23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6TEMMUZ2005 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr ^ABD'li mimar Eisenman, 'sermayenin sembolü ikiz kuleler'e saldınnınpostmodernizmi bitirdiğini söyledi: Mîmari 11 Eylül'ledeğiştiOZLEM GÜVEMIİ/GÖKÇE UYGUN ABD 'h mımar Peter Eisenman. 11 Ey- lül saldınlannın miman paracıgmalan da değiştirdığıne dikkat çekerek "11 Eylül, sermaye düzenine karşı bir saldırmh. Sermayenin sembohi olarak büyük bi- nalar seçfldi. Bu sakhndan sonra minıa- rideki postmodernizm sona erdi" dedı. 22. Dünya Mımarlık Kongresi devam ediyor. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergı Sarayı'nın Anadolu Odıtoryumu'nda bir sunum yapan Peter Eisenman, konuş- masını kendısıne Kazak öğrencıler ta- rafindan hedıye edılem Galatasaray for- ması ıle yaptı. 1968 yılındaki öğrenci ayaklanmalannı, mo- derrust paradigmanın sonu, yeni bir para- digmanın, postmoder- nizm başlangıcı ola- rak nıteleyen Eisen- man, "2001'e kadar olan dönenı postmo- dernistti. 200rde ise 11 Eylül saldırıları hem ölünı hem vıkım getirdL Hiçbir eserde, hiçbir fılmde 11 Eylül gibi büyük bir şey ya- ratılmayacak. Med- ya gerçeguı ne oldu- ğunu tam olarak yan- sıtamadL Medya, ota- yı bir mil uzakta ya- şartuş olan benim ne- ler hissettigimi bilemez" diye konuştu. Bastll vıkımına benziyor 11 Eylül saldınsını Bastıl yıkımı ola- yına benzettiğını ıfade eden Eisenman, Bastıl" in yenı bir sosyal düzeni ortaya çı- kardığını söyledi. Postmodernızm dö- neminde çok fazla yeni bir şey söylen- medığinı vurgulayan Eisenman, "Deği- şim fÛkri değişim adına önerilmişti. Soyut rjaglaındakideğtşimiçindeğişinvposOİM)- demizmin özü ve aynı zamanda sorunu- dur" dedı. Eisenman, ıki büyük dünya savaşından sonra postmodernizmde "iyi tophım" kavTamının yerine, *iyi hayat" kavramının geçtiğini belirterek mimari- nin de fayda sağlamak için bir araç ha- line getınldiğinı söyledi. Postmodernızm dilinin kendı gündemi içinde tükehldı- ğinı söyleyen Eisenman, "Ana unsur dil fikrinde yatıyor. Bu dili anlamak için • ABD 'li mimar Eisenman (solda), mimari, mekân ve zaman açısından düşüncelerin değişmesi gerektiğini vurguladt Japonyalı mimar Kuma ise "Istanbul çok hızlı büyüyor. Dikkatliolunmah. Çünkü bu, kültürü ve kenûn en hoş taraflannı yok eder * dedl 1945,1968 ve2001 tarihkrinebakmakla- znn. 20. yüzyıldald 40-50 yılda bir yaşa- nan paradigma değişinılerine bakogınuz zaman mekanikten dijitale geçiş vanb. Güçlerin güçlere mukavemeti vartb. Ar- ök mimari, mekân ve zaman açısından düşüncelerimizi degiştirmemiz gereki- jwr" dedı. Mımande optık yaklaşımın öte- sme geçebilmek ıçın mımarinin dilini daha iyi anlamak gerektiğini belirten Eınseman şöyle devam etti. "Bizim ku- şağm arük dans ederek sahneyi terk et- mesi gerekiyor. Hiçbir şeye doğru kay- ganbirzemİTMİegidh'oruz.Sliınariığınyil- dtzlan, güneşkri bizkr arük batiyonız." Barıs uzakta Faslı mimar Aziz Lazrak da dünya nü- fusunun yüzde 50'si- nin kentlerde yaşadı- ğını ve bu oranın git- tikçe arttığını anlata- rak "Ele avuca sığma- yan şehirter, biz mi- marlan harekete geç- meyeçağmyor" dedi. Lazrak, küreselleşme çağında tek tıp düşün- cenın dıktatörlüğüne karşı mimarlann daha dikkatli olması gerek- tiğini belirtti. Kısa bir süre önce yenı bir bın yıla girdiğimizi söyle- yen Lazrak şöyle de- vam etti: "20. yüzyıl ihtilaflar ve hoşgörüsüzlük yüzyıta oldu. Yeni bir bin yüa girilirken sanatçılar ba- nş dilegiyle yeni yapıtiar ürettiler. Banş, bizim gibi üikelerden çok uzakta. Ben de banş ve huzur dileğryle Bılge Penstılı" admı verdigim bir otel tasarhyorum." İstanbul 'alarm' verlvor Mimaride anüobjeler başlıklı bir sunum yapan Japonyalı mimar Kengo Kuma da 21. yüzyüda modem mımarinin temel fik- rinin yalıtılmış tasanmlar olduğunu anım- satarak eserlenn bulunduklan şehırden kopuk olmasmın çok üzücü olduğunu dile getirdi. Kuma, "Mimaride doğal ve yerel malzemeler kullamlmaü, yapılar doğa He bürünleşmell Bu açıdan tstan- bulçokönemli bir dönemyaşıyor. Çok hız- fa büyüme var. Çok dikkatli olunmau. Çünkü bu tür hızh büyüme, kültürü ve kentin en hoş taraflanm yok eder" dedi. IRANLI 3 GENÇ KJZ: Mimarhk tophmıa yol göstermeK ÖZLEMYÜZAK LL. Ankara Mimaıiar Odas üyeteıi 400 dotarhk kongreye kaühm ücrctini protestoamacrylaöncekigün başjatüklan gösteriyidün de tekrariadüar. Kongreden notlar •Dünyaca ünlü 30 mimann da katılımcılar arasmda buhınduğu kongreye dörtte biri Türkrve'den, 7 bin kişi kayıt yapördı. •TED Ankara Koleji öğrencılen "Ideal bir kentin planlanması" konulu proje çalışmalanyla posterler astılar •Atatürk Krtaphgı Sanat Galerisi'nde açılan "Eski İstanbuTun Eski Haritalan" adlı sergi 24 Tcmmuz'a kadar açık kalacak. t^Kongre katılımcılan dün akşam İstanbul Modern Sanatlar Müzesı'nde yapılan resepsiyona katıldılar. Konuklar perküsyon sanatçısı Burhan Oçal'ın nümlennı dınledıler. _J 2. Dünya Mimarlar Kongresi ilginç katıjımcılara da ev sahıplıği yapıyor. Sergi alanlarmı dolaşırken 3 Iranlı genç kız ile karşılaşmak hoş bir sürp- riz oldu dogrusu. Uçü de ülkelerinde mimarlık okuyor. Master ögrencısi Sahar Taheri, 25 yaşında, Tahran'da öğrenim görüyor. Tez konusu "Şair- ler İçin Mekân". Zahra Shadravan, Kerman bölgesınden geliyor. O da 25 yaşmda. Üzermde çalıştığı tezi "KadmlartçinKültur \lerkezi". Üni- versite arkadaşı Ima Eöninan'nın ko nusu ise "SürdürülebBir Araşörma Bi- rimleri''. Mimarlığın her şeyden ön- ce toplumla bütünleşmesi ve yol gös- terici ohnası gerektiğini vurguluyor- lar. Başlan örtülü ama öyle sıkmabaş falan değıl. Göstermelik başörtüleri var. Gözleri pınl pınl. Kongreye ünıversitenin bir düzen- lemesiyle katıldıklannı söylüyorlar. "Size bu kaülunın maüyeti ne oklu" diye soruyorum. Otobüsle geldikle- nnı ve ulaşım, konaklama için 220 do- lar, kongreye katılım içinse 150 do- lar ödediklerini anlatıyorlar. Yenf dönem bellrslz Güzel ve bakımlı 3 Iranlı mimar ada- yı genç kız karşımda olunca konu is- ter istemez tran'daki seçimlere geli- yor. Yeni Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın kadınlann çarşafla- nnın renginı bile 3 renkle sınırladığı haberlennın gündeme geldıği Iran'da- ki yeni dönemı "Hatemı dönemi ko- laydL Şimdi ise büyük bir beürsizlik var" diye tanımljyorlar. Mımarhğışi- ırle, sanatla, kadın sorunlan, hatta araştırma-gelıştırmeyle bütünleştir- mek isteyen, tez konusu olarak bu alanlara yönelen 3 genç kız, Iran'ın özlenen yüzünü yansıtıyor. Rehabilitasyon projelerinin rantprojesi olduğuvurgulanarak semtin tarihi ve sosyal dokusuna dikkat edilmesi istendi Tarlabaşı^ııa ıızman bakışı ÖZLEMALTUNOK Dünya Mimarlık K.ongresı kapsa- mında düzenlenen yan etkinlıklerden biri de îstanbul Teknik Üniversıte- sı'nden Prof. Alper Ünlü'nün Bılgı Üniversitesi'nde sunduğu "İstanbuf un Görünmez Merkezi: Tarlabaşı" baş- lıklı orurumdu. Ünlü ve proje ekibi- nin hazırladığı proje sunumunda UİA'nın yabancı konuklannm yam sıra sosyolog, sosyal antropolog, mi- mar, kent planlamacısı gibi pek çok meslek ve sivil toplum örgütünden katılımcı vardı. Amaç ise Tarlabaşı gibi zor bir bölgenin farklı bakış açı- lanyla ele almarak yapılması gere- kenleri saptamaktı. Oturum sonrasında katılımcılarla birlikte Tarlabaşı gezildi. Sonrasında ise proje ve yapılması gerekenler tar- tışıldı, çözüm önerileri arandı. Orta- ya çıkan sonuç ortaktı: "Her rehabi- Btas\on proje», aynızamanda bir rant projesidir. Tarlabaşı' nın Fransız So- kağ^GhangirgibijCTİerebenzenıenıe- a, sosjal vçtarihidökusunun bozulma- ması ve orada yaşayanlann mağdur ohnaması için dikkafli davranmak ge- İstanbuJ Teknik Üniversitesi'nden Prof. Alper Lnlü'nün sunduğu •'İstanbul'un Görünmez Merkezi: TarlabaşT başhklı oruru- mun ardından mimar, kent planlamacısı, sosyolog ve sosyal antropologlar Tarlabaşı'nı gezdi, yapılması gerekenleri tarOşd. rek." Oturuma katılan Kanadah bir şe- hir planlamacısının sözleri de Tarlaba- şı'nın başma gelecekleri özetler gi- bıydi: "Biz Kuzey Amerika'da Tarla- başı gibi zengin, hayat dohı yerier an- yoruz.RehabiBtas\on için çoknazikve dikkatli olmak lazim. Bu kadar küçük biralan içindeki bu çeşitüliği başka bir yerde bulmak çok güç." Tek mutluluk: Pavanısma Projenın mrnıan Prof. Alper Onlü, 2000 yılından bu yana "Beyoğhı Çö- küntü Alanlarnun Rehabilitasyonu" kapsamında İstanbul Büyükşehir Be- lediyesi Kentsel Dönüşüm Müdürlü- gü için bu proje üzerine çalışıyor. Ün- lü, bölgeyi önemli kılan tarihi ve sos- yal dokunun kısa zamanda tepeden inme bir şekilde bozulma tehlikesme karşı uyanda bulunarak "Tarlaba- şı'nda 5 temel sosyal dinamik sapta- dık. Bunlar fakiıük, göç, kente uyum, marjinallik ve suç sorunlan. Burada vuşrnan insanlann tek mutluluk para- metresi sosyal dayanışmanm güçhı ol- masL Tarlabaşı insanmı da projenin içi- ne sokarak buranmyapsmı bozmadan alfyapı hizmetierinin yapılması gere- kir. Burada kreş. park. kadın banna- ğı, kültürmerkezigibi herhangi bir sos- yal alan yok. Bunun için de körü kö- riine mimariık yerine bir toplumbi- Bmcisi manüğryia \~aklasarak kent do- kusunu bozmadan buradayaşayan in- sanlara olanak sunmak lazun" dedi. Blzden ivislnl vapamazlar... Şu an tasan halınde bulunan "Kent- sel DönüşümYasas"yla Tarlabaşı' nda- ki yoksul ınsanlann haklannı koruyan hıçbir müeyyidenin kalmayacağım belirten Ünlü'nün sözlertnı destekle- yenlerden bin de bizzat Tarlabaşı'nda- ki bir gençtı. "Burada ne yapıyorsu- nuzabla?" sorusuna, "Mimarlar böl- genin sorunlannı çözmek için araşo- nyoriar" yanıtmı verdik. Onun yanı- tı ise, "Bizdendaharyisiniyapacakla- nnı sanmrvorum aUa" idi... istanbul Modern sanatlar calerisi'nde sergl ı SORUNLARTN TEMELI: RANTTAN YANA ÎMAR PLANLARI VE YANLIŞ YAPI SÎSTEMÎ Kent:Pratikve Tasan Yapılarınyüzde 70 7 dayanıksız Kültür Servisi - istanbul Mo- dern Sanatlar Galerisi, 13 Tem- muz'a kadar 'Kent: Pratik ve Ta- san' adlı sergiyi ağırlıyor. Tasansı Emre Zeytmoğlu'na ait sergıde Behiç Ak, Canan Akoğlu, BebiçAlp Aytekin, Aysun Aftmdağ, Bahadır Bozdağ, Dağhan Celayir, Ayşe Coşkun, Doğa Danış, Bahar Aksel Enşki, Beste Erener, Ebru Firidin, Sinan İzgi, Ebru Kaya, Meltem Maralcan. Buket Metin, Ayşe MurJu, Eda Noyan, İnci Şa- hm Olgun, BülentOnur, Banu Oz- lem Ozkaya,ZeynoPekünlü,Pmar Sönmez. AB Tapük, Ayça Taylan, Zeynep Tokat Ahmet Türkoğlu, Seda Ulutaş, İlker Uzunoglu. Mu- rat Yavuzoğlu'nun yapıtlan bulu- nuyor. Sergiye katılan mimarlar, kent plancılan, endüstn tasarımcılan ve sanatçılar, kent kavramını dı- sipluıler arası bir bakışla ele alı- yorlar. Sergide yer alan, tek baş- lanna ya da gruplar halinde tasar- ladıklan ve gerçekleştirdikleri bu yapıtlarla, öncelikle metropol bo- yutundakı kentlere, orada yaşa- yan bıreyin kendi kenti ile kurdu- ğu organik ilişkiye yakmdan ba- kıyorlar. (0212 288 48 48) Muhçu. Vlcevska. Kongre kapsamında Mimarlar Odası îstanbul Bü- yükkent Şubesi Afet Komıtesı. ÎTÜ Taşkışla Kam- pusu'nda "Deprem bekleyen tarihi kentlerde mi- marhk" konulu bir panel düzenledi. Panelin açıhşını yapan şube başkanı Eyüp Muh- çu, îstanbul'un deprem acısını çok yakından ya- şadığını ifade ederek "Ranttan yana inıar planla- n, karayollanna indirgennıiş ulaşım sistenü, beto- narme\ e endeksü yapı sistenü, yaşadığunız sorun- lann temeti" dedi. Muhçu, istanbul 'dakı yapılann yüzde 70'uım depreme dayanıksız olduguna dık- kat çekerek şöyle devam etti: "Bu binalardan 500 bini nıhsath, ama iman yok ya da ruhsatına a> kı- n. Geri kalan 500 bin binanın durumu beffi değfl." Pepremde nereve kacacağız? Makedonyah şehir planlamacısı Natasha \Tce\v ka da, Üsküp'le ilgili deprem deneyimlerini an- lattı. Vlcevska, depremin ilk dakikalannda msan- lann binalardan kaçarak boş ve yeşil alanlara koş- ruğunu, bu yüzden caddelerin, sokaklann park alanlannm iyi planlanması gerektiğini belirtti. Ahsapla flüclendirilmls blnalar... Prof. Panos Touhatos da modern bınalann inşa- atmda tanhı yapılann mımarisınin dıkkate alınma- sı gerektiğini ıfade etti. Toulıatos, Italya'dan Çin'e kadar devam eden 10 bın yıllık medeniyetlerin, sıs- mık bölgelerde yığma bmalar ınşa ettığini anlata- rak şöyle devam etti: "AB'de ahşapla güçkndirü- miş kâgir yıgma yapılan inceledik. Homeros'un D- yada'smda bile bu tür yapılarla ilgili çahşmalar ol- duğunu görüyoruz. Bu yapılar gerflim kuvvetine karşı önlem olarak böyle inşa edihniş" dedi. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Asım Bezirci Asım Bezirci ve öteki 36 kişinin Sıvas'ta yakı- larak yok edilmelerinin üzerinden 12 yıl geçti. 12 yıldır Asım Bezirci aramızda değil, yaşamıyor. Basın dünyasına ilk adımımı bir gençlik örgü- tünün yayın organı olan llerici Yurtsever Gençlik adlı derginin kültür sayfasını hazırlamakla atmış- tım. Yıl 1977. Dergide yayımlamak için, "Edebi- yat ve sanatla gençlik ilişkisi" konulu bir tartışma düzenlemiştim. Tartışmaya Asım Bezirci, Vecdi Sayar ve Ahmet Yürür'ü çağırmıştım. Otura- caklan masaya örtü olarak evden beyaz bir çar- şaf getirip serdiğimi de hatırlıyomm. İlk kez o gün gördüğüm, yeryüzünde rastlana- bilecek en alçakgönüllü, sevecen, yardımsever in- sanlardan biri olan Asım Bezirci, sonraki günler- de en yakınlarımdan biri olmuştu. 1978'de kültür ve sanat alanında ilerici aydın ve sanatçıları bir araya toplamak amacıyla yayın hayatına başlayan Sanat Emeği dergisinde sürek- li birlikteydik. Evlerimiz de birbirine yakındı. Fa- tih'te oturuyor, bazen Cağaloğlu'na birlikte gidip geliyor, bazen de onun evinde buluşuyorduk. Edebiyat ve devrim tartışmalan neredeyse bütün hayatımızı doldurmuştu ama o, durup dururken benim o sırada 22 yaş gençliğime çok iyi gelen, kimseden duyamayacağım hayat derslerini de araya sıkıştınverirdi. Çok zor bir hayatı olmuştu. Ancak bunca zor- lukla, böylesi yumuşaklığa ulaşılabilirdj. Parasız yatılı okuduğu Erzurum Lisesi'nde Fethi Naci'yle, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ndeSab- ri Altınel ve Memet Fuat'ın eşi Izgen Bengü'yle sınıf arkadaşıydı. 1950'ler üç kez tutuklanıp beraat ettiğı, yazıla- rında kendi adını kullanamayıp Halis Acan ola- rak göründüğü yıllardı. Hayatını kazanabilmek için gün boyu bir margarin firmasının muhasebe servisinde çalışıyor, iş çıkışı her akşam 20-23 ara- sı büyük bir disiplinle edebiyat çalışmalanna ve- riyordu kendini. 1960'larda peş peşe kitaplar geldi. Orhan Ve- li, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Metin Eloğ- lu, Sabahattin Ali, Orhan Kemal üzerine ince- leme kıtaplan. 1977'de tanıştığımızda yirmi beş yılını doldurmuş emekli olmak üzereydi. Artık bü- tün zamanını edebiyata ayırabileceği için sevinç içindeydi. O sıralar Şerrf Hulusi'nin başlattığı Nâ- zım Hikmet'in Bütün Şiihen'nin yayıma hazırlan- masıyla uğraşıyordu. Cem Yayınevi'nce basılan dizinın ilk iki cildi toplatılınca dizinin adı degişti- rilmiş, Tüm Şiiheri olarak sürdürülmüştü. Nâzım Hikmet'in bütün şiirlerinin ilk kez bir araya geti- rildiği 8 ciltlik bu dizi, kitaplann arkalanna ekle- nen açıklayıcı notlar, farklı basımlardaki aynlıkla- nn gösterilmesi vb. ile de aynı zamanda bir eleş- tirel basım örneğiydi. 1980'lerde Nâzım Hikmet'in bu kez 29 kitapta toplanan Bütün Eserleri hazırlanırken Adam Ya- yınları'nda yine birlikteydik. özellikle, Nâzım'ın 1930'larda gazetelerde yazdığı çok sayıda yazı- yı Beyazıt Devlet Kitaplığı'nda aylar süren tara- malarla ortaya çıkarmış, kitaplara dönüştürmüş- tü. O günlerden birinde yine bütün çocuksuluğuy- la, 1980'den sonra düşüncelerimde bir değişik- lik olup olmadığını sormuştu bana. Asım Bezirci, ikinci bir vicdandı birçok kişi için. Hep öylesine iyi niyetli, öylesine saf bir kişilik or- taya koyardı ki, insan karşısında üzülsün mü, se- vinsin mi bilemezdi. Siz istemeseniz de ağabe- yiniz oluverirdi. Ölümünü öğrenmem de çok garip olmuştu: 1993'ün 2 Temmuz günü sabahı Paris'ten Ulu- soy Turizm'in otobüsüne binerek Istanbul'a doğ- ru yola çıkmıştım. Ertesi gün Milano'dan otobüse binen bir köylü kadın yüksek sesle şunlan söy- ledi: "Bizim Sıvas'ta camiye bir Kürt koymuşlar, buna tapacaksınız demişler, halk ayaklanmış." Hiçbir şey anlamadığım bu sözlerden iki gün sonra Istanbul'a geldiğimde aralarında, ender bulunur iyi yüreklilikteki insan Asım Bezirci ile şair arkadaşım Behçet Aysan'ın da olduğu 37 kişinin Sıvas'ta gericilerce yakılarak öldürüldüğünü öğ- rendim. Ertesi günü cenaze törenine katıldım. Top- lukıyımı kınayan uzun bir yürüyüş yapıldı. Ama işte artık Asım Bezirci yoktu. Bu yalın gerçek değişmeksizin, o günden beri ortada öyle duruyor. turgay " fisekci.com Neo-gerçekçl akımın temsllclsi îtalyan yönetmen Lattuada öldü Lattuada 90 yaşmdavdL Kültür Servisi - Yedinci sanatın önemli adlanndan, Italyan yö- netmen Alberto Lattuada 90 yaşında öldü. Imza attığı ya- pımlar 40 yıllık bir sürece ya- yılan Lattuada, neo-gerçekçi akımın sinemadaki önde gelen temsücilerindendı. 13 Kasmı 1914'te Milano'da doğan yö- netmen, filmlennde ırkçılık, ışsizlik, toplumsal olaylar, bü- yük kitlelerin katıldığı grevleri işledi. 1940Tı yıllarda yönetmen yardımcıhğı, senaryo yazarlığı yapan Lattuada 'Giacomo I'ide- alista' (1942) ile yönetmenliğe adım attı. EmiBo De Marchi"nın romanından sinemaya uyarlanan bu fılmle, 'edebi sinema' ekolünün izleyicisi ol- du. Başlıca fılmlerinde gerçekçi anlatım, dekora- tif tat, oyunculuğun ustaca yönlendirilmesi ve metnin ıncelıkle işlenmesi, hep öne çıktı. 'Fksh will surrender' (1947), 'The mffl on the Po' (1949), 'Palto' (1952 'Nikolay Gogol), 'Tempest' (1958 yAleksandr Puşkin), 'The Steppe'de (1962 'Anton Çehov) olduğu gibi. Lattuada aynı za- manda Italyan mafyasını beyazperdeye taşıyan ilk yönetmendi. ('Mafioso' -1962), 'La Spiaggia' (1954), 'GuendaKna' da (1957) yönetmenin ta- nınmış fihnlerine örnek.) 'Don Giovanni in Sici- Ba'(1967), 'Matchless'(1967), 'TheManWho Came for Coffee' (1971), 'Stay as You Are' (1978), 'Portrait of a Nude VVoman' (1981) gibi birçok unutulmaz yapıta imza atan yönetmen, uluslararası etkinliklerde ödüller almıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle