25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2005 PAZAR 12 \r \ğt f\ \\ leyla.tavsanoglu(âcumhuriyet.com.tr m İş dünyasında, siyasette, bilim alanında yaratıcı, yenilikçi beyinler üretemezsekyok oluruz. Pinokyoların yeri yok. m Bizitn artık bilinen, klişeleşmiş hu kitle eğitiminden kurtulmamız lazım. Hiç kimse kitlelere ait olmak istemez. . •; •••.••....•;.•. m Yeni bir vizyon yarutalun. Iki taşı sürterek ateş elde edebiliyoruz. Demek ki umutlanmızı kaybetmemeliyiz. (§ Düş kırıklığı, bireyin yaşama karşı tatminsizliğini doğuruyor. Bu yaşam acısı biziya öldürüyorya da ilerjye götürür. Türkiye Pinokyolar yetiştirmesin' Sıra dışı eğitim veren Avrupa Ekonomi ÜniversitesVnin kurucusu Prof. Stefano D'Anna ile konuştuk. Prof. D'Arına, dünyadayaşayan insanların ipleri çekilince hareket eden birer kukla olduğunu söylüyo SÖYLEŞİ LEYLATAVŞANOĞLU Karşımda lacivert üzerine ince gri çiz- gili üç parça kostüm giymiş tam bir işa- damı var. Esmer, uzun boylu. Evet, saç- ları biraz uzuıı, düşiinceleri son derece sı- ra dışı. Ama yıne de dünyada ün yapmış bir işadamı Prof. Stefano D'Anna. Ama onun işadamı ününden de daha fazla bi- lim insanı ve eğitımci kimliğı öne çıki- yor. 1989'da kurduğu Avrupa Ekonomi Üniversıtesı'nin (European School of Economics) rektörü. Pek çok kitap yaz- mış. Pek çok uluslararası konferansta teb- liğler sunmuş bir kişi. Ciddi bir düşünür. Dünyada yaşayan 6 milyar insanın hep- sinin, ipleri çekilince hareket eden birer kukla, birer Pinokyo olduğunu söylüyor. Bunun değiştirilmesı içinde yeni bir dü- şünce tarzı, yeni bir insanlık mantığı ge- liştirilmesi gerektiğine inanıyor. Ru amaç- la da üniversitesini kurmuş. Bağımsız, özgür vicdanlı ve fikirli insanlar yetiştir- me çabasında. Şimdiye kadar da 2 bin 500 mezun vermiş. Üniversite çok yaygın. ttalya'da 8, New York, Londra ve Paris'te birer kampusu var. D'Anna bu hafla ts- tanbul'daydı. Onunla, geliştirdiği felsefe- sini aynntılı biçimde konuştuk. Klşi kendine eder - Sizfelsefenizde ve kitaplarmızda in- sanların kendi hendilerini subote ettik- leri fikrini ortaya atıyorsunuz, Yaşa- mın çeşitli dönemlerinde kişinin başı- na gelen kaza ya da kazalann da yine o kişi tarafından yaratıldtğtm savunu- yorsunuz. Yani, "Kişi sadece kendine ediyor" diyorsunuz. Bu ııasıl olabiliyor? D'ANNA - Biz, kışiler olarak çeşitli yöntemlerle kendi kendimizi, yok etme noktasına vanncaya kadar sabote ediyo- ruz. Yani, "Insanlarölmezyadaöldürül- ımvlor.İnsaıılııriııliluıı cflıı"diyebilınz. Hatta biz bireyler hastalıklan, kazala- n da üzerimize çekeriz; onlan davetede- riz. Torinolu bir bilim insanı olan Vıgna da bireyin geçirdiği psikolojik bir rahat- sızlığının birkaç ay sonrasında başına ka- za geldiğini ve bu kazalann yüzde 90'ıııın da bu şekilde olduğunu saptamıştır. Ya- ni birey bir anlamda ıntihar ediyor. - Ya da sizin olaymızda başka birşey olmadı mı, şiddetli diiş kırıklıklarınm ardından bir okulkurdunuz vefarkh dü- şünce sistematiğiyle yaşamınızı değiş- tirdiniz. D'ANNA- Her birimizin önünde böy- le fırsatlar var. Er ya da geç de bunu ba- şarabiliriz. Kimilerimiz bu fırsatları de- ğerlendiriyor, kimilerı da yakalayamı- yor, elinden kaçınyor. Ne yazık ki fırsat kaçıranlann oranı yüzde 99.9. Düşlerlmlzl değlştirellm -Sizcebukişilerönlerine gelen bu fır- satları neden yakalayamıyorlar? D'ANNA - Belki de bu kişiler düş kı- i'ikhklaı mı üzerlerinden tam olarak ata- madıkları için bu fırsatlan yakalamak ıçın kendilerine şans tanıyamıyorlar. Son kitabımdakı "Düşleyen" (Dreamer) ki- şiliğini belki de ya çok erken ya da çok geç tanıyoruz. Ama geçirdiğiniz evrimi içtenlikle düşlerseniz ve yaşamınızda da- ha büyük bir düşe doğru adeta bir quan- tum sıçraması yapaısanız size lirsatı ya- kalamanızı sağlayacak düşünce sistemi- ni bulursunuz. Bunu başarabilmek yine kendimıze bağlı birşey. Bakın, düş kınk- lığı gezegenimizde en vahim ve en yay- gın negatif duygıılardan birisi. Gezege- nimizde hıdrojenden de daha bol miktar- da bulundugunu söyleyebilirim. Sonuçta düş kırıklığı, bireyin yaşama karşı tatminsizliğini doğuruyor. Bu yaşam acısı bizi ya öldürüyor ya da ılenye git- memize fırsat tanıyor. Kıtapta ben Düş- leyen'e, "Yaşamım neden bu kadar be- ter?" diye sorduğumda şu yanıtı alıyo- runı: "Çünküsen yaşamım o şekilde düş- ledin. Sen düş değü, karabasan göriiyor- sun." "Peki, ne yapabilirim?" soruma yanıtı şu oluyor: "Düşünü değiştir." Var olma ekolü - Peki, düşümüzü nasıldeğiştireceğiz? D'ANNA - Bütün mesele dünya yü- zünde her yerde verilen eğitim. Hiç kim- se bu kadar berbat eğitim sistemleri ol- duğunu izah edemiyor. Buradan kitabın ismi olan "Tannlar Okulu"na gelmek istiyorum. Aslında tannlar okulu değil, cehennem okulu var. Çünkü biz insanlar cehennem için eğitilmişiz. Bakın, anne karnında biz dokuz ay kaldık samyoruz. Aslında bu bir sonsuzluk. Birileri popo- muza vuruyor ve bizi cehenneme buyur ediyor. Bir anlamda "Gözyaşı Vadisi" bize "Hoş gcldin" diyor. O andan itiba- malan temel alan bu ekonomiyi yok eder- seniz geriye ne ekonomi kalır ne de bir şey, - fyi de eğlence sektörii de mifelaket ekonomisine dayalı? D'ANNA - Tabii, çünkü eğlence sek- törü dediğimiz sektör de insanları aslın- da ağlatmaya, üzmeye dayalı. Duygu sö- mürüleri. Görünen o ki, Amerikalılar, filmler salılsın diye bu işin en berbatını yapıyorlar. Size çok sinik gelebılir, ama eğlence sektörü de gördüğünüz gibi in- sanların acıları, üzüntüleri, felaketleri üzerine kurulu. Bundan da eski ınsanlı- ğın hücrelerini hâlâ taşıdığımız ortaya çıkıyor. Öte yandan yeni düş, yeni tnani- festonun amacı ise yeni tür bir insanlık yaratmak. - Bu nasılyaratılacak? D'ANNA- Bunun için yeni baştan baş- layıp ikinci tür bir eğitim biçimi düşüne- lim. Yani 18 yaşına geldikten sonraki ikinci aşama eğitim