14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ŞUBAT 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Baba-oğul çatışmasını vurgulayan Altın Aslan'lı modern Rus yapımı 'Dönüş' bugün başhyor Babalar ve oğullar...3 Venedik'te 2003'ün Altın As- lan'ını kazanınca 2004 îstanbul festivalinde de yer alan, ama ına- lum festival koşuşturmacasında kaçırdığımıza hayıflandığımız filmlerden Dönüş, daha çok Dos- toyevski romanlarında had safha- da ifadcsini bulmıış, Frcud'un da temellendirdiği o çok bildik baba- oğul çatışması ve büyümek üstü- ne ruhbilimsel bir dramı hikâye eden, modern bir Rus yapımı. Rusya'nın kuzeylerine doğru bır yolculuğa çıkardığı seyircisi- ni 1.5 saatliğinc balık tutulan göl- lerde, sandal sefalarında ağırla- yıp yeşili, havası ve suyuyla or- man havasını solutarak doğada kamp yaptırtan, 1964 Novosi- birsk doğumlu, taze yönetmen Andrey Zvyagintsev, Dönüş'te doğal atmosferin hakkını veren, zengin bir görsellik kuruyor, ya- lın ama çerçevelemeleri, görüntü- leri, montajıyla akıcı hatla sürük- leyicı bir sinematografi oluşturu- yor. Hikâyesini Pazar, Pazartesi, Salı diye bölümleyerek modern bir yazar yaklaşımıyla anlatan Zvyagintsev'in Dönüş'ü, bugün gösterime gircnler arasında kuş- kusuz Meleğin Düşüşü'yle bir- likte yeni haftanııı görmcyc değer bir başka ilginç ve farklı filmı sa- yılabilir. Yaşanmış bir olay 22 yaşında geldiği Moskova'da ti- yatro oyunculıığu eğitimi aldıktan sonra televizyona dizi çekerek yö- netmenliğe başlayan Sibiryalı And- rey Zvyagıntsev'in gerçekten ya- şanmış bir olaydan yola çıkarak çektiği ilk uzun filmi olan Dö- nüş'ün kahramanlan, ezgin bezgin anneleri (Natalya Vdovina) ve yaş- lı anneanneleriyle (Galina Petro- va) yaşayan, 14-15 ve 11-12 yaşla- nndaki iki kardeş, Andrey'le (Vla- dimir Garin) Ivan (Ivan Dobron- ravov). Ancak aile albümündeki sa- Vozvraşceniye / Yönet- men: Andrey Zvyagint- sev / Senaryo: Vladimir Moiseyenko, Aleksandr Novototsky / Kamera: Mikhail Kritçman / Müzik: Andrey Dergatçev / Oyun- cular: Ivan Dobronravov, Vladimir Garin, Kons- tantin Lavronenko, Na- talya Vdovina, Galina Petrova / Rusya 2003 (Barbar Film) • 1964 Novosibirsk doğumlu taze yönetmen Andrey Zvyagintsev, Dönüş'te doğal atmosferin hakkını veren, zengin bir görsellik kuruyor, yalın ama çerçevelemeleri, görüntüleri, montajıyla akıcı hatta sürükleyici bir sinematografi oluşturuyor. Hikâyesini Pazar, Pazartesi, Salı diye bölümleyerek modern bir yazar yaklaşımıyla anlatan Zvyagıntsev'in Dönüş'ü, başanlı çekimleri, oyunculukları ve konuşmasız sahnelerin ağır bastığı, minimal tarzıyla genelde ilgiyle seyrediliyor. rarmış bir fotoğraftan tanıdıklan, 10 yıl kadar önce çekip gidcrck çoktan hayatlarından çıkmış babalannı, an- sızın çıkageldiği evde uyurken bu- luyorlar. Biranöncebüyüyüpyetiş- kın olmak isteyen oğlanlardan bü- yüğü Andrey, sert, sportmen yapılı, güçlü babasını kabullenmeye, gide- rek ona hayran olmaya çoktan razı ve hazır. üysa filmin başında, yük- seklik korkusundan ötürü kuleden suya atlayamayarak mahalle arka- daşlannın dıline düştüğüne tanık ol- duğumuz, biraz da muhallebi çocu- ğıı kılıklı, ana kuzusu, hırabıl ve çok bilmiş îvan, birdenbıre ortaya çıkan ve otoritesine boyun eğmek isteme- diği babasına baba demekte epeyce zorlamyor, mızmızlığıyla sürekli aksilik çıkarıyor. Baba da sorunlu, oğullannı hep azarlayan, scrt, disıp- linli, ketuın biri. Belki de oğullan- nı hayatın sürpriz darbelerine karşı hazırlamak ve katılaştırmak istegi ve delikanhlık sürecini hızlandınp erkek oluşlarına katkıda bulunmak amacıyla iki oğlunu birkaç günlü- ğüne, ormanda çadır kurarak kamp yapmaya, ıssız göllerdc balık tut- maya götürüyor arabasıyla, annele- rinin de ısranyla. Ne var ki iki oğ- lanla (özellikle her şeye muhalefet eden İvan'la), aralannda makul bır işbölümü yaparak gezıyı çekip çe- viren baba arasındakı sürtüşmenin giderek kıyıcı bır gerilinıe dönüştü- ğü yolculuk, Ivan'ın kışkırtmalan- na uyan Andrey'in babasına ıtaat- sizlik edişiyle finalde patlak veren kaçınılmaz sürprizlere gebedir... Öncelikle Ivan'ın hem nefret et- tiği, hem de sevdığı babasının do- laylı yoldan ölümüııe yol açtığı ve iki kardeşin, babalarının cesedinin de delik sandalla bcraber suyun di- bini boylayışıni çaresizce seyrettik- leri bu dramatik final, babanm dö- nüşünden bir hafta kadar sonra iki oğulun, artık büyümüş ve olgıınlaş- mış olarak dönüşlerini de içeriyor. Dolaylı yoldan baba katili sayılacak İvan'la Andrey'in babalannın ölü- mündeki sırra (babanın adeta kor- san definesi çıkanrcasına, vardık- lan ıssız bır adada kazıp bulduğu a- ma sandalla beraber sulara gömülen esrarengiz bir kutuda büyük olası- lıkla çocuklarının, ailesinın gelece- ğini sağlama alacak bir şeyler bulu- nuyordu herhalde) bir türlii vakıf olamayışlan gibi, yönetmenin de aydmlatmaya hiç yanaşmayıp son değerlendirmeyi ve yonımu bütü- nüyle bizc biraktığı Dönüş, baba ka- raktcrinin geçmişine ilişkin kimi imalardan öte hiçbir ipucu vcrmiyor genelde. Babayıoynayan Konslan tin Lavronenko'nun yüzüne, mi- miklerinejestlerineodaklanıyoruz bir işaret ya da iz yakalamak için ama heyhat. eaşarılı çeklmler ve oyunculuklar Seyirciyi biitünüyle havada bırak- mayı seçen yönetmen sonuçta anlat- tığı hikâyeye seyırcınin kendi yoru- munu getırmesıni yeğlemiş besbelli. Başanlı çekinıler ve oyunculuklar ıçeren Dönüş, genelde ilgiyle seyre- diliyor konuşmasız sahnelerin ağır bastığı, minimal tarzıyla. Ancak bi- raz Amenkan özentisi sayılacak, mo- dern sınema yapma çabasının ürünü bu ödüllü, festivallik Rus filminin başlıca kusuru,senaryodaki merkez karakterini sert, sevgisini gösterme- yen, kasvetlı ve içi boş bir hayalete çevirmesi olmuş bizce. Sonuçta insanın doğasına ilişkin temel çelişkilere dayanan bu bildik baba oğul çatışması ve büyüme hikâ- yesi, kadraja hep hataları vurgulayan üç karakterini sığıştıran yönetmenin yansız, abartısız ve gerçekçi anla- tınııyla merakhsınca kaçınılmayacak bir filme dönüşüyor İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Olga'ya âşık ohııak Vönctmcnliğini Jerome BonneHn yaptığı 'Olga'nm Topuzu' fihnindcn bir sahne. Jerome Bonnell 23 yaşında ilk uzun metraj filmini çektiği zaman, daha önceki kısa metraj filmleriyle adını duyıırmuştu. Bu kez, Fran- sa'nın küçük bir taşra kasabasında yaşayan bir ailenin bireylerini anla- tacaktı. "Olga'nın Topuzu" ortaya böyle çıktı. Çocuk kitaplan yazan Gilles, kızı ve oğluyla yaşıyor, kita- bını yazmaya çalışıyordu. Eşini ye- ni kaybctmişti, kızı Eınına ile oğlu Jiilien bu kaybın altından kalkmaya çalışıyorlardı. Emma göründüğün- den çok daha üzgündü, hem evin an- nesi olmaya çalışıyor hem de anne- sinin acısına dayanıyordu. Jülien, pi- yano derslerini bırakmıştı. Kız ar- kadaşı Alice ile zaman geçiriyor, o da acısını bir şeylerin arkasına sak- lamaya çalışıyordu. Çiftlik evlerin- de yanlarına gelen yeğenleri Bastil- le'iıı neşesi ile avunuyorlardı. Ergenlik çağında yaşanan aşk Jülien'in arkadaşı Alice dansçıy- dı, bir oyun üzerinde çalışıyorlardı. Bu sakin yaşam Jülien'in Olga'yı görüşüyle yön değiştirdi. Olga bir kitapçıda çalışıyordu. Düzgün fizi- ği, saçının ciddi topuzu ile Jülien'in dikkatuıi çekti. Kitaplar üzerinde geçen kısa bir konuşma Jülien için aşkın başlangıcı oldu ve delikanlı açıklayamadığı bu aşka yoğunlaştı. Ergenlik çağında yaşanan aşkın sap- lantılı özelliği ile Jülien artık çocuk- ça işler de yapacak, Olga'nın dikka- tini çekmeye çalışacaktı. Taşra her ycrde olduğu gibi, içinde yaşayan gençlerı sıkacak, buradan kurrulup büyük kentlerde yaşama özlemini alevlcndirecekti. Bir yaşamın acı-tatlı yanlan Gilles yazar olarak tıkanmış gibiy- di. Yazmak istediği kitap ilerlemi- yor, o da ne yapmak istediğine karar veremiyordu. Bu arada bir arkadaşı- nın karısı onunla ilgileniyor, sıkıcı taşra yaşamı içinde ortak bir kaça- mağa adım atıyorlardı. Ama bu ka- çamak kızı Emma'nın gözünden kaçmıyor, ufak çapta bir krize yol açıyordu. "Olga'nın Topuzu", uzun ana- lizlere girmeden olaylan yorumlaya- rak insanların acılarına katlanma bi- çimleri, bu arada ilişki çeşitlen üze- rine yapılmış bir deneme. Büyük savları olmadan, dar bir kadro için- de de insancıl sorunların işlenebile- ceğini anlatıyor. Çok büyük şeyler beklemeden, dar çevrenin insanları ve ilişkileri üze- rinde kurulu bir yaşamın acı-tatlı yanları görüterek izlenebilir. 'öylesine Bîr Dinleti'nln ilk gösterimi yarın Antalyalılar operayı sevecek • Opera Hteratürünün en tamnmış aryalarının yanı sıra türkülerimizden de örneklerin verildiği, çoğu tamnmış dünya müziklerinden seçilmiş bir kolaj olan 'Öylesine Bir Dinleti 'de müzikle birlikte dans da yer alıyor. GURSU KUNT Antalya - Antalya Devlet Opera ve Balesi, operayı tanıtmayı amaçlayan ve bugüne kadar Ankara ve İzmir'de çok sayıda izleyiciye ulaşan "Öylesine Bir Dinleti"nin Antalya ilk gösterimini yann yapıyor. Insanlığın var oluşundan bu yana müzik tarihini, çoksesli müziğin ve operanın doğuşundan bugüne kadar uzanan süreci; operalar, aryalar, hatta bağlama eşliğinde türkülerle bir araya getiren yapıt, şubat ayı boyunca, Kepez Semt Evi'nde sahnelenecek. 6 kişilik bir toplulukla da okullarda eğitim çalışmalan yürütülecek. Aynca, yapıtın cezaevinde de sahnelenmesi için çahşmalar sürdürülüyor. Pengell bir kolaj Yapıtı yazan ve yöneten Murat Göksu, opera ve baleyle ilgili her şeyi küçük küçük de olsa vermeyı amaçladığını; opera ve balenin, halktan uzak duran insanlar yüzünden halktan uzak kaldığını belirterck "İıısan operaya, baleye gitmezse hiçbir şey olmaz. Ama dünyada en tehlikeli şcy hiçbir şey olnıamasıdır. 'Öylesine Bir Dinleti' aslında bir eğitim programı ve bu dinletinin ardından izleyici sayısımn artacağına inanıyoruz. Operayı, baleyi bilenler de yapıttan büyük keyif alacaklar. Çünkü bu dengeli bir kolaj" diye konuştu. Opera Hteratürünün en tanınmış aryalarının yanı sıra türkülerimizden de örneklerin verildiği, çoğu tanınmış dünya müziklerinden seçilmiş bir kolaj olan "öylesine Bir Dinletf'de müzikle birlikte dans da yer alıyor. Yapıtın kostüm tasanmı Ömer Gündüz, koreografisi Cenk Karayel, ışığı da Mustafa Eski imzasını taşıyor. Eğitim amaçh yapıtın, Antalya'nın ardından, Gaziantep, Ç'orum ve Denizli'ye götürülmesi düşünülüyor. Kâzun Koyuncu Yeni Melek'te Kültür Servisi - Kâ- radeniz müzığıne getir- diği rock yorumuyla ta- nınan Kâzını Koyun- cu'nun sağlık durumu nedeniyle ertelenen konseri bu akşam Yeni Melek Gösteri Merke- zi'nde gerçekleştirile- cek. Kanser hastalığı nedeniyle bır süredir te- davi gören Koyuncu, bu akşam saat 21.00'de sahneye çıkarak Kara- deniz'in ritmik horon havalarının yanı sıra Lazca şarkılar söyleye- cek. Sesıni 2001'de c 'Viya" adlı albümüylc duyuran Koyuncu, Gül- beyaz adlı televızyon di- i zisine yaptığı müzikler- le geniş ilgi uyandırmış- tı. Geçen yıl nisan ayın- da çıkardığı "Hayde" albümüyle iyi bir çıkış yapan Koyuncu, aralık aymda hastalığı nede- niyle tedavi görmeye başladı. Müzik çalışma- lannı sağlık durumunun elverdiği ölçüde sürdü- ren genç müzisyen, din- leyicileriyle yeniden bu- luşmanın heyecanını ta- şıyor. Yeni Melek'teki konseri, Koyuncu'ya moral vermek amacıyla aralannda Karadenizli sanatçıların da bulundu- ğu çok sayıda müzisyen izleyecek. Karadeniz müziğinin rock yorumcusu Kâzım Koyuncu bu akşam sevenlcriyle buluşuyor. KEDİGÖZÜ VECDt SAYAR Tanrılardan Ateş Çalmayı Yazgı Belleyenler 'Mutluluk' üstüne bir dosya yayımlanmış 'Time' dergisinin son sayısında. Dünyanın dört biryanında gerçekleştirilen bir anketin sonuçlarına bakarsanız, mutluluğun kolay bir reçetesi yok. Kimi zengin ül- kenin vatandaşları kendilerini pek çok yoksul ülke vatandaşından daha 'mutsuz' hissediyor. Anket so- nuçlarına göre, 'muf/ıv/ı//c'zenginlikle de doğru oran- tılı değil, eğitim düzeyi ile de... Peki, "sana göre mutlulukne, mutlu Insan kim" di- ye soracak olursanız, bana göre mutlu insan pay- laşmayı bilendir. En mutlu insanlarsa, paylaşılacak değerleri yaratanlar, bir amaç uğruna yaşam boyu mücadele verenler... Ali Berktay'ın AST'ta sahne- lenen "Benim Meskenim Dağlardır" adlı oyununda- ki sözcüklerle "tanrılardan ateş çalmayı yazgı belle- yenler"... Dünya tarihi, yaşamları boyunca acı çekmelerine karşın düşüncelerinden ödün vermeyen bilim adam- larının, sanatçıların öyküleri ile dolu. Bu insanlar, çektikleri tüm sıkıntılara karşın mutluydulardiye dü- şünüyorum. Çünkü düşüncelerinden taviz verme- den yaşadılar. Yapayalnız daölseler, yarattıkları de- ğerlerin bir gün başkaları tarafından kullanılacağına, paylaşılacağına inandılar hep. O yüzden de mutluy- dular. öldürülme riski altında yaşasalar bile. Bir kıs- mı, 'faili meçhul' cinayetlere kurban gitti. Sabahat- tin Ali de onlardan biriydi. Kırklareli'nde ormanda ölü bulundu, 1948 yılının 2 Nisan günü. Bir suçlu bulun- du, yargılandı, olay kapandı... Sanata saygılı birCHP milletvekili, Mustafa Gazalcı, TC Başbakanı'na bir soru önergesi yöneltti. Bu önergeyi ve aldığı yanıtı önümüzdeki haftalara bırakarak, yaşamlarımıza mutluluk katan tiyatrocu dostları anmak istiyorum bugün. AST sahnesinde Sabahattin Ali'nin yazgısını izler- ken, AST'a emek vermiş sanatçıların yazgısını dü- şündüm. Bugün aramızda olmayan nice tiyatro us- tasını: Asaf Çiğiltepe'yi, Ayberk Çölok'u, Erkan Yücel'i, Oben Güney'i, Ayton Sert'i, Yaman Okay'ı, Savaş Yurttaş'ı, Mehmet Keskinoğlu'nu, Orhan Çağman'ı, Kerim Afşar'ı... ve AST'a emek vermiş büyük yazarları: Güner Sümar'i, Sermet Çağan'ı, Vasıf Öngören'i, Ismet Küntay'ı, Kerim Korcan'ı, Aziz Çalışlar'ı, Uğur Mumcu'yıı, Orhan Kemal'i, OktayArayıcı'yı... Hepsinin sıkıntılarla dolu geçti yaşamları ama mutsuz olduklarını söyleyebilir misiniz? Yaşama se- vinçleri ve gelecek tasarımları onları dünyanın en yoksul ama en mutlu insanları yapmaya yeterdi. Bugün, bu insanların sayısı daha az ne yazık ki. Ama, gene de en şanslılarımız onlar. Yitirdikleri de- ğerlerin yerine parayı ikame etmeye çabalayanlar ise gerçekte mutlu olmadıklarını çok iyi biliyorlar. Bak- mayın siz o televizyonlarda, gazinolarda şakır şakır göbek atan vatandaşlarımıza. Mutsuzluklarını ken- dilerinden bile gizlemekten başka çareleri kalmamış onların. 'Time' anketine göre pembe dizi seyreden- ler, seyretmeyenlere oranla daha mutsuz hissediyor- muş kendini. Demek ki, medyamız da ilaç olamıyor bu derde. Eğer siz de kendinizi mutsuz hissediyorsanız ve de benim fikrimi sorarsanız, bundan kurtulmanın bir çaresi var. En yakın kitapçıya uğrayıp kendinize bir kitap hediye etmek, bir tiyatroya, konsere ya da si- nemaya bilet almak. İki saatliğine de olsa başka dünyalara konuk olmanın, "tanrılardan ateş çalma- yı yazgı bellemiş mahkûmlarla birlikte gülüp, ağla- manın, sorgulamanın keyfine doyum olmaz. Hele Istanbul'da yaşıyorsanız, o kadar zengin se- çenekler var ki karşınızda. Elbette, ekonomik duru- munuz elverdiği ölçüde izleyebileceksiniz bunları. Ama, sakın bir mazeret olarak buna sığınmayın. Devlet Tiyatrolan'nı dolduran o yoksul çocuklara haksızlık edersiniz sonra. Gerçekten de, çok iyi oyunlar var Devlet Tiyatroları'nda şu aralar. Tabii, özel tiyatrolarda da... Daha önce bu köşede sözü- nü ettiğim oyunların yanı sıra, vurgulamak istediğim birkaç oyun var. Bunlardan ilki, Tiyatro Pera'da iz- lediğim "Dobrinja'da Düğün". Savaştan yola çıka- rak insanı anlatan, kara mizahtan ustaca yararlanan, dört dörtlük bir dramaturji çalışmasının ürünü olan bu güzel yapıtı yazan, yöneten ve başrollerinden bi- rini üstlenen Nesrin Kazankaya, 'Julia 'daki başa- rısını tekrarlamış, hatta aşmış diyebilirim. Başta Ni- hat lleri, tüm oyuncu kadrosunu kutluyor, sevgili Eren Uluergüven'i saygıyla anıyorum. Son zamanlarda başarılarını hayranlıkla izlediğim bir başka tiyatrocu daAslıÖngören. Yazdığı'Ye/m/ Değirmen ml?' adlı oyunu Izmit'ten genç bir ekip, 'Fayton Oyunculan' başarıyla sahnelemiş. Onları 'SemaverKumpanya 'nın sahnesinde izlemekten bü- yük keyif aldım. Keşke gene gelebilseler Istanbul'a da sizlerde paylaşabilseniz bu mutluluğu. önermek istediğim daha çok oyun var. Onlar da başka yazı- lara... vecdisayar@yahoo.com İDSO'da Portekiz rüzgârı Kültür Servisi - Jose Ferreira Lobo yönetimindcki Îstanbul Senlbni Orkestrası'nın bugün saat 19.30 ve yarın saat 11 .OO'de vereceği konserlerin solisti, viyolonsel sanatçısı Paulo Gaio Lima olacak. 'Iberia' başhklı konserde Joly Braga Santos'un 'Staccato brillante', Luigi Boccherini'nin 'Viyolonsel Konçertosu, Si bemol majör', Luis de Freitas Branco'nun 'Suite Alentejana No. 1', Amadeo Vives'in 'Francisquita-Fandango', Enrique Granados'un 'Goyescas-lntermezzo' ve Jeronimo Gimenez'in 'La boda de Luis Alonso-Intermezzo' adlı yapıtlan seslendirilecek. (0 212 251 56 00) BUGÜN • CRR'de 19.30'da Emin Güven Yaşlıçam'ın yöneteceği, Cihat Aşkm'ın (keman) solist olarak katılacağı Îstanbul Oda Orkestrası'nın konseri. (0 216 556 98 00) • OSMANLI BAINKAS1 MÜZESÎ'nde 19.30'da 'Buster Keaton'dan Kısalar 1:13. Mahkûm, Uyan Işareti, Gündüz Düşleri, Baonatik'in gösterimi. (0 212 334 22 70) • NÂZIM HtKMET KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.30'da 'Marksiznı Okumaları 1 . (0 216 414 22 39) • BİLCİ ÜNİVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 15.00'te 'Seks ve Lucia', 19.00'da 'Bisikletçi' filmlerinin gösterimi. (444 0 42H)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle