22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MAYIS 2005 PAZARTIESİ CUMHURİYET JtLjJ v U I l t_f 1VJ.1. ekonomi(rt cumhuriyet.com.tr İlk üç ayda Çin'den ithalat yüzde 50'ye yakm artış gösterirken Türkiye'nin bu ülkeye ihracatı yüzde 40 azaldı Çjik pazan elegeçirdi• Dış Ticaret Müstcşarlığı'nın verilerine görc, Çin'e karşı veriplen dış ticaret açığı yüzde 6Ş.9 arttı. Türkiye'nin ithalatınqa sanayi ürünleri başı çbkiyor. ANKARA (ANKA) - Yılbaşmdan itibaren kotaların kaldınlmasıyla özel- liklc hazır giyinı ve tekstilde Türki- ye'nin uluslararası pazarlannın daral- nıasına yol açan Çin'in iürkiye'yc yaptığı ihracat bu yılın ilk iiç ayında yüzde 50'ye yakın arttı. Tiirkiye'den Çin'c yapılan ihracat ise yüzde 40'a yakın azaldı. Dış Ticaret Müsteşarlığ^'ndan edi- nilen verilere göre, hem Çin'in Türki- ye'ye yaptığı bu yüksek cıranlı artış hcm de Türkiye'nin Çin'e yaptığı ih- racattaki yüzde 38.3 orannjıdaki azal- nıa nedeniyle, bu ülkeye k^rşı verılen dış ticaret açığında yüzde 6 i.9 oranın- da büyüme kaydedildi. Yılın ilk üç ayında 1 mjlyar 227.7 mılyon dolarlık ithalat yaptığı Çin'e aynı dönemde sadece 98.6 jnilyon do- larlık ihracat yapabilen Türkiye, bu ül- keye karşı üç ayda 1 milyar 179 mil- Ucuzhığu nedeniyle ilgi gören Çin ürünlcrinin piyasaları istila ehncsi korkutuyor. En fazla etkilenen sektör hazır giyim. (Arşiv) yon dolarlık açık verdi. üeçen yılın aynı dönemınde Türkıye, Çin'den 857.9 milyon dolarlık ithalat yapmış, 159.7 milyon dolarlık da ihracat ger- çekleştırdıği bu ülkeye karşı 608 mil- yon dolarlık açık vermişti. Türkiye, Çin'den hemen hemcn tüm sektörlerde ithalat yaptı. Bu ülkeden yapılan larımsal ürünler ithalatı, ge- çen yılın aynı dönemine göre yüzde 255 oranında artarak 37.7 milyon do- lara kadarçıktı. Tarım ürünlerinin 16.5 milyon dolarını doğrudan gıda madde- leri oluşturdu. Tanmsal hanımadde it- halatı ise 21.2 milyon dolar olarak ger- çekleşti. Türkiye'nin bu ülkeye yaptı- ğı tanmsal ürün ihracatı ise sadece 15.8 milyon dolar oldu. Türkiye, Çin'den 53.8 milyon dolar- lık da madencilik ürünü ithalatı yapar- ken aynı sektörün Çin'e yaptığı ihra- cat ise sadece 43 milyon dolarda kal- dı. Çin, Türkıye'den özellikle maden cevheri alımını geçen yıla göre bu yıl yüzde 128 oranında arttırdı. Türkiye ilk üç ayda Çin'den, 120.5 milyon dolarlık dokuma, 36 milyon dolarlık hazır giyim, 241 milyon do- larlık da hazır giyim dışındaki tüketim mallarından aldı. Çin'den bu dönem- de yapılan dokumacılık ürünleri itha- latı yüzde 54.2, hazır giyim ithalatı yüzde 75, diğer tüketim mallan itha- latı ise yüzde 68 oranında artış göster- di. Diğer tüketim malları arasındakı en önemli kalemi ise 68.9 milyon do- larla ayakkabı oluşturdu. Ayakkabı ıt- halatında ise yüzde 216 oranında bır büyüme yaşandı. En büyük pay sanayi ürünlerinin Türkiye'nin Çin'den yaptığı ithala- tın 1 milyar 186 milyon dolarla büyük bölümünü sanayi ürünleri ithalatı oluşturdu. Bu kapsamda Türkiye Çin'den ilk üç ayda 18 milyon dolar- lık demir ve çelik, 99 milyon dolarlık kimyasal, 81.2 milyon dolarlık yarı mamul sanayi malı, 589 milyon dolar- lık makine aldı. SİGARADA REKABET TekeVdm iki yenı uru : AıANKARA (AA)- Sigarac)a büyüyen re- kabetortamı nedeniyle firntalarbirbirye- ni ürünlerinı piyasaya sürerken Tekel de iki yeni ürünle bu kervana katılıyor. Tekel, 'Kariyer' ve 'Fors' adlı iki yeni ürünü piyasaya sürmeye ha/ırlaniyor. Fors, Tekel'in en üst fiyat Igrubunda yer alan ürünü olacak. MarlborO ve Camcl gi- bi üst fiyat kategorisinde yer alan sigara- larla rekabet edecek Fors'ta Amerikan tü- tün oranı Kariyer'e göre dalıa yüksek ola- cak. Kanyer ise orta fiyat grubunda yer alan VVinston ve LM gibi sigaralarla aynı kategoride olacak. Öteyandan, Tekel'in yeni sigaraları için deneme ürctimlerı sürerkeıjı bunların ay- lar öncesinde sert kutulu p; yasaya sürülmesi planlanıy DÜNYA BANKASI: cet olarak pi- )idu. Yeni iş alanları açılacak ANKARAÇAA)- Dünya ; Bankası Tür- kiye Direktörü Andrevv Vorkink, önümüz- deki birkaç yıl içinde, özelljkle imalat ve hi/metler sektöründe yenı yatırım ve is- tihdanı talebınin, tarım sektömnden işini kaybedenleri de kapsayacak,şekilde biiyü- yeceğine ınandığını söyledij. Vorkink, işsizlik sorununda, ekonomi- de yaşanan yapısal dönüşümün dc etkilı olduğunu, tarım sektörü darjalırken sana- yi sektörünün büyüdüğünih ancak tarım sektöründe işini kaybedenleri istıhdam edecek düzeyde yatırımlarırı henüz yapı- lamadığını söyledi. Vorkink, "Kapasite kullanımında önemli düzeyde artış var, tam kapasite kııllanımı var, ancak yeni is- tihdam için yeni yalınm gertkiyor" dedi. '. ! I TBMM'de ikinci kez kabul edilen vetolu 28. maddenin iptali istenecek Gelir Idaresi Yasası yargdık • likonominin hâlâ kırılgan olduğunu, makroekonomik gelişmclerin mikroekonomik verilere yansımadığını yineleyen ÎTO Başkanı Yalçıntaş, Türkiye'yi devbir tankere benzeterek hızlı dönemeycceğini, ama dönünce hızlı yol alacağını savundu. JiK» Merkez Bankası'nı eleştiren İTO Başkanı Murat Yalçıntaş: İstihdam sorunu aşılamadı Ekonomi Servisi - Hkonomıde son dönemlcrdeki gelişme ve büyümeye karşın gerek işadam- larının gerekse yurltaşların bazı sıkıntılarının devam ettığıni dı- le getıren lstanbul Ticaret Oda- sı (İTO) Başkanı Mıırat Yalçın- taş, gelişmeye karşın ekonomi- nin hâlâ kırılgan olduğunu ve is- tıhdam sorununun da aşılama- dığını söyledi. İTO Kandilli tesislerinde ba- sınla sohbet loplantısında gaze- tecilerin sorularını yanıtlayan Yalçıntaş, bazı kesimlerce dile gelirilcn kriz söylentılennın iyi nıyetli olmadığını da savundu. Yalçıntaş, yabancılann yatırım yaptığı bır ortamda krizden söz etmenin doğru olmayacağını an- laltı. Işadamları olarak sorunlarını, " Merkez Bankası'nın uygııladı- ğı düşiik enflasyon politikası yii- ziiııden emisyonu dar tutması ve aşırı değerli YTL politikası" ola- rak sıralayan Yalçıntaş, Merkez Bankasf nın emisyon üzerinde- ki baskısını biraz hafifletmesmi ve kurları da bira/ yukarı çıkar- masını ıstcdi. İstihdam sorunu- nun mutlaka çözüleceğının, an- cak bunun ıçın öncelikle istih- dam ü/erindekı vergılere birçe- kıdüzen getırilnıesı gerektiğinin altını çizen Murat Yalçıntaş, "Türkiye de dev bir tanker gibi ve büyük ekonomi. Büyük tan- kerler yavaş yavaş döner. Türki- ye de yavaş yavaş dönüyor. Düz yola girince de daha fazla yol ala- cak" dedı. Çin'in ihracatının yüzde 78'ini Çin'de yatırım yapan ço- kuluslu şirketlerin oluşturduğu- na dikkat çeken Yalçıntaş, "Tür- kiye olarak bi/iın öyle politikalar uygulaınanıız la/ım ki.. yabancı şirketler buraya gelsinler, yatınnı yapsınlar, istihdam yaratsınlar" dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) seçimleri ile ıl- gili soruları da yanıtlayan Yal- çıntaş, İTO'nun TOBB'de belli bir temsil kabılıyetıne kavuş- tuğunu söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkam Ahmet Necdet Sezer, daha önce veto ettiği, ancak TBMM'de ikinci kez görüşülerek kabul edilen Gelır İdaresı Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'u onaylarken, aynen geçen vetolu 28'incı maddesının iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açmayı kararlaştırdı. Çumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Sezer'in daha önce veto ettiği yasanın, 5 Mayıs'ta TBMM'de yeniden görüşülerek kabul edildiği anımsatıldı. Sezer'in, aynen kabul edildiği için ikinci kez veto hakkı bıılunmayan yasayı onaylayarak, yayimlanmak üzere Başbakanlık'a gönderdiğı bildirildi. Atamalara iüşldn nıadde Açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkam 5345 sayılı yasanın 2S'inci maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açacaklarını ifade etmişlerdir" denildi. TBMM'de aynen kabul edilen "atamalar^a ilişkin 28'inci madde şöyle: u Başkanyardımcılaıı.daire başkanlan, vergi dairesi başkanlan ve gelirler kontrolörleri, Başkan'ın önerisi üzerine bakan tarafından; 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamalaı ı başkan tarafından yapılır. Başkan bu yetkilerini gerekli gördüğü takdirde alt kademelere devredebilir. Başkan kadrosuna atanmak için; hııkıık, siyasal bilgiler, iklisat, işletme, iklisadi ve idari bilimler fakültelerinde en az lisans dü/eyinde yükseköğrenim görmüş, bakanlıkta veya Başkanlık'ta fiilen en az üç yıl çalışmış olmak gerekir..." ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Tersine Birikim Türkiye'nin sermaye birikimi ters yönde gidiyor. Birikimde, en büyükler başı çeker. Sermaye birikimi- nin önde gelen iki büyüğü, Koç ve Sabancı topluluk- ları, son günlerde iki konuda bir büyük yarışın için- dedirler. Yarış alanlarından birincisi perakende tica- rettir; diğeri de bankacılıktır. Her iki topluluk, yaban- cıları da yanlarına alarak, bu iki alanda iç pazardan daha büyük bir pay almaya uğraşıyor. Kanımca, kendileri açısından olmasa da, ekono- minin bütünü yönünden, her iki topluluk da ülkenin ve toplumun geleceği açısından yanlış tarafa ko- şuyor. Perakende ticaret, özellikle de besin ürünleri gibi temel gereksinmelerin karşılanmasına yöneldiğinde, yüksek oranlı kazançlar sağlayabilir. özellikle de ya- bancı markaların kullanımıyla, su, süt, et gibi tüketim ürünlerinin, nitelikleri nedeniyle, üretim, dağıtım ve pazarlama aşamalarında kâr oranları yüksek olabilir. Bankacılık ise paradan para kazanmanın aracı- dır. Son dönemde yabancı sermayenin ilgisini çe- ken bu sektöre yerli sermayenin de yönelmesi do- ğal sayılabilir. İki büyük topluluğun, ticaret ve bankacılık alanın- daki bu yarışının, aynı işleri yapan diğer girişimler üzerindeki etkileri ayrıntılı irdelenebilir. özellikle pe- rakende ticarete öncelik vermelerinin, küçük ve orta boy tüccarın zararına işleyeceği öne sürülebilir. Âyrıca, gelişmiş ülkelerde kentlerin dış mahalle- lerinde kurulan büyük gıda satış mağazalarının, ül- kemizde kent merkezlerinde konuşlanmasının eko- nomik ve diğer olası olumsuz etkileri üzerınde de önemle durulması gerekir. Burada vurgulanmak istenen ters yol bunlar de- ğildir. Tarihsel açıdan bakılırsa, ekonominin iki en bü- yüğü, ülkenin sanayileşmesinde, özellikle de temel ve dayanıklı tüketim mallarının üretiminde öncülük etmişlerdır. Yabancı sermaye ile işbirliği içinde de olsa, dayanıklı tüketim ürünlerınde bu öncülük sür- dürülmek isteniyor. Teknolojik yenılikler izleniyor. Ancak bu yetmıyor. Koç ve Sabancı topluluklarının ülke sanayileşme- sinde bundan sonra öncülük yapabilmeleh için, sa- nayileşmenin, küreselleşme dönemindeki niteliği- ni yakalamaları, o dönüşümü gerçekleştirmeleri ge- rekir. Küresel dönüşümün gerçekleşmesi, bilişim, ge- netik, optik, bilgisayar ve enerji gibi öncü sektörlere yönelmeyi gerektirir. Bu da yetmez, bu alanlarda gi- rişimlerin kendi araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik vermeleri vazgeçilmez bir önkoşuldur. • •• Türkiye, özelleştirme hastalığına yakalandı ve bü- yük kamu girişimlerinin bu dönüşümü yapmasını, IMF'nin isteklerine de uyarak, kendisi engelledi. Te- letaş'ın özelleştirilmesi ile başlayarak, ulusal tekno- loji yeterliliğinin güçlenmesini kendisi köstekledi. Günümüzde, gelişmişliğin ölçüsünü, sayısal bölün- me denilen bilgisayar okur-yazarlığı belirliyor. Türki- ye, yabancıların bilgisayar pazarıdır; kendi yongası- nı, işlemcisini üretemiyor. Aşama aşama kamu sektörünü yok eden Türkiye, özel kesim büyüklerinin de teknolojik dönüşüm ya- parak güçlenmesini, bilimsel ve teknolojik yeniliğe yatırım yapmalarını, ulusal bir programa bağlayıp sağlama yoluna gitmedi. Oysa bu ikilimiz, tıpkı, ön- celeri Japonya ve Kore ve şimdilerde de Çin'in yap- tığı gibi, gerektiğinde devlet desteğiyle, teknolojik yenilik alanında yatırım yapabilir; bilgisayar ürünleri başta olmak üzere ileri teknoloji alanlarında, kendi aralarında işbölümü yaparak, dünyadaki yarışa katı- labilirdi. Bunlara yeni girişimler eklenebilirdi. Devle- tin öncülük edeceği planlı bir yaklaşımla, AB, ABD ve Uzakdoğu dikkate alınarak, ekonomiye uluslara- rası düzlemde yön verilebilirdi. Bunlar yapılmadı. Etten, sütten para kazanmak çok kolaydır; binler- ce yıllık yoğurdu bilmem hangi marka ile satmanın günlük getirisi yüksek olabilir. Olur da, toplumun, ne- leri, nasıl ürettiği, yoğurtla açıklanmıyor; yoğurt üre- timiyle güçlü ülke olunmuyor; özetle dünya pazarın- da kalıcı olunamıyor. Sermayenin büyüklerinin toplumsal sorumluluğu da büyük olmalıdır. DÜNYA EKOINOMİ^İrVE BAKIŞ / ERGİN Y1LDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoğlufr» mail.com Bush yönetimi dış politikasını, geçenler- de Condoleezza Rice'ın Wall Street Jo- urnal'da belirttiği gibi Ortadoğu'ya odak- lamış durumda. İkinci sıradada Rusya'nın "arka bahçesini" ele geçirm^ projesi var. Bu iki proje ABD Dışişleri'nin tüm enerjisini emiyor ve başka bölgelerde rrianevra kapa- sitesini azaltıyor. Örneğin, ABp tarihsel ola- rak kendisi için çok önemli g$rdüğü, "arka bahçe" kabul ettiği Latin Amerika'da dene- timi elden kaçırıyor, hattaThe Economist'in deyişiyle etkisi giderek sönüyor. Latin Amerika'da yerel bir hegemonyacı güç yükseliyor. Tüm kıta çapında, neo-libe~ ralizme, IMF'ye ve ABD emperyalizmine karşı kitlesel hareketler giderek güçleniyor, "Bolivarcı" (bağımsızlıkçı, Latin Amerika halklarının bütünleşmesini amaçlayan, halk- çı) bir iklim oluşuyor. Kâğıttan kaplandan kim korkar ABD'nin Irak'taki başarısız ığı, hem tüm enerjisini alıyor hem de yeterşizliklerini, za- aflarını sergiliyor. Böylece bBşka ülkeler, özellikle Latin Amerika da AÖD'nin görün- düğü kadar güçlü olmadığınııtı ayırdına va- rıyor, bağımız davranmaya bgşlıyorlar. Geçen aylarda hem Savıjnma Bakanı Rumsfeld hem de Dışişleri Bakanı Rice, Latin Amerika'yı ziyaret ederek ABD'nin za- yıflayan etkisinı restore etmeye çalıştılar ama başanlı olamadılar. Rumsfeld ve Rice, Venezüella Devlet Başkanı Chavez'e karşı bir "istekliler koalisyonu" kurmaya çabala- dılar, tek bir ülkeyi bile ikng edemediler (VVashington Times, 10/05). Üstelik Brezil- ya'da, New YorkTimes'dan Larry Rither'in aktardığı gibi Rumsfeld, Savunma Baka- nı'ndan, halkların kendi kaderlerini tayin hakkı üzerine bir de öğüt dinlemek zorun- da kaldı, açıkça uyarıldı. Dahası, elli yıldır ilk kez ABD, Amerika Ülkeleri örgütü'nün de- netiminı elinden kaçırdı (Financial Times 08/05). Bu örgütün yönetimine ilk kez ABD'nin istemediği biri, Şili'den sosyalıst eğilimli Içişleri Bakanı (Pinochet'in yargılan- masını sağlayan) Jose Miguel Insulza se- çildi. ABD'nin bu örgütten dışladığı Küba, şimdi büyük olasılıkla örgüte alınacak. ABD'nin önemli uluslararası sıkıntıların- dan biri de Uluslararası Ceza Mahkeme- si. ABD, bu mahkemeyi kuran anlaşmaya katılmadığı gibi, başkalarının da katılması- nı engellemeye çalışıyor. Ancak, Ekvador, Uruguay, Paraguay, Bolivya, Brezilya dahil on bir Latin Amerika ülkesi hem bu anlaş- mayı imzaladılar hem de ABD'yle ona mu- afiyet sağlayan ıkili anlaşmalaryapmayı red- dettiler (MotherJones, 02/05). Geçen hafta 22 Arap ülkesi ve 12 Latin Amerika ülkesi ilk kez, iki bölge arasındati- cari, kültürel ve siyasi ilişkileri güçlendirme- yi amaçlayan bir zirve toplantısında bir ara- ya geldiler. Toplantı sonunda yayımlanan "Brezilya Deklarasyonu"', ABD ve Israil'in Ortadoğu politikalarına karşı eleştirel birtu- tum aldı. Terorizmi mahkûm etmekle birlik- te işgal altındaki halkların, silahlı direnme hakkının meşru olduğunu vurguladı. Bugün zengin ülkelertarafından saptanan terorizm tarifinin değişmesi için bir uluslararası top- lantı talep etti. Deklarasyon, böylece Irak'ta- ki direnişe, Filistin'de Hamas'a ve Lüb- Bu Sırada 'Arka Bahçede'... nan'da Hizbullah'a dolaylı olarak destek vermiş oluyordu (CNN 12/05). Tüm bu gelışmeler olurken, arka planda Brezilya'nın bölgesel ve uluslararası etkisi- nin artmakta olduğu görülüyor. Dünya Tica- ret Örgütü görüşmelerinde, ABD ve Avru- bu anlaşmaların etkileri genişlerken, ABD'nin bölgedeki projesi Latin Amerika Serfoest Ticaret Bölgesi Anlaşmasının fi- ilen ölmeye başladığı görülüyor; zira El Salvador ve Kolombiya'dan başka des- tekleyen ülke kalmadı. ABD'nin başarısı/lığının göstergesi Irak'taki çatışmalar sürerken Suriye sınırına yakın bir nıcıkczdc Amerikan kuvvetlcrinin 57 yaşındaki Iraklı kadını ve «örme engclli oğlunu gözaltına alması büyük tcpki uyandırdı. (AP) pa'ya karşı bir blok oluşturulmasında belir- leyici rol oynayan Brezilya'nın, Latin Ame- rika'da da Güney Amerika Ülkeler Toplu- luğu, Mercosur gibi yerel ticaret ve kültürel anlaşmaların güçlenmesi için çabaladığı, Dünyanın önemli petrol üreticilerinden, ABD ithalatının yüzde 15'ini sağlayan Vene- züella, şu sıralarda Latin Amerika'da ABD'nin başını en çok ağrıtan ülke. ABD, ül- kenin halkçı ve bağımsızlıkçı Başkan Hugo Chavez'i devirmek için darbe bile tezgâh- ladı ama kitlesel dıreniş karşısında başarı- sız kaldı. Buna karşılık ülkesinin petrol ge- lirlerini eğitim, sağlık, konut, yeni işolanak- ları yaratma seferberliği gibi halkçı politika- lar için kullanan Chavez gıttikçe güçlendi. Güçlendikçe de, salt kendisi ABD karşıtı bir tutum almakla kalmadı, Latin Amerika ça- pında ABD karşıtı, "Bolivarcı" hareketlere fiilen destek olmaya başladı. Chavez, ABD'nin baskılarına karşı, pet- rol ihracatını kesmekle tehdit etti. Arkasın- dan geçenlerde, Venezüella ve ABD ordu- ları arasındaki ilişkiye son verdi, böylece ABD askeri personeli Venezüella'yı terk etmek zorunda kaldı. Chavez, ABD'nin rakipleriyle de ilişkilerini geliştiriyor. Çin'e petrol satarken Rusya'dan, Ispanya'dan silah satın alıyor. Küba'ya sağlık hizmeti karşılığında indirimli petrol satıyor. Cha- vez'in Rusya'dan aldığı 100.000 AK-47 (Kalaşnikof) tüfeğin, Rumsfeld'i özellikle tedirgin ettiği anlaşılıyor (Bu tedirginlikte Irak direnişinin gölgesi olabilir mi?). Tüm bunlar yetmezmiş gibi Chavez şimdi de Latin Amerika çapında El Cezire tipi bir radyo kurulmasına öncülük ediyor; finan- sal destek sunuyor (Christian Science Monitor, 13/05). TVSUR (Güney Televiz- yonu) CNN'le rekabet edecek ve ABD propagandasına karşı bir yayın yapacak. Venezüella'nın başkentinde büro açan El Cezire de Latin Amerika'da faaliyete geç- meye hazırlanıyor (VVashington Times 05/05). TVSUR projesinde Bolivarcı bir ruhun etkisini görmek olanaklı. Ama bu ruh bu kadarla da sınırlı değil. Geçen yıllarda Şi- li, Venezüella, Brezilya, Bolivya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Ekvador'da sol eğilimli, halkçı ittifaklar hükümete geldiler. Bu halkçı ittifakları hemen heryerde, ikti- dara, ABD, IMF karşıtı halk hareketleri taşıdı. Şimdi sırada, Latin Amerika'nın ikinci büyük ülkesi ve ABD'nin komşusu Meksika var. Gelecek yıl başkanlık seçim- lerini sol eğilimli Mexico City Belediye Başkanı Andres Manuel Lopez Obra- dor'un kazanması bekleniyor. Bu hükü- metlerin hemen hepsi IMF programlarına ya tümden karşılar ya da bu programları delerek kendi gereksinimleri doğrultusun- da halkçı politikalara öncelik veriyorlar. Ancak bu hükümetleri iktidara taşıyan toplumsal hareketlerin önemli bir özelliği daha var. Bu hareketler Latin Amerika'nın sömürgecilik öncesi sahibi olan sonra mülksüzleştirilmiş yerli halkların (şimdi yok- sul köylüler ve işçiler) damgasını taşıyor. Mestizo'nun (sömürgecilerin soyundan ge- len melez orta sınıfın, iş çevrelerinin) etkisi giderek zayıflıyor. Bu gelişme tüm Latin Amerika çapında anti-emperyalist-kültürel ve tüm Latin Amerika'da entegrasyonu amaçlayan bir hareketin (Bolivarcı) maya- lanmakta olduğunun göstergesi. Tüm bu gelişmeler, bizim uzun süredir savunduğumuz iki tezi destekler nitelikte: ABD'nin ikinci hegemonya hamlesi, impa- ratorluk refleksi başarılı olamayacaktır- dolayısıyla çok kutuplu bir dünyadan içeri adımımızı atmış bulunuyoruz. Ikincisi, eğer istersek ABD'nin basıncına boyun eğmeyebiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle