09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2005 ÇARŞAMBA HABERLER Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Eygi'nin 312. maddeden mahkûmiyetini 4'e karşı 24 oyla onadı: 'Şeriathâlâ açık tehlike'İLHAN TAŞCI ANKARA - Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin 312. maddeden aldı- ğı mahkûmiyet kararını 4'e karşı 24 üyenin oyuyla onadı. Kurulda, "şeri- atın hâlâ açık ve yakın tehlike" oluş- turduğuna dikkat çekilirken "laikli- ğin korıınmasımn yasal zonınluluk" olduğuna vurgu yapıldı. Kamu düze- ninin bozulması için talırik edilen kit- lenin hemen harekete geçmeyebilece- ğine ancak bir süre sonra birikimin pat- lamaya dönüşeceğine dikkat çekilen kurul toplantısında, Menemen ve Ma- dımak katliamlan örnek gösterildi. " Siyasal tslam" tartışmalarının da gün- deme geldiği görüşmede, "dinözgür- lüğünün ancak şeriatta" olabileceği- ne işaret edildi. Kaldınlan tstanbul 6 No'lu DGM, Milli Gazete'de yayımlanan "DinDüş- manlığı Terörü" başlıklı yazısı nede- • Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bazı üyeler, şeriat tehlikesini küçümsemenin ve görmezden gelmenin mümkün olmadığına işaret ederek şeriatın Iran'da milim milim geldiğini, ancak Türkiye'de bir dönem "yeşil bayrakla" dolaşıldığını anımsattı. Kurulda "laikliğin korunmasınm yasal zorunluluk" olduğuna vurgu yapılırken "Dine özgürlük ancak şeriat sisteminde olabilir" denildi. niyle Eygi ve Sorumlu Yazıişleri Mü- dürü SelamiÇahşkan'ı TCY'nin 312. maddesinin ikinci fıkrasına göre 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2'ye karşı 3 üyenin oyuyla ye- rel mahkemenin kararını bozdu. Yar- gıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, boz- ma kararına itiraz etti. Başsavcılık, 8. Ceza Dairesi'nin bozma kararının kal- dırılarak yerel mahkemenin kararının onanmasını istedi. Görüşme tartışmah geçti Ceza Genel Kurulu, itirazı kabul ederken yerel mahkemenin mahkû- miyet kararını 4'e karşı 24 üyenin oyuyla onadı. ltirazın reddi yönünde oy kullananların İsmail Rüşhı Cirit, Hayrettin Cevheroğlıı, Kublay Özkan ve Kurul Başkanvekıli Osman Şirin ol- duğu öğrenildi. Milli Gazete yazan SelahattinAydar'ın dosyası görüşülür- ken kurulun aldığı "laikliğin korunma- sına gerek kalmadığT yönündeki ka- rar nedeniyle Eygi dosyasının görüş- meleri tartışmah geçti. Genel kurulda 15'e yakın üye, söz alarak konuşma yaptı. Yaklaşık 5 saat süren görüşme- lerde ağırlıkh olarak, laiklik, Cumhu- riyet, demokrasi, resmi ideoloji ile 312. maddenin amacı ve yorumlanma- sı konuları tartışıldı. Kurulda, yasal düzenlemelerden hareketle laikliğin koruma altında olduğu vurgulandı. Daha önceki "Laikliği tuplum korur" karannın eleştirildiği görüşmelerde, Mahınut Esat Bozkurt'un "Hııkuk devletini korumakTürkyargısının işi— dir. Bu başka yere bırakılanıaz" söz- lerine gönderme yapıldı. 'Yeşil bayraklaria dolaşıyorlar' Bir yüksek yargıç, şeriat tehdidinın Türkiye'de sürdüğune ve "halenyakın ve açıktehlike" olduğuna dikkat çek- ti. Şeriat tehlikesini küçümsemek ve görmezden gelmenin mümkün olma- dığına işaret edilen görüşmelerde, şe- riatın lran'da milim milim geldiği, an- cak Türkiye'de bir dönem "yeşil bay- Unakıtan ailesinden ABD ziyareti Maliye Bakanı Kcmal Unakılan, çeşitlitemaslarda bulunmak üzere ABD'ye gftti. Bakan Unakıtan ile birlikte eşi Ahsen Una- kıtan, gelini Zeyncp, torunları Hilal ve Muhammed de New York'a gitti. THY'ye ait uçakla Nevv York'a hareketinden ön- ce Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda gazetecilerin soru- lannı yanıtlayan Unakıtan, "Ziyaretinizde özelleştirme kap- sanundaki hangi şirketi ön plana çıkaracaksınız" şeklinde- ki soruya, "Hemen hemen büyük biitün şirketleri tanıtmak istiyorum" yamtmı verdi. Unakıtan, Anayasa Mahkeme- si'nin, bazı koşullarda yabancılara taşuımaz satışını öngören yasa hükümlerinin iptali kararının yabancı yatırunlan olum- suz etkilememesi için ellerinden gelen gayreti gösterecekleri- ni dc söylcdi. Unakıtan, temaslan kapsamuıda bugün New York Borsası açılış gongunu da çalacak. (Fotoğraflar: AA) Haklannda dava açılan üst kurul üyelerinin görevden alınması yetkisi hükümete veriliyor AKP'ye 'yargıç' yetkisi EMtNE KAPLAN ANKARA-AKP, haklannda ceza da- vası açılan üst kurul başkan ve üyele- rinin görevden alınması konusunda hükümete yetki veriyor. TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu'nda, Düzen- leyici ve Denetleyici Kurumlar Yasa Ta- sarısı'nda değişiklik yapılarak mah- kemelere tanınan görevden alnıa yet- kisi Bakanlar Kurulu'na devredildi. Üst kurul başkan ve üyelerinin görev- den aynldıktan sonra aynı sektörde ça- lışma yasağının süresi 2 yıldan 1 yıla düşürülürken üye adaylannda aranacak 10 yıllık meslek deneyimi koşulu ise 3 yıla indirildi. TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyo- nu, Düzenleyici ve Denetleyici Ku- rumlar Yasa Tasarısı üzerindeki çalış- malarını tamamladı. Tasarı üzerinde • Üst kurullarla ilgili yasa tasarısında yapılan değişiklikle haklannda ceza davası açılması durumunda kurul başkan ve üyelerinin görevlerine son verilmesi konusunda mahkemelere tanınan yetki kaldınlarak Bakanlar Kurulu'na verildi. kapsamlı değişiklikler yapılırken Ta- sarruf Mevduatı Sigorta Fonu tasan kapsamından çıkanldı. Tasanda yapı- lan değişiklikler şöyle: • Kurul üyeliğine atanacak kişiler için kurumun faaliyet alanıyla ilgili olarak en az lOyıl çalışma koşulu 3 yı- la indirildi. Buna göre, en az 3 yılı ku- rumun faaliyet alanıyla ilgili konular- da olmak kaydıyla kamu veya özel sek- törde yükseköğrenim sonrası en az 10 yıl çalışma koşulu aranacak. t/ Kurul üyelerinin atama karannın "gerekçeli" olarak Resmi Gazete'de ya- yımlanma zorunluluğu kaldırılırken atamaya ilişkin Bakanlar Kurulu kara- rının yayımlanması yeterli olacak. »/ Haklannda ceza davası açılan ku- rul başkan ve üyelerinden görevi ba- şında kalması sakıncalı görülenlerin mahkemeler tarafından önlem olarak görevden alınmasına ilişkin düzenle- mede değişiklik yapıldı. Buna göre, görevden alma yetkisi mahkemeler- den alınarak Bakanlar Kurulu'na ve- rildi. Yeni düzenlemeye göre, sözko- nusu kurul başkan ve üyeleri Bakan- lar Kurulu tarafından görevden uzak- laştınlabilecek. Görevden uzaklaştın- lan kurul başkan ve üyeleri hakkında Devlet Memurlan Yasası'nın ilgili hü- kümleri uygulanacak. Bu biçimde ge- çici olarak boşalan üyeliklere gerekli koşullan taşıyanlar arasından tedbiren görevden uzaklaştınlan üye göreve dö- nünceye kadar söz konusu üyenin üye- lik süresini geçmemek üzere Bakan- lar Kurulu'nca atama yapılabilecek. ^ Danışmanhk ve avukatlık gibi hizmetleri yürütmek üzere kurumla sözleşme yapanların sözleşme süre- since kurumun faaliyet alanında baş- ka iş yapamayacaklanna ilişkin hü- küm kaldınldı. •" Kurul başkan ve üyelerinin görev- lerinden ayrılmalannı izleyen 2 yıl için- de kurumun denetlemek ve düzenle- mekle görevli olduğu sektör ve ala- mndaki özel kuruluşlarda görev alama- yacaklanna ilişkin düzenlemedeki sü- re 1 yıla düşürüldü. rakla" dolaşıldığı anımsatılarak teh- likenin boyutuna dikkat çekildi. Tahrikler birikip patlayabilir' Açık ve yakın tehlikenin oluşma- sı, kamu düzeninin bozulması için tahrik edilen kitlenin tepki koyması gerekmediği vurgulanan görüşmeler- de, Tepkinin konulmaması tehlike- nin oluşmadığı anlaıııında değildir. Tepkilcrin yerine birikimler bir süre sonra patlamaya dönüşebilir. Bu pat- lamalann tarihte birçok örneği var- dır; Menemen ve Madımak katliam- lan gibi. Bu patlamalar da aykırı söy- lenı sahiplerince çıkanlnıaktadır" de- ğerlendirmesi yapıldı. Resmi ideolo- jinin de tartışıldığı görüşmelerde, ya- sayla korunan devlet duyarlılıklannın hiçbır şekılde tartışmaya açılmaya- cağı vurgulandı. "Hükümetlerin po- litikalan, iktidarların dayatmacı uy- gulamaları, resmi ideoloji adıyla eleş- lirilse bile bunlann resmi ideoloji ol- madığı" belırtilirken "Her Atatürkçüyüm diyenin Ata- türkçü olamadığı gibi" de- ğerlendirmesi yapıldı. "Siyasal İslam" tartışma- larının da gündeme geldiği görüşmelerde, "Ülkede siya- sal İslaının olaeağı, diıı hür- riyetinin (am olacağı belirtil- mektedir. Siyasal İslamın ol- ması ne demektir? Bu İsla- mın bir yönetim biçimi olma- sı demektir. Bu sistemde din özgürlüğü yoktur. Dine öz- gürlükancakşeriatta olabilir. Din özgürlüğü demokrasi adı alnndasavunulmaktadır" gö- rüşü dile getirildi. Eleştirilerin hedefî Şirin Laikliğin korunmasına ge- rek kalmadığı yönündeki ka- rar nedeniyle eleştirilerin he- defi olan Kurul Başkanveki- li Şirin ise laikliğin bir din ol- madığını, yurttaşlann koru- masında bulunduğunu söyle- di. Şirin, önceki karann da la- ik yapıya yönelik olmadığını savundu. Mahmut Esat Boz- kurt döneminin kapandığı yö- nündeki açıklamaİarın da tar- tışıldığı görüşmelerde, "Yar- gıtay'ın bakış açısı değişme- miştir. Milat bir kere olmuş- tur, birden fazla olmaz" de- nilerek Osman Şirin'in "O dönem kapandı" sözleri eleş- tırildi. Ceza Genel Kuru- lu'nun bu karanndan sonra dosya yerel mahkemeye gide- cek. 1 Nisan 2005'te yürür- lüğe girecek yasal değişik- liklere göre dosyaya asliye ceza mahkemesi bakacak. As- liye ceza mahkemesi, yeni TCY'de 312. maddeye kar- şılık gelen 216. maddeye gö- re dosyayı değerlendirecek. Tartışmah Aydar kararı Yargıtay Ceza Genel Kuru- lu, geçen günlerde, Milli Ga- zete yazan Aydar'ın, TCY'nin 312. maddesinin 2. fıkrasına göre aldığı 1 yıl 8 aylık hapis cezasını 2'ye karşı 3 üyenin oyuyla onayan 8. Ceza Daire- si karanna yapılan itirazı 13 'e karşı 14 üyenin oyuyla kabul etmişti. Kurulun "laikliğinko- runmasına gerek kalmadığı'' yönündeki görüşü de sert tar- tışmalara neden olmuştu. 8. Ceza Daıresi'ninonama kara- rını kaldıran genel kurul, ye- rel mahkemenin mahkûmiyet karannı bozmuştu. Dünkü gö- rüşmeler de bu karann "rövan- şı" olarak değerlendirildi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Siyasette, intikam alınması doğru bir davranış biçimi değildir. İntikam ilkel toplumlara özgü bir alışkanlık- tır. Ayrıca Türkiye gibi yakın tarihi, idamlar, askeri darbeler, cezaevlerin- de işkencelerle dolu bir ülkede, böy- le bir öç alma duygusuna girerseniz bunun sonu gelmez. Siyasette intikam almak doğru de- ğildir, ama bu tutum, geçmişin he- sabının sorulmaması anlamına da gelmemeli. O zaman da ülkenin geç- mişi temizlenemez. O zaman da böy- le bir ülkenin demokrasiye ulaşma- sı mümkün olmaz. Türkiye, kendi geçmişiyle yüzleş- mek konusunda hep sorunlu bir ge- leneğe sahip oldu. Yakın geçmişimiz- de çokacı verici olaylaryaşadık. Bu olayların sorumluları, çok kötü olay- lara karışmış sorumlular birçok ger- çek ortaya çıktığı halde ortalıkta kah- ramanca dolaşabiüyor. Onlar etkin- liklerini ve etkilerini sürdürüyorlar. Böyle bir ülkede yolsuzluk, işken- 'Darbeciler Yargılanmadan Demokrasi Olmaz' ce önlenebilir mi? Mardin Kızılte- pe'de baba oğlun ölümünden sorum- lu olarak yargılanan polisler bile gö- revlerine devam ediyorlar. • • • Işte bu hafıza bozukluğuna karşı bir şeyler yapmak gerekiyor. Biliyor- sunuz 12 Eylül askeri darbesini ya- panlar, kendi hazırladıkları ve halen yürürlükte olan anayasaya göre, yap- tıkları nedeniyle yargılanmaları müm- kün değil. Bu darbenin mağdurları arasında en çok 78'liler bulunuyordu. Bu ne- denle78'lilerGirişimi, 1981 Anaya- sası'nın darbeci generallere yargı dokunulmazlığı veren geçici 15. mad- desinin kaldırılmasını talep ediyorlar. Bu amaçla bir kampanya başlattılar. Girişim, 12 Mart darbesinin yıldö- nümü dolayısıyla Istanbul'da geniş çaplı bir toplantı gerçekleştirdi. Muammer Karaca Tiyatro Salo- nu'nda düzenlenen toplantıya, Sos- yalist Demokrasi Partisi (SDP) Ge- nel Başkanı Filiz Koçali, eski SO- DEV Başkanı Ercan Karakaş, ya- zar Tarık Ziya Ekinci, kitle örgütü temsilcileri ve sendikacılar katıldılar. 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalet- tin Can, gecede yaptığı konuşma- da, "Geçmişle yüzleşmeli ve dar- becileri sorgulamalı" dedi. Can, hu- kukun üstünlüğünün sağlandığı, hak ve özgürlüklerin çağdaş toplum ve örgütlü birey üzerinden anayasal gü- vence altına alındığı bir ülkede ya- şamak için geçici 15. maddenin kal- dırılması gerektiğini söyledi. • • • 78'liler, Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu kurulmasını isti- yorlar. Çok haklı olarak şunları söy- lüyorlar: "12 Eylül darbesinin üze- rinden 25 yıl geçti. 12 Eylül unutul- du, unutturuldu... Ancak bizler ha- tırlamak, hatırlatmak istiyoruz. Yaşa- dıklanmızı açıkça tartışmak istiyoruz. Amaç 25 yıl sonra intikam değil. Eğer kimse suçlu değilse herkesin vicdanı rahat olmalı! Ancak adı 'ge- çici' olan bir maddenin 25 yıl sonra halen varlığını koruması ve kalıcı- laşması sizleri düşündürmüyor mu? Ortada suç yoksa neden darbeci- lerin yargılanmasının önü açılmı- yor?" 78'liler darbe rejimlerinden de- mokrasilere geçişte, darbe rejimle- riyle bir biçimde hesaplaşmayaşan- madan, geleceğin güçlü demokra- silerinin kurulamadığını belirtiyorlar. Nazi, Mussolini rejimlerini yaşayan Avrupa'dan Franko rejimini yaşa- yan Ispanya'ya, Albaylarcuntasını ya- şayan Yunanistan'dan Latin Ameri- ka ülkelerine, Güney Afrika Cumhu- riyeti'ne kadar ortaya çıkan sorgu- lama ve hesaplaşma deneyimleri bunu göstehyor. "Burası Türkiye" deyip geçilebilir "dememek" ve de "geçmemek" ge- rekiyor. 12 Eylül'cülerin yargılanma- yışı, bu yüzyılın başından beri.insan- lığa karşı işlenmiş suçların sorgu- lanmayışının, yargılanmayışının ürü- nüdür. Işte 78'lilerin sözleri: "12 Mart'ın yargılanmayışının ürünü 12 Eylül'dür. 12 Eylül'ün yargılanmayışının ürünü, kalıcılaşan darbe rejimi, anayasası, gizli aygıtları ve benzeri kurumlardır, Susurluk'tur; barışın, Türk-Kürtkar- deşliği temelinde sağlanmasınm en- gellenmesidir." 78'liler umutsuz olmadıklarını da vurguluyorlar: "Her şeye ama her şeye rağmen bu olumsuz tablo aşı- labilir. Insan tükenmedikçe umut tü- kenmez!" 78'liler haklı değil mi!.. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Ortadoğu Olarak Lübnan Ortadoğu'nun tüm çelişkileri Lübnan'da kesişi- yor. Bu bağlamda Lübnan tüm Ortadoğu'yu temsil edebilecek 'tipik' bir örnek oluşturmaya başladı. Lübnan yumağı Bu patlayıcı karışım içindeki çelişkiler şöyle özet- lenebilir: Dini cemaatlar arası çelişkiler (Maronit Hıristiyanlar, Dürziler, Şiiler, Sünniler), nüfusun yüz- de 10'unu oluşturan Filistin göçmenlerinden ve Lübnan'la Israil arasındaki su sorunlarından dola- yı Arap-lsrail çelişkisi, Lübnan'da artık iyice şekil- lenmeye başlamış burjuva sınıfıyla Suriye kukla- sı hükümet arasındaki çelişki, Suriye ve Iran et- kisinden dolayı ABD-Suriye-fran çelişkisi, Batı'yla entegre olmaya çalışan Lübnan burjuvazisı ve or- ta sınıfıyla, kaderini Arap dünyasıyla ortak gören, Müslüman, aşağı orta sınıf ve yoksul kesimler ara- sında ortaya çıkmaya başlayan Doğu-Batı çatış- ması ve yine aynı zeminde, özellikle Hizbullah'ın Su- riye'den yana ve olağanüstü bir güçle sokağa çık- masıyla birlikte, birden birsiyasi platformda öne çıkan yoksul- zengin çelişkisi. Bunlar, birbirinin içine geçen son derece karma- şık çelişkiler. Ama sınıf çelişkilerinin belirginleşme- ye başlaması oyunun kurallarını etkileyebilecek ye- ni birgelişme. Bu gelişmenin yarattığı korkunun tüm izlerini Lübnan burjuvazisinin sözcüsü, neoliberal eğilimli Daily Star gazetesinin yorum sayfası edi- törü Michael Young'un The Observer'e verdiği demeçtegörüyoruz: "Hizbullah'a ölçülübirmesaj gibi görünen gösteri, Lübnan toplumuna öyle gö- rünmedi. Insanlar çok büyük sayıda yoksul Şii gör- düler... Bu gösteriyle ilgili çok kızgınım, çünkü Lüb- nan 'ın mutabakata dayalı siyasetinin kuyusunu ze- hirledi. Hizbullah salı günü, bu mutabakatı boza- bileceğini göstermiş oldu." Gerçekten de yerel ve uluslararası medya Hari- ri'nin ölümünün hemen arkasından Beyrut'ta, ço- ğu Batı kültürü ve Batı sermayesiyle bütünleşmiş, orta ve üst sınıflardan gençlerle başlayan Suriye kar- şıtı "muhalefete"dayanarak Ukrayna ve Gürcistan tipi bir "demokrasi devıimi" ian\.ez\s\ yaratmaya baş- lamıştı. Lübnan burjuvazisi de bu fantezi aracılığıy- la ülke çapında siyaseti hegemonyası altına alma- ya başlamıştı. Lübnan nüfusunun yüzde 40'ını oluş- turan Şiilerin en büyük ve örgütlü temsilcisi Hizbul- lah'ın devasa sokak gösterisi bu fanteziyi bir anda etkisizleştirdi. "Muhalefetin" pazartesi günü, sah- nelediği büyük karşı gösteri ise açılan çatlağı da- ha da derinleştirdi. Belirleyici düzey sorunu Eğer bu yoksul zengin çelişkisi, kendisine eklem- lenmiş tüm diğer çelişkileri hegemonyası altına alan bir "ana çelişki", siyasetin "belirleyici düze- yi" haline gelirse o çok korkulan iç savaşı engelle- mek olanaksızlaşır. Sürecin ne kadar tehlikeli biryere doğru gitmek- te olduğunu görmek için, şu sıralarda muhalefetin, de facto lideri durumuna yükselen Dürzi lideri Ve- lit Canbolat'ın son aylarda geçirdiği metamorfo- za bir göz atmak yeterli. 2003'te Irak'ta Wolfo- vvitz'e yönelik roket saldırısı başarıh olmayınca, Canbolat, "Umarım bir dahaki sefere roketlerArap topraklanna musallat olan bu virüsü ve benzerle- rini temizlemeyi başarır" demişti. George Bush "de- li imparator", "Tavus kuşu gibi süslü" Blair de onun "şarlatanıydı". Şimdi Canbolat, "Bu değişim süreci Amerika'nın Irak'ı işgaliyle başladı. Baştan Irak konusunda şüpheciydim, ama Irakhalkının se- çimlerde oy verdiğini görünce.." diye devam edi- yor. "Pekiya eskiden söyledikleriniz" diye sorulun- ca da: "O kötü sözleri söylediğimde dar kafalı an- ti-emperyalist bir ruh halindeydim..." (The Spec- tator). Canbolat, Israil ile ayrı bir anlaşmadan ya- na olduğunu da savunarak kendini ABD-lsrail ek- seninin hizmetine sunuyor. Canbolat'ın bu yeni tutumu, Israil'in, Lübnan'a yerleşmeye zorlayarak kurtulmayı amaçladığı 300 bin nüfuslu (Lübnan nüfusunun yüzde 10'u) Filis- tin göçmenini ister istemez Hizbullah'ın yanında denklemin içine çekiyor. Böylece bu tür bir çözü- me karşı olan ve gelecek Filistin seçimlerinde bü- yük bir başarı göstermesi beklenen Hamas da denklemin içine çekilirken Kahire Üniversitesi'nden siyaset bilimi profesörü Hasan Nafaa'nın işaret ettiği gibi Israil açısından Suriye ve Iran rejimleri- nin devrilmesi daha büyük bir acillik kazanıyor (Al Ahram). Lübnan'da Şiilerin taraf olduğu bir "iç sa- vaşın" Irak'taki Şiileri de etkilemesi kaçınılmaz. Şimdi bütün gözler Hizbullah'ta. Temsil ettiği yoksulların taleplerini mi savunmaya devam ede- cek, yoksa Lübnan burjuvazisinin ve arkasındaki ABD-Fransa-lsrail desteğinin hegemonyasını ka- bul ederek "ulusalmutabakata" geri mi dönecek? Sizi bilmem ama ben, Hizbullah'ın düzene enteg- re olma düzeyini, "popülist-dinci" ideolojisini göz önüne alarak paramı ikincisinin üzerine koyuyorum. Tabii, Lübnan ve Irak'ta patlak verecek "iç savaş- ların" hızlatek bir "içsavaşa"dönüşmeolasılığı da var. TAN1KLAR DlNLENECEK Eski bakanlar yargı önünde ANKARA (AA)-Es- ki Enerji ve Tabii Kay- naklar bakanlan Cum- hur Ersümer ile Zeki Ça- kan'ın Yüce Divan'da yargılandığı davada, bu- gün tanıklar dinlenmeye başlanacak. Yüce Divan'daki son duruşmada, 1997'den 2005'e kadar elektrik ve doğalgaz ihtiyacının ne kadar olduğunun Ener- ji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanlığı ile Botaş'tan so- rulmasına karar veril- mişti. Rusya ile doğalgaz alanında yapılan sözleş- me ve protokollerin, ma- vi akım projesi kapsa- mındaki anlaşmalar, söz- leşnıeler, protokollerin Türkçe onaylı örnekle- rini ilgili kurum ve ba- kanhklardan isteyen Yü- ce Divan, enerji ihalele- riyle ilgili olarak Yargı- tay'da ve yerel mahke- melerde bazı eski bü- rokratlar hakkında açılan davaların aşamalarının sorulmasına karar ver- mişti. Yüce Divan, bu aşamada Talat Ertürk, BudakDilli, MetinBaş- h, EmineAybar, lluncay Derman, Necdet Pamir ve Gökhan Bildacı'nın taııık olarak dinlcnmesi- ni kararlaştırmıştı. Yüce Divan'da bugün yapılacak duruşmada bu tanıklar dinlenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle