17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA HABERLER 'PKK, Kürtler adına konuşamaz' diyen Başbakan, Norveç'te terör örgütü PKK'lilerin protestosuyla karşılaştı Erdoğan'ayumurtalı saldırı *W da OSLO (AA) - Norveç'te Kiirt sorunu veErme- ni soykınmı sav- lanyla ilgili Av- rupa Birliği ve Batı'yaağırsuç- lamalar getiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nobel Enstitü- sü'nde verdıği konferans sırasında da kcndilerini Kür- distan Ulusal Kong- 4 resı'nın temsilcisi ^ olduklannı söyle- yen katılımcıla- rın sorularına sert yanıt ver- di. Erdoğan, konferansın • Erdoğan, Nobel Enstitüsü'ndeki konferansta kendilerini Kürdistan Ulusal Kongresi'nin temsilcisi olarak tanıtan katılımcılara sert yanıt verdi. PKK'nin bölge halkının huzurunu ve güvenliğini tehdit ettiğini vurgulayan Erdoğan, Norveç Parlamento Başkanı Jorgen Kosmo ile yaptığı görüşmenin ardından PKK'lilerin yumurtalı saldınsma uğradı. ardından PKK'li bir grubun "yumur- talısaldınsına" uğradı, yumurtalar Er- doğan'ın korumalanna isabet ettı. Erdoğan, dün Nobel Enstitüsü'nde "Küresel Banş Arayışı ve Tiirkiye'nin Kütkısr konulu konuşmasının ardın- dan soruları yanıtladı. Erdoğan, ken- dilerini Kürdislan Ulusal Konseyi üye- len olarak tanıtan bazı kişilerin ''Tür- kiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Kiirt varhğuu kabul etmediğT, Türkiye'de Kiirtsorunuolduğu" ve "Türkgüven- lik güçlerinin yaptığı opcrasyonlann savaş olduğu" yönündeki açıklamala- nna tepki gösterdı. "Çirkin bulduğum artniyeüidüşüııceteripavlaşmammüm- kiin değil. Ordumuzun başlattıgı bir operasyonu, bir olayıniteleyemezsiniz" diyen Erdoğan şöyle konuştu: "Teröre karşı güvenlikgüçlerimizin duyarsız kalması mümkün dcğildiı. Güvenlik güçlerimizin yapmış olduğu mücadele, obölgelerdeyaşayan insanı- mızın huzurunayöncliktir. PKK, o böl- gede insanlanmızın huzurunu,güveni- nitehditetmektedir. PKK, aslaKiirtva- tandaşlarımızın temsilcisi olamaz, de- gildir. Bunun altını çiziyonım. PKK Kürtler adına konuşamaz." "Türkiye'de Kiirt sorunu vardır" demenin sanal sorunlar olarak ortaya çıktığını ifade eden Erdoğan, sözleri- ne şöyle devam etti: "Bizim için böyle bir sorun yoktur. Bi/im leıncl yaklaşı- mınuz, vatandaşhk bilinci içinde tüm vatandaşlanmızaolanyaklaşımdır. 30'a yakmetnikunsurvarTürkiye'de™ Bun- lan görmeyeceksiniz, Türkiye'de bir bölgcyiKürtvatandaşlanmızınyaşadı- ğı bölgelcr olarak ilan edcceksiniz. Bu mümkün değil. Böyle bir temsili kinı- seâzevermez. Birifadekullandnnız. 'Sa- vaşı durdururuz' diyorsıınuz. Sizkim- siniz de savaşı durduruyorsunuz? Tür- kiye'nin içerisindebir defa böyle bir ay- n devlet mi var da siz savaşı durduru- yorsunuz? Bunun anlamıterorizmi ka- bul ettiğuıizi ifade etmektir. Terörün bir odağı olarak sizi beıı şu anda görü- yonım. Bizim ortak paydanıız,Türki- yeCumhuriyetivatandaşlığıdır. Bu üst kimlik içerisinde bütün etnik unsurlar yerini almışür." Erdoğan, daha sonra Norveç Parla- mento Başkanı Jorgen Kosmo ıle bir araya geldi. Erdoğan-Kosmo görüş- mesinin devam ettiği sırada, PKK men- suplarıyla aralannda Norvcçlilerin ve çocukların da bulunduğu yaklaşık 30 kişilik bir grup, protesto gösterisinde bulundu. Grubun, Kürdistan bayrağı ve terör örgütü liden Abdullah Öcalan' ın posterlerini taşıdıklan, Türkçe ve Kiirt- çe PKK ve Öcalan lehinde sloganlar attıklan gözlendi. Erdoğan ve berabe- rındekı heyet görüşmenin ardından parlamento binasından çıkarken Er- doğan yumurtalı saldınya maruz kal- dı. Atılan yumurtalardan eğilerek ko- runmaya çalışan Erdoğan ile berabe- nndekı heyet binanın yanındaki otele girdi. Yumurtalardan bazılan Erdo- ğan'ın korumalanna isabet ettı. Baykal, AlHM'nin aldığı kararı resmi yoldan öğrendiğini söylerken hükümeti de eleştirdi 'Ocalan yeniden yargdanacak' • Son dönemde Irak, Suriye, Türkiye'deki Kürtler için konfederasyon oluşumımun gündeme getirildiğini belirten Baykal, "Konfederasyon bayrağı Türkiye sınırları içinde dalgalandırılıyor. Hükümet ise bu olaylar karşısında suskun, çekingen tavır sergiliyor" dedi. ANKARA(Cumhuriyet Bürosu)-CHPGenel Baş- kanı Deniz Baykal, Avru- pa însan Hakları Mahke- mesi'nin (AÎHM) Abdul- lah Öcalan'ın yeniden yar- gılanması yönünde karar aldığını açıkladı. CHPlideri Baykal, par- tisinin grup toplantısında Trabzon ve Mersin'de ya- şanan olaylara değinerek insanlann Türkiye'de "yet- kili,teslim olmanuş, boyun eğmemiş otoritelerin bu- lunduğundan emin olma- dığıiçin" tepki gösterdiği- ni belirtti. Son günlerde Türkiye'ye yönelik azın- lık tartışmasının yeniden şekillendirilmek istendiği- ni kaydeden Baykal, say- gınuluslararası kuruİuşla- rın bile Türkiye'den azın- lıkların kabul edilmesi ta- lebınde bulunmaya başla- dıklanna işaret etti. Bu tar- tışmanın yeniden başlatıl- mak istenmesinin cıddi bir gelişme olduğunu kayde- den Baykal, azınlıkkavra- mıyla "matematikser de- ğil, "kanıu hukuku ayrışı- mına" temel olacakbir ta- rif getirilmek istendiğine dikkat çekti. Türkiye'de bir süredir anayasal rejimin öngördüğü egemenlik an- layışının dışında yeni bir egemenlik alanının oluş- turulmak istendiğini, bu gelişmeleri kaygıyla izle- dıklennı ifade eden Baykal, "fVansa'da azınlıkolduğu- nu sola da sağa da kabulet- tiremezsiniz. Ama Türki- ye'deolmayan bir azınlığuı üretilmesi için yapılan ça- balar, demokratikleşme- nin gereği gibi sunuluyor. Nasıl Fransa iiniterdevlet- se, Türkiye Cumhuriyeti de üniterdevlettir,öyleka- lacaknr" dedi. Baykal, bütün bu geliş- meler olurken AlHM'nin "Öcalan'ınyeniden yargı- lanması karart aldığını" söyledi. Öcalan'myenı bir siyaset aşamasına geldiği- ni kaydeden Baykal, son dönemde de Irak, Suriye, Türkiye'deki Kürtler için konfederasyon oluşumu- nun gündeme getirildiğini belirtti. Konfederasyon bayrağının Türkiye sınırla- n içinde dalgalandınldığı- nı, buna da kimsenin sesı- nin çıkmadığını kaydeden Baykal, "Hepimizaynkö- kenlerden, geleneklerden geliyoruz. Ama bu bizûn siyasal bütünlüğümüzün ortadan kaldırümasımn bahancsine,gcrekçesinedö- nüştürülemez" diye ko- nuştu. Hükümetin bütün bu olaylar karşısında "sus- kun, çekingen" bir tavır sergiledigini kaydeden Baykal, "Türkiye üzerin- deoynananoyunlarateslim olunmayacağı,flrsatveril- meyecegi net şekilde orta- ya konulmalıdır. Susarak, pusarakbiryerevarılmaz. Siz susarsanız nüllet tepki gösterir" dedi. AİHM'nin Öcalan ko- nusunda karar aldığı yö- nünde resmi bir bılgı gel- mediği için gazeteciler da- ha sonra Baykal'a bu bıl- ginin "kesin olup olnıadı- ğuu" sordu. Baykal da ken- disine "resmi yollardan" yeniden yargılama kararı alındığı yönünde bilgi gel- diğini ifade etti. IĞNELl FIRÇA ZAFER TKMOÇtN AB yetkilileri, Başbakan'ıntavnnın 'kabul edilemez' olduğunu söylediler AçıMamalarAB'yi endişelendirdi ELÇİN POYRAZLAR BRUKSEL- Başbakan TayyipEr- doğan'm Norveç'te yaptığı açıklama- lar, AB içinde Türkiye'ye yönelik endişelen arttırdı. Cumlıuriyet'e konuşan üst düzey bir AB yetkilisi Erdoğan'ın son dö- nemde yaptığı açıklamaların Batı karşıtı bir çizgide olduğundan söz ederekülkedeki gelişmeleri kaygıy- la izledıklerını söyledi. tsminin açık- lanmasını istemeyen yetkilı, Türki- ye'de 6 Mart'ta lstanbul'da kadınla- nn polislerce dövülmesiyle başla- yan olunısuz gelişmelenn ve hükü- metin bu olaylara yönelik tavnnın birlik içinde kaygı yarattığına işaret etti. Başbakan'ın Avrupa'yı suçla- yan tavnnın kabul edilemez olduğu- nu söyleyen yetkili, Erdoğan'ın 'AB'den alacak dersimiz yok' deme- si endişe verici" şeklinde konuştu. Hükümetin iç politikada zorlukve so- runlar yaşadığını öne süren yetkili, Erdoğan'ın iktidarı kaybetmemek için "milliyetçiveBatıkarşıö'' birtu- tum içine girdiğini belirtti. Ülkede oluşan havanın giderek olumsuz bir hal aldığını söyleyen AB yetkilisi, son aylarda AB'de kay- gı yaratan gelişmeler arasında 6 Mart'ta polisin gösterici kadınlara şiddet kullanmasını, Orhan Pa- muk'un açıklamalarından ötürü teh- ditler almasını, Trabzon'da yaşanan linç girişimlerini, Erdoğan'ın pek çok gazetecinin yanı sıra karikatürist Musa Kart'a dava açmasını ve son dönemdeki olumsuz söylemini say- dı AB'nin nasıl bir tutum içine gi- receğı konusunda görüş bildirme- yen yetkili, "Avrupa ihtiyatlı bir tu- tum ve ciddi bir endişe içinde Türki- ye'deki gelişmeleri izliyor" dedi. AİHM'NtN KARARI ABile yeni gerilim sinyali Haber Merkezi - Terör örgütü PKK'nin lideri Ab- dullah Öcalan'ın "yeniden yargılanmaistemiyle'' Av- rupa însan Haklan Mahke- mesi'ne (AİHM) yaptığı başvurunun lehine sonuç- lanma ihtimalinin artması, Türkiye ile AB arasında "yeni bir gerilimin" işare- ti olarak değerlendirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AB üyesi ol- mayan Norveç gezisinde "AB'ye verdiği nıesajlar" Türkiye'nin hassasiyetle- rini bir kez daha gündeme taşıdı. öcalan'ın "yeniden yargılanına istemini" de- ğerlendiren AÎHM Büyük Dairesi'nin kararım önü- müzdeki hafta açıklaması bekleniyor. Hukukçuların "yeniden yargılama kara- rı'' alınması durumunda "yargdamanmanayasalhü- küm gereğioloınatikolarak başlayacağı" yönündeki uyanlan, "Öcalan lehine bir karann" sonuçlannın ağır olacağına işaret ediyor. Hükümetin, "Öcalanle- hine verilecek kararı uy- gulamamasunn" AB ile 3 Ekim'de başlaması plan- lanan üyelik müzakerele- rinin de tamamen kopaca- ğı anlamına geleceğine dik- kat çekiliyor. Başbakan'ın Norveç'te AB'ye yönelik sertmesajlannın da bu yön- deki bir karann "doğura- cağı sonuçlann işaretleri" olarak yorumlandı. Başbakan, Norveç'te AB'nin Türkiye'nin hassa- siyetlerini dikkate almadı- ğını vurgulayarak ağıreleş- tirilerde bulunmuştu. Öca- lan'ın yeniden yargılan- ması durumunda hakkın- da verilen ömür boyu ha- pis cezasının değişmesi beklenmiyor. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] "Ülkeyi koruma ve kollama " mis- yonu, Osmanlı'nın dağılma döne- minden miras kalan bir misyon. Sonyıllarındasüreklitoprakyitiren ve imparatorluk sınırları içindeki uluslardan "milliyetçi" darbeleryi- yen Osmanlı'nın aydınları, "bölün- me sendromu"r\u bir yaşam fel- sefesi yapmışlardı. Jön Türkler iş- te böyle bırfelsefenin, yıkım ve da- ğılmaya karşı direnmenin temsil- cileriydiler. Türk milliyetçiliğini kö- rükleyen ve geliştiren, özellikle Bal- kanlar'da yükselen millıyetçilıkti. Ulus devlet kurma milliyetçiliği tarihsel bir ihtiyaca cevap veriyor- du. Imparatorluğun yönetici ulusu olan Türkler, Türk miiliyetçiliğine sarılıp bu dağılmaya karşı direndi- ler. Cumhuriyetin kuruluşu da bu sü- recin devamıydı, bir ulus devletin yaratılması çabasının başarıya ulaş- masıydı. • •• Türkiye Cumhuriyeti'nin kuru- cuları milliyetçiydıler. Onlar, dağı- Memleketi Kurtarma Görevlileri lan bir imparatorluktan bir ulus devlet çıkarırken, milliyetçiliği ih- yaettiler. Bu millıyetçilikemperya- lizmin hesaplarını da bozmuştu. Bu nedenle o dönemin ilerici ha- reketlerinden birisi olarak kabul görmüştü. Milliyetçiliğin her zaman ırkçılı- ğa dönüşmesi tehlikesi mevcuttur. Nitekim, ülkemizin tarihinde de her dönemde ırkçı akımlarçıktı. Zaman zaman devlet içinde ırkçı uygula- malaragirişıldi. VarlıkVergisi,azın- lıklara yönelik ırkçı bir uygulama ha- line geldi. 6-7 Eylül olayları ise bir ırkçı komploydu. önce Atatürk'ün Se- lanik'teki evine bomba atıldı. Bu bombanın bir kışkırtıcının elınden çıktığı daha sonra anlaşılsa da, he- deflenen gerçekleştirildi. Azınlıkla- rın malları yağma edilerek, ticari ola- nakları yıkıma uğratıldı. Cumhuriyet döneminde zaman zaman, azınlıkları hedef alan uy- gulamalarlayüzyüzegelindi. Bel- li mesleklerin gayrimüslim azınlık- lartarafından yapılmasının yasak- lanması da bir ırkçı uygulamaydı. Daha buna benzer çeşitli uygula- malardan söz edebilirız. ••• Milliyet ya da din, insanın kendi tercihi değildir. Bu nedenle, din ve milliyet kimsenin özel bir üstünlü- ğü olarak görülemez. Bir insan Al- man ya da Ermeni, Fransız ya da Arap olduğu ıçın ne üstündür ne de aşağı. Milliyetçilik asıl olarak kendi mensup olduğu milliyeti ve dini üstün gören biranlayışın ürü- nü olarak ortaya çıkar. Tabii bununlasınırlı kalmaz. Mil- liyetçilik, farklı olanı bastırma, de- ğışım isteyeni ateşe atma rolünü en iyi şekilde yerine getirir. Okul- da yemek paralarının ya da harç- ların fazla olduğunu söyleyen öğ- rencileri taş ve sopalarla dövme- ye kalkanların "milliyetçi" olma- sıyla, Trabzon'da bildiri dağıtanla- rı linç etmeye kalkanların "milli- yetçi" olması arasında hiçbir fark olmaması bir rastlantı sayılabilir mi? ••• Milliyetçilerin, militarizmle hep aynı düzlemin parçaları olmaları damı rastlantıdır? Milliyetçilerin, sü- rekli olan düzenin değişmesine karşı çıkmaları, dıncılıkle milliyet- çilik arasında geçişler yapmaları da mı rastlantıdır? Son gelişen olaylarda asıl dü- şünülmesi gereken şey, milliyet- çilik temelli gelişen saldırganlığın yeni müttefikleredinmesidir. Geç- mişte zıt kutuplarda gibi görünen farklı milliyetçi eğilimler giderek aynı zeminde birleşmeye başlıyor- lar. Sonuç olarak milliyetçilik, mil- liyetçiliktir. ••• "Kurtarma misyonu" da çoğu zaman milliyetçi bir formül altında önümüze sunulur. Bu kez de öyle oluyor. Milliyetçilik kurtarıcı misyo- nuyla önümüze çıkıp, yakıp yıkıp tehdit ediyor. "Kurtarmak" büyülü bir sözcük. Artık kurtarılmaktan bık- tık. Çok canımız yandı. Her kurta- rılma girışımin ardından Türkiye da- ha yoksul hale geldi, daha geri bir ülke haline dönüştü. "Memleketi kurtarma" psikozu son dönemde yine bazı kesimlerin asıl gailesi hale geldi. Bu kurtarma operasyonu, bazılarını iktidar ve güç sahıbi yapıyor, ancak toplu- mun önemli kesimi ise mutsuz ve çaresiz bir hale geliyor. Bu psiko- zun acılarını yeniden yaşamamak için, "kurtarıcılarımız"üan kurtul- mamız gerekiyor. Acaba ne zaman? GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Devlet İnşa Et (Ulusu Boş Ver!) Fukuyama'nın son kitabı Devlet Inşası... Içeriği biryana, adıaçısından "yeni" birparadigmayage- ri dönüş olduğunu düşündürüyor; özellikle, mart ayın- da açıklanan ABD Ulusal Savunma Stratejisi'nde- ki kimi saptamalar göz önüne alınarak okundu- ğunda. Bir zamanlar Batı'da 1990'larda "uluslararası topluluk" "vardı". Bu, NA- TO, ABD ordusu aracılığıyla kimi ülkelere, egemen- lik haklarına aldırmadan, "insani amaçlı müdaha- lelerde" bûlunabiliyordu. Çünkü Vaclav Havel'in deyımiyle "Tanrının yarattığı insanın hakları, ulusal egemenliklerin önündegelmeliydi". Zizek, Havel'i bu saptamasından dolayı "köktendincilikle" suç- layacaktı ama, liberal sol entelijansiya içinde genel mutabakat "uluslararası topluluk" varsayımından yanaydı. Dahası, "uluslararası topluluk" müdaha- le ettiği yerlerde "ulus inşasına" (nation building) girişiyordu -teorik olarak-. Diğer bir deyişle, etnik- dini çelişkilerin üstünde, ortak biraidiyet, bir vatan- daşlık, bunu destekleyecek bir piyasa ekonomisi üzerinde yükselen ve "uluslararası topluluk" bün- yesinde yaşayabılecek bir toplum/ulusun oluştu- rulması söz konusuydu. 1990'larda parlamaya baş- layan "sivll toplum örgütleri" de bu "ulus inşası" süreci açısından, çöküşten önce ve sonra önemli işlevlere sahip olacaklardı. Bırçokyorumcu, ulusun, her zaman özgün birsı- nıflar ilişkisi matrisine oturduğunu, dışardan, mü- hendislik faahyetiyle kurulmasının olanaksızlığını ileri sürdü. Kimileri de, bunlara şimdi Fukuyama da katılmış, bu "ulus inşası" projesıni, verimli olmadı- ğı, USAID bünyesinde para akıtılan "sivll toplum örgütlehnin" aslında topluma nüfuz edemediği, paraları kesilınce de çöktükleri için eleştiriyorlardı. Bush yönetiminin, ilk adımlarından biri "ulus inşa- sı" politikasını rafa kaldırmak oldu. Nitekim, Afga- nistan ve Irak deneyimleri "ulus inşasının" değil, da- ha çok Fukuyama'nın kitabında teorize etmeye başladığı "devlet inşası" süreçleriydi. Devlet, ama hangi ulusun? Fukuyama'nın kitabına ve lafı uzatmadan, tam ne demek istiyorsa onu söylediği için, kitabı üzerine yaptığı konuşmalarına bakınca, onun, "ulus inşa et- meyi" başarılması olanaksız bir proje olarak eleş- tirdiğini, yerine "politikanın, yeniden, daha çokya- pılabilecek ve daha çok devletin yönetim kapasi- tesiyle ilgili şeyler üzerine odaklanması ve yoğun- laşması gerektiğini" önerdiğini görüyoruz (Carne- gie Council'deki konuşması). Fukuyama'nın bu önerisi, 1990'lara kıyasla, önemli bir paradigma değişikliği anlamına geliyor. "Ulus inşasında", sivil toplum örgütlerinin de işle- vi göz önüne alındığında esas ilgi, toplumsal do- kunun belli bir ekonomiksiyasi kültürel dünyayı ta- şıyabilecek biçimde inşa edilmesi üzerinde odak- lanmaktaydı: Demokrasi, insan hakları, vatandaş- hk, azınlık haklan, serbest piyasa modeli vb... "Dev- letinşasında"ysavurgu, Fukuyama'yagöre, Max VVeber'e atıfla devletin en temel özelliği dediği şid- det ve yasaları uygulama tekeline yapılmaktadır. Ancak, devlet çok daha karmaşık biroluşumdur: Hem bir kurumdur ama hem de canlı bir organiz- ma gibidir. Devletin girdileri vardır (mali kaynak, teknoloji, personel, ideoloji), bunlarlabeslenir, bun- ları kurumsal yapısı içinde işler ve bir çıktı (politi- kalar dizisi) üretir. Peki, Fukuyama'nın "devlet inşa" süreci, top- lum/ulus inşası süreçlerine ilgisiz olduğuna göre, inşa edilecek devletin politikalarını belirleyecek "glrdllerinin" kaynağı neresi olacaktır? Mali, tekno- lojik kaynaklar bir yana, personel ve ideolojik kay- nak nasıl sağlanacaktır? Toplumsal dokuda bir ye- niden yapılanmaya girişilmediğine göre, eski sınıf ve iktidar ilişkileri gereğince, eski "yoz" kadrolar ye- niden iktidara gelmeyecek mi? Yoksa bu devletin personeli, dışarıda bulunan bir başka kaynak/top- ium tarafından mı seçilecektir? Durum böyle olun- ca bu "devletinşası", aslındatümüyle dışa bağım- lı bir şiddet ve yasaları uygulama araçlan yaratma süreci değil midir? Peki bu devletin şiddet araçla- rı hangi yasaları uygulayacaktır? Bu sorunun ce- vabını Türkel Minibaş'ın pazartesi yazısında, Fu- kuyama'nın kitabıyla ilgili değerlendirmesindeki şu saptamada bulabilirsiniz: "Kısacası... Fukuyama'nın söz ettiği ulus devlet, hem küresel sermayenin ko- ruyucusu hem de sermayenin küreselleşmesiyle ortaya çıkan urları temizlemekle yükümlü bir dev- let biçimidir." Şimdi, Fukuyama'nın önerdiği "devlet inşa" te- zini, onun sık sık yazdığı The National Interest der- gisinde, 2003 Kasım sayısındaönerilen "Ağa bağ- lanmış ulus devletler" teziyle birleştirir, Yeni Savun- ma Stratejisi'nde, ulus devletin güçlendirilmesine yapılan vurguda, sorumluluk kavramından hare- ketle, bunların egemenliklerinin sınırının Beyaz Sa- ray'ın ölçütlerine bağlı kılındığını anımsarsak, kar- şımıza, salt şiddet aracına indirgenmiş, dışardan kay- naklanan devletlerden oluşan birağ, dolayısıyla bir sömürge imparatorluğu projesi çıkmıyor mu? Evet karşımızda bir devlet inşası var, doğru, ama bu "ulus" devlet, başka bir ulusun emrinde bir devlet! MECLİS'E YASA TASARISISUNDU Türk-Iş: 1 Mayıs rrsıııi lalil olsıın tstanbul Haber Ser- visi-Türk-lş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Bü- yükkucak, 1 Mayıs lş- çi Bayramı için Taksım Meydanı'nm verilme- mesını "çiftestandart" olarak değerlendırdı. Sivil toplum örgütle- rine de Taksim Meyda- nı'nm açılması gerek- tiğini belirten Büyük- kucak, "Bkortamıger- memekiçinbanşve kar- deşüksinıgesiolan 1 Ma- yısl^iBayraını'nıııKa- dıköy tskele Meyda- nı'nda olıııasıııa karar verdik. Türk-İş olarak1 Mayıs'ın resmi tatil ol- ması ile ilgili Mcclis'e yasa tasarısı sıınıluk" dedi. Türk-lşl. Bölge Tem- silcisi Faruk Büyükku- cak, Haber-îş tstanbul Şube Başkanı Levent Dokuyucu, Yol-tş îstan bul Şube Başkanı Ali Akdağ,Türk-tşl. Böl- ge Temsilcıliği'nde dü- zenledikleri ortak basın toplantısında, 1 Mayıs Işçi Bayramrnın Kadı- köy'de kutlanacağını be- lirttiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle