Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 MAYIS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
ÇACRIŞIMLAR AYSE EMEL MESCİ
Öldüresiye sevmek12 Mart darbesındcn sonra ^ _ _ ^ ^ ^ ^ ^ ^ _ ^ ^ ^ _ _ ^ ^ ^ _ ^ _ ^ ^ _ _ | ^ ^ _ | ^ _ ^ ^ ^ _ ^ ^ _ _ ^ ^ ^ _ _ _ ^ _ _ ^ _ kiler." tnsan "özgür iken" çok
uzunca bir sürc yattığım Adapaza-
n Cczaevı'nde, çcşitli suçlardan
hüküm giymiş kadın mahkûmlar-
la bir okuma grubu kurnfiuştum.
lsteyenlere okuma yazma1
öğreti-
yor, kilap okııyordum; sonra da
okuduğumuz romanlar üzerine
tartışıyorduk.
Grubumuzda çok esprili bir ka-
dın vardı: Şehriban. Kocasını çok
scviyordu Şehriban, scviş^rek ev-
lenmişlerdi. Bekçiydi jkocası.
Adamı çok kıskanırdı, aJam da
karısını kıskandırmaktan
nırdı. Sırfkarısını işkilleridirmek
için çalışmadığı gecelerde
bahane bulup dışarı çıkar,
hoşla-
bilebir
geç va-
kit dönerdi. Bir de çok içkı ıçer,
sarhoş olıınca da Şchriban'ı dö-
verdi. Bir gece yine geç ^clmişti
kocası, fitil gibi de sarhoştu. Şeh-
riban hiç yatağından kalkmadı,
uyuyormuş gibi yaptı. Adaım biraz
sonra sızdı. Şehriban kalktı, bir
siire scyretli kocasını. Sonra bey-
lik tabancayı aldı, yorganı açtı,
namluyu adamın bacağına daya-
yıp tetiğe asıldı. Içinde biriktirdi-
ği bütün hıncı boşalttı sanki.
Işin en ilginç yanı, adanı vurul-
muş, ama ayılmamıştı. Horlama-
ya devam ediyordu. Sonra Şehri-
ban kanı fark etti. Bütün| yatak
kan olmuştu. Başladı çığlik çığlı-
ğa bağırmaya. Kocasını sarsa sar-
sa uyandırdı. Adanı uyandı, kanı
gördü: "Ne oldu bana Şehri-
ban?" dedi. Şehriban canıı açtı:
"Komşular yetişin, kocanı ölü-
yor!" diyc haykırmaya başladı.
Yetıştilcr. Adam hastanenm, Şeh-
riban da hapishanenin yolunu tul-
tu. Şehriban bu olayı ne zatjnan an-
latsa, hem kendi güler henjı de he-
pimizi kırar geçirirdi. "Nİ yapa-
yım, çok seviyordum" derdi.
"Ben zaten öldürmek için ateş
etmcdim ki... İçimi boşaltmak
için, öylesine..." Bu "öylesine"
lafıyla birlikte bütün koğuşlkahka-
halarla çınlardı.
Birgün sordum: "Tamam Şeh-
riban, öylesine ateş ettin. Ama
doğruyu söyle: Öldürecek ka-
dar çok nıu seviyordun?" Bir an
sustu, yüzü asıldı, ardından uıan-
gaç bir gülümseme kapladı tüm
A
nkara Devlet Tiyatrosu yapımı 'Demir'de, kocasını öldürdüğü için
müebbet hapse mahkûm olan bir kadınla onu hapsc girdikten on
beş yıl sonra ilk kez ziyaret edcn kızı arasındaki ilişkiler ekscninde
kadın, yalnızlık, paylaşma, aile vc birey temaları işleniyor. Oyunda son
dcrece gcrçekçi bir metinle karşı karşıya olmamıza karşın, 'hapishane'
olgusu simgesel bir değer de kazanıyor.
yüzünü: "Valla öldürecek kadar
çok" dedi. Sonra kocası affetti
Şchriban'ı, davadan vazgeçti.
Tahliye oldu Şehriban, kocasıyla
beraber gitti.
Birey ilişkllerl Islenlyor
Evlı eşler arasındaki bastırılmış
hınç öyküleri her zaman bu kadar
sevimli olmuyor, böyle mutlu son-
la bitmiyor ne yazık ki... Ankara
Devlet Tiyatrosu yapımı 'De-
mir'de, kocasını öldürdüğü için
müebbet hapse mahkûm olan bir
kadınla ('Fay': Tülay Bursa)onu
hapse girdikten on beş yıl sonra ilk
kez ziyaret eden kızı ('Josie': S.
Devrim Yakııt) arasındaki ilişki-
ler ekseninde kadın, yalnızlık,
paylaşma, aile ve birey temaları
işleniyor.
Oyunun yazarı Rona Munro,
ilk önce film senaryosu olarak ha-
zırlayıp sonradan oyun haline ge-
tirdiği hikâyesini işlerken gerçek-
ten müebbet hapse mahkûm ol-
muş birçok kadınla görüşmüş. Er-
ay EseroJ'un Türkçeye çevirdiği,
Ethem Özbora'nın dekor, Gü-
lümser Erigür'ün giysi, Ersen
Tunççekiç'in de ışık tasarımlan-
nı yaptığı oyunu sahneye başarıy-
la koyan Kâzım Akşar, konsepti-
ni şu ana fikir üzerine kurmuş:
"Önemli olan, insanların için-
deki hapsedilmişlik. Hapsedil-
miş duygular, hapsedilmiş dü-
şünceler, hapsedilmiş kısır iliş-
Festivalin ilk üç gününde Van Sant, Allen, Haneke ve Akın'ın filmleri öne çıktı
Cannes'da Keşan rüzgârları
VECDİ SAYAR
CANNES - 58. Cannes Film
Fesüvali'nin ilk üç gününde,cn be-
ğenilcn üç film, Gus Van Sant'ın
'Son Günler'i, VVoody A|len'in
'Matchpoint'ı ve burada 'Köprü-
yü Geçmek' adıyla gösterileh, Tür-
kiycde ise 'İstanbul Hatınısı' ola-
rak gösterime çıkacak olan Fatih
Akın'ın belgesel filmi oldu. Dör-
düncii günün sabahı bu list^ye bir
rilm daha eklendi: Michael Hane-
ke'nin 'Saklı' (C'ache) adlı son fil-
mi. Haneke'nin en olgun filmlcrin-
dcn birı olan 'Sakh', anlatacak hi-
kâye bulamayan günümüz yönet-
menlerinedersverirgibiydi. Baştan
sona olağanüstü bir gerilimi ayakta
tutmayı başaran Haneke, çağımızın
belki de en yakıcı sorunu ola ı 'öte-
ki' sorununu cn çarpıcı biçinıde di-
le getiriyordu. Sorumluluk \e suç-
luluk duygıısu gibi, neredey;e Ha-
neke sinemasının kilit kavrımları
bu filme de damgasını vurmuştu.
Michael Haneke'nin senaryosunu
yazdığı ve yönettiği 'Sakh', bir
Fransız- Alman-İtalyan-Avu^turya
urtak yapımı. Başrollerde, Hane-
ke'nin çok iyı tanıdığı oyuncular
var: Daniel Autcuil, Juliet Binoc-
he, Maurice Benichou gibi. Bir de
küçük bir rolde güçlü bir konuk:
Annie Girardot. Haneke, bu kad-
royla küçük bir başyapıt orta/a ko-
yuyor.
Geçmlşle hesaplasma
Avrupalı beyaz aydının su;luluk
duygusu üstüne bir film olarak da
tanımlanabılir 'Sakh' ya da 3İr ül-
kcnin geçmışi ile hesaplaşatîıama-
sının filmi. 1961 Parisi'ndekijCeza-
yirli katliamının filmin kom.su ile
doğrudan ılgısi var. Ama, bu denli
sınırh bir okumaya sığmayacak bir
film 'Sakh', başka ülkelerinlbaşka
suçluları da kcndilerine pay çıkara-
bilirler bu filındcn. Ya da ülkeleri-
F
atih Akın.
'Köprüyü
Geçmek -
İstanbul'un Sesi' adlı
belgeselinde, klişe
görüntülcrden
kaçınarak İstanbul'un
gerçek yüzünü
anlatıyor. Müzik, bu
yolculukta temel izleği
oluşturuyor. Geçmişe
takılmadan, doğrudan
günümüz İstanbul'unu
anlatmayı seçmiş Fatih
Akın.
nin tarihindeki suçlar konusunda
duyarsız kalan tüm aydınlar... Ha-
neke, evlerine gönderilen video ka-
setlerle yaşamı altüst olan orta sınıf-
tan bir ailenin yaşamına yöneltiyor
kamerasını. Filmdeki evi, dünyanın
tüm sorunlannın yansıdığı birmık-
rokozmos olarak görebilirsiniz. Bu
mikrokozmosun etkilendiği iki
dünya var: Kişisel tarihler ve top-
lumsal tarih. Haneke, bu iki alanın
ilişkisini değme teorisyene taş çı-
kartacak birmükemmelliktc ve sa-
deliktc anlatıyor. 'Sakh', açık bir
fınale sahip. Scyırci istediği biçim-
de yorumlayabiliyor. Çünkü, olağa-
nüstü bir ustalıkla farklı yorumlara
olanak veren, birkaç olasılık üzeri-
ne kurmuş yapıtını, Haneke. Seyir-
cinin suratına bir tokat gibi inen, bu
alabildığinc çarpıcı, o ölçüde zarif
film, sinema okullarında ders ola-
rak gösterilmeyi hak ediyor. Sinema
yoluyla siyaset nasıl yapılırmış gös-
termek için.
Sincmanın olanaklannı, ustalıkla
ve göstcrişe kaçmadan kullanan bir
Amerikalı bağımsız, Gus Van Sant
da, 'Son Giinler' adlı yapıtında bir
kişisel tarih öyküsü anlatıyor, ünlü
rock şarkıcısı Kurt Kobain'in ya-
şamından esinlenerek. Başrolü üst-
lenen Michael Pitt'in Altın Palmi-
ye'nin adaylarından biri olduğunu
söyleyebilirim. Oyunculuk açısın-
dan başarı 11 bir başka yapım da, ye-
ni döncmin ilk Irak filmi olan 'Ki-
lomctre Sıfır'. Hiner Saleenı'in
imzasını taşıyan filmde ülkemiz-
den iki oyuncu başrolleri paylaşı-
yor. Yeşim Ustaoğlu, Kazım Öz
gibi genç yönetmenlerle sinemaya
başlayan Nazmi Kırık ve bu film-
le sinema dünyasıyla tanışan Bel-
cim Bigin. Şu sıralar sinemaları-
mızda gösterilen 'Votka Li-
mon'unu çok beğendiğim Saleem,
bu kez Halepçe katliamı öncesi I-
rak Kürdistanı'nda Arapların Kürt-
lere uyguladığı zulme çevirmiş ka-
merasını.
Keşan'dan Cannes'a
Çok sevdiğim bir film de, Fatih
Akın'ın 'Köprüyü Geçmek - İs-
tanbulun Sesi' adlı belgeselı ol-
du. Film, klişe göriintülerden kaçı-
narak İstanbul'un gerçek yüzünü
anlatıyor. Müzik, bu yolculukta te-
mel izleği oluşturuyor. Geçmişe ta-
kılmadan, doğrudan günümüz İs-
tanbul'unu anlatmayı seçmiş Fatih
Akın. Duman'dan Ceza'ya, Ori-
ent Expressions'dan Baba Zu-
la'ya, Siya Siyabent'ten Aynur'a
günümüz gençliğınin ikonlarını ız-
liyoruz beyazperdede. Tabii, bu
müzisyenlerin kaynaklandığı usta-
lardayansıyorperdeye, Erkin Ko-
ray'dan Orhan Gencebay'a, Se-
zen Aksu'ya...
Günümüz İstanbul kültürü bun-
dan daha iyi anlatılamazdı. Filmi
izleyen herkeste Istanbul'u görme
isteği uyanacağı kesin. Festival sa-
rayının karşısındaki ekranda dönen
'Türkiye' reklamına ödenen pa-
rayla, bu filmin tanıtımına katkıda
bulunmayı akıl edecek bir Kültür
ve Turizm Bakanlığı özlemi içinde
Alman yapımcının verdiği partiye
gittik geçen akşam. Selim Sesler
ve topluluğunun müziği eşliğinde
dünyanın dört bir yanından sine-
macılar göbek atıyordu...
Unutmadan söyleyeyim, tüm
Avrupa ülkelerinin Kültür Bakan-
ları burada. Sahi, biz Avrupa Bir-
liği'ne girecektik, değil mi?
daha mahpus, "nıahpus iken"
çok daha özgür olabilir.
Simgesel hapishane
Oyun böylc bir anlayışla sahne-
ye konunca, son derece gerçekçi
bir metinle karşı karşıya olmamı-
za karşın, 'hapishane' olgusu
simgesel bir değer de kazanmış,
sadece toplumdan yalıtılmış bir
grup insanı değil, o toplumun ta-
mamını ifade etme gücünü kazan-
mış.
Deyim yerindeyse, oyunun adı
tüm sahne düzenlemesine de yan-
sıtılmış. Her yanı demirlerle kap-
layan, esneklik duygusuna hiç
yer vermeyen bir dekor var. Demir
parmaklıklı iskemlelerle oluştu-
rulan farklı mekânlar gibi sahne
çözümlemeleri, ustaca kotarılmış
ışık tasarımıyla da desteklenince
seyirci tiyatronun tadına varıyor.
Öldüren yalnızlık
Sheila'da (Kadın Gardiyan)
Gonca Yakut, George'da (Hrkek
Gardiyan) Altan Gördüm son de-
rece sade ve etkıli ekip oyuncu-
luklarıyla sahneyi kuşatan 'De-
mir'den mahkûm anaya ve kızına
uzanan 'sistem'in ara renklerıni
oluşturuyorlar sanki. Biryanları o
'demir'le diğer yanları 'mah-
kûm'la, yani 'insan'la bütünleşi-
yor. Babasını öldürdüğü için on
beş yıldır görmeye gclmediği an-
nesini sonunda ziyaret eden Jo-
sie'de Devrim Yakut, yalnızlığı bir
yaşam biçimi olarak seçmiş günü-
müz insanını olduğu kadar, anne-
ye duyulan hasreti ve geçen on beş
yılın hesaplaşmasını da yalın ve
sağlam bir oyunculukla aktarıyor.
Yüz ifadcsinin derinliklerine si-
nen on beş yılın hüznüyle, sesin-
deki ustaca dalgalanmalarıyla,
içindeki doluluğu asla saçaklama-
dan seyirciye yansıtmasıyla ve en
önemlisi ölçüyü hiç elden bırak-
mayan oyunculuğuyla umut verdı
bana Devrim Yakut. Türk tiyatro-
su uzun soluklu yeni bir değer ka-
zanıyor dıye düşündüm.
Doğrudan yasayan oyuncu
Oyunun kadın kahramanı olan
'Fay'ı oynayan Tülay Bursa'ya ise
ayrı bir paragraf açmak ısterim.
Aslında onun oyunculuğunu an-
latmak güç, gidip izlemek gerek,
ama nitelemek için en uygun ke-
limc nedır diye sorulsa, herhalde
'virtüözite' demek gerekir. Hiç
'-miş gibi'si olmayan, doğrudan
yaşayan bir oyuncu Tülay Bursa.
En ufak bir fazlalığa, cn küçük bir
yapaylığa yer yok oyunculuğun-
da, ıhtiyacı da yok zaten. Ses per-
desi çok geniş ve ses rengi çok gü-
zel. Oyunun başındaki ve finalde-
ki şarkıda ('Cehennem Yolu',
Chris Rea) gözlerimi kapadım ve
en iyilerinden siyahi bir kadın şar-
kıcıyı dinliyormuş gibi hissettim
kendimi. Hele merdiven altında,
sırtı seyirciye dönük açlık grevı
yaptığı hücresinden çıkıp geldi-
ğinde sergılediği dönüşüm öyle
sahıciydı kı, bir hançer gibi sap-
landı yüreğime, ölüm oruçları,
tecrit hücreleri oldu çarptı bağrı-
ma.
çağrışım zenginliği
Oyunculuk gücünün, sahne üze-
rindeki bir insandan onu seyre-
dcnlere yayılan sahicilığın, varo-
luş gerçeğinın çağrışım zenginli-
ği bu işte, dedim kendi kendime.
Düşündüm: Şehriban kocasını öl-
dürecek kadar seviyordu; Fay için
de öyle denebilır bir yerde. Peki,
kendilerine emanet edilen mah-
kûmları 'demir ökçe'leri altında
ezen devletler, onlar da aşırı sev-
gi kurbanı mıydılar yoksa? Öyle
çok seviyorlardı kı yurttaşlannı,
hayata döndürmek ıçın öldürüyor-
lardı.
Öldüresiye sevmek dedikleri bu
muydu acaba? 'Demir'in sahne
düzeninde yaşama ait tek parça,
öndeki ufak çıçek bahçesi. Adapa-
zan'ndaki avluda bizim de böyle
küçücük bir toprak parçamız var-
dı. Bayılırdık orada bir şeyler yc-
tiştirmeye. Hapishane yönetimi
çok gcçmeden bahçemize beton
döktürdü. Demirle aramıza hiçbir
şey girmemeliydi, hele çiçek? As-
la. Bizi öldüresiye seviyorlardı
çünkü.
FIBRESCIÖDÜLÜ ÎSRAİL FÎLMtNÎN
14 filmin yarıştığı
böhimdf Fibresci
Ödiilü Ronit
Elkabetz ve
Shlonü
Elkabetz'in
yönettiği 'Kız
Alınak'filnıinc
verildi-
Uçan Süpürge 'yi 'Kız
Alrnak' filmi kazandı
Kültür Servisi - 8.
Uçan Süpürge Ulus-
lararası Kadın Film-
leri Festivali'nde
Uluslararası Sinema
Eleştirmenleri (FIB-
RESCI) Ödülü'nü
Ronit Elkabetz ve
Shlomi Elkabetz'in
yönettiği tsrail yapımı
'Kız Alnıak' (To Ta-
ke a Wife) adlı film
kazandı. Ödülü, yö-
netmenler adına lsra-
il'in Ankara Büyükel-
çiliği yctkilileri aldı.
Yarışmanın Bilge
Olgaç Başarı Ödülle-
ri'ne ise yıllarca Ye-
şilçam'ın Türkan Şo-
ray, Filiz Akın, Bel-
gin Doruk, Hale Soy-
gazi, Fatma Girik,
Hülya Koçyiğit gibi
ünlü kadın oyuncula-
rını seslendiren Jeyan
Ayral Tözüm layık
görüldü. Ayral, ödülü-
nü yine bir başka ta-
nınmış seslendirme
sanatçısı Yekta Ko-
pan'ın elinden aldı.
Bilge Olgaç Başarı
Ödülleri'nin bir diğer
sahibi, sinema eleştir-
meni Sevin Okyay ol-
du.
Işıl Özgentürk'ün
yönetiminde gerçek-
leşen 'Senaryo Atöl-
ye' çalışmalarının bi-
rinciliğine ise Ceyda
Aşar'ın 'Ona Melek
Deme' adlı çalışması
değer bulundu. Geçen
yıl birinci olan ve fil-
me çekilen Caner
Yalçın'ın 'Yorgan'
adlı kısa öyküsü de
gecede gösterildi.
Aşar'ın senaryo çalış-
ması da Filma-Cass
şirketi tarafmdan kısa
film olarak çekilecek.
Çin'de 700 yıllık kent bulundu
• PEKİN (AA) - Çinli arkeologların, 700 yıl-
lık bir kentın kalıntılarını ortaya çıkardığı bildi-
rıldi. Yeni Çin Ajansı, bugüne kadar hakkında
hiçbir bilgi olmayan, Çin'in kuzeyindeki Hebei
bölgesinde bulunan kentin kalıntılarının, Song
Hanedanı (960-1279) zamanındaki bir ticaret
merkezine işaret ettiğinin belirlendiğini belirt-
ti. ltalya'da Vezüv'ün Iavları altındakalarak yok
olan Pompei kentine benzediği ifade edilen ken-
tin, bir deprem ya da su baskını sonucu yerle bir
olmuş olabileceği kaydedildi. Ajans, kentin ka-
lıntılarının, bir otoyolun inşası sırasında tesadü-
fen fark edildiğini ve yapılan kazı sonucu orta-
ya çıkarıldığını ifade etti.
Spielbepg'den Olimpiyat filmi
• BUDAPEŞTE (AA) - Amerikalı ünlü yönet-
men Steven Spielberg, Macaristan'da, 1972 Mü-
nih Olimpiyatlan'ndaki kanlı rehin alma eyle-
mıni konu alan bir film çekecek. Spielberg'in
SÖ7CÜSÜ Marvin Levy, MTI ajansına yaptığı
açıklamada, çekimine temmuz başında başlana-
cak 'İntikam' adlı filmde, lsrailli atletlerin 5 ve
6 Eylül 1972'de Fılistinli teröristler tarafından
rehin alınmasının anlatılacağını belirtti. Filmin
senaryosunu, 'Forrest Gump' ve 'Revelations'
gibi fılmlerin de senaristi olan Eric Roth'un
yazdığı, başrolü ise yine Spielberg'in 'Schind-
ler'in listesi' filminde oynayan Ben Kingsley'in
üstleneceği kaydedildi. 8 Filistinli militan, 5
Eylül 1972'de Münih olimpiyat köyünü bas-
mış ve iki lsrailli sporcuyu öldürdükten sonra
9'unu rehin almıştı. Pazarlıklar sonucu, Alman
polisi eylemcileri rehinelerle Kahire'ye gitme-
leri için ıkna etmiş, ancak askeri havaalanında
düzenlenen başarısız operasyonda eylemciler-
den beşi, bütün rehineler, bir polis memuru ve
bir pilot ölmüştü.
Coelho'ya İran'da yasak
M PARİS (AFP) -
'Simyacı'nın ünlü Bre-
zilyalı yazarı Paulo Co-
elho'nun son romanı
'Zahir' İran'da yasak-
landı. Tahran'daki kitap
fuarı boyunca 2000 ta-
ne satılan kitabın geri-
ye kalan 1000 tanesine
İran devleti el koydu.
Yazarın İran yayıncısı
Araş Hecazi, kitapların
hiçbir açıklama yapıl-
madan toplatıldığını ve
İran Kültür Bakanlı-
ğrnın,ülkede Coel-
ho'ya artan yoğun ilgi-
den endişelendiğini belirtti. Brezilya'da 2 Ni-
san'da okuyucuyla buluştuktan sonra ilk iran'da
yayimlanan kitap, önümüzdeki aylar içinde ara-
larında Türkiye'nin de bulunduğu 83 ülkede 42
dilde yayımlanacak. 'Zahir' Türkiye'de, haziran
ayında Can Yayınlarf ndan çıkıyor.
Banderas, bu kez yönetmen
• Kültür Servisi - Lspanyol oyuncu Antonio Ban-
deras, lspanyol diktatör Francisco Franco dönemi-
ni anlatan bir film için kamera arkasına geçiyor.
Kendi çocukluğu da Franco döneminin baskılan al-
tında geçen oyuncunun yönetmenliğini yapacağı
film, bir grup lspanyol çocuğun Franco dönemin-
de başından geçenleri anlatıyor. Ispanya, 1933-
1975 yılları arasında faşist Franco tarafından yö-
netılmişti. Banderas, ilk yönetmenlik denemesini,
eşi Melanie (iriffith'in başrolünü oynadığı 'Crazy
in Alabama' adlı komedi filmiyle yapmıştı.