Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2005 CUMARTESİ
2 OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Bilgisizlik
BU HALK çocuğunu okutmak, hem de iyi
okutmak için boşuna çırpınmıyor. "Parasız" de-
nen ılköğretimin devlet okullannda bile her ai-
leye yılda bir milyarı aşkın masrafa yol açtığı bir
ülkede kolay iş de değildir bu. Dişini tırnağına
takarak çalışan insanların okula, kitaba, üste
başa para yetiştirmesi çok zor.
Ama, bütün çaba çocuklann daha iyi okuyup
daha bilgili yetişmeleri içindir; çünkü her çağ-
da ayıplanan bilgisizlik "bilgi çağı" denen bu çağ-
da ayıp olmaktan öteye, büyük bir handikap
oluyor.
İnsanların birbirlerine olan güvenlerini sarsan
bir handikap.
Son günlerdeki örnekleri gördükçe bunu da-
ha çok anlıyorsunuz.
fS* rneğin, Saytn Başbakan yükseköğretimde
\J "türban" konusundan söz ederken, çözüm
olarak devlet üniversiteleri ile "özel ve vakıf"
üniversiteleri arasında ayınm yapılmasını ve bi-
rincilerde yasaklananın ikincilerde serbest bıra-
kılmasını savunuyor. Ama insan, konunun özün-
den önce "özel ve vakıf" sözlerine takılıyor ve
ister istemez "Bir başbakan, ki sık sık üniversi-
teler konusunda YÖK Başkanı'yla takışmakta-
dır, bu ülkede 'özel' üniversite olmadığını, Ana-
yasa 'nın sadece 'kazanç amacınayönelik olma-
mak koşuluyla vakıflar tarafından' kurulan üni-
versitelere izin verdiğini ve hepsinin, ister dev-
let ister vakıfüniversitesi olsun, YÖK'çe denet-
lendiğini ve özde aynı esas/ara tabi tutulduk-
lannı nasıl bilmez?" demekten kendini alamı-
yor.
Işin özü ve böyle bir ayırımın yaratacağı bir yı-
ğın başka sorun da konunun cabası.
^•i rneğin, Sayın Başbakan'la birlikteyolculuk
V ^ eden gazetecilerden biri o seferi anlatır-
ken, uçaktaki sohbette "Telekom gerçekten
ucuza mı gitti" diye sorarak konuya giriyor. Ya-
pılanaçıklamayetmeyince, "Bazıları Telekom'u
peşkeş çektiğinizi söylüyor..." biçimindeki bir
anımsatmadan sonra, Başbakan'ca sorulmuş
gözüken, ama kim sormuş olursa olsun konu-
yu deşmeye ve bir şeyler daha söylemeye ya
da söyletmeye yönelik olduğu kolayca anlaşı-
lan birsoru: "Kim bunlar?"
Büyük ve kırmızı harfli girişten anlıyoruz ki, "ha-
yatı boyunca ticarî hiçbir sorumluluk almamış,
hep yapılan işleri engellemiş " birisi "gibi tipler
bunlar".
Bu vesileyle, büyük ölçüde temeldeki hukuk
bilgisizliğinden kaynaklanan genel bir kanşıklık-
la yüz yüze geliyoruz: özelleştirmeler sırasında
söylenen "peşkeş ve talan" sözleri ile yargı or-
ganlarınca verilen "yürütmeyi durdurma ve ip-
tal" kararlannın birbirine karıştırılması. Satışla-
rı önleyen o sözler midir, yoksa yargı mercileri,
daha doğrusu onların dayandığı hukuk kuralla-
n mı? Acabayargı mercileri ortalıkta dolaşan söz-
lerden etkilenip de mi karar vermektedirler, yok-
sa hukukun emrini ve vicdanlarının sesini din-
leyerek mi? Kamu yararı için hukuku harekete
geçirmek vatan hainliği midir, yoksa yurttaşlık
ödevi mi?
'Van Gölü'nde 1 Temmuz
Oktay SONMEZ Denızcı Yozar
D
enızcilik ve Kabotaj Ba>Tamı'nı
yıne 1 Temmuz'da fakat ilk ola-
rak bu yıl Van'da da kutladık.
Dünyanm sıralamada 5. büyük
gölü, Marmara'nın üçte binne
eşit, Van Gölü deyip geçtiğimız bu çok özel-
lildi zenginliğimizın 1 Temmuz 2005 'ten son-
ra artık konuşma ve yazı dilimize, kültürümü-
ze "Van DenizT olarak yerleşmesi gerektiği
kanısındayız. Anadolu'nun doğu ucunda yal-
nızlığuu yaşayan, birçok özelliğı ve tam anla-
mı ile bır "iç deniz" olan Van'da denizlerde yer
alan her türlü canhlık, yolcu, yük, hayvan ve tren
vagonlarının özel gemilerle taşınması gibi sü-
rekli bir aktivite, turistik ve sportif amaçla kul-
lanılmakta olan, hizmet veren çeşitli tekneler
var. Hemen yanımızdaki ve denizcilik literatü-
ründe "Caspian Sea" olarak yer alan Hazer De-
nizi'ne, Isviçrelılenn çok daha küçük Alp Göl-
leri'ne halk dilinde düpedüz "See/Deniz" deni-
lirken bizim Van Gölü deyip geçtığimiz koca-
man su, çeşitli doğal özelliklen ile eksiksiz bir
iç denizdir.
Son günlerde basuıda yer alan ve değışık şe-
killerde kulağımıza gelen söylentılere inanmı-
yoruz ve inanmak da istemiyoruz. On yıl ka-
dar önce baş.latılan özelleştırme rüzgân ile 2000
yılı mayısuıda en büyük bölümü tarihe kanşan
san bacali, tamamı devlet malı ve yurtıçınde in-
şa edilen "San Baca"lı gemilenn son kalıntısı
şehir hatlan gemıleri de aruk kaldırılacak ve hiz-
metleri yurtdışından ithal edilen, ışletılmesı de
taşıma ücretleri de çok daha pahalı denız oto-
büslerine aktanlacakmış. Oysa benim "Deniz
Kuşlan" dediğim yüzyıllar boyu Istanbul'u fs-
tanbul yapan, Istanbullunun yaşamına, kültü-
rüne yerleşmiş bu gemilere böylesine kıyılabi-
leceğine gerçekten miryonlarca insan da inan-
mak istemiyor. Yaşadıklan kenti kendileri için
sonsuz bir şarkı, ıçinde doğup büyüdükleri bir
küitür bilen Parislilerin bir sabah uyandınldık-
larında Eyfel Kulesi'ni görememeleri gibi,
Londralılann Big Ben'in vuruşlarını artık du-
yamamalan gibi bir şey bu. Sayın Ulaştırma Ba-
kanı'nın ernri ile karayolundan Tatvan'a getı-
rilen Şehir Hatlan gemilerinin de "San Baca"lı
deniz kuşlanndan dört tanesinin "Van Deni-
zi"nde kesinlikle hayata geçirileceğine inandı-
ğımız ve yöreye yeni bir yaşam şekli getirile-
cek projelerin öncüleri sayıyoruz. Bu gemiler,
önümüzdeki yıllar içinde Van yöresindeki çe-
şitli uygarlık katmanlannın ilginç kültürel çe-
şitliliğinin göz alıcı çekimi ile elli yıl önce ses-
siz sedasız birer kıyı kasabalan olan Bodrum,
Marmaris, Fethiye'nin bugünkü durumuna ge-
lecek "Van DenizTnin beÛcı de on dört san ba-
calı beyaz deniz kuşu olarak dolup taşacaklar.
Turistler dünyanm her yerinden uçağa atlayıp
"Van Denizi" kıyılan boyunca sıralanan, eğı-
timli elemanlarla donatılmış otellere, çağdaş
tatil köylerine inecekler. Bugün ne yazık ki ka-
pılannda bekledigimiz AB'liler bugünkü viz-
yonsuzluklannın bir türpişmanlığını da taşıya-
rak güney kıyılanmızı anlata anlata bitireme-
yen bugünkü dedeleri, ninelen gibi, hemen er-
tesi gün bu deniz kuşlan ile "Van DenizT tu-
runa çıkacaklar. Bu arada Ishakpaşa Sarayı'nı,
Mahmudiye Şelalesi'ni, Akdamar Adası'nda-
kı Hıristiyanlık tarihindeki en önemli ve en es-
ki kiliselerden birini görecekler. Van Kalesi'nde,
Çavuş Tepesi'nde Urartularla tamşacak, Ho-
şap Kalesi'nde Selçuklulann admı belki de ya-
şamlannda ilk kez duyacaklar. Daha bugünden
hiçbirinde klima olmayan oteller dolup taşıyor.
Yıllar sonra artık Van'dan dışanya yıllardır sü-
rüp giden göç duracak, yapılan yatınmlann iş
canlılığı ile Vanlı evine, köyüne, toprağma da-
ha sıkı sanlacak, her şeyin temeli ve nedeni
olan sağlıklı bir ekonomi demografik ve etnik
sorunlan, on yıllar boyu çekilen acılan yok ede-
cek. Bugünkü AB'lilerin torunlan Türkiye'yi
öve öve San Bacalı gemilerle yaptıklan Van tu-
ru sonunda Van Denizi'nin "Inci Kefati"ni yi-
yerek içkilerini içecekler. Denizi çevreleyen
yöre, Van Denizi değişik bilimsel konuların ge-
niş bir inceleme arenası. Bilim adamlan tekto-
nık yapıyı, o sankı dün soğumuş gibi görünen
lavlardan kahna yanık kayalardan oluşan dağ-
lan, tepeleri, dennliği 170/450 m. arasında de-
ğişen, altı bin yıl önce büyük bir öfkeyle patla-
yan Nemrut volkam ile oluşan bu gızemli de-
nizi inceleyecekraflardolusu kitaplar yazacak-
lar. JeologJar taşlan, petrol avcüan dağı taşı, de-
nizin dibini dıdik didik edecekler. Tarihçiler
uygarhk katmanlanna inıp Hitıtler, Mezopotam-
yalılar, Urartular, îskitler, Selçuklular ve Osman-
lı ile buluşacak, sonunda Kurtuluş Savaşı efsa-
nesırun mucize adarru Mustafa Kemal ile tanı-
şıp şöyle bir durup düşünecekler. Van'da 100.
Yıl Üniversitesi'ni dolaştık. Ülkemizin doğu
ucunda, dağlann arasuıdaki geniş bir düzlükte
verımli bir bahçe gibi yeşermiş bu bilim yuva-
sında abartı, gösteriş ve boş laftan uzak sessiz
sedasız özveriyle çalışan çok değerli akade-
misyenlerle taruştık.
Doç. Dr. Mustafa San'nın o mütevazı çalış-
ma odasında bize verdiği sohbet havasındaki bri-
fıng en az benim için unutulmaz bir bilgilen-
dirme oldu. Araştınp üreten ve geleceğimizi ay-
dnılatan potansiyel bir güç olarak bu genç bi-
lim adamlanrun, o isimsiz kahramanlann ça-
balan, yörerün gençlerinde Bitlis'ten, Hakkâ-
ri'den, Muş'tan gelen öğrencilerin, delikanlıla-
nn, genç kızlann gözlerinde ışıltılar, krvücım-
lar olarak yansımıştı. Bu gerçek öyle büyük bir
umutkı.
Yukanda bir fantezi olarak da anlaşılabilecek
olan tablonun önümüzdeki yıllarda gerçekleşe-
ceğine ben kişisel olarak kesinlikle ınanıyo-
rum. Gençlerin gözlerindeki o Atatürk devrim-
lennın ışığı ve şu anda yapıbnakta olanlar bun-
lann bir rüya olarak sadece kurgulanmızda kal-
mayacağınm işaretleri.
1 Temmuz'u Van'da boşuna kutlamadık. Van
Denizi kıyılannda şu anda bıle bu- tersane var.
Van'ın uluslararası etkinliklere ev sahıpliği ya-
pacağı yakın gelecekte o turku\az ma\ısınde me-
kık dokuyan san bacalı "Deniz Kuşlan" ile bir-
likte yelken yanşlan, uluslararası kürek yanş-
lannı da izleyeceğiz.
Yıllar önce bugünkü durumuna henüz ulaş-
mamış Haliç'te bile geleneksel Oxford Camb-
ridge takımlannın yanşlannı ben kendun ızle-
miştim.
Van Denizi'nde de aynı şey olacak. O küçük
tersanede güney kıyılanmızın sevimlı böcek-
leri, Gulet, Trandil, Keç tipi turistik ve sportif
amaçlı tekneler gibi Van Denizi'nin özellikle-
rine uygun dizayn edilmiş "Van Tnıi" tekneler
dolaşacak. Toplam 45000 ton olan Türkıye'de-
ki yıllık tath su bahk avının 15000 tonunu
Van'daki avlanma oluşturuyor Bu miktar, de-
nızin kirlilikten korunması ve balıkçılığın eği-
tilmiş ekiplerle yapılması sonucu artacak, yö-
re insanının daha çok tüketimine ve konserve-
ciliğe dönüşecek. Denizde her yıl daha da yo-
ğunlaşacak turistik trafiği tek elden disipüne et-
mek için daha şimdiden kurulan Liman Başkan-
hğı \e Sahıl Güvenük binmleri uyum içinde ça-
lışacaklar. Turistik ve ticari amaçlı bu deniz tra-
fiğrnde çahşacak çımacısından garsonuna ka-
dar her görevli, Van Denizi kıyılarında bir yer-
de kurulacak "Denizcilik Meslek Okuhı'nda"
eğıtılmiş olacaklar. Van Yöresı, denizi, doğal
ve tarıhi yapısı ile yazılrruş dev bır senar>
r
o ola-
rak hazır duruyor. Bu senaryoyu sinema dün-
yasına taşımak, tıyatroya, edebiyata konu yap-
ma potansiyelinde bır kuşak yetişti bu ülkede.
Onlar da ışın bu alanında yapılacakların üste-
sinden gelecekler.
Denızlenmize, sulanmıza sahip çıkmak, on-
lan her bakımdan korumak ve gelıştırmek yo-
lundaki çahşmalann en önde gelen sesı TUDAV
olarak yonıhnak bilmeyen başkanlan Prof. Bay-
ramOztûrkve gözlennde devrimlenn, cumhu-
nyenn ışıltılan olan öğrencıleri daha 1 Temmuz
2005 'te Van Denizi kıyılanndaki sularda çalış-
malannın heyecan ve kıvancı içındeydiler. Göz-
lenmle gördüm. Valı Sayın M Niyazi Tanıhr'ı
her şeyden önce apaydınlık, çahşkan ve olum-
lu olan her ginşımi desteklemeye hazır, yöre ile
ilgili her şeyı duyarhlıkla izleyen genç bir bü-
rokrat olarak tanımakla onurlandık. Bu düşün-
düklerimızi gerçekleştirmenin ilk aduru olarak
"Van ve Yörea" hakkında geniş kapsamlı, her
bölümü ilgili akademik komitelerce Türkçe ve
yabancı dillerde hazırlanmış bır tanıtım kitabı
ile ilgili proje konusunda bırçok uzman kendi
bilgi alanında katkıda bulunmayı kıvançla üst-
lendıler ve kendisine söz verdiler.
Van Denizi'nde 1 Temmuz, gerçekten genel
anlamda yörenin geleceğı konusundaki proje-
lenn ve temel çızgilerin belirlenmesinin de bay-
ramı oldu. Bu nedenle yukanda çizdiğımiz tab-
lonun bırkurgu olarakkalmayacağına inanıyoruz.
Peugeot Boxer
Okumak...
Savaşta Bile!
Tüm arayışların sonu!
PeUgeOt Boxer modelleri
2 7 . 7 0 0 Y T L (27.7OO.OOO.OOO TLydenbaşlayanfiyatlarla!
www peugeot.com tr
• 7.5 rn''den 12 m'"e gem} ıç hadm seçenekien • 1060 - I7S5 kg arası ısûap haddı • 10 It (85 hp), 2.2 k
(100 hp), 18 It (127 hp) motor jeçenekleri • ABS • Surucu hava yssnft • Uzakon kumandalı merkezı kilıt
PEUGEOT * Bektnkli ön camtar • Isrtmat ve elektrikt ıkiH yan aynatır • Guçtendinlmış arka süspansıyon • Immobifaer
ÂSSISTÂNCE • Yüksetdik ayarlı hıdroiik direkayon • Klıma ve daha brçok üsaın özellık
(0212) 292 26 24 Hemen bir Peugeot bayıine |elin, Boxer'ın tam sıze gore oldu|unu kendı gözlerınızle gorun
P E U G E O T n m n i b T A L PROFESYONELLERDEN PROFESYONELLERE.
Boxer
tefvunjnuz. K*rm. ABS ve jiküdj hvn y»#, tan Boxer modetofinde oçufontt oteık junutoafcadr
• AÇI ISTANBUL - ALTUNİZADE (0216) 651 60 60 • AKTİF - IRIYIL ISTANBUL - ÜSKÜDAR (0216) 428 93 00 • BERKE İSTANBUL
- YENİKAPI (0212) 633 60 61 • CAN İSTANBUL - ATAŞEHİR (0216) 469 27 77- EFE ISTANBUL- BAYRAMPAŞA (0212)
615 07 25 • MEPA İSTANBUL - İKİTELLİ (0212) 698 44 44 . PARLAR İSTANBUL - ŞİŞLİ (0212) 210 16 66 • ŞONKAR
ISTANBUL - AVCILAR (02 I 2) 422 34 34 • TEKOTO İSTANBUL - SARIGAZİ (0216) 621 05 00 • YILDIRIM ISTANBUL - ZİVERBEY
(0216)449 29 94
Abdullah TEKtN
"ŞuÇılguıTürkler''ad-
lı destansı yapıtında çok
özel bilgileri önümüze se-
ren Sayın Turgut Özak-
man, savaş aşamasında bi-
le okuma alışkanlıklannı
sürdüren iki devlet adamı-
na değinir. Politikacımn
çok, fakat devlet adamı-
nın az bulunduğu ülkemiz-
de. Özakman'ın saptama-
lan, devlet adamı olmanın
zorluğu konusunda ipuçla-
n verir.
Büyük Taarruz başla-
mak üzeredir. Bir Rum
evinde kalan Mustafa Ke-
mal tıraş olduktan sonra
aşağıya iner. Karşısmda
Mahmut, Satih ve Muzaf-
fer Beyler'i bulan M. Ke-
mal, önce "düşmanda bir
hassasij'et'' olup olmadı-
ğını sorar, "yokmuş" yanı-
tınamemnunolur: "KKvor
musunuz, gece Reşat Nuri
Be> 'in Çahkuşu romanını
okumaya başladım. Çok
beğendim. İhmal edilmiş
AnadohıŞu\v genç bir ha-
nım öğretmenin yaşadığı
zorhıklan ne güzel anlat-
mış. Bitirince Ismet'e ve-
receğim. Sonra da sizler
okuyun." Mahmut Bey ol-
dukça şaşkındır. "Savaşa
beş kala roman okuvabili-
yor" şeklinde düşünür. ama
Mustafa Kemal'i Musta-
fa Kemal yapan da bu özel-
liği değil midir? (Şu Çılgın
Türkler, 600)
Bitirince Ismet'e verece-
ğini belirtmesi, İsmet Pa-
şa'nın da aynı çizgide, çok
okuyan, dahası savaş aşa-
masında bile okuyan biri
olduğunu gösteriyor. Ni-
tekim Halide Edip Ha-
nım'ın yaptığı bir konuş-
ma, bunun kanıtı olarak
değerlendirihnelidir. An-
kara'ya gidebilmek için Is-
met Paşa'dan izin isteyen
Halide Edip Hanım, "Eğer
Ateşten Gömlek gibi bir
romanvazacaksaııızpekr
yanıtını alır. O günlerde
Ikdam gazetesinde yayım-
lanan Ateşten Gömlek'le il-
gili olarak Halide Edip Ha-
nım "Okuyor musunuz"
diye sorar ve evet yanıtını
alır. tsmet Paşa'mn ne ka-
dar yoğun olduğıınu bilen
Halide Edip şaşınr: "Bu
kadartşin araanda?" İsmet
Paşa'nın yanıtı oldukça za-
riftir: "Benimkibirşe\'mi?
Siz bu kadar işin arasında
o güzel romanı\'aznıa>ı na-
sılbaşardınE?'' (age s. 570)
Mustafa Kemal, 19 Ka-
sım 1916'da Bitlis ve
Muş'un geri alınması için
Silvan'dan Bitlis'e gider-
ken yol boyunca kitap okur.
Okuduğu kitaplar arasında
AlphonseDaudet'nin Sap-
ho-Moeurs Parisiennes'i,
"Tarih-i İslam","Yaşamak
Kav^ası", NamıkKemal'in
"SiyasiMakaleler''i, "Ta-
rih-i Osmani"si ve Tevfik
Fikrefın "Rubab^ Şikes-
te"si yer alır. (Kemal Ata-
türk'ün Hatıra Defterleri,
s. 23) Mustafa Kemal Ata-
türk'le İsmet tnönü'yü bu
düzey ve donanımla dev-
let adamı boyutuna ulaşrı-
ran öğeler nelerdi acaba?
Bu iki devlet adamımn
belirgin bir yaşam tarzla-
n vardı. İkisi de seçkin, ay-
dınlık yapılarım, uygar ve
çağdaş çizgilerini hep ko-
rudular. Osmanlı aydınla-
nnın ikilem boyutlu ya-
şamlanndan ve kimi Türk
aydınlannın ödüncü poli-
tikalarından uzakta durdu-
lar. Yaşam tarzlanna sadık
kaldılar. Ve ölünceye kadar
hep önce insan olduklan-
run aynmına vardılar.
İnsan olduğumuzun aca-
ba ne kadar farkındayız?
PENCERE
Küresel Terör!..
'Sosyalizm' sözcüğünden çoğu kişi hiç mi hiç
hoşlanmaz; çünkü akla hemen 'Sovyetler, komü-
nizm, Marksizm' gibi çağrışımlar takılır...
Oysa sosyalizm bunlan aşkın bir dünyagörüşü-
nün saygın felsefesini vurgular...
İnsan bilincindeki 'adalet' duygusunu, hukukun
da ötesinde, toplumsal ve ekonomik ölçekte dü-
şünebilmek yetisini sosyalizm sözcüğü dile geti-
rir...
Uygarlığın gelişmesiyle insan mantığındayerini
alan sosyalizm, liberalizmi sollayarak kavramsal-
lığını pekiştirmiştir; artık hiçbir güç bu sözcüğü in-
sanlık düşüncesinden silemez; toplumsal bilinç-
ten soyutlayamaz.
•
Son yıllarda elle tutulur, gözle görülür hale ge-
len 'Küreselleşme'rim en büyük eksiği nedir?..
Küreselleşme kapsamında sosyal adaletin yeri
yoktur...
Sosyalizm kavramını insanlığın belleğinden sil-
meye yönelik neoliberal süreçle 'Yeni Dünya Dü-
zenl' kurmaya kalkışan küresel sermaye kısa sü-
rede kafasını duvara çarptı...
Oysa ne söyleniyordu?..
'Tarihin sonu' gelmişti..
Batılı kafa, tarihin sonunun gelmediğini, ancak
New York, Istanbul, Madrid, Londra'da yaşanan
kanlı terör eylemleriyle anlayacak kadar dumura
mı uğradı?..
•
Insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılıyor...
Küreselleşme bir gerçek!..
Küreselleşme gerçek olmasaydı, terör de küre-
selleşemezdi...
Irak'ta Kandil Dağı'nda yuvalanan PKK terör
odağını "Sırasında kullanınm" diye görmezlikten
gelen, hatta koruyan bir Küreselleşme siyasetinin
körlüğü Londra'daki kanlı eylemden sonra açıla-
cak mıdır?..
Yoksa körfeşme aymazlıktan değil de emperya-
lizmin hırsından mı kaynaklanıyor?..
•
Televizyonda Ingıltere Başbakanı Tony Blair'i iz-
ledim...
Bu adam uygar mı?..
İçinde birazcık utanma duygusu kalmış gibi gel-
di bana; sanki objektiflere bakamıyor, gözlerini ka-
çınyordu...
Ama, söyleyecek nesi vardı?..
Sen Irak'ta terör yaparken, terör Londra'ya ta-
şındığı zaman söyleyecek neyin olabilir?..
Türkiye'nin Kıbns'taki durumuyla aşna fişne olan
AB neden Ingiltere'nin Irak'taki konumuyla ilgilen-
miyor?..
Insanlık yalan dolan üzerine yürüyen bir küre-
selleşmenin kanlı sürecini yaşıyor.
•
Küreselleşme çağımızın çarpıcı bir gerçeği..
Küresel terör de çağımızın çarpıcı bir gerçeği..
Neoliberalizmin küreselleşmesinde tohumlanan
kanlı terör, bugün kapitalist Batı dünyasının met-
ropollerini tehdit ediyor...
Oysa eskiden böyle miydi?..
Sömürgelere göre metropoller gökteki yıldızlar
kadar uzaktaydılar...
Küreselleşme, neoliberalizm ve teknolojik dev-
rim, sömürgelerle metropoller arasındaki mesafe-
leri yuttu...
Yoksa tarihin sonu dedikleri marifet bu mu?..
KOOP-C
KÜLTÜREL ETKİNÜKLERİ-2
LOZAN ve KAZANIMLARI
Konuşmacı: Demirtaş CEYHUN
ve Kitap Imzası
10 Temmuz 2005, Pazar Saat: 14.00
Çantaköy Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi
NOT: Etkinlikgünü saat 12.00'de
Taksim AKM önünden araç kaldınlacaktır.
lietişim Tel: 0 212 - 514 18 08109
ANTALYA CUMOK AYDEVLANMA
KAHVALTISEVA ÇAĞRIYOR:
Diyorlar ki:
"Lütfen bu memleketin kaderine el koyun!"
Güzel de, NASIL?
A\. Gürkut ACAR'la bızım olana sahıp çıkmanın
yollannı arayacagız
VA BİR YOL BÜLMAK VA DA BİR Y OL AÇ.MAK
için tüm CLMOK'lan kuşluk kah\altısına beklıyonız.
Şiır° Her zaman
10 Temmuz 2005 Pazar giinü saat: 10.00'da
AKDENİZ ÇİÇEK P\SAJI'nda.
Safiarın sıkı ve geçılmez olması ıçın.
Sen gelmezsen bir eksiğiz!
Adres: Kaleıçı gınşı. L'zun Çarşı Sokak No 24-26
Tel: 243 43 03 -242 32 15
Kah\ altı eden 7 50YTL'dir
İletişim-Bilgi: Hicran K.\RABL'DAK
247 67 P - 243 4^ V - 0 532 325 05 63 - Akşam. 243 00 80
a gm3ij ccm - hjcraDO" u nseı neı r • hıcrankambuâak a hognaıl com
PENDİK AtLE MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo:2004 1930 E.
Davacı Aynur Ergül tarafından davalı Hamit Ergül
hakkında açılan 2004 1930 Esas sayılı boşanma davası-
nın mahkememızce yapılan duruşması sırasında venlen
ara karan gereğince; Davalı Hamit Ergül Hamit ve Fev-
kiye'den 15 01 1970 yılmda olma Karabûk ili, Eflanı ıl-
çesı, Başiğdir, c: 16, hane: 10'da nüfusa kayıtlı bulunan
Hamit Ergül'ûn Yakacık köyü Yeni Mah. 2. Cd. 21. Sk.
No: 25'8 Ankara daha önce bu adreste oturduğu bilin-
dığinden, dava dılekçesı ve duruşma gününün tebliğı
mümkün olamadığı gibi tüm araştırmalara rağmen de
tebligata uygun başkaca adresı tespıt edilemediğinden,
ilanen tebligat yaptırılmasına karar verilmıştir.
(12.07.2005) Adı geçen davahmn 12.07 2005 günü sa-
at 09.30'da mahkememızde yapılacak duruşmada hazır
bulunması ya da kendini bir vekılle temsil ettirmesı,
aynca savunmaya yönelik tüm delıllerinı de duruşma
gününe kadar sunması, geçerli mazeret bıldirmeksizin
duruşmalara katılmaması halmde ılan tarihinden itiba-
ren 7 gün sonra tebligat yapılmış sayılarak yokluğunda
yargılamanın sürdürülüp karar verileceği, ilanen tebliğ
olunur. 07.03.2005 Basm: 32357