değıl. Çünkü o tür eği- tim yapacağını yapmış. "Geleceğe Dö- nüş" isimli filmi hatırlıyor musunuz? ürada çöp yakıtla çalışan bir otomobil var- dı. Şimdikı işimız eskı çöpleri yolumuz- - Bu çok şizofrenik biryaklaşım de- ğil mi? D'ANNA - Alttan bakarsanız, öyle. Ama tepeden bakarsanız öyle değil. Bu, iki taşı birbırine sürtüp ateş elde etmek gıbi. Burada şu mesajı vemnek ıstiyo- nım: İki taşı birbırine sürtünce ateş elde edıyorsak demek umutlanmızı kaybet- memeliyiz. Başaracağız, ama bunun için de sevgi, insanlık, akıl okullanna ihtiya- cımız var. Eğitlmde değişiklik şart - fyi de, bu kadar tek tip düsünceyle böyle bir okuldun yetişen birey meka- nikportakal (tngilizyuzarAnthonyBur- gess'in A Clockwork Orange - Mekanik Portakal isimli bilim kurgu kitabı) örne- ği tek tip düşünen insanlar olmayacaklar mı? D'ANNA - Yok, tam tersi. Bizinı artık bilinen, klişeleşmiş bu kitle eğitiminden kurtulmamız lazım. Hiç kimse kitlelere ail olmak istemez. Ama aynı zamanda al- dığımız kültür bizi o kitlelere doğru itı- yor. Bizlerin birey olduğumuz gibi sanı- Bağımsız, özgür vicdanlı ve fikirli insanlar yetiştirme çabasında olan Prof. D'Anna, "Pinokyo olmaktan kurtulmanın yollarını aramalıyız. Çünkü Pinokyolar, üretemezler, yaratıcı olamazlar" dedi. (Fotoğraflar: SERKAN YILDIZ) ren de aldığimız bütün eğitim zorluklar dolu bir dünyada yaşayacağımızı, sık sık acılarla karşılaşacağımı/.i bize telkin edi- yor. Derken de hiç büyümeyecek Peter Pan mısalı çocuklar olarak kalıyoruz. On se- kiz yaşımıza kadar bu böyle gidiyor. - Ya on sekizyuş sonrası? D'ANNA- tkinci aşama eğitime gerek- sinim var. Buna da "var olma ekolü 11 di- yorum. Bu aşamada bize dünya vizyonu öğretilmeli. Bu aşamada yaşamın seıt, acı dolu olmadığı, sadece bölünmeler, çatışmalardan ibaret olmadığını öğrenme- liyiz. Bunları da bu unsurları psikoloji- mizden temizleyerek özümseyebiliriz. Çünkü dünya, psikolojimizin güçlenme- si ve katılaşmasından oluşmaktadır. - Yani, deyim yerindeyse, bütün dün- ya yüzündeki eğitim sistemleri size gö- reyanltş kereyanlış mı? D'ANNA- Hayır, hayır. Bu tür insan- ların üretimi için çok doğru. Bunlar fe- laket ekonomisi dediğimiz özel bir eko- nomi türünü beslıyorlar. Tip, eczacılık, hastalıklar, savaşlar, bölünmeler, çatış- da yüı ümek için yakıt olarak kullanalım. - Yani eski biriktirdiğimiz çöpler dö- nüstürülebilir biçimde daha iyi kulla- nıma mı girsin? Yeni bir vizyon yaratmak D'ANNA-Aynen öyle. Yeni bir vizyon yaratalım. Eski vizyonlan, eski bilgıleri enerjıye dönüştürelım. Ama şımdi 18 yaşa gelindiğınde dünyayla ilgili tama- mıyla başka bir vizyon verecek üniver- site gereksinimi var. Tannlar Okulu ki- tabı ve yeni okul, üniversite aynı şey. Ba- kın, yıllardırbınlerce öğrenci bu farklı eği- tımı ahyorlar. Bu üniversiteden yetişen öğrenciler da- ha sonra güvercin saflığı, ama yılan ze- kâsıyla iş dünyasına atılıyorlar. Yeni Ahit bunu söylüyor. Bu size paradoks gibi ge- lebilir. Ama çağımız paradokslarla dolu bir çağ. Dolayısıyla da bunlarla uzlaş- mak zorundayız. Bakın Eski Ahit'te ne diyor: "Düşmanım sev." Bu da paradoks değil mi? mız var; ama degiliz. Bu nedenle de ken- di bıreyselliğimiz ve özgünlüğümüze bakmıyoruz; bunu araştırmıyoruz. Birey, ya da tann okulunun amacı işte bu sanı- yı ortadan kaldırmak. U/un yıllardır ders veriyorum. İki bin öğrenci yetiştirdiın. Dolayısıyla bu nok- tayı çok iyi biliyorum. Her seferinde genç öğrencilerime," Baıuı kcndini/c özgü sa- dece bir fikir söyleyin. Ne olursa olsun buna saygı duyacağını. Ama tamamıyla size ö/gü olsun" derim. Her seferinde de öğrencilerim milyonlarca ınsanla paylaş- madıklan tek bir fikir üretemedıklenni görürler. Pinokyo isimli kitap bütün dün- yada Kuran ve incil kadar çok okıınmuş- tıır. - Pinokyo 'nun bu kadaryaygın okun- masının nedeni nedir sizce? D'ANNA - Bu konuda çok özel araş- tırma yaptım. Ve sonunda kitapta insan- lığa çok hayati ve gizli bir mesaj verildi- ğinı anladım. Bakın, Pinokyo gerçck an- lamda hiç okunmadı. Bizler, hepimiz, Pi- nokyo'nun, bir gün bizim gibi birisi ola- cak bir küçük yaratık olduğuna inandık. Gerçekte venlen mcsaj ise bizlerin, her birimizin Pinokyo olduğu ve günün bi- rinde insanlığa cvrimimizi gerçekleşti- rebileceğimizdir. Çünkü biz henüz insan olamadık. Bu o kadar dehşet verici, o ka- dar kabullenmesi zor bir mesaj ki biz bu- nu tamamıyla tcrsinden almayı yeğledik. Bakın, mesajı daha da açık söyleycyim. 6 milyar kişi ipleri çekilince hareket eden kuklalar. Peki, bu ipleri kesecek okullar nerede? - Buradan yola çıkarsak öğretmenler de birer Pinokyo olmuyor mu? D'ANNA - Tam bildiniz. Tarih içinde çeşitli farklı düşünce okulları yaratan dü- şünürlerdeçıktı. Örneğin Pitthagoras,Sok- rates, Aristoteles. Aristoteles Büyük ls- kender'i yetiştirdi ve dünyayı değıştirdi. Gördüğünüz gıbı böyle okula ihtiyaç var, ama binlercesine değil. Tek bir tane ye- ter. Bu okul da kartopu etkısı yapar, za- ten. Benim söylediğım anlamda okulu ne hükümetler, ne öbür üniversıteler, ne öbür okullar ister. - Yani onlar sadece kuklalar mı ye- tiştirmek istiyorlar? P O R T R E Prof. STEFANO D'ANNA Italyan bilim insanı, işadamı, eğitmen, filozof. Aynı zamanda ekonomist, sosyolog ve yazar. İş yaşamı Londra, New York ve Roma arasında geçiyor. Ama esas olarak Italya'nın Toscana kentinde yaşıyor. 1989'danberi kendi kurduğu European School of Economics'in (Avrupa Ekonomi Üniversitesi) rektörlüğünü yürütüyor. Bu yolla da yayılmış üniversite fikrini hayata geçirdi. Pek çok makalesi ve kitabı yayımlandı. Son kitabı "Tannlar Okulu" (La Scuola degli Dei) Alteo Yayınları tarafından basıldı. Kitapta Avrupa Ekonomi Üniversitesi'nin felsefe ve fikirlerinin roman formatında aktanlmış hikâyesi var. D'ANNA- Ama oıılaım işi sadece kuk- lalar üretmek. Bakın, bu kuklalar büyü- me ve ekonominin gelişmesinin araçla- rı. Çünkü ekonomi büyümek için bir an- lamda köleler gereksiniı. Ama bugün artık koşullar ve talepler değişiyor. Bu- gün büyük kuruluşlar, şirketler artık Pi- nokyo olmayan kişileri istihdam etmenin arayışı içine girdiler. Çünkü refah ve ba- şarılı bir iş ancak bağımsız düşünce ve vicdana sahip olan, ne yaptığını bilen, mutlu insanlar tarafından gerçekleştırile- bilir. Bu insanlarda bu özellıkler varsa bir daha Pinokyo olamazlar. - Dünyada büyükşirketlerin artık Pi- nokyo olmayan insanların arayışı içi- ne girdiklerini söylediniz. Hangi şir- ketler hunlar? D'ANNA-Örneğin Ganon. Son yıllar- da sadece Avrupa Ekonomi Üniversilesi mezunlannı lercih ediyor. Okulumuz aya- ğı yere basan, doğru eğitim verirken dü- rüst, samimi ve sevecen bireyler yetişti- riyor. Bakın, !989'danbuyana2bin500 öğrenci mczun ettik. Her şeye 'evet' diyen insanlarayer yokÜniversitenizdenyetişen öğrencilernasıl bu ka- dar başurıh olahiliyorlar? D'ANNA-Çünkü onlann felsefeleri var. Kuralla- ra sahipler; samimiler vc dürüstler. Ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Şirketler de artık bu tür insanlara ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar. Canon'ın sadece bizim öğrencilerimizi seçmekteki aklı da üniversi- temizin felsefesini paylaşması. Bağımsız düşünce- li ve vicdanlı insanları gereksiniyorlar, Pinokyolar'ı değil. Ç!ünkü Pinokyolar orijinal değiller; bunlar ar- tık ekonomi, refah üretemezler, yaratıcı olamazlar. tş dünyası da artık yerinde saymak ve olanı sürekli tekrarlamak istemıyor. Amaç atılım ve ileriye doğ- nı ilerlemek. Sürekli yenilik, yaratıcılık. Her gün yeni bir şeylerle uğraşmak zorundasinız ve bunlara yeni çözümler üretmelisiniz. Artık her şeye u Evet" diyen insanlara bu yeni anlayışta ve felsefede yer yok. - Bu söyledikleriniz iyi de, bugün dünyayı yii- neten büyük güçABD'ye bakıyoruz, En tepedeki insanlarının tam sizin Pinokyo tariflne uygun ol- duğunu görüyoruz. Bu durum sizin söyledikleri- nizle çelişmiyor mu? D'ANNA - Hayır, çünkü imparatorluğun çöküşü kitabı yazıldı. tnişe geçtiklerinin belirtileri şimdiden var. Tarihe bakın.. bütün imparatorluklar yıkıldılar. Çünkü yaratıcı ve yenılıkçı insanlar üretmediler. üünümüzde de benzer olaylar büyük şirketlerde ya- şanıyor. Svvissair'e, Maxweirin ölümü üzerine im- paratorluğunun çöküşüne, Arthur Andersen'in na- sıl 24 saat içinde yok olduğuna bakın. Çünkü yara- tıcılıkları kalmadı, kendilerini yenileyemediler. tş dünyasında, siyasette, bilim alanında yaratıcı, yeni- likçi beyinler üretemezsek yok oluruz. ABD de Pi- nokyolar tarafından yöneülıyorsa günün birinde yok olmaya mahkûmdur. Hiç durmadan yenilik üreten Çin, geleceğin gücü olma durumunda. Aynı şekil- de Hindistan. önümüzdeki 10 yıl içinde son yiizyıl- da olmayan olayların gerçekleştiğini göreceğiz. İşin özünde de farklı yeni nitelikli insanlara ihtiyacımız olduğu yatıyor. - Galiba bu söyledikleriniz bizim iilkeye çok uyu- yor. D'ANNA-Türkiye büyük, müreffeh, dünyada si- yasi gücünü kanıtlayan bir ülke olmak istiyorsa ye- ni insanlar üretmelidir.. Pinokyoları değil. önümüz- deki 10 yıl için her alanda yaratıeı, yenilikçi, farklı düşünce yapılanna sahip insanlar yetiştirmeye baş- layalım. Vızyonunuz yoksa bunu yapamazsınız. Bugün bütün Avrupa'da sizin Başbakanı konu.su- yorsak bu bir rastlantı değil. Bizim Başbakan Ber- lusconi'niıı arkadaşı. Ikisi de geçmişte isyankârmış. Bu tür insanlar koşullan değişliriyorlar. Mande^ Güney Afrika'da Apartheid rejimini, düşüne inan- dığı için değiştirme başarısını gösterdi. Mucizevi insanlar değişimi sağlarlar. Fikirlerinize inanıyorsa- nız ve kendinizle ilgili hiç lereddüdünüz yoksa ka- zanırsınız. Pinokyo olmaktan kurtulmalıyız Biz insanlar karabasanlanmızı gerçeğe dönüştü- rüyoruz. Intihar etmek, kendi kazalanmızı, sorun- lanmızı kendımız yaratmak mucizevidir. Dolayısıy- la bu olumsuz mucizeviliği olumluya çevirebilmek de elimizde. llepımizin diişlerimızi gerçeğe dönüş- türme yeleneğuıuz var, ama aslında düşlerimiz fe- laket. Ustelik de bunlanıı ne kadar felaket oldukla- rını öğıenmek ıçın düşlenmize girme cesaretımız de yok. Kendini bil ki düşünü de bilesin... Size Eski ve Yeni Ahit'ten birer örnek vereyim. Eskı Ahit "Dişe diş,gözegöz" yani öç alma; Yeni Ahit ise, "Düşnıa- nınısev," diyor. Ama psikolojisi güçlü bir kişi bu son sözü, düşman değil, önümüzde sadece fırsatlar ol- duğu biçiminde algılar. - Yani burada anlatılmak istenen düşmanınızm size tamdığı fırsat mı? D'ANNA - Evet. Önünüze bir fırsatlar dünyası açıyor. Acımasız, katı hir düşman size hiç kimsenin veremeyeceği şeyler verebilir. Yine Berlusconi ör- neğini alalım. Pek çok düşmanı var. Ama bu düş- manlann, büyümesine yardımcı olduklarının bilin- cine sahip. Siz bir canlıyı kendi halinc bırakırsanız hıçbirzamanserpilipbüyüyemez. Dünyadaki Yahu- di toplumuna bakın. Her alanda, iş, para, sanat, eği- tim, bilim alanlannda hep Yahııdiler önde. Çünkü Yahudi toplumu yüzyıllardıracı ve baskı yaşama sa- natını biliyorlar. Zaman içinde kendilerine acı çek- tirecek birilerini mutlaka buluyorlar. - Burada doğal hayattan mı esinleniyorsunuz? D'ANNA- Evel, aynen öyle. İnsanlık tarihinin bu felaketlerinin arkasındaki zekâyı bir kere izah etti- ğimiz zaman da artık yeni bir aygıt icat etmeliyiz. Şimdi de zaman o zaman. Artık eski aygıt, eskı ma- kineyle iş yapamıyoruz. Çünkü eski nıakine aşın güç- lü ve günün birinde hepimizi yok edecek. Yeniden şekillendirmemiz, bunu yeniden doğur- mamız şart. Ya yeni bir başlangıçla gerçeklerimiz de- ğişecek, ya da ölmeyi seçeceğiz. Dolayısıyla hepi- miz birer Pinokyo olmaktan kurtulmanın yollarını aramalıyız ki doğru eğitim bunun için en önemlisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle