17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-10 AĞUSTOS 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA | \ I j I i I U ğ\ kultung cumhuriyet.com.tr 15 ALLECRO EVİN İLYASOĞLU Zukerrnan'ın beşlisi vePirolliPinchas Zukerman (d. 1948), çağımız kemancıhğı- nın doruğuna tırmanmış bir sanatçı. Küçük yaşta Isaac Stern tarafından keşfedilen üstün yeteneği, zaman içinde geliştirdığı tekniği, çok yön- lülüğü ve disıpliniyle çağı- mıza iz bırakmış bır sanatçı. Bugün artık süreklı solistlik mesleğını sürdürmese de müziğin her dalındaki ven- mını yürütmekte. Kemancı, viyolacı, oda müzikçisı, or- kestra şefi, öğretim üyesı olarak gençliği özendıricı konferans ve video program- larıyla, yannkı kuşakların klasik müzik dinleyicisıni yetiştirmekte. Zukerman'ın Kanada Ulusal Sanat Merke- zi'nın genç üyelennden oluş- turduğu beşlisi dünyanın en önemli merkezlermde kon- serler veriyor, iki keman, ikı viyola ve viyolonsel için ya- zılmış dağarcığı seslendiri- yor. Istanbul'da geçen hafta- nın en nemli ve sıcak gece- sinde, Istanbul Kültür Sanat Vakfı ve Israil Başkonsolos- luğu'nun işbirliğiyle Aya Iri- ni'de bir 'Dostluk Konseri' verdiler. Ne yazık kı. kentet- lenn her bölümünün arasın- daki alkışlar ve sürekli çalan cep telefonlanyla Zukerman ve grubuna karşı Istanbul dinleyicisi olarak kötü bir sı- nav verdik. Sanatçılar ise so- ğukkanlı davranışları ve çal- dıklan yapıtlara yoğunlaş- malanyla ne denlı profesyo- nel olduklannı sergıledıler. Zukerman, kendi sesıni, kendi soluğunu topluluğuna vermiş, yaylardaki aynı vıb- ratolar (titreşim), aynı renk- lerle tek beden halinde bir bütünlük saglamıştı. Mutla- ka büyük bir disiplin sonu- cuydu ki topluluk, su ıçer gi- bi bir kolaylıkla bütün yapıt- lan yorumladı. llk bölümde yer alan ikı Mozart kentet (K.515 vek.516), bestecinin son dönemine ait yapıtlardı. Zukerman'ın daha ılk cüm- leyı okuyuşunda denn düşün- ceyle zarafet bırleşmiştı. Her ıki beşli de, 1787'nin mayıs ayı içinde bestelenmış . Art arda çalındığında birbirini tamamlayan nitelikler ortaya aeçen hafta çağımızın ünlü kemancısı Zukerman, beşlisiyle birlikte Istanbullulara nefis bir dinleti sundu. Yirmi yıldır Türk operasına hizmet eden îtalyan şef Pirolli'nin ayrılışı sanatçılar arasında üzüntü yarattı. çıkıyor. tkınci yandakı Dvo- rak'ın 'Mi bemol Majör, op.97' kenteti hem besteci- nın gençlik coşkusunu taşıdı- ğından hem de Çek folkloru- nun alımlı renklerini yansıt- tığından dinleyicinin gene- lınde daha büyük ilgi gördü. Ne mutlu o genç üyelere ki Zukerman gıbı bir ustanın soluğunu yanı başlannda du- yarak çalıyorlar. Onun dene- yıminden, güzel müzik yap- ma yeteneğınden yararlanı- yorlar. Dünyanın çatısındaki bir toplulugu izlemek, yılların büyük sanatçısı Pinchas Zu- kerman'ı Istanbul'da konuk etmek güzeldi. Pirolli artık Türk operasına hizmet etmeyecek Hürriyet gazetesi yazan Tufan Türenç'in sütununda basına yansıyan îtalyan şef Antonio Pirolli'nin aynlı- şıyla ilgıli satırlar, müzik çevrelerinde üzüntüyle kar- şılandı. ÖzellikJe şu sıralar- da dünyanın ünlü sahnele- rinde rol alan Burak Bilgi- li ve Bülent Bezdüz'ün yolladığı mektuplar, konu- ya daha tıtizlıkle eğilmemi- zı gerektırdı. Bezdüz şöyle diyor: "Pirolli yıllarca ül- kemize orkestra şefi ola- rak hizmet vermiş, şu an- da dünyada çok önemli bir kariyer yapan değerli bir şeftir." Bilgili ise şunla- n yazmış: "Pirolli değerin- de bir şefi kaybetmemiz beni gerçekten çok üzdü ve gazetede kendini klasik müzik adına güzel haber verdiğini zanneden arka- daşımızın yazısı da ger- çekten üzüntü verici. Ope- ra sanatı adına Türki- ye'de atılan bu adımlar, geriye atılmış adımlar- dır." Pirolli, yirmi yıldır Türk operasına nitelıkli kat- kılarda bulunmuş bir şef. Kurum içinde anlaşmazhk- lar olabilir, sözleşmesine son verilmiş olabilir, ama onu bütün başansızlıklar- dan sorumJu göstererek, bu- güne dek yaptığı katkılan göz ardı edemeyiz. Anlaş- mazlıklar opera ailesinin iç sorunlan olarak kalmalıdır. Operanın yeni yöneticıleri de kuşkusuz bu konuda du- yarlı davranacaklardır. Ta- rih içinde VValter Strauss, Robert Wagner, Pino Trost, Renato Palumbo gi- bı operamıza katkıda bulun- muş nice şef gibi Pirolli'yi de emeklenyle anmalıyız. Antonio Pirolli (d. 1959) Vatikan'daki Aziz Sistine Kılisesi'nin üstün yetenek- li çocuklar korosunda yetiş- miş, Santa Cecilia Konser- vatuvan'nda piyano, koro şefliği ve orkestra şeflığı eğitimi görmüş; özellıkle îtalyan operalan üstüne uz- manlaşmış bir şef. 1987'de Parma Orkestra Şeflığı ya- nşmasında derece aldığı için her yıl Arturo Tosca- nini Orkestrası'nı yönet- meye hak kazanmış. Halen Buenos Aires, Valencia, Roma, La Scala, Bellini ve Cenova operalannda konuk şefliğini sürdürüyor. Pirol- li'nin geçen yıllarda Anka- ra ve tstanbul operalannda titizlikle yönettiği 'Turan- dot', 'Tosca', 'La Bohe- me', 'II Trovatore', 'Aida' ve 'La Traviata' operalan- nı anımsıyoruz. Çok iyi Türkçe bilmesi, bir Türk ile evli olması ona "bizden ol- ma" kimliğıni yüklemışti. Yaptığım incelemeye daya- narak şunu da açıklamak is- terim: Pirolli'nin basına yansıtıldığı gıbı ayda 10 bin dolar değil, 2 bin YTL aldı- ğını saptadık. Sözleşmesi uyarınca dünyanın diğer merkezlerındekı şefliklen- nin yanı sıra Istanbul'da bu mevsım 25 temsil yönetme- yi üstlenmiş ve yerine getir- nıış. Ancak Pirolli'nin gitme- siyle operanın bütün sorun- lannın çözülebileceği gibi yanlış bir izlenime kapıl- mak hatalı olur. Istanbul gi- bi bir kentin otuz beş yıllık geçmişi olan operasında hâ- lâ aşılamamış nıce göze gö- rünmeyen sorun var: Işıksız ve havasız prova salonlan, bakımsız pıyanolar, içinde nice değerli belgeyı bann- dıran kütüphanenin dağı- nıklığı gıbı. Yeni yönetimın deneyimli yöneticıleri per- de arkasında kalan sorunla- n perde önündeki güzellik- lerle bır arada çözecektir inancmdayız. www.evinilyasoglu.coni İkinci seçkisi yayımlanan' Yeni'ye göre, ölen bu kültürle hesaplaşılmazsa karanlık kaçınılmazdır 'Türk edebiyatı erın e • Yeni olmak ve ısrarla yeni olanı aramak, bizim gibiler için, ilericiliğin temel şartıdır. 'Bugün' adını verdiğimiz birikime, hep eskimiş gözüyle bakanz. Ama bugünün içinde, bizim ilerici, yenilikçi, en önemlisi de eşitlikçi arayışımızı destekleyecek unsurlar olabilir. Onlan eleştirel bir dikkatle ayıklayarak bugünü gömmemiz erekiyor. Yoksa geçmiş dediğimiz ağırlık, sanat-edebiyat başlığı altmda kutsanır ki bunun sonu yok. Kültür Servisi -Türkiye'deki sanat pratiklerinin Anadolu halkı- nı bir işgale hazu-ladığı ve tipik bir "işbirlikçi ahlakı" geliştirdiği ileri sürüldü. Bir süre önce ikin- cisi de dağıtıma verilen 'Yeni' kültür seçkisi, mevcut kültürü 'ölü' olarak görüyor ve "ölen bir kültür üzerine yazılar" altbaşlı- gıyla yayımlanıyor. 'Yeni'yi ha- zırlayan ve gazetemizin Frankfurt bürosunda gazeteciliğini sürdü- ren Osman Çutsay, Cumhurı- yet'in sorulannı yamtladı. - 'Yeni' ile nasü bir etki amaç- lıyorsunuz? OSMAN ÇUTSAY - Yeni ol- mak ve ısrarla yeni olanı aramak, bizim gibiler için, ilericiliğin te- mel şartıdır. 'Bugün' adını verdi- ğimiz birikime, hep eskimiş gö- züyle bakanz. Ama bugünün için- de, bizim ilerici, yenilikçi, en önemlisi de eşitlikçi arayışımızı destekleyecek unsurlar olabilir. Onlan eleştirel bır dikkatle ayık- layarak, bugünü gömmemız ge- rekiyor. Yoksa geçmiş dediğimiz ağırlık, sanat-edebiyat başlığı al- tında kutsanır ki bunun sonu yok. Kültürel birikimi, üzerine ölü top- rağı serpilmiş insanlanmızı da ıçine çeken bir tür kara delik ola- rak görmek yanlış değildir. 'Yeni' ınadı, bu kara deliği ve etkisinı sı- fırlamanın yegâne yoludur. Biz bunu amaçlıyoruz. 'Biz' diyo- rum, çünkü Yeni'yi tek başıma yapmıyorum. Ömer Yaprakkı- ran, Cihan Oğuz, M. Bülent Kı- lıç, Mustafa Kemal Erdemol, Güray Öz, Celil Denktaş, lsma- il Toksoy, Belkıs Önal Pişmişler de anmamız gereken isimlerdır. - Sözünü ettiğiniz ayıklama sorun çıkarmayacak mı? ÇUTSAY - Oİabihr. Belki ken- di başına bizi taşıyamayacak, ama bizim kendisini daha da ıleriye ta- şıyacağımız kesin olan aydınlan- ma mırası, elbette sorunlu değer- lerimiz arasındadır. Sorunlu da ol- sa, kendisinden vazgeçmeyız. Ondan geri gıtmeyiz. Aydınlan- mayı, ancak sosyalistlerin ileriye taşıyabileceği doğrudur. Bu, "Türk aydınlanması" dediği- miz '1923 Projesi' için de doğru- dur. Bundan çok daha önemlisi, öhnekte olan bu kültürü, mevcut ölü toprağını, ona tapanlardan çok daha yakından ve derinlemesine izlemek, çözümlemek zorunda olduğumuzdur. Bu, özellikle iş- gal günlerinde çok daha önemli olacak... - Nasıl işgal günlerinde? Bir işgal mi bekliyorsunuz? ÇUTSAY - Evet, öyle. Cumhu- riyet'te yayımlanan haberler, yazı- lar da yeterince dikkat çekiyor as- lında, ama Türkiye, '1923 Projesi' olarak, hızla bır uçu- ruma çekiliyor. Türkiye top- raklannm bir bölümünün açıkça işgal edileceği günlere hazırlıyorlar bizi. Türkçe ede- biyat, bir genelleme olarak, bu işgalin hazu-layıcılan ara- sında yer alıyor maalesef. El- bette direnen insanlanmız var, direnış odaklan da var. Ama şımdilik "istisnalar kaideyi bozmuyor" ve Türk edebiya- tı bugün artık bir eğilım ola- rak işbirlikçidir. - 'Yeni'nin görüşleri pay- laşılıyor mu? Yalnız bırakıl- mayacak mı? ÇUTSAY - Ühan Selçuk ile ya- nıtlamak isterim. 'Yeni'ningirişin- de de aynntısı var: 'Esld' dergisi- nin Eylül 2003 sayısmda 'tlhan Selçuk ve Çumhuriyet' başlıklı ayrmtılı bir değerlendirmem ya- yımlanmıştı. Akabinde Selçuk ile bir telefon görüşmemiz oldu. Orada söyledi- ği bu- şey, tarihe kalmalıdır: Batı'yı işaretle "Bunlar bizi, Türkiye Cumhuriyeti'ni hiç istemedi, a- ma biz yaptık" demişti ve son 40 yılm Türk yönetenlerine dikkat çe- kerek devam etmişti: "Bunlar da Çumhuriyet gazetesini hiç iste- mediler, ama biz yine de yaptık." Bu, benim özetimdır ve çok önem- li buluyorum. Gerçekten de 'on- lar', yani emperyalizm ve içimiz- deki yalakalan istemeyebilir, ama biz yapanz. Biz kafamıza koydu- ğumuzu yapanz. GUZELİNARDINDA BERTAN ONARAN Yılmaz Dikbaş Yılmaz Dikbaş'ı bana kenttaşı Hicran Karabu- dak tanıttı, bir yazısını yollayarak. Hicran da Yılmaz gibi gölgesiz kuşkusuzjnanç- lı bir ilerici; CUMOK'un yanında birkaç örgütte daha kullanıyor enerjisini, zamanını, giderek cep harçlığını. Dikbaş, adıyla yüzde yüz uyumlu bir dünya yurt- taşı: Başı dik mi dik, bilinci açık mı açık, inancı ka- ya gibi; belli ki iyi Ingilizce biliyor; durmadan ça- lışıyor, düşünüyor, oluşturduğu bileşimleri en ya- lın ve çarpıcı anlatımla yazılara döküyor; sonra ya- rarlanabileceğini umduklarına gönderiyor. Ayrıca iletişim ağındaki sitesi herkese açık: www.kalin- ka.com.tr Ondan biryazı geldi mi, yüzlerce kitap okumuş gibi oluyorum; şimdiye dek gönderdiklerinden ki- misini kısaca anayım. 'AB Hapishanesi' adlı yazısında, yakından bi- lenlerin çok iyi akıl erdirdikleri bir çarkı anlatıyor- du: Eski sömürgeciliğin yerine bu allı pullu zoka- yı takmış olan AB'nin ilk kurucu üyeleri, elbet ağa- ları ABD ile el ele, yeni üyeleri, adayları soyup so- ğana çevirmek üzere nasıl bir dümen döndürüyor- lar? 'Avrupa Biriiği Kaçakçılık, Rüşvet ve Sahte- kâriık Batağında' başlıklı yazısında, Doğu Perin- çek'in, hani şu beylik halkerki teriminin yerine ge- çirdiği çeteerki'ne uygun olarak, eski başkanla- rın, başbakanların, banka yöneticilerinin, kamu temsilcılerinin üstelik bizim gibi ikinci ülkeleri de- ğil, kendi yurttaşlarını, canlarını dişlerine takarak ödedikleri vergilerini nasıl yürüttüklerini anlatıyor- du: Yılda tam 5 milyar dolarlık bir yağma! Buna bağlı olarak, küresel özelleştirme-güzel- leştirme sonucu, her yerde devlet yatırımdan, iş alanı açmaktan kaçtığı için, çığ gibi büyüyen her alandakı ışsizlere hızla katılmakta olan Avrupalı iş- siz doktorları ele almıştı Avrupa'nın Işsiz Doktorta- n'nda. Şimdi ancak Dikbaş gibi gerçekten bilinçli olanla- nn ayrımına vardıkları yüzlerce yıllık uyutmanın so- nucu olarak, bılirsiniz, şöyle bir söylence işlemiştir hepimizin bütün beyin gözelerine: Burada aksayan her şey uygar Avrupa'da, Amerika'da tıkır tıkır ışler. En iyi niyetli ınsanlanmızın bile dilinde bir deyiş da- ha vardır: Aydınlanmış Avrupa. Dikbaş'ın sıvri iğnesjbu balonu da deliyor, 'Fran- sız Medyası ve Silah Üreticileri' başlıklı tadına do- yulmaz yazıda. Bizdekinden daha önce, daha amansızca nasıl bütün gazeteler, dergiler, televizyonlar, kısacası bü- tün iletişim-bilişim araçlan, yayınevleri Dassault ve Legardere ailelerinin tekeline geçmiş! Bu ortamda artık özgür basından, eleştiriden, emekçilerin hak- kından söz edilebilir mi? Edilir elbet; Erol Manisa- lı'nın güzelim benzetmesiyle, kazana atılmış, suları yavaş yavaş ısıtılan kurbanları uyutmak üzere ninni diye söylenir. Yukarıda çeteerki dedik ya, alın size bir kanıt da komşumuz Yunanistan'dan, hem de Mart 2005'te yeni seçilen Kostas Karamanlis'in ağzından: "Ül- keyi Beş Pezevenk Yönetti!" Üstelik bunu yapanlar halkın önüne biz toplumcu- yuz, eşitlikçıyiz, toplumsal adaleti getireceğiz diye çıkanlar! Her yerdeki gibi. Dikbaş'ın bütün taşlardan daha değerli yazılan sü- rüp gidiyor. Son olarak Ç.A.'nın Eşekliği'ne değine- yim. Bir zamanlar benim de oy verdiğim, 76 yaşında, artık salyalarını toplayamayan bir amca var; genç bir gazeteci kıza, "Köşe yazan diye birmüessese yok- turdünyada!" buyurmuş. Hem de kendisi şunca yıl- dır hiç hak etmediği köşe'lerde insanlannı uyuturken. Dikbaş durur mu, hemen en ünlü Ingiliz gazetele- rini taramış, The Guardian daki, The Indepen- dent'takı, Observer'dakı, Financial Times'daki, The Mail'deki köşe yazarlarını dökmüş. Boşuna! In- san onurunu ayaklar altına almışsa, bütün tükürük- leri yağmur sayar! Bu seçkin yaratık'la ilgili bir anı vardı Hrfzı To- puz'un Parisli Yıllar'ında: Bir gün, Paris'in orta ye- rinde, durduk yerde: Ben ortaklaşmacıyım! diye ba- ğırmış; hınzır Hıfzı durur mu? Aman yavaş ol, şura- dakiler sıvil polis, deyince, amcamız aynı sesle dü- zeltmiş: Şaka yaptım canım. Sözün kısası, kazanımızdaki suyun dört bir yan- dan ısıtıldığı günlerde uyanık kalmak, yurdumuzda köle durumuna düşmemek istiyorsanız, Yılmaz Dik- baş'a koşun, güzelim yazılarını okuyun, okutun! bonaranrö yahoo. com Yapımcıların savaşı • Kültür Servisi - Sobini Yapım Şirketi, Zorro kitabının haklarını satın almadan kitabı sinemaya uyarladığını iddia ettiği Sony Pictures Entertainment şirketine dava açtı. Yapımcıların savaşı sürerken, Sony şirketi devam filmi 'Legend of Zorro'yu yıl sonunda gösterime sokmaya hazırlanıyor. 1998 yılında çekilen ve 200 milyon dolarlık hasılat yapan 'The Mask of Zorro'nun ardından ikinci film 'Legend of Zorro'dan da aynı başan bekleniyor. Başrollerini Antonio Banderas ve Catherine Zeta Jones'un üstlendiği devam filminde Zorro (Banderas) sakin bir yaşam sürerken kansı Elena (Zeta-Jones) ile birlikte kendini yine kötülere meydan okurken bulacak. BUGÜN • NÂZIM HtKMET KÜLTLR MERKEZİ'nde 21.15'te 'Borunu Öttür'. (0 216 449 06 89) KULTÜK • SANAT (O212) 2*3 •• 7« 21 Kent Mete Pazar & Tufan Ûnalp ıkŞermet Project (Açıki^KSunar) 28 AğuMŞs Pazar Akşama Kadar CW (11.00-17 00) Kahvaltıda Caz BeşlısT& SörprtLSantçıiar DJ f S t e ^ TEKNO S A www.heproductions.com Bilgı için (212) 293 65 42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle