09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA AB, Kıbns la yan çizıniş... İJslünü çoktan çizmişti! Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97www.denizsom.com 17 - AKP içerde kaplan gibiymiş... "Ucu kedigillere dayanıyor!" BeşuşAhmet Mete A-" pak: "Bakanlar Kuru- lu'nda kameralara gü- lümseyerek poz veren bakanları görünce De- mokrat Parti günlerini anımsadım. Radyo spi- keri Can Okan da Adnan Menderes için 'Uçaktan beşuş çehre ile indi' der- di. Hey gidi günler." Gişede iş Dr. Tuncay Özgün: "Şe- hir Hatları Işletmesi'ni Istanbul Büyükşe- hir Belediyesi'ne devrettikten son- ra maşallah hiç va- kit kaybetmediler. Ha- rem iskelesinden vapur biletimi türbanlı bir gişe görevlisinin elinden al- dım." Kız imam Ş Mehmet Ali Kılınç: "Kadınlara imamlık caiz değilse kızlarını imam hatip okullarına niye gönderiyorlar!" B irToplumsal lletişim Konusu Olarak Güney- doğu Sorununa Yaklaşım, başlığını taşıyor Prof. Dr. Özer Ozankaya'nın makalesi. Bu köşenin sınırlarını aşan makalenin "Sömür- geciliğin Etkileri" bölümünü kamuoyu ile paylaşmak- ta yarar var: "Batı sömürgeciliğinin Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu'yu, Ermenistan ve ayıp olmasın gibisinden hiç bir zaman çobanlıktan daha yüksek düzeye çıkma- sına olanak verilmeyecek bir sözde 'Kürdistan' yap- ma planları olduğu bilinmektedir. 'Çobanlıktan daha yüksek bir düzeye çıkmaya olanak bırakmayacağı' yargımı açıklamak isterim: Sömürgeciliğin temelin- de yatan güdü, sömürdüğü ülkenin doğal kaynak- larını 'hammadde', işgücünü 'ucuz emek', pazarını da 'serbest pazar' olarak kullanmak, bunun için de onu kendisiyle yarışabilecek bir toplumsal, siyasal, bilimsel ve teknolojik gelişmeden alıkoymaktır. 1919'da Halide Edib, Mustafa Kemal'i Amerikan Sömürgecimandasını kabul etmesi için sürekli baskı altına al- mayaçalışanlarakatılırken, yazdığı bırmektupta 'Fi- lipin gibi ilkel birmemleketi bugün kendi kendini yö- netebilir bir makine durumuna getiren Amerika çok işimize geliyor' demişti. Aradan 70 yılı aşkın zaman geçtiği halde, Filipin- lerin ulaşabildiği nokta, Markos benzeri sömürgeci uşağı yöneticilerinin maşahğı ile 'Uzakdoğu'nun en büyük genelevi' olma şanıdır! Bağımsız ve çağdaş Türkiye'yi engelleyemeyen sömürgeciliğin, bu kez bölücü silahlı eylemleri kış- kırtıp desteklemesinin yeni ve çok daha öncelik ta- şıyan bir başka gerekçesi oluşmuştur: Atatürk dev- rimleriyle gerçekleşen ve Türk çağdaşlaşmasının, özellikle Ortadoğu'da petrolce zengin Arap ve Iran toplumlarına 'hem demokrasi, hem tam bağımsız- lık, hem de kaynaklarını ulusal yararları doğrultusun- da özgürce kullanabileceği için ekonomik gelişme' örneği olmasını hiç istememektedirler. Çünkü petroller ancak uydu yönetimler altında sömürülebileceği gibi sanayileşme, kendi pazarına sahip çıkma ve işgücünü çağın bilimi, tekniği ve sa- natıyla donatma yolu da ancak uydu yönetimler eliy- le engellenebilir. Işte Türkiye'de de Atatürk devrimleri ve ilkelerinin bir yandan gerçek özü hiç, ama hiç anlaşılsın isten- miyorken, öte yandan büst Atatürkçülüğüne dönüş- türülmesi, açıkça saldırılara uğratılması, halkın özel- likle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ama genel- likle tüm kırsal bölgelerde şeyhlik, tarikatçılık gibi ne demokrasi ne de insan hakları ve insanlık onuruyla hiç bağdaşmayan ortaçağcıl kurum kalıntılarının et- kisi altına sokulmaya çalışılması hep bu sömürgeci desteği ile palazlandırılan olgulardır." Demok AkifKökçe:"lrak'a 'demokrasi' formülü ile girenlerin Türkiye formü- lü biraz daha karışık: De- mokratik konfedera- lizm!" SESSÎZSEDASIZ(t) Televizyon dizileri, kitap, kütüphane Türk Dili ve Tiyatro Haftası düzen- lemiş Özel Sezin llköğretim Okulu. Televizyon dizilerindeTürkçe'nin kul- lanımı üzerine panele katıldık Feyza Hepçilingirler ve Aydın llgaz'la bir- likte... Söz bana geldiğinde Türkiye'de ba- sılan kitap sayısına göre 12 kişiye bir ki- tap düştüğünü söyledim. öğrencilerin yardımıyla bir kişiye 0.08 kitap düştü- ğünü hesapladık. Hesaplamaya devam ettik; 10 kişiye 0.8 kitap, 100 kişiye 8 ki- tap. Salonda 200 kadar öğrenci vardı. Salonu, Türkiye olarak kabul edip en arka sıradaki 16 öğrencinin ayağa kalk- masını istedim. Hep birlikte ayaktaki öğrencilere baktık. Koca salonda kü- çük bir gruptular ve ellerinde birer kitap olduğunu varsaydık. Fransa'da yılda bir kişi 7 kitap oku- yordu. Salona uyarlamak gerekirse her- kes ayağa kalkacak ve herkesin elinde yedişer kitap olacaktı. öğrenciler bu görüntüyü hafızalarında canlandırır- ken Japonya'da bir kişinin yılda kaç kitap okuduğunu sordum. 10-15 di- yenler oldu. Japonya'da bir kişi yılda 25 kitap okuyordu! Onun için kullandı- ğımız birçok ürün Japon malıydı. 2002 yılında Türkiye'de 2 bin 24 halk kütüphanesi varken iki yıl içinde 592 kütüphane kapatılmıştı. Ve toplum ola- rak buna hiç ama hiç tepki gösterme- miştik; hatta kütüphanelerin kapatıldı- ğından haberimizbileolmamıştı. Onun için gündelikyaşamdabaşta Amerikan olmak üzere yabancı kültürlerin boyun- duruğuna girmiştik. Dolayısıyla televizyon dizilerinde Türkçe'nin kullanım hatalarını konuş- manın artık hiçbir anlamı kalmamıştı. Bundan böyle görevimiz, bize sunulanı yutmaktı. Nefes alamayacak şekilde boğazımıza takılana dek! ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCt Teşekkürler Hıfzı Topuz Tanıştığımız kimi insanlan daha yakmdan tanıdıkça, onur duyarız, gururlanınz; ya ı da "hüsran w a uğranz... Ikinciler bizi sadece şaşırt- makla kalmazlar; onlara saygı- mızı "sarsan" yönlerini nasıl da göremediğimize kızar, hayıfla- nınz... Haklannda yeni bilgiler edin- dikçe daha da onurlandıklan- mızsa hüsrana uğradıklantnız çoğaldıkça daha da "kutsal"la- şıyorlar... , Benim için tıpkı Hdzı Topuz gibi... Onunla tanışmış olmamı sadece bir gurur kaynağı olarak değil, bir "şans" saymama ne- den olan "bilge"liğiyse her yeni kitabında daha bir anıtlaşıyor... Daha doğrusu, o görmüş ge- çirmiş deneyimlerine ve anı^an- na bizleri de ortak kılmak için sürdürdüğü çabalannda... Örneğin, son ki- taplanndan, "Elve- da Afrika,Hoşçakal Paris"te de yine gördüklerini, bildik- lerini, tanıdıklarını yazarken, yaşadık- lannın önündeki ve ardındaki "dünya hali"ni de yansıta- rak bir tür zaman tü- neli içinde geçmişi "bilgrveu bilinç"le gezinmemizi sağlı- yor... Çünkü bunu "kendi"sini an- latmak için değil, hepimiz için çok değerli olan "taıuklıklarTm herkesle paylaşmak için yiapı- yor. Yiırtsever aydınlar Hıfzı Topuz'un bu kitabına kapıldıkça, yaşamıyla bütünle- şen ve ustaca gözlediği 20. yüz- yıldaki çok özel yaşanmışlıkla- n da "öğrenme"nin tanımlana- maz heyecanını duyuyorsu- nuz... Söz gelimi, 1930'lardan 40'lara "Calatasaray LWesi" anılannda, özellikle "Rebia An- ne"nin (anneannesi) kendisini ve kardeşlerini bu okula yazdır- masındaki ısrarlı çabal^rını okurken, aynı dönemlerdeki "aydın kadınlar"ımızın ne den- li ileri görüşlü ve yeni kuşakla- ra karşı nasıl sorumluluk duygu- lan içinde olduklannı da yaşı- yorsunuz. Babası Rami Bey'inse "MM Mücadele"de nasıl gizlice yer aldığına; yurtseverleri Istan- bul'dan Anadolu'ya gönderdiği için Kartal'daki köşkün nasıl ba- sıldığına; hatta baskılar üzerine Avrupa'ya kaçarak çeşitli iilke- lerdeki Türk savaş esirlerinin Anadolu'daki ulusal güçlere ka- tılmalarını nasıl sağladığına; bunlar yaşanırken tstanbul'un ve Balkanlar'ın da ne durumda olduğuna dalıp giderken cum- huriyeti yaratan insanlann nasıl bir dünyada tarih yazdıklannı da öğreniyorsunuz. Ozgürlüğün tanığı Hıfzı Topuz, "Elveda Afrika" derken UNESCO'da 1960'lar- dan 80'lere kadar süren "Özgür Haber Dolaşım Şefliği" sırasın- da Kara Afrika'da oluşturduğu "kırsalbasınprojesP çalışmala- rındaki gözlemlerini de aktan- yor. Bu kıtadaki "sömürge ülke- ler"in teker teker bağımsızlık- lanna kavuştuklan, "sömürgeci devletler"inse çeşitli yollardan egemenliklerini korumaya ça- lıştıklan bir dönemin anılan ol- duğu için de hemen tüm anlat- tıklan "özgüriüktarihinin50yıl önceld aynnülaruu" içeriyor. "Eh/eda Paris" derken de Fikret Mualla, Avni Ar- baş, Nejad Dev- rirruBedriRahmi, Hasan Âli Yücel, Nâzım Hiknıet, Z«keriya Sertel, PertevNailiBora- tav, Hasan Esat Işık,Üstün Üstün- dağ, Bülent Ece- vit, Fikret Adil, DnSafder gibi yi- ne 20. yüzyılın son yansında ül- kemizin kültür, sanat, edebiyat ve siyaset yaşamına imza atmış aydınlarımızm bu kentteki "gurbefliklerini" ve "serüvenle- rini" yansıtıyor. 1968'in evrenselüği Hıfzı Topuz, bütün bunlara, örneğin "Stalin" dönemindeki dünyayı anımsatan gözlemleri- ni; yine Paris'ten başlayan "1968 olaylarTnın gençliği ve yaşamı etkileyen "evrensel" ay- nntılannı; ünlü Fransız şair Paul Geraldy'nin evindeki tanış- masında dinlediği "çağaışıktu- tan düşünceler"i de ekliyor. 1970'lerdeki "Radyolardan Sorumlu GenelMüdür Yardun- cılığı" görevine ait "TRT Anüan" ise toplumsal ve ulusal sorumluluklarla yüklü bir kamu yayıncılığı anlayışının ne denli "efsanevi özveriler"le bu ülkeye kazandırıldığını merak edenler için eşsiz bir armağan. Dedim ya, insanın tanımakla onur duyduğu kişiler kadar zen- gin bir hazinesi olmasa gerek... Hıfzı Topuz, kuşaktan kuşağa "ulusal bir değer"imiz olarak kim bilir şu günlerde de neler yazıyordur?.. Heyecanla bekliyoruz... oekinci(rtcumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(ı turk.net ÇlZGİLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraciımynet.com HARBt SEMİIIPOROY semihporoyiayahoo.com HAYAT EPlK TİYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepikOı mynet.com ALDIK OKUDUK AMA BIZIM KAVÖAMIZLA TABAN TABANA ZIT BU BEL TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 30Mart www.mumtaz-arikan.com yaltCephesr" zaferini lailJı- manife 0a+ LEON BLUM'UN ISSO'PB 8U6ÜN, ÜNLÜ FGANSlZ DEVLEr AOAMI BLUM 68 YAÇtN&A ÖU>Ü- İ3. yÛZYIL SONLAR.INPA PKANSA'YI SAKSAN P&EYFUS OAUASI'NDAM ÇOK ETKILENeN 8LUM, O SIKALAR SOSYALİZME İLGİ OUYMUÇTU. DAHA SOMRA AKTİF Ol-ARAK SİYASETE GiRMiç, ü/vi-ü seAn j-At/eis İLE ç-ALtÇMtçrr. 1919 YIL/NDA MrLLETVetC'Lı SEÇ/LEREK PAKLAMENTOYA KATILAN LEON BUIM, 193O'LA^l>A,AırRuPA'DA YÜK.SELEM FAŞİ2ME tG4/£Çf 'HALK CEPHESİ* HAGE- teerıui KUftMUŞTU.JaŞARtU UAUCCEPHBSİ ÇAUŞMA- T B \ *•**' ONL > 1336 'DA BAŞgAKANLIĞA SErİBMİfj .'-gSBafi \ FRANSA'NIN İLK YAUUPİ ASILU HÜKÜMEr 8AŞKA- ' ~\ Nl SEÇİLtAifCİ. KISA İKTİPARINPAN SONRA VICUY YÖ- NET/MİNCE YAR6ILANAN SLUM^-OÜNVA SAVAÇt SO- NN^ P£ĞU BİR ALMAU KAMPlNA &İPATtl-MtÇT(.. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kedili Yazıya Devam Pazar günü bu köşedeyayımlanan "Kedibilmez Bir Başbakan" başlıklı yazım özellikle kedibilir/kedisever okurlarım tarafından ilgiyle karşılandı; birçok elekt- ronik posta iletisi ve telefon aldım. Okurlarım kedili müzik ve kedili şiirin yanı sıra kedili romanların ve öy- külerin de olduğunu, bunlardan niçin söz etmediği- mi soruyorlar. Dolayısıyla bugün bu devam yazısını yazmak "vacip" oldu. Ama önce değerli okurum Sa- yın Akın Savaş'ageçen yazımda adını andığım "ke- diler için piyano sonatı "nın bestecisi Scarlatti'ye ilişkin uyarısı nedeniyle teşekkür etmek istiyorum. Scarlatti'nin önadını dalgınlıkla Domenico yerine Guiseppe olarak yazmışım, bu yanlışlık için okurla- rımdan özür dilerim. Gerek dünya gerekse Türk edebiyatında çok sa- yıda kedili öykülerin ve romanların olduğu doğru; ke- disever yazarlar yapıtlarında bu akıllı ve güzel hay- vanlarasıkçayervermişler. Edebiyat tarihçileri IÖ VI. yüzyılda yaşadığı sanılan Yunan köle Ezop'tan ak- tarılan "Kartal, Kedi ve Yaban Domuzu" adlı masalı kedilere ilişkin ilk edebi eser olarak değerlendiriyor- lar. Edebiyat dünyasında o kadar çok kedili şiir, öy- kü, deneme, roman var ki. VVolfgang von Goethe, Kurt Tucholsky, Martin Walser, Guy de Maupas- sant, Charles Baudlaire, Emile Zola, Edgar Allan Poe, James Joyce, Ernest Hemingvvay gibi yazar- lar kedileri konu alan nice şiirler, öyküler, romanlar ka- leme almışlar. Bana, hangi kedili kitabı önereceğimi soracaklara ise Cleveland Amory'nin "Yeni Yılla Gelen Kedi"s\- ni, Lilian Jackson Braun'un "Kırmızı Gören Ke- d/"sini, ünlü Alman yazarı Günter Grass'ın "Kedive Fare"sini, VVilliam S. Burroughs'un "Içerdeki Ke- d/"sini, Paul Gallico'nun "Thomasina"s\n\, Chrysti- ne Brouillet nin "Dokuz Canlı Edward"\n\, Ambro- se Bierce'in "Fantastik Hayvan Öyküleri"r\\, Kurt Vonnegut'un "Kedi Beşiği"n\, Jorge Amado'nun "Kırlangıç ile Tekir Kedisi"n\, Hartmut von Hen- tig'in "Kedi Paf"\n, Korcan Er'in çevirileriyle dünya edebiyatından derlenen "En Güzel Kedi Hikâyeleri"n\ sayabilirim. Enis Batur'un bir kitabı "Kediler Krallara Bakabi- lir" adını taşıyor. Tan Oral'ın "Kedice Bir Miyavlama" başlıklı bir denemesi var. Peyami Safa 11 Ekim 1933 tarihli Yedigün dergisinde, "Ben kedimden daha ap- talım, işte masamın üstünde birsürü kitap. Okuyo- rum, okuyorum da gene kedim kadar öğrenemiyo- rum" diyor. Sait Faik, "BirKıyının DörtHikâyesi"nöe kedilerle "ahbaplılığının nasıl başladığını" anlatır. Aziz Nesin'in "Siyasi Koğuşun Kedisi" başlıklı öy- küsünü okurken hüzünleniriz. Tomris Uyar, "Sesler, Yüzler ve Sokaklar" ve "Yazılı Günler"de sık sık ke- dilerinden söz eder. Erhan Bener'in 1962 yılında Fransız Türk Kültür Derneği Büyük ödülü'nü alan "Kedi ve ölüm" adlı romanıyla Oya Baydar'ın 1993 Yunus Nadi Roman ödülü'nü alan "Kedi Mektupları"n\ öneririm okurla- rıma. Erdal Öz'ün 1998 Sait Faik Hikâye Armağa- nı'na layık görülen "SularNe Güzelse" adlı kitabın- da yer alan "Kediler" adlı öykü kedili edebiyat yapıt- ları arasında önemli bir yer tutar. Okurlar, Gökhan Akçura'nın "Kedi Kitabı"nüa ve Alper Çeker'in "Çağdaş Türk Edebiyatında Kedi Hikâyeleh" adlı derlemesinde zevkle okuyacakları kedili öykü ve de- nemeler bulabilirler. Okurlarıma Doğan Kitapçılık'tan çıkan, "Kedi Gülüşü" adını verdiğim kendi anı/der- lemekitabımıdaönerebilirim. "Kedibilmez" Başba- kanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ise Jeffrey Mo- ussaieff Masson'ın "Kedilerin DokuzDuygusal Ca- nı" adlı kitabını okumasını salık veririm. Kedibilmez- liği neyse de, "kedisevmez " diye adı çıkmasın diye! Yeri gelmişken size üç ünlü kedisevmez"\ tanıta- yım. Ben de Ayşen Anadol'un Toplumsal Tarih Der- gisi'ndeyayımlanan "Kedinin Insanla llişkisinin Kısa Tarihi" başlıklı yazısında okudum. Ünlü besteci Jo- hannes Brahms (1833-1897) penceresinin önüne oturup ok atarak mahallenin kedilerini öldürürmüş. Napolyon Bonapart'ı bir gün korkudan soğuk ter- ler dökerek elindeki kılıcı sağa sola savururken bul- muşlar, korkusunun nedeni minik bir kedi yavrusuy- muş. ABD Başkanı Dvvight D. Eisenhovver (1890- 1969) kedilerden 0 kadar nefret edermiş ki Beyaz Sa- ray görevlilerine çevrede gördükleri tüm kedileri vur- malarını emretmiş. Ne demişler? "İnsanın adı çıka- cağına canı çıksın!" (e-posta: dkavukcuoglut" superonline.com) (Faks:0212-234 6873) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ III. ve IX. yüzyıllar ara- sında Asya ve Avrupa'da önemli rol oy- namış olan eski Türk bo- yu. 2/ Özen- 6 siz, gelişigü- zelyapılmış... Genellikle ar- kasındanyağ- 9 mur getiren sert ve geçici yel. 3/ Kalayın simgesi... Bir tür spor ceket. 4/ 2 "Yazarlar, edipler" anlamında eski söz- cük... Kabadayı. 5/ 5 Dalkavuk... Satranç- 6 ta bir taş. 6/ "Aradan elli dokuz yıl geçti / 8 Ah o sabit bakış — 9 yaradır kalbimde" (Yahya Kemal)... Polonya hal- kından olan kimse. II İlgi eki... Bir anlatımda ve- rilmek istenen öz. 8/ Güney Afrika Cumhuriye- ti'nin plaka işareti... Bulaşık yıkanan musluk tek- nesi. 9/Fiziksel bir olayı kendiliğinden saptayıp çi- zen aygıt... Saçın küçük tutamlar biçiminde deği- şik renklerde boyanmış durumu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Eski Türklerde soylular sınıfı. 2/Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp yıkma düşünce ve davranı- şı. 3/Avrupa Birliği'nin kısa yazılışı... Bir göz ren- gi... Aldatma işi, hile. 4/Tann'dan gelen. 5/ Kimi ağaçlardan elde edilerek cilacılıkta kullanılan bir tür zamk... Tahıl yığını. 6/ Kalın ve kaba bir ku- maş... " Yârin dudağından getirilmiş / Bir katre — 'dir bu karanfil" (Ahmet Haşim). 7/Pembe renkli şarap... Bir şeyin erebileceği uzaklık. 8/Erzincan'ın bir ilçesi. 9/Maden ve inşaat işçilerinin giydiği ko- ruyucu başlık... Çift direkli yelkenli gemi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle