Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ŞUBAT 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Baba-oğul çatışmasını vurgulayan Altın Aslan'lı modern Rus yapımı 'Dönüş' bugün başhyor
Babalar ve oğullar...3
Venedik'te 2003'ün Altın As-
lan'ını kazanınca 2004 îstanbul
festivalinde de yer alan, ama ına-
lum festival koşuşturmacasında
kaçırdığımıza hayıflandığımız
filmlerden Dönüş, daha çok Dos-
toyevski romanlarında had safha-
da ifadcsini bulmıış, Frcud'un da
temellendirdiği o çok bildik baba-
oğul çatışması ve büyümek üstü-
ne ruhbilimsel bir dramı hikâye
eden, modern bir Rus yapımı.
Rusya'nın kuzeylerine doğru
bır yolculuğa çıkardığı seyircisi-
ni 1.5 saatliğinc balık tutulan göl-
lerde, sandal sefalarında ağırla-
yıp yeşili, havası ve suyuyla or-
man havasını solutarak doğada
kamp yaptırtan, 1964 Novosi-
birsk doğumlu, taze yönetmen
Andrey Zvyagintsev, Dönüş'te
doğal atmosferin hakkını veren,
zengin bir görsellik kuruyor, ya-
lın ama çerçevelemeleri, görüntü-
leri, montajıyla akıcı hatla sürük-
leyicı bir sinematografi oluşturu-
yor. Hikâyesini Pazar, Pazartesi,
Salı diye bölümleyerek modern
bir yazar yaklaşımıyla anlatan
Zvyagintsev'in Dönüş'ü, bugün
gösterime gircnler arasında kuş-
kusuz Meleğin Düşüşü'yle bir-
likte yeni haftanııı görmcyc değer
bir başka ilginç ve farklı filmı sa-
yılabilir.
Yaşanmış bir olay
22 yaşında geldiği Moskova'da ti-
yatro oyunculıığu eğitimi aldıktan
sonra televizyona dizi çekerek yö-
netmenliğe başlayan Sibiryalı And-
rey Zvyagıntsev'in gerçekten ya-
şanmış bir olaydan yola çıkarak
çektiği ilk uzun filmi olan Dö-
nüş'ün kahramanlan, ezgin bezgin
anneleri (Natalya Vdovina) ve yaş-
lı anneanneleriyle (Galina Petro-
va) yaşayan, 14-15 ve 11-12 yaşla-
nndaki iki kardeş, Andrey'le (Vla-
dimir Garin) Ivan (Ivan Dobron-
ravov). Ancak aile albümündeki sa-
Vozvraşceniye / Yönet-
men: Andrey Zvyagint-
sev / Senaryo: Vladimir
Moiseyenko, Aleksandr
Novototsky / Kamera:
Mikhail Kritçman / Müzik:
Andrey Dergatçev / Oyun-
cular: Ivan Dobronravov,
Vladimir Garin, Kons-
tantin Lavronenko, Na-
talya Vdovina, Galina
Petrova / Rusya 2003
(Barbar Film)
• 1964 Novosibirsk doğumlu taze yönetmen Andrey Zvyagintsev, Dönüş'te
doğal atmosferin hakkını veren, zengin bir görsellik kuruyor, yalın ama
çerçevelemeleri, görüntüleri, montajıyla akıcı hatta sürükleyici bir
sinematografi oluşturuyor. Hikâyesini Pazar, Pazartesi, Salı diye bölümleyerek
modern bir yazar yaklaşımıyla anlatan Zvyagıntsev'in Dönüş'ü, başanlı
çekimleri, oyunculukları ve konuşmasız sahnelerin ağır bastığı, minimal
tarzıyla genelde ilgiyle seyrediliyor.
rarmış bir fotoğraftan tanıdıklan, 10
yıl kadar önce çekip gidcrck çoktan
hayatlarından çıkmış babalannı, an-
sızın çıkageldiği evde uyurken bu-
luyorlar. Biranöncebüyüyüpyetiş-
kın olmak isteyen oğlanlardan bü-
yüğü Andrey, sert, sportmen yapılı,
güçlü babasını kabullenmeye, gide-
rek ona hayran olmaya çoktan razı
ve hazır. üysa filmin başında, yük-
seklik korkusundan ötürü kuleden
suya atlayamayarak mahalle arka-
daşlannın dıline düştüğüne tanık ol-
duğumuz, biraz da muhallebi çocu-
ğıı kılıklı, ana kuzusu, hırabıl ve çok
bilmiş îvan, birdenbıre ortaya çıkan
ve otoritesine boyun eğmek isteme-
diği babasına baba demekte epeyce
zorlamyor, mızmızlığıyla sürekli
aksilik çıkarıyor. Baba da sorunlu,
oğullannı hep azarlayan, scrt, disıp-
linli, ketuın biri. Belki de oğullan-
nı hayatın sürpriz darbelerine karşı
hazırlamak ve katılaştırmak istegi
ve delikanhlık sürecini hızlandınp
erkek oluşlarına katkıda bulunmak
amacıyla iki oğlunu birkaç günlü-
ğüne, ormanda çadır kurarak kamp
yapmaya, ıssız göllerdc balık tut-
maya götürüyor arabasıyla, annele-
rinin de ısranyla. Ne var ki iki oğ-
lanla (özellikle her şeye muhalefet
eden İvan'la), aralannda makul bır
işbölümü yaparak gezıyı çekip çe-
viren baba arasındakı sürtüşmenin
giderek kıyıcı bır gerilinıe dönüştü-
ğü yolculuk, Ivan'ın kışkırtmalan-
na uyan Andrey'in babasına ıtaat-
sizlik edişiyle finalde patlak veren
kaçınılmaz sürprizlere gebedir...
Öncelikle Ivan'ın hem nefret et-
tiği, hem de sevdığı babasının do-
laylı yoldan ölümüııe yol açtığı ve
iki kardeşin, babalarının cesedinin
de delik sandalla bcraber suyun di-
bini boylayışıni çaresizce seyrettik-
leri bu dramatik final, babanm dö-
nüşünden bir hafta kadar sonra iki
oğulun, artık büyümüş ve olgıınlaş-
mış olarak dönüşlerini de içeriyor.
Dolaylı yoldan baba katili sayılacak
İvan'la Andrey'in babalannın ölü-
mündeki sırra (babanın adeta kor-
san definesi çıkanrcasına, vardık-
lan ıssız bır adada kazıp bulduğu a-
ma sandalla beraber sulara gömülen
esrarengiz bir kutuda büyük olası-
lıkla çocuklarının, ailesinın gelece-
ğini sağlama alacak bir şeyler bulu-
nuyordu herhalde) bir türlii vakıf
olamayışlan gibi, yönetmenin de
aydmlatmaya hiç yanaşmayıp son
değerlendirmeyi ve yonımu bütü-
nüyle bizc biraktığı Dönüş, baba ka-
raktcrinin geçmişine ilişkin kimi
imalardan öte hiçbir ipucu vcrmiyor
genelde. Babayıoynayan Konslan
tin Lavronenko'nun yüzüne, mi-
miklerinejestlerineodaklanıyoruz
bir işaret ya da iz yakalamak için
ama heyhat.
eaşarılı çeklmler ve
oyunculuklar
Seyirciyi biitünüyle havada bırak-
mayı seçen yönetmen sonuçta anlat-
tığı hikâyeye seyırcınin kendi yoru-
munu getırmesıni yeğlemiş besbelli.
Başanlı çekinıler ve oyunculuklar
ıçeren Dönüş, genelde ilgiyle seyre-
diliyor konuşmasız sahnelerin ağır
bastığı, minimal tarzıyla. Ancak bi-
raz Amenkan özentisi sayılacak, mo-
dern sınema yapma çabasının ürünü
bu ödüllü, festivallik Rus filminin
başlıca kusuru,senaryodaki merkez
karakterini sert, sevgisini gösterme-
yen, kasvetlı ve içi boş bir hayalete
çevirmesi olmuş bizce.
Sonuçta insanın doğasına ilişkin
temel çelişkilere dayanan bu bildik
baba oğul çatışması ve büyüme hikâ-
yesi, kadraja hep hataları vurgulayan
üç karakterini sığıştıran yönetmenin
yansız, abartısız ve gerçekçi anla-
tınııyla merakhsınca kaçınılmayacak
bir filme dönüşüyor
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK
Olga'ya âşık ohııak
Vönctmcnliğini Jerome BonneHn yaptığı 'Olga'nm Topuzu' fihnindcn bir sahne.
Jerome Bonnell 23 yaşında ilk
uzun metraj filmini çektiği zaman,
daha önceki kısa metraj filmleriyle
adını duyıırmuştu. Bu kez, Fran-
sa'nın küçük bir taşra kasabasında
yaşayan bir ailenin bireylerini anla-
tacaktı. "Olga'nın Topuzu" ortaya
böyle çıktı. Çocuk kitaplan yazan
Gilles, kızı ve oğluyla yaşıyor, kita-
bını yazmaya çalışıyordu. Eşini ye-
ni kaybctmişti, kızı Eınına ile oğlu
Jiilien bu kaybın altından kalkmaya
çalışıyorlardı. Emma göründüğün-
den çok daha üzgündü, hem evin an-
nesi olmaya çalışıyor hem de anne-
sinin acısına dayanıyordu. Jülien, pi-
yano derslerini bırakmıştı. Kız ar-
kadaşı Alice ile zaman geçiriyor, o
da acısını bir şeylerin arkasına sak-
lamaya çalışıyordu. Çiftlik evlerin-
de yanlarına gelen yeğenleri Bastil-
le'iıı neşesi ile avunuyorlardı.
Ergenlik çağında yaşanan aşk
Jülien'in arkadaşı Alice dansçıy-
dı, bir oyun üzerinde çalışıyorlardı.
Bu sakin yaşam Jülien'in Olga'yı
görüşüyle yön değiştirdi. Olga bir
kitapçıda çalışıyordu. Düzgün fizi-
ği, saçının ciddi topuzu ile Jülien'in
dikkatuıi çekti. Kitaplar üzerinde
geçen kısa bir konuşma Jülien için
aşkın başlangıcı oldu ve delikanlı
açıklayamadığı bu aşka yoğunlaştı.
Ergenlik çağında yaşanan aşkın sap-
lantılı özelliği ile Jülien artık çocuk-
ça işler de yapacak, Olga'nın dikka-
tini çekmeye çalışacaktı. Taşra her
ycrde olduğu gibi, içinde yaşayan
gençlerı sıkacak, buradan kurrulup
büyük kentlerde yaşama özlemini
alevlcndirecekti.
Bir yaşamın acı-tatlı yanlan
Gilles yazar olarak tıkanmış gibiy-
di. Yazmak istediği kitap ilerlemi-
yor, o da ne yapmak istediğine karar
veremiyordu. Bu arada bir arkadaşı-
nın karısı onunla ilgileniyor, sıkıcı
taşra yaşamı içinde ortak bir kaça-
mağa adım atıyorlardı. Ama bu ka-
çamak kızı Emma'nın gözünden
kaçmıyor, ufak çapta bir krize yol
açıyordu.
"Olga'nın Topuzu", uzun ana-
lizlere girmeden olaylan yorumlaya-
rak insanların acılarına katlanma bi-
çimleri, bu arada ilişki çeşitlen üze-
rine yapılmış bir deneme. Büyük
savları olmadan, dar bir kadro için-
de de insancıl sorunların işlenebile-
ceğini anlatıyor.
Çok büyük şeyler beklemeden, dar
çevrenin insanları ve ilişkileri üze-
rinde kurulu bir yaşamın acı-tatlı
yanları görüterek izlenebilir.
'öylesine Bîr Dinleti'nln ilk gösterimi yarın
Antalyalılar operayı sevecek
• Opera Hteratürünün en tamnmış aryalarının
yanı sıra türkülerimizden de örneklerin verildiği,
çoğu tamnmış dünya müziklerinden seçilmiş bir
kolaj olan 'Öylesine Bir Dinleti 'de müzikle
birlikte dans da yer alıyor.
GURSU KUNT
Antalya - Antalya Devlet
Opera ve Balesi, operayı
tanıtmayı amaçlayan ve bugüne
kadar Ankara ve İzmir'de çok
sayıda izleyiciye ulaşan
"Öylesine Bir Dinleti"nin
Antalya ilk gösterimini yann
yapıyor. Insanlığın var
oluşundan bu yana müzik
tarihini, çoksesli müziğin ve
operanın doğuşundan bugüne
kadar uzanan süreci; operalar,
aryalar, hatta bağlama eşliğinde
türkülerle bir araya getiren
yapıt, şubat ayı boyunca,
Kepez Semt Evi'nde
sahnelenecek. 6 kişilik bir
toplulukla da okullarda eğitim
çalışmalan yürütülecek. Aynca,
yapıtın cezaevinde de
sahnelenmesi için çahşmalar
sürdürülüyor.
Pengell bir kolaj
Yapıtı yazan ve yöneten Murat
Göksu, opera ve baleyle ilgili
her şeyi küçük küçük de olsa
vermeyı amaçladığını; opera ve
balenin, halktan uzak duran
insanlar yüzünden halktan uzak
kaldığını belirterck "İıısan
operaya, baleye gitmezse
hiçbir şey olmaz. Ama
dünyada en tehlikeli şcy
hiçbir şey olnıamasıdır.
'Öylesine Bir Dinleti' aslında
bir eğitim programı ve bu
dinletinin ardından izleyici
sayısımn artacağına
inanıyoruz. Operayı, baleyi
bilenler de yapıttan büyük
keyif alacaklar. Çünkü bu
dengeli bir kolaj" diye
konuştu. Opera Hteratürünün
en tanınmış aryalarının yanı
sıra türkülerimizden de
örneklerin verildiği, çoğu
tanınmış dünya müziklerinden
seçilmiş bir kolaj olan
"öylesine Bir Dinletf'de
müzikle birlikte dans da yer
alıyor. Yapıtın kostüm tasanmı
Ömer Gündüz, koreografisi
Cenk Karayel, ışığı da
Mustafa Eski imzasını taşıyor.
Eğitim amaçh yapıtın,
Antalya'nın ardından,
Gaziantep, Ç'orum ve
Denizli'ye götürülmesi
düşünülüyor.
Kâzun Koyuncu Yeni Melek'te
Kültür Servisi - Kâ-
radeniz müzığıne getir-
diği rock yorumuyla ta-
nınan Kâzını Koyun-
cu'nun sağlık durumu
nedeniyle ertelenen
konseri bu akşam Yeni
Melek Gösteri Merke-
zi'nde gerçekleştirile-
cek. Kanser hastalığı
nedeniyle bır süredir te-
davi gören Koyuncu, bu
akşam saat 21.00'de
sahneye çıkarak Kara-
deniz'in ritmik horon
havalarının yanı sıra
Lazca şarkılar söyleye-
cek. Sesıni 2001'de
c
'Viya" adlı albümüylc
duyuran Koyuncu, Gül-
beyaz adlı televızyon di-
i
zisine yaptığı müzikler-
le geniş ilgi uyandırmış-
tı. Geçen yıl nisan ayın-
da çıkardığı "Hayde"
albümüyle iyi bir çıkış
yapan Koyuncu, aralık
aymda hastalığı nede-
niyle tedavi görmeye
başladı. Müzik çalışma-
lannı sağlık durumunun
elverdiği ölçüde sürdü-
ren genç müzisyen, din-
leyicileriyle yeniden bu-
luşmanın heyecanını ta-
şıyor. Yeni Melek'teki
konseri, Koyuncu'ya
moral vermek amacıyla
aralannda Karadenizli
sanatçıların da bulundu-
ğu çok sayıda müzisyen
izleyecek.
Karadeniz müziğinin rock yorumcusu Kâzım
Koyuncu bu akşam sevenlcriyle buluşuyor.
KEDİGÖZÜ
VECDt SAYAR
Tanrılardan Ateş Çalmayı
Yazgı Belleyenler
'Mutluluk' üstüne bir dosya yayımlanmış 'Time'
dergisinin son sayısında. Dünyanın dört biryanında
gerçekleştirilen bir anketin sonuçlarına bakarsanız,
mutluluğun kolay bir reçetesi yok. Kimi zengin ül-
kenin vatandaşları kendilerini pek çok yoksul ülke
vatandaşından daha 'mutsuz' hissediyor. Anket so-
nuçlarına göre, 'muf/ıv/ı//c'zenginlikle de doğru oran-
tılı değil, eğitim düzeyi ile de...
Peki, "sana göre mutlulukne, mutlu Insan kim" di-
ye soracak olursanız, bana göre mutlu insan pay-
laşmayı bilendir. En mutlu insanlarsa, paylaşılacak
değerleri yaratanlar, bir amaç uğruna yaşam boyu
mücadele verenler... Ali Berktay'ın AST'ta sahne-
lenen "Benim Meskenim Dağlardır" adlı oyununda-
ki sözcüklerle "tanrılardan ateş çalmayı yazgı belle-
yenler"...
Dünya tarihi, yaşamları boyunca acı çekmelerine
karşın düşüncelerinden ödün vermeyen bilim adam-
larının, sanatçıların öyküleri ile dolu. Bu insanlar,
çektikleri tüm sıkıntılara karşın mutluydulardiye dü-
şünüyorum. Çünkü düşüncelerinden taviz verme-
den yaşadılar. Yapayalnız daölseler, yarattıkları de-
ğerlerin bir gün başkaları tarafından kullanılacağına,
paylaşılacağına inandılar hep. O yüzden de mutluy-
dular. öldürülme riski altında yaşasalar bile. Bir kıs-
mı, 'faili meçhul' cinayetlere kurban gitti. Sabahat-
tin Ali de onlardan biriydi. Kırklareli'nde ormanda ölü
bulundu, 1948 yılının 2 Nisan günü. Bir suçlu bulun-
du, yargılandı, olay kapandı... Sanata saygılı birCHP
milletvekili, Mustafa Gazalcı, TC Başbakanı'na bir
soru önergesi yöneltti. Bu önergeyi ve aldığı yanıtı
önümüzdeki haftalara bırakarak, yaşamlarımıza
mutluluk katan tiyatrocu dostları anmak istiyorum
bugün.
AST sahnesinde Sabahattin Ali'nin yazgısını izler-
ken, AST'a emek vermiş sanatçıların yazgısını dü-
şündüm. Bugün aramızda olmayan nice tiyatro us-
tasını: Asaf Çiğiltepe'yi, Ayberk Çölok'u, Erkan
Yücel'i, Oben Güney'i, Ayton Sert'i, Yaman
Okay'ı, Savaş Yurttaş'ı, Mehmet Keskinoğlu'nu,
Orhan Çağman'ı, Kerim Afşar'ı... ve AST'a emek
vermiş büyük yazarları: Güner Sümar'i, Sermet
Çağan'ı, Vasıf Öngören'i, Ismet Küntay'ı, Kerim
Korcan'ı, Aziz Çalışlar'ı, Uğur Mumcu'yıı, Orhan
Kemal'i, OktayArayıcı'yı...
Hepsinin sıkıntılarla dolu geçti yaşamları ama
mutsuz olduklarını söyleyebilir misiniz? Yaşama se-
vinçleri ve gelecek tasarımları onları dünyanın en
yoksul ama en mutlu insanları yapmaya yeterdi.
Bugün, bu insanların sayısı daha az ne yazık ki.
Ama, gene de en şanslılarımız onlar. Yitirdikleri de-
ğerlerin yerine parayı ikame etmeye çabalayanlar ise
gerçekte mutlu olmadıklarını çok iyi biliyorlar. Bak-
mayın siz o televizyonlarda, gazinolarda şakır şakır
göbek atan vatandaşlarımıza. Mutsuzluklarını ken-
dilerinden bile gizlemekten başka çareleri kalmamış
onların. 'Time' anketine göre pembe dizi seyreden-
ler, seyretmeyenlere oranla daha mutsuz hissediyor-
muş kendini. Demek ki, medyamız da ilaç olamıyor
bu derde.
Eğer siz de kendinizi mutsuz hissediyorsanız ve
de benim fikrimi sorarsanız, bundan kurtulmanın bir
çaresi var. En yakın kitapçıya uğrayıp kendinize bir
kitap hediye etmek, bir tiyatroya, konsere ya da si-
nemaya bilet almak. İki saatliğine de olsa başka
dünyalara konuk olmanın, "tanrılardan ateş çalma-
yı yazgı bellemiş mahkûmlarla birlikte gülüp, ağla-
manın, sorgulamanın keyfine doyum olmaz.
Hele Istanbul'da yaşıyorsanız, o kadar zengin se-
çenekler var ki karşınızda. Elbette, ekonomik duru-
munuz elverdiği ölçüde izleyebileceksiniz bunları.
Ama, sakın bir mazeret olarak buna sığınmayın.
Devlet Tiyatrolan'nı dolduran o yoksul çocuklara
haksızlık edersiniz sonra. Gerçekten de, çok iyi
oyunlar var Devlet Tiyatroları'nda şu aralar. Tabii,
özel tiyatrolarda da... Daha önce bu köşede sözü-
nü ettiğim oyunların yanı sıra, vurgulamak istediğim
birkaç oyun var. Bunlardan ilki, Tiyatro Pera'da iz-
lediğim "Dobrinja'da Düğün". Savaştan yola çıka-
rak insanı anlatan, kara mizahtan ustaca yararlanan,
dört dörtlük bir dramaturji çalışmasının ürünü olan
bu güzel yapıtı yazan, yöneten ve başrollerinden bi-
rini üstlenen Nesrin Kazankaya, 'Julia 'daki başa-
rısını tekrarlamış, hatta aşmış diyebilirim. Başta Ni-
hat lleri, tüm oyuncu kadrosunu kutluyor, sevgili
Eren Uluergüven'i saygıyla anıyorum.
Son zamanlarda başarılarını hayranlıkla izlediğim
bir başka tiyatrocu daAslıÖngören. Yazdığı'Ye/m/
Değirmen ml?' adlı oyunu Izmit'ten genç bir ekip,
'Fayton Oyunculan' başarıyla sahnelemiş. Onları
'SemaverKumpanya 'nın sahnesinde izlemekten bü-
yük keyif aldım. Keşke gene gelebilseler Istanbul'a
da sizlerde paylaşabilseniz bu mutluluğu. önermek
istediğim daha çok oyun var. Onlar da başka yazı-
lara...
vecdisayar@yahoo.com
İDSO'da Portekiz rüzgârı
Kültür Servisi - Jose Ferreira Lobo
yönetimindcki Îstanbul Senlbni Orkestrası'nın
bugün saat 19.30 ve yarın saat 11 .OO'de vereceği
konserlerin solisti, viyolonsel sanatçısı Paulo
Gaio Lima olacak. 'Iberia' başhklı konserde Joly
Braga Santos'un 'Staccato brillante', Luigi
Boccherini'nin 'Viyolonsel Konçertosu, Si bemol
majör', Luis de Freitas Branco'nun 'Suite
Alentejana No. 1', Amadeo Vives'in
'Francisquita-Fandango', Enrique Granados'un
'Goyescas-lntermezzo' ve Jeronimo Gimenez'in
'La boda de Luis Alonso-Intermezzo' adlı
yapıtlan seslendirilecek. (0 212 251 56 00)
BUGÜN
• CRR'de 19.30'da Emin Güven Yaşlıçam'ın
yöneteceği, Cihat Aşkm'ın (keman) solist
olarak katılacağı Îstanbul Oda Orkestrası'nın
konseri. (0 216 556 98 00)
• OSMANLI BAINKAS1 MÜZESÎ'nde
19.30'da 'Buster Keaton'dan Kısalar 1:13.
Mahkûm, Uyan Işareti, Gündüz Düşleri,
Baonatik'in gösterimi. (0 212 334 22 70)
• NÂZIM HtKMET KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 19.30'da 'Marksiznı
Okumaları
1
. (0 216 414 22 39)
• BİLCİ ÜNİVERSİTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 15.00'te 'Seks ve Lucia',
19.00'da 'Bisikletçi' filmlerinin gösterimi.
(444 0 42H)