Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2005 PERŞEMBE
lamk Olmak!
Siz hiç, bircinayerfî tanıkadunuz mu? Gözünüzün
önünde bir insan ölüme giciyor, götürülüyor! Herkes
izliyor... Gazetelerde manşete-, köşe yazılannda uya-
nlar... Hepsi boşa git mekte!.. Bir insan, bir bilim ada-
mı, hepimizin, ilgiyle HgisizlikJe, üzülerek üzülmeyerek,
seyrettiği bir olay, bir" dram...
Van'da birüniversite var.Adını Atatürk koymuş...
Bir bilim yuvasının Van'da kurulrnasını istemiş... Evet,
Van'da bir üniversite- var. Laikliği, halkçılığı, en başta
da bilimi, uygarlığı saıvunan. ışleyen, öğreten bir üni-
versite, yani bir düny a, bir evren...
Bunun yanı sıra b»ir de Fethullah üniversitesi mi
var? Nursi'nin medresesi rri? Humeyni'nin şeriatçı-
lığı yayan, duyuran; çşağdaş uygarlığa karşı çıkan; bi-
lim, kültür, Atatürk, d ryenlereen ağırdurumlan yaşa-
tan, uygulayan, uygulatan bir başka yer, bir başka ge-
rilik odağı rnı?
Biradam, gözümüzün önûnde çırpınıyor! Belki can
çekişiyor, belki son fc»ir çabayla dirilmek, savaşmak,
kendini, onurunu sav unmak istiyor. Aylardır hapisha-
ne koğuşlannda! Yanı başındarektörü olduğu üniver-
srtenin önde gelen b i r sorumlusunun canına kıyma-
sına ya da kuşkulu bir biçimde ölüp gitmesine tanık
olan biri, şimdi de, haestane koğuşlannda ölüm-kalım
çizgisinde...
Bir cinayet işleniyori Görüyoruz, izliyoruz. Hepimiz
tanığız... Yeter mi? Yetrmez! Tanıklık yetmez. Kimi yer-
de suçlulukla eşdeğerdedir tanık olmak!.. Hem kor-
kanz tanıklıktan, kaça>rız, tanıkiığın çoğu kez suçluluk
olduğunu, bir cinayeti bile bile görmezlikten gelerek
korkunç bir sonucun yaşandığını biliriz!..
Van Üniversitesi ReMörü Prof. Dr. Yücel Aşkın da-
ha yargıç önüne çıkanlmadı. Kaç ay geçti tutuklana-
lı, hiçbirimiz bilmiyonuz bunun nedenini, niçinini!..
Birtakım uydurmalar, yakıştırmalar, suçlayıcı söylen-
tiler var, hepsi o kadar.. Yurtdışmdayken evini aramış-
lar, birtakım eski şeyler bulmuşlar, bunlan müzeye ve-
recekmiş! Sonra vazgeçmişlersuçlamadan... Derken
bambaşkabirsuçlama, bilmem hangi alışverişte yan-
lış mı yapmış, bile bile mi yapmış, haydi kodese!.. El-
leri kelepçeli bir üniversite rektörü!..
Dünyanın liangi uygar ülkesinde görülmüştür bir
üniversite rektörünün, bir bilim adamının elleri kelep-
çelenip iki yanında polis koltuklamasıyla içeri tıkıldı-
ğı!.. Günler, haftalar, ay (argeçsin de adalet önüne çık-
sın diye bekletildiği... Bu arada sağlığını, belki de da-
ha başka değerlerini yrtirdiği, yitirmek üzere olduğu...
Evet, bir cinayet işleriiyor!
Hepimiz izliyoruz! A\ma kimi zaman tanıklık, hele
bilgisizce, hele hele yanlı tutumla yapılan tanıklık suç-
lulukla birdir. Böyle bir cinayet işlendiğinde, yani Rek-
tör Prof. Aşkın'ı birtakım safsatalara kurban ettiğimiz-
de, açık söyleyeyim yitirdiğimizde, hepimiz katil sa-
yılmayacak mıyız? Sıkılmadan birbirimizin yüzüne ba-
kabilecek miyiz?
Bakın, Prof. Aşkın'ın adalet önüne çıkanlması 14
Aralık'a kalmış... O güne kadar ne olur, bilinmez. İn-
san, kendine soruyor, neden böyle bir gecikme, ge-
ciktirme?.. Kamuoyunun gözünde belirii ve inandın-
cılığı pek olmayan bir suçlama karşısındaki bir insa-
na, bir bilim adamına uygulanan, bir çeşit işkence de-
ğil midir?..
OLAYLAR VE GORUŞLER
ADALET BAKANLIĞI
BEYKOZ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
TAŞEVMAZLN AÇIK AKTTIRMAİLANI
Dosya No: 2002/3022 Talimat
Satılmasma karar verilen gayrünenkulün cinsi, kıymeti,
adedi, evsafi:
Beykoz Ilçesi Incirköy Mah. 270 ada, 45 parselde
1521.00 m2 yüzölçümlü bahçeli kagir apartmanın borçluya
ait 68 2062 arsa paylı blok 1, (6) no'lu bağımsız bölüm,
25 6 kapı numarah, 4 katlı binanın 3. katındadtr. 36.384,00
YTL kıymet takdir edilmiş olup, açık arttırma suretiyle satı-
lıp paraya çevrilecektir. Dairenin kullanım alaıu 75 m2'dir.
3 oda, salon, mutfak, banyo ve Vv'C'den teşekkül etmiş olan
daire 33 yaşlanndadır. Doğramalan ahşap, pencere doğra-
malan PVC'dir. Site şeklüıdeki blok, Köyönü Sokağı'ndan
geçen yola 25 metre mesafede. Beykoz-Üsküdar ana artel
yoluna ise 70 metre kadar mesafededir. Ikamet edilmekte
olan dairede elektrik, su ve altyapı hızmetlerinden faydala-
nılmaktadır. Ulaşım kolaydır.
İMAR DURUMU: Boğaziçi Imar Müdürlüğü'nün
13.11.2002 tarih ve 12734.12.03O.200/6698 sayılı yazılann-
da belirtildiği gibi, Beykoz ilçesi, Incirköy Mahallesi, 41
pafta, 270 ada, 45 parsel sayılı yer; 22.07.1983 onanlı
1,1000 ölçekli Boğaziçi öngörünüm bölgesi uygulama imar
planında kısmen iskân alanında kısmen de yeşil alanda kal-
maktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 1986/29 sayılı karan ile
3194 sayılı Imar Yasası'nın 47 (g) maddesi iptal edildiğin-
den yeni yasal mevzuat belirleninceye kadar işlem yapıla-
mamaktadır. Parselin yeşil alanında kalan kısmında ise hiç-
bir insaat yapılamaz. Parselde kesinti mevcuttur. i
SATIŞ ŞARTLARI:
1- Satış 20-01 2006 Cuma günü saat 14.00'ten 14.15'e
kadar Beykoz lcra Müdürlüğü'atie açık arttırma suretiyle
yapılacaktır. Bu arttırmada tahmixı edilen kıymetin %60'ını
ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış
masraflannı geçmek şartıyla ihale olunur. Böyle bir bedelle
alıcı çıkmazsa en çok arttjranın taahhüdü baki kalmak şar-
tıyla 30 01 2006 Pazartesi günü saat 14.00'ten 14.15'e ka-
dar Beykoz lcra Müdürlüğü'nde ikinci arttırmaya çıkanla-
caktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse taşın-
maz en çok arttıranın taahhüdü saüdı kalmak üzere arttırma-
da gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilir.
Şu kadar ki, arttırmada bedelinin malın tahmin edilen kıy-
metinin %40'ını bulması ve mah isteyenin alacağı rüçhanlı
olan alacaklılann toplamından fazla olması ve bundan başka
paraya çevirme ve paylaştırma nxasraflannı geçmesi lazım-
dır. Böyle fazla bedel ile alıcı çıkmazsa satış talebi düşecek-
tir.
2- Arttırmaya iştirak edecekleriaı tahmin edilen kıymetin
yüzde 20'si nispetinde pey veya "bu nnktar kadar milli bir
bankanın teminat mektubunu verrt»esi lazım olup, alıcı dam-
ga resmini ihaleye müteakip öderöeye mecburdur. Satış pe-
şin para iledir, alıcı isteğinde 10 gç^inü geçmemek üzere me-
hil verilebilir. Tellaliye resmi, darraga vergisi, tapu alım har-
cı ve masraflan, KDV ahcıya airtar. Birikmiş vergiler satı§
bedelinden ödenecektir.
!
i
3- Ipotek sahibi alacaklılar ile «üğer ilgililerin (*) bu to-
şınmaz üzerindeki hakları hususi Lle faiz ve masrafa dair id-
dialannı dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bil-
dirmeleri lazımdır. Aksi halde tap«a sicili ile sabit olmadıkça
paylaşmadan hariç bırakılacaklardmr.
4- İhaleye katılıp taşınmaz ken<disine ihale olunan kimse
verilen mehil içinde ihale bedelini «demezse namnıa yapılan
ihale fesholunarak QK 133. madciesi hükmü tatbik olunur.
thaleye katılıp daha sonra ihale r*«delini yatırmamak sure-
tiyle ihalenin feshiîıe sebtjp olan t ü j n ahcılar ve kefüleri tek-
lif ettikleri bedel ile son ihale aras«_:ndaki farktan ve diğer za-
rarlardan, aynca temerrüt faİ2inde^Ki müteselsilen mesul ola-
caklardır. thale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet
kahnaksızın dairemizce tahsıl olıua^acak, bu fark varsa önce-
likle teminat bedelinden alınacaktıxr.
5- Şartname ilan tarihınden itib^aren herkesin görebilmesi
için dairede açık olup masrafı ve^rildiğinde isteyen ahcıya
bir örneği gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartn^ameyi görmüş ve münde-
recatını kabul etmiş sayılacaklan, Tjaşkaca bilgi almak iste-
yenlerin 2002/3022 Talimat sayılı «dosya ile müdürlüğümüze
başvurmalan ilan olunur.
7- Bu satış ilanı tüm ilgililer^ tebliğ mahiyetindedir.
16.11.2005
(*) Ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.
Basın: 563CB8
İstanbul'un İmajı Ne Olmalı?
Prof.Dr.MeteTAPAN
O
zellikle son günlerde
"Dubai Towers" tar-
tışmasıyla alevlenen
Istanbul imajı üze-
rindeki degerlendirmeler, ister
istemez yıllardır IstanbıJ'la uğ-
raşmış birkişi olarak beni de bir
kez daha bu konuda düşünme-
ye sevk etti.
1992 yılında 1/50.000 ölçe-
ğinde Istanbul Nazım ünar Pla-
nı çalışmalanna Sayın Prof. Dr.
Nurettin Söz^ı'in Belediye Baş-
kanlığı'ndabaşlarken, öncelik-
le istanbul'un bir kültür kenti
olması ve var olan kültür değer-
lerini daha da yücelten strate-
jilerin üstünde durulması amaç-
lanmıştı.
istanbul'un 2500 yıllık geç-
mişi sürekJı plan çalışmalann-
da vurgulanmış, yeni planlama
kararlanyla var olan taşınmaz
kültür degerlerine zarar verme-
den kent topraklannın kullanı-
mı konusunda kararlar alınma-
sına çahşılmıştı. Kuşkusuz do-
ğal varuklanmızın yok olmama-
sı için kentsel gelişmenin de
kuzeye doğru engellenmesi
amaçlanmış, su havzalannin ve
orman alanlannın korunması-
na yönelik önlemler alınmıştı.
Universitelerin ve meslek
odalannın da bu planlama sü-
recinde katkısı alırurken, Istan-
bul 'un bir New York'a, bir Du-
bai'ye veya Singapur'a benze-
mesi gibi bir düşüncenin orta-
ya kondugunu anımsamıyorum.
Tarihsel özellikleri bu kadar
zengin olan bir kentin var olan
imajının ötesinde yeni bir imaj
aramak o günlerde kimsenın
haddi değildi, aynca da çalış-
malara katılanlann böyle bir
öneriyi de ciddiye alacaklan
düşünülemezdi. istanbul'un
asırlann ortaya koyduğu kültür
değerlerinin kendisine kazandır-
dığı imajla yerinebileceği düşün-
cesinde herkes hemfikirdi.
Ne oldu da bu on üç yıl için-
de her şey degişti? Sayın Do-
ğan Kuban'ın sürekli olarak
üzerinde durduğu, "Istanbul
kırsaJ küJrürün etldsi altında
kaku" saptaması mı, yoksa "pa-
ranmria\-anıtma7hafifügi mi?'",
yoksa da istanbul'un bugünkü
yönetimi mi? Istanbul'la ilgili
bu yeni imaj arayışlannın ne-
deni... Kuşkusuz, bu nedenle-
rin hepsi geçerli olabileceği gi-
bi, daha başka nedenler de ola-
bilir. Örneğin, Sayın Başkan
Topbaş ın yönetimiyle merke-
zi yönetimin çok yakından il-
gilenmesi ve dolayısıyla zaman
zaman Sayın Başkan' ın safdı-
şı kalmış olması gibi. Ancak
yine de Istanbul için yeni bir
kımlık veya imaj arayışında ol-
manın anlaşılır bir tarafi yok.
Tüm verilen zararlara, yanlış
imar uygulamalanna karşın Bo-
ğaziçi, Adalar, Istanbul antik ya-
nmadasının silueti, Galata gi-
bi ilk akla gelen istanbul'un
dünyada eşi olmayan değerle-
ri, Istanbul imajını oluşturan
başlıca öğelerdir. Eğer genel-
de firmalannprestij kazanma-
sı için inşa edilen gökdelenler
yapılacaksa, Topbaş'ın danış-
manı Sayın Prof. Hüseyin Kap-
tan'ın önerdiği gibi Kartal'a
yapılsın. Kartal uygun mudur,
değil midır, kuşkusuz bunun
da araştınlması gerekir, ancak
istanbul'un tarihi bölgelerin-
de veya hemen bu bölgeleri
ulaşım, silueti yönünden etki-
leyerek alanlannda yoğun ya-
pılaşmalara izin verilmemeli-
dir. Özetle, Istanbul dünyada-
ki hiçbirkentle karşılaşhnlacak
veya herhangi bir kente ben-
zetilecek bir kent değildir. İs-
tanbul'un var olan imajının, ki
bu imaj tarihi anıtsal yapılany-
la ve doğal varlıklanyla oluş-
muştur, kaybolmaması için ça-
ba gösterilmelidir. Iki yüz elli
yıl önce büyük bir granit par-
çasından oluşan Manhattan ya-
nmadasınınbugünkü imajı Is-
tanbul için asla düşünülmeme-
lidır.
Kentbilimi yönünden kötü
gelişmiş, deprem riski yüksek
yapılaşmış alanlann gerçekçi
bir yaklaşımla iyileştirilmeleri
kaçınılmazdır. Ancak iyi niyet-
li de olsa bugünkü "kentsel dö-
nüşüm" anlayışıyla bu alanla-
nn toplumsal yaralar açmadan,
özel imar haklanyla yeniden
düzenlenmesı pek olanaklı gö-
zükmemektedir. Sorunun, ge-
çerH mülkiyetle ilgili yasalar
ve parasal kaynaklar yönünden
yeniden irdelenmesi gerekir.
Sürekli olarak değindiğimiz
bir konuda, ülkenin 1 6 sının
yaşadığı bir kentin planlama
sorunlannın kentin il sınırlan
çerçevesi esas ahnarak çözül-
mesinin olanak dışı olduğudur.
Kuşkusuz, bugün İstanbul'un
yeni metropoliten planlaması
ü±erinde çalışan ekip de bunun
bilincindedir. Maalesef, bölge
planlama kavTamının salt üni-
versitelerde okutulan bir disip-
linden öteye gitmemiş ohnası
nedeniyle, İstanbul'un yeniden
planlamasının bir bölge planın-
dan yoksun birbiçimde ne oran-
da "doğru" geliştirileceği ko-
nusunda da endişem vardır. İs-
tanbul'un en önemli derdi "nü-
fiıs" artışıdır. Son yıllarda bu ar-
tış azalmış olsa da, bugünkü
nüfusun da başka bölgelere ak-
tanhnası gerekmektedir. An-
cak bölge planlamasıyla, yeni
nüfus çekim merkezleri yaratı-
larak, İstanbul'un nüfusu de-
mokratik bir biçimde azaltıla-
bilir. Aynca, kent topraklann-
dan elde edilen rantın, yine top-
lum yaranna kamuya dönmesi
ilkesi, metropoliten planlama
çalışmalannda esas ounalıdu
1
.
Eğer yukanda değindiğim temel
konular planlamada göz ardı
ediürse, sağlıklı birplandan söz
edemeyeceğimiz gibi, kentsel
imaj konusunda da belirsizlik-
lerle, "yanlışlıklarla" boğuşur
dururuz. Bir kültür kentinin ge-
rektırdığı kent imajı, yerini "rant
ekonomisinin" gerektirdiği kent
imajına bırakır. Elimizde var
olan
a
lstanbuldeğerieri"ni ko-
rumak ve bu değerleri yücelt-
mek için her türlü yolu denemek
zorundayız. Var olan "Istanbul
imajını" korumak, Istanbul 'u
dünyanın en önemli kültür mer-
kezine dönüştürmek, gelecek
nesillere bırakacağımız en bü-
yük mirastır. New Yorklular ve-
ya Dubaililer Istanbul gibi bir
kent imajına sahip olmak için
nelerini vemıezlerdi... Mimar
olan ve sanat tarihinde dok-
torasını yapmış bir Belediye
Başkanı'nın da bu düşün-
celerimj paylaştığına inanmak
zonmdayım!
Esen Rüzgârlar...
HÜSeyİn Emre ALITNIŞIK ADD Genel Sekreteri
D
ünyanın her
yerindeordu-
lar; bulun-
duklan dev-
lerin amaçlan doğrultu-
sunda örgütlenirler. Dev-
letlerin varhklan ve dün-
ya ölçeğindeki etkileri
ordulannın bu örgütle-
niş biçimine bağlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
de kuruluşundaki en
önemli öğe şanlı ordu-
muzdur. Cumhuriyet, or-
du-ulus el ele kurulmuş-
tur. Bu nedenledir ki;
Türk Silahlı Kuvvetleri
Cumhurrvet ve Atatürk
konusunda her zaman
hassastır. Bu hassasiyet
ordumuzun geleneksel
tayn halıne gebniştir.
Öyle ki; geçmişteki
darbelerden dolayı aske-
re soğuk bakan kesimler
bile; 1990 sonrası ordu-
muzun geleneksel tavn-
nın daha da öne çıkma-
srndan memnun olmuş-
lardır. Çünkü ülkemiz-
de 1990 sonrası yaşanan
temel sorun; Atatürk
Devrimi'ne ve getirdiği
çağdaş kazammlara sa-
hip çıİana meselesidir.
Tarikat-ticaret-siyaset
üçgenindeki örgütlen-
melerin güçlenmesi,
Cumhuriyeti tehdit etti-
ği içindir ki 1990'dan iti-
baren kitlesel uyanışlar
yaşanmış; ADD gibi de-
mokratik kitle örgütleri
kurulmuş ve büyümüş-
tür. Ordu; tarikat- ticaret-
siyaset üçgenindeki
Cumhuriyet karşıtı ça-
balan dikkatle izlemiştir.
Bu çabalann karşısına
çıkmıştır. Cumhuriyet
kazanımlannı sahipleni-
şi desteklemişrir. Ordu-
muzun, kamuoyundaki
güvenilirliği bu tavnn-
dan kaynaklanmaktadır.
Sonuçta, ordu Cumhu-
riyetin kurucu öğesin-
den birisidir ve "İyi ki
orduvar"dır.
Bu görüş; kamuoyu-
muzun genel bakışını
yansıtmaktadn-.
Bir örnek: 1996'da
REFAHYOL Hükümeti
vardı. Ciddi sıkıntılarya-
şanıyordu. Kudüs gece-
si, tarikat şeyhlerine Baş-
bakanlık'ta iftar, Tak-
sim'e cami vb. olaylar
toplumugermişti. lOKa-
sım 1996'da ADD yüz
binlerle Amtkabir'e yü-
rüdü. Dönemin Adalet
Bakanı Şevket Kazan
"Bu yürüyüşü yapanlar,
ülke huzunınu bozma-
ya çahşmaktaduiar'' dı-
yerek yürüyüşü düzenle-
yen bizler için soruşrur-
ma açtuTiııştı. Önce Ge-
nelkurmay Genel Sek-
reteri Tümgeneral Erol
Ozkasnak "Cumhuriyet
ve Atatürk için yürüdü-
ler" tepkisini koymuş;
sonrasmda Genelkurmay
Başkanı Orgeneral İs-
rnail Hakkı Karadajı da
"halkın Atarürk'ü ve
CumhuriyetM sahipleni-
şmi" memnuniyetle kar-
şüadığını belirterek des-
tek ohnuştu. REFAH-
YOL Hükümeti döne-
minde yaşanan sorunla-
ra, Genelkurmay izledi-
ği strateji ile "ulusun bi-
ünçlenmesini" sağlaya-
rakdirenmişti. BizAta-
türkçüler, ordu üzerin-
den siyaset yapmayız.
Ancak, ordu ile aynı ge-
leneksel tutum içinde-
yiz. O geleneksel tutu-
mun özünde; Atatürk
Devrimi'ne olan bağhlık
vardır. Bu nedenle aynı
noktada buluşmaktayız.
Türk Ordusu'nun gele-
neksel Atatürkçü ve
Cumhuriyetçi tavnnı sür-
dürmesi esasen komuta
kademesinin yıpranma-
sını önlemektedir. Çün-
kü halkımızın siyasi are-
nadaki yöneümi ne olur-
sa olsun; ordumuzdan
beklentisi, Atatürk Cum-
huriyeti'ne bağhlıktır.
Aksi durumu içine sin-
dirememektedir. Ordu
siyaset yapar mı? Hayır.
Fakat siyaseti izler. Dev-
letin varlığı ve ulusun
geleceği için olaylan dik-
kate alır, ahnalıdır. Bu-
radaki temel ölçüt de
"Cumhuriyetve Atatürk
Devrimi" dir. Kamuoyu
araşnrmalanndaki "En
güvenüır kurum ordu"
sonucu kesinlikle bu öl-
çütün bir getirisidir.
Zaman zaman ordu-
muzun üst düzey yöne-
ticileri, görevlerirün bi-
timinden sonra siyasete
anJmışlardu-. Ancak, si-
yasette kalıcı olamamış-
lardır. En belirgüı ve en
son örnek emekli Ge-
nelkurmay Başkanı Do-
ğan Güreş'tir. Doğan
Güreş, eski Başbakan
Tansu Çiller ile olan
uyumunu onun partisüı-
den milletvekili olarak
sürdürdü. Ancak, Çiller
yıprandıkça Güreş Paşa
da siyaseten zaten az
olan etkisini tamamen
yitirdi. Daha önceleri-
ne gidersek; 1983'te
Turgut Sunalp parti kur-
du. Ama partisi de ken-
disi de siyaseten bir var-
lık gösteremedi.
Bunun en önemli ne-
denlerinden biri; siyase-
tin ülkemizdeki algıla-
nış şekli ve siyasete du-
yulan güvensizliktir.
Halk, Cumhuriyetin ku-
rucu öğelerinden biri olan
orduyu, siyasetin çok öte-
sinde görmektedir.
Geçmişte, Genelkur-
may Başkanı olup da
Curnhurbaşkanlığı gö-
revine seçilenler de oldu.
Fakat, 1980 öncesinin
koşullan çok daha deği-
şikti; yaşadığımız döne-
min koşullan daha fark-
lı... Her şeyden önce,
TBMM Başkanı Bulent
Arınç'ın konuşmasını
hatırlayalun: "Sajın Se-
zer'den sonra seçilecek
cumhurbaşkanıonun u\-
gulamalannı sürdürme-
yecektir. Bundan adım
kadar emininu." Annç,
öyle bir cumhurbaşkanı
profıli çiziyor ki: "Ke-
mal'in askeri obnayacak,
AKP'nin temsilcisi ola-
cak." Böyle bir cumhur-
başkanı, Türk Silahlı
Kuv\etleri'nin içjnden
çıkabilirmi?
Tam bu sırada, Ühan
Selçuk'un 22 Kasım
2005 Salı günkü köşe
yazısı gündeme bomba
gibi düştü. Istanbul Mil-
letvekili Emin Şirin'in
açıklamalannı yazısına
taşımıştı İlhan Ağabey...
Son zamanlarda, ba-
sında ve kamuoyundabu
konu yoğun bir şekilde
tartışılmaktadır. Sokak-
ta, pastanede, kahveha-
nede, okulda, otobüste,
dolmuşta, takside her-
kes, "Emin Şirin'in açık-
Iamalanm duydunuz
mu?" diye birbirine so-
ruyor.
Bröve olayı da halkı-
mızın daha duyarlı hale
gelmesine neden olmuş-
tur. Ulema olayı, şeyhi
rüyasında görüp de üni-
versitede ders vermek
isteyenlere "gereği'' nin
yapıldığı, Cumhurbaş-
kanı Sezer'den sonrası-
nın açık açık konuşul-
duğu, türban, Taksim ve
Göztepe parklanna ca-
mi tartışmasının yogun-
laştığı bir dönemde,
"Atatürksüz brövenin
çağdaş olduğu" vurgu-
su yurttaşlanmızı yara-
lamıştır.
Siyaset de moda dün-
yası gibidir. Dönem dö-
nem farkh rüzgârlar eser.
Son üç yıldır AB-ABD
destekli AKP rüzgân esi-
yor. Bir atasözü şöyle
der: "Köklerinden kop-
muşsan rüzgâra direne-
mezsm." Cumhuriyet ve
Atatürk bizim kökümüz-
dür. Esen rüzgânn ülke
haynna olmadığı da ge-
nel kabul görmüştür.
Rüzgâra göre değil, kök-
lerirruze göre hareket et-
mehyiz. Halkımızın bek-
lentisi bu vöndedir.
PENCERE
Kadımmızın Zavallılığı
Batı'da kadın-erkek eşitliği fikrine kolay ulaşıla-
madı, uzun süren savaşımlarda kan, gözyaşı, alın
teri döküldü... ;
Birinci Dünya Savaşı insanlık için tam bir fela-
ketti...
Ama, 'Büyük Savaş'ta erkekler cepheye gidin-
ce fabrikalarda kimler çalışacaktı?..
Kadınlar!..
Toplum yaşamında büyük bir değişiklik oldu,
çalışan kadın özgürleşiyordu... .
'İnsan Haklan'nn kökenindefabrikayı kuran sa-
nayi devrimi var..
Kadın özgürlüğüne yolü açan da sanayi devri-
midir..
•
Peki, sanayi devriminden uzakta bir Islam ülke-.
sinde yaşayan kadına Avrupa'nın en ileri toplum-
larındaki hakları ve özgürlükleri tanıyan kişinin adı
ne?..
Atatürk!..
Şeriatçılarımız, ılımlı Islamcılanmız ve liboşlan-
mız yine bozulacaklardır; ama, gerçek bu!..
'Kemalist Devrim', kadınlanmıza, hem dünya
haritasında ancak Avrupa'da bulunan haklan Yurt-
taşlar Yasası'yla (Medeni Kanun) sağladı, hem si-
yasal açıdan seçim hakkını verdi...
Soğukkanlı Ingiltere'de bile bu işler nasıl olmuş-
tu?..
•
1909'da Hyde Park'tan Trafalgar'a dek göste-
riler, eylemler, tutuklanmalar, "kadınlara oy hakkı"
diye çığlıklarla çalkalanan Ingiltere'de Başbakan'ın
evinin camiarı taşlanıyor, bir kadın Churchifl'in
üzerine kamçı ile yürüyor, Avam Kamarası'nda kı-
yamet kopuyor, Bayan VVallace-Dunlop hapisha-
nede açlık grevine başlıyordu...
1913 kadınlara oy hakkı eylemlerinin Ingiltere'de
en çılgın yılıdır, Derby at yanşlannda kendisini kra-
lın atının önüne atan Emity Davison'ın cenaze tö-
reninde kıyametler kopmuş, evler ateşe verilmiş,
telgraf telleri kesilmiştir...
1918'de erkeklerin 21, kadınlann 30 yaşında oy
vermesi onaylandı, 1928'de bu hak kadınlar için
de 21'e indirildi...
•
Atatürk'ün suçu ne?..
Türkiye'de kadın haklannı 'cinsi-ilatif'e tepeden
inme sağlamak!..
Kadınlanmız bugün haklanna sahip çıkabiliyor-
lar mı?..
Görünüşe bakılırsa türbancılar daha ağır bası-
yorlar...
Töre cinayetleri, Meclis'te kadının varla yok ara-
sındaki eksikliği, tesettürün Bakanlar Kurulu'nda
geçerliği, koskoca ülkede kadının ikinci sınıf insan
sayılması, her yanda körü körüne erkek egemen-
liği kimsenin kılını kıpırdatmıyor...
Kimi bilinçsiz ya da açıkgöz de tuhaf bir çelişki
içinde yaşıyor...
Hem kadın haklanna sahip çıkar gibi görünüp
hem de AKP'ye ve de türbana göz kırpıyor...
Medyamızda bunlann sürüsüne bereket...
•
Kadının hakkı ve özgürlüğü öyle bir şey ki bunu
erkek sağlayamaz...
Hak verilmez, alınır...
Kadını düpedüz ikinci sınıf insan ve erkekten aşa-
ğı gören bir AKP iktidanna karşı sesini çıkarma-
yan kadınlanmıza söylenecek bir şey yok!..
ZEYTtVBURNU 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2005 331
Davacı Ibrahim Coşkun tarafmdan hasımsrz olarak
açılan gaiplik davasında.
Davacı Ibrahim Coşkun'un 1949 doğumlu annesi
Asiye Coşkun 22.12.1984 tarihinde kayıp olduğunu,
bugüne kadar kendisinden haber alınamamış oldu-
ğundan gaipliğine karar verihnesini istemiş, Asiye
Coşkun'un nüfusta Keşap ilçesi, Gürpınar Köyü,
C:17, H:ll'de kayıth olduğu bildınlmiştir.
Davacı Ibrahim Coşkun'un annesi Asiye Coşkun'u
tanıyan, bilen ve bu hususta malumatı olan kimsele-
rin duruşma günü olan 25.01. 2006 tarihine kadar
keyfiyeti Zeytinburnu 2. Asliye Hukuk Mahkeme-
si'nin 2005 331 esas sayılı dosyasına bildirmeleri ila-
nen tebliğ olunur. 28.11.2005 ' Basın: 56504
ZEYTİNBURNU 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN^ z
^ i ^
Dosya No: 2005/304 " - r X
' ^*-*-™-a
~
bavacı Ahmet Yalçın vekili Av. Emine Şimşek Kumaz tarafmdan
hasımsız olarak açılan gaiplik davasında; Davacı Ahmet YalÇMUft
27.09.1936 dogumlu dayısı Hüsnü Öner'in 1971 yılında 6%'îfön îş
buftnav* gıdiyorum diye aynlmış, bu güne kadar kendisinden haber
aluıamamış olduğundan gaipliğine karar verilmesini istemiş, Hüsnü
Ömer'ın nüfusta Edirae ili. Meriç ilçesi Kadıdondurma Köyü € Î ^
10, hane: 183, BSN-19, Hüseyin ve Ümmüş'den olma 27.09.1936
doğumlu olduğu bildirilmiştir. Davacı Ahmet Yalçın'ın dayısı Hüsnü
öner'i tanıyan bilen ve bu hususta malumatı olan kimselerih keyfîye:
ti Zeytinburnu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/304 esas söift',.'
dosyasına Medeni Kanun'un 33. maddesine göre 6 ay içerisinde İnK
dirmeieri ilanen tebliğ olunur. 18.11.2005 Basın: 56633
BAKIRKÖY 2. AİLE
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004 313 Karar No: 2005 343
Davacı Mecnun Akbulut tarafmdan davalı
Döndü Akbulut hakkında açılan boşanma dava-
sında verilen karar, davacı Mecnun Akbulut ta-
jafından temyiz edilmekle Yargıtay'a gönderil-
miş, Yargıtay 2. Hukuk Daıresi Başkanlığf nın
2005 11843-14443 esas ve karar sayıh
19.10.2005 tarihli ilamı ile bozularak mahke-
memize gönderümiştir. Akçay Mah. Cengiz
Sokak No:l Sungurlu-Çorum adresınde kendi-
sine posta vasıtası ile tebliğ yapılamayan davalı
Döndü Akbulut'a bozma ilamı tebliği yerine
geçmek üzere ilan olunur. Basın: 56636
KADBKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2005 539 Vas. Tayini
Mahkememizce verilen 8.11.2005 tarih ve 2005/539 Esas, 2005 837 Karar sayılı karar ile Mehmet Ali kızı 1935
doğumlu Binnaz Vural TMK. 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine Hikmet kızı 1962 d.lu Nesrin
Zehra Alt»jğ vasi olarak tayin edilmiştir. 8.11.2005 Basın: 56656
sckuKÜ devuı ttffOf,
ANKARA HiltonSA 2-3 Aralık 2005 Saat: 19.30
Bilet Satış Noktaları: • Biletix Çağrı Merkezi: (0-216) 556 98 00 • Biletix Online: www.biletix.com
• Dost Kitabevi-Kızılay: (0-312) 425 24 64 • Dost Kitabevi-Tunalı Hiltni: (0-312) 427 24 06
• Dost Krtabevi-Bilkent: (0-312) 266 24 01 • Dost Kitabevi-Çayyolu: (0-312) 240 64 98
• Diapason: (0-312) 426 26 96
EFES
l'ilserı
. efeskeyfi.com