19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK , 3U UZUN .. VE ISEN2EYE0İLMEK İ4İM J3uyuK DUZYAZI SOZ OKURUN Fikret Daghoğhı [email protected] Fax:0 Ulusal devletindirenisi!..T7ransa'da ve Hollanda'da AB L Anayasası ile ilgili yapılan son halkoylamalanndan çıkan sonuç "Uhısal Devletin DirenişT olarak algılanabilr... tnsanlar; bundan böyle "Serbest Pazar Ekonomisi". "Liberal Ekonomi" denen acımasız düzene karşı çıkıyorlar... Bu başkaldın; bır yerde bir dönüm noktası olarak da kabul edüebüır. Kazanılmış sağhk, eğitim, bannma gibi temel haklannı kaybetmek istemıyorlar... Devletin temel görevleri arasında bulunan bu olgulann, serbesti aldatmacası ile ellerinden uçmasına izin vermiyorlar... Planlı ve programlı, uygulamah, güçlü sosyal devlet modelinden vazgeçmiyorlar. 1923 yılında I. Izmir tktisat Kongresi toplanmıştır. Bu serbesti düzenle; ülke ekonomisi (tutumsal) harp yıllannda verdiği yıpratmayla zor günler geçirmeye halk; köylü, işçi, esnaf, memur çok zor günler yaşamaya; bunun yanında belirli küçük bır kesim ise özellikle al satla uğraşan azınlıklar, büyük birikim sahibi olmaya, zaten bozuk olan durumun daha da bozulmasına neden olmuşlardır. Bunun üzerine M. Kema) tutumsala verdiği değer üzere, durumu hemen algılayarak 1929 yılında îzmir II. lktısat Kongresi'ni toplamıştır. Bu kongrede ilk kez 5 yıllık bir plan ve program yapılmış, devlet öncülüğünde planb ve programlı, tutumsal kalkuıtna modeune geçilmiştir. Bu modelle, TC hükümeti tutumsah, tarihte az rastlarur bir büyüme (yüzde 10'a yakın), yine her dalda (eğitim, sağlık v.s.) gelişme ve ilerleme yolunu yakalamış, şişe cam, çimento, demir çelik, şeker fabrikalan ve birçok temel yatınmlar ve değerler Sümerbank, Etibank bu dönemde ortaya çıkrruştır. Sonuçta bugünlere gelinmiş, acımasız IMF ve Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü programlarını uygulamaya zorunlu bırakılan bir toplumsal yapı ortaya çıkmıştır... Nereden... nereye?.. Saim CANATAN Türban neden birinci sorun?'\7 r azûı ve görsel basında kısaca- X sı medyada sık sık yineleni- yor. Buülkede işsızlik, yolsuzluk, hır- sızlık sorunlan alabıldiğıne çok eği- tim sorunlan, ithalat sorunlan, anar- şi-terör, Ege, Kıbns-Ermenistan sorun- lan... AB sürecinin yarathğı sorun- lar, tanm sektörünûn çöküşü, köy bo- şaltılması, adil olmayan bir seçim sis- teminin getirdiği sorunlar, trafıkterö- rü, yoksulluk sırun vb. bir yığın sorun varken türban sorunu neden birinci sıraya otursun? Evet... Birinci sorun türbandır. Ne- den mi? Siyasi iktidarın bir 'mıh' gibi kafa- sında tuttuğu sorunrejimingjderek şe- riatlaşması, îran örneği veya Suudi öraeği bir rejime dönüşmesini sağla- maktır. Türban olayı, tutsaklığı özgürlük diye yutturmaya çahşmaktır. Türbanın ınançla hiçbir ilgisi yok- tur. Türban şenat rejimine geçışın be- lirtisi ve ifadesidir. Türbanı siyasal îslamcüar vasıta olarakkullanmakta- dırlar. Türban, siyasi iktidann; rejimi yok etmek için sonuna dek deneyecek- len yönetim biçımini değiştirme me- todudur. Gün gelecek biz türbanı ara- yacağjz. Kara çarşafi zorlayacaklar. Ka- muda kara çarşaflılar iktidan hüküm sürecektir. Adil GÜLVAHABOĞLU Toplu taşımacılık arada güvenli ve ucuz toplu J^.taşımacuığı modernize etmek, hızlı sisteme geçmek, her nedense salt tstanbul - Ankara arasında düşünülüyor! (Ne de güvenli ya!) Dığer şehırlenmizin aralanndakı ulaşımı geliştirmeden hiç ses yok! Ya deniz taşımacıhğı!.. Yirmi otuz sene evvelini düşünün; her hafla Iskenderun'a, Trabzon'a kadar her iskeleye uğrayarak giden, yük ve yolcu taşıyan gemilerimiz vardı! Arabayla Antalya'ya ya da daha üerüere gitmek istiyorsam ne olurdu, tstanbul'dan bir feribota binebilseydım, püfur püfür deniz havası alarak güzeüm, cennet kıyılanmızı seyrede seyrede, güvenle gıdebilsem ve gene öyle dönebılseydım!Acaba Türkiye'de trafik kazasına kurban vermemiş, ya da sakat kahnış bir ferdı bulunmayan, ciğeri yanmamış bır aile var mıdır? Yüreğım kan ağhyor. OKTAY GÜLTEKİN ELEŞTİRÎLER • 31 yıllık Cumhuriyet okuruyum. Bazı günlerde gazeteyi bitirmekte zorlanıyorum. Zaman zaman bazı yazarlan okuyup anlamakta güçlük çekiyorum. Bunun sebebinin Korkut Boratav, A. M. C. Şengör, Eriç Yeklan gibi akademik unvanlı bazı yazarlann günceli vermekten çok bizi bilgilendirmeye de çalıştıklanndan olduğunu düşünüyorum. Uğraşmca da anlıyorum. Bazı yazarlann, ki çoğunluktadır. tlhan Selçuk'tan başlayıp Işü Özgentürk'e kadar, tek kelimeyle mükemmele yakın yazılan beni CUM0K yapıyor. CUMOK'un ne demek olduğunu, çarşıda, pazarda, okulda, işte, mahallede, CHP'de, ÇYDD'de ADD'de herkes anlıyor, saygıda, sevgide gösteriyor. Ama her ne hikmetse bu CUMOK'lar bir noktada dağılıp hiçbir yerde çok olup baş olamıyorlar. Çok küçük de olsa bir ilinti bulup yazıyorum bunlan. Sayın ismetÖzkan'm 22.06.2005 tarihli yazısında yazdıklarını da ben hiç anlamış değilim. tlhan Selçuk'tan Korkut Boratav'a, Erinç Yeldan'dan, Işıl Özgentürk'e, ki Toktamış Ateş de bu değerli yazarlarımızdan biridir, Cumhuriyet'i köşe yazılanyla, haberleriyle dikkatlice okumak CUMOK yapıyor insam. MEHMETALİ ÖNAL • Geçenlerde bir okuyucu gazetedeki upuzun yazılardan şikâyet ediyordu. Ben tam tersini düşünüyorum. Bu tür değerli yazılar Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan bir dizi özelliklerin önde gelenkrindendir. Her biri, sindire sindire, yudumlanarak, tadına vanlarak okunması, bilince bir güzel yerleştirilmesi gerekir türdendir. O ikinci sayfa, ilanlann istilasına uğramadığı sürece benzeri bulunmaz nıteliktedir. SehapÖNDER • Sanınm birkaç okur da bundan yakınmıştı. Cumhuriyet gazetesinin makus talihi mi, yoksa lakaytlığı mı diyeyim, neden sabahın erken saatlerinde bayilerde tükeniyor. "Boyalı basın" denen diğer gazetelerden akşamlan beş on tanesi geri gönderilirken, Cumhuriyet'in saat 10'da tükenmesi neden olabilir? Acaba şu nedenlerden mi? 1. Gazete dağıtımı ile ilgili kişilerin umursamazlığından mı? 2. Bazı güçlerin halkımızın aydınlanmastnı istemediğinden mi? 3. Bazı bayilerin kişisel görüşlerine ters düştüğünden mi? 4. Yoksa gerçekten az mı okunı var? (Bu olamaz sanınm, çünkü yok satıyor.) Sayın yetkililer, bu sorunu biraz ciddiye alıp lütfen ilgileniniz! Gazeteyi bulamayanlar kaİur edip, neden diye kendi kendine mınldanırken, ülkemizin de yavaş yavaş nasıl da karanlığa doğru gittiğini sezinliyorlardır! İlhami HAKVERDİOĞLV ORHAN BİRGtT Çelik'in Ortaöğpetim Karnesi. Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme Sınavı'na katılan öğrencilerden 65 bin 76 öğrencinin puan alamaması, Bakan Çelik'e kalırsa "abartılmama- //"dır. Neden mi? Yanıtını öğrenmek için Sayın Doç.Dr. Bakan'a ku- lak verelim: "Amerika ve Ingiltere'de de liseyi bitirrm çağına gelip de doğru dürûst okuma yazma bilmeyen bin- lercesi var." Geçen öğrenim yılında OKS'de sıfır çekenlerin sayıları 45 bin imiş. Bu yıl üçte birlik bir artış... Sa- nınm Milli Eğitim Bakanı, kendisine illa bir iş anyor- sa öncelikle bu geriye doğru gidişi nasıl durduraca- ğını öğrenmesi için zamanında çalmış bir ders baş- lıyorzili gibi değerlendirmelidir. Bugün de ÖSS sonuçları açıklanacak. Müneccim olmaya gerek yok ve keşke yanılsam. Ama o sonuç- larda da batıdaki belirli okullardan öğrenim göıme şansını kazanmış çocuklarımız, doğu ve güneydo- ğudaki yaşıtlarına fark bindirecek. Orta Anadolu li- selerinden yetişmiş arkadaşlannı da genellikle ge- ride bırakacaklar. Bakalım Doç. Dr. Hüseyin Çelik, bugünkü sonuç- lan değerlendirirken de özel okul ve kamunun, ya- ni doğrudan kendisinin yönetiminde olduğu ögre- tim kurumları arasında birinciler lehine olan duru- mu demecinin başına alarak öykünecek mi? Tüm bu eleştirilerde, özellikle bugünkü Milli Eği- tim Bakanı için abartı ve acımasızlık olduğunu söy- leyecekler için peşin bir açıklamaya gerek var. Çünkü asıl kavga alanı başka Sayın Bakan, sanki asıl uğraşı alanı Yükseköğre- nim Kurumu imişçesine sabahtan akşama YÖK ile meşgul. Ve gündeminde belirli üniversitelerle onla- rın yöneticileri var. Artık hepimiz OTDÜ'nün, Gazi, Samsun 19 Mayıs, Malatya Inönü ve özellikle Van Yüzüncü Yıl üniversitelerinın yönetimlerinin nasıl ve ne zaman AKP tarafından tarumar edıleceğıni bek- liyoruz. "Onurlandırdığı" kentlerdeki üniversite rektörle- rinin karşılayıcılar protokolünde bulunup bulunma- dığı bir sicil amiri olarak kendisini yakından ılgilen- diriyor. Ama "devlet protokolü "nde bu yüksek bi- lim kurumlannın sorumluluğunu teslim ettiğimiz rek- törlerin arka sıralara itilmiş olmasının Milli Eğitim Bakanı nedense farkında bile değil. OKS sonuçla- nnı Amerika ve Ingittere'de liseyi bitirme çağına ge- lip de doğru dürüst okuma yazma bilmeyenlerin bulunduğunu söyleyerek tevile çalışan bir Milli Eği- tim Bakanı, başbakanının ve kendisinin ımam hatip liselerinden diploma alanlarla ilgili polemik kampan- yası sırasında YÖK'e karşı açukları salvo ateşiyle çe- lişmiyor mu? Başbakan, "Şu anda Türkiye üniver- siteleri dünyada ilk 500'ün içindeyeralmamış. İkin- ci 500'ün içerisinde iki üniversite var. Sen burada başanlı olamıyorsun, gelip yavrulanmızın önünü kesiyorsun. Bu adalet değil" dememiş miydi? Gerçi bu eleştiri, AB ülkelerınde gayri safı yurtiçi hasılanın yüzde 1.2'si, ABD'de ise 2.7'si üniversite- lere ayrılırken Türkiye'de bu payın bınde 64 olduğu belirtilerek karşılanmıştı. A'dan Z'ye bütün kamu öğrenim kurumlanna ya da daha açık deyişle Milli Eğitim Bakanlığı ve üni- versitelere harcayacakları parayı da kadrolan da ve- ren devletin özellikle birincisindeki gidişattan doğ- rudan sorumlu olarak tanıyacağı kişi bakandır. 'An keşke şu okullar olmasaydı' Mıllı Eğitim Bakanı, kendi asıl sorumluluk alanına o kadaryabancılaşmış olmalı ki OKS sonuçlannı yo- rumlarken ilk altı sırayı alan özel okulların başansı- nı kendi kamesine almayı ihmal etmiyor. Ya devlet okullan? Onlar için de çok eski bir nazırselefinin söy- lediğini bugünkü söylemle çağrıştınr bir çapraşıklık içine giriyor. Yani onlar olmasaydı Sayın Çelik, ma- arifımizi ne güzel ve ne başarı ile yönetmiş olacak- tı? Eğitim-Sen Genel Başkanı Dinçer, Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu illerindeki başansızlıkta, son yıl- larda yaygınlaşan sözleşmeli öğretmen ve geçici personel çalıştırma uygulamasının etken oluşuna dik- kat çekiyor. Anlaşılan, şayet gerçekten istiyorsa Hüseyin Çe- lik'in tam zamanını dolduracak, harta yetmeyecek kadar çok sorun, masasında bekliyor. O ise başta eski üniversitesi, yükseköğrenim ku- rumlannı nasıl tethederim düşüncesinin girdabından çıkamıyor. Hem milli eğitimimize hem de kendisine yazık et- miyor mu? Faks: 0 212 677 08 21 [email protected] KOŞULLAR • Cumhuriyet, sayfalarım CUMOK'lara açıyor. "Söz Okurun " sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer vereceğiz. CUMOK'lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamırta yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklanna, ülkenin yerel ve genel sorunlarım yansıtmakta önemli işlevler üstlenecek- lerine inamyoruz. • ADD ve ÇYDD 'nin varoluşlarını hızlandıracak iletişim ağımn "Söz Okurun " sayfasında gerçekleşmesi de olanaklı hale gelecektir. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta@cumhuriyet. com. tr Mektup Adresi: Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/İSTANBUL Faks: 0212 513 90 98
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle