Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15MART2005SALI
INCELEME
Büyük ve güçlü devlet olma özelliği Amerika'yı hep bir şeylerin eksenine oturtmaktadır
Amerika: Içinden
vedışındanA BD sevilse de sevilmese de dünyanın tünt
/m köşelerinde ilgiyle ve dikkatle izlenen bir
JiM*. ülkedir. Tartışılacak ve eleştirilecekpek
çokyönü bulunmakla birlikte, güçlü ve büyük dev-
let özelliği Amerika 'yı hep bir şeylerin eksenine
oturtmaktadır. Türkiyemiz ile ilişkileri yönünden
deABD ağırlı olarak hep biryerlerdedir. Son dö-
nemlerde bizim bakış açımızdan değerlendirme-
lerdeki iniş çıkışlar vepolemikler Amerika 'yı da-
ha da sıcak gündemli konumlarda tutmaktadır.
Tek bir bakış açısından algılanması kolay olma-
yan bıı karmaşık ve değişik ülkeye bu yakınlarda
sıkçayolum düştii. Eski tanışlardan,yeni rastlaş-
malardan epeyce değişik insanla akademik, tek-
nik, sanatsal ve bu arada biraz dapolitik bilgi alış-
verişiyapmaşansı buldum. Amerika'ya içeriden
ve dışarıdan bakarak iist üste gelen ve bir kısmı
örtüşen bazı gözlemleri biryazıda özetleme fikri
deJSew York-Washington arasındaki bir tren yol-
culuğunda oluştu. İlk kurguları yapılırken, bu-
rada ortalığı karıştırdığı anlaşılan WallStreetJo-
urnaVdaki o meşhur(!) yazı henüz yayımlanma-
mıştı. Sonra, buraya döndüğümde herkesi Bay R.
Pollock 'tan söz edergördüm. Ekranları teslim al-
mış dünya cahili aklı evveller ve "Canım bu se-
fer de birazfazlu kaçmış ama, Amerika gene de
iyidir " teranesinipazarlayan çoğu soldan kaçma
muktedi zavallı uşaklar bir Wall Street'tir tuttur-
muşlargidiyorlardı. Çok sıradan ve komik biçim-
de. Benim Amerika seyahati sırasında yaptığım
kurgunun yazıya dökülmesi bu havayı da bura-
da kokladıktan sonra galiba daha bir anlam ka-
zandı. Sonuç olarak da ilişikteki metinparçası or-
taya çıktı.
ERHAN KARAESMEN
A
merika Birleşik Devletlcri de-
nen çapraşık olgu, bilindiği
gibi, ilk kaynağıru Avrupa'dan
Atlantik'in öte yakasına yönelen bir
göç akımından almışür. Günümüzde
beslcyici kaynaklar çoğalmış ve yay-
gınlaşmıştır. Dünyanın dört bir köşe-
sinde, ABD'ye kapağı atma peşinde
milyonlarca insan boy gösterir olmuş-
tur. Avrupa'dan ilk gidenlerin mace-
racı ruh sahibi ve bir bölümü ipten,
kazıktan kurtulmuşpsikolojisiylc bes-
lenmiş öncii kuvvetler olduğu bilin-
mektedir. Belirsizlikleri, bilinmezlik-
leri, fiziksel ve psikolojik güçlükleri
göze almışlık, bu ilk göçmenler için
diri ve mücadeleci bir tavrın göster-
gesiydi. Bu zindelik günümüze kadar
taşınmıştır. Çalışkanlık, azim, zor-
luklardan kolay kolay yılmama, bu
toplumu oluşturan bireylerin epeyce-
si için belirgin özellikler olarak ken-
dini hâlâ göstermektedir. Ancak, bu
olumlu niteliklerin yanı sıra Ameri-
kalı bireyin köküne yerleşmiş bir di-
dişmecilik ve yarışmacılıktan da söz
etmek gerekir. Bireyden yola çıkarak
toplumun egemen özelliğinde de ra-
kibi yenme, en üste cıkma, en önde
gelme arzusu tutkusal bir arayış biçi-
minde kendini göstermektedir.
İçe dönük demokrasl
Içe dönük olarak bu yanşmacılık,
üretimi nicelik ve nitelik olarak özen-
diren ve hatta biraz da kaçınılmaz kı-
lan bir tüketim furyasıyla kısmen de-
netlencbilmektedir. Tüketimden gö-
zü dönmüşlük içinde bireyler birbir-
leriyle uğraşmayı nispeten yavaşlat-
nıaktadırlar. Öte yandan, ezeli ve bit-
meyen göçmenliğin getirdiği etnik ve
dinsel çeşitlilik güçler dengesini kur-
mada demokrasıyi zorlamıştır. Geri
kalan dünyadaki demokratik biçim-
lenme ve özlcmler ile pek ilgisi olma-
yan kendine özgü ve içe dönük bir de-
mokrasi anlayışı doğmuştur. Böyle-
ce, tüketim ve o kaynaktan kuvvetle
beslenmiş üretim, bunun yanı sıra da
olabildiğince demokratik bir toplum-
sal işleyiş üçgensel bir ilişki içerisin-
de Amerıka'nın ana dokıısunu oluşrur-
maktadır. Bu dokıı toplumdaki birey-
lerin köksel özellikleriyle bağlantılı
olarak saldırgan olabilme özelliğini
de içerisinde banndırmaktadır. Kendi
işini görürken çevreyi rahatsız edip
etmemeyi hiç önemsemeyen bir kuv-
vetgösterisi sergilenebilmektedir. Ame-
rika dünyanın pek çok ülkesinde özel-
likle bu saldırganlığı ve umursamaz-
lığı harfiyen temsil eden bir Bushyö-
netimi döneminde bu kadar az sevili-
yorsa, bunda şaşılacak pek fazla bir şey
yoktur. Ancak, bu ülkenin ve toplumu-
nun takdir edilebilecek olumlu bazı
özelliklerı de yok değildir. Buna göre
Amerika'ya içindenve dışından biraz
yakından bakarak bir dizi analiz yapıl-
masında özellikle şu günlerde yarar gö-
rülmektedir.
wall Street nedîr
ne değildir...
Çağdaş ekonomiler taşınmaz de-
ğerlen kâğıt biçiminde ya da elektro-
nik ortamdaki sanal varlıklarıyla alı-
nıp satılan metalar haline getirmişler-
dir. Gıttikçe büyüyen bu pazarın, ev-
rensel ölçüde kontrol edildiği yerle-
rın başında, bilindiği gibi, New York
Wall Street Borsası gelmektedir. (Wall
Street Manhattan'ın güney ucunda, es-
ki New York'un popüler bir sokağı
olup ilk borsa etkinlikleri burada ha-
yat bulmuştur. Dünya Ticaret Merke-
zi binalarının yıkılmasından sonra
onlara komşu eski mahallelerin de
yapı sağlamlığı -ve biraz mimari- yön-
lerinden elden geçmesi yoluna gidil-
mektedir. Eskiliği ve küflenmişliği
içinde belli bir karakterbesleyen Wall
Street de yenilenmekte, gıcır bir ila-
ve borsa merkezi ile süslenmektedır.)
Ancak Wall Street sözcüğünün bir
de sosyopolitik kavrama işaret ettiği
hatırlanmalıdır. Amerikan iş dünya-
sının biraz muhafazakâr, Cumhuri-
yetçi Parti tutuculuğu ve kendi içine
katlanmışlığı ile fazlaca hamur ol-
muş bir gelenekselciliğini yansıtır,
bu kavram. Yukarıda "Giriş" bölümün-
de sözü edilnıiş olan bazen saldırgan-
lığa dönüşebilen Amerikan atılganlı-
ğı, dünyayı anlama yolunda hiç gay-
ret sarf etmeden ve uluslararası sos-
geçit törenleri sergilenir. Afrika kö-
kenli yurttaşlar ile Ispanyolca konu-
şıılan ülkeler çıkışlı ve sayıları sürat-
le artan taze göçmenlerin sorunlu ya-
şamlarma, bu görsel şölenlerde yer ve-
rilmez. Metro, tren vagonlannda, oto-
büslerde, mağazalarda, yolda yürür-
ken çok gündelik bir olay olarak bol-
ca rastlanan aşırı şişmanlıktan peri-
şan düşmiiş yurttaşlann bozuk gö-
rüntüleri yer almaz.
Amerikan toplumunu en kestirme-
ğı da kesindir. Dünyanın özellikle ge-
lişmesini tamamlayamamış ülkele-
rinden pek çok insanın hayallerini
süsleyen bir çekicilik ortamıdır bu.
Oraya koşmak isteyenler, gündelik
yaşamın keyifsizliği ile fiziksel ve
sosyal altyapı bozukluğu, yetersızli-
ği gibi edilgen unsurlan duymamaz-
lıktaıı, bilmemezlikten gelirler. tçine
girdikten kısa bir süre sonra yaşanan
düş kınklıklarını ise itiraf edemezler.
İçlerinde saklarlar. Başka bir şey dü-
ABD SALDIRGANLIĞININ MEDYADAKİ RENKSİZ YÜZÜ:
THE WALL STREET JOUKNAL.Wall Street Journal nam keşide ise saldırgan ve
dünyayı üflemez egemen Amerika düşüncesinin yazılı
basın biçiminde kendini gösterişidir. Akademik ya da
teknik iş ilişkileri ile ABD içinde seyahat edildiğinde
masa üstlerinde kapılanndan atılmış olarak otel
odalarında, bazı toplu konut sitelerinin girişlerindeki
camekânlarda bu gazetenin epeyce bir kesime bedava
dağıtıldığına tanık olursunuz. Basım tekniği düzgün,
görünüşü falsolu olmayan, ancak renksiz bir
gelenekselciliği yansıttığı için, ayrıca ekonomi ve iş
dünyası haberlerinin çok fazla detayına girilmesi
sebebiyle okunması hiç keyif vermeyen bir yayın
organıdır bu... Bununla birlikte, bu gazete
Cumhuriyetçi iktidarla ve Bush hükümetiyle iş
dünyasının kol kolalığını da yansıtışı nedeniyle çeşitli
çevrelerde dikkatle izlenir. Saürları didikleyerek
ineğin altında buzağı arayanlar için, aslında, çok sıkıcı
bir izlemedirbu... R. Pollock'un, Bush iktidarının
görüşlerini ve felsefesini yansıttığı aşikâr olan Türkiye
ile ilgili yazısı da bu gazeteye özgü sıkıcılık
çerçevesinde bir yerlere oturmaktadır. Türk
toplumunun ortalamada Amerika'ya olumsuz gözle
bakıyor oluşunun Türk hükümetine faturasının
çıkanlmaya çalışıldığının izleniminin zaten alındığı
bir ortamda bu yazı üstüne tüy dikıniş gibıdir. Ancak
yeni dünya düzeni ile ilgili senaryolar yazümasını
gerektirecek önemde bir belge, hiç değildir. Türkiye'de
üzerine bu kadar çok gidilmesinin "aman Amerikan
do$Üuğunu kaçırmayahm" endişesiyle yola düşmüş
sütü bozuklann çokluğundan ileri geldiği açıktır. Öte
yandan, Bush yönetimindeki bir Amerika'nın
dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 20'den fazla
sempatizan toplayamadığı, başka ülkelerdeki diğer
anketlerden de anlaşılmaktadır. Bu, Türkiye'nin
kabahati değildir. Türk hükümetinin de hiç kabahati
değildir. Aksine, bugünkü iktıdar Türkiye Amerika
ilişkilerindeki düşünülebilecek en teslimiyetçi, en
ucuz hayran ve karşı tarafı her dönemde olduğundan
daha fazla güçlü gören bir yapıdadır. AVashington
öksürdüğünde Ankara'nın eli ayağı tıtremektedir.
Dolayısıyla, Wall Street medyasının ya da
VVashıngton'daki diğer yetkılilerin AKP iktidarının
dostluğundan şüphe etmeleri beklenemez. Ama, daha
büyük uluslararası programlann ve emellerin peşinde
koşacak bir Ameika'yı zinde ve diri biçimde
destekleyebılecek bir potansiyeli de Amerikan
yetkilileri AKP iktidannda görmüyor olabilirler. Onu
şimdiden dürtme ve kendi çıkarlan doğrultusunda
gecikmeden daha dinamik olma çizgisine çekme
ihtiyacı duyabilirler. Strateji uzmanları, uluslararası
senaryo meraklılan, hayalhanesi kuvvetli uluslararası
uşaklar için dünya kadar iş çıkıyor. Onlara bırakalım,
bu meseleleri. Daha farklı bir Amerika betimlemesine
gcçelim.
yal dengeleri hiç gözetmeden sadece
kendi çıkarlannı arayıştaki fütursuz-
luk Wall Street'in temsil ettiği Ame-
rikan iş dünyasının da önde gelen bir
özelliğidir.
Amerika'nın içi
Çağdaş sosyo-kültürel etkileyicili-
ğin doruğuna tırmanmış Amerikan
sinemasının dünyaya çok ustahkla pı-
nltılı toplumsal yaşam kesitleri su-
nageldiği bilinir. Hollywood, Oscar
ödülleri uyutmacılıklan içinde par-
lak ışıklann, geniş bulvarları doldu-
ran lüks otomobillerin, şık lokantala-
rın ve otellerin; sorumsuz, mutlu, gü-
zel kadınların, yakışıklı erkeklerin
den betımleyen olgunun "tüketim" ol-
duğuna, yukarıda da değinilmiştir.
hvîerde klasik yemek yeme külrürü-
nün gelişmediği bir ülkede, ayaküs-
tü tıkınmaya ve gün boyu bir şcyler
atıştırmaya yönelik devasa bir alış-
verış pazan mevcuttur. Şekerlı ve un-
lu fazlasının doldurduğu irı ve yağlı
bedenler süpermarket tezgâhlannın
önünde hırslı bir mal alıcılığı görün-
tüsü sergilerler. Bu müthiş abur-cu-
bur alım ve tüketimı şişmanlık
(obezite) ılletini ve kalp-damar has-
talıklarını, toplumun kanayan yarası
haline getırmiştır. Amenkan sinema-
sının vurdulu kırdılı, silahlı, ölümlü
bir şiddet kışkırtıcılığı yanı vardır.
Ama, çok tatlı bir rüya âlemi yarattı-
şünmeden tüketime sevkedilmişlik
Amerikan yurttaşını birey olarak da
aynı kalıptan çıkmışçasına şekillen-
dirir. Çabuk iş bitirici bir pratiklik
önde gelir. Ancak, yapılan işin diğer
işlerle ilişkisini toplu sentezci olarak
dikkate almayı küçümseyiş ve bun-
dan kaçış, lokal değerler ve bilgiler-
le yetınme edilgenliği de egemendir.
Bırakın dünyayı, Amerika'nın orta-
lanndaki kendi halinde bir kasaba-
nın adamı, yakınındaki daha büyük-
çe şehirlerde olup bitenlerle de hiç il-
gilenmez. Böylece, kafayı abur-cubur
konularla doldurmayıp zinde turına ve
beynı zorlayıcı gerilimlerden kaçın-
ma ortalama Amerikalının bclırgın
özelliği olarak ortaya çıkar. Günde-
lik iş meşgalesi ve televizyonda beyz-
bol seyretmenin ötesinde yaşamdan
keyif alma sadece cuma akşamlan
gidip çatlayıncaya kadar bıra ıçme iş-
lemine indirgenmiştir. Bu içine kat-
lanık küçük dünyada tüketimi körük-
leyici vakit geçirme dergileri ara sı-
ra okunur. Kitap hiç okunmaz. Orta-
lama Amerikalının standartlaştırıl-
mış evlerinin ya da apartman daire-
lerinin dizaynında kütüphane denen
gerece hiç yer verilmez. Amerikalı
kadınlann çoğu yemek yapmasını hiç
bilmez; ama, mutfağı geniş ve araç-
gereç yönünden zengindir. Kasaba ve
kent merkezlerinin dışında iki katlı
bahçe içinde, ahşap kaplama ve dik
çatılı evlerde orurulur. Kentlere, ço-
ğunlukla gündüz saatlerinde çalış-
mak için gidilir. Akşam banliyö sü-
kûnetine dönülür. Giinün çok saatin-
de kentler Afrika kökenli azınlık ile
sayıları süratle artan Ispanyolca ko-
nuşan yeni azınlıklara terkedilmiştır.
Kent merkezlerinin altyapısı bakım-
sızdır; banliyöler gıcır gıcırdır.
Düzayaklığın getirdiği
kısırlık
(jirinti çıkıntı yorgunluğu olmayan
bu düzayak yaşam bazı insanlan mut-
lu edebilir, kimi diğerlerini sıkabilir;
ancak, bir biçimde devam eder. Çok
uzaklardan bakarken bir ülkenin iç
sosyal sorunu olarak başkalannı pek
de ilgilendirmez. Ancak; bu düza-
yaklık insanlan sosyopolitik anlam-
da da kısır düşünceliliğe, dar görüş-
lülüğe, tutuculuğa sevk etmeseydi ve
bunun sonucu olarak yalnız o ülkeyi
değil dünyayı da ilgilendıren geri ik-
tidaroluşumlarına yol açmasaydı, bu
kadar uzaklardan Amerikan toplu-
munun yapısıyla kimse ilgilenmezdi.
Kasım 2004'teki Cumhurbaşkanlığı
Seçimi'nde Bush'un yeniden seçiliş
mekanizması da bu dar görüşlüğün ve
tutuculuğun bir ürünü olup tüm dün-
yaya huzursuzluk vermemiş midir'?
'Bagarının' mimarları
Yukarıda, hep "orta, sıradan Ame-
rikah"nın eleştirel bir betımlemesi
yapılmıştır. Ancak Amerika sadece bu
tür bireylerden kurulu bir toplum ol-
saydı, büyük dünya gücü falan olamaz-
dı. Bu ülkeyi hem güçlü hem de için-
den ve yakınından bakıldığında yu-
kanda çizilen tablonun dışında yer
yer sempatik kılan başka unsurlar da
mevcuttur. Birleşik Amenka toplum-
sal işleyişindeki disiplin ve yüksek
verim getiren bir eşgüdümün toplam
nüfusun ancak belli bir bölümünü
oluşturan seçkin ve düzgün insanla-
ra uygulanmasıyla potansiyel kazan-
mış bir ülkedir. Sıradan bir beynin bi-
raz daha yukarısında ıleri ve çapraşık
bilimsel ve sosyal konularla kafa yo-
ran, oralarda birtakım ileri bulgulara
varan pek çok sayıda uzmana sahip-
tir. Bu kaynak ABD'nin temel üstün-
lüğünü oluşturan araştırmacılık- ge-
liştirmecilik, yenilikçilik unsurları-
nın kökünde yer alır. Bu etkinlikJer di-
zisi içinde yer alan yurttaşlann sos-
yo-politik tavırları ve sosyal yaşam-
la yan yana gelme biçimleri de fark-
lıdır. "Liberal" düşünce ve davranış
bu kümede yer alan daha seçkin yurt-
taşlann belirleyici ve betimleyici bir
özelliğidir. Klasik Batı Avrupa'nın
ve aynca dünyadaki diğer epeyce ül-
kenin daha sosyo- politik davranışla-
n betimlerken kullanılagelen merkez
sol, demokratik sol, sosyal demokrat,
sosyalist, komünist, serbest sol ta-
nımlamalarını geniş bir oylum için-
de birleştiren Amerika'ya özgü bir
durumdur bu. Liberalin karşısında ise
sıradan Amerikalılıktan kaynak alan
geniş bir muhafazakâr kesim vardır.
SÜRECEK
SALI
ORHAN BURSALI
Ulke Düşünme
Kapasitesi
"Sıcak para" tartışmaları üzerine yazılan yazı-
lardan birine egemen olan düşünce biçimi dikkat
çekiciydi: Finans-ekonomi konularında yönetici-
lığin yanı sıra köşe yazarlığı yapan yazar, ekono-
minin (38 milyar dolara çıktığı resmen açıklanan)
spekülatif para ile finanse edilmesi konusunda
çaresizliğini dile getiriyor ve 1960'lardan bu yana,
18 kez IMF'ye muhtaç olmamızı neredeyse Tür-
kiye'nin yazgısı olarak görüyordu. Ekonomiyi finan-
se edecek kaynak yoksunluğunun doğurduğu ça-
resizlik ve sıcak para da bu çaresizliğin bir sonu-
cu, ürünü...
Şanssız bir yazı, "Ekonomiye, kurumlara, Tür-
kiye'yeyön verme iddiasında olan hiçbir kimse-
nin, Türkiye 'nin son 50 yıllık tarihini böyle bir kur-
gu üzerine oturtmaya hakkı olabilir mi" diye dü-
şündüm.
Türkiye'nin bugünkü konumunatarihi kökler ve
perspektifler arayacaksak, sığındığımız gerekçe,
güçsüz ekonomi ve sanayi yapısı olabilir mi? Bun-
ları yöneten insan nerede, o halde? Bu bakış,
bugünkü durumumuza çaresiz boyun eğer.. 40
kez IMF'nin eline düşmek de normal. Yaşadığımız
iki-üç askeri darbe ve askeri kısmi müdahaleler de..
bir türlü özgür bir ülkede yaşayamamak da.. ha-
yali ihracatla başlayan, Özaî dönemi büyük vur-
gunlarla süren ve nihayet 2001 büyük çöküşüyle
47 milyar doların berhava olduğu tarihin en büyük
vurgun dönemleri de.
Tarihe, ekonomi (ve yönetimi) tarihine yanlış ba-
kış, bugünü de tamamen kabullenmeye yol açar
ve yanlışlığı ancak süreğen kılar. Ve sonuçta, eko-
nomıdeki 38 milyar dolarlık "sıcak finansman"m
kaçmaması için dua eder duruma gelen bir konum-
da buluruz kendimizi.
• •*
Sadece dua etsek... Üstelikparanın kaçmama-
sı için dayatılan koşulları dadurmadan yerine ge-
tirmek, ana politikanız olur.
IMF ne dayatıyor? Türk bankaları iflas ederse,
geçmişteki gibi TMSF'ye alınsın.. Ve bu bankala-
rın içlerine konan yabancı paralar böylece Hazi-
ne garantisi altında kalsın ve yabancıların parala-
rını yine necip ve faziletli Türk milleti ödesin!
Gözlerinizin önünde lütfen gazetelerde seyret-
tiğiniz reklamlar belirsin: "Bankamız 300 milyon
dolar sendikasyon kredisi aldı" gibi.. Işte reklamı
yapılan (nedense!) bu büyük çapta kredilerve ban-
kalar üzerinden yüksek getirili piyasamıza akan mil-
yarlarca dolara, IMF kol kanat gerdi, banka batar-
sa bu paraları kurtaracak.. tıpkı 2001 krizinde ol-
duğu gibi..
Hani Türkiye IMF'nin yüzakı ve dünyanın par-
layan ve istikrarlı piyasasıydı? Bu telaş ne şim-
diden? Türkiye'de bütün malı-finanspiyasası, se-
nin denetimin altında değil mi? Türkiye'ye yapısal
değişim programları, uluslararası normları kabul
ettirmeye çalışmıyor musun? Banka iflasında, ge-
lişmiş ülkelerdekinin tersine, neden çifte standart
dayatıyorsun ve batacak bankalara devlet garan-
tisi istiyorsun?
Yoksa tıpkı 2001 krizinde olduğu gibi, gözetimin
ve denetimin altında, yokuş aşağı gidebileceğimi-
ze ilişkin güçlü belirtileri mi gördün, tünelin ucun-
da?
IMF gözünde Türkiye algısı, bir aptallar ve ge-
ri zekâlılar ülkesi!
• ••
Bir geçmişe gittik, bir de bugüne baktık! Aynı çiz-
gide süren birtarih.. Bu çizginin ana karakteristi-
ği, süreğen bir istikrarsızlıktır. Hem ekonomik
hem siyasi.. zaten ikisi birbirlerini üretmiyor mu?
Türkiye'nin egemenleri, ki büyük çoğunluğu bu
çökük-istikrarsızlık üreten "tarihsel ç;zg/"nin üze-
rinde dans edenlerdir, bu çizgiden rant sağlayan-
lardırve iktidar sahibi olmuşlardır, neyazık ki baş-
ka bir ekonomi yönetimi var olabileceğini düşün-
mek bile istemezler. Doğaldır, eşyanın tabiatına uy-
gundurtutumları..
Veya "hafifletici nedenlehn" varlığına inanırsak,
sepetlerinde başka çözümler yoktur, veya cesur
düşünme kapasitelerini yok etmişler veya farkın-
da olmayacak kadar daraltmışlardır...
Kalkınma, sakın kaynak, finansman vb'den ön-
ce, bir düşünce sorunu olmasın?!.. Japonya, Ko-
re, Almanya vb, büyük kaynaklarla değil "bir dü-
şünce" ve sistemle var olmuş olmasınlar?!
Işe, ömeğin IMF'nin iflas edecek bankalara ga-
ranti verme dayatmasını reddetmekle başlana-
bilir..
Arkasından sıcak para girişlerine minnacık bir
kural getirmekle bir adım daha atılabilir..
obursaliu» cumhuriyet.com.tr
KÜLTÜR • SANAT |011]|»3H7l
l4WarfPazartesj2030/ 15 Marf 5o(r 20 30 / 19 Mart Cumortesı 20 30
.DIKTRT
İ21 MarlPazarlesı 20:30/O.T. Taksim Sahnesı
KOr.AMUSTAFAP.4$A
ÇBVRE TİYATROSll
28 Marl Pazartesı 20 30 / ?9 Morl Sa/ı 20 30
l'azarttsi, Sah, Cumartesi, İ*azcr
AKM'dcn luırckel eden servisi
İLAN
ANKARA 10. AİLE MAHKEMESİ
Esas No: 2004/866
Davacı Kiraz Özkan larafından davalı Musa Özkan
aleyhine açılan boşanma davasının venlen ara karan
gereğincc
Bursa, Akçağlayan Mah. Puıar Sok. 33/2 Telefenk
adresindc bulunamayan davalı Musa Özkan'a ilanen
teblıgat yapılıııasına karar venlnıekle;
Tayın olunan 12.4.2005 günü saat 09.35'te yapıla-
cak olan duruşmada davalı Musa Özkan'ın, duruşma-
da bizzat hazır bulunması ya da kendisini bir vekil ile
temsil ettirmesi, varsa delıllerını ıbraz etmesı, aksi
takdırde yargılamaya yokluğunda devam edilerek ka-
rar verileceği hususu, dava dilekçesi ve duruşma gü-
nünü ihtıva eden teblıgat yerine geçerli olmak üzere
ilanen leblığ olunur. 23.2 2005.
Basııv 8576