25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17NİSAN2005PAZAR 12 PAZARKONUĞU lu@cumhuriyetcom.tr Sosyal Hizmetler Akademisi'nin kuruluşunda Avrupa ülkeleri o dönem epeyce yardımcı oldu. Zaman içinde sosyal hizmetler alanmda elemanlar yetiştirilmeye başlandı. Sosyal Hizmetler Akademisi 1983 'te Hacettepe Üniversitesi'ne bağlandu 1993*e kadar, bu konuda eğitim veren bir üniversite olmadığı için masterya da doktora yapma imkânı yoktu. L Koruma altına alınan çocuklar, ö'ncelikle çocuk yetiştirme yurduna veyayatılı kuruluşlara ya da koruyucu aile yanına yerleştirilir. Bir kısmı da evlat edindirilir. Türkiye'desosyalgüvenlik ve korunmaya muhtaççocuklann durumunu Prof.Dr. IşılBulufla konuştuk Çokhffinmeymü daiklemSÖYLEŞİ LEYLATAVŞANOĞLU Türkiyc'nin kanayan çok önemli birya- rası var. Sosyal hizmetlerdeki yetersizlik, belki bu konuyu ciddiye almamak, yuva- lar ve yetiştirme yurtlanna toplumun ve medyanın bakış açısı. Buralara ve bu yurt ve yuvalarda yetişen çocuklara nasıl bir önyargıyla yaklaşıldıgını hepimiz biliyoruz. înkâra gerek yok. Çok ciddi bir dram ya- şanıyor ve bu duygulan, önyargılan değiş- tirmek için köklü adımlar atmıyoruz. Son zamanlarda basında bu yuvalar ve kuruluş- larla ilgili çıkan ve kimilerinin saptırılmış olduğunu bildiğimiz haberleri okudukça içim bulanıyor. Sosyal hizmetler uzmanı ve bu yurt ve yuvalarla yakından ilgilenen Prof. Dr. Işıl Bulut hazırbugünlerde îstan- bul'a gelmişken onunla buluştuk ve ülke- mizin çok ciddi olan bu toplumsal sorunu- nu ayrıntısıyla konuştuk: - Türkiye'de sosyal hizmetler ne du- rumda? Üzunyıllar sosyal hizmetler ala- nmda mücadele veren bir öğretim üyesi olarak bize bunu anlatır mısmtz? BULUT - Türkiye'de sosyal hizmetler 1950'li yıllardan sonra yurtdışı bağlantılı olarak başladı. Yurtdışmda, ABD'de ve In- giltere'de sosyal hizmetlerin ne kadar önem- li bir konu ve meslek olduğu belirlenmiş- ti. Ilk kez Sağhk Bakanlığı Sosyal Hiz- metler Genel Müdürlüğü'ne bağlı bir Sos- yal Hizmetler Akademisi kuruldu. Ben o Sosyal Hizmetler Akademisi'nin ilk öğ- rencilerindenim. Sosyal Hizmetler Aka- demisi 'nin kunıluşunda Avrupa ülkeleri o dönem epeyce yardımcı oldu. Zaman için- de sosyal hizmetler alanmda elemanlar ye- tiştirilmeye başlandı. Bizler de bu çalış- malarda rol aldık. 0 sıralarda bu işler Tür- kiye'de netlik kazanmadığı için gönüllü olarak yapılan hizmetler gibi görülüyordu. Sosyal Hizmetler blllnmlyordu - Yanibunun birbiüm alanı olduğu bi- linci yok muydu? BULUT-Yoktu. Gönüllü olarak yapılan bu hizmetlerin bir meslek, bilim, disiplin adı altında Türkiye'ye yerleşmesi epeyce zaman aldı. Hâlâ da çağdaş, gelişmiş ül- kelerdeki gibi bir sosyal hizmet mesleği- nin çeşitli çevrelerce bilindiğini ve kabul edildiğini söyleyemeyiz. Ama AB'ye giriş süreci içinde insan hak- larının, sosyal yardım ve sosyal hizmete ih- tiyaç duyan insanlara yönelik hizmetlerin bu kadar önem kazanması, bizim mesleği- mizin de önemli hale gelmesini sağladı. Biz esas olarak yıllarca tek okul olarak öğ- renci yetiştirdik. Sosyal Hizmetler Akade- misi 1983'te Hacettepe Oniversitesi'ne bağlandı. 1993'e kadar, bu konuda eğitim veren bir üniversite olmadığı için master ya da doktora yapma imkânı yoktu. - Peki, o zaman siz nasıl master ve dok- tora yaptınız? BULUT-Benim masterim ve doktoram Hacettepe Üniversitesi'nde aile sağlığı ko- nusundadır. Sosyal Hizmetler Akademisi Hacettepe Üniversitesi'ne bağlandıktan sonra doçentlik ve profesörlüğü sosyal hiz- met alanında yaptım. Sosyal hizmete ihti- yaç bulunduğu belirlenmesine rağmen ye- terince eleman yoktu. Mezunlanmızın sa- yısı, alanda çalışma ihtiyacını karşılama- ya yeterli değildi. Hâlâ da böyle bir durum söz konusu. Derken Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Ilaberal beni çağı- np böyle bir bölüm kurulmasını istediğini söyleyince, Hacettepe'ye yıllarca emek vermiş birkişi olarak biraz tedirgin oldunı. Fakat sonradan meslek adına böyle bir pro- jeyi başlatmanın yararlı olacağına inan- dım. Yine Hacettepe'den arkadaşım Doç. Dr. Erkan Kahramanoğlu ile bu bölümün kuruluşunda rol aldım. Kendisi yıllar ön- ce sosyal hizmetler kanununun çıkmasın- da çok emeği olan bir arkadaşımız. Yurt- dışındaki kuruluşlarla da yakın ilişkileri- miz var. Yurtdışı Işblrllğl - Hungiyurtdışı kuruluşlarla işbirliği- niz ve ilişkiniz var? BULUT-Avrupa ve ABD'deki sosyal hiz- mel okullanyla yeterli düzeyde ilişkimiz var. Uluslararası Sosyal Hizmet Okulları Bir- liği, Avrupa Sosyal Hizmet Okulları Bir- liği gibi birliklere, derneklere üyeyiz. Bu- ralara üye olmak demek, verdiğimiz eğiti- min yurtdışında da kabul edilmesi demek oluyor. Yani bizden mezun olan öğrenci- ler yurtdışma gittikleri zaman bir üniver- site mezunu sosyal hizmet görevlisi olarak kabul ediliyorlar. Diplomalarının denkliği söz konusu. Bu da çok önemli bir gelişme. Bunun yanı sıra son zamanlarda AB'yle il- gili eğitim projelerinde önemli ilişkilerimiz oluştu. - Bunlar hangi projeler? BULUT-Özellikle Hrasmus Projesi. Bu proje karşılıklı öğretim elemanı ve öğren- sağlayamayan ve sorun içinde olan insan- lara da sorunlannı çözmek için yardımcı olmak. - Sosyal hizmetlerin görev alanlarma giren çocuk bakım yurtlan var. Oralar- da kimsesiz çocuklar bakılıyorlar, eğiti- liyorlar. Oralarda nasıl uygulamalarya- pıltyor? BULUT - Biraz önce sosyal hizmetin çeşitli alanlanndan söz ettik. Bu alanlardan birisi de korunmaya muhtaç çocuklar. Ama bunun dışında sosyal hizmetin yoksulluk- tan başlayarak, özürlülere, suçlulara, çalı- şanlara, hastalara, güçsüzlere yönelik çe- şitli alanlan var. Korunmaya muhtaç çocuk tanımını si- ze yasadaki gibi söylüyorum: "Ana veya babasız, ana babasız, ana ve- ya babası, veya her ikisi dc bclli olmayan, ana veya babası, veya her ikisi tarafindan terk edilen,veya ana veyababası tarafindan ihmal edilip her tüıiü sosyal tchlikelere ve kötii alışkanlıklara karşı savunmasız bıra- kılan, başıboşluğa sürüklenen çocuğu ifa- de ediyor." Ama anneleri babaları olmadı- ğı halde yakın akrabalar tarafindan bakı- lıp korunmaya muhtaç hale getirilmeyen ço- bakıldıklannı görüyoruz. 2004 yılı rakam- lanna göre 86 çocuk yuvasında 10 bine yakın çocuk bakılmış. 109 yetiştirme yur- dunda 10 bin 500 civannda çocuğa bakı- lıyor. Bunlann 3 bin 500'ü kız. Bunun yanında, çocuklann aileleri var- sa sosyal yardım ve para desteği ile aileler çocuklanna bakabilecek duruma getirile- biliyorsa tabii ki bu yol tercih ediliyor. Ço- cuk için psikolojik ve sosyal gelişimi açı- sından en önemli şey, ailesinin yanında ol- ması. O nedenle de çocuğun ailesinin ya- nında olmasına özen gösteriliyor. Ailesi- nin yanında kalan 1050 çocuğa bakım ve- rildiği kayıtlarda var. Medya göreve - Çocuklarının eğitimi açısından ye- tiştirme yurtlan ve çocukyuvalarını ter- cih eden, olanaklan kısıtlı aileler varmı? BULUT - Var. Örneğin kırsal kesimde- ki aileler arasmda bu gibileri var. Bu yurt- ları ve yuvalan çocuklarının okuması için bir yer olarak görüyorlar. Bir aralık bu tür sorunlar gündeme gelmişti. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme sel bir araştırma değil, ama bir kuruluş- taki gözlemim. Yani yurtlarda olan çocuklar çok da mut- suz değil ler. Bir arkadaş ortamlan, okulla- rı, müdür babalan, onlara bakan meslek ele- manlan var. Yani hayatlarını belirli bir dü- zeyde sürdürüyorlar. -Zaman zaman medyada ve basında bu yurt veyuvaların çok kötii koşullarda ol- duğu yazılır ve söylenir. Hatta geçenler- de İzmir'de bir çocukyurdundu bir olay patlak vermişti. O konuda çelişkili ha- berler çıkmıştu O olayın aslı neydi? BULUT-Amacın ne olduğunu bilmiyo- rum, ama politik olabileceğini düşünüyo- rum. Orada yapılan yetiştirme yurdunda ka- lan çocuklara zarar vermekten öte lıiçbir şey değil. Bir kere o olaya adı karışan çocuk- lar çok kötii bir biçimde istismar edildiler. Iş bekâret kontrolüne kadar gitti. O konuda elimde meslek elemanlarının raporlan var. Belki bunlar tek yönlü ola- rak nitelenebilir. Ama konu gerçekten çok saptınldı. Öyle bir durum olsa bile bunun medyada bu kadar dallandırılmaması ge- rekirdi. Çünkü bu yurtlarda bir çocuğun ba- şına kötü bir şey geldiği zaman o yurdun Prof. Dr. Işıl Bulut'la konuşmamız zaman zaman iyimscı; zaman zaman da karamsar atmosferde geçti. ci değişimini öngörüyor. Bununyanında yo- ğunlaştmlmış çeşitli programların gerçek- leştirilmesi, özellikle ortak eğitim prog- ramlannın açılması söz konusu. Dolayısıyla Avrupa 'daki okullarla Baş- kent Üniversitesi'nin sağlıklı ilişkileri var. Hatta 2006'da üç öğrencimiz, birdönem Bel- çika'daki bir sosyal hizmet okulunda oku- yacak. Buna karşılık oradan bir öğretim üyesi bizim okıılda üç hafta ders verecek. - Aklıma takılan bir nokta var. Sosyal Hizmetler Akademisi neden Sağlık Bi- limleriFakültesi'nin altında kuruldu? BULUT - Çünkü sosyal hizmetlerin çe- şitli alanlan var. Artık sağlık da Dünya Sağlık Örgürü'ne (WH0) göre sadece be- densel sağlık olarak tanımlanmıyor. Sağ- lık bedensel, ruhsal, sosyal açıdan iyi ol- ma halı olarak tanımlanıyor. Bu nedenle psi- kolojik ve sosyal sağlık, sosyal hizmetle- rin konusu içinde. Çünkü sosyal hizmet mesleğinin temel amacı insanlann daha sağlıklı, daha fonksiyonel olmalannı, ya- şamdaki görevlerini yerine getirebilmele- rini sağlamak, bunun için önleyici birtakım hizmetler vermek, aynı zamanda da bunu cuklanmız da var. Korunmaya muhtaçlık Türkiye'de çok önemli bir konu. Bakın, sokaklarda ailesinin üyelerinin yanında in- sanlardan para dilenen çocuklar var. Aca- ba bu çocuklar korunmaya muhtaç mı? Hiç kuşkusuz muhtaçlar. Çünkü ailelerinden kötü alışkanlıklar edinmeye özendiriliyor- lar. Korunuyorlar mı? -Peki, Türkiye'de korunmaya muhtaç çocuklann gerçekten ve içtenlikle korun- maya muhtaç oldukları kabul ediliyor mu? BULUT - Bunun kabul edilmesi gereki- yor ki devlet tarafindan herhangi bir şekil- de koruma altına alınabilsinler. Korunma karan çıkan çocuklar devlet tarafindan ba- kım altına alınıyorlar. Devletinbirkışlati- pi bakımı vardır. Çocuk yetiştirme yurduna veya yatılı kuruluşlara yerleştirilir. Ikincisi koruyucu aile yanına yerleştirilir. Üçüncü olarak da evlat edindirilir. Çoğunlukla çocukların çocuk yuvalannda, yetiştirme yurtlannda Kurumu tarafindan bakılan çocuklar aca- ba gerçekten konınmaya muhtaç çocuklar mı, sorusu ortaya atılmıştı. Ailelerin çocuk- lannı bu yurtlara okumak ve geleceğe bi- rer birey olarak kazandırmak istemelerin- de güzellik var. Ama böyle bir durumda Sos- yal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kuru- mu'na bağlı yurtlar ve yuvalar, bütün okul- lar gibi kullanılmış oluyorlar. - Yani bu yurtlar veyuvalaramaçların- dan mı sapıyorlar? BULUT - Evet. Bundan dokuz-on yıl önce Ankara'da bir yetiştirme yurdunda grup çalışmalan yapıyordum. Çocuklar o sırada yaz tatillerini ailelerinin yanında ge- çiriyorlardı. Sonra öğrenim yılı başlaym- ca geri dönüyorlardı. Ailelerle görüşmeler yapıldı. Çocuklarını tekrar yanlarına alabile- cekleri, ekonomik olarak kendilerine yar- dım yapılabileceği ifade edildi. Bazı ço- cuklar yeniden ailelerinin yanına yerleş- tirildiler. Çok ilginçtir, bazı aileler ise bu- nu kabul etmediler. Çocuklar da pek ka- bul etmeye yanaşmadılar. Bunlar içinde kızlann önemli bir kısmı vardı. Bu bilim- Prof, Dr. IŞIL BULUT i 1946, îstanbul doğumlu. 1983'te • Hacettepe Üniversitesi 'ne : bağlanarak Sosyal Hizmetler \ Yüksekokıdu adını alan Sosyal Hizmetler Akademisi 'nden mezun oldu. 2002 'ye kadar Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler \ Yüksekokulu 'nda öğretim üyesi ve ; müdür yardımcısı olarak çahştı. Hacettepe Üniversitesi 'ne bağlı olarak kurulan Aile Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yöneticiliği 'ni 1998-2002 arası yürüttü. 2002 de, Başkent \ Üniversitesi Sağlık Bilimleri i Fakültesi 'nde Sosyal Hizmetler Bölümü 'nü kurdu. Halen bölüm başkanlığmı sürdürüyor ve Aile Danışmanhğı Sertifikalı Eğitim Programı 'nı koordine ediyor. Çocuk, genç ve aileye yönelik sosyal hizmetler grup psikoterapileriyle ilgili ' yayınlan var. ve yuvanm adı zedeleniyor. Dolayısıyla çocuklar o yurtta ya da yuvada yaşadıkla- nnı dışandakilere söylemek istemiyorlar. Bu da töre cinayeti gibi bir şey. Burada çocuklara yönelik bir cinayet işlendiğini dü- şünüyorum. Benim Ankara'da bir kız yetiştirme yur- dunda yaptığım uygulamalarda da benzer bir olay olmuştu. Kızlardan birisi kaçtı. Buldular getirdiler. Sonradan kız arkadaş- larının onunla konuşmalannı hatırlıyorum. "Sen sadece kendi sorumluluğunu taşniu- yorsun. Hepimi/in sorumluluğunu taşıyor- sun. Kaçtıgın zaman dışanda başuıa kötü bir iş gelse bu bizim de başımıza gclmiş, de- mektir. Sen bunu yapanıazsuT dediler. Zaman içinde arkadaşlanyla birlikle o ço- cuğu kazandık. Bu tür yurtlarda gruplarla yapılan sosyal hizmet çalışmalarının son de- rece yararlı olduğunu düşünüyorum. -Amabu yurtlarta ilgili çok iyi haber- ler basına yansımıyor? BULUT - Evet, yansınuyor. Ne zaman kötü bir şey olsa o yansıyor. Medyamız o güzellikleri de gösterebilse çok iyi olur, diye düşünüyorum. Çocuklann yaşam kalitesini arttırma projesi Toplumun buralara destek verecek bir şekilde bakmasının sağlanması, gönüllü hizmetlere ö'zendirilmesi lazım. - Çocuklar yetiştiriliyorlar, okulu bi- tiriyorlar. Sonra ne oluyor? BULUT-Normal olarak bu çocuklar 18 yaşını bitirene kadar devletin kontrolü, bakımı altındadır. Ama bu çocuklar 18 yaşından sonra da ortaöğretimdelerse 20 yaşına, yükseköğretim görüyorlarsa 25 yaşına kadar devlet bakımı altındalar. Yani 18 yaşına gelir gelmez kapının önüne bırakılmıyorlar. Bunun yanında kız- ların özel olarak korunduklannı biliyo- rum. 18 yaşını doldurmuş olan bir kız, herhangi bir okula gitmiyorsa bile dışan bırakılmıyor. İş bulmasuıa yardım edili- yor, belirli bir işte görevlendirilene kadar o yurtta kalmaları sağlanıyor. Yıllarca Sosyal Hizmetlerve Çocuk Esirgeme Ku- rumu'nda danışmanlık yaptım. Bu tür yu- valar ve yurtlarda olan çocuklann her ne olursa olsun bir anne şefkatinden ve ba- ba korumasından yoksun kaldıklannı söy- leyebiliriz. Bu çocuklar topluluk halinde harekel ediyorlar. Buradankaynaklanan bi- reysel sorunlan olabiliyor. Dolayısıyla so- runu olan çocuklara özel bir önem verme- miz gerekiyor. Sosyal Hizmetler ve Ço- cuk Esirgeme Kurumu bu nedenle her üni- versiteden konuyla ilgili öğretim üyeleri- ni toplayarak bir danışma kunılu oluştur- du. Bu çocuklara ulaşılabilmesi için ne yapılması konusunda danışmanlık orta- mı yarattı. Psikolojik bozukluklar - Çocuklarda bu sorunlar sadece yurt- ta veyuvada kaldıkları için mi ortaya çı- kıyor? BULUT - Bunu söyleyemeyiz. Bu tür psikolojik bozukluklan aile ortamında da görüyoruz. Ekonomik dunımu çok iyi olan nice aile çocuğu çok önemli sorun- larla hastanelere, özel psikiyatri merkez- lerine getiriliyorlar. Ama toplumda sade- ce bu çocuklara yönelik bir tepki var. Bir de size şöyle bir örnek vereyim: Bizim oku- lumuz Keçiören'de. Biz yakında beş bin kişiye hizmet veren bir ilköğretim okulun- da bir proje başlattık. Bunun adı "Çocuk- lann Yaşam Kalitesini Arttırma Projesi" Bunabağlı olarak da altıncı sınıflan aldık. - Neden altıncı sınıflan seçtiniz? BULUT - Çünkü altıncı sıruflar ne tam ilkokul ne de tam ortaokul öğrencisi. Beş bin kişilik bir okul düşünün. Bu beş bin kişinin her biri beş kişilik bir aileden gel- se demek ki 25 bin kişiye ulaşacağız. O sırada sorumlu bir kişiyle bir görüşme yaptım. Keçiören Çocuk Yuvası da oku- la çok yakındır. Bana şunlan söyledi: "Bu okula KeçiörenÇocuk Yuvası'ndan 65 öğrenci gcliyor. Bunlar bu okulun ha- vasıııı bozuyorlar.'' - Sizin tepkiniz ne oldu? BULUT - Şunu söyledim: "Siz, bu okulda beş bin öğrenci olduğu- nu söylüyorsunuz. Buradaki 65 çocuk ge- ri kalan dört bin küsur çocuğa nasıl kötü- lüköğretebilir?" Sonuçta bana hak verdi, ama çocuk yu- valan ve yurtlannda kalan çocuklara top- lumun bakış açısını daha net bir şekilde görmemi sağladı. Size başka bir örnek ve- reyim: Yuvalann yakınlanndaki okullar- da bazı öğretmenler sınıfa girdikleri za- man, "Yiıvadan gclen kimler? Ayağa kalk- sııılar" diyorlar. Kaç kişiyse sayıyorlar, sonnı da dudak büküyorlar: "Bu sınıfta çok savıdasınız." Bu da çocuklann tepkisini çekiyor, hak- lı olarak? Evet, bütün öğretmenler böyle davranmıyor, ama yapan öğretmenler var. Daha lyl koordine etmek - öğretmenlerde nasıl bir önyargılı davranış bu? BULUT-Bakın, örneğin sınıfta bir hır- sızlık olayı olsa önce bu öğrencilerin şüp- he altında tutuluparanması söz konusuolu- yor. Tabii ki ben öğretmenlerimizi suçla- mak istemiyorum. Ama bu çocuklar da bü- tün bunları yaşıyor. Bu durumda yurtta ol- mak demek, sadece yurdun verdiği hizmet- lerin yeterli olup olmadığını tartışmayı gerektirmiyor. Toplumun bu yurtlan na- sıl algıladığı ve bu yurtlarda, yuvalarda ye- tişen çocuklara nasıl muamele ettiği çok önemli. Yani biz kışla tipindeki kuruluş- lan toplum olarak tanımıyoruz. Oradan ge- lenlerin kendilerini iyi hissermemesini çevre ve toplum olarak biz yaratıyomz. -Acaba toplumsalpsikolojinin ve ba- kış açıstnın değişmesi mi gerekiyor? BULUT - Haklısınız. Kesinlikle öyle olması gerekiyor. Ama bunu nasıl yapa- cağız? Bu psikolojinin değiştirilmesinde medyanın çok önemli bir rolü var. Toplu- mun buralara destek verecek bir şekilde bakmasının sağlanması, gönüllü hizmet- lere özendirilmesi lazım. Gönüllülük de- mek, oralara bayramdan bayrama kurban eti götürmek ya da idareye ters düşmek pa- hasına, gelirdiği şeker ve çikolatayı, "Ço- cuklaraillcdebendağıtacağun'' demek de- ğil. Gönüllülük, haftada yanm gün gidip çocuklarla ilgilenmek, o kuruluşlara ver- dikleri hizmette destek olmak, sorunlu olan çocuklara yönelik hizmetleri daha iyi koordine etmeye çalışmak demek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle