25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Feııer'iıı olınasa Alex 'i, maçlann çoğu eksi! Devrek 196O'h yıllarda Adalet Parti- si'nden iki dönem Zonguldak milletvekilliği yapan Fuat Ak, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşa- mını yitiriyor ve Dev- rek'te toprağa veriliyor. Ne var ki, eski parlamen- ter Ak'ın cenazesine 25 metre uzaktaki Devrek Kaymakamı Süleyman Tapsız katılmadığı gibi üç polis memuru gönderilip resmi tören de yapılmı- yor. Bir bakıma Türki- ye'nin belleği siliniyor! Özel sağlık Kadıköy Şifa Hastane- si'nde bir genç kızın mi- desi yıkanıyor. 731 milyon 77 bin liralık fatura- da, her bir işlem ay- rıntısıyla yazıyor. A- ma bütün operas- yon bir mide yıkan- ması ve "mide yıka- ma"nın birim fiyatı 85 mil- yon 86 bin lira. Gerisi, fa- turada açıklanan öteki hizmetler. Yaşasın özel sağlık hizmetleri! Tel: 0,212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr - Patateste nitrat varmış... "Yanına da metilli bir rakı açacaksın!" umhuriyet Halk Partisi'nden istıfa eden Is- tanbul Milletvekıli Zülfü Livaneli, geçenler- de "yazar" sıfatıyla gazete köşesinde "Er- meni soykırımı"na değindi. Livaneli'nin sı- fatlarından biri de UNESCO'nun kültür elçisi olma- sı. Türkiye, Ermeni iddialarının UNESCO gibi ulus- lararası birkurumdaaraştırılmasını isterken, UNES- CO'dan büyükelçilikalan bir"Türkiyeli"nin bu konu- daki görüşleri biraz daha önem kazanıyor. Bu bakım- dan tarihe not düşme adına Prof. Dr. Özer Ozan- kaya'nın Livaneli'ye gönderdiği mektubu kamuoyu ile paylaşmak gerekiyor: "Sayın Lianeli, Ermeni savları üzerine sergilediği- niz yaklaşımınız, çok üzücü. Biryandan eski deyim- le 'suret-i haktan görünmek' üzere Karadağ'da da, Bulgaristan'da da Türklerin öldürüldüğünü öne çı- karıp, kolayca fark edilen bir biçimde Türkler de Er- menileri yok etti' sonucunu ima ediyorsunuz. Ama Ermenilerin öldürdüğü Türkler gerçeğine hiç değin- Hamam böceği miyorsunuz. Çünkü bıliyorsunuz ki o zaman, saldı- rıyı başlatanların Ermeni çeteleri olduğu da anlaşı- lacakvebu, Ermeni iftiracıların vedestekçilerinin hiç hoşuna gitmeyecek. Ermeni saldırganlığı yüzünden öldürülen, canını zor kurtarıp yerinden yurdundan olan on binlerce Türk kadın, erkek, çocuk sayısının belgeleri Genel- kurmayımızca 40 yıldan beri yayımlanıyor! Sırf Türk oldukları için Ermenilerce öldürülen, sakat bırakılan, sürülen insanlarımızı sömürgeci Batılılar 'hamam böceği' sayıp onlardan hiç söz etmiyorlar. Nefis sa- vunması durumunda kalan Türklerin öldürdüklerini ise 'soykırıma uğratılmış' gösteriyorlar. Siz bu 'Siya- set Batısı' ahlaksızlığını nasıl protesto etmiyorsu- nuz, anlayamıyorum. Ermeni çetelerce katledilen Türklerin insanlık haklarını siz de mi hiç anımsatma- yacaksınız? Bunu 'sanatçıları yakınlaştırarak çözüm' gibi bir aldatıcı gerekçeyle dıkkatlerden kaçıramaz- sınız. Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda sizin öne sürdü- ğünüz gibi bir itıraf varsa neden açıkça bunu söyle- miyor da lafı dolandırıyorsunuz? Kım acaba, Da- mat Ferit taifesı mi? Ne zaman, hangi belgeye da- yalı olarak böyle bir şey söylemiş? Sayın Livaneli, UNESCO Büyükelçiliği'nin saygın- lığına özen göstermek üzere, Batılıların hoşuna git- mese de, doğruları dile getirmekten kaçınmamalı ve Doğu Anadolu'yu Ermenistanlaştırmak için böl- genin kent ve köylerindeki Türklere, yıldırıp kaçırt- mak üzere, saldırıldığını yüksek sesle haykırmalısı- nız. Bir de Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekili ola- rak, Atatürk Türkiye'sinin antiemperyalist özelliği- ne yöneltilen saldırılara da ağızlarının payını verme- niz de gerekir kanısındayım." Gezici Hamza Saykan: "Başbakan 'çok ge- ziyor' diyorlar. Haksızlık ediyorlar! Öyle olsa, ara sıra ülkesine gelirdi." SESSİZ SEDASIZ (!) Edebiyat öğretmenim Lütfi Civelek Lıse yıllarında en sevdiğim ders ede- biyattı. Birinci sınıfta edebiyat öğretme- nimizBekirSıtkı Erdoğan'dı, son sınıf- ta Lütfi Civelek. Okulda, Nedret Selçuker ve Tarık Gürcan'ınşiirokuduğu edebiyat gün- leri yapılırdı. 1960'ların sonu, 1970'lerin başın- daTürk Dil Kurumu'nun Türk Dili der- gisine aboneydim; öteki edebiyat der- gilerini de alır ve edebiyat öğretmenle- rimle kendimce tartışmalar yapardım. En azından Lütfi Civelek beni ciddiye alırdı. En başarılı olduğum ders de edebi- yattı. Ama lise sonda birgün Divan Ede- biyatı'nda aruz vezninin kalıplarını ez- berlemeyi reddettim. Edebiyat öğret- menim Lütfi Civelek, kararımın yanlış olduğunu söyledı ama aldırmadım ve bildiğimi okudum. O yıl, üniversite sına- vını kazandığım halde edebiyat dersin- den kaldığım için liseden mezun ola- madım. llginçtir, öğretmenim Lütfi Cive- lek'e hiç ama hiç kırılmadım. Sonraki yıl bütünlüme sınavına hazırlanırken, kalıp- ları ezberlememe yardımcı oldu. öğ- renci öğretmen ılişkisi, giderek ağabey kardeş ilişkisine dönüştü. Uzun yıllar ziyaretine gittim. Beni, yazılarımdan izlediğini biliyordum. llk kitabımı onun için imzalarken ellerimtitrıyordu; öğret- menimin de gözleri buğulanmıştı... Cu- martesi gecesi bir telefon geldi, "Lütfi öğretmeni yitirdik" diyordu... Işık içinde yat öğretmenim; mef'ü lü, fa'ı la tü, me fa'i lü, fa'i lün. Yüksek Yerilim Hattı Erdoğan medyaya cephe ahyor medi(a)tasyon devrı kapanıyor anlaşılan! erdincutku'/ yahoo.com Centilıneıılik Şart TÜRKERERCAN Amştırnıacı/Ycızar Türkiye'de politik yaşamın düzelmesi haklının-haksızın herkes tarafından anlaşılabil- mesi için politikanın, sağlam karakterlı, kişilik sahibi, "pren- sip" sözcüğünün anlamını ve faziletini bilen kışilerce yapılıp yönlendirilmesi şarttır. Bunun için şimdilik çok uzun boylu arama ve tarama- lara, ince eleyip sık dokuma- lara kesinlikle gerek yoktur. Yapılacak tek şey partiler ara- sında bir centilmenlik anlaş- masıdır. Bu anlaşmaya, ihtiyaç duyulan çeşitli maddeler ko- nulabilir, fakat halkın arzu etti- ği, gönülden istediği ilk mad- de, partiler arasında en hafif tabirle "sahipsiz çakmak" gi- bi elden ele dolaşabilen söz- de milletvekilleri için önlem al- maktır. Birdüşünün; adam bu- gün A partisinde, ertesi gün B partisinde, ışık gördüğü tak- dirde öbür gün C partisinde. Bu durum politika ile ilgıle- nen sağlam karakterli herkesi gönülden yaralamaktadır. Üs- telik gerekçeleri de kendi ağır- lıkları oranında tiksindirici ol- maktadır. "Efendim aziz vata- nıma ve necip Türk milletine bu partide daha iyi ve yararlı hizmetler vereceğime inandı- ğım için bu yolu seçtim." Peki bu hareketi yaparken seni seçip oraya gönderen partililerden oluşan necip mil- letine sorup danışmak, ne di- yorsunuz, ben sizin oylarınız- la adam sırasına girdim de- mekakıllarının kenarından ge- çiyormu? Hayır... Inanılan fel- sefe "Ben yaptım oldu. Mü- him olan benim çıkarım "dan başkası değildir, parti müca- delesi kendi partinle, seni se- çen partinin tüzüğü ve inan- cıyla partili arkadaşlarınla el eleolur. Mücadelevereceksen önce kendi partin içinde verir- sin, fikrini beğenmediğin kışi- ler, maddeler varsa onlarla mücadele eder en iyisini, en güzelini bulmaya çalışırsın. Millet için, halk için mücadele bunu gerektirir. Ama toplum ıçersinde ah- lak kuralları, bürokrasi kavra- mı ekonomik güçlerin gölge- sinde kalmaya başladıkça "savaşta ve aşkta her şey mü- bahtır. Politikacılık da bir sa- vaş olduğuna göre ben haklı- yım. Ban Hakk'ın yolunda- yım" kavramı durmaksızın iş- lemeye başlar. Bu işlerlik Özal devriyletüm çirkinlik ve hayâsızlıklar gibi iyice gelişti, AKP ile de kanun- laştı. Eskiden partisinden istifa e- den kişi milletvekilliğinden de istifa eder, sine-i millete dö- nerdi. Ama bugün çıkarcılık gönüllerin aşamadığı, aşmak istemediği birdağoluşturmuş durumda. Dün CHP'den, CHP'lilerin oyları ile seçilip mil- letvekili olan bir kişi, bugün CHP'den istifa edip bu parti- nin tüzük, ana kural, hayat gö- rüşü ile taban tabana zıt olan bir partiye, AKP'ye geçiyor ve sebebini soran basın men- suplarına en hafif tabir ile ar- sızca, "Ben hiçbir zaman CHP'li olmadım ki" diyebili- yor. Üstelik bu davranış top- lumda artık normal karşılana- biliyor ve geçtiği partide de bu adam itibar kazanıp el üstün- de tutulabiliyor. Yurdumuzda- ki politik olayları şöyle bir ince- leyecek olursak, son 30 yılda bu tutarsız hareketlerin halkı politikadan uzaklaştırdığını, oluşan tiksinti nedeniyle özel- likle genç kesimde ilgisizliğın arttığını, politikacıya hiç kim- senin güvenmediğini görüyo- ruz. Seçilen kişilerin birçoğu- nun seçilmişin hakkı olan "do- kunulmazlık" zırhı için çareyi politikada bulduklarına şahit oluyoruz. Herhangi bir işyeri- ne basit bir temizlikçi alacak olan firma ondan "iyi hal kâğı- dı" istiyor. Fakat milleti temsil için TBMM çatısı altına gön- derilecek bir vekil için böyle bir titizliğe gerek duyulmuyor. Son propaganda savaşında bir parti çok iç buran bir ilan dağıtıyordu... "Dokunulmaz- lıkiar kaldırılsın, dahası var"d\- yen ilanda memleket idaresi- nin en kilit noktalarında otu- ran idarecileri de yansıtan 17 kişinin fotoğrafı bulunuyordu. Tıpkı güdümünde oldukları Amerika'daki "aranıyorlar" afişlerine benzeyen ilanda ki- şilerin resimleri, resimlerin al- tındasuçları sıralanıyordu. Bu- güne dek bu kişilerden çıt çık- madı, çıkacağını da sanmıyo- ruz. Parti başkanları, yöneticiler, danışmanîar eğer davaların- da, tutarlı bir yöneticilikte sa- mimi iseler bir masa etrafında oturup bir "centilmenlik anlaş- ması" yapsınlar. Partiler birbir- lerine namus sözü versinler; bir partiden ayrılan milletveki- lini başka bir parti hiçbir za- man kabul etmesin. Yoksa dün Ecevit'i bir bü- rokrasi kargaşası ile arkadan hançerleyenler, bugün diğer partiler tarafından itibar görüp saygı ile karşılanmaya devam edilirlerse yine üst düzey po- litikada söz sahibi olurlarsa; yeni nesil ikiyüzlülük ve riya- kârlığın itibarla eşdeğer ol- duğunu görüp politikadan büsbütün uzaklaşacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraciuı mynet.com HARBl SEMİH POROY semihporoyCg yahoo.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc(d yahoo.com \ % LJ HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BILGI hayatepikt mynet.com KRİZ, SAHTECİLI6I SEKTÖR HALİNE 6ETIRDİ, TÜRKtYE "SAHTE" CENNETİ OLDU!.. GERCEK CEHENNEMİ OLDU DA DENİLİR YANİ !.. TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 15 Mart www.mumtaz-arikan.com PİYANO ÖĞRETMENİ r - p. B a ş v u . T u i ç i n ' O.216 336 54 64 AYAS PASA -AYASPAŞA 1536'DA BUGÜN, AYAS PAfA, KANUNl SULTAN SÜLEYMAN TAKAFINOAN SAP- #A2AM OLARAK ATANP1. EKIDERUN'DA YETİŞTİRİLEN AYAS PAfA, YAVUZ SULTAM \ SELİM ZAMANINDA,ÖNCEÇALDIRAN SA-^ VAÇl'MA, SOURA M_ MISlR. ŞEFERİME KATILMIŞTİ. MEMLÜIC flÜKUMOORI 7TD- MAHBAY'l BizzAr YAKALiyARAK BÜ- YÜK BE6EMİ TVPLAYAN YİUEOPU&. SULTAKİ SÜLEYMAAJ'IN TAHTA Ç.IHISIM- OAM SONRA ANAPOLU 8EYIEKSEY/ OLMüŞ, ROPOS'UH FETHİNDE, MO- UAÇ SAVAÇI'NPA, VİYANA KUŞAr- . ' MASI'NPA BU1MNMUSTU. , ÜNLÜ SAPRAZAM MAKBUL IBfSA- \ UİM PAfA, PAPİfAUM eMIS.İYLE ' İDAM EPİÜMCE, AYAS PAŞA BU GÖ&EI/E AmNMIŞTI. ÜÇ YIL SONRA VERAbAM ÖLEA/E OEĞİN SADRAZAM tiALACAIC- T1FZ. AYAS PA$A, EYÛPSULTAN'PA 60- k MÜLECEK, DAHA ZONRA BURA- YA MİMAR SİUAN TARfiF'KJ- OAM BİH TÜRBE YAPJtACAtC- 11 77«. (ResiMoe GÖ&üLüyoe). 1 İLERKİ Y/LLAR, İSmMSUL'DA TAKSİM İLE FfNDtKU ARASIN- ' OA KALAM SŞMTE, SAPGAZA- \MIU AMISI içifj 'AYASPAŞA" AOI VERİLECEZTÎR.. Nüftıs Cüzdanımı, Sürücü Belgemi ve Sigorta Sicil Kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. RENGİN ŞENSOY Nüfus Cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. CEVAT YILDIRIM GÖRÜŞ BEDRt BAYKAM Pierre Van Hooijdonk İsimli Bir... Sonunu getiremedim."Aziz" mi desem, "insan- lık abidesi" mi yoksa, şövalye ya da "kalplerin fa- tihi" mi? Fenerbahçe'nin 1.5 yıldırformasını giyen Hollandalı sporcu, bu ülkeye ayak bastığından be- ri herkesi büyüledi. Yalnız Fenerbahçelileri değil, tüm insanlarımızı... Futbola pek ilgi duymayan sa- de vatandaşlarımızı, ev kadınlarını, komşunuzu, kardeşinizi bile... Işte ben bu yüzden onu Cumhu- riyet'in spor sayfasında değil, kendi haftalık sütu- numda yazıyorum. Pierre, örnek bir sporcu, mükemmel bir futbol- cu, parmakla gösterilecek bir insan ve ilkokullar- da çocuklarımıza analizı yaptırılıp ona özenmele- ri için fırsat tanınması gereken bir muhteşem kişi- lik. Herkes iyi futbolcu olup onun seviyesine bu sporda yaklaşmaya çalışabilir. Ama buna zekâ, felsefe, asalet, centilmenlik, sadelik, amatör spor ruhu, kardeşlik, karizma, mükemmeliyet arayışı gi- bi faktörleri eklemeye kalktığınızda, "yukarıda"Pi- erre'in yapayalnız kaldığım görürsünüz. Böyle bir sporcu "ithali" yapmak kaç yılda bir nasip olur, bilmiyorum. örneğin Hagi'yi ele alalım; onun da dâhi futbolculuğunu kimse tartışamaz. Bir hırs kü- pü ve top virtüözüydü. Ama Hagi deyince aklıma aynı zamanda Arsenalli futbolcuyu yerde yumruk- layan, genç Galatasaraylı futbolcuların çoğunun birer "saha içi holigan "gibi davranmalarına neden olan adam geliyor... Van Hooijdonk, önce 1. sınıf birdünyafutbolcu- su. Sadecefrikik golleri, yaratıcı ve risk alan uzun çapraz pasları, bonkörgol pasları, topu saklayışı, kontrolü ile değil... Aynı zamanda sahanın herye- rini aynı anda gözetleyen, her iki kale direği ara- sındaki her çim parselinden sorumlu olduğu his- sini veren bir "gizlikaptan". lleri uçta oynamasına karşın, müdafaada da canını dişine takarak mü- cadele eden, geriye gelen mangal yürekli bir bü- yük beyin. Geçen yıl Ankara'da o karlı havada hem gol atıp hem kale içinden gol çıkardığı o Gençler- birliği maçını unutmamıza imkân var mı? Hooijdonk, kendisine tokat atan futbolcunun maçtan sonra elini sıkar, Fenerbahçe Stadı'nda 90 dakika sonrası tüm tribünleri alkışlayarak tur- lar, teşekkür eder, hakemlerle hiçbir zaman dalaş- maz, kırmızı kart nedir bilmez, 16 maç o sınırda oy- nayıp 4. sarı kartı bile görmez, hem de geçen yıl her maç 90 dakika oynayıp en acımasız faullere maruz kalsa bile. Takımı sahada yöneten büyük "kazanma ruhu" taşıyıcısı, aynı zamanda yerde acıyla kıvranan her rakibine de ilk yardım elini uza- tan, ona da aynı sıcaklıkla yaklaşan, gerçek bir "kalp" sahibi. Hooijdonk, ayrıca o kadar iyi bir ai- le babası, o kadar örnek bir sporcu yaşamına sa- hip ki, zavallı paparazzilerimiz onu Nişantaşı'nda sakin bir şekilde bira içerken görüntülediklerinde bir "açığını" yakaladıklarını zannedecek kadar bi- linçlerini kaybedebildiler. Hervekilin, herhocanın, her ünlü sanatçının bile ondan öğrenecekleri var... Hooijdonk bu sene bir sakatlık geçirdi. Ama bu- nun ötesinde, onun hassas kişiliğini rencide ede- cek birçok haber yayımlandı. Daum'un onu tut- madığı, yönetimin Hollandalıyı gözden çıkardığı gibi. Geçen sene Pierre, Fener'i şampiyon yaptık- tan sonra "önümüzdekiyıl, geçmişte Revivo'nun başına örülen senaryolar ona da yapılacağı için üzülüyorum" diye yazmıştım. Iş o kadar ileri git- medi, Anelka transferinde Pierre kimilerinin san- dığı gibi feda edilemedi. Ama testi bir yerinden çatlayınca, onu "aziz" yapan dayanışma hattında da parazitler oluşunca, o en yapıcı şekilde, ilk ku- lübüne dönerek bir masum veda yapıyor. Haziran ayında reddedilmeyi bekleyecek değil ya! Fenerbahçe'yi ben yönetsem, Pierre'in önüne hemen bir ya da iki yıllık kontrat uzatır, alnından öperim. Bu camia ileride zaten onu futbolun ba- şında görmek istiyor. Daha Fener'e ve Türkiye'ye vereceği çok şey var... Bunu pazargünü, Daum'a rağmen son yirmi dakikada yine gördük! e-mail: bedbay(" tnn.net - Faks: 0212 227 34 65 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/Antalyaya- kınında, do- ğal güzelli- ğinden dolayı "tabıat par- kı" kapsamı- na alınmış şe- lale. 2/ Mey- dan... Leylak rengi, açık mor. 3/ Boru- ları döndür- meden ekle- meyi sağlayan bağ- lantı parçası... Doğu Slav halkı. 4/ As- ya'da bir ülke... De- mırın sımgesi. 5/ "Doğar — mideler- 5 den nur topu ihtilal- 6 ler" (F.N. Çamlı- 7 bel)... Dansçının 8 ayakkabılarına takı- 9 | lan metal plakaların vurmalı bir çalgı gibi kulla- nıldığı dans üslubu. 6/Kabadayı... Boru sesi. II Güzel renkli çıçekler açan bir bitki..."— Paci- no": ABD'li aktör. 8/ Bey... Bir şeyi yapıp yap- mamaya karar verme gücü. 9/ Bir oda ya da me- kâna açılan, duvar ya da çitle çevrili girinti... Şöh- ret. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Güneş sisteminin, 1993'te keşfedilen onuncu gezegeni... Gözleri görmeyen. 2/Muğla'nın bir il- çesi... Yağı alınmış sütten yapılan peynir. 3/" — vursun beynine poyraz poyraz / Şaşırayım sahili- mi" (Cahit Irgat)... Başkalık, aynm. 4/Başı su al- tında tutarak yüzmeyi sağlayan soluk alma boru- su. 5/ Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu pa- tolojik ses... Bir vidada iki diş arasında kalan çu- kur bölüm. 6/Hollanda'nmplaka işareti... Asya'da bir ülke. 7/Kaynağı mitolojik çağlara dayanan ki- rişli bir çalgı... Birbağlaç... Yemek. 8/Osmanhlar- da kapıkulu askerlerine ve kimi görevlilere üç ay- da bir verilen ücret... Sür^ya Duru'nun bir filmi. 9/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokar- bonlu bir gciz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle