Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
« 8 ARALIK 2005 PAZAR CUMHURİYET
Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60
SAYFA
17
Hakan
Karayavuzoğlu:
"Başbakan, bütçe
konuşmasında
tarımdan söz ederken
buğday ithal
edilmediğini söyledi.
Nedense buğday
rthalinin yasak
olduğundan söz
etmedi. Yasağı
kaldırsınlar da tanm
politikasının ne kadar
başarılı olduğunu
görelim!"
- Türkiye'nin kredi notu
yükselecekmiş...
"Daha çok borçlanacağız
demektir!"
Efektronik posta: denizsom©cumhwiyetcom.tr www.danizsom.com
Imam hatipliler açık
lise diploması
alacakmış.
Demek ki, kapalı
okuyup açık
bitirecekleri
İKİLEM, "Senin teröristin, benim özgüriük
savaşçım" diyor. Özellikle Ermeni ve Kürt terörü
konusundaki araştırmalanyla tanıdığımız Ercan
ÇitJioğlu, terörü yeşerdiği, beslendiği,
geliştirildiği, desteklendiği ve kullanıldığı "gri
alan"lardan yola çıkarak incelediği ve Ümit
Yayıncılık'tan çıkan "Gri Tehdit: Terorizm"
kitabında bu ikilemi mercek altına alıyor:
"Siyah ve beyazdan oluşan değer yargılannın
egemen olduğu, iyilerie kötülerin kesin sınırlarla
ayrıldığı, insanlann eş normatif değerler
çevresinde bütünleştiği, düşünsel aynlık ve
aykınlıklann sınırlarının tanımlanabildiği, evet ve
hayırlar arasında 'belki' ve 'ama'lann kanşmadığı
bir dünyanın değerler sistemi içinde daralacak
'gri alanlar' terorizmin de yaşam alanının
daralması sonucuna eşlik edecek ve tanısı
konulmuş bir hastalıkla (eğer hastalıksa) savaşım
Gri tehditdaha kolay ve rasyonel bir zemine oturmuş
olacaktır."
Insanın içindeki "şiddet" doğasından başlayıp
terörün etimolojik anlamına kadar uzanan
araştırmasında Çitiioğlu, terorizmi psikolojik
yönden de irdeliyor
"Hiç kimsenin 'sabah uyandığımda terörist
olmaya karar verip, bugün benim eylem günüdür'
demediği gerçeğinden çıkışla, kendilerini ölüme
adayan ve tanımadıklan insanlann yaşamlannı
sona erdirme hak ve karaıiılığını görerek,
eylemleri sonrasında yalnızca görevini yerine
getirmiş olmanın hazzını duyup, hiçbir suçluluk
psikolojisi ya da pişmanlığa kapılmayan, vicdanı
rahatsız olmayan bu gibilerin, klasik
çözümlemelerinde herfıangi bir psikiyatrik
bozukluğa rastlanmamış oluşu (istisnai ömekler
bu değeriendirmenin dışında algılanmalıdır),
teröristin, örgüt öncesi yaşamının hertıangi bir
ruhsal rahatsızlıkla açıklanamaması karşımızdaki
olgunun çözümünün ne denli çetin olduğunun
ayn bir göstergesi niteliğindedir."
Çitiioğlu, terorizmi tarihsel süreci içinde
değerlendirirken günümüzde "dördüncü evre"nin
yaşandığını belirtiyor. Dördüncü evrede,
Başbakan Recep Tayip Erdoğan sinirienecek
ama "dini dalga" karşımıza çıkıyor: Dinin
radikalleşmesi.
Sorunun evrensel boyutta çözümü "gri
alan"larda yatıyor ama yakın gelecek pek parlak
değil. Ercan Çitiioğlu, siber terör olasılığından söz
ediyor.
Gri Tehdit: Terorizm, önemli bir kitap.
AlışkanlıkDoğan Kapkıner:
*
Diyarbakır'da 'Kürt
Zirvesi'
toplanıyormuş. Düne
kadar böyle bir
toplantı yurtdışında
yapılsaydı o ülke
için demediğimizi
bırakmazdık.
"Alıştınyoriar!"
Seçmece
Akif Kökçe: "Işgal
altındaki Irak'ta
üçüncü kez seçim
ı yapıldı. Seçimle
demokrasi
gelseydi, Irak
demokrasiye
boğulmuştu!"
SESSÎZSEDASIZ(')
*%&%%&
Devletin ihanete karşı koyamaması
NEREDEN nereye... Serdar
Kuru "Türkiye Düşürülürken"
kitabında Romalı siyasetçı
Cicero'nun senatoda "işbirlikçiler
üzerine yaptığı konuşmaya yer
vermiş; Osman Şahin de "okuyun"
diye göndermiş:
"Bir millet içinde bannan aptallann
hatta hırsı aklını aşmışların vereceği
zararlardan kurtulabilir. Fakat içinden
kaynaklanan ihanetten kurtulamaz.
Kapılara dayanmış düşman daha
az korkutucudur. Çünkü kim
olduklan bilinir ve bayraklannı açıkça
taşıyarak kapılannıza dayanıriar.
Fakat hain bu kapılann içinde
serbestçe dolaşıp, sinsi fısıltılarla
bütün sokakları doldurur, hatta
devletin içinde bile kendisini
duyurabilir. Hain, hain gibi
gözükmez. Kurbanlannın dilinden
konuşur, onların yüz ifadesini takınır
ve onlar gibi giyinir ve bütün
insanlann kalplerinde yatan
değerlere hitap eder. Böyle bir hain
milletin vicdanını çürütür, devletin
temellerini sarsmak için gizli ve
bilinmez şekillerde çalışır. Bütün
siyasi bünyeyi zehirier.
Bu sebeple devletin kurumlan artık
düşmana karşı koyamaz. Bir katil
bile bir hainden daha az korkunçtur.
Hainlik, korkunç, bulaşıcı bir
hastalıktır."
Meraklısına not: O sıra Roma
Imparatorluğu en pariak dönemini
yaşıyordu ve dünyaya egemendi.
Cicero, Isa'dan önce 43 yılında
öldürüldü. Imparatorluk, cüssesine
uygun zamanda parçalandı.
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Rumelihisan'nda Dileğimiz:
'Cahide Tamer Tiyatrosu'
"Doknabahçe'de Atatürk'ün
naaşına eşlik eden siyah çetenk-
lerden Giizel SanatlarAkademi-
g'njnldni taşnan iki erkekarka-
daşıyla biriikte yürüyen genç kı-
an adhCahide Tamer'dir. Ve 'Ya-
vuz'u onaran Ahmet Saim
Bey'in kızıdır!.."
Tarih sevdalısı şair Sunay
J^SMO, Cumhuriyetin ilk kadın
mLmarlanndan Cahide Tamer ı
anlatırken yazmıştı bunlan...
Deniz Binbaşısı Ahmet Saim
Bey, Birinci Dünya Savaşı'nda
ağır yaralanan Yavuz ZjrhhsTnı
oaanrken, gün gelip aynı gemi-
lin Gazi'ye son yolculugunda
<ia eşlik edeceğini bilebilir rruy-
di?.. Hele kızının, bu dayanıl-
maz aynhğa, "okuhTnun çelen-
gini taşıyarak tanık olacağııu...
Saim Bey'in mesleğine bağ-
ihğmı bilenler, Cahide'nin de
"babaa gibi" olacağım herhal-
de tahmin etmişlerdir. Çünkü,
ükokuldan itibaren ele avuca
fiğmayan Cahide, "akade-
ni"nin de başanlı mimarlık öğ-
lencilerinden biriydi... O kadar
b, belki de en değerli "mezuni-
ret armağanT, ho-
ialarından İbrahim
Çalh'nın imzasını
aşıyan portresiy-
Üç mimar kız
Önceki hafta yi-
irdiğimiz Cahide
Tamer'in "efsane-
ri" denebilecek
nimarlık serüveni-
ıi araştıranlar, 9
2kim 1959 tarihli
Hayat Mecmu-
ısı'ndaki manşeti
ınutamazlar: "Rumetihisan'nı
3 Türk Kıa Restore EttL."
1955'te başlanan ve 3 yılda
amamlanan restorasyon için
törenle teşekkür" edilen genç
aimarlar Cahide Tamer, Sefana
Emter ve Muaüa Eyüboğlu'ydu.
Vlakaledeki imza da bilge bir
sadın aydınımız, Prof. Dr. Afet
tnan'aaitti...
Bugün, Rumelihisan'ndaki
yaz konserlerini bile Cahide Ta-
mer'e borçlu olduğumuzu kaç
üşi bihr?.. Muhsn Ertuğrul'un,
hisann içinde bir açık hava tiyat-
rosu yapılması önerisi, Vakıflar
tdarea'nin o yıllardaki "sorum-
hı mimar"ı Cahide Tamer uy-
gun bulduğu için gerçekleşebil-
di...
Çünkü Cahide Hanım, herke-
si hayran bırakan çalışkanlığıy-
[a, anıtsal yapılann onanmıyla
yetinmez, "yeni işlevler"le top-
lumsal yaşama katılmaları için
de "önder"lik eder; genel mü-
iürleri bile etkilerdi...
Cahide Tamer Anadolu'daki
çok sayıda tarihsel yapıtın da
onanmını gerçekleştirdi. Örne-
ğin, Bolu- Taraklıda, Koca Us-
ta MimarSinan a ait450ya$ın-
daki Yunus Paşa Camisi'ru de
1960'larda "kuıtar"mıştı...
"Restorasyon, şür yazmak gi-
bidir_~ diyen rrumanmızın Geb-
ze'deki Çoban Mustafa Paşa
Külüyesi ne hizmeti için de, ta-
nıtım kitapçığında şöyle yazı-
yor: "Uzun yıllar harabe kalan
külüyenin bugünkü mükemmei-
Hğini Sn. Yüksek Mimar Cahi-
de Tamer' e borçluyuz™"
Erkekkre mum tutturdu
Inşaatlarda damdan dama do-
laşan; iskelelerden inmeyen; ha-
talan asla affetnıeyerek işçile-
rin, ustalann korkulu rüyası olan
ve herkesin "kadın şövalye" de-
diği Cahide Tamer'in bu
u
mum
tutturan" mimarlığına, beUi ki
"erkek" meslektaşlan pek des-
tekvermemişler. Bakın, Mimar-
lar Odası 1954'te kurulurken,
*baş"larda değil de 491 acfl nu-
marası verildiğüıi nasıl anlatı-
yor: "Bizier hep biriikte ka\doJ-
duk: ama erkek-
ler ilk numarala-
n aldı, ashnda
ben de T numa-
raJı üye olabihr-
dim~"
Boğaziçi'nin
en eski ve en ün-
lü srvil mimarlık
şaheseri, 306 ya-
şındakı Amcaza-
de Yahsı'nın da
bugün "hâlâ"
ayakta kalabil-
mesini yine Ca-
hide Tamer'e
borçluyuz. Çünkü 1960'larda
"suyım altmda" gerçekleştirilen
sağlamlaştırma çahşmalannı da
"denizegirerek" denetlemişti...
1970'lerdeki Ecevit-Erbakan
koalisyonunda, Vakıflar'ın yö-
netimi MilH Selamet Partisi'ne
geçince; "kadını yetkili görme-
ye dayanamayan" yöneticiler
yüzünden, bu "kahraman mi-
man"mız, görevini bırakmak
zorunda kalır. Oysa, aynı kesün-
lerin "gurur" içinde ibadet et-
tileri çok sayıda anıtsal cami-
miz, Cahide Hamm'ın "akb,
emegi ve becerisi"yle yaşaüla-
bilmişti...
Mimar Belediye Başkanı Ka-
dir Topbaş'tan dileğimiz, tüm
"yaşamı"nı tstanbul'un anıtla-
nna "adayan" mimar Cahide
Hamm'ın adının, Rumelihisa-
n'ndaki "Açık Hava Tîyatro-
su"nda ölümsüzleştirilmesi...
Böylece, kent ve tarihimiz
adına bir "vefa borcu" da öden-
miş olmaz mı?
oekinci ı cumhuriyet.tom.tr
Mimar Cahide Tamer
1915-2005
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicskı yahoo.com.tr
ÇtZGİLÎK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci <ı mynet.com
H A R B t SEMİH POROY
HAYAT EPlK TÎYATROSU MUSTAFA BÎLGÎ* hayatepik : mynet.com
YA SEV YA TERKET LAN!
ZATEN HEPtNÎZ
VATAN
1 AÛLYON
ERMENÎ
30 BİN
KURT..
SORU, 5OYLE
SORULACAKTTR
ARTIK;
"90 KİLO
ORHAN PAMUK MU
'HAFtFTtR',
90 KÎLO
ORHAN DEMÎR
AAt?"
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 18 ArahJi tcncw.truuntaz-ariktin.cotn
İNSAN HAKLAR/ YARGILANIYOR.'.
'O£ Su&ÜN, ÛNLÛ
PAiNE (JAIVUS PEYM) , *İNSAN
Mtçrr. iNGiLreee'oe DO&UP YETIÇEN P/HNE, rj-
NtŞTtĞI BENJAMIN FGANKL/fi/ '/A/ <âV£7Ç/£V ÜZERİNE
AME&İKA 'rA S/TMİÇTİ. ÖZ£U-İKL£ AME&İKM KO-
LOUİLEISMtN SAĞtMSrzUSf /Çt'M E7KİU yAZJlAG
YAZMIŞ, SU /ODUaM ÜMLÜ "SAğDUYCj"(OOMMOM
SEA/SE) B/eO$ÜGÜA/Ü ÇI/CAGMŞT f?83 F&WSI2
DEVRİM/ ÜZeetME
r
&Sj4AISA'OAIC/ DEVGrM
G/Lİ DUÇÜNCELEK" KlTAB/UI ÇiKARMIÇ,
OAN, /NG/ÜZ /ucAfAeçrSrA/£ /cae$f HALtcr EY-
YAPfT-fA//
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Prag'da Caz
Tam, "Bugün hayatailişkin keyiflişeyleryazayım"
diyorum, olmuyor, mutlaka "daha önemli" bir konu
çıkıyor; son üç yazım Hasan Cemal'in Cumhuriyet'e
olan o anlaşılması zor sevgisine kurban gitti. Oysa si-
ze sıcağı sıcağına Prag'daki caz günlerinden söz
edecektim geçen hafta Cazla ilgiJenenlerbilirier, Prag
ezelden beri Doğu Avrupa'nın önemli caz merkezle-
rinden biridir. Vagon Club, Ungelt Jazz'n' Blues Club,
Reduta, Music Club "Maleho Glena", Metropolitan
Jazz Club, Malostranskâ Beseda, Jazz Lounge u S-
tare Panı, Kavâma "Na Pul Cesty", Agharta, Jazz-
boat Prag, Jazz Club Z'eleznâ kentin önde gelen caz
kulüpleri arasındadır. Bunlardan Reduta, zamanın
ABD Başkanı Bill Clinton'ın Prag ziyareti sırasında
buraya uğradığında dayanamayıp sahneye çıkarak
saksofon çalmasıyla ayn bir ün yapmıştır.
Bir festivaller kenti olan Prag'da 29 yıldır düzenle-
nen Uluslararası Caz Festivali'nin yanı sıra bu yıl "Pra-
gue Jazz Open" adıyla yeni bir caz buluşması haya-
ta geçti. Bu buluşma, uluslararası katılımla yazın ve
kışın olmak üzere yılda iki kez düzenleniyor, bizim açı-
mızdan özelliği ise beş yıldır düzenlenen Afyonkara-
hisar Caz Festivali ile "kardeş festlval" olması.
• • •
Afyonkarahisar Caz Festivali, neredeyse tek başı-
na Hüseyin Başkadem adındaAfyonlu bir müzik öğ-
retmeninin, bir "Don Kişof'un omuzlannda yükselen
bir etkinlik. Başkadem dostumuz her yıl Türkiye'den
ve dünyadan caz gruplarını Afyon'a topluyor, bu gö-
rece tutucu kentimizde farklı bir "kent kültürü" oluş-
turabilmek için olağanüstü çaba gösteriyor. Festival,
yalnızca caz müziğiyle de sınırlı değil, bu genç adam
etkinlik süresince resimden heykele, müzikten ede-
biyata, tiyatrodan bilime çeşitli sanat ve kültür insan-
lannı da Afyon'a çağırarak onlan "iş"e yönlendiriyor.
Sanatçılar, edebiyatçılar, kültür insanlan Afyonkara-
hisar'ın çeşitli ilçelerinde, köylerinde ilk ve ortaöğre-
tim okullarına dağılarak derslere giriyorlar, öğrenci-
leri ilk elden, ilk ağızdan sanatla, edebiyatla tanıştın-
yorlar. Şimdiye kadar bu yoldan 20 binin üzerinde öğ-
renciye ulaşılmış. Başkadem'in yaşama geçirdiği,
dört yıldır düzenlenen bir de Klasik Müzik Festivali
var Afyon'da. Tüm bunlar bin bir güçlüğün üstesın-
den gelinerek, kaynaklan sinekten yağ çıkanlarak ba-
şanlmış. Gerçek anlamıyla bir "başan öyküsü".
Bu öykü günün birinde CNN International'a konu
olunca dünyanın dört bir yanından "kardeşlik öneri-
leri" gelmiş, Başkadem de Prag Açık Caz Günleri'ni
seçmiş "kardeş" olarak. 6-10 Aralık 2005 günlerin-
de Türkiye'den Nüket&Neşet Ruacan Beşlisi, Sibel
Köse Dörtlüsü ve Ayşe Tütüncü Üçlüsü katıldılar bu
kardeş festivale; Kanadalı kadın trompetçi Ingrid
Jensen ve Çek piyanist Beata Hlavenkova Üçlüsü,
Belçikalı Nathalie Loriers Piyano Üçlüsü, ünlü Çek pi-
yanısti Otto Hjenic, Amerikalı tenorsaksofoncu Rich
Perry ve Altılısı, Çek blues gitaristi Roman Pod-
gorny gibi müzisyenlerle, gruplarla aynı sahneleri
paytaştılar. Bu müzisyenlerin bir bölümü önümüzde-
ki yıl düzenlenecek 6. Afyonkarahisar Caz Festiva-
li'ne konuk olarak katılacak.
Prag, Avrupa'nın en güzel kentlerinden biri; alan-
lan, sokaklan, yapılan, kilıseleri, kalesıyle özenle ko-
runmuş eski bir biblo gibi. Prag'a rejim değişikliği
öncesi iki kez gitmiş, o zaman da sevmiştim, fakat
bu kez daha güzel, daha ışıklı, daha bakımlı görün-
dü gözüme. Avrupa Birliği kültür fonlanyla tüm kent
elden geçirilmiş, aynca 1992 yılından bu yana UNES-
CO'nun koruması altında, 2000 yılında da "Avru-
pa'nın kültür kenti" seçilmiş. Her yıl milyonlarca tu-
rist çekiyor.
Kenti ressam Mehmet Güleryüz, tiyatro sanat-
çılanmız Tilbe Saran ve Cüneyt Türel ile biriikte
gezdik, Nâzım Hikmet'in Prag'dayken sıkça gittiği,
kimi şiirierini yazdığı Caf'e Slavia'da oturduk,
önümüzden akan Moldau Irmağı'nı, ırmak martılannın
kanat çırpışlarını seyrettik. Doğal ki yurtdışına adım
atan her Türk gibi bizier de bolca "memleket dediko-
dusu" yaptık.
Allah'tan geçen cuma günkü Şişli Adliyesi'ndeki
rezillik yaşanmamıştı daha, o zaman Neşet Ruacan
Usta'nın gitan bile kurtaramazdı bizi, ayağımızdaki
giderek ağırlaşan yağlı çamurun dibe doğru çektiği
bataktan.
e-posta: dkavukcuogluo superonline.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAı\
SOLDANSAĞA:
1/ Topkapı
Sarayı'nda,
sadrazam ve
hükümet
üyelerinin
devlet işlerini
görüşmek
için toplan-
dıklan yer. 2/
Atlas Okya-
nusu'nda
Portekiz'e ait
takımada... Bazı
Arap ülkelerinde fa-
aliyet gösteren sol
eğilimli parti. 3/ Bir
çeşit börülce... Bir
hayvam dıştan örten
kemiksi ya da boy-
nuzsu örtü. 4/Utanç
duyma... Kumaşla
astar arasına konu-
larak giysinin dik
durmasını sağlayan kolalı bez. 5/ Çevrebilim. 6/
Muğla'mn Milas ilçesine bağlı turistik bir belde...
Sodyum elementinin simgesi. 7/Kayık, mavna ve
küçük gemilerin kalafata çekildikleri yer... Kayak.
8/ Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklanyla koku-
landınlrmş acımtırak bir içki... Brezilya'mn para
birimi. 9/Kapalı bir yerdeki akışkanın basıncım
ölçmeye yarayan aygıt.
YUKARTOAN AŞAGIYA:
1/Oyundakazamlan bir parti... Birağaç. 2/Özsu...
Eski dilde bağırsaklar. 3/ tçinde hiçbir şey bulun-
mayan... Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin top-
rak üstünde yayılan dallan. 4/ Brom elementinin
simgesi... Boğa güreşçisi. 5/Olgunlaşmamış kavun.
6/Düğme ve süs eşyası yapmakta kullamlan bir de-
niz kabuklusu... Bir nota. 7/Tıpta bir orgam su ve-
rerek yıkama... "Semaya — çekti ah ü figannn"
(Karacaoğlan). 8/ Şenliklerde caddelere kurulan
süslü kemer... Bir şeyin varlığını kabul etmeme. 9/
Hararet... En küçük sosyolojik birim.