17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 IŞIK KANSU jepcumnunyet.com.tr Aman hastalanayım demeyin...Sosyal güvenlik ve sağlık hakkımıza so- ğan doğrayacak olan genel sağlık sigor- tası (GSS) yasa taslağı Bakanlar Kuru- lu'nda imzaya açıldı. Geçenlerde Şükran Soner de köşe- sindedeğindi. TürkTabipleri Birliği, GSS taslağının başımıza ne dertler açacağını bir kitapçıkta özetledi. Kitapçığı okurken bir yandan bilinciniz aydınlanıyor, öbür yandan da içiniz kararıyor. Örneğin diyor ki TTB, "GSS ile sağlı- ğı bir hak olarak kabul eden, dolayısıy- la da sağlığı bütüncül olarakgören ve bu- nu sağlayan birslstem yehne, sadece be- lirlenmiş sağlıkhizmetleri için belirlenmiş miktarı aşmayan sağlık yardımı yapan bir sistem getirilmektedir." Ne anlama geliyor bu tanım? Şu an- lama geliyor: "GSS, kişilere sağlık haklannın gere- ği olaraksağlık hizmeti sağlanmasını de- ğil, prim temelinde cüzi sağlıkyardımın- da bulunulması ve geri kalanın da katı- lım payıyla tamamlanmasını sağlamak üzere oluşturulmuştur. Prim ve katılım payları ile satın alınan bir sağlık hizme- tinin, sağlık hakkı ile bir ilişkisi olmadığı açıktır." TTB'ye göre, genel sağlık sigortasının sağlık hizmetleri sınırlı, şartlı ve cezalan- dırıcı hizmet anlayışına dayanıyor. Hizmet "sınırlı" çünkü; GSS ancak "bazı" koruyucu sağlık hizmetleri ile "faa- zı" hastalıklan, "bazı" tahlil ve tetkikleri, "bazı" tıbbi müdahaleleri kapsayacak. Bu "baz;"ların kapsamı da "kurumun mali durumuna göre" belirlenecek. "Ba- z/"lanndışınaçıkan"masrafl//iasfa/ar"ın primleri ise yükseliverecek. Hizmet "şartlı ve cezalandıncı" çün- kü; prim ödemelerini düzenlemelere uy- gun ve zamanında yapmayan sigortalı- lar ile bakmakla yükümlü olduklan kişi- ler ödenmemiş primleri ödeninceye de- ğin sağlık hizmetlerinden acil durumlar dışındayararianamayacaklar. Hizmetinalı- mı sırasında katılım payı ödenmesi her- kese zorunlu kılınacak, dolayısıyla sağ- lık hizmeti "kullanan öder" mantığına oturtulacak. GSS'nin varacağı nokta, TTB kitapçı- ğında tek tümceyle anlatılmış: Tıbbi bakımyoksunluğuna bağlı ölüm- lerde önemli artışlar yaşanabilecektir." Arkadaşımız Fırat Kozok'un I laberin den öğrenmiştik. llköğretlm okullannda "zorunlu" resim, müzik ve beden eğitimi dersleri "seçmeli" hale getiriliyordu. AKP'nin her sözde reformunda oldu- ğu gibi, bunun arkasında da ne gibi bir niyetyattığını algılamaya çalışmadan ön- ce "bilgl"ye başvuralım ve Sanat Eğitim- cileri Derneği Başkanı, sanat bilimcisi Prof. Dr. Inci San'ın dediklerine kulak ve- relim: "Ûğrenme dediğimizsüreç, beyinde- ki sinir hücrecikleri ağına dış dünyadan gelen izlenim ve bilgilerin oluşturduğu si- nir bağlantılarının sürekli çoğalmasıyla ilgilidir. Erinlik döneminde, bu bağlantı- lar en güçlü olduklan düzeye ulaşırlar. Bu, ilköğretim çağıdır. Bu dönemden Seçmece seçmeli dersler sonra gelişmiş oian bu bağlantılara ye- nilerieklenmez, hergelenyeniizlenim ve ham bilgi, ancak var olan bağlantılara eklenir sadece. Çocuk çok erken yaşlarda karmaşık şeylari öğmnebilir. Bu öğrenme süreci- nin ise renkli, çok yönlü, gündellk ya- şantılara çok yakın biçim ve yöntemler- lesunulması; mekanikolarak, yaniezber- leyerek değil, duygu ve hazla karışık bir öğrenme olması çok önemlidir. Okulûncesidönemde müzik,ritim,cte- vinim, msim-çizim ile beslenen 'oyun', bu- nun için önemlidir. llköğretime geçildiğinde birdenbire sürekli oturma haline geçme, kendine söylenenleri ve yazılanlan, yaşantılara dayanmadan öğrenme durumunda ka- lan çocuk; eski geleneks&l bir öğretim yöntsmiyie, yani tekrar, belki de ceza yöntemiyle karşı karşıyadır. Bu duru- mu dengelemekyalnızca sanat dersle- riyle ile olanaklıdır. Çünkü resim, mü- zik ve drama dersleri yalnızca resim yapmak, şarkı söylemek ya da rol ez- berlemek değildir. Çizgiler, renkli ka- lem kâğıtlarla, boyalarla, seslerle, ri- timle, yaşama ilişkin oyun ve canlandır- malarla, haz alarak, yaratıcı şeyler or- taya koyarak öğrenme, bilgilenmedir. Devinimlerle beden ve beyin arasında- ki deng&yi sağlayıp geliştiren beden eğitimi dersleri de öğrenmeye katkıda bulunur, zihniaçar. Gözlem vealgılama ve düz düşünmeden; yaratıcı, üretici ve eleştirel dûşünmeye ancak yaşantı- laryoluyla geçilebilir." Prof. Dr. San'ın verdiği bu değerli bil- gilerin ışığında AKP'nin "çocuklarımız" üzerinde yapmak istediği sözde refor- mun ne olduğunu bir kez daha anımsa- yalım isteyelim: llköğretim okullannda 4. sınıftan baş- layarak "din" dersleri "zorunlu" olmaya devamederken, "zorunlu"'olan müzik, re- sim, beden eğitimi dersleri "seçmeli" ha- le getlıilecek! Başka yoruma gerek var mı? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "50 Yıl Çalışan Devlet Memııru Var ımdır?! r SORU: Bcıı uzun yıllar çalışüktan sonra, Knıekli Sandığı'ndan emekli oldum. Askerliğimi yapıp, 22 yaşında devlet hizmctinde çakşmaya başladım. 43 yıl çalıştıktan sonra, yaş haddinden emekli oldum. Bazı yazılarınızda, özellikle verdiğiniz, "en yüksek memur emekli aylığı" örneklerini, 50 yıl çalışmış memuriardan seçiyor- suıııı/. Oysa ben şimdiye kadar 50 yıl çahşan bir memtıra rast- lamadım. Arkadaşlarla toplamp konuşttığumuz zaman, onlar da çevrelerinde 50 yıl çalışüktan sonra emekli olan bir Emekli Sandığı cmeklisine rastlamadıklannı söylediler. Emekli Sandığı'na giriş yaşı en erken 18'dir. Genel olarak, as- kerlik yaptıktan sonra memur olunduğuııa göre, 20 yaşında as- kere gidip, 2 yıl askerlik yaptıktan sonra 22 yaşında memur olu- nabiliyor. Bir memur, en fazla 65 yaşına kadar çalışıyordu. Bir memur benim gibi, 22 yaşuıda göreve başlayıp, en çok 43 sene çalışüktan sonra 65 yaşında kendi istcği dışında "re'sen" emek- li cdiliyunlu. SORUM: 50 yıl çalışan Devlet memuru var mıdır? (Ş.E.) YAJNIT: "Genel olarak 18 yaşuu tamamlayanlar Devlet me- muru olabilirler. Bir meslek veya sanat okulunu bitirenler en az 15 yaşuu dol- durmuşolmakve lürkMedeniKanunu'nun 12'ncimaddesi- ne göre kazaî rüşt (yargısal erginlik) kararı almak şarbyla Dev- let mcıııuı lııklarına atanabiürler". (Devlet Mcmurları Yasası Maddc 40) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'ııda, (4919 sayılı ya- sanın yürürlüğe girmesinden önce) "tştirakçileringörevleriile ilişkilcrinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşuu doldur- duklan" tarih olarak belirlenmişti. 