Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA CUMHURlYET SAYFA
J\_ U \^t M. U JA kuttur(a curnhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVİNILYASOĞLU
Sedat îçgören'i yitirdikBugünkü müzik dünyamızın kuru-
luşuna katkısı bulunmuş, nice tarihı
olaya tanıklık etmiş bir sanatçıyı da-
ha yitirdik: Komocu Sedat Içgören.
22 Haziran 1921'de Istanbul'da do-
ğan sanatçı ne rastlantı ki, yine doğ-
duğu gün olan 22 Haziran'da (2005)
henüz yerleşmiş olduğu Sapanca'da
sessizce toprağa verildi.
Sedat Bey çoksesli müzik kurum-
lannın kuruluşuna tanıklık edenler-
den birisiydi. Musiki Muallim Mek-
tebinde ve onun yerini alan Ankara
Devlet Konservatuvan'nda okumuş,
konservatuvann kuruluşunda Alman-
ya'dan davet edilen ünlü hocalarla ça-
lışmıştı. Özellikle Viyana Radyo
Senfoni'nin solo kornocusu Ernst
Paul üe çalışma firsatını bulmuş. Öğ-
renciliğinin ilk günlerinden itibaren,
Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkest-
rası'nda solo kornist olan hocası ile
yanyana oturarak konserlerde yer al-
mış. Hocası ona sololardan önce kes-
me şeker yiyip dudaklannı gevşet-
meyi öğütlermiş. Sedat Içgören ile
Necil Kazım Akses'in kitabını ha-
zırlarken uzun söyleşiler yapmıştım.
Hoşsohbet, yaşam coşkusuyla dolu,
zarif, güzel ve nitelikli olan her şeye
hayran bir insandı. Gerek orkestrada-
ki gûnlerini, gerek konservatuvar anı-
lannı ve Akses'e yakınlığını sıcacık
anılarla aktarmıştı. Ankara'nın müzi-
ğe uyanışının ilk tanıklanndan biriy-
di. 0 gûnlerin heyecan dolu nice gen-
ci gibi müziğe ilişkin her şeyin bir
ucundan tutmuştu. Orkestrada çalı-
yor, koroda söylüyor, hocasına asis-
tanlık yapıyor, ders veriyor ve Anka-
ra'nın "müzik camiasını" yaratan-
lann arasın katılıyordu. tsmet tnö-
nü'nün orkestraya yakınlığını ve yar-
dımlannı şöyle bir anıyla aktarmıştı:
Inönü orkestraya geldlğlnde
"tnönü konserlere geldiğinde er-
kânı. koruması, rüm vekiller yanın-
da olurdu. Konser sonrası orkest-
ra müdürünün odasına oturur,
kendisine soyulmuş şamfıstığı ve
viski sunulurdu. Bu arada orkest-
ra üyelerinin sorunlannı dinler, ya-
verine dönüp aklına yatan şeyleri
derhal uygulamaya koydurturdu.
tsmet Paşa, o zamanlar dünyanın
bir numaralı çellistlerinden Joseph
Zirkin (1906 - 1949)'den ders alır-
dı. Bu adam 1923'den sonra Tür-
kiye'ye yerleşmişti. 1943'de Ferit
Alnar'ın viyolonsel konçertosunun
eçen ay yitirdiğimiz kornocu Sedat Içgören çoksesli müzik kurumlanmızın kuruluşuna tanıkhk
eden bir sanatçıydı. Musiki Muallim Mektebi 'nde ve onun yerini alan Ankara Devlet Konservatuvarı 'nda
okumuş, konservatuvann kuruluşunda Almanya dan davet edilen, Viyana Radyo Senfoni 'nin solo
kornocusu Ernst Paul gibi ünlü hocalarla çahşmıştı. Hermann Scherchen 'in yönetiminde Beethoven 'm
dokuz senfonisinde çalmış olmayı en değerli anısı olarak anlatan sanatçı, 1960'larda Aydın Gün ile
birlikte Îstanbul Devlet Opera ve Balesi 'nin kuruluş çahşmalanna da katılmıştı.
ilk çalan ldşiydi. tnönü istese onu
köşke çağırtabüirdi. Hayır, o da bi-
zim gibi onun ders verdiği odaya
gelir, dışarda arabalar beklerdi.
Zirkin de ona özel muamele yap-
mazdı.
Bir gün Inönü konseri çok beğen-
mişti. Arka odadaki sohbete o sırada-
kı başkemancımız Winkler de katıl-
dı. Biz onu şef kadar sayardık. Aci-
len nitelikli bir şefe ihtiyacunız ol-
duğunu belirtti. Ve Prof. Hermann
Scherhen (1891 - 1966)'i getirtebil-
sek, onunla dokuz tane Beethoven
senfoni çalsak, hem orkestra güç-
lenir hem de bir şef nasıl yetişir, bu-
nu öğrensek, dedi. Ama çok paha-
lı. çok zordu onu getirtmek. Ismet
Paşa, benim bütçemden veririm,
yann konuşturun beni bu adamla,
dedi. Scherhen üç buçuk hafta son-
ra gelip bu konserieri yapmayı ve
şeflik üstüne konferanslar verme-
yi kabul etti. Tüm üyeler korku
içinde bekliyorduk. Ben sadece üç
yılük bir öğrenciyken zorla orkest-
raya almışlardı, ödüm pathyordu,
Scherhen çıkageldi. Tiril tiril bir
adam, mis gibi lavanta kokuyor.
Palmolive kokuyor. Asistanı dedi
ki, dikkat edin hiç cevap vermeyin
ona, çok serttir, bageti gözüne fır-
latır! Dediği dakikada orada olma-
lısınız. Neyse kazasız belasız Beet-
hoven'in dördüncü senfonisine ka-
dar geldik. tkinci bölümde başke-
mancının zor sololan vardı. Ama
bizimki Berlin Filarmoni'den gel-
me, \Vinkler. O güne kadar canımı-
za okumuş! O fıyakayla soloya gir-
di ama katiyen beğendiremedi
Scherhen'e. Herkes sussun da yal-
nız sizi dinleyeyim, dedi. Korkunç
birşey! Winkler de sertleşti. Al-
manca, bu bu kadar olur demiş.
Scherhen ise kemanı ahp eline na-
sıl olması gerektiğini gösterdi.
Adam yine yapamadı. Bu kez alay
eder gibi, nereden geldin buraya di-
ye sordu. Winkler da Berlin Filar-
moni'nin başkemancısıydım tam
otuz dört sene, dedi. Kaç yaşında-
sınız ? Yetmiş altı! Eh, daba çok
gençsiniz, başka bir enstrüman de-
neseniz bundan sonra iyi olur!
Kendi memleketinin adamını Türk
orkestrası içinde nasıl da bozmuş-
tu!"
Sedat Içgören, Hermann Scherc-
hen'in yönetimindeki seri konserler
olarak çalınan Beethoven'ın dokuz
senfonisinde çalmış olmayı en değer-
li anısı olarak anlatırdı. Ankara Dev-
let Konservatuvannın Korno Bölü-
münden mezun olduktan sonra Riya-
set -i Cumhur Armoni Mızıkası'nda
kornist olarak görev yapmış; 1952 -
1955 yıllannda Îstanbul'da Kuleli As-
keri Lisesi 'nde müzik ve moral hoca-
sı olarak çalışmıştı. Daha sonra yeni-
den Ankara'ya dönerek Devlet Ope-
ra Orkestrası'nda Kornist olarak çal-
maya başladı. Ankara Devlet Opera-
sı'nın repertuvar uygulamasına geç-
tiği altın yıllannda sahnelenen Salo-
me, Uçan Hollandalı gibi çok zor ve
önemli operalarda görev yaptı. O dö-
nemde Uçan Hollandalı operası için
yurtdışından davet edilen ünlü şef
Kurt Peter Eichhorn (1908-1994)
ile ilgili anısı da kayda değerdir. Ma-
estro Eichhorn, ilk provada, "tçiniz-
de Wagner'in nasıl çahnacağım bi-
len tek kişi kornist meslekdaşınız;
onu örnek alarak çalmanızı istiyo-
rum ve kendisini hepinizin önünde
tebrik ediyorum" demiş, bununla
da yetinmeyip akşam orkestanın baş-
kemancısı llhan Özsoy ile evine ko-
ca bir buket gül göndermiş.
Sedat Içgören'in Necil Kazım Ak-
ses ile anılan sayfalar dolusu yer tu-
tar. Benim de Akses kitabımı renk-
lendiren anılardır bunlar. Akses'in
sosyal kişiliğine, sofrasına, ailesine
düşkünlüğüne ve hep lavantalar ko-
kan, örnek bir Batılı gibi giyim kuşa-
mına hayrandı.
Lamia Içgören İle 57 yıllık
beraberllk
Eşi Lamia Gürün (d. 1927) ha-
nımla elli yedi yıldır aynı evi ve omu-
zomuza çaldıklan aynı orkestrayı
paylaşmışlar. Lamia Içgören Anka-
ra Devlet Konservatuvan Keman
Bölümünü Gilbert Back ve Lico A-
mar'ın talebesi olarak bitirmiş. Bitir-
me sınavı için kapıda beklerken bir
arkadaşı vasıtasıyla Sedat Beyin ev-
lenme teklifi gelmış kendisine! He-
men evlenmişler. 1955 yılında Anka-
ra Devlet Opera Orkestrası'nda ve
Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışıy-
la Îstanbul Devlet Opera ve Bale Or-
kestrasında ikinci keman grubunun
şefi olarak çalmış, 1992 yılında yaş
haddinden emekli olmuş. Sedat Bey
de 1969 yılında, Atatürk Kültür Mer-
kezi'nin açıhşı ile tekrar îstanbul'a
yerleşmiş ve Aydın Gün ile birlikte
îstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin
kuruluş çahşmalanna katılmış, Pro-
tokol Müdürlüğü yapmış. Daha son-
ra uzun yıllar orkestra müdürlüğü de
yaparak bu görevden emekli olmuş-
tu.
Galatasaray Spor Klübü Divan Ku-
rulu Üyeliği ise müzigin dışında da
çok yönlü bir kışiliğe sahıp oluşunun
göstergesiydi.
www.evin@ Uyasoglu.com
TESEKKUR
10 Temmuz 2005 Poıar günü 21 .sini düzenlediğimiz
GEIİNEKSEL PİLAV ve KÜLTÜR ŞENLİÖİ'nde;
Ibılorımtzı yoyınloyorak ve hober yaparok destek veren
CUMHURİYET, BİRGÜN ve EVRENSEL gazetelerine;
Duyurulanmızı yoyınbyan ve progrom desteği veren
RADYO BARIŞ, ANADOLU'NUN SESİ,
YAŞAM RADYO, ÖZGÜR RADYO,
CEM RADYO ve YÖN FM radyolonno;
Davetiye ve afişierimizi bosan MAKET MATBAACIUK a;
Kotılorok bizi onurlamJıran KAYEG'e;
Şenliğimiıe katıiarak desteklerim «irgemeyen
parti, oda, sendika ve demokrotik krrie örgürlerine;
Maddi ve ımnevi katkı verentömdosfve hemşehriJerimne;
Progronra destek veren sonoiçı ve grupioro;
Cofkahı kotıkmı ile şenfiğimize onkım katan
HALKIMIZA TEŞEKKÜR EDERİZ.
22. Stockholm Caz Festivali, denize kurulu sahnenin üzerindeyapılıyor
Deniz üstünde eğlenceGÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Dünyanm en büyük
caz festivallerinden Stockholm Caz Festiva-
li dün başladı. Bu yıl 22. kez yapılan festi-
val, Stockhohn merkezinde Skeppshohnen
adacığında denize kurulu sahnede yapılı-
yor. Bu yü aynca Fascbing adlı caz kulübün-
de ve konser salonunda da bazı etkinlıkler
olacak. Açılış gecesinin yıldızı, birçoklan-
-M\ODA TURKEYWOOD
ÂBD'lüer Türkfilmlerinisevdi
NEW YORK (ANKA) - Birbirini
tekrarlamaya başlayan Hollywood
sinema endüstrisinden sıkılan
Amerikalı sinema seyircisi, Amerikan
filmlerinin Türk versiyonlarına
yöneldi. Amerikan sinema seyircisini
sıkıcı bir yazın beklediğinı savunan
Amerikan basını, Türk filmlerini bu
sıkmtıdan kurtulmanın yolu olarak
gösteriyor. New York Daily News
gazetesi, Amerikan filmlerinin Türk
versiyonlarını "yeni trend" olarak
tanıttı. "Turist Ömer Uzayda,
Dünyayı Kurtaran Adam, Badi"
gibi filmler Amerika'da genelde
"Türk Örümcekadam, Türk
Süperman, Türk E.T." gibi isımlerle
anılıyor. "Kabul edelim, Amerikan
sineması yaz boyunca çamura battı.
Filmler bir balon gibi, ruhsuz ve
eğlendirmekten yoksun" diyen
gazete "Ancak sinemaseverler için
her şey bitmedi. Eğer Batman
Başlıyor ya da Muhteşem Dörtlü
sizi tatmin etmiyorsa bir video
dükkânına gidin Türk
Örümcekadam'ı kiralayın" diye
yazdı. "Turkeywood" filmleri
olarak adlandınlan bu filmlerin,
modern Türk süıemasının aksine
düşük bütçeli olduğu ve altyazısız
olarak piyasada bulunduğu belirtildi.
nm "Soul'un Greta Garbo'su" olarak ta-
nımladığı Lauryn Hill. 30 yaşındaki Hill,
7 yıl önce stüdyoda kaydettiği 'Miseduca-
tion' adlı tek solo albümünden bu yana sü-
per starlığını sürdürüyor.
Daha önce yer aldığı The Fuges adlı top-
luluğun 'The Score' adlı albümü 17 milyon
adet satarak rekor kırmıştı.
Bu yılki festivalin bir başka efsanevi adı,
dünyanm en iyi bateristi olarak kabul edi-
len Roy Haynes. 1925'te Boston'da doğan
Haynes, bu akşam The Fountain of Youth
adlı topluluğuyla sahneye çıkacak.
Haynes, ayağının tozuyla Isveç basınıyla
görüşürken kendisinden "ben" diye değil,
Roy Haynes olarak söz etmesiyle dikkat
çekti. Sanatçı caz anlayışı konusunda şöy-
le konuşru:
"Ben bir çözümleyici değilim, caz yahnz-
ca bir sözcüktür, bir müzik biçimi. Ama ben
onun ne demek olduğunu biliyorum. Benim
için caz, bir tür meditasyondur, yaşamayı
değer kılacak bir ruhsal dunım.
Beni ayakta tutan, canlandıran tek şey de
o zaten." 23 Temmuz'a kadar sürecek olan
Stockholm Caz Festivali'ne katılacak diğer
sanatçılar arasında, Timbuktu, Alex van
Heerden, Daniel Boyâcıoğlu Orkestrası,
Johnny Griffin ve Los Van Van da bulu-
nuyor.
www.perareklam.com.tr • (0212) 293 89 78
31 Temr
Ercüment'
DJ Volkan BalP
TEKNO S A
zar
"I led 3 lives
e Plak Sunar)
ar
e Jelatin
(Âçjk Radyo)
Pıyaıe S S M SAHIP
USANCI
www.hepreductions.csm
Bilgi için (212) 293 65 42
GÜZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
Türkiye Üzerine Noöar'
Doğa uzun özün versin, çalışkan dostum Metin
Aydoğan yeni, yararlı bir kitap daha yayımladı: Tür-
kiye üzerine Notlar, 1923-2005. Bu yapıt, daha ön-
ce hazırladığı Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı'nın
arkası. Orada Mustafa Kemal Atatürk'le ona ina-
nanların parçalanıp yutulmak üzere olan Osmanlı
Devleti'nden Cumhuriyeti yaratışının öyküsü vardı.
Bu yapıtsa, 11 Kasım 1938'den sonra başımıza
örülenleri özetliyor.
17 Şubat 1923'te, Izmir Tutumbilim Kurultayı'nın
açılışında bakın ne demiş Ulu önder:
"Bugün harcadtğımız çabalann amacı, tam bağım-
sızlıktır. Tam bağımsızlıksa, ancak mali bağımsızlıkla
gerçekleştirilebilir,"
Aynı konuşmanın başka bir yerinde de şu şaşmaz
ilke var
"Taç sahiplerinin, saraylann ve 'Osmanlı' devlet
adamlannın yaşadıklan görkemi sürdürebilmek için,
paraya gereksinmeleri vardı. Dolayısıyla bu parayı
sağlamak zorundaydılar. Bunun yolu da yabancı ül-
kelerie yapılan anlaşmalardı. Ancak, dışardan alına-
cak borcun koşullan öyle kötü hazırianıyordu ki za-
manla alınan borç ödenememeye başladı. Ve so-
nunda alacaklı devletler, Osmanlı Devleti'nin battığı-
na karar verip başımıza dış borç belasını açtılar."
Ben öteden beri, yazarların, araştırmacıların, bu
sarmalın oluşması sırasında kimin işbaşında bulun-
duğunu, hangi anlaşmaları imzaladığını anımsatma-
larını, özetlemelerini isterim: Böylece, içine düşürül-
düğümüz tuzakta hangi yerii yöneticilerin sorumlu ol-
duğu tabak gibi ortaya çıkar.
Metin Aydoğan, beynine, bilincine sağlık, işte tam
bunu yapmış.
Biliyorsunuz, daha 1919'da, Atatürk Kurtuluş Şa-
vaşı'na girişmek üzere Samsun'a giderken hani şu
İkinci Adam (?) sonra tutuculukta el ele verecekleri
Kazım Karabekir'e bir mektup yazıp, aman bu çıl-
gınlığa girişmesini önleyelim, en iyisi Amerikan bo-
yunduruğu'dur demişti; Mustafa göçer göçmez bu
gecikmiş isteğini yürürlüğe koymuş ve 19 Ekim
1939'da, Ingiltere ve Fransa ile 'Üçlü Dayanışma
Antlaşması' imzalamış.
ABD ile yaptığı ilk ikili anlaşmanın tarihiyse 23 Şu-
bat 1945; adı şimdikiler gibi Karşılıklı Yardımlaşma,
ama ereği Türk ulusunu Amerikan kölesi yapmak.
12 Temmuz 1947'de, bunun kaçınılmaz uzantısı,
Askeri Yardım Anlaşması'nı imzalar.
27 Arahk 1949'da, Türkiye ile ABD Hükümetleri
Arasında Eğitim Yarkurulu Oluşturulması Konuşun-
daki Anlaşma imzalanır; Cumhuriyetin temel direği
eğitim böylece 'stratejik ortağımız'ın ellerine teslim
edilir, Köy Enstitüleri, Halkevleri kapatılır, ilk imam ha-
tip lisesi hem de Ismet Paşa'nın eliyle açılır.
Teslim oluşun sonu gelemez elbet; yine İkinci
Adam, 12 Eylül 1963'teyAET ile Ankara Anlaşması'nı
yapar, Cumhuriyetimizin 40. yılında, gümrüklerimizi
Avrupalı sömürücülere açar, koruma önlemlerini yü-
rüriükten kaldınr—
Nitekim, 1949'da NATO'ya da o başvurmuş, an-
laşmayı 1952'de Menderes imzalamış; AET'ye
1959'da Menderes başvurmuş, imzayı atma onuru
Paşa'ya kalmış.
Bizim şaşkınların yere göğe koyamadıklan De Ga-
ulle'se, daha işin başında, 1963'te açık seçik şunu
söylemiş: "Türkiye bütünüyle dışlanmamalı, ancak
içeri de alınmamalıdır."
Canımıza iyice ot tıkayanlardan ünlü Katma Pro-
tokol 1 Ocak 1973'te yürürlüğe sokulmuş.
1 Ocak 1966'daysa, kalanı da elimizden almak
üzere, Gümrük Birliği (?) boyunduruğu geçirilmiş
boynumuza. Ve anımsayın, bütün bunlar, o zaman-
ki yöneticiler, basın, iletişim araçlarıyla büyük utkular
olarak sunuldu kandınlan halkımıza, şenliklerdüzen-
lendi. Tıpkı 17 Arahk 2004'teki gibi.
Sözün kısası, canlı kalmak, birliğini sürdürmek is-
teyen Anadolu halkı, binlerce yıldır tasarlanan, hiç
gündemden düşmeyen, 1919'da az kalsın tamam-
lanacak olan, Mustafa Kemal kazasına uğrayan, şim-
di borç sarmalında son vuruşu hazırianan amansız
saldırıdan kurtulmak istiyorsa, hemen alıp okumalı,
okutmalı Metin Aydoğan'ın bütün kitaplarını; sonra
belki gereğini yapabilme bilinci yeniden oluşur şu
güzelim yurdumuzda.
sbonaranfa yahoo/hotmail. com
Amerikalı oyunctı Rtzgerald öldü
• NEW YORK (AA) - Amerikalı oyuncu
Geraldıne Fıtzgerald (91) dün Alzheimer
hastahğından yaşamını yitirdi. Sahne yaşamına
1932'de tiyatroda başlayan ve birkaç îngiliz
filminde rol alan Fitzgerald, Orson Welles ve
Mercury Tiyatrosu'nda çalışmak için New
York'a gelmiş, ancak hemen Hollyvrood'da
oynamaya başlamıştı. Irlanda doğumlu oyuncu,
1939 yılmda "VVuthering Heights' filmindeki
Isabella Linton rolüyle Oscar'a aday gösterilmiş,
aynı yıl 'Dark Victory' filminde Bette Davis,
George Brent ve Humphrey Bogart ile oynamıştı.
Fitzgerald, 'Shining Victory' (1942), 'The Gay
Sisters' (1943), 'Watch on the Rhine' (1944) ve
'Nobody Lives Forever' (1946) filmlerinin yanı
sıra tiyatro oyunlarında da rol abnıştı.
BUGÜN
• ENKA AÇIKHAVA TİYATROSU'nda
21.15 'te Ortaoyuncular'dan 'Beni Ben mi
Delirttim?' adlı oyun. (0 212 276 22 14)
• NÂZEM HÎKMET KÜLTÜR
MERKEZİ-nde 20.00'de Tan Oral'dan
'Savaş Öldürücü Bir Zehir ise Mizah Ona
panzehir olur mu?' başlıklı söyleşi.
(0 216 346 90 59)
ADALAR FESTtVALÎ'NDE BUGÜN
• BURGAZADASI tSKELE
MEYDANI'nda 21 .OO'de Atüla
Demircioğlu'ndan 'Fransız Şansonları'
başlıklı konser.
• BÜYÜKADA TURTNG
KÜLTÜREVİ'nde 21.OO'de Aliki
Kayaloğlu'ndan 'Akdeniz Şarkılan' başlıklı
konser.
• BURGAZADA ASSK'de 21.OO'de
'Dönüş' adlı Sait Faik belgeselinin
gösterimi.
• BÜYÜKADA TURTNG CAFE'de
21.OO'de 'Akdeniz'in Zeytinyağı, Ekmek ve
Şarap Öyküleri' başlıklı belgeselin
gösterimi. (0 216 382 60 17)