Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13ŞUBAT2005PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Eski Dost İçin...
Bir insanı sevmek, sevmemek!..
"Beni artık sevmeseniz de..." demiş! Bir şiir ki-
tabındaki sunuş yazısı... Şiirlerini sevdiğim, yaşan-
tımdayeri olan, en genç çağından beri tanıdığım...
Böyle biri "beni artık sevmeseniz de..." diye na-
sıl yazabilmiş?
Niye severiz, niye sevmeyiz? Kitaplar dolusu an-
latsam da boştur. Incecik duygular yıpratılmama-
lı, çözümlenmemeli... En ince yerinden kopmuş-
sa!.. Kim yapmış, neden, niçin?
Kara gözleri, kara kaşlan için mi? Konuşması, dav-
ranışları için mi? Yakınımızda, komşumuzda, ya-
şam dönemeçlerinde birlikte olmamızdan mı?
Dostluklar süresiz midir? Gerçekte, öyle olma-
malı! Ama tekdüze gitmez yaşam... Dün bugüne
geldiğinde bir başkadır. Yüz değişir, söz değişir, ba-
kış değişir. Okuduğunuz kitaplar değişir... Sevdi-
ğiniz dizeler eskimiş olur. Ezberinizdeki tatlar çir-
kinleşir. Sözcükler anlamsızlaşır...
Bir şiir kitabıdır. Daha öncekilerdir. Yazmışsınız-
dır, övmüşsünüzdür. Sonra başkaları gelmiştir, baş-
ka kitaplar, başka dizeler! Türkçesi değişmiştir, bo-
zulmuştur, eskimiştir. Gün geçer, yıllar uçar gider,
sen aynı yerde kalırsın, o durmaz, o da gider. Ya
da sen artık onun bildiği gibi değilsindir. Bir baş-
kasısındır onun gözünde. O da büsbütün bir baş-
kasıdırsenin için! Nedenini anlamak istesen de, bo-
şunadırçaban...
Bir şairin, bir yazarın değişmemesi olanağı var
mıdır, olabilir mi? Herkes değişir. Doğa yasası gi-
bi bir şey! Yirmisindeyken tanıdın. Otuzunda aynı
çizgideydin. Ya da öyle sandın. Sonra araya yollar,
kentler, insanlar, kitaplar girdi. Seninkiler başka,
onunkiler başka... Bir an gelip çattı, tanıyamaz ol-
dun. Nereye gitti? Hangi rüzgâr ufkunun dışına it-
ti, götürdü? Hangi güç, hangi eğilim, hangi yaşam
kavgası?
"Beni artık sevmeseniz de..." Seni, sen olarak
tanıdıkça, sen, sen olarak kaldıkça... Ama gidip bam-
başka bir durakta, başka bir ufukta kendine bir çı-
kış aramışsan, bulmuşsan, bulduğunu sanmışsan,
elbet değişir eski sevgiler, tutumlar, duygular...
"bin yayladan geçtin
kalbin eksile eksile"
demişsen...
Nedireksilen? Kişilikdeğil mi? Birzamanlarki ki-
şilik bugün yoksa, bunu bilerek bilmeyerek kendin
bir yenisini yaratmışsan, o zaman kime ne diyebi-
lirsin? Ya sen ne diyeceksin? Sen neden değişme-
din? Acaba öyle mi? Hayır demek zor. Değişme-
mek olası mıdır? Hepimiz için kural değişmek. Ön-
cezamanın oyunları var. Ister misin otuz kırkyıl ön-
ceye gidelim, gidebilirsek, anımsayabilirsek.. Bel-
ki bir ufka bakarken beraberdik. öyle sanıyorduk!
Belki yanılmıştık,, belki ben dalmış gitmiştim öyle
bir hayale... Savunduklarımız, özlemlerimiz, istek-
lerimiz...Hepbirayrımvardır, olmalıdıramabüyük
bir uçurum olmaz. Dostluk mudur, Montaigne'nin
biryakın dostu için "O, oydu. Ben de bendim" de-
mesi gibi... Hepsi bu... Amao gider başkayere, sen
kalırsın başka bir yerde!.. O zaman sevmek, anla-
mak, hoşgörmek, eski saygıyı sürdürmek olası mı-
dır? Sen "bin yayladan" geçmişsin "kalbin eksil-
se" de geçmişsin. Şimdi başka bir yayladasın. O
yaylanın şarkılarını söylüyorsan...
"şimdi durduğumuz yer
geçmişimiz midir"
"Beni artık sevmeseniz de.."
Işte kısa dizelerde:
"zaman sürüleri geçtiler
gecikmiş, geç kalmış, kaç gece
geçtiler, işte ben o kimdi'yim"
Sevgi yok olmaz! Saygıdır, az da olsa...
PISA Çalışmalanndan Dersler...
P
Ülkemizin içeridcn ve dışarıdan çok yönlü kıskaca alındığı günümüzde, ulusal
bilince dayalı çağdaş bir eğitim, bizi kurtaracak ve yaşatacak cn önemli araçtır.
Prof. Dr. Y. Müh. İlhanıi ÇETİN
ısa deyınce akla önce italya'nın cğ-
ri çan kulesi ile ünlü tarihsel kentı
gelir. Fakat eğitimcilerde bu kısalt-
ma bambaşka bir çağnşım yapar, zi-
ra onlar için PISA ya da Pisa, mer-
kezi Paris'te bulunan Ekonomik Işbirliği ve
Kalkınma Örgütü (Ingilizce kısaltması OECD)
tarafından 2000 yılında başlatılan, her üç yıl-
da bir tekrarlanan ve öğrencilerin basarılannı
ölçmeyi amaçlayan uluslararası bir değerlen-
dirme projesinin kısa adıdır. Bu ad, lngüızce
Programnıc for International Student Assess-
ment (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı) ya da Fransızca Projet International
de Suivi des Acquis (Kazanımlan Izlcme için
Uluslararası Proje) sözcüklerinüı ilkharflenn-
den oluşur.
PISA uygulaması, dcğişik ülkelcrdcki okul-
lann ortak bir değerlendırilnıesini ve karşılaş-
tınlmasını sağlamakta; bu yoldan pek çok yö-
nü ile ilginç, yararlı, öğrelici, düzeltici ve iler-
letici dersler çıkanlabilmektedir. Daha somut
olarak bu proje yardımıyla 15 yaş grubunda öğ-
rencilerin şu üç alanda düzeyı ölçülmek ısten-
mektedir: l) Okunıa yeteneği, 2) Matematik,
3) Fen bilgisi. 2003 değerlendirmesinde buna
sorun çö'zme becerisi eklenmiştir. Agırlık, 2000
değerlendırmesinde okumaya, 2003 'te matema-
tiğe verilmiştir. En az 58 ülkenin katılacağı PI-
SA 2006 Sınavlan ise fen bilgisine odaklana-
caktır.
PISA 2003'e 29'u OECD ülkesi ve I l'i or-
tak ülke olmak üzere 40 ülke katılmıştır. 2003
ilkbaharında yapılan sınavlarda 250 bin öğren-
ci sorulan yanıtlamıştır. Sınavlar için her ülke-
den 4500-10.000 arasmda öğrenci seçilmekte-
dir. Türkıye 159 okııldan 4855 öğrenci ile tem-
sil edilmiştir. Süresi 2 saat olan sınav çok se-
çimli ve açık sorulardan oluşmaktadır. Esas
alınan kavram, ömürboyu öğrenmektir. Ölçül-
mek ıstenen, anlama ile birlikte kazanılan bil-
ginin esnek ve duruma uygun uygulanabılme-
sidir. Örneğin bir sınavda, frenleyen bir otobüs-
tc bulunan bir yolcunun elinde tuttuğu bir bar-
dak sııyun hangi yönde hareket ettiği ya da ol-
duğu gibi durup durmadığı sorulmuştur.
Bizdeki ezberci, verimsiz ve din etkili ögreti-
min düzeltilmesine ışık tutabilecek böylesine
önemli hir projenin ülkemiz cğitimcilerinde
yeterli bir yankı bulduğu söylenemez. Yaptı-
ğımız ufak bir araştınııa, birçok öğretmenımi-
zin ve okul yöneticimizin bu konuda bılgi ve
ilgi eksikliği olduğunu göstermiştir. üysa PI-
SA ileri ülkelerde bile büyük bir ilgi odağıdır.
Bu proje katılımcı ülkelerde sürekli izleniyor,
sorgulanıyor, çözünılenıyor, sonuçlar çıkanlı-
yor ve buna göre yeni eğitim politikaları üre-
tiliyor.
Bizinı açımızdan
Projenin sonuçlanna bızim açımızdan bakı-
lacak olursa, önce şu saptama yapılabüir. Her
alanda görüldüğü gibi, eğitimde de peşin yar-
gılar yanıltıcı olabilir. Özellikle Türkiye'de in-
sanlar en çok ABD'ye, daha küçük ölçüde Al-
manya, Fraıısa, lngiltere gibi büyük ve ılerı ül-
kelere körü körüne koşullanmıs,tır. Onlann eği-
tim sistemleri çok başanlı bulunur, örnek ahn-
ması önerilır, gıderek o eğitim sistemleri tak-
lit edilerek eğitim sorunlarının üstesinden ge-
linebilcccğine inanılır. Oysa PISA çalışmala-
n açık vc seçik olarak gösteriyorki, eğitim sis-
temlenm örnek aldığımız büyük devletler eği-
tim değerlendinlmesınde büyüklüklerini ko-
ruyamıyor. Örneğin lOOOüzerindenverilenor-
talama matematik notlarına bakacak olursak,
29 OECD ülkesi arasında küçük Finlandiya
544 ile 1., Güney Kore 542 ile 2., Hollanda 538
ile 3,, Japonya 534 ile 4., Belçıka 529 ile 6., Çek
Cumhuriyeti516ile 10.,Fransa511 ile 13., Al-
manya 503 ile 16., ABD 483 ile 24. ve Italya
466 ile 26. oluyor. Fen bilgisinde, okuma ve so-
run çözmede de dıırum bu tabloya benziyor. Fin-
landiya üç dalda birinci, sorun çözmede ıkın-
ci, Güney Kore sorun çözmede birinci, öbür dal-
lardaikinci Almanya sorun çözmc dıs,ında or-
ta not, ABD okuma dışında zayıfnot alıyor. Tür-
kiyeise tünı dallarda soıulan ikincioluyorve an
cak Meksika'yı geçebiliyor. Kaışılaştırma, ka-
tılan tiim 40 ülkeyc göre yapıldığında, matc-
matikte liong Kong birinci olmakta, onu Fin-
landiya, Güney Kore ve Hollanda izlemekte,
Türkiye yine sonlarda yer almaktadır.
PISA Projesi'nin bizce en anlamlı örneği,
olanaklarını çok iyı değerlendırerek en yüksek
başanyı yakalayan Finlandiya'dır. Esas olarak
İskaıulinav sosyal demokrasisi' ni benimseyen,
devletçiligi uygulayan ve ürelim araçlarının
önemli bir bölümüntt devlelin elinde tuttuğu
bu ülkcyi Pl SA 2003 'te en öne taşıyan öğretim
sistemilüm dünyaca örnek alınmaktadır. Temel
özelliği, sürekli öğrenen bir okul sistemi olma-
sı, öğretmenın öğrencileri anlamakla görevli sa-
yılması ve öğretnıen-öğrenci ilişkilennin son
derece içtcnlikli yürütülmesidir. Öğretimde her
çocuğun farklı olduğu, farklı öğrendiği, farklı
hatalar yaptığı göz önünde tutuluyor, yani öğ-
retim kişiselleştinliyor. Gerektiğinde öğrencı-
ler için kişisel öğrenim planı düzenleniyor, ay-
n ayn ya da grup halinde ek öğretim veriliyor.
Uzun süre hasta olanlar dışında sınıfta kalma
yoktur. 9. sınıfı bitıremeyen öğrenci sayısı 150-
200 arasındadır. Nüfusu 16 kat daha büyük
olan Almanya'da ise okulu bitiremeyenlerin
sayısı 100 bini geçiyor. Yükseköğretime devam
edenlenn oranı % 72'yi buluyor. Öğretmen
maaşları Almanya'dakine göre 1/3 oranında
daha az olmasına karşın Fin öğretmenler çok
daha başanlı oluyor.
Sonııç
Türkiye'de yıllardan beri eğitim sısteminin
bozukluklarını tartısıyoruz. Verimsiz öğretim
yöntemleri, Türkçeyi bile öğretmeyi başara-
mayan okullanmızm düşük düzeyi, en az elli
yıl gen kalmış ders içeriklen, kötü yazılmış ki-
taplar, yetersiz donanımlar, birleştirilmış sınıf-
larda öğretim, çok kez öğretmeyi bilmeyen,
kendini yetiştirmeyen ve yenilemeyen öğretmen-
ler, dersı not yazdırarak geçirme, ulusal bir fe-
laketolanezbercilik, öğrenmeye değıl not'a ve
üniversiteye gjrişe odaklanan, yeteneklerı dık
kate alınmayan ve yaratıcılığı köreltilen öğ-
renciler...
Şimdi hem PISA smavlannın sonuçlanndan,
hem Finlandiya örneğinden dersler çıkararak
eğitim sistemimizi akılcılık tenıeli üzerinde
yeniden inşa etmeli, gençlerimizin ve ulusumu-
zun geleceğını güvence altına almahyız. Genç
nüfusumuzun yararlı ve etkili olması yüksek
nitelikli öğretim görmesine bağlıdır. Dünya
olaylan, nüfusu iyi eğitilmiş ülkelerin daima iler-
ledıklenni ve üstün geldiklerini göstermekte-
dir. Ülkemizin içeriden ve dışandan çok yön-
lü kıskaca alındığı günümüzde, ulusal bilince
dayalı çağdaş bir eğitim, bizi kurtaracak ve ya-
şatacak en önemli araçtır.
Kıbns Sarmalı
1
Doç. Dr. Hüııer TUNCER
7Arahk2004Brüksel Türkiye, AB ile 3 Ekim
Doruğu'nda, Avrııpa 2005 tarihinden önce üye-
lik görüşmelerine başlaya-
bilmek için, ya Kıbns sonı-
nuna bir çözi'ım yolu bulacak
yadabutarihtenönce, 1963
tarihli AnkaraAntlaşması 'na
ek protokolü ımzalamak su-
retiyle Güney Kıbns Rum
Yönetimi'ni dolaylı olarak
tanımış olacaktır.
Türkiye Cumhuriycti
Devleti, bu güç koşullar al-
tında acaba "Kıbns soru-
nu"na nasd bir çözüm yolu
bulmalıdır?..
Kanımca, bu soruyu doğ-
ruvegerçekçibirbiçiındeya-
Birliği'ne üye devlet
ve hükümet başkanları, Tür-
kiye'ye, Avrupa Birliği'ne
üyelik yolunu açmış; ancak
bunun karşılığında, lıiçbir
Türk hükümetinin kolayhk-
la kabul edemeyeceği bir
koşul öne sürmüştür. Bu ko-
şul, Türkiye'nin, Güney
Kıbns Rum Yönetimi'ni
tüm adayı temsil etmek üze-
re tanımasıdır. Başka bir de-
yişle Türkiye'nin, Kuzey
Kıbns Türİc Cumhuriye-
ti'nin (KKTC) varlığuıı yok
saymasıdır.
Bu sene
onu sevdiğinizi
farklı bir şekilde
söyleyin.
Kumaşıııı,
modelini siz seçin,
biz mesajınızı yazalım.
Galleria a.v.m dgr. 374 (Kuyumcular Boliimü) Ataköy 34710 tttsnbul
Tel: (0212) 560 88 95 Faks: (0212) 560 39 26 www.royalbrccd.com • info®royalbreed.com
nıllayabilınck için, öııcelik-
leşuikincisorununyamtlan-
masıgerekir: KıbnsTürkile
K ıbns Rum tarafları, "ege-
meıılik" kavramından neyi
anlamaktadır? Sanınm, bu
sorunun doğru bir biçimde
yanıtlanması, soruna çözüm
yolu bulunmasını büyük öl-
çüde kolaylaştıracaktır.
Kıbns Rum tarafi,
u
egc-
mcnlik^ten şunu anlamak-
tadır: Türkhalkuıaself-de-
terminasyon ve egemenlik
hakkı tanınamaz, çünkü
Kıbns'ta tek bir halk vardır
ve bu halk da Kıbns Rum
halkıdır. Bu, Rum tarafınca,
Türk tarafinın eşitliğinin ka-
bul edilmemesi anlamına
gelir çünkü eşitliğin ölçütü,
egemenlik haklarının kabu-
lüdür.(2) Egcmenlik ve self-
determinasyon hakkını
içermeyen eşitlik, sözde,
yapay bir eşitliktir.
Kıbns Türk tarafi ise
mutlaka iki egemen dcv-
lete dayab bir anlaşmanın
yapılmasından yanadır.
Egemcnliğc dayanmayan
vc sclf-dctcrminasyon hak-
kını içermeyen bir anlaş-
ma kalıcı olamaz. Self-de-
terminasyon hakkına sahıp
olmayan, bu hakta direhne-
yen bir halk, egemen bir
halk olduğunu ileri süre-
mez. Egemenliğe dayanma-
yan bir eşitlikse kâğıt üze-
rinde kalmaya mahkûmdur.
Güney Kıbns Rum Yö-
nctimi,Kıbns sorununa ka-
lıcı vc banşçı bir çözümü
ciddon bıılmak istiyoı s:ı u
si-
yasal eşidik", "egemenlik"
ve "federasyon" kavramla-
ı ınııı içeriklerini açıkbğa ka-
v ıışiııı ıııalıve bu kavramla-
rın içerikleri knnusunda,
Kıbns Türktarafıy labir u/-
la^maya varmaya çahşınalı-
dır. Başka bir deyişle bu kav-
ramlann içerikleri konusun-
da, Kıbns Türk ve Kıbns
Rum tarallarmın varacağı
bir uzlaşma sonucunda an-
cak, Kıbns sonınıına geçer-
li bir çözüm yolu bulunabı-
lecektır.
Ote yandan, dünya dev-
letlerinin de işgalci Rum
yönctimini, Kılnıs'ııı ya-
sal hükümeti olarak tanı-
mayı sürdürmcktcn vc
Türklere, Rum devleti
içinde azınlık haklarıyla
yaşamayı dayatmaktan bir
an önce vazgeçmeleri ge-
rekir. Dünya devletlennın,
BM'ın ve AB'nin, Kıbns
somnunun çözülmesini is-
terken bu görüşlerini kesin-
likle değiştirmeleri gerekir.
Aksi takdirde, ne denli ça-
ba harcanırsa harcansın,
Kıbns sorunu çözülemez!
Görüleceği gibi, Kıbns
Türk ile Kıbns Rum taraf-
larının, "siyasal eşitlik" ve
"egemenük" kavramlan ko-
mısunda aralanndaki gorüş
farklıliğı, çözüm yolundaki
en büyük engeli oluşturmak-
tadır. Türk tarafi, ortaklığın
iki devletten oluşmasını sa-
vunmakta ancak Rum tara-
fi, "iki devlet" düşüncesine
karşı çıkarak federasyona,
"Kıbns Cumhuriyeti" ana-
yasasında yapılacak deği-
şiklıkle gidilebileceğine
inanmaktadır. Türk tarafi,
yetkilerin ağırhklı olarak
oluşturucu devletlerde kal-
masını, ortak oluşuma çok
kısıtlı yetkilerin tanınması-
nı istemektedir. Rum tarafi
ise federal hükümetin müm-
kün olduğunca güçlü kılın-
masından yanadır.
Türk tarafi, her ıkı toplu-
mun kendi devletlerinde ya-
şamalannı, iki-kesimliliğin
sulandınlmaması gerekti-
ğini savunmaktadır. Rum
tarafi ise bunu özgürlükle-
rin kısıtlanması olarak nite-
lendirmekte ve isteyen va-
tandaşlarm istediği bölgede
yaşaması gerektiğıni öne
sürmektedir.
Türk tarafi, Türkiye'nın
etkin ve fiili güvencesıni
sağlayan 1960 Garanti Ant-
laşmalan'nın aynen uygıı-
lanmasını istemektedir.
"Etkin garanti"den kaste-
dilen, garantör devletlerin
tek yanlı müdahale hakkı-
nın sürdürülmesi; "fiili ga-
ranti"den kastcdilensc ada-
da, Türk halkının güvenlik
gereksinmelerine yanıt vc-
recek sayıda Türk askeri-
nın bulunmasıdır. Bu ko-
nuda, Türk tarafi, hiçbir
ödün vermemekte kararlı-
dır. Rum tarafi ise "ulus-
lararası" garantilerden ya-
nadır. Garantilerin, AGÎK,
NATO,AByadaBM Gü-
venlik Konseyi şemsiyesi
altına alınması için çaba
harcamakta, adada Türk
askcrinin kalmasını iste-
memektedir.
Türk tarafi, Türki-
ye'nin tam üye olmadığı
bir AB'ne girilmesine ve
Rum başvurusunun çer-
çevesinde, görüşmelere
katılınmasına karşı çık-
maktadır. Kum tarafi ise
Türklerin Rum heyeti
içinde tam üyelik görüş-
melerine katılması surc-
tiyle bir çözümdcn önce vc
Türkiye tam üye olma-
dan, AB'ye tam üye olun-
masını istemektedir.
Açıkça görülebiliyor ki,
Kıbns somnunun tarafla-
nnın, bırbiriyle bağdaştı-
nlması son derece güç olan
farklı bakış açıları bulun-
maktadır. Bu durumda, ada-
da ortak bir çözüm yolu-
nun bulunması, epeyce za-
man alacağa benzemektedir.
O halde, benim görüşüme
göre adada, görülebilır bir
gelecekte Kuzey'de, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti;
Güney'de de, Ciüncy Kıbns
Rum Yönetimi varlıklarını
sürdürmeli; Türkiye,
KKTC'nin dünya devktle-
ri tarafından taııınması yo-
lunda yoğun çaba harcama-
h; Türkiye ile KKTC ara-
sındaki ekonomik ve kültü-
rel ilişkilerin yoğunlaştınl-
masına çahşılmalı ve
KKTCıleABDveABara-
sındaki siyasal, ekonomik
ve kültürel ilişkilerin gejiş-
tirilmesi sağlanmalıdır. Ötc
yandan, Kıbns Türk halkı
ile Kıbrıs Rum halkı ara-
sında bugüne değin yaratı-
lamayan bir güven ortamı-
ıım yaratılması yolunda da,
somut adımların atılması
kesinlikle göz ardı edılme-
melıdır.
Öte yandan, KKTC'nin
varlığının koruyuculuğunu
üstlcnmiş olan Türkiye'nin,
zaman baskısı altında ol-
madan ve onurunu koru-
yarak soruna bir çözüm
bulmasını diliyorum. İkti-
darda bulunan hükümet-
ler, Atatürkçü dış politika
çizgisinden ayrılmadan ve
yabancı güçlerin dayat-
malarına boyun eğmcdcn,
tam bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti Dcvlcti'ne
yakışır biçimde, bir çö-
züm ürctme yolunda cid-
di çaba harcamalıdır!
(1) Bu maktılc, Hünur Tım-
cer'/«, Şubal 2005 tarihinde
"Ümiı Yaymcütk" tarafından
yayımlanacak olan "KümsSar-
malı" haşhklı kitahından alm-
mıştır,
(2) Self-determinasyon hak-
kı. yanı "birhalkın kendigele-
ceğini özgürce beürleme hak-
kı", siyasal eşitliğm öziidür.
Bu hak, azınlıklara ve toplu-
luklara değil, halklara tanı-
ncın bir hakiır Bu nedenledir
ki, Güney Kıbrıs Rum liderli-
gi, Kıbns Tiirklerinin, ayn bir
halkdeğil, Kıhrıs Rumlanndan
oluşan yerli halk içinde. son-
radıın gclmc bir azınlık, bir
etnik topluluk olduğu göriişü-
nü yaymaya çalısmaktadır.
PENCERE
Dinci Devletie
Faşist Devlet...
Köye yeni imam gelmiş, kahveye gitmiş, müş-
terileri camiye davet etmiş:
- öyle bir yerde toplanacağız ki orada zengin
fakir, yaşlı genç, ast üst ayrımı yoktur, tasalı giren
ferahlar...
Eklemiş:
- Bildiniz mi neresi?..
Bektaşi kahvedeymiş:
- Bildim, demiş, meyhane!..
*C i
Camiye kadın giremez..
Erkek erkeğe kılınır namaz..
Suudi Arabistan'da seçim yapıldı; kadın seçime
giremedi..
Islamda kadın kimliği çitilene çitilene örselenmiş,
eski çamaşır gibi yıpranmıştır..
Erkeğin dört adım arkasında yürüyen ruh haliy-
le kadın seçime katılmış katılmamış, ne olacak?..:
Şu halimize bir bakalım: Türkiye'de demokrasi:
kavgası, kadında tesettürü savunmaya dönüştü..
Güler misin, ağlar mısın?..
•
Ceza hukukçularımıza da maşallah!..
'Dinci devlet'] savunmak, fikirözgürlüğümüzün
göstergesine mi dönüşecekti?..
Ya 'faşist devlet'e ne diyelim?..
Savunalım mı?..
Faşizmi savunmak da özgürlüğün koşulların-
dan biri değil mi?..
DeğllL ı
"Faşizmi savunmak özgürlüğü" rakıyı besme-
leyle içmek gibidir; 'imam suyu'nu yudumlarken
günahtan arınamazsın...
Faşist devlet; Kant, Beethoven, Schiller, He-
gel'le 'Aydınlanma'y\ yaşamış Almanya'da se-
çimle kurulmuştu..
Savaşla yıkıldı..
Faşizm 20'nci yüzyıl Avrupa'sının ürünüydü..
Dinci devlet, Ortaçağ'ın ürünü..
Dinci devlet, faşist devletten de beterdir..
Bugünün Suudi Arabistan'ı, Iran'ı, Sudan'ı, Ku-
veyt'i 1930'ların Almanya'sından -hele kadınların
durumu düşünülürse- bin kat daha karanlıktır.
•
Vaktiyle faşizme karşı çıkan aslan gazetecinin
bugün dinciliğin yollarınataş döşemesi, ancak ka-,
fa keşmekeşinin perişanlığından kaynaklanır; ya
da siyasal üçkâğıtçılığın tilkiliğini sergileyip vurgu-
lar...
OysaOrtadoğu, bahçemizdeki asma kabağı gi-
bi gözlerimizin önünde asılı... !
Suudi Arabistan'daki gülünç seçimde kadın
yok..
Erkek var.. |
Irak'taki acıklı seçimde halk yok..
Mezhep var..
Birtoplumda kişi (fert, birey, yurttaş) olmadan
demokrasi olur mu?..
Mürit 'insan' olmalı ki ülkede demokrasi olsun!..!
• !
Faşizmi yerip dinciliğe göz kırpmak ancak bizim-
ki gibi çağdaşlaşmayı tam anlamında gerçekleş-
tirememiş Islam ülkesine özgü bir çarpık fantezi
olsa gerek...
Çünkü faşizmi en koyu biçimiyleyaşadığı süre-
de bile Avrupa'da dincilik tehlikesi yoktu...
Islam coğrafyasında durum çok değişik...
Türkiye seksen yıldan beri çalkalanıp duruyor,
Fransa 1789'dan sonra yüzyıl devrim ile karşı-
devrim arasında gidip gelmişti, biz sekseninci yı-'
Iı yeni aştık..
Bektaşi'ye sormuşlar..
- - Allah varmı?..
- Elbette varl..
- Nereden anladın?..
- Seksen senedir boğuşuyoruz, hep onun de-
diği oluyor.
www.cuinok.uri;
İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI
19 Şubat 2005 Cumartesi Saat: 11.00-13J0
(îazeteci Yazar
ŞÜKRAN SONER
21. YİIZY1LDA EMEK, SAVAŞ VE GENÇLİK
SEN GELMEZSEN BlR EKSİĞlZ
Yer: Dakırköy Yunus F.nırc Kültür Mcrkczi
Ataköy
l
). Kısım Aliiköy/lstanhııl
Iletişim-Dilgi:
Namık K.. Boya: 0 532 281 54 54 - 0 216 368 33 56
Ufuk Yalçın: 0 542 652 15 00 - 0 216 326 49 21
e-posta: istanbul(">cumok.ur|>
Cumhuriyet
kitap kulübü
Taksim Kitap
Kulübümüz
Cumartesi - Pazar
12:00-19:30
saatleri arasında
açıktır.
Cumhuriyet Kitap Kulübü - Taksim
Istiklal Cad Zambak Sok. 4/1 (Fransız Konsolosluğu Yanı)
Taksım-lstanbul Tel: (0212) 252 38 81/82