17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Siyasiler, Ingilizlerin Irak'ı unuttuğunu savunsa da halk, bu konuda aldatılmış olmaktan büyük üzüntü duyuyor Sandıktahesap somcaMar• Ingiltere'nin iktidardaki Işçi Partisi, 5 Mayıs'taki seçim önccsinde Irak'ın, sadece belirli bir kesimin umurunda olduğunu savunuyor. Ancak, Irak'ın bu ülkede önemsenmediğini düşünenlerin görüşü bir hayalden ibaret. Irak, insanları inanılmaz derecede ilgilendiriyor. Ve görünen o ki halkm büyük bölümü, savaşa girerken Başbakan Blair tarafından aldatıldıklarını düşündüğü için sandıkta hesap soracak. JOHNKAMPFNER ZZZZZÜZZZ G eçen hafta bir grup bakan, akademisyen ve yorumcunun siyaset ahlakı ve hayal kırık- lığına uğramış bir toplumun nasıl toparla- nacağinı tartıştığı bir seminerdeydim. Medyanın rolünden bahsettik. Siyasilerin vcrgiden göçmen- lere kadarbirçok konuya yaklaşımında dalıa düriist olmalan gcrektiğinden bahsettik. Hepimiz söyle- nenleri kabııl edercesine başımızı salladık. Ve ara- mtzdan bıri bir noktayı kaçırdığımıza dıkkat çekti: "Seminer odasuıda gizlenen fıl Irak'ü." Bu ciimle sarf edildiğinde benim içim rahat et- ti. Çünkü son yıllarda söylemine bir de "yeni" ifa- desini katan nazik Işçi Partisrnden biri -adını acıklamama gcrek yok- buııdan bahsetme cesare- tini gösterdı. Ben hükümet kanadındaki bazı tıp- ler tarafından sürekli başkentte egemen olan ge- nel kanının dışında olduğum, aykırı davrandığım konusunda uyanhyordum. Onlann savunduğu te- ze göre sadece belirli bir kesimde Irak'tan söz ediliyordu. Uzaklaki Irak, gün geçtikçe önemini yitiriyordu fngilizler için. Ancak şimdi söyleye- bileceğim bir şey var.. o da Irak'ın bu ülkede önemsenmediğini düşünenlerin görüşünün sade- ce bir umut ve hayalden ibaret olduğu. Irak, insanlan inanılmaz derecede ilgilendiriyor. Yorkshire, Nottinghanıshire vc Derbyshire'daki seçim bölgelerine üç günlük bir gezi düzenledim. Bu bölgelerde toplam 80 kişıyle görüştüm. Hep- BLAIR'İN BAŞIAGRIDI - tngiltere Başbakanı Blair, ABD Başkanı Bush'a Irak konusunda dcstck sözünii 2002 Nisanı'nda Texas'ta, savaş başlamadan bir yıl önce verdi. Ancak şimdi başlangıcının 2'nei yıldönümü olan 20 Mart'ta Bush'un Hitler'e benzetildiği Brezilya'da olduğu gihi tüm dünyada protesto edilen savaş Blair'in başını ağrıtıyor. Aldatıldığını düşünen Ingiliz seçmen 5 Mayıs'taki scçimde hesap soracak. Savaşın bitip, Irak'ta seçim düzenlenmiş olmasına rağmen ülkede olaysız bir «iınıin geçmemesi de onlann öikcsini körüklüyor. Musul'da, polis teşkilatuun yolsuzlukla mücadele şefinin oflsinin bombalanması bu olaylara sadece bir örnek. (AP) si Irak'tan bahsetti. Konuyu ben açmadım, bura- daki siyasi dunıma ilişkın görüşlerini sormadım. Bu 80 kişinin beşte biri Saddam Hüseyin'in dev- rılmesinin gerekliliği vc bize lkinci Dünya Sava- şı'nda yardım edcn ABD'lilere yardım etmenin doğruluğu açısından savaşa katılımı savundu. Aldatıldıklarımn farkındalar Diğcrlerinin yüzde 50'sı Irak konusunda büyük bir hata yapıldığını savundu. Ancak îngilterc'nin iç meselelerinden, gündeminden dolayı Işçi Par- tisi'ni desteklemeye devam edeceklerini söyledi- ler. Diğer yüzde 50 ise Irak Savaşı giriştiği altın- cı savaş olan Tony Blair başbakanlık koltuğunda oturacaksa, işçi Partisi'ne oy vermeyeceklerını söylediler. En çok kullandıklan ifade "aldatildık" oldu. Tabii, kamuoyu araştırması düzenleme ko- nusunda deneyimim olmadığı için yaptığım araş- tırmadan daha teknık ve detaylı sonuçlar çıkara- madım. Ancak, bu geziden sonra görüştüğüm ba- zı bakan ve milletvekillerı edındiğim intibanın kendilerininkıyle örtüştüğünü söylediler. İnsanlardan onları en çok ilgilendiren sorun ve konuları sıralamalannı istediğmizde Irak'tan bah- setmeycbilirler. Ancak geniş kapsamlı bir şekil- de politika konuşuyorsanız kesinlikle söz Irak'tan açılıyor. ünlar kitle imha silahlarının giriş çıkış- lannı, ABD Savunma Bakanı'nın neden aniden fikrini değiştirdiğini bilmeyebılirler; ancak kesin olarak bildıkleri bir şey var. O da savaşa girişilir- ken de şımdı de onlara siyasiler tarafından doğ- runun söylenmediği. Onlann kafalanna taktıkla- n ve yanıtını istedikleri sorular, "Savaşınamı/ııı haklı gerekçeleri var mıydı?", "Başkan Bush iyi mi kötü mü?" ya da "DUrtatörlcri uzaklaşbrtnak doğrumıT değil. Onlann sorunu, "Bizeyalansöy- lendinn"" sorusunun yanıtını alabılmek. "Blair'in Savaşlan" adlı kıtabımda açıkladığım gibi Başbakan Blair, ABD Başkanı Bush'a savaş- ta destek vermek için Başkan'ın Texas'taki çift- liğinde 2002 Nisanı'nda söz verdi. İkilinin buluş- ması vc Bush'a verilen söz, savaşın başlamasın- dan tam bir yıl önceye denk geliyor. Blair o gün- den sonra kendini bu işe adadı. ABD'ye askeri des- tek vermek için her şeyi göze alması gerekliğini biliyordu. Istıhbarat açısından elde yelerli kanı- tın bulunmadığını biliyordu. Uluslararası hukıık- tan anlayan her Ingilizin Birleşmiş Milletler ka- rarı olmadan savaşa katılmanın doğnı olmadığı- nın, mcşru bir hareket olmadığının farkında oldu- ğunu biliyordu. Savaş Blalr'e oy kaybettirecek Blair, Ingiliz diplomasisi sınıfla kaldığında ya- sal anlamda konuya başka bir yorum getirecek her- kese başvurdu. Etrafındakiler, kabınesındeki ba- kanlar ve danışmanlan kolektif bir çaresızlik için- de başbakana yardım etmek için ellerinden gele- ni yaptılar. Gerçeği biliyorlardı. Ancak sonuçta za- fer kazanılacak bir savaş onlan kurtarmaya yete- cekti. Şimdi de gcnel seçim öncesinde çalışma ya- pan yakın adamlan, Irak'ın bir sorun olmadığı gerçeğini garanti altına almaya çalışıyorlar. ikti- dardaki Işçi Partililerin, muhalefetteki Muhafaza- kâr Parti'nın oportünızmi sayesinde uygulaması kolaylaşan birstratejileri var. (Savaş duyurusu ya- pıldığında, Mulıafa/akârlar Blair'den daha heye- caıılı ve istekliydi.) Gerçek öyküyü anlatmak ya da "Bakm arka- daşlar çok fena şeldlde cliın koluııı bağlı durum- daydı, mecburdum. Siz benim yeründe olsaydınız ne yapardınız?" demek oy getirmez. Ancak, be- nim seçim bölgelerinde konuştuğum öğretmen, emekli kömür işçisi ve memurların söylediklerin- dcn edindiğinı kanaate göre 5 Mayıs'taki scçim- lerde birçok seçmen, Irak konusunda aldatılmış olduklarının öflkesiyle sandık başına gidecek. Ve siyasilerin farkında olduğundandaha ağır bir "adil düzen,dürüstlük" baskısıyla karşı karşıya olacak oyunu atarken. (The Guardian, lngiltere, 29Murt) Nazarbayev'in kulak asması gereken öğütlerKONSTAJNTİN SONİN G eçen hafta sütunu yazmayabaş- ladığııııda "AskarAkayeviçin bir- kaçöğüfbaşlığınıatmıştım. An- cak Kırgızistan 'daki gelişmeler o kadar hız- landı ki eski devlet başkanına öğüt ver- mek için geç kaldım. Yine de yazmayı planladığını öğüllerimi sıralayayım: "Seçimehilekanşürma", u insanlan si- yasi nedenlerden ötürü cezaevinc atına" Son dönemde yönetimin değiştiği Gür- cistan, Ukrayna vc Kırgızistan'da durum böyle değildi. Üç ülkede de liderler fark- lı tavir takınsaydı muhalefet var olan sis- tem içınde çalışmaya devam ederdi. An- cak bu ülkelerin liderleri seçim sonuçla- rına hile kanştırarak, rakiplerinı hapse atarak muhalefet liderle- rinı devrimcilere, asilere dönüştürdü. Seçmenlerin oylarımn kaale alınmadığı ve bazı- larının oy atma hakkı ol- madığı rejimlerde insan- laruı sokaklara dökülrne- si sadece SSCB'nin dağıl- masıyla bağımsızlığını ilan eden ülkelerde olmu- yor. Nüfusun büyük bir bölümüne oy at- ma hakkı verilmeycn bu Baltık ülkelerin- dcki siyasi ler seçim sandığında bu insan- lann onlara olan nefretini kusmalanna izin vermeyerek devrim için uygun orta- mı hazırladıklanm anlamalılar. Kremlin'in de demokratik seçimlere olan antipatisi bilinen bir gerçek. Devlet Başkanı Vladimir Putin'e çok güçlü bir konumda olmasa da bir dönem daha yö- netimi vcren 2004 seçimı ise ender rast- lanan bir şey. (Seçimi kazanacak oyu al- dı, ancak bu aşamaya gclcne kadarki sü- reç yüzde yüz demokrat ve hakça reka- bctin olduğu bir süreç değildi.) Çünkü sonuçlara hile karıştırılmadı ama seçim hileli olarak düzenlendi. Burada alınması gereken ders, devlet başkanmın oylann en az yüzde 60'ını ala- rak seçildıği bir ülkede seçim sürecine sa- dece birşartlahilckanştınlabilcceğı. Her ne kadar seçime kadar birçok yola baş- vurulsa da başkanhğı getiıen oy oranı "sahte" değil "gerçek" olmah. Başkanın özgür basının olmadığı düzende popüla- ritesini nasıl ölçebileceğı de başka birko- nu... Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, Kırgızistan'ın yurtdışına kaçmak zorunda kalan devlet başkanı Akayev örneğinden ders almalı. Akayeviçin geç kalmış olabilirim. Ama Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev' e öğüt vermek için geç kal- madım: "Seçimlere hile karıştırma!" Seçîmde kaybederlerse bu gerçeği kabullenmelller Partisi veyakızı seçim sandıklannı "şi- şjrmeden" oylann yüzde 60'ını alırsa yur- tiçindekı veya dışındaki hiçbiı muhalif grup onlan korkutmaz. Ancak oy oranı daha düşük olursa Nazarbayev'in yap- ması gereken şey, yandaşlannın seçimi kaybetmelerine izin vermesidir. Bu bir gün devlet başkanhğı sarayından heli- koptere atlayarak kaçmaktan ve ömrii- nün geri kalan bölümünü bir Isviçre ban- kasındaki hesap nede- ruyle ülkesinin hüküme- tiyle mahkemelik olarak geçirmesinden daha iyi olur herhalde! Bunlan kaleme alır- ken aklıma gelen ilk isim Filipinler'in eski devlet başkanı FerdinandMar- cos oldu. İlk iki seçim döneminde özgür ve adil seçinılerle görcvc geldi. Ancak gıtmesı ge- rektiğindc yönetimi bırakmayı reddedin- ce 10 yıllık bir askeri diktatörlük süreci başladı. Bu süreçte seçimlcr satın alındı, protesto gösterileri düzenlendi. Ve.. Mar- cos Paris'e gitti. Marcos örneğı, liderlerin ders almala- nnın şart olduğunu gösteriyor. Hapsc atı- lan bu eski yardımcılar, yakın adamlaryet- kiyi gcrçekten kötüye kullanmışlarsa, gö- revi suiistimal etmışlerse sokaktaki kala- balık onlan serbest bırakıp devlet baş- kanhğı sarayına kadar omuzlannda taşı- mayacaktır. Ancak haklannda yapılan suçlamalar uydurulmuşsa, iftiradan ibaretse o zaman bu insanlan şimdiden serbest bırakmak ve hatta onlardan özür dilemek yönetimin yapacağı en iyi şey olur. Yoksa bu siya- siler kendi başlanna hapisten çıkacak, deliye dönmüş bir biçimdc olacaklar ve halkın gözünde şimdiye kadarkinden çok dahapopülerolacaklardır. Benim Nazar- bayev'e öğüdüm bu yolu takip etmesi yö- nündedir. (Moscotv Tımes, Rıısya, 29 Mart) Besleme tupu (Vıllaı dıı bitkisel hayatta olan ABD'li Schiavo'nun m'çcıı hafta mahkeme karanyla beslemetüpü çıkarbldL) Paul JVolftnvitz tartışması sürüyor CORNELIA WOLBER A rtık resmileşti. Düne ka- dar ABD Savunma Ba- kan Yardımcısı olan Pa- ulWolfowitz Dünya Bankası Baş- kanı oldu. Dün, yönetim kurulu 1995'ten beri bu görevde olan Ja- mesVVolfensohn'un yerine Wol- fowıtz'ı atadı. Ancak işin res- mileşmesine rağmen 61 yaşın- daki eski bakan yardımcısının yeni görevine atanması konu- sundaki tartışmalar bitmedi. Onu eleştirenler, Irak Savaşı'nın mi- marhğını ve yeni muhafazakâr- lık (Nco-Conservatives) kavra- mının öncülüğünü yaptığı geç- mişine işaret ediyorlar. Aynı tartışmalar, 1967 yılın- da o dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Robcrt McNamara Vietnam Savaşı'nın en kanlı günlerinde Dünya Ban- kası Başkanlığı'na atandığında da yapılmıştı. Ancak o gün onu eleştirenler şimdi McNamara'nın Dünya Bankası'nın şimdiye ka- dar sahip olduğu en iyi başkan- lardan olduğunu söylüyorlar. Açlıkla mücadele etmell Yeni başkanla birlikte radikal anlamda bir parite değişimi ya- şanacağı korkusu var. Tavn he- nüz kesin değil ama Wolfowitz, var olan kurlarla yola devam et- mcli ve kendini yoksullukla mü- cadeleye adamalıdır. Açlık smı- rında yaşayan insanların sayısı- nın 2015 yılına kadar yanya in- dirilmesi planlanıyor. Dünya Bankası Başkanı burada konu- ya ağırlığını koymalı. Hem dı- şanya hem de içeriye -kendi ül- kesine- bu hedefe ulaşılması için baskı yapmalı! (Die Welt, Almanya, 1 Nisan) Amman'ın değişen yüzüAHMET Y. MECDUBİ A mman değişti mi? Amman de- ğişiyor mu? Evet... Dünyadakı tüm kentler değişiyor. Siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer unsurlarkent- lerin kültür, ritim ve coğrafi sınırlanna etki ediyor. Hızlı değişen bir dünyada yaşadığımız için bu çok doğal. Amman söz konusu olduğundaysa bu kent diğer birçok şehırden daha büyük bir hızla değişiyor. Coğrafi anlamda tüm yön- lerde genışliyor, varoşlarının dışın- da yeni varoşlar oluşuyor. Nüfu- su artıyor. Birçok yerel ve ulus- lararası etkinliğın merkezi oldu. Trafıkte, cuma sabahları ve gece geç saatler hariç hemen her saatte, yeni yapılan tünel, köprü ve yollara rağmen otomobil do- lu. Insanlar günün her saatinde lo- kantalan, ahşveriş mcrkezlerini dol- duruyorlar. Amman'a ülkcnin diğer kentlerindcn ve yurtdışından üniversi- te eğitimi için gelen öğrencılenn, ış için gelenlerin ve turistlerin sayısı arttı. Am- man'ın öyküsü aslında tüm büyük kent- lerin öyküsü sayılır. Geçen gün Abdiil Rahman Münif in Amman'la ilgılı "Bir KentMasalı" ad- lı kitabını okudum. Kıtapta keııtin 1930, 40 ve 50'lerdeki halinden bahsediliyor. O zaman kentin en uzak noktası olan noktayla şimdiki arasında kim bilir ne kadar uzaklık var... Kent, geçen her on yılda büyük de- ğişime uğradı. 1990'lannAm- hızlandığını göstenyor. Pekı, sınırları olmayan bu kent nereye doğru yol ah- yor? Birçok kişi bu büyümeye olumsuz- luklara rağmen pozitıf bakış açısıyla yaklaşıyor. Amman, her şeyden Urdun'ün başkenti Anınıaıı'dttki ört'iı yeri her yıl binlerce turisti iigırlıyor. man'ü980'lerden, 80'lerinki 70'lerden çok farklıydı. Bugünkü Am- man ise ikı yıl öncekinden bile çok fark- lı. Bu da değişim sürecinin ne kadar önemlisi evlerini, yurtlannı kaybe- den insanlara yuva oldu. (Örnek olarak Ermenı ve Hlistinlileri sayabiliriz.) Ken- tı çekici kılan siyasi, ekonomik ve sos- yal unsurlar, burada cennetıni bulan bir- çok kişiyı Amman'a çekti. Amman'ın otelleri, tarihi dokusu, lokantalan ve konumu da kentin "giinlük yaşam rit- mi"nin hızlanmasında etkıli oluyor. Burada üzerinde dunnak istediğim bir nokta var. O da kenltc yaşayanlara dair. Ammanlılar kentin geçırdiği hız- lı değişime kendi günlük yaşamlannda ayak uydurabilmeliler. Bana öyle geli- yor ki kent merkezindcn banliyölere ka- çan bizler kendimizi kalabalı k bir kent- te yaşamak konusunda eğıtmemiştik. Maalesef şimdiye kadar Amman'ı, yeşıllik alanlarla kaplı bu banliyöle- re iliştirilmiş, eklenmiş bir toprak parçası olarak gördük. Birbütün ola- rak görmedik. Ve bu büyük bir hatay- dı. Bir sorun da bizler aynı yaşam bi- çimini sürdürürken kentin sürekli de- ğişmiş olması. Bu nedenle Ammanlıla- rın yaşam biçımi ve kentin günlük ya- şamı, dünyadan görünümü arasında bir uçuruın oluştu. Yukanda da bahsettiğim gibi Amman halkı, böyle gelişen bir kcntte yaşadığının bılıncinde olmah ve kente ayakuydurmah. Amman gerçek anlamda kozmopolit bir kent. Ve bizler de onun hızına yetişmek zorundayız. (Jordan Ttmes, Ürtlün, 1 Nisan)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle