Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JiiJvt_Jl ıU1VIJ. ekonomi(&cumhuriyet.com.tr 13
Hükümetin
'aştık' dediği
kriz, piyasalarda
tüm gerçekliği ile
sürüyor
Büyüme yüzde 10
durgımhık yüzde 100• Yurttaşın talebi
gerilcdikçe
durgunluk yaşanan
iç piyasada yaprak
kıpırdamiyor. Çckler
scnetlcr dönüyor,
ödemeler aksıyor,
esnaf kanağlıyor.
Kısacası sokakta
'büyüme' yok.
FATMAKOŞAR
Ekonomik göstergelerin işaret etliği
iyileşme sokağa yansımıyor. Esnaf, hükü-
metin "ekonomide istikrarı yakaladık,
krizden kurtulduk" açıklamalanna karşın
piyasada yaprak kıpırdamadığını belirti-
yor. Gıdadan rnubilyaya, gıyimden beyaz
eşyaya neredeyse bütün mal piyasalann-
da ciddi bir talep diişüşü yaşanıyor. Sıkı
para politikasının bir yansıması olarak za-
ten var olan nakit sıkıntısma bir de dönen
çek ve senetlerle cklenen ödeme sorunla-
n, esnafi daha da bunaltıyor. Bu nedenle
de iç piyasaya çalışan irili ufaklı işletme-
lerin hemen hemen tamanıı, ne açıklanan
yüzde 9.9'luk büyünıe oranını, ne hergün
gazete manşetlerinde allanıp pııllanan
"olumlu göstergeleri" güvenılir ve ger-
çekçi buluyor. Yüksek vergılerden, art-
tırılan tabela vergisınden de yakınan pi-
yasa çevrelerine göre, beyaz eşyada kre-
di kartına taksit ve çeşitli kampanyalarla
bir süre önce sağlanan canlanma "limit-
lerin dolıııasıyla" bıtti. Artık sadece kısa
süre öncesıne kadar devlet kâğıtlannm fa-
izine bağladıklan parayı çözüp 12 ayı
aşan taksitli satışlara fon yaratan büyük
sennayeli kuruluşlar iş yapabiliyor. Gi-
yimde bile düşük döviz kuru ve ucuz Çin
ürünleriyle zorlu rekabet Istanbul'daki
üreticiyi, dolayısıyla toptancı ve esnafi da
vurdu. Hmekll, işçi, memur ücretlennde
iyileşme sağlanmadan piyasada canlan-
manın güç olduğuna vıırgu yapan çevre-
lere göre, pcriyodik krızlerin yaşandığı
dönemler geride kalmış gıbi görünse de
makro ekonomik göstergelerdeki iyileş-
menin bir rahathk sağlanıadığı açık. Dö-
nemscl sıkıntıda Gelir Vergisi ödemele-
rine dönük hazırlık da etkili oluyor.
Enflasyonun, talep düşüşü yiizünden
düştüğünü öne süren piyasa çevreleri, ge-
çen yıl yüzde 8.6 artış gösteren özel tü-
ketim hareamalannın bıından sonraki üç
yıl boyunca yüzde 2.5'lara düşürülmesi-
nin hedeflendığini hatırlatarak geleceğe
de pek ıınıutlu bakamıyor.
Protestolu
senetlerçığgibi
Ekonomi Servisi -
Şubat ayında protes-
tolu senet sayısı biı*j
öncekı yıl aynı aya
göre yüzde 42.3 arta-
rak 58 bin 485 adet oldu.
2004 yıhnın aynı ayında
protestolu senet sayısı 41
bın 93 adet olmuştu.
Merkez Bankası verile-
rine göre, 2004 Şubat
ayında 88 milyon 814 bin
837 YTL olan protestolu
senet tutan, bu yıl
aynı ayda 157 mil-
yon 176 bin 537
YTL olarak ger-
çekleşti. Ocak-Su-
bat dönemindeyse
protestolu senet sayısı ge-
çen yılın aynı dönemine
göre yüzde 38.0 artarak
121 bin 220 adet oldu.
2004 yıhnın aynı dönem-
inde 87 bin 859 adet senet
protesto olmuştu
Mobtiya 'uzun
vade lerle soluklanıyor
Mobılya satışlarında
durgunluk olduğunu bc-
lirten Başaran Agaç Ma-
mulleri Başkanı Meh-
met Başaran, Anado-
lu'ya satışlarm 18-19 ay
vadeyle yapıldığını be-
lirtti. Evlenenlerin de
aynı bicimde uzun vade-
li ödemelen tercih etti-
ğini dıle getiren Başa-
ran, alım gücünün düş.-
mesıyle satışların büyük
oranda azaldığını kay-
detti. Başaran, nıakro
ekonomik göstergeler-
dekı 'sözde' iyileşmenin
sektörlerine yansımadı-
ğını ifade ettı ve ekledi:
"Yeni yaurım yok. Bana
surarsanız para politika-
sıdoğmgitmi-
yor. Anado-
lu'dainsan-
lar geçine-
miyor ki
mobilya al-
sm. Kriz he-
nüz bitme-
di."
Kapalıçarşı dertli:
Alacaklar birikiyor
Kapalıçarşı esnafi özetle şöyle yakınıyor.
Cihan Tuhafiye Anonim Şirketi sahibi Sidal Nuri
1unç:Anadolu'ya satıslarda öncmlı düşüş var. Uzun
zamandır fiyatlarımızda artış yapmadığımız halde ala-
caklanmızı tahsil etmckte de güçlükçekiyoruz. Oiler Ti-
jm*L caret Sahibi KorkutDiler: Biz hiç krizden
'» çıkmadıkki...Müşteri gelmiyor, satış da ya-
pamıyoruz" dedi.
Kilımci Uasan Güreli: Vcrgiler yük-
sek. Oysa ülke koşullarına göre
ayarlanması gerekiyor.
Buhara Tıcaret Şa-
hibi ibrahimKaya: Iş-
sizlik büyüyor, alım
giicü düşüyor. İş yapa-
mıyoruz.
Giyimciyi kampanya
bile kurtarmıyor
Ihracat yapan giyimeile-
rin Çin'le zorlu rekabet
ve düşük kur ncdeniyle
güç durumda kaldığnıı
belirten piyasa çevreleri,
iç piyasada da yeterince
canlanma olmadığını ifa-
de ediyor.
İç piyasada indirimkanı-
panyalarınm da yeterli
gelmediğini kaydeden
giyimciler îstanburdaki
şirketlerin dığer ıllerden
daha fazla zorlandığını
söylüyor. Renk Tekstil'in
Başkanı BehzatNasıroğ-
hı, talebin asgari düzey-
de olduğunu ifade ederek
"Büyük alıcılar Çin'e, iç
piyasadaki daha küçük
alıcılar da Ankara firma-
lanna kayınca bizzorlan-
maya başladık. İstanbul
şirketleri 3-5 ay vadeli
vermckten kaçınınca
Anadolu'dan gelen nıüş-
tcrinin yansı Ankara'ya
kaydı" dedi.
Beyaz eşyada
'Hmitler doldu'
Beyaz eşya satıcılan,
kısa bir süre önce kredı
kartına taksit kampanya-
larıyla aşılan durgunlu-
ğun şımdı yeniden ken-
dılerini etkilemcye başla-
dığını ifade ediyor. Bayı
lere göre büyük şirkeller
ihracatyaptıkları için pi-
yasadaki bu durumdan şu
anda çok fazla etkılenmi-
yorlar, ancak satışlar bü-
yük oranda diiştü.
Satıcılar, düşük alım
gücüne paralel olarak
yüksek verginin de satış-
ları azalttığını ifade eder-
ken "Piyasa bir süre için
canlandı, ancak şimdi
kredi kartlannda limitleı
doldu, döndük cski hali-
mize. Fiyatlar 2 yıl öııce-
ki düzcyindc. 700'e aldıgı-
ııız üriinü şimdi aynı llya
ta hem de taksitle veriyo-
ruz" dediler.
Gıdada işleryarıyarıya diiştü Rami'de gıda ticareti yapan vc İstanbul Gıda Toptancıları Dcnıeği
BaşkanhğTnı sürdüren Giinay Kotil, son 6 ay içinde işlerinin yaı ı
yanya azaldığını bclirtcrck 1996'da 90 bin dvannda olan tstan-
bul'daki küçük esnaf sayısının 20 binlere düştüğünü ifade ctti. Kolil, "İşsizliğin en büyük ncdenlerinden biri büyük ınarkctlcrin esnafi ortadan kal-
(lıruiîisı; bu, ticarete de üretime dc yansıyor" dedi. Bakkal ve manavın satışının düşmesinin piyasada hcr kesime olumsuz yansıdığuu bcürten Kotil,
ücretlerin artnıasıyla piyasanın canlanabileceğiııi söyledi ve hükümetin önlcnı alnıası konusunda ıınıutlu olduklarını ekledi. (1 btnğraf: ARŞİV)
Gelir Vergisi ödemesi yaklaştıkça nakit sıkışıklığı iyiden iyiye arttı
Piyasa paraya sıkışüMÜRATGÜLDEREN
tstanbul'da ekonominin aynası
olarak kabul edilen Tahtakale piya-
sasınde esnaf iki yıldır fiyatların yc-
rinde saydığına dikkat çekiyor. Bu-
na karşın talebin canlanmadığını
vurgulayan Gezer üış Tıcaret Limi-
ted Şirketi Genel Müdürü Kadri Ge-
zer, son altı aydır yurttaşın alım gü-
cünün daha da düştüğünü gözlemle-
ıııiş "Hükümet süreklikriziaştıkdi-
yor. Ancak bu, bize bir türlü yansı-
mıyor. Herhangi bir kriz aşılıııış de-
ğil'' diyen Gezer, şu an siüah yapa-
mayan dükkânların olduğunıın altı-
nı çizdi.
Küçük ev aletleri ve inşaat malze-
mesi ticareti yapan Gezer, "Şirketi-
miz daha düne kadar ihracatta
önemligetirilersağlıyordu, ancakbu
ekonomik bunahm ihracatımı/ı bile
çok etkiledi" dedi. Reis Gıda Yöne-
tim K.unıluBaşkanıMchmetReis,iç
talepte bir daralma ve satıslarda dü-
şüş olduğunu belirterek "İstcııilcn
saüş yapılamıyor, ba/ı ürünlerde fi-
yal düşüşleri bile var" dedi.
Çalkantılı dönemdc
yatırımı öğrenmeliyiz
Gelir Vergisi'ne hazırlık nedenıyle
piyasadan para çekıldığını, para do-
laşımmda ciddi bir sıkıntı olduğunu
ifade eden Reis şunları söyledi:
" I'ürkiyc, artık kesinlikle periyodik
krizlerin yaşandığı dönemlere dön-
nıcyecektir. I leııîiz çözülmeyen so-
runlar var; kayıt dışı, bürokratik
mevzuat gibi. Çalkantılann yaşan-
ması çok doğal, bizler de böyle çal-
kantılı dönemlerde yalınnı yapmayı
bihneliyiz. Düşük döviz kuru konu-
sunda şikâyetier var, ama piyasada
kimilcrinin işinc de yarıyor.. makine
ahıuş,yatırım yapanlarîçin olumlıı." tş yapamayan csnaf, çareyi bazen kepenk indirmekte buluyor.
ANKARA PAZARI
YAKIIP KEPENEK
KÖşuToİ)Türkiye'nin, "Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal
Şartı"r\\r\ onaylamadığı ilkelerine bakar mısınız?
örgütlenme ve toplu pazarlık hakları; yaşlıların "sos-
yal koruma hakkı" ve kimi maddelerin fıkralan. Üç
madde, geçen yazının konusuydu; gelelim, çıkarılan
"fıkralara".
Çıkarılan "Adilçalışma koşulları" altbaşlıklı 2. Mad-
de'nin Birinci Fıkrası şöyle:
"Verimlilik artışı ve diğer etkenler izin verdiği ölçü-
de haftalık çalışma süresinin aşamalı olarak azaltılma-
sını öngören makul günlük ve haftalık çalışma saat-
leri sağlamayı" taahhüt eder.
Tanrı aşkına, bu fıkranın onaylanmasında ne sakın-
ca var? Fıkra benimsenseydi de, devlet bu hükmü ba-
zı koşullar "izin verdiği ölçüde" uygulayacaktı. Ülke
yönetimi, çalışma süresine dokunamıyor. Aslında,
özellikle kayıt dışı çalışanların haftalık çalışma sürele-
ri 60-70 saati buluyor.
Aynı maddenin istenmeyen Üçüncü Fıkrası: En az
dört haftalık ücretli izin sağlamayı taahhüt eder. Hü-
kümet, emekçilerin dört hafta "ücretli izin" kullanma-
sını istemiyor. Çalışanın en doğal "insan hakkı" olan
ücretli iznin dört hafta kadar "uzun" olması, sermaye-
darın sömürü oranını azaltır. Hükümet, hakkın değil,
sömürünün yanında yer alıyor.
Şart'ın "Adilbirücrethakkı"ru düzenleyen Dördün-
cü Maddesi'nin kabul edilmeyen Birinci Fıkrası şöyle:
"Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam
düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını ta-
nımayı" hükümetimiz "taahhüt" edemiyor; ret ediyor.
Hakça bir ücret hakkını tanımayan devlet, anayasada
yeralan (m. 49) "çalışanların hayat seviyesiniyükselt-
me" görevini nasıl yerine getirebilir?
Şart'ın Türkiye tarafından istenmeyen bir başka ku-
ralı, Yedinci Madde'nin Yedinci Fıkrası'dır: "Çocukla-
rın ve gençlerin korunması hakkı"n\ düzenleyen bu
maddede Tasarı'dan çıkarılan fıkra şöyle: "18yaşın al-
tındaki çalışanlara yılda en az dört haftalık ücretli izin
hakkını tanımayı" da hükümet, istemiyor; çocukların
ücretli izin hakkını da tanımıyor.
Türkiye'de çocuk işçiliği çok yaygındır; yüz binler-
ce çocuk, uzun günlük çalışma saatleriyle; ışıksız ve
sağlıksız çalışma koşullarında, kir-pas içinde çalıştırı-
lıyor. Çocukların çoğu, devletin gözü önünde "kaçak"
çalıştırılıyor. Ne sosyal güvenlikleri vardır; ne de belir-
li bir ücretleri.
Oysa, çocuk eğitimdir; çocuk oyundur; çocuk, be-
densel ve zihinsel gelişmesiyle toplumun geleceğidir.
Çocuklarını koruyan toplum, kendi geleceğini kurtar-
mış olur. Ancak öyle olmuyor; hükümet, çocukların
haklarını değil, sermayenin kârını koruyor; sömürü-
nün en çirkini olan Gocuk sömürüsüne destek veri-
yor. Böyle bir tutumun sahipleri, birkaç hafta sonra,
23 Nisan'da Çocuk Bayramı'nı nasıl kutlayacaklar?
Avrupa Sosyal Şartı'na konulan bu çekinceler, Hü-
kümetin gerçek niteliğini; sermaye yanlısı tutumunun
ne kadar aşırı boyutlara vardığını, dosta düşmana,
yerliye yabancıya bir kez daha gösteriyor. Hükümeti
işbaşına getiren güçler bu tutumu alkışlıyor. Ya diğer-
leri? Onlar da sen-ben kavgasıyla birbirini yiyor.
[email protected]
'Bu büyümeyi eleştiren,
ekonomi bilmiyor'
ANKARA (AA) -
Devlet Bakanı ve Baş-
bakan Yardımcısı Ab-
düllaöf Şener, 2004'te
gerçekleşen yüz-
de 9.9'luk büyü-
ıneye ilişkin
cleştırıde bulu-
nanları "ekono-
nıivi bilmemek-
le" suçladı. Şe-
ner, açıklanan
yüzde 9.9'luk
büyümenin geçen yıla
ait olduğunu hatırlata-
rak "Dolayısıyla 2004yı-
hnın bütün makro ra-
kamları belli olnıuştur.
Bu yüzden bu yüksek
büyümenin makro gös-
tcrgelere ilave herhangi
bir etkisi olmaz" dedi.
2005 yıh
için öngörü-
len yüzde
5'lik büyü-
menin daha
yüksek çı-
kacağına
ilişkin gö-
rüşler bu-
lunduğunun hatırlatıl-
nıası üzerine de Şener,
bu yöndeki değerlendır-
melere katılnıadığını
belirtti.
DÜJNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERCİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(o)tr.net
1990'larda yaygınlaşan "kiiresel-
leşme" kavramının betimlediği süreç-
lerin tıkandığını hatta bu anlamıyla
"küreselleşmenin" sonuna geldiğimi-
zi birçok kez savunduk. Bu yazılarımız-
da bu "küreselleşmeyi", 15. yüzyılda
Amerika'nın bulunmasıyla başlayan
kapitalist küreselleşme sürecinden ay-
rıştırmaya çalıştık. Bu "küreselleşme"
sürecinin, içeriğinin, bir aşırı üretim kri-
zine uyum sağlamak için dolaşıma,
başka coğrafyalara "kaçmaya" başla-
yan sermayenin basıncıyla, meta ve
nakit sermaye devrelerinin genişleme
sürecinde ani bir hızlanma olarak sap-
tadık. ABD savunma çevrelerinden uz-
manların kaleminden, bu "küreselleş-
menin" aslında "ABD'nin bir dış po-
litikasının" ürünü olduğunu da aktar-
dık. Asya krizinden sonra bu genişle-
me süreci yavaşlarken 11 Eylül'den
sonra da ABD dış politikasının hızla de-
ğiştiğine, bu "küreselleşmenin"mMa-
ristleştiğine, arkasına gizlenen em-
peryalizmin açığa çıktığına işaret ettik.
Buyurun buradan yakın
Benim gibi kapitalizme karşı ön yar-
gılı birinin eleştirilerini çok abartılı bu-
labilirsiniz. Bu yüzden, buyurun siz bu-
radan yakın: Harvard Üniversitesi tarih
profesörü, Hoover Enstitüsü'nde,
Stanford, Oxford üniversitelerinde
araştırmacı ProfesörNiall Ferguson'u
muhafazakârlıkla suçlayabilirsiniz,
ama kapitalizme karşı ön yargılı oldu-
ğunu, hele tarih bilmediğini söyleye-
mezsiniz... Ferguson, Council on Fo-
reign Relations'un dergisi Foreign Af-
faires'in son sayısında yayımlanan
"Batan küreselleşme" başlıklı yazı-
sında, bundan 90 yıl önce Lusitanya
gemisinin bir Alman denizaltısı tarafın-
dan batırılmasının, küreselleşmenin
Küreselleşme Batarken...
sonunu simgelediğini anımsattıktan
sonra, "size çok kötümser gelebilir
ama... blzlm küreselleşme de büyük
babalarımızınki kadar kolay çökebilir"
diyor.
Ferguson o küreselleşme ile şimdi-
ki küreselleşme arasındaki büyük ben-
zerliklere (para, meta dolaşımındaki
serbestlik, hızlanma; ulaşım ve haber-
leşmeyi kolaylaştıran yeni teknolojiler;
büyük göçler; dünya ekonomisinde
hızlı büyüme ve kırılganlık; o zaman da
"uzaklığın yok edildiği" söyleniyordu)
dikkat çekiyor. O küresdleşme çökmeden
önce yaşananlarla bugün yaşannıakta
olanlar arasında büyük benzerlikler oldu-
ğunu vurguluyor. l9I4'ten önce de "kü-
reselleşmenin sonunu görebilmek
olanaklıydı, görenler de vardı", ama
yatırımcılarhiçoralıolmadı, sonra "ha-
zırlıksız yakalandılar" diyor Ferguson,
ekliyor: Bugün de durum farklı değil.
Örneğin o zaman yorulmaya, dış poli-
tikasını finanse etmekte zorlanmaya
başlayan bir hegemonyacı güç (Ingil-
tere), büyük güçler arası rekabet (Al-
manya-lngiltere), istikrarsız ittifaklar
(tüm Avrupa'da), terorizmi destekle-
yen haydut devletler (Sırp devleti ve
Arşidük'ün öldürülmesi), nihayet kapi-
talizmi ve küresel piyasayı hedef alan
devrimci güçler (Bolşevikler vb...) ve
yükselen korumacılık.
Bugün, uluslararası para sistemi
1914 öncesinde olduğundan daha is-
tikrarsız; teknoloji hızla gelişiyor ama
aynı zamanda küreselleşmenin düş-
manları tarafından da kullanılıyor. Kü-
resel hegemonyacı/emperyal güç
ABD'nin ekonomisi kırılgan, bir dolar
krizi gündemde. ABD dış açığını finan-
se edenler (büyük güçler) bunu daha
ne kadar sürdürebilirler? Hegemonya-
cı güç askeri açıdan da yorgun, artık
heryereyetişemiyor, büyük güçler ara-
sı rekabet hızlanıyor. ABD Avrupa çat-
lağına, NATO'nun işlevsizleşmesine
bakarak ittifak sistemlerinin de istik-
rarsız olduğu söylenebilir. Küreselleş-
me karşıtı muhalefetin ve terorizmin
arttığı da bir gerçek. Dün teröristin elin-
de Brovvning revolver vardı, bugün
nükleer bomba olabilir... Ferguson so-
nuç olarak, "Bir felaket senaryosu ak-
la uygun geliyor. Ama olanaklı mı?" di-
ye soruyor. Ve cevaplıyor: Dün de kim-
se olanaklı olduğuna inanmıyordu, Lu-
sitanya gibi onlar da yollarına devam
ettiler..
Durum aslında daha vahim
Bu yılın başında, Birleşmiş Milletler
bünyesindeki Hükümetler Arası Ik-
lim Değişikli Paneli (IPCC) Başkanı
Dr. Rajendra Pachauri, çevre kirlen-
mesinin neden olduğu küresel ısınma-
nın çok tehlikeli bir düzeye ulaştığını
açıkladı. Ardından, bugüne kadar ya-
pılmış en geniş kapsamlı iklim değişik-
liği araştırması (Oxford Üniversite-
si'nde) durumun, IPCC'nin öngörüle-
rinden on azından iki kez daha kötü
olduğunu gösterdi. Şubat ayında dün-
yanın önde gelen 200 iklim değişikliği
uzmanı Blair'in inisiyatifiyle ExeterÜni-
versitesi'nde bir araya geldiler ve "in-
sanlığın gözlerini kapatmış bir bi-
çimde, dünyanın sonuna doğru yü-
rümekte olduğunu" savundular (The
Guardian 06/02/05). Nihayet geçen
hafta, altında 95 ülkeden 1300 bilim
insanının imzası bulunan bir rapor,
dünyanın bir uçurumun kenarına gel-
diğini, örneğin dünya için yaşamsal 24
ekosistemden 15'inin ciddi ölçüde,
hatta belki de onulmaz bir biçimde ha-
sar gördüğünü ileri sürdü. Rapora gö-
re, 50 yılda özellikle son 20 yılda, eko-
nomik gelişmeler, aşırı tüketitn ve kay-
nakların hesapsız kullanımı insanlığı bir
felaketin eşiğine getirmişti (The Inde-
pendent, 30/03/05).
Bu hafta, Robert J. Samuelson
Newsweek'te "Bugün Çin'de 20 mîl-
yon araba ve kamyon var, 2020 yı-
lında bu sayı 120 milyona yüksele-
cek", "Ozaman petrolün fiyatı ne ola-
cak" diye yakınıyor. Biz ise 100 milyon
yeni taşıtın tüketeceği yakıtın küresel
ısınma üzerindeki etkilerini; Çin ve Hin-
distan'daki nüfusun artmaya devam
eden tüketim kapasitesinin (ya dünya-
nın diğeryoksullarının tüketim düzeyi?)
dünyanın kaynakları üzerindeki etkisi-
ni düşünüyoruz. Aslında durum 1914
öncesinden daha vahirr değil mi?
Günümüzde jeopolitik, uluslarara-
sında kuşkucu, hatta düşmanca eği-
limleri güçlendiriyor. Ekolojik sistem
bozuldukça, kaynak savaşları yoğun-
laştıkça, yükselen ekonomik göç dal-
gaları, kıyısına vurdukları bölgelerde,
yabancı düşmanlığını, ırkçılığı canlan-
dırıyor, şoven milliyetçiliği güçlendiri-
yor. Küresel serbest piyasa kurma pro-
jesi içinde meta kültürü, merkez ülke-
lerde derinleştikçe, çevre ülkelerde hız-
la yayıldıkça, insanları, bireycileştiren,
anında tatmin edilebilecek ve edilme-
yi bekleyen hazlar üzerinde odaklaş-
maya iten, uzun dönemli amaçlara, or-
tak çıkarlara bakmalarını önleyen bir
etki yapıyor. "Herşeyibiliyorumama...
her şey bir metin değil mi? Anlam sü-
reklikaçıyorelimden ama... radikal de-
ğişiklikolanaksızdır"... gibisinden post-
modern yaklaşımlar da bu uzun döne-
me ilgisizliğe uygun relativist bir etik'i
yaygınlaştırıyor. Bu madalyonun öbür
yüzündeyse 30 yıldır, post moderniz-
min eleştirileri altında sarsılan bilimsel
düşünceden umutlarını kesen insanla-
rın, mistik ve dini anlamlara yönelme-
si, "öte dünyalara" umut bağlaması
var.
Böylece, insanlığın önündeki, ancak
küresel çapta ve doğru planlanmış bir
eşgüdümle çözülebilecek sorunlar hız-
la artarken insanlık kendini kurtaracak
ortaklaşa, rasyonel, uzun dönemli ey-
lemi ve programları gerçekleştirmesi-
ne olanak vermeyen bir yaşam tarzının
içine gittikçe daha çok batmaya de-
vam ediyor. Bir kapitalist uygarlık, hem
kamusal alanları yok ediyor, bireylerin
beklentilerini sürekli yükseltiyor ama
sıra bu beklentileri karşılamaya gelin-
ce onlan, ellerine, içine beş mermi kon-
muş birer altı patlar revolver vererek
piyasada Rus Ruleti oynamaya davet
ediyor...