09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2005 SALI 14 JVLJl-jJ. LJJ\ kultur(Scumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN Tıyairönııızdan şiddetgörünümleriEsen Çamurdan'ın, Mitos Boyut Yayınlan'ndan çıkan'ŞiddetileOyna- mak: Çağdaş Türk Tiyatrosunda Şid- det Görünümleri' adlı kitabı yaşam- larımızın bir parçası haline gelen şid- det konusunda önemli bir çalışma. Ya- zar, "Bu kitap, bugün dünyanuzda ve ülkemizde giderek çeşitlenen, genişle- yen, ince avarlı boyutlar kazanan, ade- ta bir yaşam biçinıine dönüşmüş olan şiddet kavramınm yerli oyıınlar için- deki yansınıalannı araşürıyor" der- ken, açık şiddetten çok örtiik şiddet kavramı üzerine odaklanır. 20. yüzyıla damgasını vuran şiddet olgusu günümüzde birçok yazann in- celeme konusu olmuş ve gidişe bakı- lacak olursa olmayı da sürdürecektir. Bu kavramı kültürel, dilsel, düşiinsel sistem içine yerleştiren Simon Gold- hill (Cambrıdge Ünıversıtesi) çıkış noktası olarak Yunan tragedyalannda- ki sofistike, güçlii ve "açık" şiddetten ve onun toplum üzenndeki etkisin- den söz eder. Şiddetın bir diğer tanı- mı Thomas Gould (Yale Ütıiversite- si) tarafından toplumların ve bireyle- rin kendı alanlan dışına taşarak ger- çekleştırdiklerı tecavüzler üzerine odaklanmıştır. I *Araştırmacıya göre, Shakespeare tragedyalanndaki şiddet Yunan tra- gedyalarından farklı bir boyut taşır. Örneğin, "KralLear"de Qoucester'in gözlerinin oyulduğu sahne şiddetin ulaşabıldiği uç noktalardan birıdir. Aynı şekilde, geçen yıl Tiyatro Festi- vali'nde izlenen "Blush" adlı dans gösterisınde bedenler arasındaki sert yüzleşmeler de günümüzde şiddete yönelik bakışlardan bir örnektir. Şid- det, açık ve örtük biçimiyle savaş alan- lanndan siyaset arenalanna, ekono- mik polıtıkalardan kişisel yaşamlara uzanırken Edvvard Bond'un sözlerini bir kez daha anımsamamak olanaksız: "Yönetenlere baknğımızda şiddetin sokaklara taşnıasını bekleımkolağan- dır." ı Örtük şiddet Esen Çamurdan ise "ŞiddetüeOy- namak r> ta, yukarıda da belirtildiği gibi, doğmdan uygulanan şiddetten daha tehlikeli ve yaygın olarak ta- nımladığı "örtük" ve "dolaylı" şid- deti içeren oyunları titızlıkle ınceli- yor. Bu bağlamda altı yazar üze- rinde yoğunlaşıyor; Sabahattin KudretAksal, Melih CevdetAnday, Murathan Mungan,AdaletAğaoğ- lu, Sevim Burak, Turgay Nar, üs- luplarını belirginleştiren farklı dil ve çizgilerine karşın kıtapta yer alan oyunlarıyla ('Kahvede Şen- lik Var', 'Önemli Adam', 'Ölüler Konuşmak İsterler', 'Müfettişler', 'Kozalar", 'Sahibinin Sesi', 'tşte Baş İşte Gövde tşte Kanatlar', 'Ta- ziye', 'Mahınud ile Yezida', 'Çöp- lük') şiddete yönelik olarak kimi ortak noktalarda buluşturulur. Şid- detin ana kaynağını, ayak uyduru- lanıayan veya becenksizce uydu- rulmaya çalışılan dayatmacı top- lumsal düzen, otorıte ve ıktıdar olarak değerlendiren Çamurdan, oyunlardaki açılımları da bu geli- şim çizgisıni takıp ederek ortaya koyar. Bu şekilde oluşturulan ba- kış açısı, derinlere ınildikçe, uzam- zaman ilişkisi, bcdenin kıstınlmış- lığı gibı durumları açığa çıkanr. Bir anlamda kültürel, dilsel, düşünsel şiddet, toplumsal düzen, otorite ve iktidar alanlarında yayılmacı bir yapı kazanır. Esen Çamurdan ele aldığı oyunlarda kişilerin ıçine ka- patıldıklan/kapandıklan uzamdan dışanya çıkma çabalarını ('Mü- fettişler', 'Önemli Adam', 'Sahi- binin Sesi', 'İşte Baş İşte Gövde İş- te Kanatlar'), buna yelten(e)meyış- lerini ('Çöplük', 'Ölüler Konuş- mak İsterler') veya kendi ıçleri- ne/uzamlarına kapanmışlıklarını ('Kozalar') işlerken 'Kahvede Şen- lik Var'da bunların tersine, düze- nin dayattığı ortama/toplumsal ya- şama girme çabası izlenır. Sonuç- ta, ele alınan oyunlarda bir çeşıt kendini soyutlama, çevreden kop- ma, içe dönme, tekbaşınalık ve bu oluşumların, bu durumların tetik- lediği şiddet gözlemlenir. Çamur- dan, bu bağlamda Murathan Mun- gan'ın ana kadın karakterleriyle de (Yezida, Fasla Kadın) paralel- likler kurar. Bu ıkı kadının ölüme gıdışleri ile BiM('SahibininSesi'), Nıvart ('İşteBaş İşte Gövde İşte Ka- natlar') veya 'Çöplük'te dev çöp yığınlan içine gömülmüş insanla- rın yalnızlıkları da kopukluklan- na neden olacak ve giderek şidde- te daha çok yakınlaştıracaktır. İçselleşen baslcı Incelenen yapıtlara yönelik il- ginç bir saptama da toplumun bas- kının varlığını onaylayan ve hatta onu destekleyen bir yapıya sahip olmasıdır. Yazarın sözleriyle 'bas- kı veya şiddet özümsennıiş, içselleş- tirilmiştir; toplumsal bir olguya, kültürün bir parçasına dönüşnıüş- tür.' Bu açıdan bakıldığında, 'Şid- det ile Oynamak' adlı çalışma, içın- de yaşadığımız toplumda çeşitli alanlarda dolaylı veya dolaysız ya- şadığımız şiddet olgusunun yazar- 'sen Çamurdan'ın 'Şiddet ile Oynamak' adlı kitabı, çağdaş tiyatro metinlerimizden yola çıkarak şiddet ile bilinçli veya bilinçsiz, ne denli iç içe yaşadığımızı bir kez daha, çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. dan seyirciye aktarım sürecınde kullanılan kodlar üzerinde odak- lanırken şiddetin (açık veya örtük) bir yaşama biçimine dönüşmesin- dekı etmenleri irdelemeye yönelir. Esen Çamurdan, seyircıyle baş- lar ve seyirciyle bitirır ınceleme- sinı. Son sözün seyırcide olduğu- nu belırtir. Çünkü, sahneden ona gösterilen fotoğrafı, kendı bilgi ve birıkimiyle çerçeveleyecek olan yine seyircidir. 'Şiddet ile Oyna- mak' kitabı, çağdaş tiyatro metin- lerimizden yola çıkarak, şiddet ile bilinçli veya bilinçsiz, ne denli ıç içe yaşadığımızı bir kez daha, çar- pıcı bir biçimde gözler önüne se- riyor. * Londra Ünıversitesi tarafından 1991 'de düzenlenen 'Tiyatro ve Şiddet' başlıkh konferansta çeşit- li bildiriler sunulmuş ve bu bildi- riler aynı yıl Cambridge Universıty Press tarafından yayımlanmıştır. 16. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde profesyonel ve amatör dalda toplam 33 yapım yarıştı Belgeselfihnlernıardmdan... ASLISELÇUK Profesyonel dalda 13, amatörde 21 ulusal yapımın yarıştığı 16. Ankara Uluslararası Fılm Festivali'nin ulusal belgesel seçicıler kurulundaydım. Bir hafta süresince her giin sabah 10.00'dan akşam 19.00'a dek değişik konulara de- ğinen belgeselleri öteki jüri üyelerı fo- toğrafçı-öğretım üyesi fbrahim Demi- rd, film dağıhmcısı MüjganDerviş, sı- nema yazan Burçin Yalçın'la birlikte büyük bir dikkat ve yoğunlukla ızle- dim. Amatör ve profesyonel yönet- menlerimız ne çok politık, sosyal, eko- nomik, sanatsal konulara değinmişler- di. Farklı konular... Belgeseller bu açıdan da aynca önem- liydiler. Van'daki Irakh, Iranlı sığın- macılar, OrhanKemarinpolitikkim- liğı, politik göçmenlik, Istanbul'daki NATO zirvesı, depremle yok olan Bam kentı, Köy Enstıtülen gerçeği, Kon- ya'daki kadın-erkek sığınma evlerı, marjınallerın zoryaşamları, kapalı ce- zaevlerindekı koşullar, fotoromanla- nn toplumsal etkisı, yabancılaşma duy- gusu, sinemamızın ustalan Ömer Ka- vur ve Yavuz lurgul, İstanbul'un tak- sicileri, 'Agora Meyhanesi'nin son mı- rasçısı, dövrnelerin sosyolojik boyutu, Çanakkale destanı, Elazığ'da iki ço- cuklu bir dul annenın yaşam savaşımı, gözleri görmeyen naif sanatçı, son Ka- ragöz ustası, Eskişehir hamamlan, mo- tosıklet tutkusu, midyeciler, zihinsel engelli çocuklar, köydeııkente göç ol- gusu... Bu dopdolu, her biri ayn ileti ve uzantı taşıyan belgeseller içinden amatör dalda birincı seçtiğimiz Meral Özçmar'ın 'Hayattan Kareler Sinero- man'ı (2004) 1970'lerde Türk toplu- munda bir ilgi odağına dönüşen foto- roman kültürünü nükteli, zeki bir an- latımla hem eleştıriyor hern de vazge- çilmezliğini irdeliyor. lkinci 'EksikDi- lek' (2004) üç yönetmenlı bir yapım. DuyguAlüngöz,Meryenı Gültabak ve SelinYıldız, kadın olmak isteyen erkek Buse'yle, erkek olmak isteyen kadın Derya'nın sıra dışı öykülerini ve dost- luklannı bize çok doğal bir biçemde ak- tanyorlar. 'Notasyon' (2004), 26 Eylül 1999'da Ankara Merkez Kapalı Ceza- evi'nde yaşanan ve on siyası tutuklu- nun ölümüyle sonuçlanan olayı bu kez karşı tarafın gözünden anlatıyor. Me- det Dilekbu üçüncü belgesel çalışma- sıyla üçüncülüğu aldı Uk filmleri Jü- rı Özel Ödülü'yle değerlendirılen Ser- kan Şavk, Barış Şahin, Şevket Onur Cihan, 'Arka Bahçenin İnsanları'nda (2004) Van sınırımızdaki Iraklı ve lran- lı sığınmacıların şaşırtıcı yaşam ko- şullannı, yerel halkla gündelık ilişki- lerini, BM'nin vurdumduymazlığını sergiliyorlar. Profesyonel bölümde bı- rincıliğı Coşgül Yüksel'le GütfemGür- ses'in 'MandolinliKız'ı (2004) kazan- dı Cumhurıyet'in ilk yıllannda kurıılan Köy Enstıtülen'nın tarıhçesini ve ge- lişimini Köy Enstitüsü çıkışlı kadınla- nn ağzından dınleyerek yaptığımız bu hüzünlü nostaljik yolculuk, günümüz- de çoktan yitirdiğimız değerlerimizin ne kadar uzağına düştüğümüzün, de- ğer bilmezliğimizin altını önemle çi- ziyor Ikinciliği alan 7 yönetmenli (Gü- zeDaBayındır,Ayhan Dinç,Gülzerin Kı- zıler, Onur Küçükarslan, Kaya Özka- racalar, Özge Ozyıimaz,A.Şule Süzük) SineGöz Fılm Atölyesi'nın ikinci ya- pımı 'Akınüya Karşı Orhan Kemal: Bereketli Topraklar Üzerinde' (2005) Türk edebiyatının bu önemli adının politık savaşımını, bıraktğı değerli ya- pıtları Uğur Polat'ın duru seslendir- mesiyle izleyiciye sunuyor. zorlu yaşam sava$ımı 1994'tenberiTRT Ankara TV'sı eğitim-kültür bölümünde çalışan DemetKayıran, 'Yannım Aydınlık Olsun: Bir Gül, Bir Yaprak, Bir Damla'da (2004) Elazığ'da zorlu ya- şam savaşımındaki Resmigül Ha- nım'ın etkileyıci öyküsünü aktarı- yor. Üçüncü seçilen çalışma da ül- kemizin doğusunda dul bir kadının yetişkin kızlannı okutmak uğruna Amatördalda birind olan MeralÖzçmar'ın "Hayattan Kareler Sineroman" adlı belgeseli. neleri göze aldığını, kızlarla anne- leri arasındaki güçlü dayanışmayı gözlemliyoruz. Çağla Zencirci - GuillaumeGiovanetti'nın Jüri Özel Ödüllü dördüncü belgeseli 'Kayıp Kentin Izinde'(2005) Iran'ın güney- doğusunda Bam'daki Ekim 2002 depreminin sonrasında yerel halkın yaşama dört elle sanlışı, yaraları- nı sarma çabalan üstüne... Bienal için İstanbulfotoğraflanıyor KültürServisi-İtalyan fotoğraf sanatı ustası Gab- ııele Basilico, "9. Ulııslararası İslanbul Bienair için bir seri fotoğraf çalışması yapmaküzere lstanbul'a gelıyor. Basilico, İstanbul'daki çalışmasının yanı sıra "Beyrut 1991-Berlin 2000: Yıkılma ve yeni- den yapılanma arasında iki fotoğrafîk yolculuk" başlıklı konıışmasını bugün ÎKSV ile Italyan Kül- tür Merkezı'nin işbirliğınde düzenlenecek olan kon- ferans ve kokteyl, saat 19.00'da Italyan Kültür Merkezı Tiyatro Salonu'nda yapacak. 27 yıllık blrlkim Kent fotoğrafçılığı üzerine konuşacak olan Ba- silico, 27 yıllık birıkıminı Istanbullu sanatse- verler ile paylaşacağı konuşma simültane çe- viri ile ücretsiz olarak gerçekleşecek. 1973 'te Milano Politecnico'dan mezun olan sanatçı, ay- nı yıllarda kent ve kent manzaralanna yoğun- laşarak fotoğrafçılığa başladı. 1983'te Milano PAC'da Milano, fabrika manzaralan adlı ilk sergisini gerçekleştirdi. Napoll'den gelen davet 1984'te Fransız hükümeti tarafından, ulusun çağdaş değişimini belgeleyen fotoğraflar çekmek üzere 'Mission Photographique de la DATAR'e davet edildi. 1990'da gerçekleştırdıği "DenizLi- manlan" adlı sergiyle Paris'te "Prix Mois de la Photo" ödülünün sahibi oldu. "Bord de mer" ad- lı sergiyi ve kitabı yazdı. 1991 'de savaştan büyük zarar gören Beyrut'u fotoğrafladı, 1994'te Luga- no'da Gottardo Vakıf/Galeri, sanatçının 1978- 1993 yıllan arasındaki çalışmalarını kapsayan 15 yıllık bırikimini bir sergi hazırlayıp L'Esperienza dei luoghi adlı kitapta topladı. 1996'daki Venedik Bıenali'ndeki VI. sergisiyle çağdaş mimari fotoğ- rafı dalında "Osella d'Oro" ödülünü aldı. 1999'da 1984'ten bu yana olan çalışmalarını kapsayan 330 fotoğrafı Cityscapes adlı kitabı hazırladı. Bu ki- tapta yer alan yapıtlar, 2000 yılında Amsterdam Stedelıjk Museum, Portekiz CPF, Trento ve Ro- vereto da MART (Modern Sanat Müzesi) ve Bu- enos Aıres'te MAMBA'da açılan sergilerde sanat- severlerle buluştu. Campanya bölgesi tarafından 2005 'in mart ayında Kraliyet Sarayı Dorık Salonu'nda açılan "Hedef NapolL Yerier, hafizalar ve göriintüler" adlı sergiyi gerçekleştırmek ve çalışmalar yapmak üzere Napoli'ye davet edildi. (0 212 293 98 48) YAZIODASI SELİM ÎLERİ İstanbul'un Bir Vapuru Mucizeden sonra Federico Fellini olup şu sah- neyi beyazperdeye yansıtmak ısterdim: 1950'lenn Istanbul'unda, anneannemin baba- annesinin Arnavutköyü'ndeki kira evindeyiz. Pencereden içeriye, perdeler arasından sızarak, yaz güneşinin sularla kaynaşmış ışınları, yansı- ları dökülüşüyor. öğle uykusuna yatırıldığım ya- takta doğrulur doğrulmaz, koyu sarı bacayla karşılaşıyorum. Ve keskin birdüdük ötüyor, du- manlar savruluyor. (Son tümce, belki dış çe- kim...) Kim bilir kaç numaralı vapurdu... Yine Fellini'lik bir vapur sahnem daha var: Akşam vakti, bir Boğazıçi iskelesinden buhar- lı vapura biniyoruz. Tam iskeleler alınmışken şişman bir hanım güçlükle koşarak geliyor, ama yetişemiyor. Umarsız çabası, vapurdaki yolcu- ların kahkahalar savurmasına sebep oluyor. Şiş- man kadına herkes güldü diye haykıra haykıra ağlamaya başlıyorum ve şişman kadının bir da- ha evine dönemeyeceğini düşünüyorum... Eski vapurlar: Onlar da bir rüya bugün. Gelgelelim 1986 sonbaharında, bu rüya za- manını bir vapur hâlâ koruyordu. İşte Beşiktaş'tayız, Barbaros Hayrettin Iske- lesi'nde. Yoğun akşam trafiği Boğaz Köprü- sü'nde hıncahınç birikmişken biz vapur saye- sinde Üsküdar'a on dakikada ulaşacağız. Şirket-i Hayriye mirasından son vapur Güzel- hisar usul usul yanaşıyor, 7.95 metre. Yapım yerı Ingiltere, 1911 yılında yapılmış. Pervanesa- yısı 2, güverte sayısı 1. Yolcu sayısı, yaz mev- sıminde 903 kişi, kış mevsiminde 773. Demin de söylediğim gibi, mevsim sonbahar olduğundan, şöyle böyle sekiz yüz kişi Güzel- hisar'a biniyoruz. Kimi yolcular güverteye çıkı- yorlar. Şimdiden üşümeye başlamış olanlar ka- palı salonlarda. Yetmiş beş yaşındaki Güzelhisar, yılların yor- gunluğuna rağmen, sessiz sedasız, kömürü- nün isinden yakınmayarak yola koyulmuştu. Tı- kır tıkır mırıldanarak bizi Üsküdar'a götürmüş- tü o akşam. Bir iki hafta sonra seferden kaldırılacağını bi- liyordum. Ziya Osman Saba'nın eşsiz hikâye- si "Neveser"\ hatırlıyordum boyuna. Necatigil hikâyeyi şöyle özetler: "Neveser, uzun yıllar Köprü ile Kalamış ara- sında işlemiş birkörfez vapurudur, bütün birço- cukluğu taşır, anılarhazinesidir; sonunda eskir, çürüğe çıkar." Ziya Osman Saba, birçok hüzünle söz açıyor- du Neveser'den. Bizse, seferden kaldırılıp, alınyazısının meç- hul karanlıklarınateslim ediiecek Güzelhisar'ı hiç- bir üzüntüye kapılmaksızın terk ediyorduk. Onun- la pek çok akşam Üsküdar'a geçmiş yolcular hep günün yorgunluğuyla dalgın ve umursa- mazdı. Zaten Güzelhisar'ın seferden kalkacağını, iş- lemlerden geçe geçe, kim bilir hangi kılığa gi- receğini belki de birçok yolcu bilmiyordu. Bana gelince, Güzelhisar'dan ayrıldığımızı Çelik Gülersoy'dan öğrenmiştim. Herzaman- ki içliliğiyle bir akşam telefon etmiş, "Habehniz varmı, bu defa da Güzelhisar'ı kaybediyoruz..." demişti. önce anlayamamıştım. Hemen ardından sa- yıklanırcasına söylenmiş Sarayburnu, Altınkum, Kalender, Göztepe adları, özellikle son ikisi be- ni çocukluğuma götürmüş, İstanbul'un güzel vapurlarını görür gibı olmuştum. Çelik Bey, "Hepsi deniz müzesi vapurlardı" diyor, sanki gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu... Güzelhisar'ı ne yaptılar bilmiyorum. "Neveser"] arada bir yeni baştan okurum. Duyarlı şairin bir vapura hayat öpüşü sunmaya çalıştığını düşünürüm. Bu yazı da, Güzelhisar'a bir kez daha veda ediş olsun istedim. Öneriler: Dergi/Adam Sanat, Mart 2005 sayısı. (özellik- le Inci Asena'nın şiiri ve Uğur Kökden'in "Ka- dın Çeşmeleri" yazısı için...) Müzelerde kaliteli müzik yayını • GAZİANTEP(AA)- Gazıantep Üniversitesi (GAZÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Rıfat Ergeç, müzelerde, sergilenen yapıtlara uygun kaliteli müzik yayını yapılması gerektiğini söyledi. Ergeç yaptığı açıklamada, dünyadaki gelişmiş müzelerde, yapıtlann izleyici tarafından daha ıyı algılaıımasını sağlamak amacıyla müzik yayını yapıldığını belirtti. Türkiye'deki müzelerde yapılacak bilinçli bir müzik yayınının ziyaretçilerin eserlerle bünlnleşmesi açısından önemli olduğunu ıfade eden Ergeç şöyle konuştu: "Yapıtların dönemine ve niteliğine göre yapılacak kaliteli müzik yayını ziyaretçileri etkileyecek ve eserlerin yapıldığı döneme götürecektir. Müzelerde sergilenen yapıtların içeriğine uygun, hatta varsa doğrudan onunla ilgili yapılmış Yunus Emre Oratoryosu, Türk Marşı, Genç Osman Destanı veya Büyük lskender, Troia film müzikleri gibı hatırlamakta yardımcı olacak tanınmış müzik parçaları yayımlanmalı." lale Devri'konseri • Kültür Servisi- Sabancı Ünıversitesi öğrenci ve çalışanlanndan oluşan Türk Sanat Müziği Korosu, Lale Devri'nin meşhur eğlence anlayışınm yansıtılacağı konserle tstanbul için yazılmış en güzel şarkıları seslendirecek. Sabancı Üniversitesi Müzik Kulübü'nün (MÜZİKUS) bünyesindeki üç korodan biri olan Türk Sanat Müziği Korosu, 30 Mart Çarşamba gecesi 'Istanbullu Olmak ve İstanbul Sevgısi' temasının işleneceği bir konser verecek. Türk müziğinin genç kuşaklara öğretilmesi, sevdirılmesi, usul ve makama uygun icra edilmesi amacını taşıyan ve Sabancı Üniversitesi öğrenci ve çalışanlanndan oluşan koro, 11 'inci konserinde İstanbul için yazılmış en güzel şarkılan Üsküdar Musiki Cemiyeti üyesi Alı Naci Erol yönetiminde seslendirecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle