17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JiiJvt_Jl ıU1VIJ. ekonomi(&cumhuriyet.com.tr 13 Hükümetin 'aştık' dediği kriz, piyasalarda tüm gerçekliği ile sürüyor Büyüme yüzde 10 durgımhık yüzde 100• Yurttaşın talebi gerilcdikçe durgunluk yaşanan iç piyasada yaprak kıpırdamiyor. Çckler scnetlcr dönüyor, ödemeler aksıyor, esnaf kanağlıyor. Kısacası sokakta 'büyüme' yok. FATMAKOŞAR Ekonomik göstergelerin işaret etliği iyileşme sokağa yansımıyor. Esnaf, hükü- metin "ekonomide istikrarı yakaladık, krizden kurtulduk" açıklamalanna karşın piyasada yaprak kıpırdamadığını belirti- yor. Gıdadan rnubilyaya, gıyimden beyaz eşyaya neredeyse bütün mal piyasalann- da ciddi bir talep diişüşü yaşanıyor. Sıkı para politikasının bir yansıması olarak za- ten var olan nakit sıkıntısma bir de dönen çek ve senetlerle cklenen ödeme sorunla- n, esnafi daha da bunaltıyor. Bu nedenle de iç piyasaya çalışan irili ufaklı işletme- lerin hemen hemen tamanıı, ne açıklanan yüzde 9.9'luk büyünıe oranını, ne hergün gazete manşetlerinde allanıp pııllanan "olumlu göstergeleri" güvenılir ve ger- çekçi buluyor. Yüksek vergılerden, art- tırılan tabela vergisınden de yakınan pi- yasa çevrelerine göre, beyaz eşyada kre- di kartına taksit ve çeşitli kampanyalarla bir süre önce sağlanan canlanma "limit- lerin dolıııasıyla" bıtti. Artık sadece kısa süre öncesıne kadar devlet kâğıtlannm fa- izine bağladıklan parayı çözüp 12 ayı aşan taksitli satışlara fon yaratan büyük sennayeli kuruluşlar iş yapabiliyor. Gi- yimde bile düşük döviz kuru ve ucuz Çin ürünleriyle zorlu rekabet Istanbul'daki üreticiyi, dolayısıyla toptancı ve esnafi da vurdu. Hmekll, işçi, memur ücretlennde iyileşme sağlanmadan piyasada canlan- manın güç olduğuna vıırgu yapan çevre- lere göre, pcriyodik krızlerin yaşandığı dönemler geride kalmış gıbi görünse de makro ekonomik göstergelerdeki iyileş- menin bir rahathk sağlanıadığı açık. Dö- nemscl sıkıntıda Gelir Vergisi ödemele- rine dönük hazırlık da etkili oluyor. Enflasyonun, talep düşüşü yiizünden düştüğünü öne süren piyasa çevreleri, ge- çen yıl yüzde 8.6 artış gösteren özel tü- ketim hareamalannın bıından sonraki üç yıl boyunca yüzde 2.5'lara düşürülmesi- nin hedeflendığini hatırlatarak geleceğe de pek ıınıutlu bakamıyor. Protestolu senetlerçığgibi Ekonomi Servisi - Şubat ayında protes- tolu senet sayısı biı*j öncekı yıl aynı aya göre yüzde 42.3 arta- rak 58 bin 485 adet oldu. 2004 yıhnın aynı ayında protestolu senet sayısı 41 bın 93 adet olmuştu. Merkez Bankası verile- rine göre, 2004 Şubat ayında 88 milyon 814 bin 837 YTL olan protestolu senet tutan, bu yıl aynı ayda 157 mil- yon 176 bin 537 YTL olarak ger- çekleşti. Ocak-Su- bat dönemindeyse protestolu senet sayısı ge- çen yılın aynı dönemine göre yüzde 38.0 artarak 121 bin 220 adet oldu. 2004 yıhnın aynı dönem- inde 87 bin 859 adet senet protesto olmuştu Mobtiya 'uzun vade lerle soluklanıyor Mobılya satışlarında durgunluk olduğunu bc- lirten Başaran Agaç Ma- mulleri Başkanı Meh- met Başaran, Anado- lu'ya satışlarm 18-19 ay vadeyle yapıldığını be- lirtti. Evlenenlerin de aynı bicimde uzun vade- li ödemelen tercih etti- ğini dıle getiren Başa- ran, alım gücünün düş.