Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART 2005 ÇARŞAMBA
f
CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGR0 EVİN İLYASOĞLU
Müzikte doğallığın sırlanGeçen hafta Freiburg Müzik
Akademisi'nin üç seçkin profesö-
rü Boğaziçi Üniversitesi'nde bir o-
da müziği dinletisi sundular. Piya-
nist Aziz Kortel, kemancı Nicolas
Chumacenko ve çellist Christoph
Henkel. Güzel bir ton tutturmuşlar;
bütünlük, doğallık ve filozofça bir
anlayış içindeydiler. Her biri kendi
dalında yıllarca eğitim vermiş bu
sanatçılardan Henkel, aynı zaman-
da solist, orkestracı ve oda müzik-
çisi olarak da işlevini sürdürmekte.
Dünyanın en ünlü şefleriyle, en bü-
yük orkestralarıyla çalrftış, ünlü
plak firmalarınca yorumları kayde-
dilmiş. Hüseyin Sermet ile Auvi-
dis Valois firması için yaptıkları
Alkan CD'si, Altın Gramofon
Ödülü'nü almış. Christoph Henkel
ile nitelikli bir sanatçının birikim
sürecini konuşurken kendini ada-
mış bir eğitmenin "iyi müziği" na-
sıl koruma altına alabildiğini de iz-
ledim. "Ailemde herkes müzikle
ilgiliydi. Babam piyanistti. Pro-
fesördü. Ben kiiçiik yaşta müziğe
başlatıldım. Dolayısıyla doğdıı-
ğumda müzik clünyası önünıe se-
rilmişti zaten. Çalgımı, çelloyu
severek çahştım. Heidelberg'de
çok iyi bir hocam oldu: Tarihi Fe-
urmann'ın öğrencisi olan G.U. von
Büllow. Bana her şeyden önemli
olan beğeni kıstaslarını, iyi müzi-
ği kötü müzikten ayırmayı öğret-
ti. tyi müzikten zevk almasını bil-
meyi. Tekniğin yanı sıra doğallı-
ğı, içimden geldiği gibi şarkı söy-
lemeyi öğütledi." Henkel bundan
sonra Almanyadaki Genç Müzik-
çiler Ödülü'nü kazanıp Amerika'ya
gitmiş, Genç Konser Sanatçılan Ya-
rışması'nda derece almış ve çello
dalında birçok yarışma kazanmış.
Böylece elde ettiği kazançlarla gü-
zel bir çalgı satın alabilmiş.
çalgısıyla çalanın arasında
bütünleşme olmalı
"Elinizde niteliksiz, özciliksiz bir
çalgı varsa kendinizi ona uydur-
maya çalışırken sınırlanırsınız. Oy-
sa iyi bir çalgı size yeni boyutlar
sunar. Öğretmenler bir yana, eli-
Unnlü çellist Christoph Henkel'e göre her müzikçi kendi özel
niteliklerini keşfedip o niteliklere göre doğal müzik yapmalıdır. Gösterişe
kaçmamalı, çünkü gösterişe kaçıldığı an doğallık biter.
nizdeki iistün bir çalgıysa, o size
çello çalnıayı daha iyi öğretecektir.
Imge gücünüzü kullandıracaktır.
Ben Şikago'dan Graucino'nun 1705
yapımı bir çellosunu aldını önce. O
zamanlar biriktirdiğinı para yet-
mişti onu alnıaya. Daha sonra Cre-
mona'da 1708'de yapılmış bir Ru-
geri'ye sahip oldum, artık lıep
onunla çalıyorum. Öğrencilerime
de hep nitelikli çalgılar aldırtırım.
Doğal bir bütünleşme olmalıdır
çalgıyla çalanın arasında."
Komı çalgıya gelmişken Henkel,
halen Avrupa'nın en iyi yaylı çalgı
yapımcılanndan birinin (hatta belki
en iyisinin) Freiburg'daki bir Türk ol-
duğunu söylüyor. Efe Baltacıgil'e de
yeni çalgısını yapan Erşen Aycan!
Burada Erşen Aycan için de bir pen-
cere açmalıyız: tTÜ Türk Müziği
Konservatuvan'ndaki Cafer Açın'ın
sınıfında çalgı yapımı bölümünü bi-
tirmiş. Mimar Sinan Konservatuva-
n'nda, ardından Almanya'ya giderek
Stuttgart'ta bir atölyede, sonra Ame-
rika'da çalışmış. Halen Freiburg'da
kendi atölyesi var. 1987'den beri si-
pariş üstüne nice soliste, başkeman-
cıya, orkestracıya keman, viyola ve
çello yapıyor. Henkel onun yaptığı
çalgılan öve öve bitiremiyor.
Henkel'in yaşamındaki bir başka
tarihi öğretmen de Indiana Üniversi-
tesi'ndeki Janos Starker olmuş.
"Temel ilkelerin yanı sıra doğal
çalnıa yöntemini öğretiyordu. Son-
ra da onun asistanı oldum. Şu an-
da kendisi seksen yaşında ama hâ-
lâ otuz yaşındaki bir insanın taze-
liğiyle çahyor. Çünkü doğallığı be-
nimsemiş. Her öğrencinin kendi
doğasına göre bir yöntem geliştir-
meyi öğretti Starker. Bir süre son-
ra ben Avrupa'ya ait olduğumu dü-
şündüm ve doğduğum ülkeye, Al-
manya'ya döndünı. Yirmi altı ya-
şında Freiburg Müzik Akademi-
si'nde ülkenin en genç profesörü
olarak işe başladım. Şimdi oda mü-
zikçisi, profesör ve solist olarak ay-
nı kentte yaşıyorum. Orkestrayla
çalmak, ünlü şeflerle çalışmak gi-
derek zorlaşıyor. Çünkü ünlü şef-
lerin prova yapacak zamanı yok.
Solistin özelliklerini tanımaya uğ-
raşmıyorlar. Daha önce yönettikle-
ri gibi, kendi belledikleri gibi dav-
ranıyorlar, sana özel değil yakla-
şımları. Fabrikasyon bir dinleti çı-
kıyor ortaya sonuçta. Bu nedenle
artık oda müziği yapmayı yeğ tutu-
yorum. Kiiçiik bir grupla zengin
sesler.. uyumlu, karakterli bir din-
leti elde etmek çok zevkli."
Net ve doğal çalabilmeyi
öğretmek
Henkel'in yüzlerce öğrencisi ol-
muş, halen dünyanın her yerine ya-
yılmışlar. Giderek gösteri dünyası-
nın baskın çıktığı, televizyon kültü-
rünün, hızlı yemek, çabucak köşe-
yı dönmek çabasının ağır bastığı
dünyada gençliğe hâlâ an müzik
sunabilmek bir mucize gibi. Her şe-
yi gençlerin zevkini gelıştirmeye
bağlıyor Henkel: "Müziğin kalbi-
ni yakalayıp öğrenciye aktarırsa-
nız, iyi müziği ayrımsayabilen
gençler fabrike edUmiş sanatı ka-
bul etmeyecekler, kendilerine öz-
gü olmayı bileceklerdir. Net ve
doğal olabilmek önemli. Gösteri-
şe kaçtığın anda doğallık bitecek-
tir. Öğrenciler iyi iş sahibi olmak
için iyi müzikçi olmaları gerekti-
ğinin bilincindeler. Müthiş bir ya-
rış var. Daha saf, daha özel olma-
lılar. Sınıfım iistün çocuklarla do-
lu. Ayrıca Uzakdoğulularla dolu.
Eskiden bütün Çinliler, Koreliler
sadece teknikte üstün olarak ni-
telenirdi. Ama şimdi giderek özel
bir sese sahip oldular." Henkel de
kendi atalarından gördüğü gibi mü-
zikçi bir aile yetiştırmiş. Japon olan
kemancı ve viyolacı eşiyle birlikte
üç çocuğunu da iki yaşında müzi-
ğe başlatmışlar. "Hiçbirini zor-
lamadan, sevdirerek öğrettik.
Kızım halen çok üstün değerle-
ri olan bir solist. Oğlunı da Ba-
renboim'ın orkestrasında çello
çahyor."
www.evinilyasoglu.com
Değerli sanatçı konserde Haydn, Beethoven ve kendi yapıtlarını yorumladı
Fazıl Say'dan coşku dolu sonatlar
ONDER KUTAHYALI
Değerli piyanistimiz Fazıl Say, 9 Şubat akşa-
mı tsmet tnönü Sanat Merkezi'ndeki dinletisi sı-
rasında 25 ve 26 Mart günlerinde yeniden Iz-
mir'e geleceğini, iki resitalde J. Haydn'ın so-
natlannı çalacağını söylemişti.
Sanatçımız geldi; fakat merakla bekledığim
Haydn sonatlan yerine başka bir program sun-
du. Nedeni ise şu günlerde yapacağı kayıtlarda-
At@lue • S«sın@ıtevi
ki takvim değişikliğiydi. Önce Beethoven'in
sonatlarıyla bir yoğunçalar oluşturacak,
Haydn'ın sonatlan onu izleyecektir. Beethoven
yoğunçalarında bestecinin Op. 31 Re Minör
("Fırtına"), Op. 57 Fa Minör ("Appasiona-
ta") ve Op. 53 Do Majör ("Waldstein") sonat-
ları yer alacak.
Say, resitalınde bunlardan son ikisini çaldı.
Programın başında J. Haydn'ın Do Majör So-
(0212) 2t),i ılty /A'
YOĞUN İSTEK ÜZERİNE SERGİMİZ 9 NİSAN 2005'E KADAR UZATILMIŞTIR.
"Yaşamın Çizgileri"
1949'dan 2004'e
A L A B A NDesen Sergisi
N
a
|
E
J2
YURT & DÜNYA
SANAT GALERİSİ
Moda Caddesı No: 270 Moda-Kadıköy-lstanbul
Telefon: 0216-349 26 10 Faks: 0216-330 45 17
e-posta: info@yurtdunya.com • www.yurtdunya.com
nat'ı, sonunda da kendisinin "Kara Toprak"
başlıklı ünlü parçası vardı. Sanatçı, bu progra-
mı 26 Mart akşamında da yineledi.
Coşku dolu bir yorumcu
Fazıl Say, coşku dolu bir yorumcu. Seslendir-
diği müziği, sadece ruhuyla değil, bedeninin bü-
tün hücreleriyle yaşıyor. Benimsediği ılke, no-
ta sayfalannın arkalarmı da oku-
nıaktır. Böylece çaldığı her yapı-
tı, duygu, dil ve kuruluş yönlerin-
den yeniden besteliyor gibi bir iz-
lenim edinıyorsunuz.
Haydn'ın sonatı, mutlu, iyim-
ser ve biraz da çocuksuydu. Piya-
nonun tonu, dınginliğı ve esenli-
ği yansıtıyordu.
"Appassionata" sonat, adına
uygun olarak tutku doluydu. Ko-
yu gölgeli, karamsar tınılarla göz
alıcı parlaklıktaki ses renklen, bi-
rıncı bölüm boyunca peş peşe sı-
ralanmaktaydı Son bölümün
(Allegro ma non troppo) tempo-
su baş döndürücüydü. Buradakı
teknik üstünlük de hayranlık ve-
riciydi. "VValdstein Sonat" ise
virtüözlükle müzikselliği uzlaştı-
ran güzel bir örnekti.
Say, "Kara Toprak"tan son-
ra teşekkür parçalanna başladı.
Önce yine Veysel'den "Uzun in-
ce bir yoldayım" ezgisi üzerine
yazdığı parçayı çaldı Onu
"Summertime" izledi. Gersh-
win'i çok seven besteciye, resi-
talden sonra "Bunu da sen mi
yazdın" dıye sordum. Yanıtı il-
gınçti: "Onu bu akşanı için uy-
durdum." Son parça, Mozart
"Türk Marşı" nın cazı esinle-
mesiydi.
Bir dinleti de İzmlr
sanat'ta
Geçen hafta tzmir Sanat'ta bir
güzel resital daha vardı. DEÜ
Devlet Konservatuvan Öğretim
Üyesi Viyolonselci Yard. Doç.
Çağlayan Ünal Sümer ile Öğre-
• Fazıl Say, coşku dolu bir
yorumcu. Seslendirdiği müziği,
sadece ruhuyla değil, bedeninin
bütün hücreleriyle yaşıyor.
Benimsediği ilke, nota sayfalannın
arkalarını da okumaktır. Böylece
çaldığı her yapıtı, duygu, dil ve
kuruluş yönlerinden yeniden
besteliyor gibi bir izlenim
ediniyorsunuz.
tim Görevlisi Piyanist Tülay Gürerk'ten iki so-
nat dinledik. Bunlar: S. Prokofiyef in Op. 119
Viyolonsel-Piyano sonatı ve F. Schubert'in, es-
ki bir çalgı olan Arpeggıone ve pıyano için yaz-
dığı, ama günümüzde viyolonsel ya da viyola ile
çalınan D. 821 La Minör Sonat'ıydı.
Ç. Ünal Sümer iyi bir viyolonselci. Prokofi-
yef'in yorumu doyurucuydu. Sanatçılann yoru-
mu mutluluk vericiydi. "Arpeggione Sonaf'ta
ise hızlı bölümlerdeki tempolara itiraz edenler
bulunabilir. Bu resitalde Piyanist Tülay Gü-
rerk'in eşliğini de alkışlamak ısterim. Tekniği
kusursuzdu ve güzel müzik yaptı.
Fazıl Say'ın resitali nedeniyle IZDSO'nun
hafta sonu dinletisini kaçırdım. Orkestrayı En-
der Sakpınar'ın yönettiği dinletide, Ferit Tü-
zün'ün "Esintiler"i ile N. Rimski-Korsa-
kof un "Şehrazad" Senfonik Süit'i seslendiril-
di. Değerli sanatçı Ruşen Güneş de Yalçın Tu-
ra'nın Viyola Konçertosu'nu çaldı. Program,
26 Mart akşamı Muğla Ünıversitesi salonunda
yınelendi.
GUZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
'Mustafa Kemal ve
Kurtuluş Savaşı'
Hintliler, özlerinin evrenin küçük bir parçası,
benzeri olduğunu bildikleri eski çağlarda: "Insan
üreme örgeniyle değil, beyniyle sevişir" demişler.
Aslında bu, bilineni yinelemekten başka bir şey
değil, çünkü insan denen canlı varlık bütün etkin-
likleri, işlevleri beyniyle, sinirdizgesiyleyürütüyor;
bunlar durunca, bitkiden beter oluyor.
Metin Aydoğan'ın mimarlık eğitimi görmüş
beyni eldeki bilgileri, verileri toplayıp onlardan
yeni köprüler, yapılar kurmayı kusursuz beceri-
yor; daha önceki yapıtlarındaki gibi ülkeye adan-
mış bir yaşam: 'Mustafa Kemal ve Kurtuluş Sa-
vaşı'nöa da son derece tutarlı, çarpıcı bireşimle-
re varmış.
İşe, çok yerinde bir kararla kitaba 1683'teki Vi-
yana kuşatmasıyla başlıyor; çünkü oradaki başa-
rısızlık, üç anakaraya yayılan Osmanlı Imparator-
luğu'nun çöküşe geçiş sürecini başlatıyor. Os-
manlı ordusunun Viyana'daki yenilgisine dek, Av-
rupa'da herkes Türkleri yenilmez bir askeri güç
sayıyor.
Çöküşün evrelerini, arada yaşananları, kimin
nasıl bir tutum takındığını en ince ayrıntılarıyla
saptamış Aydoğan. Bu süreçte, gerçek bir yurt-
sever olan Mustafa Kemal de başkaları gibi dü-
şünüyor, çıkış yolları arıyor; kitapta bulacağınız
dolapların sonunda Osmanlı Devleti 1. Dünya Sa-
vaşı'na sokuluyor; bugünkü gibi, dünyayı, üzerin-
deki işlenmemiş kaynakları, hertürlü zenginliği el-
lerine geçirmek isteyenler Istanbul'u, boğazları
da almak üzere Çanakkale önlerine geliyorlar.
O dönemde Ingiliz deniz güçlerinin başında bu-
lunan Churchill, Türkler için: "Eli ayağı tutmaz,
meteliksiz, kolayca yutulacak bir ulus" der. Ata-
türk'ün beyniyse başka bir şey düşünüp uygula-
mayaçoktan karar vermiştir; başkomutanlığını bir
Almanın, yardımcılığınıysa şaşkın birTürkün yap-
tığı cepnede gönüllü olarak görev alır. Gerisini
biliyorsunuz.
Estirilen Metal F/rf/na'yla okurların, çevirttirilen
Gelibolu'y\a izleyicilerin beyinlerinin yıkandığı
günlerde gelin bu savaşın nasıl kazanıldığını ya-
lan söylemeyen belgelerden bir daha okuyalım:
"Istanbul'un kilidi Çanakkale Boğazı, Çanakka-
le Boğazı'nın kilidiyse Conkbayırı'ydı; burayı ele
geçiren, Istanbul'u da ele geçirecekti. Bu neden-
le, Conkbayırı Tepesi'ni ne pahasına olursa olsun
elinde tutmalı, korumalıydı. Bir elinde o yörenin
haritası, bir elinde pusula, yanındaki ikiyüz aske-
rin başında ileri atıldı. Dikyamacı o denli hızlı tır-
manıyordu ki, askerler arkasından zor yetişiyor-
du. Tepeye ulaştığında yanında 'bir avuç' asker
kalmıştı. Bunları hemen düzene soktu ve ileri atı-
lıp düşmana saldırmalarını buyurdu. 57. Alay'ın
taburları, 'soluk soluğa' tepeye geldikçe onları
da saldırıya katıyordu. Bir top bataryası geldiğin-
de, öyle ivecen davranıyordu ki, tekerleklere sa-
rılarak askere yardım ediyor, toplan ateş edecek
duruma getiriyordu."
Görüldüğü gibi, bütün öbürleri gibi, Kurtuluş
Savaşımız da dünyadaki sömürgen beyinlerle
Atatürk'ün önce yurdunu, sonra ayrımsız bütün
insanları, canlı varlıkları bilinçli olarak seven, se-
vebilen beyni arasında geçmiş.
Bu beyin, savaşın ve yaşamın her aşamasın-
da, az sonra, bir ay, bir yıl, on yıl sonra atacağı
adımı bilmektedir; Büyük Saldırı'yı başlatmaz-
dan önce, Ankara'da kendisine: "Paşam, ya ba-
şaramazsanız?" diyene yanıtı şöyle: "Saldırı buy-
ruğunu aldığınızda hesaplayın, on beşincigün Iz-
mir'deyiz."
Ankara'ya dönünceyse, o gece birlikte olduğu
arkadaşlarına: "Izmir'e on dörtgünde vardık. Bir
gün yanıldım, ama kusurbende değil, Yunanlılar-
da" diyecektir.
"Ulusun yaşamı tehlikeye girmedikçe savaş ci-
nayettir" diyebilen bu bilge, Dumlupınar'da, 30
Ağustos'un yıldönümünde gençlere şöyle sesle-
necektir:
"...Yüzyıllardan beri Türkiye'yi yönetenler, çok
şeylerdüşünmüşler, ancak birşeyi düşünmemiş-
lerdir. Türkiye'yidüşünmemişlerdir. Bu düşünce-
sizlik yüzünden Türk yurdunun uğradığı zararları
ancak tekbirşeyle giderebiliriz: Türkiye'de, Türk-
ten başka bir şey düşünmeyerek. Bunca acıya
katlanıp yıkımlara uğradıktan sonra Türk artık öğ-
renmiştir ki, bu yurdu yeniden kurmak ve orada
mutlu, özgür yaşabilmek için egemenliği hiç el-
den bırakmamak; çocuklarını Cumhuriyet bayra-
ğı altında örgütlü ve bilinçli yetiştirmek gerekir."
Bugün, can gözünü kapatmış Amerikalı ve Av-
rupalılar, kendi kurtuluşlarının bile Atatürk'ün gös-
terdiği yolda olduğunu hiç göremiyorlar neyazık
ki; bizim başımızdaysa böyle bir beyin, böyle bir
istenç yok.
Bakalım bu tehlikeli satranç bize ve dünyaya
kaça patlayacak, hepimizi nereye götürecek.
Metin Aydoğan'a sonsuz teşekkür.
sbonaranC" hotmail/yahoo.com
BUGÜN
• KADIKÖY HALK EĞİTİM
MERKEZİ'nde saat 20.00'de Betin
Güneş'in yönetimindeki Kadıköy
Belediyesi İstanbul Oda Orkcstrasf nın
konseri.
• BOĞAZİÇİ ÜNİVERStTESİ Albert
Long Salonu'nda saat 19.30'da Akbank
Oda Orkestrası eşliğinde Ayla Erduran ve
Valery Oistrakh konseri. (0 212 359 67 03)
M BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.00'da 'Soprano
İçin Fransızca Ezgiler'. Soprano: Ayşen
Zülfikar, piyano: Elisabetta Di Stefano.
(0 212 292 06 551
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZİ'de saat 20.00'de Ha-Yang-Kim
ve Nathan Davis'ten oluşan 'Odd Appetite'
ikilisınden bir dinleti. (0 212 252 35 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da Erkan
Mutlu'dan "İlahi Aşk' konseri.
(0 212 232 98 30)
B CERVANTES ENSTİTÜSÜ'nde 16.30'da
Yücel Feyzioğlu çocuklara ve bÜyüklere
'Keloğlan Masalları' okuyacak ve
izleyicilerle söyleşecek. (0 212 266 95 60)