Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
MUMTAZ
Tartışmanın Püf Noktası
GALİBA Anayasa Mahkemesi Başkanı asıl vurgulama-
sı gereken noktayı vurgulamayıp meramını tam anlatama-
dı. Meclis Başkanı da galiaa bildiği bir noktayı göz ardı
edip asıl söylemesi gerekeni tam söyleyemedi.
Böyle yapmasalardı, belki tam o noktada buluşabilir ve
ülkedeki çeneleri boş yere yormazlardı.
O nokta şu: TBMM, tam bir yıl önce 7 Mayıs 2004'te
yaptığı bir anayasa değişikiiğiyle, uluslararası antlaşma-
ların uygun bulunmasına ilişkin 90. maddeye bir tümce
ekledi. Bu yeni hüküm gereğince, artık temel hak ve öz-
gürlüklere ilişkin bir yasayla bir antlaşma arasında çatış-
ma çıkarsa antlaşma hükürnlerine üstünlük tanımak ge-
rekiyor. Türk anayasa sistemi, zaten 1961'den beri usu-
lüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmaları ya-
sa hükmünde saymakta ve bunlar hakkında anayasaya
aykırılık gerekçesiyle Anayiasa Mahkemesi'ne başvurul-
masını önlemekteydi.
Biraz da Avrupa'nın ho^una gitmek için yapılan son
anayasa değişikliği bu hükınü başka bir açıdan perçinle-
miş oluyor.
Aslında, ortaya çıkan durum Türk yargı organlarının
şimdiye kadar ara sıra dolaylı yoldan vardıkları bir so-
nuca fazla değişiklik getirmiş olmuyor. Danıştay ve hatta
bazı adliye mahkemeleri ınsan hakları" denen "temel
hak ve özgürlükler"e ilişkin bir konuda Türk mevzuatın-
da açık hüküm yoksa ya da bir yasada aykırı hüküm bu-
lunup da sonra yürürlüğe diren bir uluslararası antlaşma
yeni hüküm getirmişse o aptlaşmaya göre sonuca vara-
biliyordu. Anayasa Mahkenhesi de anayasaya aykırılık ko-
nulannı incelerken zaman zafnan Avrupa insan Haklan Söz-
leşmesi'nin hükümlerinderj ya da o hükümler konusun-
da Strasbourg'daki Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin
kararlarından yararlandı. |
Anayasa değişikliği, bu yararlanmayı artık bir zorunlu-
luğadÖnüştürdü. örnek vermekgerekirse, sözgelimi üni-
versitelerdeki "türban yasi\ğı"n\ kaldıran bir yasa çıkar-
sanızve Anayasa Mahkemşsi'ninyetkilerinideğiştirseniz,
hatta o mahkemeyi kapatıp bu yasağın konamayacağı-
na ilişkin bir anayasa değiş kliği de yapsanız, Türkiye Av-
rupa Konseyi'nin üyesi olarak kaldığı ve üyeliğin zorunlu
koşulu olarak Insan Hakları Sözleşmesi'ni kabul ettiği,
hele kişisel başvuru hakkını tanıdığı sürece böyle bir ko-
nunun çözüm yeri artık mutlaka Strasbourg Mahkemesi
olacak. O mahkemenin türban konusunda şimdiye kadar
birkaç davayla ortaya koyc uğu içtihat da malûm.
Anayasa Mahkemesi Buşkanı'nın söylemek istediği
herhalde buydu.
Geçen yılki anayasa değişikliğini yapan bir Meclis'in
Başkanı bu sonucu b Imiyor olamaz. Sonuca kızıp
Anayasa Mahkemesi'ne y^ükleneceğine, Avrupa istedi
diye her şeyi hemen kabjl etmenin ve başka birçok
konuda siyasal davranabi en uluslararası yargı organ-
larına güvenmenin yanlışlı ğını vurgulasa, hem partisini
uyarmış hem de kendisiyle tutarlı kalmış olmaz mıydı?
Kaldırtmazlar Sayın Annç...
Sayın Armç, şunu bilmenizi istiyorum, siz Meclis'seniz, kaldırma yetkiniz
varsa, biz sizden daha büyüğüz, biz halkız, size kaldırtmayız. Bu tehditlerle
sıkmabaşı meşrulaştıramazsınız.
Gündüz AKGUL Emekli Cumhuhvet Savcısı
A
nayasa Mahkemesi'nin 43.
kuruluş yıldönümünde konu-
şan Anayasa Mahkemesi Baş-
kanı Sayın Mustafa Bumin'in
sıkmabaş (türban) konusunda-
ki sözleri, ülkenin başka sorunu yokmuş
gibi sıkmabaşı kamusal alanda resmi üni-
forma haline getirme gayreti içinde olan ve
bunu namus borcu bilen iktidar partisini ve
özellikle TBMM Başkanı Sayın Annç'ı ol-
dukça rahatsız etti. Bunun yanında gerçeği
yalın bir şekilde dile getiren konuşma, ana-
yasanın 2. maddesinde "Türkiye Cumhu-
riyeti... denıokrarik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir" diye ifade edilen Cumhuriyet
yanhlanndan, demokrat kesimden, aydın-
lardan, çağdaşlıktan yana olanlardan ve bü-
yük bir yurttaş kitlesinden çok beğeni aldı
ve alkışlandı. Bu tartışmalar henüz gün-
demden düşmeden Sayın Annç gerçek ni-
yetini belirten dilinin altındaki baklayı çı-
karıverdi: "Ben Meclisim, istersem Anaya-
sa Mahkemesi'ni kaldırabilir miyinı? Kal-
dınrnn" diyerek, konuşmaya destek veren
yukarıda belirttiğim kesimleri tahrik ederek
bir yanlış daha yaptı. Bu ülkede, "Sizister-
seniz hilafeti bile getirirsiniz, odunu aday
koyarsam milletvekili seçtiririm", "Bana
sağcdar suç işliyor dedirtenıezsiniz, ülkede
üs yok tesis vardır", "Benim memurum işi-
ni biür" "Anayasayı bir defa delmekle bir şey
olmaz" diyerek laik ve demokratik cumhu-
riyet kazanımlarını hiçe sayan ve halkla
alay eden yöneticileri bu halk çok iyi ceza-
landırmasını bilmiştir. Tümünün partileri
bugün Meclis dışında kalmışlardır.
Sayın Annç, kapatma gerekçelerinin or-
takpaydalan "laikCumhııriyetilkelerineay-
kın davranmak" olan Milli Nizam, Selamet,
Refah ve Fazilet partilerinin geleneğinden
yola çıkarak bugünlere geldiğini hiçbir za-
man unutmamalıdır.
Ülkenin bugün önde gelen sorunlan;
- Uluslararası ilişkilerde onurlu bir dış
politika uygulamaktır.
- En kısa sürede iç ve dış borç sarmalın-
dan kurtulmanın koşullannı yaratmaktır.
- Birtakım dayatmalarla durdurulan ve
yok edilen üretime yeniden başlamaktır.
- Güvenliğimiz açısından hayati önemi
olan ve ekonomimize büyük katkılar sağ-
layan kurumlann (ERDEMlR, PETKİM, Te-
lekom, Milli Piyango vs.) özelleştirme adı
altında yabancılara peşkeş çekilmesinden
vazgeçmektir.
- Ülke arazisini "babalar gibi" yabancı-
lara satmaktan vazgeçmektir.
- lşsizliğe çare bularak insanlara aş ve iş
sağlamaktır.
- Sözde Ermeni soykınm sorununu, Kıb-
ns sorununu, Ege sorununu, ruhban okulu
sorununu uluslararası alanda ülkenin çıkar-
lan doğrultusunda hiçbir ödün vermeden sa-
vunmaktır.
- Demokratikleşmeyi ABD, AB, IMF re-
çetelerine ve dayatmalanna göre değil yurt-
taşlarımıza yaraşır haklar olarak ele alıp
gerçekleştirmektir.
- AB'ye el etek öperek değil onurumuz-
la girme koşullannı yaratmaktır.
Bu ve buna benzer sorunlar yumağı gün-
demde olması gerekirken, iktidar partisi
bunlan bir yana bırakarak var yok sıkma-
başı meşrulaştırmak, kadrolan imamlarla dol-
durmak ve yeni imam kadrolan açmak, ana-
yasaya aykırı yasalar çıkarmak, yolsuzluğa
bulaşmış milletvekillerinin dokunulmazlı-
ğını kaldırmamakta ısrar etmek gibi savu-
nulması olanaksız işlerle ilgilenmektedir.
Sayın Annç, şunu bilmenizi istiyorum, siz
Meclis'seniz, kaldırma yetkiniz varsa, biz
sizden daha büyüğüz, biz halkız, size kal-
dırtmayız. Bu tehditlerle sıkmabaşı
meşrulaştıramazsınız. Bu eforunuzu de-
mokratik ve laik hukuk devletinin yaşama-
sı için harcarcanız, yıllarca gündemde ka-
labilirsiniz.
Aydınlık yannlar dileği ile...
Örgütlenmiş Dinin Tabanı ve Devletin Duruşu
Ercan YEŞtLYURT
T
ürkiye'de ögüt- te din de örgütlenmeye
lenmiş dinin ge- başlamıştır.
lişimi, devletin
duruşuna göre yapılan-
mıştır. Cumhuriyetin
kuruluşundan çok par-
tili sisteme geçene ka-
dar süren devrimci uz-
laşmaz tavır, dinin ör-
gütlenmesini engelle-
miştir. Bu geçişle birlik-
1946 ve 1968yılları
arasında Türkiye'de
dernekleşme sürecine
baktığımızda çok yo-
ğun bir hareket görül-
mektedir. Bunun nede-
ni 1946'ya kadar çok
sıkı bir denetim altında
olan sosyal ve siyasal
katılma haklannın 1946
İkinci Cemiyetler Ka-
nunu ile serbest bıra-
kılması, 1950'den iti-
baren başlayan ve Tür-
kiye'nin o zamana ka-
dar görmüş olduğu en
hızlı kapitalistleşme sü-
reci sonunda toplumun
giderek farklılaşan sos-
yal güçler kazanması-
BASARI
MAXIMUM KART İLE
TAM 12'DEN VURUNSiemt ns cep telefonlan Maximum Kart'a özel 12 taksit avantajı ile tüm Başan bayilerinde
0X70 SK65 M65
www.basari.com.tr
SIEMENS
Sertlkalı ürunler kullanım ömn) siımslnce bakım onanm güvenceslndedlr. Kampanya 31 Mayıs 2005 taritıine kadar geçoil ve stoklaıla stnırtıdr.
rnriMmum
www.maximujm.com.tr | 444 02 Oî
dır. Toplum çok farklı
güçler tarafından etki-
lenmeye başlamıştır. Bu
etkileşim toplumda der-
nekleşmeyi başlatmış-
tır. Sosyal yardım, spor,
din, işveren, tanm, kül-
tür, işçi, güzelleştirme,
komünizmle mücade-
le gibi derneklerkurul-
muştur.
Bu etkileşimde, özel-
likle din derneklerinin
sayısında bir patlama
olmuştur. Cami yaptır-
ma ve diğer din dernek-
leri sayısı 1946'da bü-
tün ülkede toplam 11
taneyken 1968 yılının
sonunda 10 bin 730'a
çıkmıştır.
Yani 22 yılda 1000
misli artmıştır. Din der-
neklerinin bu kadar hız-
la çoğalmasmm sebebi,
kapitalizmin yarattığı
gelişme ve modernleş-
meye karşı toplumsal
tepkidir.
Bütün bunlar, Tiirki-
ye'de belirli bir geliş-
menin gerçekleştiğini
fakat aynı zamanda bu
gelişmenin ilkel düzey-
de olduğunu göster-
mektedir.
Bu duruma örnek ola-
rak da tanm dernekle-
rini gösterebiliriz. 1968
yılında halkın yüzde
64'ü köylerde olması-
na rağmen çoğunluğu
batı bölgelerinde olmak
üzere 683 tanm derne-
ği kurulmuştur. Bunun
sebebi kırsal bölgeler-
de henüz tarımsal üre-
timin pazar için yapıl-
mamasıdır. Pazar için
üretim yapan batı böl-
gelerinde örgütlenme
daha fazladır. Bu da
dernekleşme sürecinin,
gelişim ve farklılaşma-
nın ürünü olduğunu
göstermektedir.
Bütün dinler, işkence-
den, yoksulluktan kur-
tuluşu vaat etmektedir.
Zamanın ilkel ve geri
toplumlannda bu çıkış,
dinlerin gelişmesini, ta-
ban bulmasını ve tut-
masmı sağlamıştır. Si-
yasi yapılar ve sistem-
ler, kendilerine uygun
ortamlarda gelişir, uy-
gulanabilir ve yaşatılır.
Kapitalizm, dinden
bağımsız bir şekilde ge-
lişme yeteneğine sahip-
tir. Ama dinden sistemi
tehdit eden hareketle-
re karşı yararlanmakta,
buna rağmen kendini
dinle özdeşleştirme-
mektedir.
Türkiye'de dinciler,
kapitalizmi, solcu bir
düzene ya da aydın-bü-
rokrat egemenliğine ter-
cih etmektedirler.
Kapitalistler ise di-
nin bir Arap atasözün-
deki "Halifeadilsemü-
kâfat onundur, eğer aclil
değüse günah onundur,
sana şükretmek düşer"
anlamına uygun davra-
narak dini kendi çıkar-
lanna geldiği gibi kul-
lanmışlardır.
Bugünkü siyasi so-
nuca göre din, kapita-
lizm karşısında ezilen
ve sönen sınıfların dü-
zenden intikam alma
aracı olarak bayrak ya-
pılmış ve dinciler seçi-
mi kazanmıştır.
Yani şimdi yönettik-
leri ve bütünleştikleri
düzene karşı görünerek
toplumdan destek al-
mışlardır.
Bu dinci iktidann de-
vam etmesi, sosyolojik
olarak mümkün değil-
dir. Çünkü bütün dinler
gibi lslam dini de ancak
statik ve durağan bir
toplumu yönetecek ya-
pıdadır.
Günümüzde her şey
çok hızlı değişmekte,
toplumsal yapı hızla
parçalanıp dönüşmek-
tedir. Halbuki din, dün-
yaya şekil veren insan
davranışlannın ona gö-
re ayarlanacağı bir de-
ğer ve hukuk sistemidir.
Sistem bunlan kendi-
ne benzetip yalama
yapmaya başlamıştır
bile.
Din adına iktidara ge-
lenlerin yaşam tarzlan
da değişmiştir.
Birtakım güçlere hoş
görünmek ve iktidarla-
rını devam ettirmek
için şarap bardaklanna
su doldurup "Şerefe"
diye kadeh kaldırmak-
tadırlar. Nasıl Genel-
kurmay Başkanı "Tür-
kiye bir İslam devleti ve
İslanı ülkesi değüdir"
deyince hemen "Paşam
doğru söylüyor" dedi-
lerse; yann protokol ge-
reği diye rakı da içe-
ceklerdir. Düzenlerini
sürdürmek tek ölçüle-
ri olduğu için, başka ça-
releri de yoktur. Hal-
buki bunlar, içki satan
bakkaldan alışveriş bi-
le yapmazdı.
Kendi çocuklarını
imam hatiplere gönder-
mek istememektedir-
ler. Cami yapımı dur-
muş durumdadır.
Bu durum biraz da
devletin duruşu sonu-
cudur. Gelişen kapita-
lizm ve AB hayallerinin
insanda yarattığı dü-
şünce sistemi, bunlan
da dönüştürmeye baş-
lamıştır.
Toplumsal gelişme,
dini, ihtiyaç ve yaşam
biçimi olmaktan çıkar-
mıştır. Modernleşen ve
değişen Batı yanlısı top-
lum yapısı, sığınılacak
yeni kurumlar ve de-
ğerler yarattığı için din
de önemini yitirmekte-
dir. 1946'dan beri dini,
kurtuluş olarak göste-
renler, artık bundan vaz-
geçmişlerdir.
PENCERE
İnsanın İnsanlığı
Yenilgilerden Doğar..
Insanlık tarihinin kuyusuna bir taş atsanız, dip-
teki suya erişmesi için yeterli zamanın süresi ne
olacaktır?..
Okullarda öğrencilere bitmez tükenmez kral, im-
parator, padişah adları ezberletilir ki hepsi nafile-
dir...
Ama çocuklara Hıristiyan kralının ardındaki dü-<
zenin kiliseden, Müslüman padişahının ardındaki
düzenin de camiden kaynaklandığı anlatılmaz;
dinci devlet düzenlerinin tarım ekonomisine daya-
lı olduğu vurgulanmaz...
Aydınlanma'ya dek yaşanan tarihte ne vatan, ne
yurttaş, ne insan hakları, ne de laiklik, demokra-
si, özgürlük ve eşitlik kavramları vardı; bu gerçek-'
lerden söz açılmaz...
Insanlık tarihinin kuyusu çok derin..
Ama, özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, laiklik, de-
mokrasi tarihi daha dün gibi...
Yer yuvarlağı 20'nci yüzyılın ortasına dek sö-
mürge imparatorluklarının küresel çiftliğiydi...
Peki, bugünkü 'Küreselleşme'nm gerçek anla-
mı ne?..
Amerika burnumuzun dibinde ne arıyor?.. Incir-
lik'te neden yuvalanıyor... Yoksul halkların üstün-
de oturdukları toprakların altındaki enerji kaynak-
lanna el koymak için lslam coğrafyasında Dante'nin
cehennemini yaratan emperyaliste Avrupa Birliği'nin
en muteber üyelerinin de katılması, geçerli dünya
düzeninin aşağılık çehresini ortaya koymuyor mu?..
•
Yazımın bu noktasına bir yıldız koyduktan son-
ra ikinci bölüme geçiyorum...
68'li kuşağı iyi tanıyanlardanım, bunların arasın-
da en hızlı görünen ciğersizlerden kimileri yenilgi-
nin tokadını yiyince döndüler, dönekleştiler, mide
bulandırıcı bir kimliğe büründüler...
Insanlık halleri bunlar..
Gülüp geçmek gerek..
Insanlığın mücadelesi bitmez; insanın insanlaş-
ması kolay değil...
68'liler yenildiler; ama, özgürlük, eşitlik, sömü-
rüye karşı savaşım -insanın doğası gereği- süre-
cektir. Bugünkü gençliğin içinde de 68'li ruhunun
tohumlandığı görülüyor ki, ne güzel...
Bugünkü gençliğin geçmişten alacakları ders-
lerle '68 Deneyimi'nm tuzaklarına düşmekten sa-
kınmaları, ülkenin ve dünyanın devrimci dengele-
rini duyumsayıp kurt kapanlarına sürüklenmek-
ten kendilerini korumaları gerekiyor...
68'liler eylemi nereden ve kimden tohumlan-
mıştı?..
Çok daha eskilerden..
Kimden?..
Spartaküs'ten!..
•
Spartaküs'ü bilmeyen var mı?..
Trakyalı çoban..
Gladyatör..
Köle..
Köleliğe başkaldırdı..
Veyenildi.. ',
Yenildi mi?..
Bugün Spartaküsdönemindekikölelik var mı?...
özgürlük, zaferlerin değil, yenilgilerin birbirineek-^
lenmesiyle oluşan yenilgilerzincirinin halkalarını k\-<
ra kıra gerçekleşir; tarihte yaşanan binlerce köle]
isyanıyla köleliğin ilkel biçimi geçmişe gömüldü.
Gençliğindeki yenilginin anlamını yerli yerine;
oturtamadığı için sefil hayatında üç beş kuruşluk:
çıkar uğruna parasal zilleteteslim olup ruhunu sa-^
tan zavallılara acımaktan başka ne yapılabilir ki..:
Yaz sezonunda
en sıcak teklif
yine Axess'ten:
. +4 taksit.
+4 taksit kampanyası yukandaki işareti gördüg
binlerce seçkin giyim mağazasında 30 Haziran'a
kadar geçerlidir. Taksit sayısı en fazla 12 ile sımrlıdir.
ÇAY ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
(AİLE MAHKEMESİ SIFAHYLA)
Dosya No: 2004/309
Davacı Sacit Zeybek vekıli tarafından davalı Dur-
sun Sezgin aleyhine mahkememize açılan velayetin
değiştirilmesi davasma esas olmak üzere;
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçe-
sinde; davalı ile müvekkilinin 2003/196 E. 2004/213
K.. sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuk
Emine Naz Zeybek'ın velayetinin anneye verildiğini,
davalının bugüne kadar da müvekkilinden adresini
gizleyerek çocukla şahsi münasebet kurmasının en-
gellendiğinı, 2004 yılı yaz aylarında Manisa ilinde
görülen davalının en son Denizli Merkez Karşıyaka
Mh.'de gecekondu semtinde evli olan llhan Aydoğ-
muş'un evinde eş üstünde kaldığmın haber alındığını
ancak davalı ile küçük Emine'ye ulaşılamadığım, da-
valının oradan aynldığı, sık sık başka şehirlere karan-
lık işler çevinnek maksadı ile gidip geldiğinin belir-
tildiği, küçük Emine ile ilgili araştırma yapılarak ço-
cukla ilgili tedbirlerın resen ahnmasını, küçük emine
Naz Zeybek'in velayetinin değiştirilmesini ve davalı
anneden alınarak müvekkiline verilmesini talep ve
dava etmiş olup, davalı Ibrahim ve Ummahan'dan ol-
ma, 20.08.1975 d.lu Dursun Sezgin'in adresi tüm ara-
malara rağmen bulunamadığından duruşma günü
olan 30.06.2005 günü saat 09.00'da mahkememiz du-
ruşma salonunda bizzat hazır bulunması veya bir ve-
kille temsil olunması, gelmediği ve vekil ile temsil
olunrnadığı takdirde davanın yokluğunda devam edip
gıyabında karar verileceği hususu dava dilekçesi ve
duruşma günü tebliğı yerine geçerli olmak üzere ila-
nen tebliğ olunur. 15.04.2005 Basın: 18999