18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13ŞUBAT2005PAZAR 4 CUMHURİYET SAYFA 17 a S .01) tstanbuVa l.ıııI iıuniş... Yok muydu! Elektronîk posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.512 05 OS Faks: 0.212.512 44 97 - Devlet sanatçısıyla sözleşme yapacakmış... "Sanat halk için midir yoksa sözleşme icin midir!" Tanım Anıl Öcal: "Yargı- tay'ın Kuran'a atıfla karar oluş- turması ve Danış- tay'ın Kuran kursları karşıtı kararı üzerine la- ikliğin yeni tanımı: Laik- lik, Yargıtay kararları- nın, Danıştay kararları- na karıştırılmamasıdır!" licaret Mehmet Ali Kılınç: "Başbakan, gıda dağıtı- mı işini tasfiye ediyor- muş. Bu kararı Bill Ga- tes ile görüşmeden ön- ce mi verdi, sonra mı? Geçinebilmek için boş duracak değil elbet!" Zararına Kamil Acar: "SEKA, sürekli zarar ettiği için kapatılıyor. Devlet yıllar- dır katrilyonlarca lira açık verip zarar ettiğine göre Maliye Bakanlığı da ka- patılıp milletin istifadesi için milli park yapılsın." T elevizyondaki yarışma programlarından ta- nırsınız Metin Uca'yi- Yıllardır konuşur ve yazar. Bıkmadan usanmadan çarpıklıkları anlatır. Hortumculuğu yoktur, yolsuzluğu yoktur. Dolayısıyla Türkiye'den kaçmayı, bir Avrupa ülkesine kapağı atarak örneğin Almanya'da kaçak iş- çi olarak çalışmayı düşünmemiştir. Türkiye'de bir gün şeriat devleti kurulur ve gerçek demokratların, aydınların, Atatürkçülerin kelleleri ke- silmeye başlanırsa belki o zaman Metin Uca da ca- nını kurtarmak için yurtdışına çıkmayı düşünebilir. Ama şimdilik gerek Amerika Birleşik Devletleri qe- rekse Avrupa Birliği tarafından Türkiye "ılımlı" birls- lam devleti ile idare edilmeye çalışıldığı için Metin U- ca'nın hayatı tehlikede değildir. Özetle, Metin Uca'nın siyasi iltica talebi de yoktur. Yurtdışına ya gezip tozmak için ya da bir davete icabet etmek için çıkmaktadır ve zaten Almanya'dan kültürel bir etkinliğe katılması için çağrı almıştır. Metin Uca Almanya'dan alacağı "kültür vizesi" için belgeleri tamamdır. Ama fotoğrafının zeminindeki renge takı- lır Almanya'nın Istanbul Başkonsolosluğu'ndaki "Hans"ın biri. Vesikalık fotoğraf neyse de Almanya, bir de en az 30 bin Euro teminatı olan 15 Euro primli sağlık sigor- tası istemektedir. Lakin Metin Uca'nın sağlık sigorta- sı vardır. Sigorta şirketinden imzalı, mühürlü iki say- falık Ingilizce poliçe dökümü "Hans"ın elindeki vize dosyasındadır. Dünyanın neresindeolursaolsun Me- tin Uca'nın başı ağrısa, sınırsız tedavi ve hastane masrafını sigorta karşılamaktadır. Ama "Hans" bunu kabul etmemektedir. "Hans", Almanya'dan iki sigor- ta şirketinin ve bu şirketlerin Türkiye'deki dört tem- silcisinin adresini vermekte ve bunlardan başkasının sağlık sigortasını kabul etmemektedir. Sigortacı dük- kânlarından biri de başkonsolosluğun karşısında açıl- mıştır! Metin Uca, hiçbir sağlık kontrolünden geçirilmeden ve hatta kişinin yüzünü bile görmeden yapılan sigor- tayı bir çarpıklık olarak niteler. Ve "Hans"ın sigorta şir- ketine açıktan 15 Euro ödemeyi reddeder. Tabii ki talep ettiği üç aylık vizeyi alamaz. Konu "vesikalık fotoğraf" boyutuyla gazetelere yansır. Almanya'nın Istanbul Başkonsolosluğu'ndaki "Hans" bu kez Metin Uca'nın peşine diişer; "Fotoğ- rafını değiştir sana bir yıllık vize verelim" der. Metin Uca, "Hans"ın bu "rüşvef'ini kabul etmez ve Almanya gezisini iptal eder. Bu arada Hazine Müsteşarlığı'na da sigorta poli- çesini sorar ve Almanların, halkı kendi şirketlerine yönlendirerek yasadışı bir iş yaptığını öğrenir. Avrupa Birliği'nin gerçek yüzü "Hans" sayesinde bir kez daha ortaya çıkmış olur. Devlet AkifKökçe:"Zama- na ayak uydurmak için e-devlet olacakmışız. A- man dikkat, ayak oyun- larına gelip sömürg-e devlet olmayalım!" SESStZ SEDASIZ (!) 'ÛOBIN HOOD'ÜN \ 'LARINOCAMl) Çelik Gülersoy'a hırsızlık suçlaması 30 yıl önce birer depo ya da ahır halindeki Hıdiv Kasrı, Malta Köşkü ve Sarı Köşk gibi tarihi yapılan Istanbul Belediyesi, Türkiye TURİNG ve Otomobil Kurumu'na devretmiş; Çelik Gülersoy'un yönetimindeki kurum da bu yapılan onararak kamuya kazandırmıştı. IstanbuPda belediyeyi Tayyip Erdoğan'la Refah Partisi kazanınca, TURlNG'in işlettiği tarihi yapılar 1994'te geri alınmış ve buralarda Islami işletme düzeni kurulmuştu. Bu uygulama bir Istanbul sevdalısı ve cumhuriyet aydını olan Çelik Gülersoy'u çok üzmüştü. Çelik Gülersoy, 1.5 yıl önce aramızdan ayrıldı. Mal varlığını da kültür ve sanat çalışmaları yapılması amacıyla kurduğu vakfa bıraktı. TURİNG Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Epikmen'in belirttiğine göre şu sıralar, Gülersoy'un kemiklerini sızlatacak yeni bir "çalışma" başlatıldı. Bu "çalışma"ya göre Istanbul Valiliği'nden gelen bir şikâyet dilekçesine dayanılarak Hıdiv Kasrı, Sarı Köşk ve Malta Köşkü, 11 yıl önce belediyeye devredilirken ' buralarda bulunan tarihi tabloların belediyeye iade edilmediği ve tarihi değeri olan bazı eski kitapların Çelik Gülersoy tarafından başkalarına satıldığı iddiası soruşturuluyor. Çelik Gülersoy'a "hırsız" demeye getiriyorlar. Ferit Epikmen, "Bu ne bitmez kindir" diye soruyor. Buna kin mi demeli? Yoksa cumhuriyetle yaşıt bir kurumu ve bir cumhuriyet aydınını karalayarak Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik başka bir hesabın provası mı? ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCt 'Kar'ınAdı'Afet'L Istanbul'da haftayı "kar"la karşıladık; karla yaşadik... Buralar için kar demek, -ar- tık- "afet" demek... üün boyu haberlerin ana kaynaği olan "Afet Koordinas- yon Merkezi" de bu gerçeğin "kurumsaUaşması" demek... Biliyorum, bu sözler iilke- min yarısından fazlası için ne kadar dalüks... Hele "doğu"da- kilcrimiz gibi, kışı sürekli kar altında geçırenlerimiz varken... İstanbul kara saplanınca "iil- kenin gündcmi" oluyor... "Oralar" kardan hiç kuftula masalar bile eğer "köy yolları kapanır"sa lıaber oluyor... Ben de şimdi aynı vefasızlı- ğa ortak mı oluyorum, ne? Fakat onlardan asla özür di- lemeyeceğinı... u Biz aylarca sıcak bir güneşe, hatta ılık bir yağmura hasret kalıyorıız; siziııki de ne ki?..." deselerbile... Çünkü biz de baharı "kır çi- çekleri"yle karşılamaya; kann altından fışkıran otlarla kokulu çorba yapmaya; lıallalarca ka- ra gönıülü saklandıktan sonra yenen "kaz eti"nin do- yumsuz lez- zetine hasre- tiz... Çocukla- nrmzın çoğu ıse sokaklar- da"kızak"la kaymayı; hatta yoldan geçenlere "kartopu" atmayı hayal bile cdcmi- yorlar... Burnuna havuç taktı- ğımız, eline süpürge sopası tu- tıışturduğumuz "kardan adam"larımızı belki de artık okuma kitaplanndan da çikar- tacaklar... Üstelik, eğer metropolde ya- şatnaya devam edersek bütün bunlara kıışaktan kuşağa has- ret kalacağız... Çünkü buralar için kar de- mek artık sadece afet demek; bir de "hasretlik" ki o da zaten en büyük afet... Kar yağdı diye "kavuşama- yanlar"a bir sorun bakalım... Işte bu nedenle şu geçen haf- ta yaşadığımız sadece birkaç giinlük kardan söz etiğinı için, kış demek kar demek olan o yö- relerimi/.in onurlu insanların- dan özürdilemeyeceğım... ••• JCarın "afet" demek oldu- ğunu, aslında çocukluğumdan bilirim... Yaşadığimdan değıl, "anla- tılan"lardan... Gahba 1930'lu yılların son- lan olmalı... Erzincaıı'da genç bir teğnıen, Kars'taki nişanlı- sına gitmek için gün sayarken kar yağar ve yollar kapanır... Komutanından güç bela ko- pardığı izni de kar altında ka- lır... Ertesi gün Kars'taki genç kız, işlemeli beyaz örtüsünü okşayarak açtığı "radyo"su- nun başındadır. Heyccanla beklediği şarkıyı, dönemın tüm subaylarının hayran ol- dukları, hatta âşık oldukları Safiye Ayla'dan dinlemek bi- raz yürek burkucu da olsa, "Yollar kapandı kardan.." sözleriyle gözleri dolar, ya- naklan ıslamr... Çünkü radyodaki "dinleyici isteklerinin" spikeri, "şimdi de Erzincan'dan Tcğmen Sü- leyman Ekinci'nin, Kars'taki ııişıııılısı Feruze I lanmı için is- tediği şarkıyı çalıyoruz..." de- miştir... Hâlâ düşünürüm... Acaba babam, yaşama veda edince- ye kadaranneme hep "Feruze Hanım" derken o dayanılmaz "afet" günü- nün anısını mı yaşatmıştı?... Annem de ona hep "Sü- leyman Bey" demişti... ••• Şimdi de ka- nn afet demek olduğunu, 1930'ların o zorlukoşullan- nı sözde çok gerilcrde bı- raktığımız şu 21.yüzyıldave üstelik ülkenin en gelişmiş. bölgesindeki met- ropolde yaşamak, acaba ne anlama geliyor? Radyolarda dinleyici istek- leri hâlâ varsa bile eep telefo- nu çoktan şarkılann yerini al- dı... Kar yüzünden, daha doğru- su kann "afetc dönüşmesi" yüzünden, buluşamayan, gö- rüşemeyen sevgililerden kaçı- nın akhna gelir, radyodan "şarkı göndermek"... Örneğin bizim gençliğimiz- de dc Adamonun söyledıği "Her yerde kar var..." şarkısı böyle günlere cşlik ederdi... Romantik ş.arkıcı, "kalbim se- nin bu gece..." diye devam et- tiğinde, karlı dünyalar baın- başkaolurdu... Şimdi galiba kar üstüne bes- telenen, söylencn yeni bir şar- kı bile yok... Bu da bir "afet" değıl mi? oekinciı/ cumhuriyet.com.tr KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakinturk.net H A R B İ SEMİIl HOKOY semihporoytıt yahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MVSTAFA hayatepiku tmynet.com "H.UKUMET Ö6UENCÎ AFFINDA BU AF'TA tSTtsMAftl VAkSA., OTOBÜSTEKİLER KFMAL URGENÇ k urgenc(wyahoo.com TARİHTE BUGİJN MLIMIAZ ARIKAN www.mumtaz-ariknıı. com KAPLUMBAGALAR/ KURTARMAK!. E BUGUN, l\IGıL.7Ç£E'C'E (PtAfSruu/), ffc' KÛÇÜK tOıZj KAPLUMEAGALARt KU£7&RDİ&1 İÇİM ÖDÜLLEMDtfZİLMıGTİ. MABCL- SH"°P(~3) ÖL0ÜKDÜĞÛA/Ü MIÇ77-. /b4&A v£ DeNİZDE LtCA İKİ 7Z//ZE AY/SfC *,, SÜR.ÜMGENLB/S AİLESİAJPENj SO6UK- ~>Yl/AMl-A&C>(R.YUMueTLl»4gA/C ÇOĞA- L-ltZLAfZ. EN UZUN ÖMÜIS.LÖ HAYl/AM OLA&AK l Yurrurtcuian cıkan bir &İLJtJiRCEI£. 17ÎM- 'r£ ÜMLÛ /C4ffı^ COO/C W A&MA&AN 8İR KAPlMM&AĞA, iâSO'LEIZPE tfrfLÂ TOMSA ADASIMPA KAPLUMBAĞALAH1M/M YAUAÇL/SI ME/S4ESÇE KAGUL EDİLMİŞT'IŞ AMA DE- '*"'' AZ&ABAL/ieiNl SAATTE SSkm. İLE PEtZ AZ SALIti GEÇ.EBİLİIZ !. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Amerikan Usulii Mutluluk Bana, "Amerikan kapitalizminin en başanlı yanı nedir" diye sorsalar, hiç duraksamadan, "Sömür- düğü insanları salaklaştırmadaki ustalığıdır" derim. Buna da kanıt olarak 1950'lerden bu yana benze- tilmeye çalışıldığımız Amerikan toplumunu gösteri- rim. Şimdi birileri çıkıp, "Yok yahu! Yale, Harvard; bilim, teknoloji, NASA, Nobeller, Silikon Vadisi; si- nema, edebiyat, resim, müzik, sanat... o zaman tüm bunlarne oluyor?" diye itiraz etmesin. Ameri- ka Birleşik Devletleri'nin birçokalanda "dünyanın en iyisi" olduğunu ben de biliyorum. Ne var ki beni ilgilendiren Amerikan toplumunun yönetenler, yaratanlar, varsıllar ve seçkinlerden olu- san yüzde 5'lik bölümü değil, geri kalan bölümü. özellikle de çalışan ya da küçük ve orta ölçekli bir işletme sahibi olan, "hamburger" yiyip "cola" içme- yi, akşamları televizyon karşısında elinde bir kutu soğuk bira patlamış mısır atıştırmayı, komedi dizi- leri, Amerikan futbolu izlemeyi, hafta sonları da bah- çelerinde komşularıyla "barbekü" partileri düzenle- meyi "dünyanın en büyük mutluluğu" sanan ve top- lumun en geniş kesimini oluşturan orta sınıflar. Amerikan kapitalizmi, toplumun orta sınıf insan- larının kendilerini "dünyanın en mutlu insanları" sanmaları için elinden geleni yapıyor. Yale, Harvard, Stanford, Berkeley ve daha birkaç üniversitenin dünyanın en iyileri arasında olması kimseyi yanılt- masın, Amerikan okul sisteminin temel amacı "iyi Amerikalı" yetiştirmek, "iyi Amerikalı" olmak ise dünyayı bilmemek demek! Sistem bunu çok iyi ba- şarıyor. Kapitalizme yönetici yetiştiren ve sayıları parmakla gösterilecek kadar az olan "seçkin" üni- versitelerin dışında kalan okulları bitirenler harita üzerinde, sözgelimi Ürdün'ü Uzak Asya'da, Pakis- tan'ı da Afrika'da arayacak kadar salaklaştırılıyor- lar. Eğer üşenmezseniz şimdiki başkan George W. Bush'tan başlayarak geriye doğru bir araştırın, yüz- lerce üniversite ve yüksekokulun bulunduğu ABD'de, yukarıda "seçkin" olarak adlandırdığım o en fazla on üniversitenin mezunları dışında herhan- gi bir üniversite mezunu Başkan'a rastlayabilecek misiniz? Buna Yale'in sinema bölümü mezunu kö- tü kovboy Ronald Reagan da dahil doğal olarak. New York Times, VVashington Post gibi gazete- leri okuyanlar, NBC, CNN gibi televizyon kanalları- nı izleyenler 292 milyonluk nüfus içinde küçük bir azınlık ve toplumun, yukarıda sözünü ettiğim yüz- de 5'lik kesimi içinde yer alıyorlar. Orta sınıf Ameri- kalının merakı kendi kasabası, kendi kentiyle, ken- di eyaletiyle sınırlı, oralarda işler yolunda gittiği sü- rece o da "dünyanın en mutlu insanı" olmayı sür- dürüyor. Yerini bile bilmediği Irak'ta neler olup bitti- ği onu pek ilgilendirmiyor, askerlerinin Irak'ta olma- sı arabasına koyduğu benzinin fiyatını olumlu etki- leyecekse ortada hiçbir "mesele" yok. Almanya'da Çok söylenir, Alman toplumunu sokağa mı dökmek istiyorsun, o zaman ya birayı yasaklayacaksın ya da fiyatını ikiye katlayacaksın, diye. Alman için bira neyse, Amerikalı için de benzin o bir bakıma! Kafa- sında bu korku olmasa, bugün Irak, yarın Iran, ne halt etmeye ordusunu petrol savaşlarına sürsün Amerika? Karların erimeye yüz tuttuğu bu pazar günü da- ha "sıcak", daha "hayatın içinden" bir yazı sun- mak isterdim okurlarıma. Fakat Devlet Istatistik Enstitüsü'nün yaptığı "mutluluk araştırması"na ilişkin açıklanan sonuçlar allak bullak etti kafamı. Halkımızın yüzde 48.7'si "mutlu", yüzde 9.3'ü de "çok mutlu" imiş yaşadığı hayattan. "Bir bütün olarak yaşamınızı düşündüğünüzde ne kadar mutiusunuz?" sorusuna yüzde 29.8 de "orta" di- ye yanıt vermiş. Bilimsel ölçütlere göre yoksul sayısının 20 milyon olduğu ülkemizde bu sonuç- lar çok şaşırtıcı değil mi? Amerikan kapitalizminin ekonomik ve sosyal zeminini oluşturan orta sınıfa ait insanların "mut- luluğunda" sistematik salaklaştırılması kadar em- peryalizminin önüne attığı "sömürü payı"nın da belirleyici katkısı var. Bizim insanımız ise anlaşılan yoksullaştıkça mutlulaşıyor. Buna "kendiliğinden salaklaşma" diyeceğim, ama dilim varmıyor. Her ne hal ise üzerinde durmaya, düşünmeye, araştırmaya değer bir durum. Belki de kendimizi mutlu sanarak Amerikanlaşmaya başladık, niye olmasın? e-posta: [email protected] B U L M A C A SEUAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Yayınbalı- ğına verilen "" bir başka ad. 2 2/ Muğla'ntn 3 Milas ilçesi- nebağlı turis- tikbirbelde... Manda yav- nısu. 3/ Arap abecesinde birharf... Ya- kındoğu'da ve özellikle Cezayir'de konuşu- lan Arapça, Fransız- 1 ca, ltalyanca, lspan 2 yolca karması dil. 4/ 3 llave... Briç, poker 4 gibi oyunları oyna- 5 yandörtkişilikgrup. 6 5/Karagözbalığının 7 yavrularına verilen 8 ad. 6/Yunan mitolo- 9 jisinde nifak tanrıçası... Kuzu sesi. 7/Kaldırıla- cak bir şeyin üzerine geçirmek için halattan ya- pılan çember... Güneydoğu Anadolu'da, daha çok kadınların çeşitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme. 8/Petrol thraç ftden Ülkeler Örgütü'nün simgesi... Masoıılarıntoplantıyeri. 9/Çinakoptan biraz büyük lüfer. YUKARroAN AŞAĞIYA: 1/ Mugla'nın Fcthiye ılçesine bağlı turistik bir belde... Kımi yiyeceklere lezzet ve reıık katmak için eklenen suluca malzeme. 2/ Süpergeotu... Konya ilinde bir baraj. 3/ "Parlama" anlamında eski sözcük... Çit, duvar. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Altan Erbulak'ın gülmece öykülerini içeren bir kitabı. 5/Durgun, dingin. 6/Yunan mi- tolojisine göre uçmayı başaran ilk insan... Bir no- ta. 7/Borsada kendi hesabına değerli kâğıt alıp sa- tan kimse... At tüyünün rengi. 8/Itici neden, gü- dü... Asmakütüğü. 9/Birmeyve... tslamın beş s.ar- tından biri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle