Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2005 PAZAR
12 \r \ğt
f\ \\ leyla.tavsanoglu(âcumhuriyet.com.tr
m İş dünyasında, siyasette,
bilim alanında yaratıcı,
yenilikçi beyinler
üretemezsekyok oluruz.
Pinokyoların yeri yok.
m Bizitn artık bilinen,
klişeleşmiş hu kitle
eğitiminden kurtulmamız
lazım. Hiç kimse kitlelere ait
olmak istemez.
. •; •••.••....•;.•.
m Yeni bir vizyon yarutalun.
Iki taşı sürterek ateş elde
edebiliyoruz. Demek ki
umutlanmızı
kaybetmemeliyiz.
(§ Düş kırıklığı, bireyin
yaşama karşı tatminsizliğini
doğuruyor. Bu yaşam acısı
biziya öldürüyorya da
ilerjye götürür.
Türkiye Pinokyolar yetiştirmesin'
Sıra dışı eğitim veren Avrupa Ekonomi ÜniversitesVnin kurucusu Prof. Stefano D'Anna ile konuştuk.
Prof. D'Arına, dünyadayaşayan insanların ipleri çekilince hareket eden birer kukla olduğunu söylüyo
SÖYLEŞİ
LEYLATAVŞANOĞLU
Karşımda lacivert üzerine ince gri çiz-
gili üç parça kostüm giymiş tam bir işa-
damı var. Esmer, uzun boylu. Evet, saç-
ları biraz uzuıı, düşiinceleri son derece sı-
ra dışı. Ama yıne de dünyada ün yapmış
bir işadamı Prof. Stefano D'Anna. Ama
onun işadamı ününden de daha fazla bi-
lim insanı ve eğitımci kimliğı öne çıki-
yor. 1989'da kurduğu Avrupa Ekonomi
Üniversıtesı'nin (European School of
Economics) rektörü. Pek çok kitap yaz-
mış. Pek çok uluslararası konferansta teb-
liğler sunmuş bir kişi. Ciddi bir düşünür.
Dünyada yaşayan 6 milyar insanın hep-
sinin, ipleri çekilince hareket eden birer
kukla, birer Pinokyo olduğunu söylüyor.
Bunun değiştirilmesı içinde yeni bir dü-
şünce tarzı, yeni bir insanlık mantığı ge-
liştirilmesi gerektiğine inanıyor. Ru amaç-
la da üniversitesini kurmuş. Bağımsız,
özgür vicdanlı ve fikirli insanlar yetiştir-
me çabasında. Şimdiye kadar da 2 bin 500
mezun vermiş. Üniversite çok yaygın.
ttalya'da 8, New York, Londra ve Paris'te
birer kampusu var. D'Anna bu hafla ts-
tanbul'daydı. Onunla, geliştirdiği felsefe-
sini aynntılı biçimde konuştuk.
Klşi kendine eder
- Sizfelsefenizde ve kitaplarmızda in-
sanların kendi hendilerini subote ettik-
leri fikrini ortaya atıyorsunuz, Yaşa-
mın çeşitli dönemlerinde kişinin başı-
na gelen kaza ya da kazalann da yine
o kişi tarafından yaratıldtğtm savunu-
yorsunuz. Yani, "Kişi sadece kendine
ediyor" diyorsunuz. Bu ııasıl olabiliyor?
D'ANNA - Biz, kışiler olarak çeşitli
yöntemlerle kendi kendimizi, yok etme
noktasına vanncaya kadar sabote ediyo-
ruz. Yani, "Insanlarölmezyadaöldürül-
ımvlor.İnsaıılııriııliluıı cflıı"diyebilınz.
Hatta biz bireyler hastalıklan, kazala-
n da üzerimize çekeriz; onlan davetede-
riz. Torinolu bir bilim insanı olan Vıgna
da bireyin geçirdiği psikolojik bir rahat-
sızlığının birkaç ay sonrasında başına ka-
za geldiğini ve bu kazalann yüzde 90'ıııın
da bu şekilde olduğunu saptamıştır. Ya-
ni birey bir anlamda ıntihar ediyor.
- Ya da sizin olaymızda başka birşey
olmadı mı, şiddetli diiş kırıklıklarınm
ardından bir okulkurdunuz vefarkh dü-
şünce sistematiğiyle yaşamınızı değiş-
tirdiniz.
D'ANNA- Her birimizin önünde böy-
le fırsatlar var. Er ya da geç de bunu ba-
şarabiliriz. Kimilerimiz bu fırsatları de-
ğerlendiriyor, kimilerı da yakalayamı-
yor, elinden kaçınyor. Ne yazık ki fırsat
kaçıranlann oranı yüzde 99.9.
Düşlerlmlzl değlştirellm
-Sizcebukişilerönlerine gelen bu fır-
satları neden yakalayamıyorlar?
D'ANNA - Belki de bu kişiler düş kı-
i'ikhklaı mı üzerlerinden tam olarak ata-
madıkları için bu fırsatlan yakalamak
ıçın kendilerine şans tanıyamıyorlar. Son
kitabımdakı "Düşleyen" (Dreamer) ki-
şiliğini belki de ya çok erken ya da çok
geç tanıyoruz. Ama geçirdiğiniz evrimi
içtenlikle düşlerseniz ve yaşamınızda da-
ha büyük bir düşe doğru adeta bir quan-
tum sıçraması yapaısanız size lirsatı ya-
kalamanızı sağlayacak düşünce sistemi-
ni bulursunuz. Bunu başarabilmek yine
kendimıze bağlı birşey. Bakın, düş kınk-
lığı gezegenimizde en vahim ve en yay-
gın negatif duygıılardan birisi. Gezege-
nimizde hıdrojenden de daha bol miktar-
da bulundugunu söyleyebilirim.
Sonuçta düş kırıklığı, bireyin yaşama
karşı tatminsizliğini doğuruyor. Bu yaşam
acısı bizi ya öldürüyor ya da ılenye git-
memize fırsat tanıyor. Kıtapta ben Düş-
leyen'e, "Yaşamım neden bu kadar be-
ter?" diye sorduğumda şu yanıtı alıyo-
runı: "Çünküsen yaşamım o şekilde düş-
ledin. Sen düş değü, karabasan göriiyor-
sun." "Peki, ne yapabilirim?" soruma
yanıtı şu oluyor: "Düşünü değiştir."
Var olma ekolü
- Peki, düşümüzü nasıldeğiştireceğiz?
D'ANNA - Bütün mesele dünya yü-
zünde her yerde verilen eğitim. Hiç kim-
se bu kadar berbat eğitim sistemleri ol-
duğunu izah edemiyor. Buradan kitabın
ismi olan "Tannlar Okulu"na gelmek
istiyorum. Aslında tannlar okulu değil,
cehennem okulu var. Çünkü biz insanlar
cehennem için eğitilmişiz. Bakın, anne
karnında biz dokuz ay kaldık samyoruz.
Aslında bu bir sonsuzluk. Birileri popo-
muza vuruyor ve bizi cehenneme buyur
ediyor. Bir anlamda "Gözyaşı Vadisi"
bize "Hoş gcldin" diyor. O andan itiba-
malan temel alan bu ekonomiyi yok eder-
seniz geriye ne ekonomi kalır ne de bir
şey,
- fyi de eğlence sektörii de mifelaket
ekonomisine dayalı?
D'ANNA - Tabii, çünkü eğlence sek-
törü dediğimiz sektör de insanları aslın-
da ağlatmaya, üzmeye dayalı. Duygu sö-
mürüleri. Görünen o ki, Amerikalılar,
filmler salılsın diye bu işin en berbatını
yapıyorlar. Size çok sinik gelebılir, ama
eğlence sektörü de gördüğünüz gibi in-
sanların acıları, üzüntüleri, felaketleri
üzerine kurulu. Bundan da eski ınsanlı-
ğın hücrelerini hâlâ taşıdığımız ortaya
çıkıyor. Öte yandan yeni düş, yeni tnani-
festonun amacı ise yeni tür bir insanlık
yaratmak.
- Bu nasılyaratılacak?
D'ANNA- Bunun için yeni baştan baş-
layıp ikinci tür bir eğitim biçimi düşüne-
lim. Yani 18 yaşına geldikten sonraki
ikinci aşama eğitim değıl. Çünkü o tür eği-
tim yapacağını yapmış. "Geleceğe Dö-
nüş" isimli filmi hatırlıyor musunuz?
ürada çöp yakıtla çalışan bir otomobil var-
dı. Şimdikı işimız eskı çöpleri yolumuz-
- Bu çok şizofrenik biryaklaşım de-
ğil mi?
D'ANNA - Alttan bakarsanız, öyle.
Ama tepeden bakarsanız öyle değil. Bu,
iki taşı birbırine sürtüp ateş elde etmek
gıbi. Burada şu mesajı vemnek ıstiyo-
nım: İki taşı birbırine sürtünce ateş elde
edıyorsak demek umutlanmızı kaybet-
memeliyiz. Başaracağız, ama bunun için
de sevgi, insanlık, akıl okullanna ihtiya-
cımız var.
Eğitlmde değişiklik şart
- fyi de, bu kadar tek tip düsünceyle
böyle bir okuldun yetişen birey meka-
nikportakal (tngilizyuzarAnthonyBur-
gess'in A Clockwork Orange - Mekanik
Portakal isimli bilim kurgu kitabı) örne-
ği tek tip düşünen insanlar olmayacaklar
mı?
D'ANNA - Yok, tam tersi. Bizinı artık
bilinen, klişeleşmiş bu kitle eğitiminden
kurtulmamız lazım. Hiç kimse kitlelere
ail olmak istemez. Ama aynı zamanda al-
dığımız kültür bizi o kitlelere doğru itı-
yor. Bizlerin birey olduğumuz gibi sanı-
Bağımsız, özgür vicdanlı ve fikirli insanlar yetiştirme çabasında olan Prof. D'Anna, "Pinokyo olmaktan kurtulmanın
yollarını aramalıyız. Çünkü Pinokyolar, üretemezler, yaratıcı olamazlar" dedi. (Fotoğraflar: SERKAN YILDIZ)
ren de aldığimız bütün eğitim zorluklar
dolu bir dünyada yaşayacağımızı, sık sık
acılarla karşılaşacağımı/.i bize telkin edi-
yor. Derken de hiç büyümeyecek Peter Pan
mısalı çocuklar olarak kalıyoruz. On se-
kiz yaşımıza kadar bu böyle gidiyor.
- Ya on sekizyuş sonrası?
D'ANNA- tkinci aşama eğitime gerek-
sinim var. Buna da "var olma ekolü
11
di-
yorum. Bu aşamada bize dünya vizyonu
öğretilmeli. Bu aşamada yaşamın seıt,
acı dolu olmadığı, sadece bölünmeler,
çatışmalardan ibaret olmadığını öğrenme-
liyiz. Bunları da bu unsurları psikoloji-
mizden temizleyerek özümseyebiliriz.
Çünkü dünya, psikolojimizin güçlenme-
si ve katılaşmasından oluşmaktadır.
- Yani, deyim yerindeyse, bütün dün-
ya yüzündeki eğitim sistemleri size gö-
reyanltş kereyanlış mı?
D'ANNA- Hayır, hayır. Bu tür insan-
ların üretimi için çok doğru. Bunlar fe-
laket ekonomisi dediğimiz özel bir eko-
nomi türünü beslıyorlar. Tip, eczacılık,
hastalıklar, savaşlar, bölünmeler, çatış-
da yüı ümek için yakıt olarak kullanalım.
- Yani eski biriktirdiğimiz çöpler dö-
nüstürülebilir biçimde daha iyi kulla-
nıma mı girsin?
Yeni bir vizyon yaratmak
D'ANNA-Aynen öyle. Yeni bir vizyon
yaratalım. Eski vizyonlan, eski bilgıleri
enerjıye dönüştürelım. Ama şımdi 18
yaşa gelindiğınde dünyayla ilgili tama-
mıyla başka bir vizyon verecek üniver-
site gereksinimi var. Tannlar Okulu ki-
tabı ve yeni okul, üniversite aynı şey. Ba-
kın, yıllardırbınlerce öğrenci bu farklı eği-
tımı ahyorlar.
Bu üniversiteden yetişen öğrenciler da-
ha sonra güvercin saflığı, ama yılan ze-
kâsıyla iş dünyasına atılıyorlar. Yeni Ahit
bunu söylüyor. Bu size paradoks gibi ge-
lebilir. Ama çağımız paradokslarla dolu
bir çağ. Dolayısıyla da bunlarla uzlaş-
mak zorundayız. Bakın Eski Ahit'te ne
diyor: "Düşmanım sev." Bu da paradoks
değil mi?
mız var; ama degiliz. Bu nedenle de ken-
di bıreyselliğimiz ve özgünlüğümüze
bakmıyoruz; bunu araştırmıyoruz. Birey,
ya da tann okulunun amacı işte bu sanı-
yı ortadan kaldırmak.
U/un yıllardır ders veriyorum. İki bin
öğrenci yetiştirdiın. Dolayısıyla bu nok-
tayı çok iyi biliyorum. Her seferinde genç
öğrencilerime," Baıuı kcndini/c özgü sa-
dece bir fikir söyleyin. Ne olursa olsun
buna saygı duyacağını. Ama tamamıyla
size ö/gü olsun" derim. Her seferinde de
öğrencilerim milyonlarca ınsanla paylaş-
madıklan tek bir fikir üretemedıklenni
görürler. Pinokyo isimli kitap bütün dün-
yada Kuran ve incil kadar çok okıınmuş-
tıır.
- Pinokyo 'nun bu kadaryaygın okun-
masının nedeni nedir sizce?
D'ANNA - Bu konuda çok özel araş-
tırma yaptım. Ve sonunda kitapta insan-
lığa çok hayati ve gizli bir mesaj verildi-
ğinı anladım. Bakın, Pinokyo gerçck an-
lamda hiç okunmadı. Bizler, hepimiz, Pi-
nokyo'nun, bir gün bizim gibi birisi ola-
cak bir küçük yaratık olduğuna inandık.
Gerçekte venlen mcsaj ise bizlerin, her
birimizin Pinokyo olduğu ve günün bi-
rinde insanlığa cvrimimizi gerçekleşti-
rebileceğimizdir. Çünkü biz henüz insan
olamadık. Bu o kadar dehşet verici, o ka-
dar kabullenmesi zor bir mesaj ki biz bu-
nu tamamıyla tcrsinden almayı yeğledik.
Bakın, mesajı daha da açık söyleycyim.
6 milyar kişi ipleri çekilince hareket eden
kuklalar. Peki, bu ipleri kesecek okullar
nerede?
- Buradan yola çıkarsak öğretmenler
de birer Pinokyo olmuyor mu?
D'ANNA - Tam bildiniz. Tarih içinde
çeşitli farklı düşünce okulları yaratan dü-
şünürlerdeçıktı. Örneğin Pitthagoras,Sok-
rates, Aristoteles. Aristoteles Büyük ls-
kender'i yetiştirdi ve dünyayı değıştirdi.
Gördüğünüz gıbı böyle okula ihtiyaç var,
ama binlercesine değil. Tek bir tane ye-
ter. Bu okul da kartopu etkısı yapar, za-
ten. Benim söylediğım anlamda okulu
ne hükümetler, ne öbür üniversıteler, ne
öbür okullar ister.
- Yani onlar sadece kuklalar mı ye-
tiştirmek istiyorlar?
P O R T R E
Prof. STEFANO D'ANNA
Italyan bilim insanı, işadamı,
eğitmen, filozof. Aynı
zamanda ekonomist,
sosyolog ve yazar. İş
yaşamı Londra, New York
ve Roma arasında geçiyor.
Ama esas olarak Italya'nın
Toscana kentinde yaşıyor.
1989'danberi kendi
kurduğu European School
of Economics'in (Avrupa
Ekonomi Üniversitesi)
rektörlüğünü yürütüyor. Bu
yolla da yayılmış üniversite
fikrini hayata geçirdi. Pek
çok makalesi ve kitabı
yayımlandı. Son kitabı
"Tannlar Okulu" (La Scuola
degli Dei) Alteo Yayınları
tarafından basıldı. Kitapta
Avrupa Ekonomi
Üniversitesi'nin felsefe ve
fikirlerinin roman
formatında aktanlmış
hikâyesi var.
D'ANNA- Ama oıılaım işi sadece kuk-
lalar üretmek. Bakın, bu kuklalar büyü-
me ve ekonominin gelişmesinin araçla-
rı. Çünkü ekonomi büyümek için bir an-
lamda köleler gereksiniı. Ama bugün
artık koşullar ve talepler değişiyor. Bu-
gün büyük kuruluşlar, şirketler artık Pi-
nokyo olmayan kişileri istihdam etmenin
arayışı içine girdiler. Çünkü refah ve ba-
şarılı bir iş ancak bağımsız düşünce ve
vicdana sahip olan, ne yaptığını bilen,
mutlu insanlar tarafından gerçekleştırile-
bilir. Bu insanlarda bu özellıkler varsa bir
daha Pinokyo olamazlar.
- Dünyada büyükşirketlerin artık Pi-
nokyo olmayan insanların arayışı içi-
ne girdiklerini söylediniz. Hangi şir-
ketler hunlar?
D'ANNA-Örneğin Ganon. Son yıllar-
da sadece Avrupa Ekonomi Üniversilesi
mezunlannı lercih ediyor. Okulumuz aya-
ğı yere basan, doğru eğitim verirken dü-
rüst, samimi ve sevecen bireyler yetişti-
riyor. Bakın, !989'danbuyana2bin500
öğrenci mczun ettik.
Her şeye 'evet' diyen insanlarayer yokÜniversitenizdenyetişen öğrencilernasıl bu ka-
dar başurıh olahiliyorlar?
D'ANNA-Çünkü onlann felsefeleri var. Kuralla-
ra sahipler; samimiler vc dürüstler. Ne yaptıklarını
çok iyi biliyorlar. Şirketler de artık bu tür insanlara
ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar. Canon'ın sadece
bizim öğrencilerimizi seçmekteki aklı da üniversi-
temizin felsefesini paylaşması. Bağımsız düşünce-
li ve vicdanlı insanları gereksiniyorlar, Pinokyolar'ı
değil. Ç!ünkü Pinokyolar orijinal değiller; bunlar ar-
tık ekonomi, refah üretemezler, yaratıcı olamazlar.
tş dünyası da artık yerinde saymak ve olanı sürekli
tekrarlamak istemıyor. Amaç atılım ve ileriye doğ-
nı ilerlemek. Sürekli yenilik, yaratıcılık. Her gün
yeni bir şeylerle uğraşmak zorundasinız ve bunlara
yeni çözümler üretmelisiniz. Artık her şeye
u
Evet"
diyen insanlara bu yeni anlayışta ve felsefede yer yok.
- Bu söyledikleriniz iyi de, bugün dünyayı yii-
neten büyük güçABD'ye bakıyoruz, En tepedeki
insanlarının tam sizin Pinokyo tariflne uygun ol-
duğunu görüyoruz. Bu durum sizin söyledikleri-
nizle çelişmiyor mu?
D'ANNA - Hayır, çünkü imparatorluğun çöküşü
kitabı yazıldı. tnişe geçtiklerinin belirtileri şimdiden
var. Tarihe bakın.. bütün imparatorluklar yıkıldılar.
Çünkü yaratıcı ve yenılıkçı insanlar üretmediler.
üünümüzde de benzer olaylar büyük şirketlerde ya-
şanıyor. Svvissair'e, Maxweirin ölümü üzerine im-
paratorluğunun çöküşüne, Arthur Andersen'in na-
sıl 24 saat içinde yok olduğuna bakın. Çünkü yara-
tıcılıkları kalmadı, kendilerini yenileyemediler. tş
dünyasında, siyasette, bilim alanında yaratıcı, yeni-
likçi beyinler üretemezsek yok oluruz. ABD de Pi-
nokyolar tarafından yöneülıyorsa günün birinde yok
olmaya mahkûmdur. Hiç durmadan yenilik üreten
Çin, geleceğin gücü olma durumunda. Aynı şekil-
de Hindistan. önümüzdeki 10 yıl içinde son yiizyıl-
da olmayan olayların gerçekleştiğini göreceğiz. İşin
özünde de farklı yeni nitelikli insanlara ihtiyacımız
olduğu yatıyor.
- Galiba bu söyledikleriniz bizim iilkeye çok uyu-
yor.
D'ANNA-Türkiye büyük, müreffeh, dünyada si-
yasi gücünü kanıtlayan bir ülke olmak istiyorsa ye-
ni insanlar üretmelidir.. Pinokyoları değil. önümüz-
deki 10 yıl için her alanda yaratıeı, yenilikçi, farklı
düşünce yapılanna sahip insanlar yetiştirmeye baş-
layalım. Vızyonunuz yoksa bunu yapamazsınız.
Bugün bütün Avrupa'da sizin Başbakanı konu.su-
yorsak bu bir rastlantı değil. Bizim Başbakan Ber-
lusconi'niıı arkadaşı. Ikisi de geçmişte isyankârmış.
Bu tür insanlar koşullan değişliriyorlar. Mande^
Güney Afrika'da Apartheid rejimini, düşüne inan-
dığı için değiştirme başarısını gösterdi. Mucizevi
insanlar değişimi sağlarlar. Fikirlerinize inanıyorsa-
nız ve kendinizle ilgili hiç lereddüdünüz yoksa ka-
zanırsınız.
Pinokyo olmaktan kurtulmalıyız
Biz insanlar karabasanlanmızı gerçeğe dönüştü-
rüyoruz. Intihar etmek, kendi kazalanmızı, sorun-
lanmızı kendımız yaratmak mucizevidir. Dolayısıy-
la bu olumsuz mucizeviliği olumluya çevirebilmek
de elimizde. llepımizin diişlerimızi gerçeğe dönüş-
türme yeleneğuıuz var, ama aslında düşlerimiz fe-
laket. Ustelik de bunlanıı ne kadar felaket oldukla-
rını öğıenmek ıçın düşlenmize girme cesaretımız de
yok. Kendini bil ki düşünü de bilesin... Size Eski ve
Yeni Ahit'ten birer örnek vereyim. Eskı Ahit "Dişe
diş,gözegöz" yani öç alma; Yeni Ahit ise, "Düşnıa-
nınısev," diyor. Ama psikolojisi güçlü bir kişi bu son
sözü, düşman değil, önümüzde sadece fırsatlar ol-
duğu biçiminde algılar.
- Yani burada anlatılmak istenen düşmanınızm
size tamdığı fırsat mı?
D'ANNA - Evet. Önünüze bir fırsatlar dünyası
açıyor. Acımasız, katı hir düşman size hiç kimsenin
veremeyeceği şeyler verebilir. Yine Berlusconi ör-
neğini alalım. Pek çok düşmanı var. Ama bu düş-
manlann, büyümesine yardımcı olduklarının bilin-
cine sahip. Siz bir canlıyı kendi halinc bırakırsanız
hıçbirzamanserpilipbüyüyemez. Dünyadaki Yahu-
di toplumuna bakın. Her alanda, iş, para, sanat, eği-
tim, bilim alanlannda hep Yahııdiler önde. Çünkü
Yahudi toplumu yüzyıllardıracı ve baskı yaşama sa-
natını biliyorlar. Zaman içinde kendilerine acı çek-
tirecek birilerini mutlaka buluyorlar.
- Burada doğal hayattan mı esinleniyorsunuz?
D'ANNA- Evel, aynen öyle. İnsanlık tarihinin bu
felaketlerinin arkasındaki zekâyı bir kere izah etti-
ğimiz zaman da artık yeni bir aygıt icat etmeliyiz.
Şimdi de zaman o zaman. Artık eski aygıt, eskı ma-
kineyle iş yapamıyoruz. Çünkü eski nıakine aşın güç-
lü ve günün birinde hepimizi yok edecek.
Yeniden şekillendirmemiz, bunu yeniden doğur-
mamız şart. Ya yeni bir başlangıçla gerçeklerimiz de-
ğişecek, ya da ölmeyi seçeceğiz. Dolayısıyla hepi-
miz birer Pinokyo olmaktan kurtulmanın yollarını
aramalıyız ki doğru eğitim bunun için en önemlisi.