- mesıyle satışların büyük oranda azaldığını kay- detti. Başaran, nıakro ekonomik göstergeler- dekı 'sözde' iyileşmenin sektörlerine yansımadı- ğını ifade ettı ve ekledi: "Yeni yaurım yok. Bana surarsanız para politika- sıdoğmgitmi- yor. Anado- lu'dainsan- lar geçine- miyor ki mobilya al- sm. Kriz he- nüz bitme- di." Kapalıçarşı dertli: Alacaklar birikiyor Kapalıçarşı esnafi özetle şöyle yakınıyor. Cihan Tuhafiye Anonim Şirketi sahibi Sidal Nuri 1unç:Anadolu'ya satıslarda öncmlı düşüş var. Uzun zamandır fiyatlarımızda artış yapmadığımız halde ala- caklanmızı tahsil etmckte de güçlükçekiyoruz. Oiler Ti- jm*L caret Sahibi KorkutDiler: Biz hiç krizden '» çıkmadıkki...Müşteri gelmiyor, satış da ya- pamıyoruz" dedi. Kilımci Uasan Güreli: Vcrgiler yük- sek. Oysa ülke koşullarına göre ayarlanması gerekiyor. Buhara Tıcaret Şa- hibi ibrahimKaya: Iş- sizlik büyüyor, alım giicü düşüyor. İş yapa- mıyoruz. Giyimciyi kampanya bile kurtarmıyor Ihracat yapan giyimeile- rin Çin'le zorlu rekabet ve düşük kur ncdeniyle güç durumda kaldığnıı belirten piyasa çevreleri, iç piyasada da yeterince canlanma olmadığını ifa- de ediyor. İç piyasada indirimkanı- panyalarınm da yeterli gelmediğini kaydeden giyimciler îstanburdaki şirketlerin dığer ıllerden daha fazla zorlandığını söylüyor. Renk Tekstil'in Başkanı BehzatNasıroğ- hı, talebin asgari düzey- de olduğunu ifade ederek "Büyük alıcılar Çin'e, iç piyasadaki daha küçük alıcılar da Ankara firma- lanna kayınca bizzorlan- maya başladık. İstanbul şirketleri 3-5 ay vadeli vermckten kaçınınca Anadolu'dan gelen nıüş- tcrinin yansı Ankara'ya kaydı" dedi. Beyaz eşyada 'Hmitler doldu' Beyaz eşya satıcılan, kısa bir süre önce kredı kartına taksit kampanya- larıyla aşılan durgunlu- ğun şımdı yeniden ken- dılerini etkilemcye başla- dığını ifade ediyor. Bayı lere göre büyük şirkeller ihracatyaptıkları için pi- yasadaki bu durumdan şu anda çok fazla etkılenmi- yorlar, ancak satışlar bü- yük oranda diiştü. Satıcılar, düşük alım gücüne paralel olarak yüksek verginin de satış- ları azalttığını ifade eder- ken "Piyasa bir süre için canlandı, ancak şimdi kredi kartlannda limitleı doldu, döndük cski hali- mize. Fiyatlar 2 yıl öııce- ki düzcyindc. 700'e aldıgı- ııız üriinü şimdi aynı llya ta hem de taksitle veriyo- ruz" dediler. Gıdada işleryarıyarıya diiştü Rami'de gıda ticareti yapan vc İstanbul Gıda Toptancıları Dcnıeği BaşkanhğTnı sürdüren Giinay Kotil, son 6 ay içinde işlerinin yaı ı yanya azaldığını bclirtcrck 1996'da 90 bin dvannda olan tstan- bul'daki küçük esnaf sayısının 20 binlere düştüğünü ifade ctti. Kolil, "İşsizliğin en büyük ncdenlerinden biri büyük ınarkctlcrin esnafi ortadan kal- (lıruiîisı; bu, ticarete de üretime dc yansıyor" dedi. Bakkal ve manavın satışının düşmesinin piyasada hcr kesime olumsuz yansıdığuu bcürten Kotil, ücretlerin artnıasıyla piyasanın canlanabileceğiııi söyledi ve hükümetin önlcnı alnıası konusunda ıınıutlu olduklarını ekledi. (1 btnğraf: ARŞİV) Gelir Vergisi ödemesi yaklaştıkça nakit sıkışıklığı iyiden iyiye arttı Piyasa paraya sıkışüMÜRATGÜLDEREN tstanbul'da ekonominin aynası olarak kabul edilen Tahtakale piya- sasınde esnaf iki yıldır fiyatların yc- rinde saydığına dikkat çekiyor. Bu- na karşın talebin canlanmadığını vurgulayan Gezer üış Tıcaret Limi- ted Şirketi Genel Müdürü Kadri Ge- zer, son altı aydır yurttaşın alım gü- cünün daha da düştüğünü gözlemle- ıııiş "Hükümet süreklikriziaştıkdi- yor. Ancak bu, bize bir türlü yansı- mıyor. Herhangi bir kriz aşılıııış de- ğil'' diyen Gezer, şu an siüah yapa- mayan dükkânların olduğunıın altı- nı çizdi. Küçük ev aletleri ve inşaat malze- mesi ticareti yapan Gezer, "Şirketi- miz daha düne kadar ihracatta önemligetirilersağlıyordu, ancakbu ekonomik bunahm ihracatımı/ı bile çok etkiledi" dedi. Reis Gıda Yöne- tim K.unıluBaşkanıMchmetReis,iç talepte bir daralma ve satıslarda dü- şüş olduğunu belirterek "İstcııilcn saüş yapılamıyor, ba/ı ürünlerde fi- yal düşüşleri bile var" dedi. Çalkantılı dönemdc yatırımı öğrenmeliyiz Gelir Vergisi'ne hazırlık nedenıyle piyasadan para çekıldığını, para do- laşımmda ciddi bir sıkıntı olduğunu ifade eden Reis şunları söyledi: " I'ürkiyc, artık kesinlikle periyodik krizlerin yaşandığı dönemlere dön- nıcyecektir. I leııîiz çözülmeyen so- runlar var; kayıt dışı, bürokratik mevzuat gibi. Çalkantılann yaşan- ması çok doğal, bizler de böyle çal- kantılı dönemlerde yalınnı yapmayı bihneliyiz. Düşük döviz kuru konu- sunda şikâyetier var, ama piyasada kimilcrinin işinc de yarıyor.. makine ahıuş,yatırım yapanlarîçin olumlıı." tş yapamayan csnaf, çareyi bazen kepenk indirmekte buluyor. ANKARA PAZARI YAKIIP KEPENEK KÖşuToİ)Türkiye'nin, "Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı"r\\r\ onaylamadığı ilkelerine bakar mısınız? örgütlenme ve toplu pazarlık hakları; yaşlıların "sos- yal koruma hakkı" ve kimi maddelerin fıkralan. Üç madde, geçen yazının konusuydu; gelelim, çıkarılan "fıkralara". Çıkarılan "Adilçalışma koşulları" altbaşlıklı 2. Mad- de'nin Birinci Fıkrası şöyle: "Verimlilik artışı ve diğer etkenler izin verdiği ölçü- de haftalık çalışma süresinin aşamalı olarak azaltılma- sını öngören makul günlük ve haftalık çalışma saat- leri sağlamayı" taahhüt eder. Tanrı aşkına, bu fıkranın onaylanmasında ne sakın- ca var? Fıkra benimsenseydi de, devlet bu hükmü ba- zı koşullar "izin verdiği ölçüde" uygulayacaktı. Ülke yönetimi, çalışma süresine dokunamıyor. Aslında, özellikle kayıt dışı çalışanların haftalık çalışma sürele- ri 60-70 saati buluyor. Aynı maddenin istenmeyen Üçüncü Fıkrası: En az dört haftalık ücretli izin sağlamayı taahhüt eder. Hü- kümet, emekçilerin dört hafta "ücretli izin" kullanma- sını istemiyor. Çalışanın en doğal "insan hakkı" olan ücretli iznin dört hafta kadar "uzun" olması, sermaye- darın sömürü oranını azaltır. Hükümet, hakkın değil, sömürünün yanında yer alıyor. Şart'ın "Adilbirücrethakkı"ru düzenleyen Dördün- cü Maddesi'nin kabul edilmeyen Birinci Fıkrası şöyle: "Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını ta- nımayı" hükümetimiz "taahhüt" edemiyor; ret ediyor. Hakça bir ücret hakkını tanımayan devlet, anayasada yeralan (m. 49) "çalışanların hayat seviyesiniyükselt- me" görevini nasıl yerine getirebilir? Şart'ın Türkiye tarafından istenmeyen bir başka ku- ralı, Yedinci Madde'nin Yedinci Fıkrası'dır: "Çocukla- rın ve gençlerin korunması hakkı"n\ düzenleyen bu maddede Tasarı'dan çıkarılan fıkra şöyle: "18yaşın al- tındaki çalışanlara yılda en az dört haftalık ücretli izin hakkını tanımayı" da hükümet, istemiyor; çocukların ücretli izin hakkını da tanımıyor. Türkiye'de çocuk işçiliği çok yaygındır; yüz binler- ce çocuk, uzun günlük çalışma saatleriyle; ışıksız ve sağlıksız çalışma koşullarında, kir-pas içinde çalıştırı- lıyor. Çocukların çoğu, devletin gözü önünde "kaçak" çalıştırılıyor. Ne sosyal güvenlikleri vardır; ne de belir- li bir ücretleri. Oysa, çocuk eğitimdir; çocuk oyundur; çocuk, be- densel ve zihinsel gelişmesiyle toplumun geleceğidir. Çocuklarını koruyan toplum, kendi geleceğini kurtar- mış olur. Ancak öyle olmuyor; hükümet, çocukların haklarını değil, sermayenin kârını koruyor; sömürü- nün en çirkini olan Gocuk sömürüsüne destek veri- yor. Böyle bir tutumun sahipleri, birkaç hafta sonra, 23 Nisan'da Çocuk Bayramı'nı nasıl kutlayacaklar? Avrupa Sosyal Şartı'na konulan bu çekinceler, Hü- kümetin gerçek niteliğini; sermaye yanlısı tutumunun ne kadar aşırı boyutlara vardığını, dosta düşmana, yerliye yabancıya bir kez daha gösteriyor. Hükümeti işbaşına getiren güçler bu tutumu alkışlıyor. Ya diğer- leri? Onlar da sen-ben kavgasıyla birbirini yiyor. [email protected] 'Bu büyümeyi eleştiren, ekonomi bilmiyor' ANKARA (AA) - Devlet Bakanı ve Baş- bakan Yardımcısı Ab- düllaöf Şener, 2004'te gerçekleşen yüz- de 9.9'luk büyü- ıneye ilişkin cleştırıde bulu- nanları "ekono- nıivi bilmemek- le" suçladı. Şe- ner, açıklanan yüzde 9.9'luk büyümenin geçen yıla ait olduğunu hatırlata- rak "Dolayısıyla 2004yı- hnın bütün makro ra- kamları belli olnıuştur. Bu yüzden bu yüksek büyümenin makro gös- tcrgelere ilave herhangi bir etkisi olmaz" dedi. 2005 yıh için öngörü- len yüzde 5'lik büyü- menin daha yüksek çı- kacağına ilişkin gö- rüşler bu- lunduğunun hatırlatıl- nıası üzerine de Şener, bu yöndeki değerlendır- melere katılnıadığını belirtti. DÜJNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERCİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(o)tr.net 1990'larda yaygınlaşan "kiiresel- leşme" kavramının betimlediği süreç- lerin tıkandığını hatta bu anlamıyla "küreselleşmenin" sonuna geldiğimi- zi birçok kez savunduk. Bu yazılarımız- da bu "küreselleşmeyi", 15. yüzyılda Amerika'nın bulunmasıyla başlayan kapitalist küreselleşme sürecinden ay- rıştırmaya çalıştık. Bu "küreselleşme" sürecinin, içeriğinin, bir aşırı üretim kri- zine uyum sağlamak için dolaşıma, başka coğrafyalara "kaçmaya" başla- yan sermayenin basıncıyla, meta ve nakit sermaye devrelerinin genişleme sürecinde ani bir hızlanma olarak sap- tadık. ABD savunma çevrelerinden uz- manların kaleminden, bu "küreselleş- menin" aslında "ABD'nin bir dış po- litikasının" ürünü olduğunu da aktar- dık. Asya krizinden sonra bu genişle- me süreci yavaşlarken 11 Eylül'den sonra da ABD dış politikasının hızla de- ğiştiğine, bu "küreselleşmenin"mMa- ristleştiğine, arkasına gizlenen em- peryalizmin açığa çıktığına işaret ettik. Buyurun buradan yakın Benim gibi kapitalizme karşı ön yar- gılı birinin eleştirilerini çok abartılı bu- labilirsiniz. Bu yüzden, buyurun siz bu- radan yakın: Harvard Üniversitesi tarih profesörü, Hoover Enstitüsü'nde, Stanford, Oxford üniversitelerinde araştırmacı ProfesörNiall Ferguson'u muhafazakârlıkla suçlayabilirsiniz, ama kapitalizme karşı ön yargılı oldu- ğunu, hele tarih bilmediğini söyleye- mezsiniz... Ferguson, Council on Fo- reign Relations'un dergisi Foreign Af- faires'in son sayısında yayımlanan "Batan küreselleşme" başlıklı yazı- sında, bundan 90 yıl önce Lusitanya gemisinin bir Alman denizaltısı tarafın- dan batırılmasının, küreselleşmenin Küreselleşme Batarken... sonunu simgelediğini anımsattıktan sonra, "size çok kötümser gelebilir ama... blzlm küreselleşme de büyük babalarımızınki kadar kolay çökebilir" diyor. Ferguson o küreselleşme ile şimdi- ki küreselleşme arasındaki büyük ben- zerliklere (para, meta dolaşımındaki serbestlik, hızlanma; ulaşım ve haber- leşmeyi kolaylaştıran yeni teknolojiler; büyük göçler; dünya ekonomisinde hızlı büyüme ve kırılganlık; o zaman da "uzaklığın yok edildiği" söyleniyordu) dikkat çekiyor. O küresdleşme çökmeden önce yaşananlarla bugün yaşannıakta olanlar arasında büyük benzerlikler oldu- ğunu vurguluyor. l9I4'ten önce de "kü- reselleşmenin sonunu görebilmek olanaklıydı, görenler de vardı", ama yatırımcılarhiçoralıolmadı, sonra "ha- zırlıksız yakalandılar" diyor Ferguson, ekliyor: Bugün de durum farklı değil. Örneğin o zaman yorulmaya, dış poli- tikasını finanse etmekte zorlanmaya başlayan bir hegemonyacı güç (Ingil- tere), büyük güçler arası rekabet (Al- manya-lngiltere), istikrarsız ittifaklar (tüm Avrupa'da), terorizmi destekle- yen haydut devletler (Sırp devleti ve Arşidük'ün öldürülmesi), nihayet kapi- talizmi ve küresel piyasayı hedef alan devrimci güçler (Bolşevikler vb...) ve yükselen korumacılık. Bugün, uluslararası para sistemi 1914 öncesinde olduğundan daha is- tikrarsız; teknoloji hızla gelişiyor ama aynı zamanda küreselleşmenin düş- manları tarafından da kullanılıyor. Kü- resel hegemonyacı/emperyal güç ABD'nin ekonomisi kırılgan, bir dolar krizi gündemde. ABD dış açığını finan- se edenler (büyük güçler) bunu daha ne kadar sürdürebilirler? Hegemonya- cı güç askeri açıdan da yorgun, artık heryereyetişemiyor, büyük güçler ara- sı rekabet hızlanıyor. ABD Avrupa çat- lağına, NATO'nun işlevsizleşmesine bakarak ittifak sistemlerinin de istik- rarsız olduğu söylenebilir. Küreselleş- me karşıtı muhalefetin ve terorizmin arttığı da bir gerçek. Dün teröristin elin- de Brovvning revolver vardı, bugün nükleer bomba olabilir... Ferguson so- nuç olarak, "Bir felaket senaryosu ak- la uygun geliyor. Ama olanaklı mı?" di- ye soruyor. Ve cevaplıyor: Dün de kim- se olanaklı olduğuna inanmıyordu, Lu- sitanya gibi onlar da yollarına devam ettiler.. Durum aslında daha vahim Bu yılın başında, Birleşmiş Milletler bünyesindeki Hükümetler Arası Ik- lim Değişikli Paneli (IPCC) Başkanı Dr. Rajendra Pachauri, çevre kirlen- mesinin neden olduğu küresel ısınma- nın çok tehlikeli bir düzeye ulaştığını açıkladı. Ardından, bugüne kadar ya- pılmış en geniş kapsamlı iklim değişik- liği araştırması (Oxford Üniversite- si'nde) durumun, IPCC'nin öngörüle- rinden on azından iki kez daha kötü olduğunu gösterdi. Şubat ayında dün- yanın önde gelen 200 iklim değişikliği uzmanı Blair'in inisiyatifiyle ExeterÜni- versitesi'nde bir araya geldiler ve "in- sanlığın gözlerini kapatmış bir bi- çimde, dünyanın sonuna doğru yü- rümekte olduğunu" savundular (The Guardian 06/02/05). Nihayet geçen hafta, altında 95 ülkeden 1300 bilim insanının imzası bulunan bir rapor, dünyanın bir uçurumun kenarına gel- diğini, örneğin dünya için yaşamsal 24 ekosistemden 15'inin ciddi ölçüde, hatta belki de onulmaz bir biçimde ha- sar gördüğünü ileri sürdü. Rapora gö- re, 50 yılda özellikle son 20 yılda, eko- nomik gelişmeler, aşırı tüketitn ve kay- nakların hesapsız kullanımı insanlığı bir felaketin eşiğine getirmişti (The Inde- pendent, 30/03/05). Bu hafta, Robert J. Samuelson Newsweek'te "Bugün Çin'de 20 mîl- yon araba ve kamyon var, 2020 yı- lında bu sayı 120 milyona yüksele- cek", "Ozaman petrolün fiyatı ne ola- cak" diye yakınıyor. Biz ise 100 milyon yeni taşıtın tüketeceği yakıtın küresel ısınma üzerindeki etkilerini; Çin ve Hin- distan'daki nüfusun artmaya devam eden tüketim kapasitesinin (ya dünya- nın diğeryoksullarının tüketim düzeyi?) dünyanın kaynakları üzerindeki etkisi- ni düşünüyoruz. Aslında durum 1914 öncesinden daha vahirr değil mi? Günümüzde jeopolitik, uluslarara- sında kuşkucu, hatta düşmanca eği- limleri güçlendiriyor. Ekolojik sistem bozuldukça, kaynak savaşları yoğun- laştıkça, yükselen ekonomik göç dal- gaları, kıyısına vurdukları bölgelerde, yabancı düşmanlığını, ırkçılığı canlan- dırıyor, şoven milliyetçiliği güçlendiri- yor. Küresel serbest piyasa kurma pro- jesi içinde meta kültürü, merkez ülke- lerde derinleştikçe, çevre ülkelerde hız- la yayıldıkça, insanları, bireycileştiren, anında tatmin edilebilecek ve edilme- yi bekleyen hazlar üzerinde odaklaş- maya iten, uzun dönemli amaçlara, or- tak çıkarlara bakmalarını önleyen bir etki yapıyor. "Herşeyibiliyorumama... her şey bir metin değil mi? Anlam sü- reklikaçıyorelimden ama... radikal de- ğişiklikolanaksızdır"... gibisinden post- modern yaklaşımlar da bu uzun döne- me ilgisizliğe uygun relativist bir etik'i yaygınlaştırıyor. Bu madalyonun öbür yüzündeyse 30 yıldır, post moderniz- min eleştirileri altında sarsılan bilimsel düşünceden umutlarını kesen insanla- rın, mistik ve dini anlamlara yönelme- si, "öte dünyalara" umut bağlaması var. Böylece, insanlığın önündeki, ancak küresel çapta ve doğru planlanmış bir eşgüdümle çözülebilecek sorunlar hız- la artarken insanlık kendini kurtaracak ortaklaşa, rasyonel, uzun dönemli ey- lemi ve programları gerçekleştirmesi- ne olanak vermeyen bir yaşam tarzının içine gittikçe daha çok batmaya de- vam ediyor. Bir kapitalist uygarlık, hem kamusal alanları yok ediyor, bireylerin beklentilerini sürekli yükseltiyor ama sıra bu beklentileri karşılamaya gelin- ce onlan, ellerine, içine beş mermi kon- muş birer altı patlar revolver vererek piyasada Rus Ruleti oynamaya davet ediyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle