır mıydı? Iz- mir'den Çanakkale'ye kadar Ingiliz zırhlılanyla kay- nayan Anadolu kıyılannda, "Milliciler"\n Karade- niz'deki Alemdar ve Gazal römorkörterinden baş- ka donanması mı vardı ki, o yatı durdurup yakala- sın? Kurucu ecdadının adını taşıyan gemi yerine Uzakdoğu'dan alınma adıyla bile emperyalizmin sim- gesi olan bir işgal zırhlısına binişi, ihanet suçlama- sını pekiştirmiş sayılmaz mı? Ister resmî ister gayriresmî, ister yerli ister yaban- cı, bütün tarihlerin yazarianna bu malzemeyi ve- ren, âciz Padişah'ın o son tercihi değil midir? Şimdi bu sayfayı çevirip bambaşka, hiç ilgisiz bir alana, futbola gelelim. Yattara ile Ali Tandoğan'ın son maçlardaki so- rumsuzluklannı şöyle bir düşünün. llk bakışta di- siplinsizlikle terbiyesizlik arasında bir yeriere yer- leştirilebilecek o davranışlar, yalnız oyundan atıl- maya varan basit birer hata sayılabilir mi? On kişi kalıp üç gollü yenilgiyle bozulmuş moralini düzel- temeyen birTrabzonspor'un koskoca AvrupaTur- nuvası'ndan düşüşü az şey midir? Siftah maçın- dan tek puanla sıynlabilmiş bir Beşiktaş, ligin son- lannda ilk derecelere girme günü gelince puan ve averaj için çırpınmak zorunda kalırsa, o tek kişilik yanlış davranışla yitirilen iki puana yanmadan du- rabilir mi? Şimdi basit başlangıç acemilikleri sayılabilecek olan olaylar, böyle bir ışık altında bakınca takım- lara çok panalıya mal olmuş ihanetler gibi gözük- mez mi? özelleştirmefuryasındaTÜPRAŞ, PETKİM, Türk Telekom, ERDEMIR ve THY gibi ulusal kamu var- lıklannın yabancılara satışını düşünelim. Bugün sadece yanlış karar, basiretsizlik, hesap- sızlık, hukuksuzluk, kayırmacılık, savurganlık ya da değerbilmezlik gibi suçlamalara konu edilebi- len o satışlar, günü geldiğinde "geçmiş hainlikler" olarak yorumlanamayacak mıdır? örnegin, kritik bir gerginlik ya da savaş eşiğinde Türkiye petrolsüz bırakılırsa, teknolojik önlemlere karşın haberleşmesi Lozan'da olduğu gibi yaban- cı kulaklara açık kalırsa, tank ve zırhlı gemi için gü- venli sac bulamazsa, büyük ve ivedi askertaşıma- lan için sivil uçak sıkıntısı çekerse, şimdi IMF ma- dalyası hak etmiş iktidar başarılan olarak gösteril- meye çalışılan bu işlemler, o zaman "hainlik" çu- kuruna düşmüş görünüp üzerierine tükürülmez mi? OLAYLAR VEGORUSLER İLAN BOLU AİLE MAHKEMESİ'NDEN 2004<66 Esas Davacı Hayrettin Fidan tarafindan davalı Mukad- des Fidan aleyhıne açılan boşanma davasında; Davacı 17.06.2003 tarihli dava dilekçesi ile dava- lı ile 1997 yılından bu yana resmi nikâhlı olup, ev- liliklerinden de çocuklannın bulunmadığını, davalı eşi Mukaddes ile görücü usulü ile evlendiklerini ve 2003 yılı Ocak ayında zaman zaman eve geldiğinde davalı eşinin evde olmadığını gördüğünü, nerde ol- duğunu sorduğunda, sen bana kanşamazsın, istedi- ğim yere giderim dediğini ve bu nedenle aralannda tartışma çtktığını, davalı eşinin 2003 yılı Mart ayı- nın yedisinde eve geldiğinde evde bulamadığını ve bu tarihten itibaren eve gelmediğini, davaluun evi terk ettiğini anladığını ve neden olduğunu bilmedi- ğini. bu nedenle şiddetli geçimsizlik nedeni ile evli- lik birliğinin temelinden sarsılması ve tekrar bir araya gelmelerinin mümkün olmadığından boşan- maya karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bolu ili Mudumu ilçesi Ferüz köyünden Mustafa ve Ayşe'den olma, 1977 doğumlu davalı Mukaddes Fidan'ın tüm aramalara rağmen adresi tespit edile- meyip tebligat yapılamadığından ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiştir. Işbu boşanma davasının davalısı olan, Bolu ili Mudurnu ilçesi Ferüz köyünden Mustafa ve Ay- şe'den olma 1977 doğumlu davalı Mukaddes Fi- dan'ın duruşma günü olan 10.10.2005 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunması veya ken- dini bir vekille temsil ettirmesi, tüm delil ve tanık- lannı bildirmesi, aksi takdirde yargılamaya yoklu- ğunda devam olunarak karar verileceği, aynca ilan tarihinden itibaren en geç 15 gün sonra tebligatın yapılmış sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 37001 Sevr'de Vahdettin'in Ingilizlerle İlişkileri Plt)f. Dr. Metill KALE Eskişehir Osmangazi Üniversüesi "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mü- himdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, de- ğişmeyen hakikat insanhğı şaşırtacak bir ma- hiyet ahr." 16 Ağustos 1931 - Atatürk A merikah tarihçi P.C. Hdmrach'a göre "Eşi az görülen, göz kamaş- üncı bir çahşma ve akıl almaz bir araşürmacıkk ürünü" olan Sevr "19. yüzyü sömürgeciliğini izleyen mükenınıd bir çözünıdü... Topraklan elinden ahnmış ve düşmanlan tarafindan ku- şaolmış bir Türkiye... İşgal edilmiş bir başkent İstanbuL. Kamp ateşinin çevresinde aç gözler- lefirsatkollav an kurtlar gibi Büyük Devleüer... Çünkii kaynaklan zengin bir Türkiye ve obur bir emperyalizm-." Ayru yazar Sevr'e bakışı- ru şöyle sürdürür: "Barbar bir ulus olan Türk- leri Âvrupa'dan kovma nrsaü kaçırünıamahy- (k Bütün azmhklar için birer ülke planlanrruş- ü. Mustafa Kemal ise onlar için sadece bir ba- şağnsı idL Paylaşımı biran önce bitiremezsek karşunızda bir Türk hükümeti (tstanbul) bu- lamayacağız~. Daha da beteri baş edemeyece- ğimiz bir Türk hükümeti (Ankaratbulacağız." Lord Curzon üst perdeden eserek "Türkler için, askertik mesleği tümüyle kapanmışür... Artik Türkler Fransız lejyonuna gjdebüir" di- yordu. Türk ulusu anlaşmanın içeriğini tam bilmemesina karşın, karşılaştığı felaketin ger- çek boyutunu, Anadolu'da Türk egemenliği- nin arük kesin olarak sona erdiğini görerek, ta- rihsel bir bilinçle "Yaşamı ve bağunsızhğı için fedakârhk yapan bir ulus başansız olamaz,ye- nügidemekulusunölümüdemektir" diye hay- kıran Mustafa Kemal'in çağnsına uydu ve di- renmeye karar verdi. Her ne kadar Sevr'de Yandertin'ın imzası yoksa da, anlaşmayı imzalamak üzere heyeti oraya gönderen de, bu anlaşmaya onay veren Saltanat Meclisi'ne başkanlık eden de kendi- sidir. Vahdettin' in Ingiliz işgal kuvvetleriyle na- sıl bir işbirliği içinde olduğunu gösteren bir- çok belge bulunmaktadır. Onun hakkında hü- küm vermek için açık ve net bilgüerle dolu ta- rihe bakmak yeterli olacaktır. O tarihlerde tngiltere'nin Karadeniz Ordu- lan Komutanı General Milne, 16 Aralık 1918 günü Londra'ya şu raporu gönderir: *VL Meh- met, Türkiye'de idareyi mümkün olduğu ka- dar süratie ele almamıa istiyor." Yüksek ko- miser yardımcısı AmiralWebb 30 Aralık 1918 günkü raporunda da, "Dışişleri Bakanı M. Re- şit Paşa 'kendim, kabınedekı arkadaşlanm, sul- tan ve geniş bir halk kitlesi adına, kesinlikie sizi temin ederim ki, umumun arzusu', tngü- tere tarafindan idare edilmektir" denmekte- dir. AmiralCaWıorpelOOcakl919günüIn- giltere Dışişleri Bakanı Lord Balfour'aşumek- tubu yazar: "Ben (padişah) Britanya'run iste- diği herkesi, tngilizlerin isteklerine uygun ola- rak tutuklayıp cezalandınnaya hazınm. Yalnız bir şeyden korkanm. Eğer geniş ölçüde tutuk- lamalar yaparsan bu durum bir ihtilal nedeni olurv«beniöldürürleı:w Calthorpe'un yardım- cısı Amiral VVebb'in bakanlığa yazdığı 19 Ocak günkü rapor: Toütikamız süngünün keskin ucuna day-anr>or. Halife eümiz alünda bulun- dukça, İslam düm ası üzerinde ek bir denede- me aracuıa sahibiz demcktir. Padişah bizi bu- raya yerleştirmek isrjyor." Vahdettin 21 Ocak'ta Ingiltere'den güvence ıstemeküzereDamatFerit'iCarlthorpe'a gön- derir ve kendisine 5 Şubat'ta bu güvence ve- rilir. Ayru Damat Ferit yüksek komiserlik da- nışmanlarından Hohler'e 5 Mart 1919 günü "Bütün umudunun AUah'ta ve tngütere'de ol- duğunu... istedikleri herhangi bir kimseyi tu- tuklama>a hazırolduğunu" bildirir. Sadrazam Damat Ferit 30 Mart 1919'da yüksek komiser DeRobeck'i ziyaret ederek "BabaaAbdülme- cit'in onu (Vahdettin'î) Ingiliz devietine ve tn- gili/Jere dostiuk duygulan>la yetiştirdiğini, bu- gün takip ettiği amacın Osmanh hükümetini IngUtere devletine mudak bir teslimiyede bağ- lamakolduğunu" söyler ve sııltanla birlikte Os- manlı Devleti'ni bir Ingiliz sömürgesi yapma- yı amaçlayan bir proje hazırladıklanru ve sun- mak istediklerini ilave eder. Padişah, Ata- türk'ün Samsun'a çıkışından 1.5 ay sonra Ami- ral Calthorp" a "Osmanh tmparatorluğu 15 yıl sürevle tngüiz sömürgesi olmalıdjr" önerisin- de bulunur. Padişahın onayı ve bilgisi dahilinde Sadra- zam Damat Fent Paşa 19 Eylül 1919'da Ingıl- tere'nin Akdeniz donanması komutanı Ami- ral De Robeck ile görüşür. De Robeck Lond- ra'ya "Sadrazamın Anadolu'da Mustafa Ke- mal tarafindan başlaülan hareketi basûrmak için \a tngüizlerin izin vermesini ve>a mütte- flklerin bunu basürmasmı önerdiğini'' yazar. Vahdettin, Perapalas'ta oturan Yüzbaşı Amst- rong'a Haziran 1922'de Şehzade Sami eliyle ulaştırdığı mektupta "BaşkanLloyd George'a ve iktidardakilere akıbetin yaklaşüğuu bOdin- niz. Mustafa Kemal ve arkadaşlan ihtilalcidir- ler. Bunlarsizinve benim düşmanlarnruzdır. Asi- dü1er.Türkh^'\ivalnjzsizkıırtarabilirsmiz.Ben sizindostunuzum. Neısterseniz sizevmneye ha- zınm. Halbuki siz Ankara'dan bir şey alamaz- sınız. Isterseniz Saltanatjve Hilafeti kurtarabi- ursiniz. Bana süraüe yardıma geüniz. Bana 4 mihon stertin borç veriniz. Size mal vwereköde- rinv Teminatveririm. Ankara'vı tanımazsınız. Banşı benimle yapuıız. Ankara'ya verecekle- rinizi bana veriniz. Yunanhlardan alacağuıız topraklan banatesnmediniz. Propagandavap- mam için, uçak ve adamlanmı korumam için bir savaş gemisi veriniz. Bizzat Bursa'ya gider, herkesi etrafima toplanm. Halk benim daveti- me koşar. Ben Fransızlarla dost olup aniaşnıa yapom. Boğazlan açık tutarun. Halife olarak sizin lehinizde bulunurum... Çünkü siz, mü- minlerin savunucususunuz. Onlar da size bağ- h uyTuklar olarakkahrlar. Ankara'dakfler ka- til adamlanhr. Moskova'nın tesiri alûndadır- lar. Söviediklerinin birini vapmazlar" diye İn- gilizlere yalvarmaktaydı. Vahdettin, 7 Ağus- tos 1922 'de Şehzade Sami Bey aracılığıyla Al- bay Gribbon'a General Harrington'a iletil- mek üzere bir mesaj gönderir. Mesajında bir nevi iltica talebi göriilmektedir. "Ben Sultan ve Halife olarak önce bu memteketin kadınla- nnı ve çocuklannı düşünmekle yukümlüyüm. Padişah olarak Osmanh ordusunun başku- mandanıyun.Bir bunahm hafindedoğalolarak müttefık işgal kuvYetlerinin başkumandanı ile bir arada ohnalryım. Bu nedenle bö\le bir ha- Un meydana gelmesinde, General Harring- ton'dan benim karargâhınun nerede olacağuu bana bildirmesini rica ediyorum." Büyük zaferden sonra Mustafa Kemal Pa- şa'ya Mısır, Hindistan, Tunus, Afganistan ve Bosna'dan ve yurtiçinden tebrik telgraflan geldiği halde, Vahdettin tebrik bile edemedi. Bu durumu 16 Eylül'de Rumbold, Curzon'a yazdığı mektupta da belirtir." Padişah, zafer- den dolayı, M. Kemal'i kuüamavı reddetti.'" Vahdettin, 6 Kasım 1922 günü Horace Rumbold'a yazdığı mektupta özetle "Mus- tafa Kemal nesebi bilinmeyen bir Makedon- yah devrimcidir. Bunlann aralannda gerçek Türkleryoktur. Bolşeviklerden \ardun görii- yorlar. Ben her özveriye hazınm ama tahtı- mın çıkarlanna zarar verümesine izin vere- mem" dıyordu. Atatürk'ün bütün bunlan bire bir yaşamış bir şahsiyet olarak, Nutuk'ta Vahdettin'i de- ğerlendirirken "Saltanat ve Hilafet maka- mında oturan Vahdettin, soysuzlaşmış, şah- sını ve bir de tahtmı koru\abüecegini hayal ettiği, alçakça tedbhier araşrjrnıaktadır" der. Günümuzde SevT'ı tekrar dinltmek. can- landırmak isteyenlerle laik Cumhuriyete ka- nat gerenlerin mücadelesi devam etmektedir. Lozan ulusça ne kadar iyi biliniyorsa, Sevr de o kadar iyi kavranmahdır. Özellikle genç Cıunhuriyet nesilleri, Sevr ile ülkemize giy- dirilmek istenen deli gömleği anlayışı ile mücadele etme gereğini, Cumhuriyetin vaz- geçilmez bir gereği olarak benimsemelidir. Şayet Se\T uygulama alam bulabilseydi, Atatürk'ün liderliğini yaptığı Kurtuluş Sa- vaşı yapılmasaydı ve laik Cumhuriyet kurul- masaydı, Türkiye bugün Ortadoğu mozayi- ğinin bir köşesine atılmış veya itilmiş, Batı- lı efendilerine hizmet eden kukla bir yöne- timin emrinde, zavallı, küçük bir devlet ola- rak devam ediyor olacaktı. 21.i yüzyılın başında dünya, çeşitli kıskaçlann bo- »ğuntusunda. acılı ve şaşkın... Vaatler ve gerçeklerbirbi- rini tutmuyor. Hırs ve yalan güçlü- lennkullandığı bir tuzaga dönüşmüş. Hayal ve ödün, daha doğrusu, çıkar beklentisi ve ödün kıskacına yaka- lananlar, bu tuzağın avlan.. Yanlış hesaplar Bağdat'tan dönse de, acı- nın büyügü, aldatılanlann payına düşüyorhep. Günümuzde güçlüle- rin bile ufku aydınlık değil. Batı ve Orta Avrupa'nın yakın zamanlara kadar bir eli yağda bir eli balda yaşamış halklan, yerkürenin şanssız bölgelerinden kökenlenen, düşük ve güvencesiz ücretler kar- şılıgında kölece çahşmaya razı kü- resel işgücünün rekabetiyle baş ede- miyor; Batı ve Orta Avrupah, iş- sizlik ve yoksullukla yüz yüze! Londra'da, Paris'te, kaldınmlarda öf- ke kol geziyor. metrolardan umut- suzluk taşıyor. AB politikacılan, kendi halklannın gereksinimleriy- le güdümüne girdilderi uluslarara- sı sermayenin talep ve buyruklan arasında kıskaçta! Demokrasi oyu- nunu sürdürmeleri gitgide zorlaşı- yor. ABD kıskaçta! Bu ülkenin sa- vurduğu tehditler gerçekleşecek, Irak'ı Suriye, İran vs. izleyecekse, ABD'nin ülkesinin yoksul. eğitim- siz, uyumsuz kdtleleri arasından der- Kıskaç... Prof. Dr. Erendiz ATASU lediğı meslekten ordusu, koca kü- resel imparatorlukta sıbdüzeni (zap- turaptı) sağlamada zorlanacak. Sı- ra zorunlu askerliğe gelince, ABD'nin rahatına düşkün nüfusu ne yapacak! Sam Amca'da çare tüken- mez. Kendi ülkelerini ve halklan- nı terör tehdidi karşısında savun- masız koymaktan çekinmeyip ABD'nin imdadına koşacak dost ülke yönetimlen nasılsa bulunur! Hem, dünyada bunca yoksulluk var- ken, Sam Amca yoksul ülkelerden paralı asker de devşirir. Öyle de ol- sa böyle de olsa, bu seçenekler, dün- yada yayüan ABD karşıthğının büs- bütün şiddetlenmesine neden ola- cak. eninde sonunda ABD ordusu 'Truva atian'yla donanacak, koy- nunda yılan besleyenlere dönecek- tir. Türkiye kıskaçta! Kısa yoldan, az emekle ölçüsüz kazanç elde et- me ületine yakalanmış yurttaş ke- simleri nedeniyle ülkenin durmadan kendi kendini çelmelemesinden söz etmiyorum. Türkiye, umudunu za- ten kıskaçta olan AB ve ABD'ye bağladığı için çifte tuzakta! ABD'nin Türkiye'ye biçtiği rol ma- lum! AB'nin biçtiği rol de gitgide belirginleşiyor. Türkiye ABD üssü olmakla AB sömürgesi ohnak ara- sında kıskaçta! Bu iki rolün çakı- şan ortak bir yanı var: Ihnıh İslam etiketi altında laik düzenin yıpratıl- ması. Laik eğitimle yetişmiş. ku- rumlaşmış dinin baskısuıdan ba- ğımsız bir ortamda yaşayan, sor- gulayıcı aklıru çahştırabilen yurttaş- lardan, yani gerçek bireylerden oluş- muş bir toplum, kendine her biçi- len kıyafeti hemen sırüna geçirme- ye heves etmez. AKP iktidan kıskaçta! O kadar çok ipte oynuyor ki, nasıl kıskaçta kahnasm! AB politikacılannın de- mokrasi oyununa katılıyormuş gi- bi görünerek, siyasal dincüiğin önü- nü açmak hayli kolaydı; ama gelin göriin ki AB usulü demokrasi dan- sı çok kaygan bir pistte oynanıyor. Tabana şirin gözükebilmek için, dinci söyletni koyulaştıran. bir de bakıyor ki, ayağı kaymış, pistin dı- şına yuvarlanmış! Dışarda ne var! Imtiyazh sömürge rolü; bakınız dın- ci söylem ve eylem bu role gayet ya- kışır. Sömürgedeki dinciliğe kim- senin itirazı olmaz! Türkiye'nin laik aydınlan kıs- kaçta! Bu, yeni bir haber değil. On- lar zaten yıllardır çeşitli kıskaçla- nn koşullarında, bazen yaşam ve ölümçizgisine daralan aralığında ya- şıyorlar ya da ölüyorlar... Türkiye'nin, bağımsızlıkçı olma- yan aydınlan da bskaçta! Giderek sevimsizleşen ABD imparatorlugu ile giderek kendi uygarlığının ilke- lerine ters düşerek yeni bir köleler çağının eşiğinde titreyen AB arasın- da, ev ödevini hazırlayamamış şaş- kın öğrencilere döndüler. Kınlgan Türk demokrasisi hep- ten kıskaçta! AKP için en kolay çıkış, imti- yazlı sömürge rölünü benimsemek gibi görülüyor. Kendi ılkelerine iha- net eden Avrupa'nın, bencil çıkar- lanndan öte ılkeleri olmayan yayıl- macı ABD yönetiminin tutumla- nyla örtüşecek bir yol bu. AKP bu yola sapacak gibi; şayet saparsa, se- lamete çıkamayacaktır. Kendi için- deki milliyetçiliğe çarpacaktır. Ba- ğımsızhk karşıtı, antilaik aydınla- rın kimisi içinse bu koşullarda ye- ni bir işlev bulunabilir, zavallı sö- mürge Türkiye 'yi düştüğü kuyu- dan çıkartma rolü... Adı üstünde bu sadece bir rol olacaktır. Aydın kim- likleri, üstlendikleri rolün ağır sah- teliği altında parçalanacaktîr. Çanlar hepimiz için çalıyor. Ge- mi su alıyor. Hepimizin aynı gemi- de bulunduğumuzu algılamak (id- rak) zamanı geçmek üzere. CUMHURİYETTEN OKURLARA İBRAHtM Y1LDIZ Yetki tartışması... Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz- kök, son günlerde artan terör eylemlerine dik- kat çeken bir konuşma yaptı. özkök Paşa'nın konuşmasındaki önemli bölümü bir kez daha okuyalım: "TSK, halkı eskiacılı günlere geh götürme- yi amaçlayan bölûcü terör örgütüne karşı mücadelesini kısıtlanmış yetkilerine rağmen özvehsiyle sürdürmektedir ve sürdürmeye devam edecektir. Bu mücadele, TSK ve di- ğer güvenlik kuvvetleri yanında, bütün halkı- mızın, yöneticilerimizin ve sivil toplum kuru- luşlannın da iştirakiyle topyekûn bir tarzda ya- pıldığında daha etkileyici sonuçlar elde edi- lebilecektir. Terör örgütlehnin en korktuğu şey, toplumun kendilerinden başka tamamı- nın el ele, gönül gönüle bir karşı cephe oluş- turmasıdır..." Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasında- ki en can alıcı cümle, "Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin terör örgütüne karşı verdiği mücadele- de yetkilerinin kısıtlı oluşu "dur. Anımsanacağı gibi 19 Temmuz 2005 tarihin- de gazete ve TV'lerin yöneticileriyle Ankara tem- silcilerine verilen brifingde de Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral llker Başbuğ (şimdi 1. Ordu Komutanı) aynı yönde şikâyetini dile ge- tirmişti. llker Başbuğ, 5442 sayılı ll Idaresi Yasası çer- çevesinde terörle mücadelenin sürdürüldüğü- nü, bir anlamdayetkinin valilerde olduğunu söy- leyerek önerilerde bulunmuştu. Ordunun en üst makamındaki bu şikâyet, hü- kümet tarafindan nasıl algılanacak diye bek- ierken Adalet Bakanı Cemil Çiçek, yasal ek- sikliğin söz konusu olmadığını açıkladı. Şimdi, ağustos ayının 23'ünde yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısı bu açıdan ay- n bir önem kazandı. Bakalım, yetki tartışması nasıl giderilecek?.. Akaryakıt kaçakçılığı Gazetecilerin en keyifli anlan özel haberie- re imza atmalandır. Cumhuriyet, son yıllann en büyük yolsuzluk dosyasını gündeme getire- rek önemli bir gazetecilik görevini üstlendi. Akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili dosyayı yasa- lann izin verdiği ölçüde kamuoyuna aktanyo- ruz. Dosyada kaçakçılıkla ilgili suçlamalar, al- ternatif özel istihbarat örgütü kurma girişim- leri, gizli ödenekler ve çirkin çıkar ilişkilerine de uzanan planlar ortaya çıktı. Akaryakıt kaçakçılığı dosyasını yayımlama- yı sürdüreceğiz. Bundan sonrası adaletin işi... Ayakta çiş günah Gazetemiz geçen hafta bir baska özel ha- berle gündem yarattı. Çorum'un Iskilip ilçesi- nin AKP'Iİ Belediye Başkanı, ayakta çiş yap- manın günah olduğunu gerekçe göstererek pi- suarlan kaldırttı. Haberimiz çok satışlı birçok gazetede yer alarak tartışma yarattı. Tevfik Fikret Aydınlanma bilinç ve duyariılığımızın oluş- masında kalıcı izler bırakan şair Tevfik Fikret, ölümünün 90. yılında yine gündemde. Orhan Karaveli'nin kaleme aldığı bu önem- li çalışmayı yazı dizisi olarak yanndan itibaren okurlanmıza sunacağız. İyi haftalar... TC FATtH 1. AİLE MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2003 650 Karar No: 2004657 Davacı Rımma Koruk vekılı tarafindan Tuncay Ko- ruk aleyhine Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nın 2002761 esas sayılı dosyasuıda açılan boşanma davası 4787 sayılı yasanın geçici 1. maddesi gereği mahke- memize gelmekle mahkememizde yapılan açık yargı- laması sonunda, Istanbul ili, Fatih ilçesi, Hüsambey Mah/Köy, Cilt No: 31, Hane No: 36, BSN: 93'te nüfusa kayıth bulu- nan Stepan ve Domnıkiya'dan olma 25.4.1976 dogum- lu davalı Rımma Koruk ile Turan ve Türker'den olma 2.2.1983 doğumlu davalı Tuncay Koruk'un MK'nin 166'1. maddesi gereğince boşanmalarma, bakiye 5.140.000 TL harcın davahdan alınarak Hazine'ye ve- nlmesine, 172.617.000 TL yapılmış yargılama gideri ile 300.000.000 TL vekâlet ücretinin davahdan alına- rak davacıya venlmesıne dair karar venlmiş olup ha- len adresi belli olmayan ve ilanen tebliğ gereken Tun- cay Koruk'un işbu ilanın yayın tanhinden itibaren baş- lamak üzere 15 günlük sürede temyi2e başvurmadığı takdirde hakkındakı karar kesinleşeceği hükmü daveti- ye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 10.8.2004 Basın: 37503 TC FATİH 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2004 1306 Davacı Istanbul Üniversitesi Rektörlüğü vekili Av. Z. Sara Avaroğlu, Av. Dilek Temiz tarafindan davalılar Adem Kılıç ve Yüksel Kılıç'ın aleyhine açılan alacak davasında, Istanbul, Kâğıthane, Gültepe, Bacadıbı, Atalar Çık- mazı, No: 3 D: 1 adresinde ikamet eden davalı Adem Kılıç'ın emnıyet tarafindan araştınldığı, adresinde bu- lunamadığı anlaşıldığından dava dilekçesi ve yenileme dılekçesinin ilanen tebliğıne karar verilmiş olup, Davahnın duruşmanm bırakıldığı 27.10.2005 günü saat 10.30'da hazır bulunması veya kendisıni vekille temsil ettirmesi HUMK'nin 509 ve 510. maddesi gere- ğince duruşmaya gelmedığı takdirde durusrnanın gıya- bında görüleceğı, duruşma günü dava dilekçesi ve ye- mleme dilekçesi yerine geçerlı olmak üzere ilanen teb- liğ olunur. 3.8.2005 Basın: 37459
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle