25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 2005 PAZARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul Edirne J3 21 ŞjnojJT PB 19 B 24 Sam$un Kocaeli B 20 Trabzon Çanakkale B 22 Giresun PB 18 Izmır  27 Anka'a PB 25 Manisa A 27 Eskişehır PB 26 Aydın Denizli A 32 Konya A |31 Sıvas Zonguldak PB 20 Antal/a PB 20 PB 17 B 25 B 20 A 31 Kars Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkârı Van A A PB PB PB Y Y Y 3U 26 28 30 26 23 17 16 Y 15 Yurdun dogu kesım- lerı parçalı ve çok bulut- lu Doğu Karadenız'ın doğusu, Dogu Anado- lu'nun doğusu Sıırt ve Batman çevrelerı saga nak ve gok gurultulu sa- ganak yagışlı, dıger yer ler az bulutlu ve açık gp çecek Hava sıcaklıgı yurdun ıç ve doğu ke- sımlerınde bıraz artacak, dıger yederde onemlı bır degışıklık olmayacak DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn Y Y Y Y Y Y Y Y 5 15 13 17 16 17 18 24 Münıh Y 18 Zürıh Berlin Budapeşte Madrıd Vıyana Belgrad Sofya Roma Atına Y Y Y Y Y Y B B 18 21 16 18 21 21 23 24 Y 16 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tıflıs Kahıre PB PB Y PB Y PB Y PB 18 31 21 26 17 20 18 32 B 30 Açık Parçalı bulutlu Sıslı , Bulutlu k Çok bulutlu > Yağmurlu Sıjiu kar , Gok gurultulu AÇI MUMTAZ SOYjSAL Devlet ve Hükümet BÖYLE BİR AYIRIM bu unduğunu ilk kez duyu- yoruz onların ağızlarından:| Devlet ve hükümet ayı- rımı. Aslında öyle bir ayırıni var ama, onlar şimdiye kadar hiç böyle konuşmuyjorlardı; birincisinin ikin- cisinden daha önemli, dah a temel, hep birlikte gö- zetilmeye ve esirgenmeye lîyik olduğunu, ikincisin- de karar alırken hep birinc sini düşünmek gerekti- ğini pek söylemiyorlardı. Hükümet, Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin Apo kararı üzerine, dava eclilenin Türk devleti oldu- ğunu, ortaya çıkan sonucurı devlet sorunu sayılma- sı gerektiğini ve partiler-arası çekişmeye, üzerinde yazılıp çizilmeye, halkın tepkisini dillendirmeye, he- le basın toplantısı, protesto gösterisi, miting falan gibi şeylere kalkışmaya elv€ rişli olmayan bir durum- la karşı karşıya bulunulduğunu anlatmaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı'nın uyarılar nı herzamankinden da- ha büyük dikkatle dinledikleri anlaşılan genel yayın müdürü, büyük başyazar, ühlü televizyon yorumcu- su ve köşe yazarı takımı da hükümetin "direktif"\e- rine uyup kalemlerini bir kenara bıraktılar ve ağızla- rını kapattılar. ' Olsa olsa yarım yamalakibir şeyler yazıp söyleni- yor ama, Puccini'nin Majdama Butterfly Opera- sı'ndaki "hım hım korosu"§\b\ bir hava var ortalık- ta. i Oysa, kıyametin koparılmasını gerektiren birdu- rum söz konusu. Çünk(j, karar esasa ilişkin cid- di bir şey söyleyemeden lyır zıvır itirazlarla Türki- 'ye'nin başına bir dert dah|a açma niyetiyle genel çullanışa katkıda bulunmakta. Dikkat ederseniz, Av- rupa Konseyi'yle AB Mahkemesi'nin verdiği pası hemen aldılar ve kale önlelrine şandelleyerek ülke içindeki ve dışındaki bilumtım volecilere "ass/sf'lik etmeye başladılar bile. Zaten dolu olan bardağı ta- şırmak istercesine. Devletin ve ulusun varlığlna yönelik bir kumpasa karşı sessiz mi kalınır? Bu noktada sormak ger^kir; Apo kararında ulu- sal dayanışma ve devlet sortumluluğu bilinciyle dav- ranılması gerekiyorsa, hük(imet aynı bilinci gerek- tiren başka sorunlarda ulusun tepkisini, yılların po- litikasını ve öbür temel orgarıları düşünmeden, ken- dini devlet yerine koyup eq ters tutumları niçin be- nimsemiştir? Örneğin, Kıbıs sorunu bu halkın ve devletin büyük özverilere katlandığı bir "ulusal da- va" değil miydi? O konuda yatmaya sarılmaya ve Kuze / Kıbrıs'ı da peşlerinden sürüklemeye hükümet olarîk hakları var mıydı? i şlerine gelen durumlarda' Annan Planı gibi bir da- ulusal egemenliğin tem- ;ığınıp herkesin suspus bir partinin kalıbına ya- isilcisi Meclis çoğunluğul' gerekçesine yaslan- mak, ama iktidar olarak kcşeye sıkışınca "devlet" denen kavramın yüceliğine < olmasını beklemek koskoc; kışıyor mu? Bir türlü sağlam ve onurljj zemine oturtulamayıp yüze göze bulaştırılan dış pblitika sorunları, bu par- tinin suyunu her konudan daha önce ısıtacağa ve gidişini çabuklaştıracağa benziyor. Abasıyamk Burgazada'da anıldı • İstanbul Haber Servis^ - Türk cdebiyatının en önemli öykü yazarlarınd&n ve şair Sait Faik Abasıyamk, ölümünün 5J1. yılında Burgaza- da'da düzeıılcnen törenlej anıldı. Ada Dostları Derneği tarafından lskel^ Meydanı'nda yaptırı- lan büstün açılmasından Sonra Kalpazanka- ya'daki törende Sait Faik''ın edebiyatçı kişiliğini anlatan konuşmalar yapı Anılar Zamam" adlı öyk Faik Öykü Ödülü"ne lay catigil'in kızı Ayşe Sarıs dı. Törende "Yorgun i kitabıyla "2004 Sait k görülen Behçet Ne- lyın'a ödülü verildi. İstanbul'da bazı yıllar kapalı İstanbul Haber Sevisi - İstanbul'da, 19 Ma- yıs Atatürk'ü Anma Ger çlik ve Spor Bayramı kutlamaları çerçevesindc yapılacak etkinlikler nedeniyle bugün bazı yollar trafiğe kapatıla- cak. Şişlı Atatürk Evi ör ünden başlayarak " Dolmabahçe Rıhtımı'nda bitecek olan "Milli Mücadelede Ilk Adım Yarüyüşü" nedeniyle. saat 12.00'den törenler t itene kadar Şişli Ha- laskârgazi Caddesi'nder Dolmabahçe'ye ka- dar inen caddeler trafiğe kapatılacak. Sürücü- ler "Küçükçiftlik Caddejsi, Gümüşsuyu Cad- desi, Adıl Baba Kavşağiı ve Stat arkası Ceylan Otel istikameti" yollarını kullanabilecekler. Ulla'nın atıkları temizlenecek • İSKENDERUN (AA)ı - Ilatay'ın tskenderun llçe Kaymakamı Cengiz Horozoğlu, lskeııderun|Körfezi'nde batan M/V Ulla gemisındekı 2 bin 200 ton toksik atık maddenin çıkarılmısı için çalışmaların 10 gün içinde başlayacağını bildirdi. Horozoğlu, Malta baııdıralı 5 bin 500 gros tonlıık Merkür adlı bir geminin, batan gemideki zehirli atık yikii çıkarma çalışmalarına başlatmak üzere geldiğini, önümüzdeki hafta içinde aynı amaçla bir başka geminin daha geleceğini kaydetti. Talat: Güneye geçiş kapanabilir I Haber Mcrkezi - KKT Mehmet Ali Talat, Rum diği demeçte, serbest geı 1 Cumhurbaşkanı 3 olitis gazetesine ver- ;işlerin başlamasından sonra mülkler konusund^ açılan kişisel davala- rın yam sıra bir tarafta sıjıç işleyen kişılerin di- ğer tarafa kaçması gibi olayların yaşandığını ve durumun böyle devarrı etmesi halinde bü- yük toplumsal sorunlanı|ı ortaya çıkacağını be- lirtti. Talat, "Geçişlerin durmasını gerektirecek bir noktaya varmamız mumkün mü" şeklinde- ki bir soruya, "Bizim bu| yönde bir niyetimiz yok. Eğer Kıbrıslı Türkl^re yönelik davalar ar- tarsa o zaman tutuklanaöakları korkusuyla gü- neye geçmekten vazgeçecekler ve bunun sonu- cu da geçişlerin kapanımsı olacak" dedi. CHP'li Selvi, yolsuzluk, hırsızlık ve gasp olaylannda yaşanan artışa dikkat çekti 'Sosyal patlama' uyansıANKARA (ANKA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, Türkiye'de bir yandan rüş- vet ve yolsuzluk, diğer yandan da kapkaç, hırsizlık ve gasp olayla- rındaki artışa işaret ederek sosyal patlama uyansı yaptı. Selvi, "Ile- riye dönük umutların her ge- çen gün kırıldığı bir ortamda sosyal bir patlamanın olmama- sıııı beklemek hayaldir. Bunun emareleri başlamıştır" dedi. Hükümetin işçilerin, emeğiyle geçınenlerin, yoksulların, me- murların, emeklilerin ve gençle- rin sesine kulak tıkadığım, buna karşın IMF ve Dünya Banka- sı'nın talimatlarını dınlediğinı söyleyen Selvi, "iktidar figü- randır Türkiye'de. Bu kuruluş- ların talimatlarını yerine getir- mekle, maalesef değişik odak- lardan da desteklenerek iş yap- tığını saymaktadır" diye konuş- tu. Toplumun tüm kesimlerinin geleceğinden kaygı duyduğunu anlatan Selvi, "İktidar, elini ve- rip de kolunu kurtaramayan fi- güran olmaktan kendisini kur- taramamıştır" dedi. Halkın iktidardan umutlannı kesmiş olmasının tehlikeli bir or- tamın doğmasına neden olduğu- nu, savunan Selvi, sözlenni şöy- le sürdürdü: "Vapanın yanına kâr kaldığı, söz verilmesine rağmen siyasilerin dokunul- mazlığımn kaldırılmadığı, nıil- yarlarca doların banka hor- tumlanması suretiyle halkın alın teriyle alınıp 'Üstüne bir bardak su için' denildiği bir or- tamda, işsizliğin ve yoksullu- ğun tahammül edilemeyecek boyuta ulaştığı, ileriye dönük umutların her geçen gün kırıl- dığı bir ortamda sosyal bir pat- lamanın olmamasını beklemek hayaldir. Bunun emareleri baş- lamıştır." Son dönemde futbol karşılaş- malarında ve bazı konserlerde çı- kan olay ve kavgalann "bir bu- nalımın" sonucu olduğunu sa- vunan Selvi, "Bugün toplumsai bunahmın lokal olarak baş gös- terdiği olaylar, bütünleşme te- mayülünü ortaya koymakta- dır" dedi. Selvi, kapkaç, hırsız- lık ve gasp olaylarındaki artışa işaret ederek "Bunlar, toplum- sal patlamanın ne yazık ki gös- tergesi olınakladır" dedi. Selvi, bu gelişmelerden mem- nuniyet duymamn beklenemeye- ceğini ifade ederek Türkiye'nin geleceğinden kaygı duydukl an- nı söyledi. Selvi, "Ülkeyi idare edenler, bunları kamufle ede- rek sağlıklı bir yere varamaya- caklarını görmelidirler. Bu bu- nalım saklanabilir. Ancak bu, tehlikenin daha da yaygınlaş- masını, hızlanmasını sağlar" dedi. Iktidarın "yanlış politika- lardan bir an önce dönmesini" istediklerini belirten Selvi, Türki- ye'nin gerçekleri dikkate alarak yeni politikalar üretmesinin zo- runlu olduğunu vurguladı. ÇARŞININ NABZI ANKETİ 'İşsizlik işvereni de tehdit ediyor' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - An- kara Ticaret Odası (ATO), gerçekleştirdiği "Çarşının Nabzı Anketi"ne göre tüccar ve esnafın 2005 yılında en önemli toplumsal sorun olarak işsizliği gördüğünü açıkladı. ATO Başkanı Sinan Aygün, işsizliğin işve- reni de dehdit etmeye başladığını belirtti. ATO, Çarşının Nabzı Anketi'nin ikinci bölümünü duyurdu. Araştırmaya göre anket; 2 bin 413 denek üzerinde gerçekleştirildi. Açıklamada, ankete katılan tüccar ve esna- fın yüzde 39.5 oranla 2005 yılında "işsizli- ği" en önemli toplumsal sorun olarak gör- düğü bildirildi. Açıklamaya göre işsizliği, yüzde 31.7 oranla kişisel güvenlik ve artan suç oranlan, yüzde 19.8 oranla ekonomidekı kırılganlık, yüzde 7.2 oranla ulusal güvenlik ve dış tehditler, yüzde 1.8 oranla uyuşturucu ve alkol bağımlılığı takip ediyor. "Son dönemlerde ABD'ye bakış açınız nasıl" sorusuna ise katılanların yüzde 61.8'i Amerikan imajını "olumsuz" olarak değerlendirdı. Halkın yüzde 77.3'ü Türkı- ye- ABD ilişkilerinin stratejik ortaklık şek- îinde sürmesini istiyor. Amerika ile bağla- rın tamamen kopanlmasını isteyenlerin oranı yüzde 14.4 olarak belirlendi. Denek- lerin yüzde 83.8'i AB'nin Türkiye'ye sami- mi davranmadığını söylerken yüzde 65.3'ü de IMF ile yeni bir stand-by anlaşmasını gerekli görmedi. Anket sonuçlarına göre katılan her 10 kişiden 4'ü kendisinin ya da ailesinden birinin hırsızlık, gasp ve kap- kaç olayına maruz kaldığıııı bildirdi. "Tür- kiye'de hukuk sistemi tam anlamıyla işli- yor mu" sorusuna deneklerin yüzde 88'i işlemediği yönünde görüş bildirdi. Küresel- BAK 'Irak halkıyla dayanışmak' için bisikletli eylem yaptı. (TARKAN TEMUR) Barışapedal çevirdiler İstanbul Haber Servisi - Küresel Banş ve Adalet Ko- alisyonu (Küresel- BAK), Incirlik Üssü'nün ABD ve müttefiklerine açılmasını protesto etmek ve "Irak halkıyla dayanışnıak" için pedal çevirdi. Küresel-BAK, Bakanlar Kurulu kararıyla "Türki- ye'deki üs ve limanlarm dost ve müttefik ülkeler- ce askeri malzeme, teçhi- zat ve personel nakli" için kullanılmasını izin ve- rilmesini Eminönü'nden Beşiktaş'a kadar bisiklet turuyla protesto etti. Emi- nönü, Boğaz lskelesi önünde toplanan Küresel- BAK üyeleri, "Komşuma Dokunma, İncirlik Ka- patılsın" sloganıyla baş- lattığı bisiklet turunda "İncirlik Kapatılsın" ya- zılı dövizler taşıdı. Burada koalisyon adına açıklama yapan Ayla Öde- miş, incirlik Üssü'nün sa- vaş amaçlı kullanılmasına halkın "hayır" dediğini belirterek "İncirlik'in ABD'ye kullandırılması, ABD'nin savaş ve işgal suçlarına, Felluce'de işle- diği cinayetlere ve Ebu Garib Cezaevi'nde uygu- ladığı işkencelere ortak olmaktır"dedi. Eski ÖDP Genel Başka- nı Ufuk Uras da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İncirlik Üssü'nü kapatarak, iktidarın AB- D'nin suç ortağı olmaktan çıkanlması gerektiğini söy- ledi ve "Biz tank pedalla- rı değil, bisiklet pedalları- nın dönmesinden yana- yız" diye konuştu. SÖYLEŞİ ATTİL İLHAN "... Sultan Galiyef, Haklı' Çıkmadı mı?...' ... yok efendim, telâşa mahal yok; Komünizm propagandası filân ya- pılmayacak; niyetim, Beynelmilel- ci Komünizm de bile, 'ulusalcılı- ğın', 'ulusal sentez'in, ulusal ay- dın'ın önemine işaret etmek! Tek ülkede sosyalizm, ulusalcılıktır Malûm-u âliniz, Bolşevikler'in 'Beynelmilelciliği', ancak 'yoldaş' Zinovyef'in Komintern'in başında bulunduğu müddetçe sür- müş; 'yoldaş' Stalin, 1921'den başlayarak, 'Tek Ülkede Sosya- lizm' şiârıyla, diyalektik olmakla be- raber, düpedüz ulusalcı bır sosya- lizm sentezi sayılabılecek 'Mark- sizm / Leninizm' uygulamasına geçmiştir. Dikkat isterım, Marksizm deme- dım, Marksizm / Leninizm dedim; zira Bolşevizm, dıyalektiğin Rusya koşullarına göre, ayarlanması anla- mına geliyor kı, bır manada, Mark- sizm'in Leninist bır yorumudur; dürüst olduğu ıçın de, Marksizm demiyor, Marksizm / Leninizm di- yor. Nitekim, yalnız yaman bir sa- vaşçı olarak kalmayan, Josip Broz Tito, sosyalist ülkesinin koşulları ve çıkarları, diyalektığin aynı istikamet- te fakat farklı bir sentezıni gerektir- diği zaman, bağımsızlığını ilan ede- rek sonradan adına 'Titizm' deni- lecekolan, Yugoslavya nın Ulusal- cı / Marksist sentezini deniyor, ül- kesini ve halkını, senelerce yüksel- tip mutlu ediyor. Evet haklısınız, Maozedun'un yaptığı da, benzer bir çabadır: Yâ- ni, Marksizm'in diyalektiğıni, Çin'in koşullarına ve çıkarlarına göre bır senteze dönüştürmek; o yüzden de, Moskova'yla arası açılmış; 'Mao Düşüncesi', Marksizm'in Çin'e uygun bir bıleşimi hâline dö- nüşmüştür. Yalnız bunlar mı canım, Fidel Castro da, Enver Hoca da, Imre Nagy de 'Marksisttiler', ama Marksizm'i yorumlamaları, hepsı- nin kendi ülkelerinin koşullarına gö- re oldu; sonuçta, 'Beynelmilelci' Sosyalizm, aynı niteliği muhafaza etse de, uygulaması, özellikle düşü- nür ve aydınlarının, sentez araştır- ması, -deyım uygun düşerse- 'ulu- salcı' çizgiyi ızledi: Böyle olmak zorundaydı, zıraSosyalizm'ın mu- cidi Batı'lı ülkeler; Rusların Sos- yalizm'i; yâni Moskova Beynel- milel Sosyalist Ihtilâlini başlattığı, sürdürebilmek için de Brüksel'in yardımı istediği halde; her şeyden önce, sömürgelerdekı 'Ulusal' çı- karlarını düşünen, Batılı Sosyalist- ler, hiç tınmamış; o yüzden de, da- ha o zaman Sultan Galiyef, "Avrupa toplumunda burjuva- zinin yerine geçecek bir proleter- ya yönetimi, mazlum ulusların durumunda hiçbir değişiklik yap- mayacaktır; böyle bir değişiklik olduğu takdirde, bu mazlum ulusların halkları için, iktidara ye- ni bir efendinin geçmesinden başka bir anlam taşımayacaktır" (1922) demış, üstelık zaman içinde haklı çıkmıştır. Ulusal demokratik devrim'de durum farklı mı? Neticede Enternasyonalizm'i, Komintern'in marşında bile benımsemış olan, III. Enternasyo- nal ülkelerı, Marksizm'in ulusal ve ulusalcı sentezlerını denemişlerdir. O öyledır de, ondan çok önce sa- vunulmuş ve uygulamasına geçil- mış, 'Ulusal Demokratik Devrim' öyle değil mıdır? Üstelik onun adı üzerındedırve 'Ulusal'dır, sentezi- nın de 'ulusalcı' olmasından tabii bır şey yoktur; o kadar ki, günü- müzde, 'Avrupa Birliği' oluşturul- maya çalışılırken, işe iştahla başla- mış bazı ülkelerde, itirazlar yüksel- mış; çünkü Fransa'nın 'demokratik' çıkarlarının, Almanya'ya; Ispan- ya'nınkilerın Ingiltere'ye uymadığı görülmüştür; bırisinin öbürüne dö- nüşmesi için, ancak 'sömürgeleş- mesi' gerektiğı anlaşılmıştır. Peki, Türkiye'nin Ulusal De- mokratik Devrimi'ni gerçekleştı- ren Mustafa Kemal Paşa, daha o zaman 'Emperyalizm'ı mahkûm eder, 'Mazlum Halkları' savunur- ken, gerçekleştirilecek sentezin, mutlaka 'ulusal ve bağımsız ol- masını' savunduysa, kabahatli midir? 'Hürriyet ve Istiklâl benim karakterimdir' derken, apaçık bu- nu söylüyordu; Ulusal Demokratik Sentez'in, Batı'lı ülkelere karşı ol- duğu kadar, Doğu'lu -harta sosya- list ülkelere karşı da- 'özgür ve ba- ğımsız' olmasını savunmuş oluyor- du. Türkiye Anti/Emperyalist'liği- ni terk edıp, savaşarak elde ettıği bağımsızlığını kenara bırakıp, 'Ba- tıcıhk', 'Batıh Aydın', 'Lâiklik' - yoksa Masonluk mu demek isti- yorlardı- örtüsü altında, yeniden 'Tanzimatçılığa' yâni kopyacılığa ve taklidçiliğe dönmüştür. Bu da, bildiğiniz gibi, 'Sistem'in zaten is- tediği ve uyguladığı bir egemenlik bıçimidir ki, Albertini bunu şöyle ıfade etmişti: "... Emperyalist, yâni sömürge- ci, yerli halkın, metropoliten sö- mürgeci halka benzemesi ama- cıyla, eski anlayış ve kuruluşlara yeni bir biçim vermeye çalışır a- ma, yerlileri aşağı düzeyde tuta- rak, tam bir benzerlikten kesin- likle kaçınır. (...) Hiçbir uygarlık Avrupa uygarlığından üstün de- ğildir. Bu arada yerlilerin, daima aşağı bir varlık olduklarına ve hiç- bir zaman düzelmeyeceğine ina- nılmaktadır..." (Bkz. Az Gelışmişli- in Mekanızması) Alay mı ediyorsunuz? Böyle bir durumla karşılaşırlarsa, o halklarm, haysiyet ve kül- türlerini korumak; belki de kur- tarmak için, eskisine, yâni üm- met sentezine sığınmalarından başka, bir yol kalmış mıdır? Hadi söyleyin, deyin kı bız ulusal ve de- mokratik bir sentez oluşturduk, a- ma bunlar onu reddediyor; yok ca- nım, siz bu halkla alay mı ediyor- sunuz!/ e-mail:tilahan <ı isnet.net.tr - http://www.bilgiyayinsyi.com.tr/ailhan - Faks:0-212 / 260 19 88 GUNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada ğini söylemişti. Aradan bir yıldan fazla zaman geç- ti tablo şu: Rumlar önce kendi üzerlerine gelebilecek bas- kıyı hafifletme politikası izlediler. Ardından da bas- kının yeniden Türk tarafına dönmesini sağladılar! AB'nin izlediği politikayı da şöyle özetleyebili- riz: Rumların yeni bir plana evet demesi için Türk- lere baskı yapılıyor! 24 Nisan 2004'ün sonuçlarına bakan AB, Türk tarafına şu sözü vermişti: Arkadaş sana iki temel açılım sağlayacağım. Birincisi, üzerindeki abluka kalkacak; ikincisi, se- ninle ekonomik ilişkilere girmenin yolunu açaca- ğım. Ikisi de yok. AB temsilcileri gerek Talat'la ge- rekse Erdoğan'lagörüşmelerinde bunun hesabı- nı vermek yerine "Biz size verdiğimiz sözü tuta- madık ama, siz bize yeni sözler verin" diyorlar! • •• Başbakan Erdoğan geçen haftanın yarısını do- ğal olarak yurtdışında geçirdi. Hafta başı Rus- ya'da, ikinci yarıda da Macaristan'daydı. Rus- ya'da Erdoğan, Rum yönetimi lideri Papadopu- los ve BM Genel Sekreteri Annan'la görüştü. Du- rumu şöyle açıkladı: "Çok yararlı bir üçlü görüşme oldu. Yeni bir sü- reç başlıyor. Ben Rumlardan olumlu sinyaller alı- yorum." Erdoğan'ın bu açıklamasınaiki "düze/fme"gel- di. Biri Papadopulos'tan: "Yeni bir süreç başlamadı. Böyle bir şey yok." İkincisi bizim Dışişleri'nden: "Görüşme ayaküstü olmuştur. Resmi değildir. Papadopulos'un muhatabı Talat'tır." Erdoğan'ın aldığı olumlu sinyallerin ne olduğu- nu da yine hafta ortasında gördük. Rumlar, KKTC'de 1974 öncesinde kendilerine ait gayri- menkullere sahip oldukları gerekçesiyle Türkler hakkında tutuklama kararı çıkarmaya başladılar. Bu bilgileri nasıl edindiklerine ilişkin iddia da kor- kunç: KKTC'den bir yetkili bilgileri Rumlara sattı. Rumlar da kendilerinden pasaport alanların liste- sine bakıp içlerinde Rum gayrimenkulüne sahip olan varsa, dava açtı! Referandumdan sonra tecrit, izolasyon kalka- cak deniyordu. Gerçekten öyle oldu. Kalktı... Ye- rine cezaevi kondu! • •• Değişiklik olmazsa Erdoğan'ın haziranda An- nan'la görüşmesi bekleniyor. Aynı süreçteABdö- nem başkanlığını da Ingiltere alacak. Asıl geliş- melerin o dönemde olacağı söyleniyor. Eğer gelişmeler, son bir yıldaki gibi olacaksa, yandık. Gelişmeme olsun daha iyi! Erdoğan, Türkiye'nin izleyeceği dış politikayı şöyle özetlemişti: Karşımızdakiler kaç adım atıyorsa, bir adım faz- lası bizden! Yaşananlar bu "adım" politikasının lehimizeso- nuçlar vermediğini ortaya koyuyor. "Kazan-ka- zan" politikasının da tuttuğu söylenemez. Kaza- nı karşımızdakiler başka anladı, her şeyi kazana koydular kaynatıyorlar! Tüccar politikasının da alışverişten çok "veriş veriş"e döndüğünü görü- yoruz. Erdoğan artık "devletpolitikasını"yeğlese... Di- yeceğiz ama, korkuyoruz... Ya devlet politikasını devret politikası diye anlarsa! ankcumC" cumhuriyet.com.tr İki ayrı etkinlik gerçekleşti I İstanbul'da yıldızlar geçidi Spor Servisi- İstan- bul dün ilginç bir gün yaşadı. Dünyaca ünlü iki sporcu birbirinden kilometrelerce uzakta yaptıkları gösterilerle seyircilerin ilgi odağı olurken, uluslararası medyanın gözü de Bo- ğaziçi Köprüsü ve tari- hi Sultanahmet Mey- danı'ndaydı. Günün ilk etkinliği sabah saatlerinde ts- tanbul Boğaziçi Köp- rüsü üzerindeydi. Tür- kiye'de ilk kez düzen- lenen 2005 WTA İs- tanbul Cup Tenis Tur- nuvasf ndan önce AB- DTiraketVenusWilli- ams'la ulusal tenisçi İpek Şenoğlu, Avrupa ve Asya kıtalarını bir- leştiren Boğaziçi KLöp- rüsü'nde raket salladı. Gösteri maçı saat 07.00-07.45 saatleri arasında Asya'dan Av- rupa'ya gidiş yönü tra- fiğe kapatılan köprii üzerinde yapıldı. Gös- teri maçı sırasında ba- zı toplar denize kaçar- ken, meraklı izleyici- ler de Boğaziçi Köprü- sü'nde renkli görüntü- ler oluştıırdular. Günün diğer etkinli- ğinde ise Formula 1 'de 2005 sezonuııun lideri RenaultTakımı'nın Is- panyol pilotu Fernan- do Alonso, Sultanah- met Hipodrom Mey- danı'nda izleyicilere bir 'Roadshow' sergi- ledi. Alonso'nun gös- terisi öncesinde Rena- ult'un şampiyon ol- muş eski araçları da Hipodrom meydanın- da tur attı. Tarihi Sulta- nahmet Meydanı'nda özel olarak düzenle- nen pistte gerçekleşti- rilen etkinlikte F1 pilo- tu Fernando Alonso, izleyicilere birbirinden güzel anlar yaşatfı. Özellikle bu tür et- kinlikleri çok sevdiği- ni belirten Fernando Alonso "Seyircilerin gözlerinin içinc baka- rak yarışmak çok gü- zel. Burada olmaktan çok mutluyum" dedi. Ispanyol pilotu izleme- ye gelen seyirciler Sul- tanahmet Meyda- nı'nda renkli görüntü- ler oluştururken, Alon- so'nun attığı turlar sı- rasında izleyenler coş- kulu anlar yaşadı. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle