22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA "Vahşi Orkide"nin yüdızı Türkiye'de evinde gibiymiş. ,00 Vahşi yaıuınızlıı nu? Elektronik posta: dentesomtcumhurlyetcom.tr Tel! 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 17 - ABD, Irak'tan asker çekecekmiş... "O zaman 'demokrasi' çekilmez olur!" Gönen Bahkesir'de Gönen llçe Milli Eğitim Müdürlü- ğü, tüm ilköğretim okullarına bir yazı göndererek öğ- rencilerin, "Gönen- Mehmet Efendî Vak- fı"nın açtığı "Peygam- ber Sevgisi" konulu kompozisyon yarışma- sına katılmasını istiyor. Karaelmas Şanlıurfa'da Har- ran Üniversitesi Fen Edebiyat Fa- kültesi'nden so- ruşturma sonucu ilişiği kesilen Recep Yurt'un Zonguldak'a gi- derek Karaelmas Üni- versitesi Ereğli Eğitim Fakültesi'ne ana bilim dalı başkanı olduğunu biliyor musunuz? Aydıncık Hükümetin esnaf kredi borçları faizi- ne af getirmesinden sonra Mersin'in Aydın- cık ilçesinde 3 milyon li- ra borcu kalan bir es- naftan 4.5 milyar lira; 1.9 milyar lira borcu kalan bir esnaftan ise 1.4 mil- yar lira temerrüt faizi is- tenerek inamlmaz bir başarıya imza atılmış bulunuyor! H ani, ipin ucu kaçtı denir ya, Kadıköy'ün Is- kele Meydanı aynen o durumda. Meydan, Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sorum- luluğunda; beledıye zabıtasının yetkisınin bittiği yerde ise polisin yani Istanbul Emniyet Müdür- lüğü'nün görevi başlıyor. Fakat ipin ucu kaçtığı içın artık ne zabıta, ne polis bir şey yapabiliyor! İpin ucunun kaçtığı konu; yayaiara ayrılmış mey- danın, otopark alanına çevrilmesi. İpin ucu öylesine kaçmış durumda ki, vapurdan inen yolcuların iskele çıkış kapısının önüne bile otomobil park ediliyor. Kadıköy İskele Meydanı, kurumsal olarak Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Istanbul Deniz Otobüsleri Işletmesı ve İETT çalışanları ile meydan- daki büfeciler tarafından parsellenmiş durumda. Konu çok basit: Sabah özel otomobilleri ile işe ge- liyorlar ve otomobillerini işyerinin önüne park ediyor- lar. Park ettikleri yer, kamuya ait ve yayalar için dü- zenlenmiş bir meydan. Meydanın belli yerleri, belli ku- Kadıköy Meydanırumlarda çalışan belli kişilere fiilen "tahsis" edilmiş durumda. 100 metre ötelerindeki açık ya da kapalı otoparkları kullanmıyorlar; meydanı otoparka çevirı- yorlar. Istanbul Valisi Muammer Güler'in başkanlığında kentin trafik düzenine ilişkin kararların alındığı bir ko- misyon vardı. Kadıköy İskele Meydanı'nın yayaiara ayrılmış bölümünün otoparka çevrilmesine ilişkin bir karar alınmış olabilir mi? Sanmıyorum... Böyle bir karar olsa, meydana "oto- park" tabelası asıp hemen tahsilata başlarlardı! Acaba, Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ka- dirTopbaş, hem mimarhem dedoktoralı mimarkim- liği ile kentin bu en büyük meydanının otopark alanı- na dönüştürülmesine ne der? Topbaş'ın meydanda- ki otopark uygulamasına göz yumulması konusun- da "yukan"dan verildiği söylenen talimatlardan ha- beri var mıdır? Meydanın parsellenmesine izin veren "yukarısı" ne- residir? Istanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cer- rah'ın bu konuda bir bilgisi olabilir mi? Kentyönetiminde ipin ucunu kaçınca, soruların da ucu doğal olarak Vali'ye, Belediye Başkanı'na, Em- niyet Müdürü'ne kadar uzanıyor! Ayrıca Kadıköy'de Kasım Esen adında bir kay- makam ve Oktay Bulduk adında bir ilçe emniyet müdürü olmalı. Kadıköy İskele Meydanı, kamu düzenini sağlaya- cak bıryetkıli arıyor. Kadıköy, Istanbul'un en çağdaş ve en gelişmiş bölgesi. Meydan da Kadıköy'ün gö- beğı. Eğer, Kadıköy İskele Meydanı'nda ipin ucu ka- çırılmışsa varın Türkiye'nin halini düşünün. Ne diye- lim... Biraz da Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu dü- şünsün! SESStZ SEDASIZ (!) Serbest piyasacılan ve ulus devletler Serbest piyasa ekonomisinin "hocaefendisi" Fukuyama'nın mal satabilecek pazar bulmakta zorlandıklarını ve dolayısıyla kurdukları düzen için yanıldıklarını açıklaması üzerine Konya'dan Dr. Hüsnü Bozkurt, diyor ki: "Bu itiraf kocaman bir maval gibi geliyor bana. Gibisi fazla hatta. Tarzan yani AB-D fena halde zor durumda, anlaşılan. Öyleyse; şimdi ulus devleti küçültmek ve zayıflatmak 'out\ devletin inşası kılıfı altında ulus devleti bazı alanlarda, ki o alanların hangileri olacağını da yine bu dahiler(!) söyleyeceklerdir kuşkusuz, büyütmek ve özellikle hukuk alanında tek güç kılmak 'in' olmalı. öyle olmalı ki;dünya iletişim kaynaklarını ve devrimci(!) sivil toplum örgütlerini kontrollerinde tutanlar, yoksulların yükselen seslerinin birleşmesini bundan sonra da güçlü ve özellikle de hukuk 4 alanında tek otorite 'ulus devletler' ile önleyebilsinler... Yani hazret kısaca, 'artık serbest piyasa ekonomisinin görünmez elinin düzenlemeleri değil, güçlü ulus devletin hukuk kuralları geçerli olmalı' dıyor. Bu arada; ınsanlığın antik site devletlerinden beri oluşturageldiği hukuk adı verilen kurallar manzumesinin birinci ve vazgeçilmez önceliğinin, yönetim erkini ve kural koyma gücünü elinde bulunduran egemenin nihai çıkarlarını korumak olduğu söylemine de, her geçen gün daha çok inanmak gerekiyor galiba. Keza, demokrasinin, kimileri için daha bir demokrasi olduğuna da... 'Ulus devlet mi istiyorsunuz, onu da biz tanımlarız' diyor adam, ruhu şad olsun Vali Tandoğan'ın." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCl Tasanm'm Özverili Direnişi TASARIM dergisi 150. sayısını kutluyor. "Kuthı- yor" diyorum, çünkü bunun ne anlama geldiğini görebil- mek; Türkiye'de mimarlık alanında yayın yapmanın ne demek olduğunu kavraya- bilmek için, "iilkedeki mi- marlığuı" genel durumuna baknıakyetiyor... Kentlerimizi ve çevremi- zi biçimleyen imar ve yapı- laşma kararlarının "öncelik- leri" arasında mımarı gide- rek daha az önemseniyor... Planlama bir yana, kentsel tasarım ve koruma planla- masında bile mımarı ve mi- marlığı etken değil edilgen kılmaya yönelik eğilim po- litikası, aynı politikayı içe- ren yasalarla ve buna bağlı kurumsallaşmalarla birlikte giderek kökleşiyor... O kadar ki "TMMOB Yö- netinı Kurulu" bile bu ay- nıazlığı paylaşıyor; mimar- hğı "kenf'ten ve "çev- re"den uzaklaştıran anlayış- lara teslım olabılıyor... Aslında mi- marlara değil, topluma ait olan ve çağlar boyu da top- lumların ya- ratıp yaşattık- ları "mimar- bk kültürü", yerini hızla rant ekonomi- sinin "yapı pazan kültü- rü"ne terk ediyor... Böylesi bir süreçte mı- nıar ve mi- marlık ise ya kcndi varlık nedenını bile yadsıyan yapı- lı çevre oluşumlarına hiz- metin adeta "karahasaıı"mı yaşamakta; ya da her şeye rağmen mesleki sorumlu- luklar ile sanatsal özünü ko- ruyabilmek için bir tür "di- reniş" içinde kendini savun- makta... lşte bu ıkılemde, mımar- lığı yaşatmak, sürdürmek ve tüm karşı güçlere rağmen varlıgı ile misyonunu ayak- ta tııtmak ıçın "direnen" mı- marlar ne kadar kutsal bir görev yapıyorlarsa, aynı gö- revi "yayın" alanında da yc- rıne getırmeye çalışanlar o kadar kutsal bir görevin ne~ ferleri gibiler... Tarihiıı tanıklığını üsüenmek Üstelık bu görev, sadece mimarlık adına da değil "uygarlık" adına yapılıyor; çünkü uygarhk tarıhının hiçbir dönemi mimarlık dış- lanarak yaşanmadı... Bu nedenle diğer tüm mi- marlık yayınlarımız gıbi TASARIM dergimiz de sa- dece aynı direnişin simgesi değil. Geleceğin tarihçileri, ıçınden geçtiğimiz şu uy- garhk yoksunu dönemde mimarlık kültürünün yaşa- tılması için gösterilen çaba- ları merak ettiklerinde bu dergilerimize ve TASA- RIM'a dört elle sarılacak- lar... Kentlerimizi kaplayan "tekdüze" ya da "sipariş" ve "taklit" mimari yığılma- ların arasında "direniş odak- lan" gibi duran "mimarca" tasarlanmış yapılara ve ya- ratıcılanna duyacakları hay- ranlığı, aynı cephede yayın- la yerlerini alan dergilerimi- ze de gösterecekler... özverinin serüveni TASARIM, bu tarihsel di- renişin sadece ulusal biri- kimlerine değil, dünyadaki örneklerıne de yer veren kesintisiz ya- yınıyla, bir bakıma ev- rensel değer taşıyan mi- mari duyarlı- lığın da sım- gesı oldu... Aynı duyar- lılık, aynı ka- rarhlık ve ay- nı heyecan içinde 150. sayıya ulaş- mak ise sür- dürdüğü dire- nişinde, mimarlığa ne denli bağlı olduğunun ve bu sa- natla ne denlı önemseyerek bütünleştığının özveri yük- lü kanıtı... "Özveri" diyorum, çünkü geçen 150 sayının "yayın se- riivenine" baktığımda, kımı zaman sözcüğün tam anla- mıyla "inadına ınimarlık" ve "inadına yayın" bilinci içinde nıce zorluklar aşıla- rak bugünlere gelindiğini de bilcnler arasındayım... Bu nedenle TASARIM'a daha nıce 150 sayılar dıle- mek yetmiyor. Böylc bir aşamada asıl söylenmesi ve "söz verilme- si" gereken, bundan sonra- ki "direnişinde" onu daha çok desleklemek; daha çok birlikte olmak ve ülkcmizin yeniden mımarlıkla buluşa- cağı günlere doğru güçleri daha çok birleştirmek... oekinciıa cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakO'turk.net ÇÎZGİLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci(q>mynetcom HARBt SEMtH POROY semihporoyıiyahoo.com H Ç^ BAK4MI HAMİ $U, CotipoLBBZZA GüLOÜt&i KMKAV HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA hayatepik(wmynetcom TARİHTE BUGİJN MÜMTAZ ARIKAN 13 Nisun wıvw.munUaz-arütan. com MUALLİM NACrNIN EDBBİMT ANLAYIŞ/.. MÛfTTJ. EOEBİyATTA SAI/UNUCULUĞUMU A/ACİ, 42 8/G , ESKJ - \ UZUMMU4LL/M M/4Cİ, BU £/v ÜA/İ.ÛSÜ t>£, ( ) İL£ SÜePuGDÜĞÜ KAFİrE Çrtr/ÇMASrYPt. ML/AL- LIM NACr,K4FlYEMrN GÖZB; &ECAİZADE tSE KULASA Mf- 7İP ETT/SifJİ StilfttNLiroGOU O#fi/eSj/V ^S£S " 8ES" A&4P f İ r S/A/"i-£' BtrMEKrEyO/. MLI/IU.SM , BÖYİ.E Z4&9O 'LE PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Bip Yaa Üzerine Tepkiler Sütçüler Kaymakamı'nın görev bölgesindeki ki- taplıklardakı Orhan Pamuk kitaplarının toplatıl- masına ilişkin kaleme aldığı genelge üzerine ilçe- leriyle ilgili olarak yazdığım yazı, Sütçülerlilerin tepkisini çekti. Birçok elektronik posta, faks ve te- lefon aldım. Sütçülerlileryazımda belirttiğimin ter- sine ilçelerinin muhafazakâr/tutucu olmadığını, halkının dadünyaya açık, demokratinsanlar oldu- ğunu söylüyorlar. Beni de yeterli araştırma yapma- dan o yazıyı yazdığım için eleştiriyorlar, kınıyorlar. Ama izin versinler, biraz olsun kendimi savunayım. O yazıyı yazarken kullandıgım sayısal verileri Devlet Istatistik Enstitüsü'nün yayımladığı "res- mi" genel seçim sonuçlarından aldım. Çevreyi ta- nıtırken Isparta ilinin internet sitesinden yararlan- dım (ayrıca ilçenin doğasına ve ören yerlerine iliş- kin güzel şeyler söyledim). Kaymakam'ın genel- gesinden sonra gelişen olaylara ilişkin olarak da günlük gazeteleri taradım. Edindiğim bilgilerin ışı- ğında o yazımda çizdiğim "Sütçüler görüntüsü" çıktı ortaya. Sütçülerliler, yazımda çizdiğim görüntüye "yan- lış" diyorlar. Esnaf Odası Başkanı "Kitap bulursak imha edeceğiz!" gibi bir söz söylememiş, bunu Hürriyet gazetesinin muhabiri uydurmuş. Halktan hiç kimse kitap avına çıkmamış. Sayın Muhar- rem özsüt, "Sütçüler'i incelemeden başka ba- sın organlanndan alıntı yaparak yazdığınız köşe yazmıza üzüldüm" dedıkten sonra, "Yazar olarak Orhan Pamuk, sanıyorum kitapları çok satmadı- ğı için Türk milletine çok abartılı bir iftira atmıştır, Kaymakam Bey'in uygulaması da yanlış da olsa, bu tepkinin ürünüdür. Orhan Pamuk Türk mille- tinden özür dilemelidir. Bu iftiraları yerli işbirlikçi- Ieri ve Ermeni diasporasının düzenlediğiaçıktır..." diye eklemış. Sayın özsüt'ün mektubunun son cümlesi ise şöyle: "Bu ülkede ne şovenizm, ne fa- şizm, ne irtlca muvaffak olamaz. Sütçüler'de ol- duğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nde milyonlarca Atatürk vardır." Görüldüğü gibi bana, çizdiğim o yanlış Sütçü- ler görüntüsü nedeniyle ilçe halkından ve ilçe dı- şında yaşayan Sütçülerlilerden özür dılemekten başka bir seçenek kalmıyor. • •• Bu arada Orhan Pamuk üzerine bir çift söz et- mek de farz oldu sanırım. Hemen söyleyeyim, ben oldum olası aydınlarımızın, özellikle de edebiyat- çılarımızın yerine göre bir ekonomist, bir siyaset bilimcisi, bir antropolog, birsosyologyadabirta- rihçi kimliğine bürünerek ve gerektiğince araştır- ma, inceleme zahmetine katlanmadan toplumun tümünübağlayankonulardauluortafikirbeyanet- melerinden rahatsız olurum. Orhan Pamuk'un "Türkler bir milyon Ermeniyi öldürdü" sözlerinden de aynı rahatsızlığı duydum. Ne var ki, sözlerinden rahatsızlık duymam, onu linç etmek isteyenlerin saffında yer almama bir gerekçe olamaz. Tam tersine, onun düşünce ve düşüncelerini açıklama özgürlüğünü sonuna ka- dar savunurum. Demokratlık, karşıt düşüncelerin açıklanma özgürlüğünü savunmakla başlar. Açık- lanan düşünce eksik, abartılı, tek yanlı ya da çok yanlış olabilir, çoğunluğun ortak düşüncesine son derece ters de düşebilir; yine de buna karşı çık- manın yolu yasakçılık olamaz. Hangi duygulardan kaynaklanıyorolursa olsun, paylaşılmayan düşün- celere karşı oluşan tepkiler dayatmalara, baskıla- ra, yasaklara yol açmamalıdır. Yeri gelmişken söyleyeyim, Orhan Pamuk'un tüm kitaplarını okudum. Hiçbirini, ilk romanı "Cev- det Bey ve Oğulları" kadar sevemedim. "Kar" ro- manı ise beni onun edebiyat çizgisinden adama- kıllı uzaklaştırdı. Düşünüyorum, yaşadığım Silivri'nin kaymakamı, Orhan Pamuk'un yukarıdaki sözlerine öfkelenip ilçe kitaplıklarındaki kitaplarının toplatılmasına iliş- kin bir genelge yayımlasaydı, ne yapardım? Sanı- rım kendim gibi düşünen Silivrililerle el ele verip kitaplıkların önünde nöbete dururdum. Davranış- larını da edebiyat çizgisini de paylaşmadığım bir yazarın kitaplarını korurken kendi özgürlüğümü, in- sanlık onurumu savunduğumu blldiğim için. (e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Hayal gü- cüyle yaratıl- mış. şey. 2/ Ücretle çalı- şan kimse... ikı şey ara- sındaki ba- ğıntı. 3/ Fut- 6 bolda kaleye doğru yapı- lan sert vu- ruy... Mad- rıd'de bıılu- nan dünyanın en ün- lü müzelerinden bi- ri. 4/ Düşüniilenin tersını söyleyerek edılen alay... Pasak. 5/ Dışa vuran se- 5 vinç... Olumsuzluk 6 belirten bir önek. 6/ Bir nota... Hamanv larda müşterıleri ke- seleyipyıkayanerkek. 7/"Yalnız—": OmerSey- fettin'ın öykü kitabı... Anlamlı iz. 8/Pelerinli bir çeşıt palto... Duman lekesı. 9/ "Büfün kıısıımmu - - gizhyor / Merhem çalıp yaralanm düzlüyor" (ÂşıkVeysel). YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Birçok Avrupa ülkesinde parlamentoya girme- yı başaran, "çevreci" hareketin siyasal kanadı. 2/ Bir tür iri hıyar... " — Inan": Tarihçimiz. 3/Çok büyük ve zehirsiz bir yılan... Kişinin öz benliği. 4/ Şarkı, tiirkü .. Kesintilerden sonra kalan mik- tar... "Uzunçalar"da denılen plakları belırtmekte kullanılan kısaltma. 5/ Ortaoyunuııda Kavuklu ile konuşarak oyunu açan kimse. 6/ Sık gözlü ağ... Yabancı... Sodyum elementınin simgesi. II Uzak... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. 8/Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı. 9/ Bir çeşit spor ceket... " — insanı boğar, ateş ya- karmış" (CıS. Farancı). T ,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle