Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
IŞIK KANSU
jepcumnunyet.com.tr
Aman hastalanayım demeyin...Sosyal güvenlik ve sağlık hakkımıza so-
ğan doğrayacak olan genel sağlık sigor-
tası (GSS) yasa taslağı Bakanlar Kuru-
lu'nda imzaya açıldı.
Geçenlerde Şükran Soner de köşe-
sindedeğindi. TürkTabipleri Birliği, GSS
taslağının başımıza ne dertler açacağını
bir kitapçıkta özetledi. Kitapçığı okurken
bir yandan bilinciniz aydınlanıyor, öbür
yandan da içiniz kararıyor.
Örneğin diyor ki TTB, "GSS ile sağlı-
ğı bir hak olarak kabul eden, dolayısıy-
la da sağlığı bütüncül olarakgören ve bu-
nu sağlayan birslstem yehne, sadece be-
lirlenmiş sağlıkhizmetleri için belirlenmiş
miktarı aşmayan sağlık yardımı yapan
bir sistem getirilmektedir."
Ne anlama geliyor bu tanım? Şu an-
lama geliyor:
"GSS, kişilere sağlık haklannın gere-
ği olaraksağlık hizmeti sağlanmasını de-
ğil, prim temelinde cüzi sağlıkyardımın-
da bulunulması ve geri kalanın da katı-
lım payıyla tamamlanmasını sağlamak
üzere oluşturulmuştur. Prim ve katılım
payları ile satın alınan bir sağlık hizme-
tinin, sağlık hakkı ile bir ilişkisi olmadığı
açıktır."
TTB'ye göre, genel sağlık sigortasının
sağlık hizmetleri sınırlı, şartlı ve cezalan-
dırıcı hizmet anlayışına dayanıyor.
Hizmet "sınırlı" çünkü; GSS ancak
"bazı" koruyucu sağlık hizmetleri ile "faa-
zı" hastalıklan, "bazı" tahlil ve tetkikleri,
"bazı" tıbbi müdahaleleri kapsayacak.
Bu "baz;"ların kapsamı da "kurumun
mali durumuna göre" belirlenecek. "Ba-
z/"lanndışınaçıkan"masrafl//iasfa/ar"ın
primleri ise yükseliverecek.
Hizmet "şartlı ve cezalandıncı" çün-
kü; prim ödemelerini düzenlemelere uy-
gun ve zamanında yapmayan sigortalı-
lar ile bakmakla yükümlü olduklan kişi-
ler ödenmemiş primleri ödeninceye de-
ğin sağlık hizmetlerinden acil durumlar
dışındayararianamayacaklar. Hizmetinalı-
mı sırasında katılım payı ödenmesi her-
kese zorunlu kılınacak, dolayısıyla sağ-
lık hizmeti "kullanan öder" mantığına
oturtulacak.
GSS'nin varacağı nokta, TTB kitapçı-
ğında tek tümceyle anlatılmış:
Tıbbi bakımyoksunluğuna bağlı ölüm-
lerde önemli artışlar yaşanabilecektir."
Arkadaşımız Fırat Kozok'un I laberin
den öğrenmiştik. llköğretlm okullannda
"zorunlu" resim, müzik ve beden eğitimi
dersleri "seçmeli" hale getiriliyordu.
AKP'nin her sözde reformunda oldu-
ğu gibi, bunun arkasında da ne gibi bir
niyetyattığını algılamaya çalışmadan ön-
ce "bilgl"ye başvuralım ve Sanat Eğitim-
cileri Derneği Başkanı, sanat bilimcisi
Prof. Dr. Inci San'ın dediklerine kulak ve-
relim:
"Ûğrenme dediğimizsüreç, beyinde-
ki sinir hücrecikleri ağına dış dünyadan
gelen izlenim ve bilgilerin oluşturduğu si-
nir bağlantılarının sürekli çoğalmasıyla
ilgilidir. Erinlik döneminde, bu bağlantı-
lar en güçlü olduklan düzeye ulaşırlar.
Bu, ilköğretim çağıdır. Bu dönemden
Seçmece seçmeli dersler
sonra gelişmiş oian bu bağlantılara ye-
nilerieklenmez, hergelenyeniizlenim ve
ham bilgi, ancak var olan bağlantılara
eklenir sadece.
Çocuk çok erken yaşlarda karmaşık
şeylari öğmnebilir. Bu öğrenme süreci-
nin ise renkli, çok yönlü, gündellk ya-
şantılara çok yakın biçim ve yöntemler-
lesunulması; mekanikolarak, yaniezber-
leyerek değil, duygu ve hazla karışık bir
öğrenme olması çok önemlidir.
Okulûncesidönemde müzik,ritim,cte-
vinim, msim-çizim ile beslenen 'oyun', bu-
nun için önemlidir.
llköğretime geçildiğinde birdenbire
sürekli oturma haline geçme, kendine
söylenenleri ve yazılanlan, yaşantılara
dayanmadan öğrenme durumunda ka-
lan çocuk; eski geleneks&l bir öğretim
yöntsmiyie, yani tekrar, belki de ceza
yöntemiyle karşı karşıyadır. Bu duru-
mu dengelemekyalnızca sanat dersle-
riyle ile olanaklıdır. Çünkü resim, mü-
zik ve drama dersleri yalnızca resim
yapmak, şarkı söylemek ya da rol ez-
berlemek değildir. Çizgiler, renkli ka-
lem kâğıtlarla, boyalarla, seslerle, ri-
timle, yaşama ilişkin oyun ve canlandır-
malarla, haz alarak, yaratıcı şeyler or-
taya koyarak öğrenme, bilgilenmedir.
Devinimlerle beden ve beyin arasında-
ki deng&yi sağlayıp geliştiren beden
eğitimi dersleri de öğrenmeye katkıda
bulunur, zihniaçar. Gözlem vealgılama
ve düz düşünmeden; yaratıcı, üretici
ve eleştirel dûşünmeye ancak yaşantı-
laryoluyla geçilebilir."
Prof. Dr. San'ın verdiği bu değerli bil-
gilerin ışığında AKP'nin "çocuklarımız"
üzerinde yapmak istediği sözde refor-
mun ne olduğunu bir kez daha anımsa-
yalım isteyelim:
llköğretim okullannda 4. sınıftan baş-
layarak "din" dersleri "zorunlu" olmaya
devamederken, "zorunlu"'olan müzik, re-
sim, beden eğitimi dersleri "seçmeli" ha-
le getlıilecek!
Başka yoruma gerek var mı?
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
"50 Yıl Çalışan Devlet
Memııru Var ımdır?!
r
SORU: Bcıı uzun yıllar çalışüktan sonra, Knıekli Sandığı'ndan
emekli oldum.
Askerliğimi yapıp, 22 yaşında devlet hizmctinde çakşmaya
başladım. 43 yıl çalıştıktan sonra, yaş haddinden emekli oldum.
Bazı yazılarınızda, özellikle verdiğiniz, "en yüksek memur
emekli aylığı" örneklerini, 50 yıl çalışmış memuriardan seçiyor-
suıııı/. Oysa ben şimdiye kadar 50 yıl çahşan bir memtıra rast-
lamadım. Arkadaşlarla toplamp konuşttığumuz zaman, onlar
da çevrelerinde 50 yıl çalışüktan sonra emekli olan bir Emekli
Sandığı cmeklisine rastlamadıklannı söylediler.
Emekli Sandığı'na giriş yaşı en erken 18'dir. Genel olarak, as-
kerlik yaptıktan sonra memur olunduğuııa göre, 20 yaşında as-
kere gidip, 2 yıl askerlik yaptıktan sonra 22 yaşında memur olu-
nabiliyor. Bir memur, en fazla 65 yaşına kadar çalışıyordu. Bir
memur benim gibi, 22 yaşuıda göreve başlayıp, en çok 43 sene
çalışüktan sonra 65 yaşında kendi istcği dışında "re'sen" emek-
li cdiliyunlu.
SORUM: 50 yıl çalışan Devlet memuru var mıdır?
(Ş.E.)
YAJNIT: "Genel olarak 18 yaşuu tamamlayanlar Devlet me-
muru olabilirler.
Bir meslek veya sanat okulunu bitirenler en az 15 yaşuu dol-
durmuşolmakve lürkMedeniKanunu'nun 12'ncimaddesi-
ne göre kazaî rüşt (yargısal erginlik) kararı almak şarbyla Dev-
let mcıııuı lııklarına atanabiürler". (Devlet Mcmurları Yasası
Maddc 40)
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'ııda, (4919 sayılı ya-
sanın yürürlüğe girmesinden önce) "tştirakçileringörevleriile
ilişkilcrinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşuu doldur-
duklan" tarih olarak belirlenmişti. 4919 sayılı yasa ile bu yaş
sının 6 l'c indirilmiş, ancak bu uygulama, 65 yaşmı doldurma-
mış olanlar için 28.2.204 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan
Anayasa Malıkemesi'nin 8.10.2003 günlü kararı ile iptal edil-
miştir.
T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 12. Maddesi'ne göre, yasa
kapsamına giren kurumlarda, "çalışanlardan, Türk uyruğun-
da olmak ve lSyaşını bitirmiş" olanlar yararlanabilmektedir.
Ancak, "Bir meslek vcya sanat okulunu bitirenlerden, Türk
Medenî Kanunu hükünılerinc göre kazaî rüşt (yargısal ergin-
lik) kararı almak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli San-
dığı'na tabi ve öğrenimleri ile ilgili görevlere atananlar hakkın-
da, 5434 sayılı Kanunun 12'nci nıaddesinde yazılı 18 yaşın biti-
rilmiş olması şarü aranmaz." (T.C. Emekli Sandığı Yasası Ek
Maddc 21)
"On bcş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve ba-
basının muvafakaü ile mahkemei asliyece mezun kılınabilir. Vc-
sayet alünda ise, vasi de dinlenüv" (Eski Medeni Kaııun Madde
12)
Böylece, T.C. Emekli Sandığı Yasası kapsamında çalışma ya-
şı 18'den 15'e inmektedir.
15 yaşında göreve başladıktan sonra, 50 yıl çahşıp 65 yaşın-
da T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli olmak olaııağı vardı.
Bununyanı sıra, T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 32. madde-
si ile "ağır veyıpraücıgörevlerde" çalışanlara, her "fiili hizmet
yılı" için ayrıca, 2 ay ile 6 ay arasında "fiili hizmetmüddetizam-
mı" uygulanması öngörülmüştür. "Fiili hizmet müddeti zam-
ları", emeklilik işlemlerinde, "flili hizmef'sayılmaktadır.
Örneğin, 18 yaşında kamıı görevine başlayanlardan, 42 yıl
"agır ve yıpraücı görevlerde" çalışanlar, en çok 8 yıl "fiili hiz-
met müddeti zamnu" alarak, 50 fiili hizmet yılı üzerinden ve
60 yaşında emekli olmaya hak kazanırlar. Yargısal erginlik ka-
rarı ile 15 yaşında göreve başlayanlarsa fiili hizmet müddeti 8
yıl ile birlikte 42. çalışma yılını 57 yaşında doldurup, emekli
olmaya hak kazanırlar.
ŞİŞLİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN
2004/1480
Mahkememizden mahcur Mesrure Aydoğan'a vasi tayin
edilmesi davasında; Ordu, Mcsudiye, Bayırköy köyü, cilt: 18,
hane: l'de nüfusa kayıtlı trfan ve Zelvişan'dan olma
05.04.1924 d.lu Mesrure Aydoğan'ın akıl hastahğı nedeni ile
vesayet altına ahnarak kendisine aynı yer ve hancde nüfusa ka-
yıtlı 26.02.1958 d.lu Halit Aydoğan'ın vasi tayininc karar ve-
rilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 05. 03.2005 Basın: 14518
Ozgiir
üniversite
Izzet Baysal Üniversitesi Işletme
Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr.
Faruk Güçlü'ye Malatya Inönü
Üniversitesi'nden, nisan ayı ba-
şındayapılacak "Din Eğitimi" sem-
pozyumuna bildiri sunması için
çağrı geldi.
Güçlü, sempozyuma katılma is-
teğini bağlı olduğu Işletme Bölü-
mü Başkanlığı'na iletti, olumlu da
yanıt aldı. Ancak, bölüm başkanı-
nın Güçlü'den küçük bir isteği var-
dı: Sempozyuma sunulacak bildi-
riyi önceden görecek ve okuya-
caktı!
Güçlü, bölüm başkanına dilek-
çeyazdı: Bölüm başkanlığıncaçok
merak edilen bildiri metnini ancak
sempozyuma sunduktan sonra
kendilerine verebilecekti.
Su bildirisi
Dünya Su Günü nedeniyle TÜS-
KOOP-BİR, Ziraat Mühendisleri
Odası, ATO veTOBB tarafından dü-
zenlenen sempozyumun bildirisin-
de çizilen "ilkesel çerçeve"ye gö-
re su; bir meta değil, bir kamu ma-
lıdır! Ve kuşkusuz su kaynakları,
devlet egemenliğinin parçasıydı
ve ulusal varlığın ve ulusal bağım-
sızlığın sembolüdür!
Bildirideki çerçeveyi öyle "su"dan
birdeğerlendirmesayanları uyarı-
rız. Oysa bildiri bal gibi, AB Komis-
yonu'nun6Ekim2004tarihli "Tür-
kiye'nin üyeliği perspektifinden
kaynaklanan hususlar raporu'nda-
ki "Fırat ve Dicle havzaları üzerin-
deki baraj ve sulama projelerinin
uluslararası yönetime bırakılması"
anlamına gelen paragrafa yanıt ni-
teliğinde!
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicaku turk.net
HARBİ SEMlU POROY semlhporoy(d>yahoo.com
OTOBÜSTEKİLER KFMAL UKGENÇ kurgenc(cı yahoo.com
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 ISisan MWM>.mumtaz-arikan .com
BRECHT-WBILL ISB/RUGI
8UGÜN, ÜHJLÜ ALMAN
ÖLMÜÇTTÜ.
KU&T tA/BfLL (_\WL) N£l4/
İ/E 8U£OMI WM/ Ö
ç , ÖMEMLI
192? 'PE üfJüj rtYAreo AOAMI SBRrocr
ÇALIŞMAYA BAŞIAPKTAM SOMRA VERMEYE KOVUC
ûç. nuıeuÇLUK ope/2A"QC>ıe oeetseoscne
"AUAGMNY tGNrNfH ÜC£Uşİ IG
MÜZIKALLEISİ SU
. İLKİ,
DÜÇSEL
ftci
De- süyü/c BAŞARI
birsahne gârülüyar
KÜLTÜR -
Oj'un J
S A M A I m
m
[
1atöl^
WWW.(]yiHi;ıl(l
6/7/8 Niidtı 20.30
esi
yuKİ.cunı
rVAV ı
Gişf (C
Kredi kartıyld rezervasv
9NI»n 16.00
0211| M3 19 71
216) 345 39 39
ın yapılmaktadır
20.30
6 Niiaft Z0 30 seansı mdlrfmlidir
CtmrtCnVİreO: !UI/.JuıUlıı HylUmfiln
YöııoUnı: [ K J l
Haluk BUglner
şabnem SSnnMi'Mnrrt Tafkant
Fddik At»»oyZ«yn«p OUlmez
Dökçor OenfÖıb«k Yıldız
Bmrah Kolukıaa-Tnkiıı Temal
E F E S Püseır'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek.
on^ellovonctnr Kemal Aydoğan
t C KEıitiır v« Tuıl:m BaUnhflı nın Mimianviı
azrail'in
gözyaşları
Kemal Aydo^an
EFES1
SAKARYA AİLE MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2003/173 E. 2005/122 K.
Davacı Suat lldız tarafından davalı Marie Claude Beban aleyhıne açı-
lan tenfiz davasının verilen kararı gercğınce; Davalı Marie Claude Be-
ban'ın tüm aramalara rağmen adresinin tespit edilmediği anlaşilmakla
mahkememizce; Davanın kabulüne, Sakarya ıli I lendek ilçcsi Yanca
köyü C: 70 H: 21'de NK bulunan Cevat ve Tülay'dan olma Bakırköy
1964 doğumlu Suat lldız ile aynı hanede kayıtlı Fransız uyruklu 1947
doğumlu La Souterraine (23) Marie Claude Beban lldız'ın boşanmala-
rına ilişkin Naanterre 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 95/10733 Esas
ve 12 Eylül 1996 tanhlı ve 30 Mart 2000 tarihinde kesinleşen boşanma
karannın MÖHUK'un 40. maddesi gereğince tenfizıne, davacı ve veki-
linin yüzüne karşı davalının yokluğunda 15 günlük yasal temyiz süresi
içinde Yargıtay incelemesine tabi olmak üzere 07 12.2004 tarihinde ka-
rar venldiği, karann ilanından 7 gün sonra kesinleşmiş olduğu
llanen tebliğ olunur. Basın: 14577
SAGNAK
NtLGÜN CEBRAHOĞLU
Soğuktan Gelen Papa...
Karol VVojtyla'nın Papa seçildiği günü çok iyi hatır-
lıyorum. Yazdan kalma bir ekim öğleden sonrasıydı.
Muhteşem bir "pastırma yazı", Roma'yı efsunlamıştı.
Barlarda, dükkânlarda, otobüs duraklannda kentin re-
havetini alan tek bir konu vardı: Polonyah Papa!
Papalığı biray süren I. Jean Paul'ün beklenmedik,
kuşkulu ölümünden sonra, kardinaller bir kez daha Ro-
ma'da toplanmış; Vatikan'ın bacasından göğe doğru ni-
hayet "beyaz duman" yükselmişti. "YeniPapamızvar!"
anlamına gelen bu "beyaz dumanın" dedikodusu, bir
tamtam hızıyla tüm kentte yayılmış, bir anda herkes ay-
nı sözcüğe kilitlenmişti: "Polonyah, Polonyalı!"
"Polonyalı Papa" haberini, radyo ya da TV'den de-
ğil, ben de böyle "Italyan usulü" sokakta duymuştum.
O an ve o gün, belleğimde onun için böyle yer etmiş.
Nereye gitsem, insanlar birbirine hep aynı soruyu so-
ruyordu: "Bu Polonyalı da nerden çıktı?"
Putin'den 'gelme'!
Asırlar boyunca Italyan olmayan tek Papa görme-
yen Romalılar, tam anlamıyla "kültürşokuna" uğramış-
lardı. Üstelik, şaşırdıkları bir şey daha vardı: Papa'nın
yaşı. 57 yaşındaki yeni Papa çok gençti. Roma sokak-
larında yapılan yorumlara göre bu işte bir bit yeniği ol-
malıydı! Vatikan'ın başına hem genç hem de fevkala-
de sıra dışı, "Doğu Bloku"nöan Polonyalı bir Papa ge-
tirilmişti.
Tarih, "8u işin içinde biriş var!"diyen Romalıları hak-
lı çıkardı. II. Jean Paul adını alan Karol VVojtyla çünkü,
22 Ekim 1978'de kimsenin öngöremeyeceği bir şey yap-
tı ve Polonya'daki "Solidamosc" örgütüne verdiği des-
tekle 11 yıl sonra Berlin Duvan'nı yıktı. "Duvar"\n yıkı-
mında Papa'nın oynadığı rol, tarihçiler için artık su gö-
türmeyen bir gerçek. Ağca'nın tetikçiliğini yaptığı Bul-
gar-Rus komplosu da "VVashington dizaynıyla Vatikan'ın
başınaparaşütle indirilen Sovyet Karşıtı Papa'ya" bir ce-
vap olabilirdi.
llginç! 27 yıllık Papalığı sırasında gitmediği ülke bırak-
mayan VVojtyla, dünya turiarı sırasında bir tek Rusya'yı
ziyaret edemedi. Ruslar Kutsal Peder'i çünkü hiç iste-
mediler. En son Pırtin Papa'ya, "Vatikan devletinin ba-
şı olarak gelecekseniz, gelebilirsiniz. Ancak Kilisenin
başı olarak biz sizi Rusya'da ağırlayamayız!" yanıtını
verdi.
'Merak etmeyin; ben affettim!'
VVojtyla'yı, Ağca suikastından sonraVatikan dışına yap-
tığı ilk dış gezilerinden birinde, Ispanya ziyareti sırasın-
da bir kordiplomatikdavettetanıdım. Hâlâsuikastınet-
kisi altındaydı. "Türk" olduğumu öğrenince beni dikkat-
le süzüp: "Merak etmeyin!" demişti, "ben affettim!"
Karşısına çıkan her Türk ona, belli ki ölümden dönü-
şünü hatırlatıyordu. Ve herTürk'ede "Affettim!"demek
ihtiyacını hissediyordu. Ağca'yaTürkiye'nin imajına in-
dirdiği bu ağır darbe için içimden lanet okumuştum.
Papa dikkatli, esprili, hazırcevap ve çok iletişimciy-
di. Gezdiği 125 ülkede meydanlara topladığı gençler,
Katolik kilisesi için bir "yeniden doğuş" kaynağı görü-
lüyor, Karol VVojtyla gittiği her yerde "popstar" ilgisiyle
karşılanıyordu.
Dünyevi bir süperstar...
Francofaşizmi döneminde diktatörlükle işbiıiiği yap-
tığı için itibar kaybına uğrayan Ispanyol kilisesi bile, Pa-
pa'nın bu seyahatiylecanlanmıştı. Hayat Madrid'deta-
mamıyla felç olmuş, tüm yollar "Totus tuus!" (Her şey
sana feda!) flamalanyla donatılmıştı. Genç Papa, TV
kameralarını kendisinden önce başka hiçbir Papa'nın
kullanmadığı birbeceriyle kullanıyor; "ruhaniliğiyle" ol-
duğu kadar "dünyeviliği"y\e de herkesi etkiliyordu.
Gittiği ülkelerde insanlara her şeyden önce kendi dil-
lerinde hitap ediyor; 10'a yakın yabancı dili sular seller
gibi konuşuyordu. Gençlik yıllarında tiyatro yapmış do-
nanımlı bir entelektüeldi. Tatillerde kayak yapıyor, dağ-
larda yürüyüşe çıkıyor; kabına sığmayan "enerjisi" ve
"sportmenliğiyle" ilgi topluyordu.
Kürtaj, evlilik dışı cinsellik, homoseksüellik ve ka-
dın konularında son derecede katı bir muhafazakâr-
lık sergilemesine karşın "savaş karşıtı" söylemleri, din-
ler arası diyalog ve hoşgörü açılımları sol çevrelerde
bile kendisine belli bir "sempati kontenjanı" yaratma-
ya yetmişti.
"Haçlılar" adına Müslümanlardan, "soykırım" adına
Yahudilerden özür dileyen; cami, sinagog ziyaretleriy-
le tarihe geçen VVojtyla; sürekli mücadele ettiği sağlık
sorunları ve fiziki acı karşısında gösterdiği dirençli du-
ruşuyla da efsanesine efsane kattı.
"Kutsal ruh" VVojtyla'yı en kısa zamanda azizlik mer-
tebesine yükseltirse hiç şaşırmayın...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Orta Asya
Türk yazı dili-
nin başlangıç
evresini oluştu-
ran Türk lehçe-
lerindenbın.2/ 4
lslamlık öncesi
Türk edebiya-
tında mâniye
verilen ad...Gc-
leneksel Japon 3
şarkılanna ve-
rilen ad. 3/ Ro- y
manya'nın para biri-
mi... Erzincan, Tunce- ..
li, Bingöl gibi illerin -
dağlık kesimlerinde
üretilen ünlü bir tulum
pcyniri.4/Üzümveren ^
bitki... Sıvacı aracı. 5/ 5
Hastalıketkeııleriniza- 6
rarsız duruma getirmek 7
için vücudun çıkardığı 8
madde. 6/ Yüksek dal- 9
lardaki nıeyveleri top-
lamakta kullanılan ucu çatallı sınk... Hangi şey. 7/Ev-
rensel alıcı olan kan grubu... Bskiden harmaıı ürünlc-
rinden onda bir oranında alınan vergi. 8/Siper, hendek...
Bir nesnenin uzayda kapladığı yer. 9/ Başörtiisü... Ro-
matizma ağnsı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Iran 'm güneyinde yaşayan Türk soylu bir halkın ko-
nuştuğu dil. 2/ Haldun Taner'in, Tiuk edebiyatında
futbolu konu alan en güzel yapıtlardan biıi olan ünlü
öyküsü... Bir sanat yapıtının ilk taslağı. 3/ Mısır unu,
peynir ve yumurtayla yapılan bir yemek... Radyumun
simgesi. 4/Bir renk... Yâd etme. 5/ "Git, defol" anla-
mmda argo sözcük... Hurrilerin hava tanrısı. 6/Nişas-
tayı parçalayarak şekere çeviren enzim. 7/Toprak dam-
ları sıkıştırmakta kullanılan, silindir biçiminde ağır
taş... Demıryolu. 8/Ağırlık ve uzunluk ölçüleri için ka-
bul edilmiş yasal ölçü modeli... Kuzu sesi. 9/Kiraya
verilerek gelir getiren ev, dükkân gibi mülk.
B
A
V
|
IF
A
R
1
ç
E
D
E
•A
D
A
L
E
D
1
n
1
L
|
F
1
R
E
L
E
M
A
N
•MI
O
V
•V
A
ş
A
K
•K
1
D
•J
A
K
U
Z
1
L
b
H
•L
1
z
0
L
E
V
1
T
A
IE
M
E
n
E
V
1
R
mY
A
R|