19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA HABERLER CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, dış politikadaki tutumu nedeniyle AKP iktidannı eleştirdi: HükümetbasiretsizveçaresizANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, "Ennenistan'la gidi görüş- me tutanaklannın mutlaka devlet ar- şivine gjrmesi gerektiğini'' bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'den "stratejik ortak" diye söz etmesini "büyjük bir tafihsizfik" ola- rak niteleyen Oymen, "Hiçbirstrate- jikortakbirbirterininülkekrindekite- röre karşı kayıtsız kabunaz" dedı. Öymen dün yaptığı yazılı açıklama- da, dış politikadakı son gelişmeleri de- ğerlendırdi. Hükümetin dış politika- sını "basiretsiz, çaresiz, cesaretsiz" olarak tanımlayan Öymen, hüküme- • Ermenistan'la gizli görüşme tutanaklannın mutlaka devlet arşivine girmesi gerektiğini belirten Öymen, Başbakan Erdoğan'ın ABD'den "stratejik ortak" diye söz etmesini de "Büyük bir talihsizlik" olarak niteledi. tin Ermenistan ile ilişkileri konusun- da şu değerlendırmeyi yaptı:*Songün- lerde Ermenistan ile bazıtemaslar ya- pıkhğı gündeme geimektedir. Eğer ger- çektenbutürtemaslaryapılmakta ise bunlann zabıtlan mutiak suretie dev- letarşrvinegirmeBdir. Ermenistan, te- mel belgelerinde halen kendisini' Do- ğu Ermenistan' olarak tammlamak- ta, Türkne- Ermenistan sınırmı tanı- mamakta,Türkiye'dentopraktakpet- mekte ve sözde soykınm konusunda- ki tsrarmı sürdürmektedir. Bu nokta- da Ermentstan-Türkiye itişkflerini a- nırlanaçarakdahafleribir boyutata- şımak doğru değüdir. Kaldı ki Azer- baycan bugüne kadar hiçbir ülkenin yapmadığıbirjestyaparakKuzeyKıb- ns Türk Cumhuriyetrne doğrudan uçak seferieri başlatma karan almış- ür. Ermenistan, Azerbaycan'ın top- rak bütünlüğünü tamyıp işgal ettigj bölgelerden çekflmedikçe sınmn açü- ması Azerbaycan'a karşı büyük bir kadirbümezlik olacakür." Öymen, «ABD'nin Kıızey Irak'ta bulunan PKK'li teröristleri tasfîye edemediğini, TSK'nin girişimlerini deengeflediğinr \-uxguladi. Bu durum- da ABD'den "stratejik ortak" olarak söz edilmesinin talihsizlik olduğunu kaydeden Oymen, "'Hiçbir stratejik ortakbirbirlerinin iUkeierindeldterö- re kayrtsız kalamaz. Nasıl ki, Türldye 11 Eylül olaylanndan sonraterorizme karşı Amerika'yı en çok destekleyen ülkelerden biri olmuştur, aynı hassa- siyeti Amerika'dan beklemekbiâm de hakkunızdır" açıklamasını yaph. Öy- men, Başbakan Erdoğan'm terorizm konusunda Reuters ve BBC haber ajanslarmı suçlamasınm "kolaycıbir yaklaşnn" olduğunu söyledi. Oymen, "Başbakan'ın muhatabı ajanslar de- ğil, hükümetlerdir. Ama Başbakan, PKK'yi destekleyen müttefık üJkele- rekarşıtepkigösterememektedir. Ör- neğin halen Ahnanya'da PKK yanh- sı yayın yapan gazetelerin ya>inlan konusunda etkiü bir önlem alınama- mış ve hükümet gerekti tepkiyi göste- rememiştir" dedı. ÜLENTECEVÎT Vahdettin tartışmasını ürmandınyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eskı Başbakan Bü- lent Ecevit "Vahdettin'in hain olmadığT yolundaki değerlendirmesini yenı açıklamalarla genişletti. Ece- vit, "Vahdettin'in Mustafa Kemarin Samsun'a çıka- cağını bihyor olması gerektigi sonucuna vardığuu, Vahdettin'in en a7inıian buna göz yumduğunu* söy- ledi. Ecevit, tartışma yaratan sözlennın ardından dün bir basın toplantısı düzenledı. Bazı tarihçilerin açık- lamasına destek niteliğindeki değerlendirmelerine te- şekkür eden Ecevit, bazı yorumlannsa gerçekle ilgisi olmadığım büdirdi. Ecevit'in açıklamalan şöyle: • Londra Konferansı'na Tevfik Paşa katıldı, Anka- ra'dan da Ismet Paşa gıtti, demedim. O bilgi yanlışh- ğını ben yapmadım. Londra'ya Ismet Paşa'nın gitme- diğini ben de biliyorum. Heyet Başkam, Tevfik Pa- şa'ya söz verince, Türk halkını biz temsil etmiyoruz, Ankara heyeti temsil ediyor, ilk sözü onla- \ ra vermelisiniz, di- j yor. Bu, beklenme- dik bir şey. Anka- ra'dan gelen heyetin başında Bekir Sami Bey var. Tevfik Paşa, açücça Ankara hükü- metine destek verdi. Buna kendi adına karar verdiği söyle- nemez. Bu desteği Istanbul'daki saltanat adına, padişah adına verdiği anlamı çıkar. • Vahdettin ne yap- tı, ne yapmadı bun- lann hepsı belli de- ğil. Mustafa Kemal tanınmış bir komu- tan. Bu komutan pa- dişahın gözleri önünde kalkacak Samsun'a gidecek. Bu mümkün değil. Mustafa Ke- mal'in ne zaman, niçin gittiğini padişah elbette bih- yor ohnalıydı. Akıl yürüterek bu sonuca ulaşıyo- rum. Mantığımı kullamyonım. Tevfik Paşa, başrn- dan beri milli hareketi destekliyordu. Padişah da bu- nu biliyordu Padişah, Mustafa Kemal'i de yakından tamyordu. Padişah, Mustafa Kemal'in Samsun'a gıt- mesine en azından göz yummuştur. Eniştem tsmail Hakkı Bey, Tevfik Paşa'nın Ankara'ya gideceğiniz- den haberi yok muydu, sorusuna, "Elbette vanh, ama bilmezmiş gibi davranırdı" karşılığını venrdi. • Kimse benden daha çok cumhuriyetçi değildir, Atatürk sevgisi dolu değildir. Ama birtakım ger- çeklerin yeri ve zamanı geldiğinde söylenmesinde bir sakınca yoktur. Sevr meselesi de gündeme geli- yor. Bu konuda belirsizlikler var. Tarihçüer daha derinlemesine araştırma yapmalı. Sevr'i Vahdettin imzalamadı. Damat Ferit Paşa imzalamadı. Bunlar doğru değil. Bunlann doğru olmadığı kamuoyuna açıklanmah. Bu gerçeklerin açıklanmasırnn Cum- huriyete bir zaran ohnayacaktır. Kampanya, "İstiklal savaşryla kazandık, Lozan'a dokunamazsımz" başhğını taşıyor. (HİCRAN ÖZDAMAR) İşçi Partisi Izmir örgütü imza kampanyası başlattı Lozan 9 a dokunamazsınıztZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Lozan Antlaşması'mn 82. yıldönümünde, antlaşmanın imzalandığı bina önünde toplanmayı hedefleyen İşçi Partisi'nin Izmir 11 Başkanlığı, "Lozan/2005 Eylemi" için imza kampanyası başlattı. "Istiklal savaşıyla kazandık, Lozan'a dokunamazsınız" başlıklı kampanya öncesinde basm açıklaması yapan II Başkam Ali Karşılayan, ülkenin bağrmsızlık ve toprak bilincini yükseltmek amacıyla "Lozan 2005 Eylemi"ne destek verdiklerini beürterek ülkenin Sevr tehdidi altında olduğunu söyledi. Lozan'ı savunmak için ulusal güçlerin harekete geçtiğini dile getiren Karşılayan, "AB'ye girme bahanesiyle bölücülüğe, teröre, ihanete özgürlük tanınıyor. Türk milletinin uyanık evlatlan, devrimci aydınlar, işçiler, emekçiler, yurtseverler bu gidişe seyirci ohnayacaktır. Hareket başlamıştır. Lozan'ı Lozan'da savunmak için milli güçler harekete geçmiştir" dedi. 'Kimse benden daha çok cumhuriyetçi değildir' diyen Bülent Ecevit, Sevr'i Vahdettin'in inıza- lamadığmı söyledi Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden rektöre destek 'Aşkııri saygıyla izliyoruz' Haber Merkezi - Ankara Ünıver- sitesı Ziraat Fakültesı Fakülte Kuru- lu üyelen, Yüzüncü Yıl Ünivesite- sı Rektörü Prof Dr. Yücel Aşkm'ın evinde ve görev yennde yapılan ara- malann, 'üniversitelereyöneiikohım- suz tutumlann bir halkası olduğu- nu" bıldırdı. Van Cumhuriyet Baş- savcılığı, Aşkın hakkın- ——•— da çıkar amaçh suç ör- gütü oluşturmak, tehdit ve baskı ile ihaleye fe- sat kanştırmak suçla- nndan soruşturma açıl- dığım açıkladı. • ™ „•»,*., Ankara Üniversıtesi Ziraat Fakül- tesi Fakülte Kurulu üyelen dün yap- tıklan yazılı açıklamada, "Aşkm'ın Cumhuriyetimizin temel değerleri- ni korumadaki kararuhğuu saygry- la izliyoruz" ifadesine yer verdi. Açıklamada şöyle denildi: *Van Yü- züncüYü V nhersitesi RektörüProf. Dr. YücelAşkm'ın görev yerinde ya- pılan haksızve dayanaksız aramala- n ve kendisini küçükdüşürme çaba- lannı kınıyoruz. Bu geuşmeyi son dönemlerde belli kesimlerin ünrver- srtelerimizeyönetikgittikçeyoğunla- şan olumsuz tutumun yeni bir hal- kası olarak değerlendirryoruz" Izmir Üni\ ersıtelen Öğretim Ele- manlan Dernegi ve Yeni Kuşak Köy Enstitüler Dernegi temsilcileri, Yü- • Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Fakülte Kurulu üyeleri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın evinde yapılan 'dayanaksız' aramalan kınadıklannı bildirdi. züncü Yücel Aşkın'a karşı gericiler tarafından karalama kampanyası başlatıldığını belirterek bunu şid- detle kınadıklannı bildirdiler. Açık- lamada, "Bu ülkenin aydınhkinsan- lanhertürlügericisaldınyıd^anış- malanyla püskürtecektir. CnKersi- telerimizde akhn, bilimin ve sanaûn egemen olmasma hiçbir güç engel olamayacakor" görüşlerine yer ver- di. Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkam Gürkan Avcı da yap- üğı yazıh açıklamada, Aşkın'ın evin- de yapılan aramanın, "gözdağı ver- me" ve "smdinne" çabasmm ifa- desı oluğunu belirtti. Soruşturma açüdı Van Cumhuriyet Başsavcısı Ke- •'"• mal Kaçan, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rek- türü Yücel Aşkm, yar- dımcısı AyşeYüksdüe iki rektörlük çalışanı hakkında çıkar amaç- h suç örgütü oluştur- mak, tehdit ve baskı ile ihaleye fe- sat kanştmnak suçlanndan soruş- turma açıldığını açıkladı. Savcıhğın yazıh açıklamasında, Aşkın'uı Ma- liye Bakanlığı'nca onanan dışalım ihale sözleşmesinı değiştirerek dört ayn sözleşme hazırladığı ve dış ahm- lan gayriresmibu sözleşmelerle yap- tığı öne sürüldü. Savcılık, rektörün evinde bulunan 800 tarihi eserin de kayıtsız olduğunu iddia etti. EZERATADI Yüksek mahkemeye yeniüyeler ANKARA(Cumhurryet Bürosu) - Cumhurbaşkanı AhmetNecdet Sezer, Ana- yasa Mahkemesi'nın boş bulunan ıki asil üyeliğine avukat Serruh Kaleli ile Danıştay kontenjanından Şevket Apalak'ı seçti. Cumhurbaşkanlıgı Ba- sın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, Anayasa Mahkemesi'nın Damştay kontenjanından boşalan asil üyeliğine Da- mştay Genel Kurulu'nca gösterilen 3 aday arasın- dan 8. Daire Üyesi Şevket Apalak'ı getırdi. 1945 yı- lında Ankara'da doğan Apalak, Ankara Üniversi- tesi Hukuk Fakültesi'nden 1970 yüuıda mezun oldu. Apalak, Anıtkabir Müdür- lügü ve Içişleri Bakanlı- ğı'nda memur olarak görev yaptı. 1973 yılında Danış- tay Yardımcısı unvanıyla mesleğe başlayan Apalak, Gaziantep ve Ankara ida- re mahkemeleri başkanhk- lan, adalet müfettişliği gö- revlennde bulundu. Apa- lak, 1999 yüında Damştay üyeliğine getirildi. Sezer, Yüksek Mahke- me'nin avukat kontenja- nından boş bulunan asil üyeliğine ise avukat Ser- ruh Kaleli'yi seçti. Kaleli, "Onurhı bir görev. Layık görülmek çok önerrüL Şu anda duygulanmı ifade et- mekte çok zorlanıyorum" diyekonuştu. 1954'teSam- sun'da doğan Kaleli, TED Ankara Koleji'ni bitirdı. Kaleli, Ankara Üniversi- tesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1979yıhndan itibaren serbest avukatlık yapan Kaleli, TürkHukuk Kurumu ve Türkiye Baro- larBiriiği'ninyönetimkad- rolannda da yer aldı. Atamalann yapıhnasry- la yedek üyelerden Cafer Şatve AMGüzd yapılacak başkanlık seçimlerinde artik oy kullanmayacak. Ancak yedek üyelerin en kıdemlısı olan Mustafa Yıkbnm, yapılacak son atamaya kadar, başkanlık için oy kullanmaya de- vam edecek. Kaleli ve Apalak'ın atanmasıyla, Sezer'in Anayasa Mah- kemesi'ne seçtiği üye sa- yısı 6'ya ulaşmış oldu. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Gazetelerin dün en önemli ha- berleri arasında Batman'daki Kürt- çe kursunun ilgisizlik nedeniyle ka- panmış olması yer alıyordu. Habe- rin veriliş tarzından, Kürtlerin kendi dillerini öğrenmeye niyetli olmadık- ları, böylece bu sorunun da orta- dan kalkmış olduğu gibi bir rahatlık hissediliyordu. Kursun sahibi ise devletin destek vermesi gerektiğini, Kürtçenin devlet okullannda öğre- tilmesinden yana olduğunu söylü- yordu. PKK'nin insanları hedef alan vahşi eylemlerinin kabul edilir bir yanı yok. Bu cinayetlerin en çok Kürtlere zarar verdiği de bir gerçek. Hep birlikte bütün gücümüzle bu eylemlerin dur- durulması için çaba sarf etmemiz ge- rekiyor. Şiddetin karşı şiddeti de do- ğurarak insanlık dışı sonuçlar yarata- cağını geçmiş deneylerden biliyoruz. • • • Bölgeye yaptığım son gezi sırasın- da Kürtlerin, 17 Aralık'tan bu yana Batman'daki Kurs ve Kürtleri Anlamak... derin bir hayal kınklığı yaşadığına ta- nık oldum. Yoksulluğun yanı sıra bir umutsuzluk ve tepkinin biriktiğini gördüm. Bu birikimde hakkı yenmek, küçümsenmek, hor görülmek, yok- sulluğa mahkûm edilmek gibi birçok etkenin iç içe geçtiği de bir gerçek. Türkiye'nin batısından bakarak doğuda olanları anlamak o kadar da kolay değil. Ortaöğretim sınav sonuçlan açıklandı, Şırnak en so- nuncu olurken onu en geride Hak- kâri ve Ağrı izledi. Muhtemelen Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bütün iller bu başarısızlık çemberi- nin içindeydi. Bu tabloya adam başına düşük yıl- lık geliri, yapılmayan yatırımları ve ekonomik olanaksızlıklan da ekleyin. Kürtler açısından hiç de sevimli ol- mayan tabloyu görebilirsiniz. Bu çar- pıklığı bizler belki buralardan tam olarak görmüyoruz, ancak Doğu ve Güneydoğu'nun insanlan bu gerçek- ler içinde yaşıyorlar, bu olgulan his- sediyorlar. * • * "Kürtçe kurslar ilgi görmedi" ha- berlerini bir de Batmanlıların ve Kürtlerin gözüyle okumaya ve anla- maya çalışalım, acaba nasıl bir etki yapıyor diye düşünelim. Aynı şekil- de, "Zaten Kürtçe diye bir dil yok, onlar kendi aralannda bile anlaşa- mıyorlar" denildiğinde bunun nasıl bir duyguya yol açtığını hissetmeye gayret edelim. Biliyorsunuz, Kürtçe dahil Türkçe- den farklı dillerde TV ve radyoların yayın yapabileceği Avrupa Birliği Uyum Yasaları içinde yer aldı. TRTde laf olsun kabilinden bir yayın başlatıldı. Yerel TV ve radyolann baş- vuruları yasal bir hak olduğu halde RTÜK tarafından şimdiye kadar su- dan bahanelerle ertelendi. önceki RTÜK Başkam Fatih Ka- raca'ya bu ayak sürümesinin nede- nini sormuştum. "Hangi dil ve lehçe- ler nerelerde konuşuluyor onu araş- tınyoruz" diye bir karşılık vermişti de öne sürdüğü bahaneye hem kendisi hem de ben gülmüştüm. • • • Halkların duyarlıkları vardır. Top- lumların psikolojileri vardır. Bunlar bazen dışarıdan bakılınca anlaşılma- yabilir. Ancak bunlar olumsuz biri- kimlere, iç kınlmalanna, burukluktara, zaman zaman da öfkelere neden olabilir. Batman'da Kürtçe kursuna rağbe- tin olmaması, Kürtlerin kendi anadil- lerini ciddiye almadıkları, bu dilde okuma yazma öğrenmek istemedik- leri anlamına mı gelir? Bunun böyle anlaşılması bile kalplerini kırabilir. • • • PKK'nin yeniden bombalamalara ve öldürmelere girişmesi, tüm toplu- mun haklı tepkisine neden olurken en yakıcı etkisini bölge insanları üze- rinde, yani Kürtler üzerinde yapıyor. PKK militan gücünü nereden alı- yor? Tabii Kürt gençleri arasından. Kürt genci az sayıda da olsa, neden hâlâ dağa çıkmaya devam ediyor. Neden hâlâ PKK'ye katılıyor? • • * Şimdi yeni bir döneme girdik. PKK'nin eylemleri Kürtler içinde eleş- tirilere ve tepkilere de yol açıyor. An- cak unutmayalım PKK'ye kızan Kürt aydınlan, devletin uyguladığı siyaset- lere de tepki gösteriyorlar. Kürt soru- nuna çözüm üretilmemesinin PKK'yi ayakta tuttuğunu vurguluyoıiar. Yeni süreç yeni acılan da berabe- rinde getiriyor. Çözüm üretebilmek için önce sorunu bütün boyutlanyla anlamak gerekiyor. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Hep 0 Kımk Plak... IMF istedi, bunlar da satmak zorunda ya, illa satacaklar. Satacaklar da ipe sapa gelir gerek- çeler bulmakta artık zorlanıyorlar. Serbest pi- yasa ayetullahları ve onlann "kanaat öndeheri" gerçekten zor durumda. Iktidar kavgası yüzün- den, kalenin içinden birileri yabancı sermaye aşkına kulp takınca da ortalık kanştı... Gramofonlara dair... Profesyonel yağcılan ve "rantiye" TV ekono- mistlerini bir kenara bırakalım. Bu işi bilenlere bakalım. örneğin bir emektar gramofonun şu günlerde çaldığı kırık plağı dinleyebiliriz. Bu plaktaki şarkıya göre, kapitalist ekonomiyi fiyat mekanizması yönettiğinden, bu mekanizmanın doğru çalışması için de rekabet ortamı gerekli olduğundan özelleştirme gerekiyormuş. Çün- kü, sistemde kamu firmalarının mevcudiyeti serbest rekabeti bozuyormuş. Aynca özelleş- tirme, yolsuzlukla, israfla savaşmanın en emin yoluymuş. Sayın gramofonlar, kapitalist ekonomiyi fiyat mekanizması yönetmez! Kapitalist ekonomiyi, yani sermayenin davranışlannı kâr oranları yö- netir. Ancak kâr oranları, sömürü ve üretkenlik kavramlarına bağlı olduğundan çok tatsız so- ruları da gündeme getirir. Bu yüzden sizin gibi gramofonların hemen sermayenin toplumsal tahribatını gargaraya getirecek bir plak bulup çalmaya başlaması, sanki sermayeden bağım- sız bir şey sermayeyi yönetiyormuş gibi bir "mod" yaratmaya çalışması, sorumluluğu ser- mayenin dışına transfer etmeye çabalaması gerekir. Halbuki, işadamları dahil herkes, hiçbir insa- ni kaygıya sahip olmayan bir "ötekinin" (ser- mayenin) kaprislerine ve krizlerine tabidirier. Bu süreçte aldıkları tutum onlann (tabii sizin de) toplumsal ve ahlaki seçeneklerini açığa vurur. Tatsız bir durum değil mi? Rekabet ortamına gelince, bunun en büyük düşmanı siyaset (devlet, sendikalar vb..) değil, bizzat sermayenin kendisidir. Her kapitalist, ra- kibini piyasadan silmenin hayaliyle yaşar, hatta enerjiden silaha, oradan da kültür endüstrisine kadar tekelci rant olanakları için savaşır. Ser- maye, sürekli merkezileşir, yoğunlaşır, büyür, rekabet alanlarını tasfiye eder. Bu yüzden sis- temde kamu firmalarının varlığı rekabete en- geldir saptaması, eğer kuyruklu yalan değilse, cehaletin ta kendisidir. Tam aksine, kimi koşul- larda kamu firmaları, piyasaya girerek rekabeti hızlandıracak, sertleştirecek, tekel yapılannı kı- racak etkiler yaratabilirler. Devletler de çıkar- dıkları anti-tekel yasalarla tekelleşmeyi engel- lemeye çabalayabilirler. Masallardan kafamızı kaldırıp pratiğe bakın- ca da, iki gelişme bize kapitalist ekonominin, tarihinde serbest rekabet ortamından hiç bu kadar uzaklaşmadığını gösterecektir. Birincisi, dünyanın tüm temel sanayi dalları iki elin parmaklarıyla sayılabilecek sayıda şir- ketin denetimindedir. özellikle mali hizmetler, enerji, medya, bilgisayar, silah sanayii gibi en dinamik ve stratejik sektörlerde ilk on firma konsantrasyonu yüzde 50'nin çok üzerindedir. 10 adet ABD bankasının tüm borç verilebilen fonların yüzde 70'inden fazlasını portföyünde tuttuğunu, en büyük 200 firmanın dünya eko- nomisi içindeki yerine ilişkin verileri anımsa- mak yeter de artar bile. Ikincisi, uluslararası ti- caretin çok büyük bir kesimi, bu oligopollerin denetimindeyken, bunlann da ticaretinin büyük bir kısmı piyasa mekanizması dışında, fiyatlan özellikle şişiren "firma içi ticaret" olarak ger- çekleşir. Cehalet ve ironi Sonra, kamu işletmelerindeki yolsuzluk ve israftan yakınmadan, önce bunlann bizzat çü- rük politikacı-sermaye işbirliğinin, demokratik denetim, yasadaki özerklik eksikliğinin ama en önemlisi bizzat sermayenin egemen ilişki ola- rak çoktan yerleştirmiş olması gereken ama tü- müyle sınıfta kaîdığı, vatandaşlık ruhunun ek- sikliğinin bir sonucu olduğunu, arkasından da ayyuka çıkan şirket ve banka skandallarını anımsamak gerekir. Bizim de öncelikle şunu anımsamamız gere- kiyor. 1980'lerde özelleştirme ilk kez gündeme, devletin elindeki verimsiz işletmelerin satılarak, mali yükün azaltılması, borçların ödenebilmesi masalıyla gelmişti. Ancak süreç, zaman içinde devlet işletmelerinin en verimli ve stratejik olanları üzerinde yoğunlaştı, talana dönüştü, bu arada ne borçlar ödenebildi, ne de devletin mali yükü azaldı. Bunlar cehalet ve kötü niyetle ilgiliydi... Ironiye gelince, Erdemir'in arpalık olduğun- dan yakınanlar tarihin en büyük kadrolaşma treninin makinistliğini yaparken rekabete met- hiye düzenler ülkenin en büyük medya tekel- lerinin gazetelerinin köşelerinde yaşıyorlar... ergin.yildizoglu u gmail.com Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ni akhn, bilimin ve sanatın merkezine dönüştürerek gerici güçlerin karşısına dikilen Sayın Rektör Prof. Dr. YÜCEL AŞKIN ve çalışma arkadaşlarına gericiler tarafından yapılan karalama kampanyasını şiddetle kınıyoruz ve çağdaş rektörümüzün yanında yerimizi alıyoruz. Bu ülkenin aydınlık insanları hertürlü gerici saldırıyı dayanışmalarıyla püskürtecektir. Üniversitelerimizde akhn, bilimin ve sanatın egemen olmasma hiçbir güç engel olamayacaktır. Izmir Üniversiteleri Öğretim Elemanlan Dernegi Yeni Kuşak Köy Enstitüler Dernegi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle