27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2-1 TEMMUZ 2OO5 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI 1986 'da çaydaki radyasyon üzerinden yapılan kısır tartışmalargünümüzde kanser artışı üzerinden devam ediyor Kanser-Çemobil ilişkisi...ernobfl Yalanlann yazı dızı- si anansunun başladıgı gün- den bugüne yoğun bir tele- fon trafiği işliyor. Ailesinden çok sayıdJPkansere yakalanmışlar, Karade- niz kökenlılerden. Bölgede görev yapmış doktorlarve gözlemlen de var. En büyük tep- ki, çaresizlikten. Tabıi ki geçmiş dönemin siyası iradesinin sorumsuzluğuna duyduk- lan öfkeyi bana yansıtmak üzere aramıyor- lar. Yayınla uyannın bir işe yarayabileceği beklentisi var. Özetle sağlık taraması, tedavi hizmeti isriyorlar. Izlenirliği, getirisi yüksek diye bütün te- levizyon kanallannda. gazete sayfalarında sağhİc haberleri giderek öne çıkmakta. Ko- nu kanser olduğunda da uzmanlar durma- dan erken teşlıisten, önlemlerden söz edip durmaktalar. Bu kadannı herkes öğrenmiş. Gelin görün k i çevresi kanser hastası ya da kanserden ölenlerle sanlı, korku, kaygı içın- deki insanlar, erken teşhisten yararlanma konusunda da çok çaresizler. Sosyal güven- lik kurumlannın hali ortada. Durumundan şüphelenenler. özel sağlık kurumlanndabir- ıki taramada. çok büyük harcamalar nede- niyle yolda kaldıklanndan yakınıyorlar. Dev- letin, siyasi iradenin bu tabloda erken teş- his için olsun, genel tarama yapma gibi bir sorumluluğu yok mu? Doktorlann gözlemlen, kanser patlama- sına ılışkın aktanmlan çok daha net. Insan- lann kaderlerine terk edilmiş olmalanna, tanıklık ettikleri çaresizlıklenne isyan edi- yorlar. Devlet adına siyası iradenin, hükü- metin duruma hemen el koyarak çok ciddi bir kanser taraması, araştırmalar yapması- nın, geçmişin siyasi suçluluğuyla hesaplaş-/ manın çok ötesinde geleceğe yönelik, hal-' ka yönelik çok yönlü yararlannı sayıyorlar. Herşeyden önce, insanı yok sayan paragöz bir bakışla bile sağlık taraması, erken teş- his, alınacak çok yönlü önlemlerle, geç ka- lınmış kanser teşhisi ve tedavisiyle uğranı- lan büyük kayıplardan kurtulunacağını anım- satıyorlar. Hastalara hizmette, hastanelere mescit yapürmayı öncelikli sorun olarak al- gılayan Sağlık Bakanlığı'nın, gelecek yıl- lara sarkacağı söylenen bir anket taramasın- dan söz edildi ama, bildiğimiz resmi hiçbir karar ve önletn gündemde değıl. Ülkemiz- de gözlemlenen büyük kanser artışlannı Çernobil ile ilişküendirmek devletin sorum- luluğunu, önlem yükümlülüğünü gündeme getirecek. Özal iktidannın, yükümlülükler- den kaçma adına radyasyon bulutunu sak- lama, önlem almama, bile bile radyasyon- lu çayı piyasaya sürme refleksi, Erdoğan hü- kümeti'ne Çernobil-kanser ilişkisini red- detme refleksi olarak yansımış gözüküyor. 1 986'da Karadeniz'e gelen bulutun saklanması sonrası, çayda radyasyonu belgelememizle başlayan, söz konusu radyasyonun kanserojen etkisi üzerine başlatılan kısır tartışmalar, günümüzde artan kanser hasta sayısının Çernobil ile ilişkisinin olup olmadığı üzerinden devam ediyor. Siyasi irade, o tarihte bulutu, radyasyon etkisini saklamış, bilimsel araştırmalan yasaklamıştı. Bugünün siyasi iktidan da kanser artışına yönelik bilimsel çalışmalardan önlemlerden kaçarak, Çernobil gerçeğiyle yüzleşmeyerek sorumluluktan kaçmayı yeğliyor. Şükran Soner I BELGELERLE ÇERNOBİL TALANLARI B ugün de kanser artışlan üzerine bilimsel çahşma yok. Red cephesi, resmi toprak analizlerindeki kirliliğin kansere yol açacak dozda olmadığını savunanlar, gözlenen artışlan, insan ömrünün uzaması, kanser teşhislerinin artması, genel kanserojen etki artışlanna bağhyorlar. Kanser artışı-Çernobil ilişkisi kuranlar, tek bilimsel veri niteliğindeki mayıs sürgünü çaydaki, üretilen çaya 60 bin bekerel olarak yansımış kirliliğin, hiçbir önlem alınmamış olmasına bağlı insan üzerindeki çok yönlü etkisinden yola çıkıyorlar. ^ Uvmlar, rodyasymlu eskiçaylakanştınlmamosımmyor ^ Yeniçaytemiz **« mtmya, apenm ân**b Artfimı Bmul>aı fe tf fmda ftpat <*»*. tirimuM inim pttjnu m upnkm t*n i Tvt x 4hm mnmiır, m trm f»H» ums sranlna otdafim, nat *pc*r* Cumhuriyet 14 Temmuz 1987 I opraktan kirlilik olmadığı için 1987 çayının temiz çıkacağını bilryorduk. Yine de gazetecilik sorumluluğu gereği 1987ürünü çaytarı inceletip temiz çıktığını okura duyurduk. Oysa 1986 kirli çayında uyanlarımızı dinlemeyip siyasilere inanmayı seçenler, radyasyonlu çayı içenlerden pek çok insan bu kez paniğe kapılıp uzun süreler temiz çaylan içmemekte direttiler. 5^uşkusu,kanserdendebeter^ « Aui-«*»<««! Jtıan «ac * 3Bh»*â«toa 1* Cumhuriyet Ocak 1993 Özemre bilimadamlardan temiz raporu alamıyor Bir de o tarihlerde habercilik yapan başka gazetelerdeki genç arkadaşlann tanıklıklan var. Konuya ilışkin en küçük bir haber ıçın saatlerle, sabahlara kadar kapılarda nöbet tutanlardan... Çernobil patlak verince ilk nöbet Atom Enerjisı Kurumu. Sonunda Özemre ile gö- rüşmeyi başanyorlar. Özemre, "Korkulacak birşey yok, gereken bütün önlemleri aldık" diyor. Sorular yönetılıyor: Özemre'nın Türkıye için tehlike yok açıkla- masrna akıllar yatmıyor. Çernobil'in kuş uçumu mesafe ile Türkiye'ye 900 kilometre uzaklıkta olduğu, binlerle kilometre uzaklıktaki Avrupa ülkelerinin bulutlardan çok fazla etkilendikleri, panik içinde önlemler aldüdan anımsatılıyor. tnandıncı bir yanıt alınamıyor.. Ikinci bir nöbet. çayda radyasyon patlak vermesi sonrası yine Ku- rum'da, Hacettepe, Ortadoğu öğretim üyeleri ile yapılan bir toplantı sonrasına ilişkin. Kendilerine ortak açıklama yapılacağı duyurulmuş. Ancak saatler süren toplantı so- nunda ortak açıklama yapılmamış. Öğretim üyeleri çıkarlarken konuşmamışlar. Sinirli sinirli ortak imza için zorlandıklannı ama bunu kabul edemeyeceklerini mınldanmışlar. Yazılamayıp öğrenilen, bizimle yapılan doz tartışmalannda bilim insanlanndan birtakım formüllendir- meler sonrası tehlike olmadığına ilişkin yazılı belge alınmaya çahşıldığı, ancak onlann çayda tehlike olmadı- ğına ilişkin bir belgeye imza atmadıklan doğrultusunda. Türkçesi "çsy temiz" raporu almaya çalışmışlar, ama ba- şaramamışlar. Bir çarpıcı anı da Bakan Cahit Aral ile ilişkili. Kimya sanayicilerinin toplantısı sonuda, çıkışta Aral'ı yakalanmış ve tabii çayda radyasyon üzerine soru yöneltilmış, Bakan Aral telaşlı ve yorgun ağzından ka- çırmış; "Hiç korkmayın, biz rad>as>onlu çmlarta rad- yasyonsuz eski çaylan uygun dozlarda hannanlavıp piya- saya ona göre sürüyoruz" deyivermiş.. Hazır gazeteci anılanna gırmişken Trabzon'dan Hikmet Akso>'un tele- fonla anlattığına geçelim.. Aksoy bulutun geldıği tarihte çıkarmakta olduğu yerel gazetesinin başında, kaygılı, "Radyasyon Trabzon'da" dıye bir manşet atıyor. Ertesi sabah dönemin Valisi Yümaz Ergun öfke içinde anyor. Böyle bir şey olmadığına ilişkin yalanlama, düzeltme yaptınyor.. Tabii orada yaşayan, olup biteni yakından izleyen bin olarak hiçbir önlem alınmadığını anlatıyor. Günümüzdeyse patlama yaşanan kanser hastalığıyla karşı karşıya kalanlann sıkmtîlarmı, insanlann tek tek, çaresizlik içinde yaşadıklarmı, buruk bir acıyla izlediğini söylüyor. Savaşeri: Çernobil bombadan etkili çÇenlobi ernobil'den bir yıl sonra 11.2.1987'de,Çernobil'in ge- nel sonuçlan üzerine Berlin ÇeiBobil Komitesi, Nükleer Tıp Has- tanesi Başhekimi kimliği ile Dr. AM\a- dir Savaşeri ile yaprığımız söyleşide, Ali bilinenlen özetlerken, Çernobil'in çevreye verdiği zararlann, tahribatın Japonya'ya atılmış bombalardan da- ha etkin olduğunu vurgulamış. Türki- ye'de Özal iktidannın gerçekleri sak- laması, radyasyonlu çayı da bilerek içirmeyi yeğlemesi uygulamalan kar- şısında, Türkiye 'nin küçük bulutla da olsa, önlem ahnmaması yüzünden faz- la zarar gördüğünün altmı çizmiş. Ma- yıs ayındaki kirlilik etkilenmesinin boyutlan üzerine tek vennin, yeşil çay yaprağı üzerine oluşmuş birikim bağ- lantıh işlenmış çayda 60 bin bekerele varan bir kirlilik saptaması gerçeğinı anımsatmış. Bölgede hiçbir bilimsel taramanın, önlemin zamannıda yapıl- mamasuıa bağlı sonuçlann ancak ge- lecek yıllarda, artışı kaçınılmaz kan- ser vakalannın, görüleceğinibelirtmiş. Çemobilden gelen radyoaktif madde- lerin türlerine, etkilemelerine bağlı, ilk birkaç >ıl, sonra da 15-20 yıl ge- lecekte istatistiksel karşılaştırmalar yapılırsa, ciddi bir toplam kanser has- tası sayısal artışının kaçınılmaz olaca- ğını söylemiş. Ne yazık ki şimdilerde yüz yüze olduğumuz bu gerçekleri bi- le yok sayarak işin içinden çıkmak is- teyen siyasi iktidanmız, Çernobil'in etldsini reddeden açıklamalar yapan Sağlık Bakanımız var. Balı Berlu'dt wftytn «ukleer np lamtnı Dr } ^Çemobfl'den sonraherşey ,tehlikeli ) Unur: Radyasyonun ışın etkisi de var •Clhemrp: AraTla !<mra ImluruM «• »•», Kandmz t Cumhuriyet 11 Şubat 1987 Y 'eri gelmişken Vakıf Guraba Hastanesi Radyasyon Onkolo- jı Klinik Şefî Dr. Nurettiıı Unnr'un 1993 dizimizde yayımlanan ve bugün de yeniden uyansmı yinele- diği, radyasyonun yaydığı ışınlarla canlı dokular üzerindeki etkisi üzeri- ne düşünmek gerekiyor. Radyasyon etkisiyle hücrelerde oluşan değişimin günümüze yansımalan yani... Çünkü Çernobıl-radyasyon-kanser ilişkisindeki ret cephesinin, zamanm- da bulutun, etkilerinin saklanmasına da- yanarak yüriittükleri mantıkta tek ve- ri, toprağın normalin birkaç katı, ama kanserojen etki anlamında çok yüksek düzeyde kirli çıkmaması. Tabii benim aralıİc ayında tahlil ettirdiğim, bir de Atom Enerjisi Kurumu'nun yıllar son- ra ortaya çıkan toprak analizleri veri- lerine dayanarak. Çay yaprağından iş- lenmiş çayda 60 bin bekerel radyasyon kirliliği bırakmış bir etkinin, yağan şiddetli yağmurla birlikte o dönemde- ki insanlar, hayvanlar, bitkiler, tüm çe\Tede çok yönlü etkileri, sonuçta in- sana yansımalan ne olacak? Dr. Unur'un sözünü ettiği, çok yön- lü ve o tarihlerdeki ışın etkisi ne ola- cak? Biz sadece saklanmış bulutun et- kilerini tartışıyoruz. Bir de Çerno- bil'den akan büyük nehirlerin Kara- deniz'e geldiği tarihlerde, radyasyon dip sulanyla dibe çöküp su yüzeyi temizlenmeden önceki etkiler var. Bütün kirlilik Karadeniz'e akmıştı. O tarihin balıklan, deniz suyu ne hal- deydi acaba?.. 60 BİN BEKERELİSAPTAMIŞLAR Okurdan radyasyonlu çaya kanıt S on yazıyı, bilerek gelecek okur uyan- lan için yedeksiz, son dakikalara brrak- mıştım. îyi ki öyle yapmışım. Araya son dakika telefonuyla çok ilginç bir anı, daha doğrusu okurdan kanıt eklemek istiyo- rum. PerihanAsena hem doktor hem de iyi bir çaykolik. Her yıl dostlan aracıüğıyla en iyi ka- Ûte olduğunu bilerek fabrikadan özel mayıs sür- günü çaylardan ahrmış. O yıl da aynısım yap- mışlar ve yurtdışından getırdikleri yabancı çaylarla yan yanya harmanlayarak her zaman- ki gibi mutfak ka\anozlanna şık şık yerleştir- rruşler.DerkenÇemobil, çay haberleri patlamış. Ister istemez övündüklen kavanozlanndaki güzelım çaylardan kaygılanmışlar. Komşula- n ITÜ Kimya Fakültesi dekanından, tabii res- men yasaklandığı için, özel tahlil ıstemışler. Ne yazık ki tam da yan yanya harmanlamış ohnalanna uygun, çaylannda 30 bin bekerele varan radyasyon çıkmış. Duyarh ayduılar ola- rak kalan çaylannı küçük küçük paketlerle çö- pe atarak yok etmek zorunda kalmışlar. Perihan Asena, sonraki yıllarda iki kanser nedenine bağh göğüs operasyonu geçirmiş. Yıllar sonra bir dost sohbetinde CahitAral ile karşılaşmışlar. Hâlâ Çernobil'i, çaydaki rad- yasyonu reddediyormuş. Bayan Asena'nın iti- razı üzerine kanıt ıstemiş. Anlattıklan karşı- sında susmak zorunda kalmış. Çahit Aral, şim- dilerde ne düşünüyor bilemiyorum. Ama 1993 yılmdaki tartışmalarda, 1986-87 yülanndaki siyasal sorumsuzluklan sorgulandığında, "Biz siyasiyiz, bize uzmanlann \erdikkri bflgüeregö- re hareket ederiz"diyerek işin içinden sıynl- maya çalışmıştı. Ozetlejopu Araştırma Kurumu'nun dönem başkanı Özemre'ye atmayı seçmiştı. Özemre ise "Beniayasfleriekapışüramaz,polemik>ap- ûramazsınız' 1 diyerek konuşmaktan kaçınıruş, yazılı bir açıldamayla yetınmişti. Tabii bu ya- zılı açıklamada, daha önce dizi içinde vurgu- ladığım bulutun varlığını tanımak, ancak kir- lilik etkisini toprak analızlerine dayanarak ha- fıf gösterme yolunu seçmiştı. Bulutu saklama- dan önlem ahnamaya, çaydaki radyasyonu saklamaya uzanan bir halkada Özal iktidan ile suç ortaklığı tartışılmaz. Sorumlu kurum ba- şındaki bilim insanı Özemre, yanında çalışan- lardan aldığım telefon duyumuna göre, bugün- lerde özel bir sağlık kurumunun başmda gö- rev yapıyor. Yasal bir engel yok. Ailesinin ser- maye ortaklığmdan da söz ediliyor. Bereketli olsun, ama kimi okurlar da telefonlanyla Üs- küdar Belediyesi'nin adırun bir sokağa veril- mesine itirazlan olduğunu söylüyor, tepkile- rini dile getiriyorlar. BİTTİ Baba Cavit Koyuncu: Oğlum Kazım hn ölümünde tek kusurlu bizimle cılay ederek kameralar karşısında çay içenlerd Soruniulafhesap verecek Devletin insan sağlığını ciddiye alması gerektiğini söyleyen baba Cavit Koyuncu "O zamanki idareciler bizimle alay ettiler, bizi insan yerine dahi koymadılar" dedi. UĞITRÖZER ARTVİN - Karadeniz müziğinin se- vilen ismi Volkan Konak iki yılda 7 ya- kınını kanserden kaybedince, yazdığı "CerTahpaşa" şarkısıyla Karadeniz'de- ki umutsuzluğa dikkat çekti. Aynı has- tahğın pençesıne düşen Karadenizli ga- zeteci Sibel Kalaycı da "KansereGülüm- semek" adh btabında Karadeniz'in çığ- lığını şu sözlerle duyurmaya çalıştı: "Bilemezdik içtiğimiz çaylarm, yedi- ğimiz findıklann kanser olarak bize ge- ri döneceğiııL." Son olarak 26 Haziran günü yaşamı- nı yitiren Kazım Koyuncu bize Çerno- bil'i anımsattı. Ukrayna'nınÇernobil kentındeki nük- leer reaktör patladığında radyoaktif sı- zıntı yüzlerce kilometre ötedeki insan- lan tehdit ederken Kazım Koyuncu 14 yaşındaydı ve Hopa'daydı. O da diğer arkadaşlan gibi yağmur altında oynu- yorve susadıkça yağmur suyunu içiyor- du. Radyoaktif sızrntmınboyutlan ve teh- didin büyüklüğü ilk zamanlar dünya kamuoyundan gizlenmeye çalışılsa da A\Tupa ülkeleri zaran en aza indirmek için önlemler aldı. Türkiye'de felaket, dönemin bakanlan ve bürokratlannın iç ferahlatıcı açıklamalanyla geçiştiril- mek istendı. Açıklamalar o dönemde içleri ferah- latsa da yıllar sonra yapılan araştırma- lar Karadeniz'de akciğer, troid bezi kan- seri, lösemi ve sakat doğumlarda yüz- de 40'lara varan artış olduğunu ortaya koydu. Kazım Koyuncu'nun babası Ca- vit Koyuncu da oğlunun ölümünden Çernobil'i ve yetküileri sorumlu tutu- yor: "Kazun'm ölümünde tek kusurlu Çernobil felaketi sonrası bizimle alay ederek kameralar karşısında ça> içen- lerdir. Devlet her şeyden önce insan sağ- hğuu ciddiye ahnahydL O zamanki ida- reciler bizimle alay ettiler, bizi insan ye- rine dahi kovmadılar. Buralan terk et- nıenTEgerekriğmisö>İ€selerdiBenrnen>- leketimi terk etmeye bile hazırdım. Ka- radeniz'dekikanser faciasının sorumhı- lan bunun hesabuu verecek." Kendisıne de 1 Mayıs 2001 yüındame- sane kanseri teşhisi konulan Ça\it Ko- yuncu, kızı Canan Erdem'in de 1988 yılında cilt kansenne yakalandığını an- latıyor. Hastahğı kontrol altına alınsa da Erdem'in tedavisi 17 yıldır sürüyor. Ai- lenin diğer fertleriyse kanser taraması yaptuınaktan çekiniyor. Kazım'ın bü- yük ağabeyi Oğuz Koyuncu, şu anda hasta olsa da bu durumdan bihaber ya- şamanın psikolojik olarak kendisini ra- hatlattığma inamyor. Kazım'm diğer ağabeyi Hüseyin Koynncu ıse hiçbir sosyal güvencesinin olmadığını, tarama ve tedavi sürecinin maddi açıdan büyük yük olduğuna dikkat çekiyor. Kazım'ın arkadaşlanndan Bora Ak- türk ise Çernobil'in etkilerini göz önü- ne sermek için kanser taraması ve çe- şitli mitingler yaptıklanm fakat kendi- lerine engel olunmaya çalışıldığrnı an- latıyor: "Askeıüğimi yaparken bir gün beni komutan yannıa çağırdı ve bana 'Vatan haıni' diye bağınb. Ben ne oldu- ğunu anlamadım. Daha sonra benimle ilgin bir dosya geldiğini ve Çernobil ile figüi >-apöğıırıız çahşmalarnedeniyle ftş- lendigimi öğrendim. Ben vatan haini ol- sam ktşlada olnıazdım."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle