27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J V U i j J . U j \ [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKÎNCt Konuğumuz olan dünya mimarlannın söyledikleriyle 'bizimküer' arasında fark yok 'Mimarlanmız'ın değerini bilejimMimarlar Odası'nın ev sahipliğinde ger- çekleşen 'Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) Dünya Mimarlık Kongresi'tıin 'ün- lü' katılımcılan medyamızın da gözdesi ol- dular. Haberlerde ve röportajlarda, kent gün- demimizin hemen tüm konulan için 'büyük mimarların' görüşleri yeraldı... Kimi yaymlarda 'sihirli çözümler' olarak da yansıtılan bu değerlendirmeler, aslında yıllardır 'dile getirdiklerimiz'le ayruydı. Ne var ki' yerli'nin yerine 'yabancı'ya ve- nlen değer, mımarlıkta da geçerli olacak ki yıllardır 'siyaset yapmakla' suçlandığunız görüşler, 'yabancıların ağzından' manşet- leri kapladı. Işte, bu konuşmalardan bir derleme: Küreselleşme kader ml? Kentlerimizdeki göçe dayah 'kaçak bü- yümeyi' ve giderek yaygınlaşan 'küresel tip mimari'yi bir bakıma 'kaçınılmaz' sayan; karşı çıkmayı da bu nedenle 'boşuna çaba' olarak gören 'mimarlarımız'ı bilirsiniz... Bu 'kader'ci tutum yerine "küresel dayat- maya karşı direniş"i savunmami2a en açık destek, UIA Başkanlığı'nı tstanbul'da ta- mamlayan Brezilyah mimarve Belediye Baş- kanı Jaime Lerner'dan geldı; "Bir kentin kaderini değiştirmek mümkündür. Gele- ceğine müdahale edip yönlendirmek mümkündür. Bunu başaran birisi olarak söylüyorum..." Lerner, 'tarihi dokuya' verdiğimiz önemi de şöyle paylaştı: "Bizim kentimizin tstan- bul gibi bir tarihi yok; ama var olan da bi- zim tarihimizdir ve korumak en kutsal gö- revimizdir..." (07.07.2005 - Kapanış Konuş- ması) Aynı konuda, diğerünlü tnimarlann görüş- leri de şöyle; - Joseph Rykwert (ABD): "Küreselleşme o kadar tanımsız bir olgu ki... Denizanası gibi nereden dokunsanız öbür tarafa ka- çar. Bizim yapmamız gereken ondan ha- berdar olup önlemlerimizi almak..." (Ra- dikal-06.07.2005) - Aziz Lazrak (Fas): "Küreselleşme ça- ğında tek tip düşüncenin diktatörlüğüne karşı mimarlar daha dikkatli olmalı..." (Cumhuriyet- 06.07.2005) - Prof. Dr. Panos Touliatos (Yunanistan): "Tarihte her toplumun, zengin ya da yok- sul olsun, kendi özelliklerine göre farklı mimarileri vardı. Şimdi ise bütün tslam ülkelerinden Kuzey Batı Avrupa'ya ve Amerika'ya kadar dünyada tek model uy- gulanıyor. Bunun bir nedeni de küreselle- şen eğitim sistemi. Çünkü bugün eğitim sistemini dünyanın güçlü ülkeleri, ABD, tngiltere belirliyor; buna belli bir nokta- da dur demek gerekiyor." (06.07.2005 - Ev- rensel) Klmllkll çafldaşlık' Içln... 'Çağdaş' tasanmın 'kimliksizlik' anlamı- na gelmediği yönündeki bakışımızı, "eskiyi taklit etmeyelim" polemiğiyle eleştiren ki- mi mimarlanmıza en çarpıcı dersler ise 'mo- dern mimari' konusunda verildi. - Moshe Safdie (Kanada-tsrail asıllı): "Mimari eserler bulunduklan alanların doğal bir uzantısı olaraktasarlanmalı. Bu- lunduklan kentsel veya kırsal, tarihi veya modern dokuya duyarb, hizmet edecekle- ri topluma sorumlu olmalı (...) Mimari gü- 50 yıllık şehircilik eserterimiz< ustalanmız ve de ÇA&PAŞ TÜRK MİMARİMİZ zellik, toplum ve kültürden bağımsız bir hoşluk kavramı olarak algılanmamalı..." (Radıkal- 16.07.2005) - Odile Decq (Fransa): "Küreselleşmeye direnmek için kendi özel dünyamızı yarat- mak gerekiyor. Değerlerimizi yitirmeden kendimize ait yapılar üretebilmek için di- renmeliyiz. Aksi halde dünya tek bir mi- marinin ve bu mimari içinde tıpkı Paris so- kaklan gibi numaralandınlmış insanlann yaşadığı bir yer halitıi alır..." (Radikal - 05.07.2005) - Kengo Kuma (Japon): "Modern mima- ri adına bina tasarımlarımn bulundukla- n kentten kopuk olması çok üzücü. Mi- maride doğal ve yerel malzemeler kullanıl- malı; yapılar doğa ile bütünleşmeli..." (06.07.2005 - Cumhuriyet) Depreme dayanıklı yapı tasarımında da "geleneksel mimarhğın birikimlerinden yararlanmak" gerektiğini söyledığimizde 'tutucu' sayılarak 'çağdaş teknoloji düş- manı' ilan edilmiştik... Dünyadaki 'suç or- taklarımız'dan biri de Prof. Dr. Panos To- uliatos (Yunanistan). "Milattan önce ve sonra, çeşitli zamanlarda, volkan patla- masından depremlere kadar afetler yaşa- mış, ancak bugün ayakta kalabilmiş tari- hi yapılar ve kentler bugünün mimarisine de örnek olmalı... Bugün, modern yapılar depremden hasar görürken eski yapüann ayakta kalmasından ders ahnmalı..." (06.07.2005 - Evrensel) Polltlka ve mlmarlılc Mimarlığı yaşama geçirebilmek için ge- reklı 'imar disiplini'ne engel olan 'rant po- litikalanm' sorgulamamızı da kimilerimiz yıllardır hep 'meslek dışı tutum'lar olarak • KARİKATÜRLERDE MİMARLIK KONGRESİ Istanburdaki mimarlar buluşma- sının "bizim için" ne anlama geldiği, en güzel karikatürlerde anlatıldı. (Ustte, Leman dergisinin 8 Temmuz'daki kapağı, yanda Hürriyet'te Latif Demirci'nin 7 Temmuz'da yayımlanan karikatürü.) görüyor. Dünya mimarlan da sanki 'onlar' için konuşuyor: - Joseph Rykwert (ABD): "Eğer kent di- siplini düzensizliğe dönerse, kent kimliği de olmaz. Ama unutulmamah ki böyle bir şey olduğunda da politikacıdan, ekono- mistten önce ilk suçlanan mimarlar olur (...) Problem ise aslında politik arzu ve beklentinin eksikliğinden kaynaklanıyor. Özellikle de inşaat ve yapüaşmayla ilgili... Politika ile mimarlık teorisi arasında bir bağ kurulmadıkça, çözüm zor..." (Radikal - 06.07.2005) - Jose Maria Tomas (tspanya): "Bizde hayat sizdeki gibi işlemez. Planlar ortaya çıkıncaya kadar kıyasıya tartışüır. Karar- lar ahnınca da harfiyen uygularur..." (Hür- riyet - 16.07.2005) Ve gökdelenler, gökkafes... Gökdelenleri eleştirmenin 'çağdışdık' i- lan edildiğini, Gökkafes'i eleştirdiğimizde «Garartti ctmc-o #nv AÇIK RADYO CNN TÜRK RADYO NTV RADYO RAOIO OXI-CEN FM 95.9 RADYO EKSEN RADIO N101 RADYO FOREKS istanbul Küitür Sanat Vakfı, 12. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'ne verdikleri destek için Medya Sponsorlarına teşekkür eder. $AUNSBANK TURKCELL www.iktv.ori ise 'hakaret davalan'nın açıldığını bilme- yen ABD'li mimarlar bakın neler söylüyor: - Prof. Michael Sorkin (ABD). "Hiç kuş- kusuz dünyadaki en çirkin 10 binadan bi- ri. (Gökkafes) İstanbul gibi güzel bir kent- te, olduğundan da çirkin görünüyor. Ame- rika'da da böyle çirkin binalar var, ama fark edilmiyor. Bu bina tstanbul'a karşı iş- lenmiş bir suçtur. Tek bir yapının, dünya- nın belki de en güzel siluetinin görüntüsü- nü kapatması lüksü olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Yarın itibarıyla derhal bu binayı buradan kaldırmanız süper olur." - Robert Venturi ve Denise Scott Brown (ABD'li 80'likmimar çift): "Mesela bir ca- mi, sadece bir yapı olarak değil, şehir için inşa edilmiş. Ama tersi de var. (Kaldıkla- rı Hilton ve Gökkafes için.) Bu binalar ya- püırken çevre hiç dikkate annmamış. Mi- marisini de beğenmedim. Tepeden bakı- yor..." (06.07.2005-Milliyet) Ne dersiniz; bundan böyle 'yerli'lerimizin de değeri bilinecek mi? rh+sanatın yeni sayısı çok renkli Küitür Servisi • Plastik sanatlar dergisi rh+ sanat'ın temmuz-ağus- tos sayısı, ülkemiz ve dünya sana- tından haberler, söyleşiler ve eleş- tiri yazılanndan bir seçki sunuyor okura. 20Haziran 1977'de kaybettiğimiz Cahit Külebi'yi Turan Erol anıyor yazısıyla. Vecdi Sayar, dergi için kaleme aldığı 'Müdür Bey Böyle Buyurmuş!' başlıklı yazısında, îz- mir ResimHeykel Müzesi'nde Na- mık Ismail ve Şeref Akdik'in bi- rer tablosunun 'muzır' olduğu ge- rekçesiyle sergi salonundan kaldı- nlmasıûzerine düşüncelerinipayla- şıyor. Tevfik Ihtiyar, dergi okurla- n için Balaban'la söyleşiyor. Er- doğan Tanaltay da yakın zamanda yitirdiğimiz, Türk resminin ustala- nndan Nuri lyem'i anlatıyor. Son- er Özdemir'de 'Nuri lyem: Ba- ğımsız, Gerçekçi, Türkiye'ye Öz- gü Resim' başlıklı bir yazıyla katı- hyor. Salim Birkay'ın 'Meleklerin Işareti Babilosk', Sibel Kılıç'ın 'Marat'ın Ölümü', Pınar Ya- maç'ın 'Umberto Eco ve Göster- gebilim' başlıklı yazılan da dergi- de yer alıyor. FUiz Karsan, "Pous- sin, VVatteau, Cherdin, David..." başlıklı yazısında Alman koleksi- yonlarından,Fransız resimlerinden öraekleri tanıtıyor. Ekin Akalın, derginin bu sayısı için 'Gunter Bruss ya da sado - mazoşist sa- nat' başlıklı yazıyı kaleme almış. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Miletll ya da Troyalı Olabilmek (3) Son bölümünü bugün okumakta olduğu- nuz uzun yazım için, Prof. Dr. A.M. Celal Şengör'ün 'Cumhuriyet BİLlM-TEKNİK'te, bilimin ve felsefenin doğduğu kent olup Ana- dolu'da yer alan Milet'in başına gelenleri an- lattığı köşe yazısından yola çıkmıştım. Ne var ki, bizimkisi gibi, geçmişine sahip çıkma özürlü toplumlarda olumsuz örnekle- re neredeyse her gün yenileri ekleniyor. Aynı derginin 16 Temmuz 2005 tarihli sayısında bu kez de Sayın Orhan Bursah'nın 'Gün- dem' adlı köşesinde, 'Çavuştepe Urartu Uygarlığına Buidozerle Katkı' başlıklı yazı- sında, Van'ın Çavuştepe'sinde, Urartu Kral Sarayı'nın eteklerinde, 'yeni' taşocağında buldozerlerin nasıl çalıştıkları anlatılıyor. Bu- rada sözü önce Orhan Bursalı'ya bırakıyo- rum: "Yer gök taş doluyken, acaba hangi akılla, Çavuştepe 'nin etekleri ve öngörünümü mah- vedilir, bilinmez. - Bilinmez mi dedim? Bilin- mez olurmu? Tarihe, kendi uygarlığına bu ka- daryabancı birülke, yöneticisi ve milletiyle az bulunur! Kendi topraklan üzerindeki dünya- nın en zengin uygarlıklarına bu kadar yaban- cı ve bu uygarlıklan bu kadar dışlayan bir ül- ke az bulunur... Tabii bunun önemli neden- leri var: Tarihi kendinden başlatmak.. 'Yaban- cı' olandan korkmak. Düşünce ve tarihe ve dünyaya bakış olarak, dinsel ve ırkcı ideolo- jik koridorlann dışına taşamamak. Insanlığın kültürel zenginliğinin birparçası olmayı kabul ve akıl edememek. Dünyanın ortak kültürel havuzundan beslenmeyi reddetme eğilimi. Insanlık kültürünün yerine kendi dar kültürü- nü geçirme çabası. Ortak kültüre katkıda bu- lunmak ve zenginleştirmek yerine, onu yok- sayma..- Tabii bence, bütün bunların köke- ninde yatan neden de, ulus olarak uygarlığa, bilim, sanat, edebiyat vb. olarak katkımızın, bazı alanlarda hiç denecek kadar az, bazı alanlarda farkındalıkyaratamayacakkadardar ve bazı alanlarda da hiç mi hiç kadar olması. - Insan yaratamadığı şeyin kıymetini bilebilir mi? Bilemeyince de ona yabancı kalır..." Neden Miletli, Troyalı, Bizanslı, Efesli, Ber- gamalı, Hititli vb. olmadığımız ve olamayaca- ğımız sorusuna verilebilecek hemen tüm ya- nıtların özü, yukarıdaki alıntıda var. Oysa Sa- bahattin Eyuboğlu, ta 1956 yılında yazdığı ve 'Mavi ve Kara' adlı kitabında da yer alan 'Bizim Anadolu' başlıklı denemesinde, ne- den yukarıdaki kimliklerin tümünü -doğal ola- rak- taşıdığımızı ve sahiplenmemiz gerektiği- ni şöyle anlatmıştı: "Bu memleket niçin bi- zim?... - Bu memleket bizim olduğu için bi- zim, fethettiğimiziçin değil... Fetheden de bi- ziz artık, fethedilen de. Eriten biziz, eriyen de. Biz bu topraklanyoğurmuşuz, bu topraklarda bizi. Onun için en eskiden en yeniye ne var- sa yurdumuzda öz malımızdır bizim. Halkımı- zın tarihi Anadolu'nun tahhidir..." Bu satırlarda dile gelen tarih görüşü, 'Ne bizden değildir' sorusuyia yola çıkan, dışla- yıcı ve kısırın kısırı bir geriye bakışın değil, fa- kat geçmişin doğru neden-sonuç ilişkileri yö- rüngesine oturtulmasıyla elde edilen sentez- ci bir tarih anlayışının ürünüdür. Mustafa Ke- mal Atatürk, böyle bir tarih anlayışının savu- nucusu olduğu içindir ki Türk Tarih Kuru- mu'nu kurmuş, bu kurumun çalışmalarıyla ülkede her alanda yayılmasını öngördüğü bi- limsel anlayışın tarihe bakışa da egemen ol- masını amaçlamıştır. Gelgelelim bilimselliğin temel koşulların- dan olan ve düşünce alanında mutlaka ege- men kılınması gereken sorgulayıcı-eleştirel düşünme biçimi, özellikle Köy Enstitüleri'nin kapatılmasından günümüze kadar uzanan süreçte, Cumhuriyetin en ağır erozyona uğ- rayan değerleri arasına girmiştir. Dünya Lise- lerarası Felsefe Olimpiyatı'na katılmak iste- yen liseli gençlerin -'müdürleri' felsefeden hoşlanmadığı için!- gizli hazırlanmak zorun- da kaldıkları, üniversitelerindeki felsefe bö- lümlerinde ağırlıklı olarak felsefi soru sorma- nın değil, fakat sadece felsefe tarihinin öğre- tildiği bir ülkenin yetişmekte olan kuşakları, daha baştan felsefeden, yani sistemli düşün- ce evreninden yoksun bırakılmış demektir. Böyle bir ortamın kendi kültürel kimliğine uzanan doğru yolları bulamamasından ve fel- sefenin doğduğu yer sayılan bir kentin kalın- tılarını keçi ağılına çevirmesinden daha do- ğal bir sonuç düşünülemez! e-posta: [email protected] acem20(5 hotmail.com ADALAR FESTÎVALİ'NDE BUGÜN • BURGAZADA DENİZ KULÜBÜ'nde 21.00'de 'Grup Naftalin'le 60'lar vc 70'ler' başlıklı konser. • HEYBELİADA SU SPORLARI KURUMU'nda 21 OO'de İstanbul Filarmoni Orkestrası konseri. • BÜYÜKADA İSKELE MEYDAM'nda 21.00'de Muammer Ketencoğlu ile Zeybek Topluluğu konseri. • BÜYÜKADA KÜLTÜREVİ'nde 21.00'de Roger CoUins ile Semih Sergen'den 'şiır ve müzik dinletisi'. (0 216 382 60 17) BUGÜN • NÂZIM HtKMET KÜLTÜR MERKEZİ'nde 21.15te 'Büyük Adam Küçük Aşk' adlı filmin gösterimi. (0 216 346 90 591 • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 19.00'da '26. İFSAK Ulusal Kısa Film Yanşması'nda Ön Elemeyi Geçen Filmler'in gösterimi. (0 212 252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle