09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Seçimlerde liberaller Demokratik Parti'ye, muhafazakârlar ise Cumhuriyetçilere oy veriyor ABD'nin demokrasianlayışı ERHAN KARAESMEN I kinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yapılan se- çimlere bakıldığında liberal eğılimlilerin ço- ğunlukla Demokrat Parti'ye, muhafazakârla- rın ise hemen hiç firesiz Cumhuriyetçilere oy verdikleri gözlenmiştır. Amerikan sosyo-politik ya- şamında, cumhurbaşkanlığı seçimı dahıl, seçimle- re katılma oranı düşüktür. Liberal kesımin aynı za- manda ülkenın potansıyelini geliştinci tetnel bütün yüklerı taşımakta oluşu bunlara özel bir hareketlı- lik getirmiştir. Bu fizıki hareket düzeneği o kesimin insanlarını sandık başına gitmekten bazen ahkoyar. Düzayak tutucu yurttaşlar ise gündelik yaşam endi- şelerinın dışında politika dahil hıçbır şcyle ılgilen- medıkleri ıçin sandığa gıtmezler. (Gittıklerı takdır- de Cumhuriyetçi adaylara oy vereceklerı kesindir. Ama, gitmezler ve oyuna katılmazlar.) ilfllnç yerleşim düzeni Liberal düşünceli ve davranışlı yurttaşlar ile geri ka- lanlarının ülke toprakları üzerindeki yerleşiklık düze- neği de çok ilginçtir. Ülkenin ileri teknolojik üretim ve ulusal- uluslararası ekonomik canlılığı, Âtlantık ve Pasifik sahilinde yerleşik eyaletlerde formasyon bu- lur. Becerikli ve yaratıcı teknik uzman, araştırmacı, ya- ratıcı fikirlere sahip işadamı, toplumsal ılerlemeye katkıda bulunacak girişımci, hepsi çoğunlukla Atlan- tik ve Pasifik kıyılannda yerleşik eyaletlerde ve bu- ralardaki büyük kentlerde yaşar. Amerikan sosyal sis- teminde belirgin ağırlığı olan ünıversitelerin en öııde gelenleri de bu yörelerde yerleşiktir. Amerikan eko- nomik üstüıılüğünün gücünü aldığı ıç yörelerde kal- mış petrol zenginliğine ve canlılığma sahip bazı eya- letler ile stratejik ve sof istike endüstriyel üretınıin öııe çıktığı dığer bazı eyaletler de elbette mevcuttur. (Te- xas, Colorado, Illinois, Michigan, Wisconsin, vb...) Bu- ralarda bazı önemli üniversitelerin yer aldığı, orta ya da irı boy yerleşme ınerkezlerinde de liberal eğıliın yay- gındır. Ancak, kasabalara ve daha küçük yerlere gi- dildiğinde sadece on kilometre ötesındekı bır üniver- sıtenin havasıyla hiç ilgisi olmayan tutucu ve gerı bir kırsallık ve politik muhafazakârlık kendıni gösterir. Kampanyalara rağmen yeniden Bush 2004 Kasım seçimlerinde de görüldüğü gibi okya- nus kıyılan eyaletleri ile (Atlantik kıyısında ise sade- ce kuzeye doğru olan eyaletlerde) Amerıka'nın o uç- suz bucaksız orta kesimlerindeki Chicago başta olmak üzere tek tük kentsel yerleşmelerinde Demokratlar'a oy çıkmıştır. lrili ufaklı otuz altı eyalette ise Cumhu- riyetçiler, yani Bush, kazanmıştır. tçlerinde kendini an- gaje hisseden aydın yurttaşlann da yer aldığı daha canlı ve daha dikkatli izleyici bir liberal kesını Demok- ratlar lehine kapsamlı etkinlik de göstermıştir. Büyük kentlerdeki önemli ulusal basın organları bile seçim yaklaşırken Bush'a karşı açıkça tavır koymuşlardır. Çok zayıfbir adaya sahip olmalarına karşın Demokrat seç- menler, kendilerine göre, etkin bir seçim kempanya- sı da götürmüşlerdir. Bunun sonucu olarak 2000 se- çimlerine oranla oylarını biraz arttımıışlardır. Ancak, Cumlıuriyetçilerin biraz da vaveyla ile sürdürdüğü bu etkinlik tutucu kesimleri rahatsız etmiş ve Bush kam- panyasının yürütücüleri bu rahatsızlıktan yararlanarak, kendi tabanlarından da yüksekçe bır oy katılımı sağ- lamayı becermişlerdir. Mutsuzluk ile umutsuzluk arası Otuz yılı aşkın zamandır cumlıurbaşkanlığı seçim- lerinden hemen sonraki aylarda oralara yolum düştü- ğünden seçim sonrası nabzını bir mıktar izleyebıhne şansım hep olurdu. Demokratların kazandıklarında gösterdikleri sevinç ya da kaybettiklennde sergıledik- leri tatminsizlik ölçülü sınırlar içinde kalırdı. Çok kı- sa bir süre sonra da ışm havasmdan çıkılırdı. Ancak, 2004 Kasımı'nda Amerikan liberalleri ve aralannda kişisel yakın tanıdıklarımın da bulunduğu bir aydm ke- simin insanları "mutsuzluk" ile "umutsuzluk" ara- sında bir psikolojınin görüntüsünü vermişlerdi. Aklı başında Amerikalı, Bush'tan kurtulmak için her za- mankinden daha fazla bir gayret içinde seçim kampan- yasına katılmış ve umutlu beklentıleri sürdürmüştür. Bu kesimin dile getirilen görüşlerı arasında Bush'un dünyadaki zaten sempatik olmayan Amerikalı görün- tüsünü adamakıllı tatsızlaştırdığı, dünya dengelerini tek taratlı bir çıkarcılık içinde yürüttüğü, Amerikan toplumunun hiç de aynası olmayan sılah tacıri, uçak satıcısı, komplolu iş kurucusu bir Cumhuriyetçi yan- daşlarının büyük etkisi altında kaldığı biçıminde olum- suzluklar yer almaktadır. Uzaklardan bakanlar Ame- rika'nın dünyadaki saldırgan ve aşırı kontrol edici var- lığından ne kadar rahatsızsa, içerdekı aklı başında li- beraller de benzeri tedirginlikler duymakladır. 11 Eylül kalkanı 11 Eylül olaylannın arkasından yaratılan güvenlik, korumacılıkvesavunmacılıkanlayışınınaslındaBush iktidarının iç ve dış beceriksızliklenni örtmek üzere kalkan olarak kullanıldığını ve burada pek çok yalan dolanın döııdüğünü düşünenler az değildir. Yukarıda da sözü edildiği gibi, biraz fazla kendine özgü olsa da Amerika'nın bir demokrasi uygulayış bıçımı vardır. Ayrıca bireyler ya da gruplar halınde didışmeyi ve birbirlerine sert dirsekler atmayı gelenek haline getir- mişlerdir. Bu çerçevede Bush iktidarının açıkları, Ame- rika'nın içinde bireyler, gruplar, medya dünyası ınsan- lan tarafından sert dille eleştirilebilmektedir. Ancak, toplumun, son seçimlerin de gösterdiğı gibi küçük bir farkla çoğunluğunu oluşturan kesimi ise kendi uyuş- muşluğu içinde mevcut sürgitten şikâyetçi değildir. Li- beral kesimin keyifsizliği, onları neredeyse daha çok keyiflendirmektedir. Bu, Amenkan sosyal yaşamın- da ve politika düzenınde bir iç kutuplaşmanın başla- dığı anlamına belki henüz gelmez. Ancak, tarihınde ilk kez, daha yüksek verımle çalışan uzmaıı-aydın-lı- beral yurttaşların seçim mağlubiyetıni bir sızılı olay olarak değerlendirdikleri açıkça gözlemlcnmektedir. A KP iktidannın aksine ilcrici aydınlarla milliyetçi yurttaşlar ve vicdanlı tüm insanlarımız Amerika'dan çok ciddi kuşku duyuyor. Bunda ılımlı tslam oyunundan duydukları rahatsızlığın payı yüksek. Gülen'e kucak açan ABD yönetimi Türkiye'ye geleceği çok tartışmalı, gölgeli ve belirsizlikler dolu bir rol oynatmanın peşinde. Çok dikkatli olunmalı. 4 Kasım seçimlerinde 36 eyalette Bush kazandı Türkiye'ye 'ılımlı İslam' modeli yükleyen Washington'm politikalan karanlık ABD'nin Gülen oyunu D ünya tarihine, "kontrol etmek isteyenler ileedilmekistemeyen- lerin ezeli bir çatışnıası" gözüy- le bakanlar bulunmaktadır. ls- kender, Sezar, 14. Louis ve benzeri güçlü ik- tidar sahipleri kontrol ediciliğin simgeleri olarak bilinegelir. Ancak, o dönemlerde uzak mesafelere ulaşmanın zorluğu dolayı- sıyla kontrol edebildikleri alanlar sınırlı kal- mış ve bellı bir süre sonra da kontrollerin- den çıkmıştır. En yakın çarpıcı örnek ise Hit- ler olup, hava ulaşımındaki ve sılah üreti- mindeki gelişmelerden yararlanmış olma- sına rağmen kontrol falan uygulayamadan dünya tarihinden çekip gitmiştir. Yukanda değınildiği gibi vicdanlı ve bir miktar dünya bilgisine sahip liberal Ame- rikan yurttaşları, kendilerinın hiç tasvip et- mediğı bir tehlikeli yayılmacılığın ulusla- rarası bir kontrol mekanizmasının öncülü- ğünü yapıyor olnıasından samımi biçimde rahatsızdırlar. Ancak, dışarıdan bakanlar bu rahatsızlığı, ürküntü verici bir endişeye dö- nüşmüş biçimiyle yaşamaktadırlar. Kontrol etme mekanizmalarının sonucu olarak za- halındedir. Bunun hafifçe dışında kalan Ye- ni Rusya'da bile dünyayı yeniden birlikte dü- şünme eğilimi kendini göstermektedir. Ancak, "demokrasigötürnıe" yutturma- cası altında Amerika'nın, paylaşımcılığa hiç de sokmadan, birtakım önemli petrol kay- naklarının topraklannı kendi mutlak kont- rolüne alma yolundaki planlan onay görmek- ten çok uzaktır. 'ABD'yi ürkütmeyelim' Dıştan bakan bir Türkıye'nin durumuna gelince, buradan statükocu ve ulusal kişı- cilikten yoksun bir bakışla görünüşte Ame- rika çok güçlüdür ve aşırı yayılmacılığında haklıdır. Onu ürkütmemek gerektiği orta- dadır. Çok aktif biçimde olmasa bile, bir mık- tar yanında olmakta yarar da vardır. Günü- müz Türkiye iktidannın Amerika'ya bakış açısını kısaca özetleyen bu görüşlenn Türk insaııı tarafından ne oranda onaylandığı be- lirsizdir. Seçimleri AKP iktidarının kazan- mış olması ve Türk polıtık yaşamında çok radikal bir değişiklik izlenmezse, yakın ge- Demokrasi götürme yutturmacası altında ABD, petrol kaynaklarıııı kontrol etmeyi amaçlamıştı. yıf ülkelerin kişıliksız iktidarlarını korku- tarak, gözdağı vererek kontrol altında tut- mak Bush iktıdan ıçin kolay gözükmekte- dir. Ancak, dünya bilgisi ve uluslararası dengeler stratejısi yaklaşımlan çok kıt olan bugünkü Amerikan ıktidan her yeri kont- rol altında tutmakta zorlanmaktadır. Ayrı- ca bu kontrolün fazla ılerı gidip istılacılık düzeyine varışı, uygulandığı ülkelerdeki düz yurttaşlann vicdanını harekete geçirmek- tedır. Ülkelerini ve topraklarının bağımsız- lığını koruma yolunda, Irak'ta olduğu gibi silahlı savunmaya ya da Güney Amerika ülkelerminbirkesiminde olduğu gibi demok- ratik savunmaya girmektedırler. AB Bush'a soğuk Kendileri kontrol altına henüz girmemiş olmakla birlikte, aşırı Amerikan kontrol ve denetimciliğinden ciddi tedirginlik duyan AB ülkelerinde ve bunlann toplumlarında Bush Amerikası'na hiç de sıcak bakılamamakta- dır. Küreselleşme adı altında yeni bir dün- ya paylaşımı modelinin yürütülmesinde Av- rupa ülkeleri ile AB, genel ılkelerle uyum lecekteki bir seçimi kazanma ihtimalinin de yüksek oluşu, bugünkü iktidarın Ame- nka planlarının mutlak tasvip edildiği an- lamına gelmemektedir. AKP'nın kendi tabanı dahil, ortalama Türk yurttaşının ve seçmeninın gündelik yaşam kaygısı dışında geleceğe dönük bek- lentilerinde uluslararası dengelere kendin- ce önem verdığinı kestırebilmesi gerekir. AB özlemi bunlann arasmda özel bır yer rut- maktadır. Bırey olarak Amerıka'ya kapağı atmak ısteyen genç yurttaş sayısuım yüksek- çe oluşuna karşın, ortalama Türk insanı Amerıka'yı henüz epeyce uzaklarda ve ha- fıfçe soyut bir kavram olarak gönne eğili- mindedir. Önümüzdeki on yılın sosyal ge- lişmelen içinde bu durumun daha netlik ka- zanması da beklenmektedir. ABD'ye Türkiye perceresinden bakıldı- ğında ortaya çıkan bir diğer krıtik durum ise "Ilımlı tslam" modeliyle ilgilidir. Filislin, Irak, Lübııan, Suriye, giderek tran derken "tslamcılığuT mevcut türlerinin hepsıni bir- den kontrol edemeyeceğini (ve hatta anla- yamayacağını) kestiren Bush yönetiminin bir Ilımlı Islamcılık kavramıyla konuyu çer- çeveleme yoluna gırdiği bılinmektedir. Tür- kiye'yebumodelinöncülüğünüyapmagö- revi biçilmiştir. Cülen'i bağırlarına bastılar Mevcut AKP, minnacık çıkarlannın pe- şindeki mevcut teslimiyetçi Türk medyası, Atlantik ötesinden gelen bu buyrukla karı- şık telkini el pençe dıvan kabullenmiştir. Bu düzenek kurgusunun önde gelen aktör- lerinden, Amerika'da oturur ve Türkiye'ye gelemez bir Fethullah Gülen de bağırlarına basılmıştır. AKP tabanındaki uç tslam ke- sını, ılerici aydınlarla milliyetçi yurttaşlar- la ve vicdanlı tüm insanlarımızla birlikte Amerika'dan çok ciddi kuşkular duyuyor- sa, bunda Ilımlı İslam oyunundan duyduk- ları rahatsızlığın payı vardır. Bush'lu, Chany'lı ve taze kuvvet Rice'lı falan Ame- rikan yönetimi, Gülen kaldıracım da kulla- narak Türkiye'ye, geleceği çok tartışmalı, gölgeli ve belirsizliklerle dolu bir rol oynat- ma peşinde gözükmektedir. Çok duyarlı ve dikkatli olunması gerekenbırkonudurbu... Asya gözüyle ABD Amerika' ya dıştan bakış olayını biraz da yenı gelişen Asya ülkeleri perspektifinden değerlendirmek gerekir. Hindistan ve Çın yakın geleceğin potansiyelli büyük ülkele- ri Amerikan yayılmacılığınm henüz daha ora- lara sıçrayamamış olnıasından dolayı, nis- peten daha sakin ve dengeli dış politika ara- yışlan ıçmdedirler. Ancak, Çiıı'in, tarihsel gelişme çızgisı içinde de bazen rastlanmış olduğu gibi kendısinın yayıhııacı ve kont- rol edicı büyük devlet hüvıyeti kazanması söz konusu olduğunda Amerika ile bağlan- tı biçiminın ne olacağmı şundiden kestırmek çok zordur. Amerikan sermayesı ve tekno- lojı gücü bu ülkenin hızlı gelışmesine ve kal- kınmasına bellı ölçüde katkıda bulunmak- tadır. Ancak, bu durumun sıstematik bır bağlantı düzeneği niteliğı kazanıpkazanma- yacağı henüz çok tartışmalıdır. Asya'nın daha kendi halindeki sakin ülkelerinde Ba- tı dünyasmm uluslararası paylaşımcılığı bel- li oranlarda kendini hep göstermışti. Son tsu- namı felaketinden sonra insanı yardmıla birlikte kısmi bir stratejik konlrolü ele ge- çirme amacını da taşıyan Amerikan yar- dım elı, Asya'nın uzun soluklu dengeleri içın- de yeni bir kontrolcülüğün başlangıcını oluş- turacak mıdır? Ancak, bu da henüz bellı değildir Ama buralarda ABD'ye şımdilık sadece uzaktakı bir dünya gücü gözüyle ba- kıldığını ifade eden uzmanlar bulunmakta- dır. Son söz olarak Bush Amerikası 'na kar- şı çıkanların, vicdanlarından gelen sesı an- ketlere yansıtanların Amerikan toplumu- nun, tutucu kesimi de dahil bireylerini düş- manca düşüncelerle değerlendinnediği açık- tır. Clinton yönetimi döneminde Amerika' ya dışarıdan bakışta, günümüzdeki kadar tedırgin bir kuşkuculuk egemen değildi. Üç beş senede bunun bu denli değişiklik gös- termesı ABD'yi şımdilerde yöneten an- layışın bir ürünüdür. BİTTİ DUZ YAZI ORHAN BIRGİT Mum Dibine de Işık Versin Artık Mum elbette dibine ışık veremez. Çünkü bu bir fizik yasası gereğidir. Başlıktaki istek, boş vermiş- liği vazgeçilmez hale getiren kimi meslektaşlarımı, bu fizik yasasını da tersyüz edecek bir direnmeye çağırma amacını taşıyor. Bugün 16 Mart Salı. Demek bir o kadar gün sonra, 1 Nisan'larındabizimtoplumumuzdakian- lamı değişecek. Yıllardır bu sevimli takvim tarihi- ni, eşimizedostumuzatatlı kandırmacalar için kul- lanırken bu kez halka daha çok özgürlük vaat ede- rek iktidara gelen Erdoğan, bakarsınız o sabah tüm televizyonlarda yayımlanacak bir "ulusa sesleniş" konuşmasını "aldattıımm" diye bitirirken ekleye- cek: "Nisani." Birleşmiş Milletler'in ülkemizde akredite saydı- ğı dört sivil toplum kuruluşundan birisi olan Basın Konseyi de köklü meslek kuruluşumuz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de haftalardır adeta yırtı- nıyorlar. Ve ceza yasasının yürürlüğe girmesi için parlamentodan yeni bir süre vermesini istemeye hazırlanıyorlar. Sayın Çiçek, o isteği daha önce ak- lınız neredeydi türünden dalga geçerek yanıtlayıp atlatmaya çalışıyor. Daha önce uyarıldı hükümet. Bu bir. Diyelim ki basın kuruluşları üstüne düşen görevi o zaman yeterince yapmamış. Bu kusurla- rı AB'ye uyum yasası çıkartacağım diyen hüküme- tin, o yasalardan birisinin içine basın için bubi tu- zakları yerleştirmesinin mazereti olur mu? Avukat Turgut Kazan'ın da, Fikret llkiz'in de yeni ceza yasasında medyaya getihlecek denetim ve kısıtlamalar üstüne gerçekten emek verilmiş incelemeleri var. Diyelim ki siyasi iktidar eskı Mil- li Görüş döneminin alışkanlığına uyarak medya- ya karşı duyduğu hıncı maddeleştirmek istiyordu. Ya Cumhuriyet Halk Partisi? Bu yasa görüşü- lürken CHP'nin en küçük bir karşı çıkışı olmadı. Med- yaya getirilen hapis cezaları da dahil tüm özgür- lük kısıtlamalarında CHP'Iİ milletvekilleri de blok kabul oyu kullandılar. Uyuyan muhalefet CHP bu yasanın kabulü sırasında resmen uyu- yan güzel balesini sergiledi. Hâlâ da basından yük- selenseslereyanıtvermiyor. HemOrhanErinç'in, hem Oktay Ekşi'nin kamuoyuna ve özellikle siya- sal iktidara yaptığı çağrılar için elini uzatarak bir bas- kı grubu oluşturmaya bile yanaşmak istemiyor. Takvim yaprakları tek tek mart ayının ikinci yarısı- na giderken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Ada- let Bakanı'na teslim ettiği Fikret llkiz imzalı öneri paketınin üstüne eğilme gereği duymadan sayın bakan, çözüm arayışı isteklerinin önünü kapatan açıklamalar yapmaktan çekinmiyor. Anlatım, basın ve medya özgürlüğünün kı- sıtlandığı bir ülkenin Avrupa Birliği kapısında bekletileceğini bile anlamak istemeyen Ba- kanlar Kurulu, pratik çözüm önerileri kendisi- ne ulaşmadan adeta bağlayıcı karar alırcası- na medyayla görüşmelerin üstünü örtmekte sa- kınca görmüyor. Ne için? O "niçin"in nedeni hedef seçilmiş olan meslegimizin içindeki çekememezlik hastalığında aranmalıdır. Ben bu mesleğin fiilen çalışan en es- ki ve en yaşlı birkaç üyesinden birisiyim. 1954 ile 1960 arasında basının o günkü siyasal iktidara karşı vermek zorunda bırakıldığı özgürlük savaşım- larına katıldım. Savcıların gazete toplatma ya da yayın yasağı koyma gibi girişimleri karşısında bi- zim kuşağımız, dünya görüşü ne olursa olsun tüm gazeteleri ve gazetecileri anında bir araya getirme- sinin bılinci sayesinde suyun üstünde kalabildi. 1959'da CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, polis ve jandarma marifeti ile Çanakkale'nin Ge- yikli beldesine sokulmadı. Çıkan tartışmalar bü- yüyünce iktidar o olayın başında yer almasını ya- saklatacak bir emirkuluyargıç marifeti ile karar al- dı. Karar Çanakkale'ye 50 kilometre uzaklıktaki olayın yazılmasının yasaklandığını içeriyordu. Dö- nemin ele avuca sığmaz KİM dergisi yasağı deldi ve olayların 49 kilometre 999 metreye kadar olan bölümünü anlattık. Arkadaşlar birleşin Yasakçılara insan zekâsı karşısında sadece şaş- kınlıkla pes demek düştü. Aynı dergi iktidarın ma- şası olarak valiliğini sürdüreceğini sanan bir kişi- ye, görev yaptığı ilin adını çağnştırarak "DP'nin Uşak Valisi" adını yakıştırmıştı. Marx'ın ünlü manifestosu bütün dünyanın işçi- lerini birleşmeye çağırırken zincirlerinden başka kay- bedecek bir şeyleri olmadığını anımsatır. Medya dünyamızın, patronundan çalışanına ka- dar tüm bireylerinin düşünme, üretme, haberver- me özgürlüklerinin zincire vurulmaması için birleş- melerinin zamanının geçmekte olduğunu söylemek sanırım en kıdemli olanlardan birisi için yapacağı son görevlerin başında geliyor. Bugün olmazsa ne zaman? Faks: 0 212 677 08 21 obirgitfne-kolay.net Silah kaçakçılıgı iddiası • ANTALYA (AA) - Antalya Emnıyet Müdürlüğü Kaçakçıhk ve Organize Suçlar Şube Müdürlü- ğü'nden yapılan açıklamaya göre, istıhbarat çalış- ması sonucu Artvin'den Antalya'ya şehirlerarası otobüs firmalannın kargo şirketleri aracıhğıyla tabanca ve tüfeklerden oluşan silahların gönderil- diği tespit edildi. "Teşekkül halınde sılah kaçak- çılıgı" yapıldığını belırleyen Antalya polisinin, Artvin polisiyle ortaklaşa düzenlediği operasyon- da, silahlan temin ettiği ve Antalya'ya gönderdiği bildirilen l.E. ile akrabası R.IÎ'nin yakalandığı, bu kişiler tarafından kargoya verilen 3 adet 9 mili- metre çapında tabancanın da ele geçirildiği bildi- rildi. Genişletilen operasyon kapsamında 10 kişi Antalya'da, 1 kişi de Burdur'dayakalandı. 24 kilogram eroin ele geçirildi • tstanbul Haber Servisi - tstanbul'dan Hollan- da'ya gidecek bir TIR'a gizlenmiş halde 24 kilogram eroin ele geçirildi. Denizyoluyla Hollanda'ya gidecek bir TlR'm gizli bölme- sinde uyrışturucu madde bulunduğu yolunda ihbar alan Narkotik Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekıplerın düzenlediği operasyonda 24 kilogram eroin ele geçirildi. Olaya ilişkin TIR sürücüsü Mehmet Ş, Mehmet A., Metın K. ve Melınıet T. gözaltına alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle