23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 2O05 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SOZ OKURUN Fikret Dağlıoğlu posta@cımıhuriyet.coııı.tr Fax:O 212 513 90 98 IstaıdJiıTıuı siııı^esi... Istanbul'a geldiğimi, Haydarpaşa Gan'na ayak basınca anJanm. Ne otobüs ne uçak yolculuğu İstanbul duygusunu böylesine yoğun yaşatabilir... Bir özgüriük kokusudur bu, rüzgârla gelir; martılann kanatlarında uçar. Perona indiginiz an. enginleri çağnştıran mavüiğiyle istanbul, sizı kuşatır. Siz bu duygulan hiç mi tatmadınız, beyler! Alımlıdır, görkemlidir istasyon bınasının duruşu. Ne özenle yaratmıştır, çoktan toprak olmuş usta eller, mavinin en güzel tonlanyla bezeli tavan süslemelerini. Hiç mi başınızı kaldınp bakmadınız, o ellen anmadınız beyler, siz ki manevi değerlerden dem vurursunuz! Rıhtıma inen mermer merdivenlere her adım atışunda içim titrer. Milyonlann ayak izlen aşındırmıştır, basamaklan. Hiç mi eğilip de bakmadınız, beyler! Orada, onlarca yıl bir umut rüyasının ardına düşüp, yoksul Anadolu'dan, taşı toprağı altın diye bilinen Istanbul'a göç etmiş umutsuz kitlelerin ayak izleri duruyor. Hepimizin yüzüne yoksulluğun tarihini vuruyor! Siz ki ezilenler adına konuştuğunuzu iddia ediyordunuz, sizi destekleyenlerin tarihinden mi ürküyorsunuz, beyler! Siz ki, gelenekçi, muhafazakâr, milliyetçisiniz! Paralanan imparatorluğun, vatan sandıklan bölgelerini savunmak üzere katarlara doldurulup çöllere gönderilen ve bir daha dönmeyen Mehmetçiklerin ayak izleri duruyor Haydarpaşa'nın merdivenlennde. Onlann izlerini de yoksullara ait olanlar gibi, gözlerden saklamak mı istiyorsunuz?! Kapısında beklerken. kabul edilebilmek uğruna, onurunuzun son kınntılannı da çiğnemeye hazırlandığınız bir uluslararası ittifakın başkentlerine defalarca yolculuk yaptınız. Oralann sahiplennm taa ortaçağlardan beri tanhi kent merkezlerini gözleri gibi koruduklan hiç mi dikkatinizi çekmedi, beyler? Yoksa siz oralarda sadece dev alışveriş merkezlerini mi dolaştınız? Kentlerin tarihi dokusu toplum belleğinin somut kaynağıdır. Tarihin kanıtlannı ve tanıklannı yok ederseniz, Istanbul'dan geriye ne kalır beyler! tnsanın insanı çiğ çi| yediği bir görgüsüzlük cehennemi, bir bencillik kalesi! Belli ki kimi güzellikleri ve incinmeleri hissedemıyorsunuz! Yazık... Sizi yetiştiren süreçlere, bu ülkede yol açanlann hatasıdır bu! Sizin büyük hatanız ise kibirdir! Her dinde günah sayılan! Her şeyi bildiğini ve her şeye kadir olduğunu sanma yanılgısı. Güç sandığınız kadar kalıcı değildir, beyler! ErendizATASÜ 'Nevv'den sonm 'The' İstanbulr T"1 ürkçemiz Türkingilizceye dö- A nüşüyor. Bunun örnekleri Istan- bul sokaklannda dolaştığımızda, şa- şırarak, üzülerek tanık oluyoruz. is- tanbul sokaklan Ingilızce, Fransızca, Itaryanca tabelalara boğulmuş durum- da. Hatta bu işi öyle ileriye götüren- ler var ki, ne Türkçe ne Ingilizce, ne olduğu belirsİ2 sözcükler de türetilme- ye başlandı. Son olarak Bebek'te açı- lan bir kahvenin adı gibi.. Kahvenin adı Shimar... Anlamı ise garsonun ifa- desine göre müşterileri şımartmak an- lamına geliyormuş. Yani Shimar.. Şı- mar oluyormuş. Komik, acıklı... Ne demeli bilmem... Fransızca, ttalyanca derken sonun- da Istanbul'un adını da değiştirmeyi başardılar. Birkaç ay önce bir gazete- de çıkan bir reklamda, yeni kurul- makta olan bir konut yerleşkesinin adının "New istanbul" olduğunu gör- müştüm. Örrıek ahnan ise reklamın he- men üzerinde yayımlanan "NewYork" kentiydi. New York oluyordu da ne- denNew istanbul.. olmasın?.. Uyan- mı ve öfkemi reklam şirketi ilgilileri tepkiyle karşılamışlardı. Şimdilerde Kuruçeşme sahilinde demirlenen Svviss Otel'e ait gezi ve lokanta hizmeti veren lüks yatın adı da fotoğrafta görüleceği gibi "Thels- tanbuT. Dünyada hangi kentm adı böyle sorumsuzca değiştırilir ya da de- ğiştirilmiştir, bir örneğini daha ben şahsen bilmiyorum. Ayru şekilde yet- kililere bunun nedenini sorduğumda, "Swiss Otel adryla bağianü kurubna- a için" yanıtını aldım... Doğrusu hiç inandıncı değildi, çünkü geminin Swıss Otel'e ait olduğu, tepesındeki yazıdan zaten anlaşılıyordu... Belediyelerin, sorumsuz siyasetçı- lerin kentin tarihsel, kültürel belleğı- ni ve görünümünü el ve güç birliğiy- le yok etme uygulamalanndan sonra, şimdi de sıra kenrin adına geldi... Bu gidişe biz yurttaşlar olarak dur de- mezsek kimler dur diyecek bilemi- yorum... DenizBANOĞLU Denizlerimize sahip çıkalım '") 8 Haziran 2005 Salı akşamı Zsaat 23.30'da Kanal Türk tele- vizyonunda bir program yayımlan- dı. Sayın Merdân Yanardağın sunduğu 5. Boyut programmda "Türk denizciliği nasıl çöktü" soru- suna yamt arandı. Kabotaj Bayra- mı öncesi yapılan bu toplantıdan doğrusu pek aydınlatıcı bilgi ala- madık. Sayın yetkililer denizcilikte her şeyin yolunda olduğunu savun- dular. Sorulan sorulara da yeterli yanıtı vermediler. Söylenenler gü- zel ama, denizciliğimizde geldiği- miz nokta ortada. Söylenenlere mi inanalım? Yoksa gördüklerimize ve yaşadıklanmıza mı inanalım? Denizciliğimizde ve deniz ulaşı- mındaki acıklı duruma bakarak, sadece bugünkü iktidan ve görev başındaki bürokratlan eleştirmek yerine; kuşaklar boyu görevlerini yapmayan "uşaklara" rahmet oku- mamız gerekmez mi? Cç tarafi denizlerle çevrili olduğu halde, "kara ûDiesi" olmamızda parmağı olanlar parmak kaldırsın desek, parmak kaldırmayan kalır mı? "Tûrk denizciliği nasıl çöktü " sorusuna yanıt ararken sanınm biraz eskilerden günümüze gelmek gerekiyor... Ve "Suçlu ayağa kalk" denildiğin- de herkesin yerinden firlaması gerekiyor!.. MustafaDURNA Sonundalstanbtü'unadımdadeğıştinneyi başardriar. li NewIstanbul"dan sonra "The IstanbuTu da gördük. Dünyada hangi kentin adı böyle sorumsuzca değiştirilir— ELEŞTİRİLER • Ben yeni bir Cumhuriyet okuruyum. Bir süre- dir gazetenizi takip ediyorum. Özelükle üıüversite- lerde öğrencilere yönelik fıyat uygulaması için siz- lere teşekkür etmek istıyorum. Bu sayede iyi gazete okumanın keyfinı bıze yaşatın. Banş YALÇINKAYA • 55 yıllık Cumhuriyet okuru olarak gazete yöne- ticilerine bazı önerilerde bulunmak ıstiyorum. Bu öne- rilerimin pek çok okur tarafindan da paylaşılacağı- nı ümit ediyorum. - Yer darhğı nedeniyle Cumhuriyet bazı günler te- le\izyon programlannda kısıntı yapmaktadır. Alışıl- nuş ve faydalı bir uygulamadan kısınh yapılmama- lıdır. Mümkünse Kanal l yöneticileri ıle görüşüle- rek onlann da programa dahil edilmesıni ıstiyorum. - Cumhuriyet'in haftada 2 defa verdiği kitaplar- dan 1 metrekare boyutunda özel bir kitaplık yaptın- rak kitaphğıma ekledim. Cumhuriyet'in, haftada 1 defa 150-200 sayfalık kitap vermesini öneriyorum. Cumhuriyet'in yaptığı kitap verme hizmetinı bugün başka gazeteler üstlenmiş bulunmaktadır. Ben de 2 gazete almak mecburiyetinde kalıyorum. - Gazetede çok sayıda reklam yayımlanmasını, bazılannın tam sayfa olmasını da olumlu buluyorum. Bu nedenle reklam servisinin yönetici ve çahşanla- nnı kutluyorum. Salim ÇAL1ŞKAS • Trabzon'da kendisini "Karadeniz uşağı, ABD uşağı otanayacak" diye protesto eden gençlere, "Tüm ikridarlar ABD Ue uyumlu çanşö" yanıtını vermiş Sayın Başbakan. Şu örtüşmeye bakın ki geçen hafta Haber Türk'e telefonla katılan Oral Çalışlar da aynı ifadeyi kullandı. Sayın Erdoğan'a Oral Calışlar'ın Cumhuriyet'te yayımlanan röportajını okumadığım için bu cümlenin hangisıne ait olduğunu bilemiyorum. Bir kere "uyum" derken bunun altında yatan "bovun eğme" değıl mi? tkincisi "bütün iktidariar" derken Mustafa Kemal dönemi de bunun içinde değil mi? Başbakan'a sözüm yok. Bilerek, isteyerek söylemiş olabilir. Ama Sayın Çalışlar'ın amacı nedir 0 1920-1938 yıllan arasında kurulan hükümetlerin dolayısıyla Mustafa Kemal ıktıdannın da mı ABD'ye "boyun eğdiklerini" söylemek istiyor? "Manda ve himaye asla kabul edilemez" diye işe girişen ve "Siyasi, askeri. ekonomik. kültüreL. her alanda tam bağımsız bir devlet" yaratma hedefinden en küçük bir sapma olmayan Mustafa Kemal'in ABD ile hangi alanlarda işbirliği yaptığını, yani ABD'ye boyun eğdiğini Sayın Çalışlar açıklar mı acaba? Ahmet YILDIZ "Söz Okurun" olumlu bir girişim. Teşekkürler. Yalnız benim bir eleştirim var. Okunmayan bazı uzun yazılar... Devamlı yazarlarınızın bir bölümünde de görüyorum. ÖzellikJe şikâyetlerimden biri, ikinci sayfadan. Nedir o? Bazen neredeyse bir koca sayfayı kaplıyorlar. İnanın insan okumakta zorlamyor, hatta hiç okumuyor. 0 kadar sıkıcı. Zaten vakit de yok. Bazen bakıyorsunuz, halkın yüzde 95'ini dahi ilgilendirmeyen bir konu, alabildiğine uzun tutulmuş. Evet, yazan belki ünlü bir profesör, doçent, sivil toplum kuruluşu başkan ya da üyesi. Ama inanın olmuyor. Sayfa mı dolduruyoruz, yoksa gazeteyi okutmak mı istiyoruz? Teklifim: Yazılar belli bir sınırda olmalı. Nasıl, Söz Okurun'un hududu varsa, bu ikinci sayfa yazılannın da olmalı. Yazmak için emek harcayanlara da yazık. Kısa ve öz yazılar okur için her yönden yararh. Laf kalabalığı yok. Zaten insanlann okumak için ayırdıklan zaman da sınırlı. Ünlü isimler de olsalar, bu tür yazarlan ikaz etmek lazım. tbrahim Yıldız Bey, pazartesi günü köşesinde okur isteği olarak aynca bunu da yazarlara hatırlatmalı. Feryal GÜNGÖR Neredesiniz Böğrekçizadeler? Böğrekçizade Rıfat Efendi Ankara Medresesi'nde müderrislik, istinaf mahkemesinde üyelik yaptıktan sonra 1907 yılında Ankara müftüsü olmuştur. Kurtuluş Savaşı'mn başlangıcında, Kuvayı Milliye ruhu henüz filizlenirken Şeyhülislam Dürrizade AbduDah Efendi bir fetva vermiştir. Bu fetvada milli mücadelenin meşru olmadığı ve liderlerinin katlinin vacip olduğu beyan edilmiştir. Doğal olarak Padişah Vahdettin tarafindan da benimsenmiştir. Beş yüzyıldır padişahla yatan ve halife ile kalkan Türk halkı karşısmda bu fetva Kuvayı Milliye ruhunu bir anda boğabilecek niteliktedir. Işte tam bu sırada Dürrizade'nin fetvasına karşı Böğrekçizade'nin fervası çıktı. Böğrekçizade Rıfat Efendi, işgal altmda ve esir bir durumda olan, Istanbul'da verilen bu fetvanın serbest irade mahsulü olmadığını, geçersizliğini ve milli mücadelenin istanbul Hükümeti'nin bile esaretten kurtaracak kutsal bir hareket olduğunu belirten bir fetva hazırlayarak, Anadolu'daki bütün müftü, müderris ve ulemaya imzalatrı. Böylece Milli Mücadele ruhu, oh diyerek kesilen nefesine kavuştu. Şu sırada da Kuvayı Milliye'nin simgesi kalpağa karşı türban denilen sıkmabaşı çıkardılar. Kimin göre dinsel bir vecibenin yerine getirilmesi, kimine göre giyim özgürlüğünün sonucudur. Işte tam bu noktada Böğrekçizade Rıfat — Efendi'lere ihtiyaç duyuyoruz. Artık siyasi bir simge haline gehniş olan sıkmabaş ile ilgili dini hükümleri tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarsınlar. Yüce Kuran'da örtünmeyi emreden hükümlerin amacırun köle (cariye) kadınlann özgür kadmlardan ayırt edilmesi için mi konduğunu, çağımızda kölelik kalmadığma göre bu emredici hükmün geçerliliğini koruyup korumadığmı kesin bir dille açıklasınlar. IşıklŞGÜDEN O Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK'lara açıyor. "Söz Okurun " sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilereyer vereceğiz. CUMOK'lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülkeyayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel vegenel sorunlarını yansıtmakta önemli işler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD'nin varoluşlarım hızlandıracak iletişim ağının "Söz Okurun " sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta(â. cumhuriyet. com. tr Mektup Adresi: Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/ÎSTANBUL Faks: 0212 513 90 98 Atatürk, din ve laiklik \ T aikliği en basit tanımıyla şöyle biliyoruz: L/ Din ve devlet işlerinin birbirinden aynlması. Bu demektir ki herhangi bir din veya mezhep kendisi için devletten ayncalık talep edemez. Türkiye'de laiklik nasıl gelişmiştir peki? Hilafet kaldınlmıştır. Aynı gün Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldınlmış, Tevhid-i Tedrisat ] Kanunu ile eğitim-öğretim birleştirilmiştir. '< Ardından şeriat mahkemeleri, tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıştır. Yeni Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu kabul edilmiştir. Sonra ise anayasamızdan TC nin dini Islamdır ibaresi I kaldınlmış ve laiklik ilkesi anayasada yer '' almıştır. Bu süreçle birlikte din ve devlet işleri birbirinden kesin olarak aynlıyor. Bazılanmız Atatürk'ü bu devnmlerinden/inkılaplanndan dolayı suçlarlar, oysa onlan anlamak mümkün değildir. M. Kemal laiklik ilkesi ile dini, gerçek yüce yeri olan insanlann vicdanına bırakmıştır. Böylece dinin siyaset aracı yapılmasım önlemiştir. Bunu Atatürk'ün şu sözleriyle • anlayabiliriz: Bizi yanlış yola sevk eden habisler, bilirsiniz kı, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyıniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve s melanetten gelmiştir. Oysa bırakın dine zarar vermeyi, dine fayda sağlamıştır Atatürk. Kutsal kitabımız Atatürk'ün emri ile Türkçeye çevrilmiştir ve Türkler dinlerinin içeriğini i kaynağından öğrenme fırsatına ka\ r uşmuşlardır. Dine bundan daha güzel bir hizmet olabilir mi? Miraç YAZICI Niğde'deacil önlem çağrısı N'iğde'nin Bor ilçesindeki Akkaşa Barajı'nda ilk kez baraj çevresinde değişik rürde kuşlann göçü \ar. Ka\seri Sultan Sazbğı ve Tuz GÖIü bölgesine giden kuşlar bu kere Bor Akkaya Barajına göç ettiler. Basında kuşlann haberi çıkması ile meraklılar da bölge> e adeta akuı etti. Baraj Niğde İ nhersitesi'nin de bir küometre aşagısında. 2003 yıluıda baraj kirlenme nedeni ile balıklann öünesi Ue gündeme gelmişti. Bu kuşlar bölgede, dokuyu degiştirdL Dik kuvTuk, fılamingo. denzi kırlangısı, Angıt gibi 100'e \akui kuş göç ettiği baraj çe\ resinde hiçbir önlem olmaymca sapam ile ava merakh çocuklardan çoban köpeğini yanına kanp bakmaya giden vatandaşa değin oluşanlar bilmeden kuşlara zarar verdiklerini uzmanlar açıklryor. Kuşlann bıraküklan yumurtalarda tahrip oluyor. Acil önlem alınıp bölgenin korunması gerekiyor. Yoksa >aı\alan, yumurtalan tahrip olan ve kimi de avlanan hav"\anlar Ue önemli bir doğa dengesinin ışıklan daha sönecek. Nerede ise barajın için evapılan ve yeri yanhş olduğunu aklı olan herkesin gördüğü Niğde Üniversitesi merkez yerleşkesinin devam eden inşaatının baraj yakımndaki aüklan bir an önce bölgeden ayıklanmaüdu*. Ömer Fethi GÜVEN Yurtsever Hareket'e Yıl 1919, ülkenin her tarafi emperyalist ülkelerce işgal edilmiş, yerli işbirlikçilerin katkılanyla koca bir ulusun idam fermanı imzalanmak üzere. 19 Mayıs 1919, Samsun'da bir güneş doğuyor, aydınlığı göz kamaştıran, sıcakhğı yakan o güneş Mustafa Kemal'dir. "Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet, hatta hrv-anet içinde"dirler. "Ya istiklal ya öhun" parolası ile yola çıkan büyük önder Mustafa Kemal, etrafında kısa zamanda toplanan bir a\oıç yurtseverle birlikte ulusunu harekete geçirmiş, kendilerine oranla gerek sayı, gerekse silah ve ekonomik bakımdan çok üstün olan emperyalistleri, denize dökerek yurttan kovmuş ve Türk ulusunu dünyanın en saygın uluslan ailesine katarak bir mucize gerçekleştirmiştir. Yıl 2005, durum 1919'dan farklı değildir. Büyük önderin şehit kanlan pahasına bizlere hediye ve emanet ettiği laik Cumhuriyet tehlike altındadır. 1950'den beri iktidara gelenler Cumhuriyet kazanımlannı yok sayarak, ülkeyi, her gün karanhğa doğru koşar adımlarla götürmeyi başardılar. Bu durum karşısında yurtseverler büyük bir karamsarlık içinde iken, Atatürk'ün torunlan aydınlardan bir ses geldi: Yurtsever Hareket. Yurtsever Hareket, bu ülkenin sahipsiz olmadığını haykırarak bizleri uykudan uyandırrnaya çalışırken ne yazık ki çoğumuzun uykusu ağır, hâlâ uyanmayanlar var. Ülkenin, emperyalistlerin çirkin oyunlanna, köktendincilere, çıkarcı gruplara, aynlıkçılara ve yerli işbirlikçilere teslim edilmesine karşı çıkan Yurtsever Hareket'i yürekten destekliyorum. Zaman uyanma ve Kuvayı Milliye ruhu ile ülkeye sahip çıkma zamanıdır. Haydi uyan... GündüzAKGÜL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle