Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2005 ÇARŞAMBA
8 HABERLERIN DEVAMI
TUftKIYE
Istanbul
Edirne
Kocaeli
Çanakkale
Izmır
Manısa
Aydın
Denizli
PB
PB
PB
PB
B
B
B
B
24
19
22
24
25
25
22
Sinop
Samsun
Trabzon
Giresur
Ankara
Eskişel-
Konya
Sıvas
Zonguldak PB 16 Antalye
PB 14 Adana Y 21
Y 14
Y 13
Y 12
PB 16
PB 17
PB 14
Y 10
PB 23 Kars
Mersin
Diyarbakır
Şanhurfa
Mardin
Siirt
Hakkâri
Van
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
20
15
15
13
15
10
11
Y 10
Yurdun dogu kesımlerı
parçalı ve çok bulutlu, Or-
ta ve Doğu Karadenız, Iç
Anadolu'nun doğusu, Do-
gu Akdenız'ın doğusu ıle
Doğu ve Guneydoğu Ana-
dolu bolgelen yağışlı geçe-
cek Hava sıcaklıgı yurdun
kuzeybatı ve kuzeydoğu
kesımlerınde bıraz artacak,
Guneydoğu Anadolu'nun
batısında hıssedılır derece-
de olmak uzere guney ke
sımlerde azalacak
MERKEZLER
Oslo
Helsinkı
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Parıs
Bonn
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
15
12
17
15
16
14
19
18
Münıh Y 18 Zürıh
Beriin
Budapeşte
Madrıd
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atına
Y
Y
B
Y
Y
Y
B
B
21
20
26
17
24
24
23
23
Y 18
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bışkek
Tifhs
Kahıre
Sam
B
Y
Y
Y
PB
Y
Y
B
Y
16
32
22
29
21
29
20
28
1R
Parçalı bulutlu Sıslı (£22- Bjll)tlu
^ Çok bulutlu • Yağmurlu Karlı Sulu kar , Gok gurultulü
G U N C E L CİJNEYT ARCAYİJKEK
H Baştarafı 1. Sayfada
nı anımsayan yok. Bay Arırlç, "Ben Meclis'im, di-
lediğimi yapanm" noktasırla nasıl geldi? Yüksek
Mahkeme Başkanı Mustafa Bumin, yasama er-
kine saldırı niteliğinde bir ş^yler mi söyledi? Yooo!
öyleyse Bay Arınç'ı birdert kükremeye yönelten
nedir?
Tartışmanın içeriği ne M^clis'in görevlerini yad-
sımak, ne Meclis'i şamar oğlanına çevirmek, ne şu
ne bu. Tartışmayı katıldığı birTV'de bir soru baş-
lattı. Çoğu kimsenin hiç aKlımdan çıkmıyor dedi-
ği, anlaşılan Arınç'ın da âklından çıkaramadığı
cinsten bir konu; türban sörunu!
Bumin'in Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin
de "türbanın" kamusal alanda giyilmesine izin ver-
mediğini, artık yasa çıkarılgtrak bu kararı yok say-
manın olanağının kalmadığ|nı söylemesinden son-
ra Arınç, açtı ağzını yumdU gözünü ve...
• ••
"Ben Meclis'im" başlığı alltında söylemediği kal-
madı. Tepkilerden sonra ti[ırbanı tartışma alanın-
dan çıkarabilmek için Medjis'in yüceliğini savun-
maya girişti. Bay Arınç'ın a$ıl ve tek amacı da unu-
tuldu. Sanki yasama yetkjsini almaya çalışanlar
varmış gibi Meclis'i savunıtnaya girişti.
Acaba Arınç, Meclis'in rterşeyi yapabileceğini,
öyle ki rejimi tepetaklak etUirecek yaptırımlara gü-
cü yettiğini savunurken birfcamanlartek başına ik-
tidarda olan Demokrat Partji'nin Başbakanı Adnan
Menderes'in tarihe geçeri bir sözünün etkisinde
mi kaldı?
Niçin mi? Menderes'te, DP çoğunluğunu TBMM
sayan bir mantık egemengi. Olaylarla DP çoğun-
luğu arasına sıkıştığı, istifftya zorlandığı bir gün,
Meclis grubuna "Siz istersçniz hilafeti de getirebi-
lirsiniz" diye seslenmişti d£!
•••
Bay Arınç, son günlerdelinanılması güç birgra-
fik çiziyor. Hukuksal saptalmalardan yola çıkarak
tahammül edemediği türban yasağını birden tar-
tışılır duruma getiren kendisi değil sanki; "türban
konusunun yerli yersiz gürideme getirilmemesini"
istiyor. lyi mi?
llim adamları, anayasa hgkukçuları Arınç'ın söz-
lerindeki demokratik anlayış noksanlığına tepki
verirken; CHP lideri Deniz Baykal'ın bir cümlesi
hayli ilginç. "Türkiye'de" diyor Baykal, "sorunlar
tartışılabilir. Ancakbu sorurlardanyola çıkarak 'tat-
minsizlikleri aşmak için reıim değişiklikleri' öner-
meye kalkışmak.. daha büyük sıkıntılara yol açar".
Ortada bir sorun var; ikiidarın bir türlü çözüm-
leyemediği, çözüm umuc)u azaldıkça daha çok
hırçınlaştığı türban sorunı.
Baykal, bu durumun kimılerinde "tatminsizlikler"
yarattığını mı söylemeye çalışıyor? Tatminsizlikle-
rin rejim değişikliği önerilerine kadar uzanarak teh-
likeleri, çok büyük tehditleri davet ettiğinin altını
çizerken işaret parmağı, kitai -örneğin Arınç'ı mı?-
gösteriyor?
Şeffaf olalım efendim, şeffaf.
SÖYLEŞİ AÎTİLÂİLHAN
"...'Dili Bir Çıkmaza
Saplamışızdır'..."
B Baştarafı Arka Sayfada
"...Batı ülkeleri, Fransa, Italya ve Ispanya, nasıl
millet diline geçerken, Yunanca/Latince kökenli
birçok kelime, hatta kumlı aldılar kullandılarsa;
Türkler de, Selçuklu/Osmanlı ümmet sentezin-
den, millet sentezine geçerken, dillerinde elbette
Farsça/Arapça kelimeler bulunacaktır; ve bunda
yadırganacak şey yok; ya da asıl yadırganması
gereken, özleştirme adı altında dilin budanıp ku-
şa çevrilmesi: Zira böyle yetiştirilen genç kuşak-
ların, ecdadın dilini anlaması imkânsızdır; bu da,
kendi kurdukları (Selçuklu/Osmanlı) medeniyet
sentezinden kopmalarına, boşlukta kalmalarına
yol açar!.."
Hayret -biraz da dehşetlâ- dinliyordum; elimde ol-
maksızın, belki de onu 'ms
sözünü keserek sordum:
dara etmek' maksadıyla,
-...Peki, şimdi siz Fran-
sızca'daki Yunan/Latin kökenli kelimeleri atsanız,
neolur?"; cevabı unutulurgibi değildir: "-... Atama-
yız, çünkü geriye kalsa kalsa, yüz, bilemedin iki
yüz kelime kalır. O da konuşmaya yetmez." Dö-
nem, Cumhurbaşkanlığı sanat danışmanı Nurullah
Bey'in (Ataç) 'alenen ve r$smen' '-Yunanca ve La-
tinceye geçmeliyiz, onlar gibi olmalıyız, onlara
benzemeliyiz!' dedigi dönem; bunu söylediğim za-
man, Prof. Carlier'den alcjığım cevabı, tahmin ede-
bilirsiniz: "-... Biz bunu sömürgelerde uyguladık:
Kimliklerini, kişiliklerini yitirdiler!")
Dilin saplandığı çıkmaz...
... Yurda döner dönmez, ilk işim, Gâzi'nin Dil Dev-
rimi serüvenine dalmak oltiu; bu hususta, başvuru-
lacak en güvenli kapı, TDK değil, başından itibaren
Dil Devrimi içinde olmasına rağmen, sürekli 'kaydı
itirâzileri' olan, Fâlih Rıfkı (Atay) Bey'di. 'Çankaya'da
dil bahsini okurken, sırtımçlan nasıl biryük kalktığını,
anlatamam; çünkü ne diyoVdu bakın:
"...bir akşam Atatürk, sofra bittikten sonra, be-
nim yanı başındaki iskemleye oturmamı emretti:
'...Dili bir çıkmaza saplamışızdır' dedi; sonra, '-...
Bırakırlar mı dili bu çıkmazda? Hayır! Ama ben de
bu işi başkalarma bırakmam. Çıkmazdan biz kur-
taracağız...' dedi..." (bk^ Çankaya, Cilt II, s.452,
Dünya Yayınları) ı
Gâzi'nin en büyük taraflarından biri, çıkmaza gir-
miş işlerde ısrarlı olmayışıdır; çünkü, 'Dil Devrimi'
tam anlamıyla arapsaçına dönmüş; onun deyimiyle
'bir çıkmaza saplanmış'tı. Fâlih Rıfkı Bey (Atay),
işin nereye vardığını göste|rmek için ilginç bir hâtıra-
sını naklediyor:
"...dağıldıktan sonra, dostum Abdülkadir yanı-
ma geldi; kendisi bir defa demişti ki: "...ben Asya
Türklerinin çoğunun lerçelerini biliyorum. Sizin
ve Yakup Kadri'lerin lehçesini de anlıyorum. Be-
nim aklımın ermediği bir lehçe varsa, o da Türk
Dil Kurumu'nun lehçesi.h." (a.g.e., s.854)
Günümüzde, Gâzi'nin 'Nutku'nu bile, okuyup an-
layamayan gençler varsa
fetidir...
işte bu, o lehçenin mâri-
Basın Özgürlüğü Günü'nde, siyasiler bir kez daha basına darbe vuran girişimlerden kaçınmaya davet edildi
Gazetecîlik baskı altındaHaber Merkezi - Gazetecilik örgütleri, 3 Ma-
yıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde, mesle-
ğin her yandan saldın altında olduğuna dikkat
çekerekTürkiye'deki yetkilileri, basın özgürlü-
ğüne darbe vuran girişimlerden kaçınmaya ve
mevcut engelleri kaldırmaya çağırdı.
Aralarında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazete-
ciler Derneği, Ekonomi Muhabîrleri Derneği,
Türkiye Spor Yazarları Derneği ile Haber-
Sen'in de bulunduğu Gazeteci Örgütleri Plat-
formu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü
nedeniyle ortak yazılı açıklama yaptı. Açıkla-
mada, yeni TCY'nin değiştirilmeden yürürlü-
ğe girmesiyle sansür ve otosansür günlerinin
başlayacağı belirtilerek haber, yorum ve kari-
katürlerinden dolayı gazeteciler hakkında dava
açılması, eleştiri hakkına tahammülsüzlük ola-
rak değerlendirildi.
Toplumsal olaylar sırasında atılan sloganlan
yayımlayan gazete hakkında dava açılmasının
ifade ve basın özgürlüğüne müdahale olduğu-
na dikkat çekilen açıklamada, "Bu davanın gö-
rüldüğü tam da bugün 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Günü'nde hâlâ mahkemelerimiz-
• Gazeteci Örgütleri Platformu'nca yapılan ortak açıklamada yeni
TCY'nin değiştirilmeden yürürlüğe girmesiyle sansür ve otosansür
günlerinin başlayacağı belirtilerek haber, yorum ve karikatürlerinden
dolayı gazeteciler hakkında dava açılması, eleştiri hakkma
tahammülsüzlük olarak değerlendirildi.
de yargılanan gazetecilcrin olması Türkiye
için utanç verici bir manzaradır" denildi. Ge-
çen yılın dünyada en çok gazeteci öldürülen dö-
nem olduğu vurgulanan açıklamada, lrak'ta
ABD güçlerinin doğrudan hedef alarak öldür-
düğü gazetecilerin dosyalarının ciddi soruştur-
malar yapılmadan kapatılması da protesto edil-
di. Açıklamayaşöyledevamedildi:"Dünyanın
pek çok yerinin bir yangın alanına döndüğü
günümüzde, bütün meslektaşlarınıızı her
türlü şiddete karşı çıkarak barış, demokra-
si ve insan hakları için çalışmaya çağırıyoruz.
Mesleğin elik ilkelerine uymanın, ırkçı ve şo-
ven bir dil kullanınıından kaçınınanın bugün
her zamankinden çok daha önenıli olduğu-
nu anınısatmak istiyoruz."
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi de ya-
yımladığı mesajda şunları kaydetti:
"Birleşmiş Milletler'in (BM) 3 Mayıs'ı
'Dünya Basın Özgürlüğü Günü' olarak kabul
etmesinin 15"inci \ ılında itiıaf etmek zorun-
dayız ki; tam 'Türkiye'de iletişim özgürlüğü
çağdaş demokrasilerin normlarını yakalamak
üzere' diyerek duyduğumuz sevincin ömrü
çok kısa oldu. Çünkü bize bu sevinci yaşa-
tan ve bugünkü iktidar döneminde çıkarıla-
rak yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanu-
nıı'nun henüz dunıanı üstündeyken aynı ik-
tidarın çıkardığı yeniTCY, 2.5 ay önce ver-
diklerini geri almakla kalmadı, özgürlükle-
rimizi daha da kısıtladı. Gazetecilere sade-
ce görevlerini yapnıalarıyla ilgili suçlardan
dolayı uzun süreli hapis cezaları verilmesi-
ni kabul etti. Bu arada, örneğin halkı bilgi-
lendirme hakkımızı kullanılmaz hale getir-
di. Şu anda yeni bir bekleme dönemi içinde-
yiz. Siyasi iktidarın, TCY'nin koyduğu an-
tidemokratik hükümleri temizleyeceğini
umuyoruz. Umudumuz gerçekleşmezse de
sonucun değişmeyeceğini, yani özgürlüğü-
müzü yine de alacağımızı ama bunun her-
kese biraz pahalıya patlayacağını belirtmek
zorundayız."
Gazetecilik örgütlerinin aksine Devlet Ba-
kanı Beşir Atalay yayımladığı mesajda olum-
lu tablo çizdi. Mesajında Türkiye'nin bu yıl 3
Mayıs'a, özgürlüklerin muhtevasını genişlete-
rek, demokratikleştirmenin getirdiği farklı bir
anlayışla girdiğini savundu. Atalay mesajını
şöyle sürdürdü: "Bu çağdaş anlayışa uygun
olarak hukuki üstyapımızı yenileme çalış-
malarımız sonucunda, basın özgürlüğü ko-
nusu ülkemizde bir sorun alanı olmaktan
çıkmaya başlamıştır. İletişim alanındaki te-
mel kanunumuz olan Basın Kanunu'nu de-
mokratik bir süreçte yeniledik. Artık, Basın
Kanunu'na atıf yaparak hukuki bir olum-
suzluğa işaret edilmemesi, yeni kanunun ül-
kemizin ihtiyaçlarını karşılamada mükem-
mel kalitede bir işlev gördüğünü ortaya koy-
maktadır."
Ince, genel kurulda 'RecepAğa Yasası
y
deyince tartışmalaryaşandı
CHP'denTÜBİTAK engellemesi
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - TÜBİ-
TAK'ta AKP kadrolaş-
masına ilişkin yasa öneri-
si görüşmeleri CHP'nin
yoğun engellemesine ta-
kıldı. TBMM Genel Ku-
rulu'ndaki görüşmeler sı-
rasında Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın bi-
lim kuruluna atama yet-
kisini eleştiren CHP Ya-
lova Milletvekili Muhar-
rem lnce, "Bu yasa, Re-
cep Ağa yasası değil mi"
deyince tartışmalar ya-
şandı. Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, "si-
yasetin bilime müdaha-
le edeceği, siyasi nitelik-
li kişilerin bilim kuru-
luna atanacağı yolun-
daki iddiaların asılsız
olduğunu" söyledi.
TBMM Genel Kuru-
lu'nda dün AKP Grup
Başkanvekili Salih Ka-
pusuz ile Ankara Millet-
vekili Reha
Denemeç'in
yasa önerisi-
nin maddeleri
üzerinde gö-
rüşmelere de-
vam edildi.
Öneride, Tür-
kiye Bilimsel
ve Teknik
Araştırma
Kurumu"nun
adı "Türkiye
Bilimsel ve
Teknoloji
Araştırma
Kurumu"
olarak değiş-
tirilmesi ön-
görülüyor. Bilim kurulu-
nun, 14 üye ve başkan-
dan oluşması ve bu üye-
lerin 3'ünü başbakanın
belirlemesi de hükme
bağlanıyor.
CHP Grup Başkanve-
kili HalukKoç, "Başba-
kanın hangi kriterlere
göre bilim kurulu üye-
lerini atayacağını ve bu
atamayı yaparken bi-
lim alanındaki en bü-
yük suç olan intihal sıı-
çıınu işlediği iddia edi-
len müsteşarı Ömer
Dinçer'e danışıp danış-
mayacağım" sordu.
Koç, "Lütfen TİJBt-
TAK'ı rahat bırakın,
bilinıle uğraşmayın,
Türkiye'nin geleceğini
karartmayın" dedi.
CHP Ankara Milletveki-
li Yakup Kepenek de bu
öneriyle TÜBlTAK'ın
yok edilmek istendiğini
söyledi. Önerinin hiçbir
bilimsel niteliğinin bu-
• CHP'li Koç,
hükümetin
TÜBİTAK'ı
rahat bırakması
gerektiğini
belirterek
"Türkiye'nin
geleceğini
karartmayın"
dedi. Kepenek
ise TÜBlTAK'ın
yok edilmek
istendiğini
söyledi.
lunmadığını vurgulayan
Kepenek, yasalaşmasıy-
la Türkiye'deki bilimsel
ve teknolojik gelişmenin
büyük bir darbe yiyece-
ğine dikkat çekti.
CHP'li Muharrem ln-
ce, başbakanın bilim ku-
ruluna atama yetkisini
eleştirirken "Recep Ağa
yasası değil mi bu yasa"
deyince AKP'liler kendi-
sine tepki gösterdi. Bir-
leşimi yöneten TBMM
Başkanvekili Nevzat
Pakdil, "Bir başbakan
hakkında daha dikkat-
li üslup kullanın.Atama
yetkisi olan başka kişi-
ler de var. Bu sözleriniz
nerelere kadar varır"
diyerek lnce'yi uyardı.
Jnce ise "Tek belirleyici
olan her yerde bu man-
tık geçerlidir" karşılığı-
nı verdi. lnce sözlerini
"Incirlik ABD'de, nıilli
eğitinı bakanın akraba-
larında, lııri/ııı Bakanı
uykuda,Mali-
ye Bakanı af
peşinde, ban-
kalar Albara-
ka'da, seçim
ufukta" diye
sürdürünce
Pakdil bir kez
daha kendisini
uyardı. lnce,
"kimseye ha-
karet etmedi-
ğini, şiirsel bir
üslupla eleşti-
rilerini dile
getirdiğini"
söyledi.
AKP Grup
Başkanvekili
Eyüp Fatsa sataşma ge-
rekçesiyle söz aldı. Fat-
sa, " 'Recep Ağa' ifade-
si dil sürçmesi değilse,
saygısızlıktır. Bu sözü
geri iade ediyorum" de-
di. lnce de yeniden söz
alarak AKP'lilere "De-
nıirel başbakanken
'Kırkpınar Ağası' olma-
dı mı? Sayın başbakan
parayı ben veriyorum,
düdüğü ben çalanm de-
miyor mu? Niye alını-
yorsunuz" diye seslendi.
Devlet Bakanı ve Baş-
bakan Yardımcısı Meh-
met Ali Şahin ise TÜBİ-
TAK Bilim Kurulu üye-
leriyle ilgili olarak
"usulsüzlük yaptıkla-
rı" savıyladavaaçıldığı-
nı belirterek "Bu sorunu
çözmek için önümüzde-
ki günlerde bir tasarıyı
huzurunuza getirece-
ğiz" dedi. Görüşmeler
sırasında tasarının 6 mad-
desi kabul edilebildi.
İGC üyeleriAtatürkAnıtı'naçelenkkoydular. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN)
'Habersizbırakmak'suç
lZMİR(CumhuriyetEge Bürosu)
-Izmir'deCumhunyetAlanı'ndakı Ata-
türk Anıtı önünde bir araya gelen tzmir
Gazeteciler Cemiyeti (İGC) üyeleri ve
gazeteciler, sansürle halkın haber al-
masının engellenmesinin anayasal suç
olduğunu vurguladılar.
Anıta çelenk koyan İGC Başkanı
ErolAkıncılar, demokrasiyi ıçine sin-
diremeyen çevrelerın basının özgür ol-
masından endişe duyduklarını söyledi.
Siyasi gücün basın özgürlüğünü en-
gelleyen tutum içine girdiğini belirten
Akıncılar, "Bunun en son örneği
TCY'de basını ilgilendiren madde-
lerde yapılan değişikliklerdir.
TCY'nin bugünkü şekliyle yürürlü-
ğe girmesi halinde tünı dünyada ba-
sına sansür uygulayan Türkiye ima-
jının doğmasma ve basın özgürlü-
ğünün ortadan kalkmasına neden
olacaktır" dedi.
HOTEL MAUİ DENİZ
TÜRKİYE'NİN CENNET KÖŞESİ,
MAVİ BAYRAK ÖDÜLLÜ,
MARMARİS TURUNÇ KOYUNDA DENİZE SIFIR,
YÜZME HAVUZU, HAVUZ BAR, SNACK BAR,
SABAH, AKŞAM ZENGİN AÇIK BÜFE ODALAR-
DA; MÜSTAKİL ELEKTRİKLİ ŞOFBEN,
KLİMA, MÜZİK, TELEFON, TV, SAÇ KURUTMA.
0-2 YAŞ ÜCRETSİZ
AYNI ODADA ÜÇÜNCÜ KİŞİ % 50 İNDİRİMLİ
Yarım pansiyon Mayıs-Eklm Hazlran-Eylil Temrmc flgustos
BımgalOV 30.00 YTL+KDV 40.00 YTl+KDV 50.00 YTL+KDV
Otel OdSSI 40.00 YTl+KDV 55.00 YTL+KDV 70.00 YTL+KDV
KAMPANYA (01-16 Tnranıs)
7 gece kal 6 gace öde
REZERVASYON
Tel: 0 252 476 71 80-91 www.hotelmavldenlz.cam
Faks: 0 252 476 70 07 lnfo®hotelfliavldenlz.com
Kadın gazeteciler
AFP'deücret
protestosu
Dış Haberler Servisi -
Fransız Haber Ajansı'nda
(AFP) çahşan 200'den
fazla kadın gazeteci, er-
kek meslektaşlanna oran-
la daha az ücret aldıklan
ve kendilerine daha az ka-
nyer fırsatı sağlandığını
belirten bir dilekçeye im-
za atarak AFP yönetimini
protesto etti.
Protesto eylemi yine
AFP tarafından haber ya-
pılarak dün ajansın dün-
yadaki tüm abonelerine
duyuruldu. Haberde di-
lekçeye 81 erkek gazete-
cinin de imza atarak des-
tek verdiği açıklandı.
Sınır Tanımayan Cazetecller Örgütü
'Türkiye'de
basın, Ruanda
kadar özgür'
Dış Haberler Servisi- Dünya Basın Öz-
gürlüğü Günü'nde, Paris merkezli Sınır Ta-
nımayan Gazeteciler Örgütü ve Gazetecile-
ri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından ha-
zırlanan iki ayrı rapor, gazetecilerin karşı-
laştıkları tehlikelerin 2004 yılında artarak
devam ettiğini ve basın özgürlüğünün zor
bir süreçten geçtiğini ortaya koydu. Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün rapo-
ruyla birlikte yayımlanan basın özgürlüğü
sıralamasında ise Türkiye yine alt sıralarda
yer aldı. 167 ülke arasında yapılan değer-
lendirmede, Türkiye 113'üncülüğü Ruan-
da'yla paylaştı. Sıralamada ilk üç sırayı
Danimarka, Finlandiya ve Izlanda alırken
Myanmar, Küba ve Kuzey Kore son üç sı-
rada kalan ülkeler oldu. Örgüt, değerlen-
dirmeyi gazetecilere yapılan doğrudan sal-
dınlar, sansür ve soruşturma gibi unsurları
göz önüne alarak yapıyor. Listenin oluştu-
rulmasında sadece devlet politikaları değil
ordu ve yasadışı örgütlerin baskısı da hesa-
ba katılıyor. Örgüt, Türkiye'de hükümetin
reform yasalarını Meclis'ten geçirme ko-
nusunda önenıli ilerlemeler kaydettiğini
belirtti. Ancak buna rağmen, medyanın
gazetecilerin hapsedilmesi ve ağır para ce-
zalarına çarptırılmasına karar veren mah-
kemelerin kurbanı olduğu savunuldu. Bu
cezaların, gazetecileri ordunun rolü ve ül-
kedeki Kürt azınlıklar gibi hassas konular-
da rutin bir otosansür uygulamaya zorladı-
ğı iddia edildi. RTÜK tarafından, radyo ve
TV kanallarına sansür uygulandığı ve
Kürt yanlısı gazetecilerin hâlâ yoğun bir
şekilde taciz edildikleri belirtildi. Rapor-
da, Türkiye'de 2004 yılında 1 gazetecinin
hapiste olduğu, 39 gazetecinin tutuklandı-
ğı, 14'üne saldırıldığı ve 5 medya kurulu-
şunun sansüre uğradığı yer aldı.
53 gazeteci öldürüldü
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü rapo-
runda dünya genelinde 53 gazetecinin gö-
rev başında uğradığı saldınlar sonucu öl-
düğünü, 107 gazetecinin de mahkûm ol-
duğunu açıkladı. Rapora göre, geçen yıl
gazetecilerin en çok yaşamını yitirdiği ül-
ke ise 19 gazetecinin öldürüldüğü lrak.
Gazetecileri en fazla cezaevine gönderen
ülkeler arasında Cin ilk sırada gelirken bu
ülkede geçen yıl 27 gazetecinin görüşleri
yüzünden mahkûm olduğu kaydedildi. Ra-
porda, Küba, Libya, Zimbabve, Suriye,
Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap
Emirlikleri, lran, Türkmenistan, Kuzey
Kore, Çin, Nepal ve Vietnam gazetecilerin
en zor görev yaptıkları ülkeler arasında
gösterildi. Gazetecileri Koruma Komitesi
(CPJ) ise son 5 yılda 190 gazetecinin gö-
rev başında öldürüldüğünü belirtti. Son
beş yıldır dünyada gazeteciler için en teh-
likeli ülkenin geçen yıl 18 gazetecinin öl-
dürüldüğü Filipinler olduğu saptamasında
bulunulan rapora göre bu ülkeyi lrak, Ko-
lombiya, Bangladeş ve Rusya izliyor. Ra-
pora göre, bu gazetecilerden büyük ço-
ğunluğu tehlikeli bölgelerde haber takip
ederken rakip grupların ateşi arasında ka-
larak değil, yazdıkları haberler nedeniyle
silahlı ve bombalı saldırılara hedef olarak
öldü. Bu şekilde öldürülen gazetecilerin
yüzde 85'inin katilleri cezalandırılamadı.