4919 sayılı yasa ile bu yaş sının 6 l'c indirilmiş, ancak bu uygulama, 65 yaşmı doldurma- mış olanlar için 28.2.204 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Malıkemesi'nin 8.10.2003 günlü kararı ile iptal edil- miştir. T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 12. Maddesi'ne göre, yasa kapsamına giren kurumlarda, "çalışanlardan, Türk uyruğun- da olmak ve lSyaşını bitirmiş" olanlar yararlanabilmektedir. Ancak, "Bir meslek vcya sanat okulunu bitirenlerden, Türk Medenî Kanunu hükünılerinc göre kazaî rüşt (yargısal ergin- lik) kararı almak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli San- dığı'na tabi ve öğrenimleri ile ilgili görevlere atananlar hakkın- da, 5434 sayılı Kanunun 12'nci nıaddesinde yazılı 18 yaşın biti- rilmiş olması şarü aranmaz." (T.C. Emekli Sandığı Yasası Ek Maddc 21) "On bcş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve ba- basının muvafakaü ile mahkemei asliyece mezun kılınabilir. Vc- sayet alünda ise, vasi de dinlenüv" (Eski Medeni Kaııun Madde 12) Böylece, T.C. Emekli Sandığı Yasası kapsamında çalışma ya- şı 18'den 15'e inmektedir. 15 yaşında göreve başladıktan sonra, 50 yıl çahşıp 65 yaşın- da T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli olmak olaııağı vardı. Bununyanı sıra, T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 32. madde- si ile "ağır veyıpraücıgörevlerde" çalışanlara, her "fiili hizmet yılı" için ayrıca, 2 ay ile 6 ay arasında "fiili hizmetmüddetizam- mı" uygulanması öngörülmüştür. "Fiili hizmet müddeti zam- ları", emeklilik işlemlerinde, "flili hizmef'sayılmaktadır. Örneğin, 18 yaşında kamıı görevine başlayanlardan, 42 yıl "agır ve yıpraücı görevlerde" çalışanlar, en çok 8 yıl "fiili hiz- met müddeti zamnu" alarak, 50 fiili hizmet yılı üzerinden ve 60 yaşında emekli olmaya hak kazanırlar. Yargısal erginlik ka- rarı ile 15 yaşında göreve başlayanlarsa fiili hizmet müddeti 8 yıl ile birlikte 42. çalışma yılını 57 yaşında doldurup, emekli olmaya hak kazanırlar. ŞİŞLİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN 2004/1480 Mahkememizden mahcur Mesrure Aydoğan'a vasi tayin edilmesi davasında; Ordu, Mcsudiye, Bayırköy köyü, cilt: 18, hane: l'de nüfusa kayıtlı trfan ve Zelvişan'dan olma 05.04.1924 d.lu Mesrure Aydoğan'ın akıl hastahğı nedeni ile vesayet altına ahnarak kendisine aynı yer ve hancde nüfusa ka- yıtlı 26.02.1958 d.lu Halit Aydoğan'ın vasi tayininc karar ve- rilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 05. 03.2005 Basın: 14518 Ozgiir üniversite Izzet Baysal Üniversitesi Işletme Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Güçlü'ye Malatya Inönü Üniversitesi'nden, nisan ayı ba- şındayapılacak "Din Eğitimi" sem- pozyumuna bildiri sunması için çağrı geldi. Güçlü, sempozyuma katılma is- teğini bağlı olduğu Işletme Bölü- mü Başkanlığı'na iletti, olumlu da yanıt aldı. Ancak, bölüm başkanı- nın Güçlü'den küçük bir isteği var- dı: Sempozyuma sunulacak bildi- riyi önceden görecek ve okuya- caktı! Güçlü, bölüm başkanına dilek- çeyazdı: Bölüm başkanlığıncaçok merak edilen bildiri metnini ancak sempozyuma sunduktan sonra kendilerine verebilecekti. Su bildirisi Dünya Su Günü nedeniyle TÜS- KOOP-BİR, Ziraat Mühendisleri Odası, ATO veTOBB tarafından dü- zenlenen sempozyumun bildirisin- de çizilen "ilkesel çerçeve"ye gö- re su; bir meta değil, bir kamu ma- lıdır! Ve kuşkusuz su kaynakları, devlet egemenliğinin parçasıydı ve ulusal varlığın ve ulusal bağım- sızlığın sembolüdür! Bildirideki çerçeveyi öyle "su"dan birdeğerlendirmesayanları uyarı- rız. Oysa bildiri bal gibi, AB Komis- yonu'nun6Ekim2004tarihli "Tür- kiye'nin üyeliği perspektifinden kaynaklanan hususlar raporu'nda- ki "Fırat ve Dicle havzaları üzerin- deki baraj ve sulama projelerinin uluslararası yönetime bırakılması" anlamına gelen paragrafa yanıt ni- teliğinde! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicaku turk.net HARBİ SEMlU POROY semlhporoy(d>yahoo.com OTOBÜSTEKİLER KFMAL UKGENÇ kurgenc(cı yahoo.com TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 ISisan MWM>.mumtaz-arikan .com BRECHT-WBILL ISB/RUGI 8UGÜN, ÜHJLÜ ALMAN ÖLMÜÇTTÜ. KU&T tA/BfLL (_\WL) N£l4/ İ/E 8U£OMI WM/ Ö ç , ÖMEMLI 192? 'PE üfJüj rtYAreo AOAMI SBRrocr ÇALIŞMAYA BAŞIAPKTAM SOMRA VERMEYE KOVUC ûç. nuıeuÇLUK ope/2A"QC>ıe oeetseoscne "AUAGMNY tGNrNfH ÜC£Uşİ IG MÜZIKALLEISİ SU . İLKİ, DÜÇSEL ftci De- süyü/c BAŞARI birsahne gârülüyar KÜLTÜR - Oj'un J S A M A I m m [ 1atöl^ WWW.(]yiHi;ıl(l 6/7/8 Niidtı 20.30 esi yuKİ.cunı rVAV ı Gişf (C Kredi kartıyld rezervasv 9NI»n 16.00 0211| M3 19 71 216) 345 39 39 ın yapılmaktadır 20.30 6 Niiaft Z0 30 seansı mdlrfmlidir CtmrtCnVİreO: !UI/.JuıUlıı HylUmfiln YöııoUnı: [ K J l Haluk BUglner şabnem SSnnMi'Mnrrt Tafkant Fddik At»»oyZ«yn«p OUlmez Dökçor OenfÖıb«k Yıldız Bmrah Kolukıaa-Tnkiıı Temal E F E S Püseır'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. on^ellovonctnr Kemal Aydoğan t C KEıitiır v« Tuıl:m BaUnhflı nın Mimianviı azrail'in gözyaşları Kemal Aydo^an EFES1 SAKARYA AİLE MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2003/173 E. 2005/122 K. Davacı Suat lldız tarafından davalı Marie Claude Beban aleyhıne açı- lan tenfiz davasının verilen kararı gercğınce; Davalı Marie Claude Be- ban'ın tüm aramalara rağmen adresinin tespit edilmediği anlaşilmakla mahkememizce; Davanın kabulüne, Sakarya ıli I lendek ilçcsi Yanca köyü C: 70 H: 21'de NK bulunan Cevat ve Tülay'dan olma Bakırköy 1964 doğumlu Suat lldız ile aynı hanede kayıtlı Fransız uyruklu 1947 doğumlu La Souterraine (23) Marie Claude Beban lldız'ın boşanmala- rına ilişkin Naanterre 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 95/10733 Esas ve 12 Eylül 1996 tanhlı ve 30 Mart 2000 tarihinde kesinleşen boşanma karannın MÖHUK'un 40. maddesi gereğince tenfizıne, davacı ve veki- linin yüzüne karşı davalının yokluğunda 15 günlük yasal temyiz süresi içinde Yargıtay incelemesine tabi olmak üzere 07 12.2004 tarihinde ka- rar venldiği, karann ilanından 7 gün sonra kesinleşmiş olduğu llanen tebliğ olunur. Basın: 14577 SAGNAK NtLGÜN CEBRAHOĞLU Soğuktan Gelen Papa... Karol VVojtyla'nın Papa seçildiği günü çok iyi hatır- lıyorum. Yazdan kalma bir ekim öğleden sonrasıydı. Muhteşem bir "pastırma yazı", Roma'yı efsunlamıştı. Barlarda, dükkânlarda, otobüs duraklannda kentin re- havetini alan tek bir konu vardı: Polonyah Papa! Papalığı biray süren I. Jean Paul'ün beklenmedik, kuşkulu ölümünden sonra, kardinaller bir kez daha Ro- ma'da toplanmış; Vatikan'ın bacasından göğe doğru ni- hayet "beyaz duman" yükselmişti. "YeniPapamızvar!" anlamına gelen bu "beyaz dumanın" dedikodusu, bir tamtam hızıyla tüm kentte yayılmış, bir anda herkes ay- nı sözcüğe kilitlenmişti: "Polonyah, Polonyalı!" "Polonyalı Papa" haberini, radyo ya da TV'den de- ğil, ben de böyle "Italyan usulü" sokakta duymuştum. O an ve o gün, belleğimde onun için böyle yer etmiş. Nereye gitsem, insanlar birbirine hep aynı soruyu so- ruyordu: "Bu Polonyalı da nerden çıktı?" Putin'den 'gelme'! Asırlar boyunca Italyan olmayan tek Papa görme- yen Romalılar, tam anlamıyla "kültürşokuna" uğramış- lardı. Üstelik, şaşırdıkları bir şey daha vardı: Papa'nın yaşı. 57 yaşındaki yeni Papa çok gençti. Roma sokak- larında yapılan yorumlara göre bu işte bir bit yeniği ol- malıydı! Vatikan'ın başına hem genç hem de fevkala- de sıra dışı, "Doğu Bloku"nöan Polonyalı bir Papa ge- tirilmişti. Tarih, "8u işin içinde biriş var!"diyen Romalıları hak- lı çıkardı. II. Jean Paul adını alan Karol VVojtyla çünkü, 22 Ekim 1978'de kimsenin öngöremeyeceği bir şey yap- tı ve Polonya'daki "Solidamosc" örgütüne verdiği des- tekle 11 yıl sonra Berlin Duvan'nı yıktı. "Duvar"\n yıkı- mında Papa'nın oynadığı rol, tarihçiler için artık su gö- türmeyen bir gerçek. Ağca'nın tetikçiliğini yaptığı Bul- gar-Rus komplosu da "VVashington dizaynıyla Vatikan'ın başınaparaşütle indirilen Sovyet Karşıtı Papa'ya" bir ce- vap olabilirdi. llginç! 27 yıllık Papalığı sırasında gitmediği ülke bırak- mayan VVojtyla, dünya turiarı sırasında bir tek Rusya'yı ziyaret edemedi. Ruslar Kutsal Peder'i çünkü hiç iste- mediler. En son Pırtin Papa'ya, "Vatikan devletinin ba- şı olarak gelecekseniz, gelebilirsiniz. Ancak Kilisenin başı olarak biz sizi Rusya'da ağırlayamayız!" yanıtını verdi. 'Merak etmeyin; ben affettim!' VVojtyla'yı, Ağca suikastından sonraVatikan dışına yap- tığı ilk dış gezilerinden birinde, Ispanya ziyareti sırasın- da bir kordiplomatikdavettetanıdım. Hâlâsuikastınet- kisi altındaydı. "Türk" olduğumu öğrenince beni dikkat- le süzüp: "Merak etmeyin!" demişti, "ben affettim!" Karşısına çıkan her Türk ona, belli ki ölümden dönü- şünü hatırlatıyordu. Ve herTürk'ede "Affettim!"demek ihtiyacını hissediyordu. Ağca'yaTürkiye'nin imajına in- dirdiği bu ağır darbe için içimden lanet okumuştum. Papa dikkatli, esprili, hazırcevap ve çok iletişimciy- di. Gezdiği 125 ülkede meydanlara topladığı gençler, Katolik kilisesi için bir "yeniden doğuş" kaynağı görü- lüyor, Karol VVojtyla gittiği her yerde "popstar" ilgisiyle karşılanıyordu. Dünyevi bir süperstar... Francofaşizmi döneminde diktatörlükle işbiıiiği yap- tığı için itibar kaybına uğrayan Ispanyol kilisesi bile, Pa- pa'nın bu seyahatiylecanlanmıştı. Hayat Madrid'deta- mamıyla felç olmuş, tüm yollar "Totus tuus!" (Her şey sana feda!) flamalanyla donatılmıştı. Genç Papa, TV kameralarını kendisinden önce başka hiçbir Papa'nın kullanmadığı birbeceriyle kullanıyor; "ruhaniliğiyle" ol- duğu kadar "dünyeviliği"y\e de herkesi etkiliyordu. Gittiği ülkelerde insanlara her şeyden önce kendi dil- lerinde hitap ediyor; 10'a yakın yabancı dili sular seller gibi konuşuyordu. Gençlik yıllarında tiyatro yapmış do- nanımlı bir entelektüeldi. Tatillerde kayak yapıyor, dağ- larda yürüyüşe çıkıyor; kabına sığmayan "enerjisi" ve "sportmenliğiyle" ilgi topluyordu. Kürtaj, evlilik dışı cinsellik, homoseksüellik ve ka- dın konularında son derecede katı bir muhafazakâr- lık sergilemesine karşın "savaş karşıtı" söylemleri, din- ler arası diyalog ve hoşgörü açılımları sol çevrelerde bile kendisine belli bir "sempati kontenjanı" yaratma- ya yetmişti. "Haçlılar" adına Müslümanlardan, "soykırım" adına Yahudilerden özür dileyen; cami, sinagog ziyaretleriy- le tarihe geçen VVojtyla; sürekli mücadele ettiği sağlık sorunları ve fiziki acı karşısında gösterdiği dirençli du- ruşuyla da efsanesine efsane kattı. "Kutsal ruh" VVojtyla'yı en kısa zamanda azizlik mer- tebesine yükseltirse hiç şaşırmayın... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Orta Asya Türk yazı dili- nin başlangıç evresini oluştu- ran Türk lehçe- lerindenbın.2/ 4 lslamlık öncesi Türk edebiya- tında mâniye verilen ad...Gc- leneksel Japon 3 şarkılanna ve- rilen ad. 3/ Ro- y manya'nın para biri- mi... Erzincan, Tunce- .. li, Bingöl gibi illerin - dağlık kesimlerinde üretilen ünlü bir tulum pcyniri.4/Üzümveren ^ bitki... Sıvacı aracı. 5/ 5 Hastalıketkeııleriniza- 6 rarsız duruma getirmek 7 için vücudun çıkardığı 8 madde. 6/ Yüksek dal- 9 lardaki nıeyveleri top- lamakta kullanılan ucu çatallı sınk... Hangi şey. 7/Ev- rensel alıcı olan kan grubu... Bskiden harmaıı ürünlc- rinden onda bir oranında alınan vergi. 8/Siper, hendek... Bir nesnenin uzayda kapladığı yer. 9/ Başörtiisü... Ro- matizma ağnsı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Iran 'm güneyinde yaşayan Türk soylu bir halkın ko- nuştuğu dil. 2/ Haldun Taner'in, Tiuk edebiyatında futbolu konu alan en güzel yapıtlardan biıi olan ünlü öyküsü... Bir sanat yapıtının ilk taslağı. 3/ Mısır unu, peynir ve yumurtayla yapılan bir yemek... Radyumun simgesi. 4/Bir renk... Yâd etme. 5/ "Git, defol" anla- mmda argo sözcük... Hurrilerin hava tanrısı. 6/Nişas- tayı parçalayarak şekere çeviren enzim. 7/Toprak dam- ları sıkıştırmakta kullanılan, silindir biçiminde ağır taş... Demıryolu. 8/Ağırlık ve uzunluk ölçüleri için ka- bul edilmiş yasal ölçü modeli... Kuzu sesi. 9/Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân gibi mülk. B A V | IF A R 1 ç E D E •A D A L E D 1 n 1 L | F 1 R E L E M A N •MI O V •V A ş A K •K 1 D •J A K U Z 1 L b H •L 1 z 0 L E V 1 T A IE M E n E V 1 R mY A R|
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle