Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
AB, Kıbns la yan
çizıniş...
İJslünü çoktan
çizmişti!
Elektronik posta: denizsom@cumhuriyeicom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97www.denizsom.com
17
- AKP içerde kaplan
gibiymiş...
"Ucu kedigillere dayanıyor!"
BeşuşAhmet Mete A-"
pak: "Bakanlar Kuru-
lu'nda kameralara gü-
lümseyerek poz veren
bakanları görünce De-
mokrat Parti günlerini
anımsadım. Radyo spi-
keri Can Okan da Adnan
Menderes için 'Uçaktan
beşuş çehre ile indi' der-
di. Hey gidi günler."
Gişede iş
Dr. Tuncay Özgün: "Şe-
hir Hatları Işletmesi'ni
Istanbul Büyükşe-
hir Belediyesi'ne
devrettikten son-
ra maşallah hiç va-
kit kaybetmediler. Ha-
rem iskelesinden vapur
biletimi türbanlı bir gişe
görevlisinin elinden al-
dım."
Kız imam Ş
Mehmet Ali Kılınç:
"Kadınlara imamlık caiz
değilse kızlarını imam
hatip okullarına niye
gönderiyorlar!"
B
irToplumsal lletişim Konusu Olarak Güney-
doğu Sorununa Yaklaşım, başlığını taşıyor
Prof. Dr. Özer Ozankaya'nın makalesi. Bu
köşenin sınırlarını aşan makalenin "Sömür-
geciliğin Etkileri" bölümünü kamuoyu ile paylaşmak-
ta yarar var:
"Batı sömürgeciliğinin Doğu ve Güneydoğu Ana-
dolu'yu, Ermenistan ve ayıp olmasın gibisinden hiç
bir zaman çobanlıktan daha yüksek düzeye çıkma-
sına olanak verilmeyecek bir sözde 'Kürdistan' yap-
ma planları olduğu bilinmektedir. 'Çobanlıktan daha
yüksek bir düzeye çıkmaya olanak bırakmayacağı'
yargımı açıklamak isterim: Sömürgeciliğin temelin-
de yatan güdü, sömürdüğü ülkenin doğal kaynak-
larını 'hammadde', işgücünü 'ucuz emek', pazarını
da 'serbest pazar' olarak kullanmak, bunun için de
onu kendisiyle yarışabilecek bir toplumsal, siyasal,
bilimsel ve teknolojik gelişmeden alıkoymaktır.
1919'da Halide Edib, Mustafa Kemal'i Amerikan
Sömürgecimandasını kabul etmesi için sürekli baskı altına al-
mayaçalışanlarakatılırken, yazdığı bırmektupta 'Fi-
lipin gibi ilkel birmemleketi bugün kendi kendini yö-
netebilir bir makine durumuna getiren Amerika çok
işimize geliyor' demişti.
Aradan 70 yılı aşkın zaman geçtiği halde, Filipin-
lerin ulaşabildiği nokta, Markos benzeri sömürgeci
uşağı yöneticilerinin maşahğı ile 'Uzakdoğu'nun en
büyük genelevi' olma şanıdır!
Bağımsız ve çağdaş Türkiye'yi engelleyemeyen
sömürgeciliğin, bu kez bölücü silahlı eylemleri kış-
kırtıp desteklemesinin yeni ve çok daha öncelik ta-
şıyan bir başka gerekçesi oluşmuştur: Atatürk dev-
rimleriyle gerçekleşen ve Türk çağdaşlaşmasının,
özellikle Ortadoğu'da petrolce zengin Arap ve Iran
toplumlarına 'hem demokrasi, hem tam bağımsız-
lık, hem de kaynaklarını ulusal yararları doğrultusun-
da özgürce kullanabileceği için ekonomik gelişme'
örneği olmasını hiç istememektedirler.
Çünkü petroller ancak uydu yönetimler altında
sömürülebileceği gibi sanayileşme, kendi pazarına
sahip çıkma ve işgücünü çağın bilimi, tekniği ve sa-
natıyla donatma yolu da ancak uydu yönetimler eliy-
le engellenebilir.
Işte Türkiye'de de Atatürk devrimleri ve ilkelerinin
bir yandan gerçek özü hiç, ama hiç anlaşılsın isten-
miyorken, öte yandan büst Atatürkçülüğüne dönüş-
türülmesi, açıkça saldırılara uğratılması, halkın özel-
likle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ama genel-
likle tüm kırsal bölgelerde şeyhlik, tarikatçılık gibi ne
demokrasi ne de insan hakları ve insanlık onuruyla
hiç bağdaşmayan ortaçağcıl kurum kalıntılarının et-
kisi altına sokulmaya çalışılması hep bu sömürgeci
desteği ile palazlandırılan olgulardır."
Demok
AkifKökçe:"lrak'a
'demokrasi' formülü ile
girenlerin Türkiye formü-
lü biraz daha karışık: De-
mokratik konfedera-
lizm!"
SESSÎZSEDASIZ(t) Televizyon dizileri, kitap, kütüphane
Türk Dili ve Tiyatro Haftası düzen-
lemiş Özel Sezin llköğretim Okulu.
Televizyon dizilerindeTürkçe'nin kul-
lanımı üzerine panele katıldık Feyza
Hepçilingirler ve Aydın llgaz'la bir-
likte...
Söz bana geldiğinde Türkiye'de ba-
sılan kitap sayısına göre 12 kişiye bir ki-
tap düştüğünü söyledim. öğrencilerin
yardımıyla bir kişiye 0.08 kitap düştü-
ğünü hesapladık. Hesaplamaya devam
ettik; 10 kişiye 0.8 kitap, 100 kişiye 8 ki-
tap. Salonda 200 kadar öğrenci vardı.
Salonu, Türkiye olarak kabul edip en
arka sıradaki 16 öğrencinin ayağa kalk-
masını istedim. Hep birlikte ayaktaki
öğrencilere baktık. Koca salonda kü-
çük bir gruptular ve ellerinde birer kitap
olduğunu varsaydık.
Fransa'da yılda bir kişi 7 kitap oku-
yordu. Salona uyarlamak gerekirse her-
kes ayağa kalkacak ve herkesin elinde
yedişer kitap olacaktı. öğrenciler bu
görüntüyü hafızalarında canlandırır-
ken Japonya'da bir kişinin yılda kaç
kitap okuduğunu sordum. 10-15 di-
yenler oldu. Japonya'da bir kişi yılda
25 kitap okuyordu! Onun için kullandı-
ğımız birçok ürün Japon malıydı.
2002 yılında Türkiye'de 2 bin 24 halk
kütüphanesi varken iki yıl içinde 592
kütüphane kapatılmıştı. Ve toplum ola-
rak buna hiç ama hiç tepki gösterme-
miştik; hatta kütüphanelerin kapatıldı-
ğından haberimizbileolmamıştı. Onun
için gündelikyaşamdabaşta Amerikan
olmak üzere yabancı kültürlerin boyun-
duruğuna girmiştik.
Dolayısıyla televizyon dizilerinde
Türkçe'nin kullanım hatalarını konuş-
manın artık hiçbir anlamı kalmamıştı.
Bundan böyle görevimiz, bize sunulanı
yutmaktı. Nefes alamayacak şekilde
boğazımıza takılana dek!
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCt
Teşekkürler Hıfzı Topuz
Tanıştığımız kimi insanlan
daha yakmdan tanıdıkça, onur
duyarız, gururlanınz; ya ı da
"hüsran
w
a uğranz...
Ikinciler bizi sadece şaşırt-
makla kalmazlar; onlara saygı-
mızı "sarsan" yönlerini nasıl da
göremediğimize kızar, hayıfla-
nınz...
Haklannda yeni bilgiler edin-
dikçe daha da onurlandıklan-
mızsa hüsrana uğradıklantnız
çoğaldıkça daha da "kutsal"la-
şıyorlar... ,
Benim için tıpkı Hdzı Topuz
gibi... Onunla tanışmış olmamı
sadece bir gurur kaynağı olarak
değil, bir "şans" saymama ne-
den olan "bilge"liğiyse her yeni
kitabında daha bir anıtlaşıyor...
Daha doğrusu, o görmüş ge-
çirmiş deneyimlerine ve anı^an-
na bizleri de ortak kılmak için
sürdürdüğü çabalannda...
Örneğin, son ki-
taplanndan, "Elve-
da Afrika,Hoşçakal
Paris"te de yine
gördüklerini, bildik-
lerini, tanıdıklarını
yazarken, yaşadık-
lannın önündeki ve
ardındaki "dünya
hali"ni de yansıta-
rak bir tür zaman tü-
neli içinde geçmişi
"bilgrveu
bilinç"le
gezinmemizi sağlı-
yor...
Çünkü bunu "kendi"sini an-
latmak için değil, hepimiz için
çok değerli olan "taıuklıklarTm
herkesle paylaşmak için yiapı-
yor.
Yiırtsever aydınlar
Hıfzı Topuz'un bu kitabına
kapıldıkça, yaşamıyla bütünle-
şen ve ustaca gözlediği 20. yüz-
yıldaki çok özel yaşanmışlıkla-
n da "öğrenme"nin tanımlana-
maz heyecanını duyuyorsu-
nuz...
Söz gelimi, 1930'lardan
40'lara "Calatasaray LWesi"
anılannda, özellikle "Rebia An-
ne"nin (anneannesi) kendisini
ve kardeşlerini bu okula yazdır-
masındaki ısrarlı çabal^rını
okurken, aynı dönemlerdeki
"aydın kadınlar"ımızın ne den-
li ileri görüşlü ve yeni kuşakla-
ra karşı nasıl sorumluluk duygu-
lan içinde olduklannı da yaşı-
yorsunuz.
Babası Rami Bey'inse "MM
Mücadele"de nasıl gizlice yer
aldığına; yurtseverleri Istan-
bul'dan Anadolu'ya gönderdiği
için Kartal'daki köşkün nasıl ba-
sıldığına; hatta baskılar üzerine
Avrupa'ya kaçarak çeşitli iilke-
lerdeki Türk savaş esirlerinin
Anadolu'daki ulusal güçlere ka-
tılmalarını nasıl sağladığına;
bunlar yaşanırken tstanbul'un
ve Balkanlar'ın da ne durumda
olduğuna dalıp giderken cum-
huriyeti yaratan insanlann nasıl
bir dünyada tarih yazdıklannı da
öğreniyorsunuz.
Ozgürlüğün tanığı
Hıfzı Topuz, "Elveda Afrika"
derken UNESCO'da 1960'lar-
dan 80'lere kadar süren "Özgür
Haber Dolaşım Şefliği" sırasın-
da Kara Afrika'da oluşturduğu
"kırsalbasınprojesP çalışmala-
rındaki gözlemlerini de aktan-
yor.
Bu kıtadaki "sömürge ülke-
ler"in teker teker bağımsızlık-
lanna kavuştuklan, "sömürgeci
devletler"inse çeşitli yollardan
egemenliklerini korumaya ça-
lıştıklan bir dönemin anılan ol-
duğu için de hemen tüm anlat-
tıklan "özgüriüktarihinin50yıl
önceld aynnülaruu" içeriyor.
"Eh/eda Paris"
derken de Fikret
Mualla, Avni Ar-
baş, Nejad Dev-
rirruBedriRahmi,
Hasan Âli Yücel,
Nâzım Hiknıet,
Z«keriya Sertel,
PertevNailiBora-
tav, Hasan Esat
Işık,Üstün Üstün-
dağ, Bülent Ece-
vit, Fikret Adil,
DnSafder gibi yi-
ne 20. yüzyılın
son yansında ül-
kemizin kültür, sanat, edebiyat
ve siyaset yaşamına imza atmış
aydınlarımızm bu kentteki
"gurbefliklerini" ve "serüvenle-
rini" yansıtıyor.
1968'in evrenselüği
Hıfzı Topuz, bütün bunlara,
örneğin "Stalin" dönemindeki
dünyayı anımsatan gözlemleri-
ni; yine Paris'ten başlayan
"1968 olaylarTnın gençliği ve
yaşamı etkileyen "evrensel" ay-
nntılannı; ünlü Fransız şair Paul
Geraldy'nin evindeki tanış-
masında dinlediği "çağaışıktu-
tan düşünceler"i de ekliyor.
1970'lerdeki "Radyolardan
Sorumlu GenelMüdür Yardun-
cılığı" görevine ait "TRT
Anüan" ise toplumsal ve ulusal
sorumluluklarla yüklü bir kamu
yayıncılığı anlayışının ne denli
"efsanevi özveriler"le bu ülkeye
kazandırıldığını merak edenler
için eşsiz bir armağan.
Dedim ya, insanın tanımakla
onur duyduğu kişiler kadar zen-
gin bir hazinesi olmasa gerek...
Hıfzı Topuz, kuşaktan kuşağa
"ulusal bir değer"imiz olarak
kim bilir şu günlerde de neler
yazıyordur?..
Heyecanla bekliyoruz...
oekinci(rtcumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(ı turk.net
ÇlZGİLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraciımynet.com
HARBt SEMİIIPOROY semihporoyiayahoo.com
HAYAT EPlK TİYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepikOı mynet.com
ALDIK OKUDUK AMA
BIZIM KAVÖAMIZLA
TABAN TABANA
ZIT BU BEL
TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 30Mart www.mumtaz-arikan.com
yaltCephesr"
zaferini lailJı-
manife 0a+
LEON BLUM'UN
ISSO'PB 8U6ÜN, ÜNLÜ FGANSlZ DEVLEr AOAMI
BLUM 68 YAÇtN&A ÖU>Ü- İ3. yÛZYIL SONLAR.INPA
PKANSA'YI SAKSAN P&EYFUS OAUASI'NDAM ÇOK
ETKILENeN 8LUM, O SIKALAR SOSYALİZME İLGİ
OUYMUÇTU. DAHA SOMRA AKTİF Ol-ARAK SİYASETE
GiRMiç, ü/vi-ü seAn j-At/eis İLE ç-ALtÇMtçrr. 1919
YIL/NDA MrLLETVetC'Lı SEÇ/LEREK PAKLAMENTOYA
KATILAN LEON BUIM, 193O'LA^l>A,AırRuPA'DA
YÜK.SELEM FAŞİ2ME tG4/£Çf 'HALK CEPHESİ* HAGE-
teerıui KUftMUŞTU.JaŞARtU UAUCCEPHBSİ ÇAUŞMA-
T B \ *•**'
ONL
> 1336 'DA BAŞgAKANLIĞA SErİBMİfj
.'-gSBafi \ FRANSA'NIN İLK YAUUPİ ASILU HÜKÜMEr 8AŞKA-
' ~\ Nl SEÇİLtAifCİ. KISA İKTİPARINPAN SONRA VICUY YÖ-
NET/MİNCE YAR6ILANAN SLUM^-OÜNVA SAVAÇt SO-
NN^ P£ĞU BİR ALMAU KAMPlNA &İPATtl-MtÇT(..
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Kedili Yazıya Devam
Pazar günü bu köşedeyayımlanan "Kedibilmez Bir
Başbakan" başlıklı yazım özellikle kedibilir/kedisever
okurlarım tarafından ilgiyle karşılandı; birçok elekt-
ronik posta iletisi ve telefon aldım. Okurlarım kedili
müzik ve kedili şiirin yanı sıra kedili romanların ve öy-
külerin de olduğunu, bunlardan niçin söz etmediği-
mi soruyorlar. Dolayısıyla bugün bu devam yazısını
yazmak "vacip" oldu. Ama önce değerli okurum Sa-
yın Akın Savaş'ageçen yazımda adını andığım "ke-
diler için piyano sonatı "nın bestecisi Scarlatti'ye
ilişkin uyarısı nedeniyle teşekkür etmek istiyorum.
Scarlatti'nin önadını dalgınlıkla Domenico yerine
Guiseppe olarak yazmışım, bu yanlışlık için okurla-
rımdan özür dilerim.
Gerek dünya gerekse Türk edebiyatında çok sa-
yıda kedili öykülerin ve romanların olduğu doğru; ke-
disever yazarlar yapıtlarında bu akıllı ve güzel hay-
vanlarasıkçayervermişler. Edebiyat tarihçileri IÖ VI.
yüzyılda yaşadığı sanılan Yunan köle Ezop'tan ak-
tarılan "Kartal, Kedi ve Yaban Domuzu" adlı masalı
kedilere ilişkin ilk edebi eser olarak değerlendiriyor-
lar. Edebiyat dünyasında o kadar çok kedili şiir, öy-
kü, deneme, roman var ki. VVolfgang von Goethe,
Kurt Tucholsky, Martin Walser, Guy de Maupas-
sant, Charles Baudlaire, Emile Zola, Edgar Allan
Poe, James Joyce, Ernest Hemingvvay gibi yazar-
lar kedileri konu alan nice şiirler, öyküler, romanlar ka-
leme almışlar.
Bana, hangi kedili kitabı önereceğimi soracaklara
ise Cleveland Amory'nin "Yeni Yılla Gelen Kedi"s\-
ni, Lilian Jackson Braun'un "Kırmızı Gören Ke-
d/"sini, ünlü Alman yazarı Günter Grass'ın "Kedive
Fare"sini, VVilliam S. Burroughs'un "Içerdeki Ke-
d/"sini, Paul Gallico'nun "Thomasina"s\n\, Chrysti-
ne Brouillet nin "Dokuz Canlı Edward"\n\, Ambro-
se Bierce'in "Fantastik Hayvan Öyküleri"r\\, Kurt
Vonnegut'un "Kedi Beşiği"n\, Jorge Amado'nun
"Kırlangıç ile Tekir Kedisi"n\, Hartmut von Hen-
tig'in "Kedi Paf"\n, Korcan Er'in çevirileriyle dünya
edebiyatından derlenen "En Güzel Kedi Hikâyeleri"n\
sayabilirim.
Enis Batur'un bir kitabı "Kediler Krallara Bakabi-
lir" adını taşıyor. Tan Oral'ın "Kedice Bir Miyavlama"
başlıklı bir denemesi var. Peyami Safa 11 Ekim 1933
tarihli Yedigün dergisinde, "Ben kedimden daha ap-
talım, işte masamın üstünde birsürü kitap. Okuyo-
rum, okuyorum da gene kedim kadar öğrenemiyo-
rum" diyor. Sait Faik, "BirKıyının DörtHikâyesi"nöe
kedilerle "ahbaplılığının nasıl başladığını" anlatır.
Aziz Nesin'in "Siyasi Koğuşun Kedisi" başlıklı öy-
küsünü okurken hüzünleniriz. Tomris Uyar, "Sesler,
Yüzler ve Sokaklar" ve "Yazılı Günler"de sık sık ke-
dilerinden söz eder.
Erhan Bener'in 1962 yılında Fransız Türk Kültür
Derneği Büyük ödülü'nü alan "Kedi ve ölüm" adlı
romanıyla Oya Baydar'ın 1993 Yunus Nadi Roman
ödülü'nü alan "Kedi Mektupları"n\ öneririm okurla-
rıma. Erdal Öz'ün 1998 Sait Faik Hikâye Armağa-
nı'na layık görülen "SularNe Güzelse" adlı kitabın-
da yer alan "Kediler" adlı öykü kedili edebiyat yapıt-
ları arasında önemli bir yer tutar. Okurlar, Gökhan
Akçura'nın "Kedi Kitabı"nüa ve Alper Çeker'in
"Çağdaş Türk Edebiyatında Kedi Hikâyeleh" adlı
derlemesinde zevkle okuyacakları kedili öykü ve de-
nemeler bulabilirler. Okurlarıma Doğan Kitapçılık'tan
çıkan, "Kedi Gülüşü" adını verdiğim kendi anı/der-
lemekitabımıdaönerebilirim. "Kedibilmez" Başba-
kanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ise Jeffrey Mo-
ussaieff Masson'ın "Kedilerin DokuzDuygusal Ca-
nı" adlı kitabını okumasını salık veririm. Kedibilmez-
liği neyse de, "kedisevmez " diye adı çıkmasın diye!
Yeri gelmişken size üç ünlü kedisevmez"\ tanıta-
yım. Ben de Ayşen Anadol'un Toplumsal Tarih Der-
gisi'ndeyayımlanan "Kedinin Insanla llişkisinin Kısa
Tarihi" başlıklı yazısında okudum. Ünlü besteci Jo-
hannes Brahms (1833-1897) penceresinin önüne
oturup ok atarak mahallenin kedilerini öldürürmüş.
Napolyon Bonapart'ı bir gün korkudan soğuk ter-
ler dökerek elindeki kılıcı sağa sola savururken bul-
muşlar, korkusunun nedeni minik bir kedi yavrusuy-
muş. ABD Başkanı Dvvight D. Eisenhovver (1890-
1969) kedilerden 0 kadar nefret edermiş ki Beyaz Sa-
ray görevlilerine çevrede gördükleri tüm kedileri vur-
malarını emretmiş. Ne demişler? "İnsanın adı çıka-
cağına canı çıksın!"
(e-posta: dkavukcuoglut" superonline.com)
(Faks:0212-234 6873)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ III. ve IX.
yüzyıllar ara-
sında Asya ve
Avrupa'da
önemli rol oy-
namış olan
eski Türk bo-
yu. 2/ Özen- 6
siz, gelişigü-
zelyapılmış...
Genellikle ar-
kasındanyağ- 9
mur getiren
sert ve geçici yel. 3/
Kalayın simgesi...
Bir tür spor ceket. 4/ 2
"Yazarlar, edipler"
anlamında eski söz-
cük... Kabadayı. 5/ 5
Dalkavuk... Satranç- 6
ta bir taş. 6/ "Aradan
elli dokuz yıl geçti / 8
Ah o sabit bakış — 9
yaradır kalbimde" (Yahya Kemal)... Polonya hal-
kından olan kimse. II İlgi eki... Bir anlatımda ve-
rilmek istenen öz. 8/ Güney Afrika Cumhuriye-
ti'nin plaka işareti... Bulaşık yıkanan musluk tek-
nesi. 9/Fiziksel bir olayı kendiliğinden saptayıp çi-
zen aygıt... Saçın küçük tutamlar biçiminde deği-
şik renklerde boyanmış durumu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Eski Türklerde soylular sınıfı. 2/Eski kültür ve
sanat yapıtlarını yakıp yıkma düşünce ve davranı-
şı. 3/Avrupa Birliği'nin kısa yazılışı... Bir göz ren-
gi... Aldatma işi, hile. 4/Tann'dan gelen. 5/ Kimi
ağaçlardan elde edilerek cilacılıkta kullanılan bir
tür zamk... Tahıl yığını. 6/ Kalın ve kaba bir ku-
maş... " Yârin dudağından getirilmiş / Bir katre —
'dir bu karanfil" (Ahmet Haşim). 7/Pembe renkli
şarap... Bir şeyin erebileceği uzaklık. 8/Erzincan'ın
bir ilçesi. 9/Maden ve inşaat işçilerinin giydiği ko-
ruyucu başlık... Çift direkli yelkenli gemi.