23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1*3 HAZİRAN 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ U L X U M\ kultur(g cumhuriyet.com.tr 19 Berlin ve Venedik festivallerinde en iyi yönetmen seçilen Güney Koreli Kim Ki-Duk'un son 2 filmi gösterimde 2004'ün yönetmenini keşfedin Geçen yıl İlkbahar Yaz Sonba- haar Kış... ve İlkbahar ıyla merak- l ı s n c a anında keşfedilen. bu yıl da fe-stivalde Kore'ye aynlmış özel bö- likmde yer alan iki filmiyle hayran- lajuıın sayısını ikiye katlayan, bi- zLanse doğrusu tanımakta herkesten g ^ ç kaldığımız, oysa son dönemde ulxslararası arenada saygınlığı git- gi<ie yükselen Güney Kore sinema- sıırun çıkışında, Park Chan-Wook (Ilbtiyar Delikanlı) ve Im Kwon- Taaek'le birlikte başı çeken en öaemlı yönetmenlerden Kim Ki- D u k . bugün gösterime giren 2004 yapımı Fedakâr Kız'ıyla, kuşku- SULZ küçük bir başyapıt niteliğinde oLan, birkaç haftadır göstenmdeki B o ş Ev'inin ardından yenıden si- ne-maseverlerle buluşuyor. "F=edakar Kız'la babası Fabrika işçiliğinden denizciliğe v e ressamlığa kadar çeşitli işlere gi- rijp çıkarak hayat üniversitesinden rmezun olmuş, 30 yaşındayken güzel sa_natlar eğitimı amacıyla gittiği Pa- ris ve Montpellier'de özgürce ama ycrsiz yurtsuz 2 yıl geçirip Avrupa havası almış, yaptığı resimleri satarak geçinmiş, 1993'te ülkesine dönünce se=naryo yazarlığıyla atıldığı sinema- da ilk filmi Timsah'la 1996'da yönet- nvenliğe başlamış, 1960 doğumlu, kerdi kendini yetiştirmiş, ortadirek aiDe çocuğu Kim Ki-Duk'a 2004 Ber- lüaale'de en iyi yönetmen ödülünü ka- zauıdıran Fedakâr Kız, tam da orta son öğrencisi, zamane veledi diyebüece- ğianiz, sürekli birlikte takılan, okul arikadaşı, Seullü iki yeniyetme kızın (dteha doğrusu işveli, cilveli iki küçük kadının) öyküsü gibi başlıyor. Kabaca üç bölüm olarak kurulmuş fıHmde, Seul'den, aile ortamından ka- çaıbilmenin hayalini kuran. büyümüş de küçülmüş havalı. uyanık ve firla- m a bu iki çıtırdan, Hint mitoloijsin- derı Vasumitra adlı kutsal fahişeyi ör- nek alan, daha seksi ve dışa dönük oLanı (Min-Jeong Seo), para karşılı- Samaria ' Yönetmen, senaryo, montaj: Kim Ki- Duk / Kamera: Sun Sang- Jae / Müzik. Park Ji-Wong / Oyuncular: Kwak Ji-Min, Seo Min-Jung, Lee Uhi' Güney Kore 2004 (1 Film) Kir ğında, çetelesini tuttuğu çeşitli erkek- lerle otel-motel odalannda çatır çatır ilişkiye girerken, daha aksi ve surat- sız olan ötekı kızsa (Ji-Min Kwak) arkadaşının pezevenkliğini üstleni- yor. Günün birinde küçük fahişe. ıkı polisin yaptığı baskından (anlamsız- ca çok korkup) pencereden kendini atarak ve cıscıbıl betona çakılarak kaldınldığı hastanede ölünce, müşte- rilenn yazılı olduğu telefon deftenni üstlenerek nöbeti devralan ötekı kız, sırayla arkadaşına ayarladığı bütün müşterilerle yenıden bağlantı kurup beraber oluyor ve paralannı iade edi- yor. Artık arkadaşının ölümünden duyduğu vicdan azabı mı, suçluluk duygusu mu, arınmak mı? Ne derse- niz deyin. Küçük kızının kırdığı ce- vizlenn farkına varan ve hafiye gıbi izlediği kızının beraber olduğu erkek- leri bir bir ayıklayıp(!) temizleyen, namus bekçisi polis babayla (Lee Uhi), doğada yürüyüş ve piknik yap- tığı, kansının mezannı ziyaret ettiği, hazırladığı suşileri eliyle yedirdiği kı- zının yakınlaştığı fihnin son bölü- müyse onca vahşet ve şiddetten son- ra alabıldiğine duygusal, sevecen ve huzurlu seyrederek ahlakçı bir fina- le bağlanıyor. Kendini ihbar eden ba- ba, kızma araba kullanmasıru gös- terirken gelen polisler tarafından götürülüyor. Kim Ki-Duk'un farkh türlerin özellikleriyle bezeli, daha doğrusu çeşitli türlerden beslenen, türler arasında gidip gelen, seyirciyi ters köşeye yatıran cambazlıklardan, gösteriş ve numaralardan uzak, ya- lın, görselliğin diyaloglara ağır bas- tığı, o özgün minimal tarzının iyi- ce belirginleştiği Fedakâr Kız, ya- zan. yöneten ve montaj ı da üstlenen bu melodram ustası yönetmenin as- lında türleri birbirine kanştınp kay- Am Ki-Duk'un, Uzakdoğu 'dan, Budizmden çok Batı dünyasına, "Katolikliğe yakın duran " Fedakâr Kız 'ı ilginç ve seyredeğer bir yaratıcı yönetmen eseri. Sanatçıya Venedik 2004 'te en iyi yönetmen ödülünü getiren Boş Ev ise, sinemaseverlerin kesinlikle ilgisiz kalmaması gereken, kolayca unutulmayacak bir aşk ve tutku çeşitlemesi, alçakgönüllü bir yaratıcı yönetmen başyapıtı. naştırmanın da ustası olduğunu ör- nekliyor. Bir başyapıt: Boş Ev Seyircinin kahramanlanna sem- patiyle yaklaştığı Kim Ki-Duk'un, normalde okulunda olması gereken ye- niyetme bir kızın yaşlı başlı erkekler- le para uğruna yatıp kalkmasını, kızın ve babasının gözünden aktardığı ve Uzakdoğu'dan. Budizmden çok Batı dünyasına. "Katolikliğe daha yakın duran" Fedakâr Kız'ı sonuçta ilginç, çekici ve seyredeğer bir yaratıcı yö- netmen eseri. Ama biz Fedakâr Kız'dan önce gördüğümüz, hâlâ Alka- zar'da gösterilen, başyapıt nitelemesi- ni de gerçekten hak eden (nitekim ge- çen hafta açıldanan SlYAD'ın gele- neksel mevsim değerlendirmesinde en iyi üçüncü fılm seçilen) Boş Ev'i sa- lık vereceğiz meraklısına öncelikle. Bin Jip ' Yönetmen, senaryo, montaj: Kim Ki-Duk ' Kamera: Jang Seong-Back ' Müzik: Slvian / Oyuncular: Lee Seung-Yeon, Jae Hee, Jin Mo-Ju / Güney Kore 2004(1 Film) Sahiplerinın bulunmadığı evlerde kı- sa süreliğine takılmayı. başkasının banyosunda duş alıp yatağında uyu- mayı, mutfağında tıkınmayı akşkanlık haline getirmiş, başkasının malını- mülkünü geçici olarak ele geçirmenin ve özel mahremiyetine girmenin garip hazzının tiryakisi olmuş, sürekli aynı mekânda yaşamayı reddeden, kendi evindeymişçesine rahat davrandığı ya- bancı evlerdeki eksiği-gediği de ona- ran, çamaşır yıkayan, efendiden, sus- kun, garip bir gençle (Jae Hee), günün birinde girdiği bir evde rastladığı, kıs- kanç koca dayağı yemiş, mutsuz bir fotomodelin (Lee Yang-Yeon) hiç ko- nuşmaksızın anlaşıp kaynaşmalanyla başlayıp süren aşklannı anlatan Boş Ev, yine diyaloglara sırt çevirip alabil- diğine görselliğe abanan, farklı algı- lamalara açık ve Fedakâr Kızın ger- çekçi yaklaşımından aynlan, düşle- hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bir at- mosferde gelişip sonuçlanan, zengin, etkileyici, seyir zevki veren, dopdolu bir film. Kim Kı-Duk'a 2004 Venedik Festi- vali'nde en iyi yönetmen ödülünü ge- tiren Boş Ev, sinemaseverlerin kesin- likle ilgisiz kalmaması gereken, sus- kunluklan belki de yaşadıklan dünya- ya ve peşindekilere duyduklan tepki- den kaynaklanan. bu hayalet gibi ses- siz ve iz bırakmayan "ruh ikia" âşık- lanyla kolayca unutulmayacak bir aşk ve tutku çeşitlemesi, ölçülü biçili an- latılmış, alçakgönüllü bir yaratıcı yö- netmen başyapıtı özetle. Seyretmekte bunca geç kalmaktan azıcık utanç duyduğumuz, Uzakdoğu'dan gelen, yorumlara açık, incelikli, usta işi, ero- tik ve modern bir peri masalı olarak da nitelenebilecek Boş Ev, son hafta- lann en kalıcı ve iz bırakan filmi ola- bilir siziniçinde! Yeni Başiayanlar.Yenl B3$layanlar...Yert Başlayanlar... Tatile çıkarken 'Can'lanın, kitaplanın Türk ve dünya edebiyatından kitaplar Cöldeki Haya- let/Strandvaskaren Mikael Halfström'ün yönet- tiği filmde başrolleri Rebecka Hemse, Jesper Salen, Jenny Ulving paylaşıyor. Bundan tam 100 yıl önce, Özel Hellestad Ya- tılı Okulu'ndan üç öğrenci, bir çiftçi tarafından öldürülmuştür. Yıllar geçtikçe, okulun öğrenci- leri bu olayı 'Gö'ldeki Hayalet' adım vererek bir efsaneye dö- nüştürürler. Hellestad'ın bugün- lerde atlatması gereken bir baş- ka trajedı daha vardır. Okulun öğrencilennden Rebecca, ken- dini çatıdan aşağıya bırakarak intihar etmiştir. Okul müdürü ise bu olayı ve nedenlerini örtbas etmeye çalışmaktadır. Sara, ;Göldeki Hayalet Efsanesi üzeri- [ ne bir ödev hazulamaktadır. JAraştırmaları sırasında, çiftçi- inin öğrencileri öldürmeden ön- i ce, kızına tecavüz edildiğini öğ- Jrendiğini keşfeder. I ;Batman Başlıyor/Bat- ımanBeglns t | ChristopherNolan'ınyönet- itiği, Christian Bale, Michael ! Caine, Liam Neeson'ın başrol- [ leri paylaştığı film, Batman ef- ! sanesinin kökenini ve Kara Şö- | valye'mn Gotham'da iyilerin ko- ! ruyucusu olarak ortaya çıkışuıı , konu alıyor. Ailesinin öldürül- v mesinin ardından muazzam bir senetin sahibi olsa da büyük ha- yal kınklığı yaşayan Bruce Wa\Tie, adaletsizlikle savaşma- nın yollarım bulmak ve güçsüz- len korkuya boğanlara gözdağı vermek amacıyla dünyayı dola- şır. \Vayne bir süre sonra Got- ham'a dönerek diğer kimliğini ortaya çıkanr: Gücünü, aklını ve yüksek teknoloji ürünü araçlan- nı, şehri tehdit eden kötü güçle- re karşı kullanan maskeli Bat- man'i. Kir Zincirlerinl/Danny The Dog Senaryosunu Luc Besson'un yazdığı, Louis Leterrier'nin yönettiği filmde başrolleri Jet Li, Morgan Freeman, Bob Hoskins paylaşıyor. 30 yaşında- ki Danny, hayatını tefecilik ya- parak kazanan Bart tarafından çok küçük yaşta alınmış ve bir ölüm makiııesi gibi yetiştiril- miştir. Bart'ın borç verdiği müş- teriler ödemede gecikince dev- reye Danny giriyor ve Bart'ın ona öğrettiği şekilde davranıp sorunu çözerek yeniden yeral- tındaki sığınağına geri dönüyor. Ancak müşterilerden biri birgün Bart'ı tuzağa düşürür. Danny ise çatışmadan sonra Sam ve üvey kızı Victoria'nın konuğu olur. Danny, Barts'sız bir boşluğun içindedir. Sam ve Victoria, Dan- ny'ye sevginin ne olduğunu öğ- retirler. Külriir Senisi - Can Yayınlan'nın Cela Üster editörlüğünde başlattığı 'Can Cep Dizisi' eskiçağ edebiyatından, 19. yüzyıl ve modern klasiklerden, gü- numüz Türk ve dünya edebiyatından ki- taplan buluşturmaya devam ediyor. Bu dizı kapsa- mında yayım- lanan ilk on ki tap arasında' 1900'lerin ba- şında bir Istan- bul öyküsü olan Ahmet Rasim ın 'Güzel Eleni'si, Ferit Ed- gü'nün altmış çok kısa kısa öyküsünden oluşan 'Binbir Hece'si, Richard F. Burton'ın 'Binbir Gece Masalla- n'ndan bir hayvan öyküleri seçkisi, Fla- ubert'in 'Uç Öyküsü'nün ilki Saf Bir Yürek'. Go- gol'ün 'Neva Caddesi',Dos- itoyevsld'nin gerçekbırolay- dan yola çıkan ama tümüyle düşsel boyutla- ra varan öyküsü 'Uysal Kız', Yaroslav Haşek'in militarizm ve bürokrasi karşı- tı başyapıtından bir bölümün yer aldığı 'Aslan Asker Şvayk', Franz Kafka'nın incelikli mizah duyarlüıgını en iyi yan- sıtan 'Bir Köpeğin Araştırmalan' ad- lı uzun öyküsü. Latin Amerika edebiya- tınm ustalanndan Carlos Fueutes'in 'Aura'sı, Antonio Tabucchi'nın Porte- kizli usta şair Pessoa'nın bir çeşit düşsel yaşamöyküsünü anlattığı Fernando Pes- soa'nın Son Üç Günü' yer ahyor Can Cep dizisinin tasanmı Erkal Ya- vi tarafından gerçekleştirüdi. Karabük'te Şenlik vardı Haziran'ın 'Artist'i KADtR İNCESU Kültür etkinliklerini Karabük Kültür ve Sa- nat Derneği'nin dü- zenledıği 1. Uluslara- rası Karabük Kültür Sanat ve Sanayi Fes- tivaU9-10-ll-12Ha- ziran tarihlerinde ger- çekleştirildi. Her ak- şam bir konserin veril- diği kentte halk kültür etkinlikJerine de yo- ğun ilgi gösterdi. Ka- rabük Kültür ve Sanat Deraeği başkanı Halil Nihat Yüdız amaçla- nnı "Karabük'ün adının bir duyulma- sını sağlamak, Kara- bük kent kültürünü oluşturmak" şeklin- de açıkladı. Festivalin ilk panelinde Yetkin Aröz, H. Avni Cino- zoğlu, Hüseyin Öz- meni İsmail Arslan 'Bizim Köy'ün yazan Mahmut Makal'ı ve Köy Enstitüleri'nı an- lattılar. Festivalin ikin- ci gününde ise Yetkin Aröz'ün yönettiği Feyza Hepçilingirler, Güngör Gençay ve Aydın Ilgaz'ın katıl- dıklan panelde, Feyza Hepçilingirler "Türk- çe olmazsa bırakın edebiyatı Türkiye yok... Bizi bir arada rutan dilimiz." derken şair Güngör Gençay şürin estetik yönlerini ele alarak açıklık ve anlaşılırhk sorununu gündeme getirdi. Ay- dın Ilgaz ise Rıfat Il- gaz'ın 'Sınıf adlı şiir kitabı ile başlayıp 'Hababam Sınıfı' ile süren serüvenini anlat- tı Karabüklülere. Fes- tivalin son günü dü- zenlenen şiir dinleti- sinde de Halil Nihat Yıldız, Hüseyin Öz- men, Gülderen Can- yurt, Se\iın Yazar, İs- mail Arslan, Hüseyin Avni Cinozoğlu ve Tahsin Şentürk şiirle- rım okudular. Kültür Servisi- Galeri Artist'in de bağh olduğu Artist Endüstrisi ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şirketi tara- fmdan çıkanlan Artist'in Haziran sayısı, çeşitli tür- den yazılarla sa- natsever okurlara seslenen yayınlar- danbiri. Genel yayın yö- netmenliğini eleş- tirmen Kaya Özsezgin'in yaptığı aylık derginin bu sayısında da, ül- kemizden ve dünyadan plastik sa- natlar haberleri, eleştiri ve incele- me yazüan, çe\iri yazılar yer alı- yor. İsmail Tunalı, derginin bu sayı- sında 'sanatta kalıcüık var mıdır ?' sorusunu sorarak düşünce insan- lannın görüşleri ve yapıt örnekle- riyle konuya yaklaşıyor. Jean - Michel Charbonni- er'nin 'Küçük Parmesan olarak ta- nınan Francesco Mazzola'nın (1503 - 1540) şanatını incelediği yazısını Kaya Özsezgin çevirmiş. Yazının başlığıysa 'Parmesan'ın sanatında güzel kavramı ve ınsan- dışı değerler'. Dergide yer alan yazılardan biri, 'yakın zamanda gerçekleştirilen Art Brns- sells/Brüksel Sa- nat Fuan üzerine bir izlenim ve in- celeme yazısı. Sa- natçıÖzdemirAl- tan okurlar için Yeditepe Üniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrenci Sergisini değer- lendirirken; son aylarda sıkça gün- deme gelen Fikret Mualla, 'So- ğuk Savaşın Fikret Mualla'sı' baş- lıklı, A. Celal Binzet imzalı yazı- da ele alınıyor. 'Sinemadaki Art'istler' adlı ya- zıda, yedinci sanatın beyazperdeye ressam yaşamlannı taşıdığı filmler inceleniyor. Gülgün Başanr, 'An- lam Yoğunlaştıncı Sarkis" başlı- ğı altında sanatçıyı değerlendiri- yor. 'İstanbul'lu Olmak', 'Kutsal Ayna /Sırlı Yüzey: Gündüz Ka- nıl', 'Ünlü Fotoğrafçı Annie Le- ibovitz'in Etkileyici 'persona'la- rı\ 'Günther Uecker lstan- bul'da' dergide yer alan diğer ya- zılann başlıklanndan bazılan. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Her Şeye Rağmen önceki gün bir dostu daha uğurladık alkışiarla. Sa- nat dünyamızdan bir yıldız daha kaydı... Mehmet Ulusoy. dünya tiyatro tarihinde iz bırakmış nadir yö- netmenlerimizden biriydi. Kendi kültürü ile evrenseli buluşturabilmiş bir usta... Tıpkı, geçenlerde yitirdiği- miz bir başka usta, Ömer Kavur gibi... Onlan unut- mayacağız. Ve, onlann yaptığı gibi dur durak bilme- den çalışacağız; güzeli, daha güzeli yakalayabilmek adına... Perde hiç kapanmasın diye... Sanınm, onlar için yapabileceğimiz en güzel şey bu... The show must go on.''; yani, 'Gösteri sünveli'... her şeye rağ- men... Sanatçıyı yaşarken onurlandırmak, gelişmiş top- lumlara özgü bir davranıştır. Bizde bu iş, genellikle memumun arkasından yapılırdı. Son zamanlarda sah- ne sanatlanmızın, gösteri dünyamızın ustalannı yaşar- ken onurlandırmak adına düzenlenen gecelerin, tö- renlerin art arda gelmesi kıvanç verid. Ortıan Boran, Halit Kıvanç ve Erol Günaydın adına düzenlenen et- kinliklerin hiçbirine katılamadım ne yazık kı. Anadolu kentlerinden kopup gelemedim. Ama, Istanbul Bü- yükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın yaşayan ve artık yaşamayan ustalannı, emektarlannı anmak için düzenlediği geceyi, Adana Altın Koza Festivali'nin onur ödülleri gecesinı izleyebıldim. O küçücük anı heykelciklerini ellerine alan büyük sanatçılar, nasıl da duygulanıyor. Unutulmadığını görmekten daha bü- yük armağan olabilir mı, sanatçı için?.. Adana'dan söz açılmışken, Altın Koza Festivali'ni yeniden başlatan Adana Büyükşehır Belediye Baş- kanı Aytaç Durak ı ve festivalin başan ile gerçekleş- mesinde büyuk emeklen olan başta Genel Koordina- tör Fevzi Acevrt ve sinema etkinlikleri koordinatörü Kadir Beycioğlu olmak üzere tüm ekibı kutlamak is- terim. Umanm, önümüzdekı yıllarda, düzgün bir or- ganizasyon gerçekleştirmekle yetinmez, festivale öz- gün bir kimlik kazandırma yolunda adımlar atarlar. Nice kültür adamı yetiştirmiş Adana kenti bunu çok- tan hak ediyor. önümüzdeki eylül ayında 42. yaşına basacak olan Antalya Altın Portakal Film Festivali de bir köklü bir değişimi gerçekleştirmenin eşiğinde. Antalya Beledi- yesi'ni, festivali AKSAV ve TÜRSAK işbirliği ile düzen- leme ve uluslararası boyuta taşıma kararlanndan ötü- rü kutlamak isterim. Artık, Antalya'nın da, Istanbul Film Festivali gibi, sinemamızı dünya ile buluşturma şansı doğuyor. Yazla birlikte festival mevsimi de başladı. Gün geç- miyor ki, yeni bir festival başlamasın. Bu sürece ka- nnca karannca bizim de katkımız oluyor. Bu yüzden, festıvallerin sevaplan kadar günahlanndan da bahset- mek boynumuzun borcu. Hele, Vatan'da Mustafa Mutiu'nun art arda gelen festival yazılanndan sonra. Mutlu'nun festivallere ilişkin toptancı yaklaşımını ve 'festivalenflasyonu' kavramını benimsememekle bir- likte, bazı eleştirilerine yürekten katıldığımı belirtmek isterim. önce, katılmadığım noktaya ilişkin düşüncemi söy- leyeyim. Festivaller, kentleri dünya kültüıieri ile kay- naştıran, kent halkının sanat yoksunluğunu kısa sü- reliğine de olsa gideren, var olanla yetinmeyip, çıta- yı her yıl daha yükseğe koyan, o kentin yaratıcı po- tansiyelinin dışa vurulmasına ve geliştirilmesine ola- nak sağlayan etkinliklerdir. Ve, yapıldıklan kente ev- rensel bir kimlik kazandımnayı başaranlann sayısı da oldukça fazladır. Peki, diyeceksiniz ki, bizim festival- lerimizin hangisi bu özelliklere sahip? O zaman, tü- münü karalamak yerine, elmalarla armutlan ayırmak- ta yarar yok mu? Mustafa Mutlu'nun eleştirdiği noktalar içinde katıl- dıklanm da var demiştim. Örneğin, 'kaynak savur- ganlığı'. Gerçekten de festivallerin önemli bir bölü- mü şişirilmiş bütçelerle düzenlenen panayır eğlence- lerinin ötesine geçemiyor. Bunlara aynlan kaynakla- ra -ister özel kesimden, ister kamu kaynaklanndan olsun- yazık oluyor elbette. Tabii toplumsal sorum- luluk yerine oy kaygısı ile hareket eden, halkını bir- kaç 'star'la buluşturunca görevini yerine getirdiğini sanan yerel yöneticilere laf anlatmak kolay değil. Biz gene de, dilimiz döndüğünce onlara sorumluluklan- nı hatıriatmaya devam ediyoruz. Aynı şey, rock yıl- dızlanndan başkasına destek vermeyi gereksiz ad- deden özel kesim için de geçerii. Bu yüzden, Pera Müzesi'ni açan Inan Kıraç Vakfı'na, 'Istanbul Kukla Festivali', 'MozartGünleri, Kahyaltıda Caz' gibi etkin- likleri gerçekleştiren Cengiz Özek ve Hakan Erdo- ğan'ın ve bu etkinliklerin sponsorluğunu üstlenen Ulker'in çabalannı önemsiyoruz. Istanbul'da, festi- valsız gün geçmiyor. Tünel Sokak Festivali, Cihangir Şenliği gibi yerel etkinliklerin ve fazlasıyla reklam ko- kan rock festivallerinin ardından şimdi sıra Istanbul Müzik Festivali'nde. Evet, gösteri devam ediyor. Her şeye rağmen... vecdisayarlyahoo.com MÜZİK FESTÎVALFNDE BUGÜN • AYA İRİNİ MÜZESİ'nde 20.00'de UBS Verbier Festivali Oda Orkestrası konseri (0 212 334 07 00) BUGÜN • BABYLONda 23.00'te Armenian Nav> Band konseri. (0 212 292 73 68) • AKBANK KÜLTÜR SAıNAT MERKEZİ'nde 19.00'da Evin Dyasoğlu'ndan 'Teodora'run Düşmanlan' adlı yeni kitabı üzerine söyleşi. (0 2112 252 35 00) • CEMAL REŞİT REY'de 'Doğu'nun Iştarlan Kapımızda' adlı festival kapsamında 14.00'te 'İki Kadın İki Miras-Furug Ferruhzad, Oum Kultum" konulu, Meryem Horasani ile Wangdy El-Hakim'ın katılacağı söyleşi, 17.00'de 'film gösterimi' ve 21.00'de Sussan Deyhim'den kapanış konseri. (0 0 212 232 98 30) • BEYOĞLU SİNEMASInda Siyad'ın Seçtikleri '05' kapsamında 12.15'te Ömer Kavur'un 'Gizü Yüz' ve 14.30, 16.45, 19.00, 21.15'te 'Dönüş' adlı filmlerin gösterimi. (0 212 251 32 40) • OSMANLI BANKASI SİNEMASInda 19.30'da 'Fudo: Yeni Nesil'. (0 212 334 22 70) • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 18.00'de Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nden 'Köpek Kadın Erkek' adlı oyun • TAKSİM SAHNESİ'nde 20,30'da Çıplak Ayaklar Kumpanyası'ndan 'Kelimeler V adlı gösteri (0 2 U 249 69 44) ö ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle