25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KX£lN2O05 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIZI Sarıkamışfaciasının 90. yılında Tuğgeneral Ziya Yergök'ün Remzi JCitabevi 'nde kitaplaşan anıları birçok bilinmeyeni gün ışığına çıkarıyor Sankamıs'tanesarete... Tuggeneral Ziya Yergök'ün Anıları Y») ııu Hazırlayanlar Suni ÖNAL / Öner CİRAVOĞLU Ziya Yergök kimdir? Ziya Yergök, 1877'deArtvin 'in Yusufe- li ilçesinebağlı Aşağı Hod köyünde doğ- du. Babası Çito lakaph Ahmet Usta, an- nesi Esma Hanım 'dır. Altı yaşına kadar köyündeyaşanuş, daha sonraEr zurunt 'a taşınmışlardır. Ziya 'nın medresede baş- Jayan eğitim ve öğrenimi kendisine pek hirşey kazandırmamtş, buyüzden arka- daşlarının da okudukları rüştiyeye geç- jniştir. Ortaokulyerinegeçen rüştiye velisekar- gılığı olan idadinin pariak öğrencilerin- den sayılan Ziya, birinci sımfta iken di- iekçe vererek askeri liseye yatay geçiş yapmıştır. Askeri lise Ziya 'yagöre çok di- siplinsiz bir okuldur. Ancak burayı da didüUer alarak başarıyla bitirir ve ıstan- buIHarp Okulu'na girmeye hak kazunır. At sırtında Trabzon 'a, oradan da deniz %'olu ile İsîanbul 'a giderler. Harp Okulu 'nda çok sıkı bir öğrenci- lik döneminden sonra 1900 'depekiyi de- rece ile mezun olur, Harp Akademisi 'ne girer. 1902 'de de burayı mümtaz yüzba- şı olarak bitirerek kurada Erzincan7 çe- ker. Erzincan 'daki görevi 4'üncü Ordu, 8 'inciSişancı Taburu, 3 'üncii BöliikKo- mutanlığı 'dır. Bu dönem, çok ha- reketli ve çeşitli aşamalardaki işleriöğrenmeklegeçer. 1908'de Dersim 'deçıkan isyan üzerine IKeşet Paşa komutasındaki bir- liklere bölüğü ile katılır, orada dört ay kalarak birçok tatsız olaylara tanık olur. ZiyaBey 1909 'da kolağalığı- na terfıederek Zara 'da bulunan bir ihtiyat taburu komutanhğı- na atanır. Ancak tayin yeri değiştirile- ' n m sınıf arkadaşı Tuğgeneral Ziya Yergök'ün anıları, Sarıkamış faciasım ve ardından esarette geçen zorlu altıyılı kapsıyor. Sarıkamış harekâtında açlık, soğuk ve bitkinlikle boğuşulan acı dolu günler... Yaralanıp Ruslara esir düştükten sonra Sibirya kamplarındaki yaşam mücadelesi ve ardı ardına kaçışplanlaru.. Dönüş yolunda Bakû 'da Mustafa SuphVnin arkadaşlarıyla karşılaşması ve S ankamış'ta firka yüriiyüşü çok üzüntü vericiydı. As- ker tek kolda, bır metreden fazla karlar içinde düşe kalka iler- Iiyordu Havaeksı 15-20 derece, askerin sırt çantalannın ağırhğı 30-35 kg. idi. Ağır yükün altın- da zahmet çeken askerler ter içifl- de kalıyorlar, dmlenmek tçin yol kenarlanna oturuyorlardı. Asıl felâket bu zaman başlı- yordu. AkJı başından gitmiş, ca- nından bezmiş. bıtkin bu insan- lar. tüfekleri bacakJannın arasın- da yere çömeliyor, öylece donup kalıyor, mübalağa olmasın ama bu görüntüleriyle korkuluk taş- lannı andınyorlardı. Yol boyunca bu şekilde don- muş yüzlerce ere rastladık. Tabur ve bölük komutanlannın dikkat- lerini çekerek. bölük arkasından gıderlerken her zamankinden da- ha dikkatli ve azimli olmalannı tembih ettim. Bu yürüyüş sırasında yük ve bi- nek hayvanlan da devrihyor, hay- vanlar yükleriyle karlara gömü- lüyor, bunlan kaldınp yüklerinı yenıden yükJemek çok zor olu- yordu. Bu ışleri eldivensız yapmak mümkün değildı. Eldıveni olma- yan, ayakkabılan sağlam olma- yan, çoraplan yırtık olan asker- de hayır kalmıyordu. Felaket başlangıcı Yürüyüş kolunun sonuna katıl- dığımız için cephane taşıyan yük hayvanlanmn ve onlan idare eden- lenn (mekkârecO çektıkleri daya- mlmaz zahmeti gözlerimle gör- düm. Napolyon ordusunun 1814te Moskova seferindeki felâketi akluna geldı. Aynı akı- bete uğramamamız ıçin dua ettim. Yük hayvanlannı kullananlara bızim askerler emnra üzerine yar- dım ettiler. Yardım yüzünden çok geri ka- lacağımızı düşünerek herkes gı- bı biz de bunlan kendı hallerine terk ederek yolumuza devam et- mek zorunda kaldık. Çünkü bu işlenn arkası gelmıyor. Binni ardından Erzurum 'a gelerekKâzım Karabekir'in komutası altına girerek Milli Mücadeleye katılması ve Batı Cephesi'ne asker sevkıyatında görev almasu.. Ziya Yergök, tarihe tanıklık eden yaşamını bir roman çekiciliğinde sunarken savaş yıllarında gozlemlediği asker psikolojisini ve esaretyıllannda tanık olduğu Orta Asya 'ya özgü gelenekselyaşam biçimlerini de çarpıcı bir üslupla yansıtıyor. Bir ağaç denizi: Sibirya S ibirya denildıği zaman yalnız bi- zım değil, Avru- palılann aklına mahsul- süz, soğuk, buz memle- ketı gelirdi. Krasno- yarsk'ta dört yıl kalışı- mız. bır yazı Tomsk'ta geçirmemız sırasında önemli olaylargörüp ya- şadık. Alan ıtibariyle bizım Sankamış'ta Tiirkordusunu kovalayan Rus askerieri ' (Temsiliresim). zenginlikleriyle müte- nasıp kürk giyerler. Kürk zenglnl Sibirya Sibirya'nın zengınlik- lerinden biri de kürk ve kürkçülük işidir. Kedi, köpek ve koyundan tu- tun, her çeşit vahşi hay- van kürkleri çok boldur. Köylüler köpek derisi kürk giyerler. Birbirine eklenmış gayet güzel ke- dı kürkleri olduğu gibi, Ruslann pariak,Jallı, ka- ra kestane, san renkte çok şık köpek densi kürkleri vardu". Samur, sansar, tilki, kunduz ve başka adını bilmediği- miz vahşi hayvan post- lanndan yapılmış güzel kürklerle dolu mağaza- lar pek çoktur. Kadınların ve çocuklann kürkleri ayn Bu haıpteedindiğin] IntibaJar ı Çocukluktan beri kulağımızda yer etmiş bir söz vardı: "Türkaskeri dünyanın birinci askeridir." Ben de bu söze iman ettim. Yeter ki Türk aske- ri komutanlanna güvensin. Peki askerin güveru nasıl kazanıhr? • Komutan yürüyüşte, konaklamada, muharebe- de tek en bile ihmal etmeden askerinin yanında olmalı, onlan korumalıdır. ı Askerinden takatının dışında iş istememeli, ted- birli, basiretli davranarak ilk çatışmayı başany- la kapatmaya çaüşmahdır. • Komutan, yürüyüşleri usulünce idare etmelı, askenni yedirip içirmelı, gıyindirmeli, üşütme- mehdir Hastalanru tedavi ettirmeli, istirahatla- rıru sağlamalı, morallerini yüksek tutmalıdır. • Sözün kısası asker, komutanlan için "Kbmuta- nımız her işi rvi biBr, m yapar. Komutanımız ber işimizi düşünür, bize sıkmü çektirmez, her şe\> mize katlamr. Bizim için her şeyi göze alan bir adamdır. Onun öi dedigi >erde ötiir,kal dediği yer- de kaonz. Onun emrinden çıknıak bizbn için felaJvettir" diyebilmelidir. yükletıyorsun, on adım ötede bir başkasının yuvarlandığı görülü- yor. Kımse kimseye yardım etmi- yor. Çünkü herkes yorgun, her- kes bitkin görünüyor, herkes nef- sini kurtarmaya çalışıyordu. Gittığimiz yoldan dün gece 29 ve 17'nci Fırkalar geçmiş oldu- ğu için donan askerlerin çoğu da bu fırkalara mensupru. Bu çok zahmetlı yürüyüşle ikın- diye yakın bır zamanda Sanka- mış'ın doğu sırtlanna vardık. Esaret 19-12-1330(2 Ocakl915)gü- nü 28'inci Fırka Sıhhiye Bölüğü ile birlikte Ruslara esır düşmüş- tüm. Bır Rus askeri benı insafsız- ca, sürükleye sürükleye istasyon civarında bir yere götürmüş, nö- betçiye teslım ettikten sonra içe- nye girmiştı. Aynı asker içeriden aldığı emir üzerine beni yeniden yanına almış, biraz ileride götü- rülen bizım Sıhhiye Bölüğü mu- hanzlanna teslim etmişti. Ilk uğradığımız yerin esirlen sorguya çeken bır daire olduğu- nu Sıhhiye Bölüğü'nden öğren- miştim. Demek ki, bana bır şey sormaya gerek görmemişlerdı. Sıhhiye Bölüğü ile giderken ken- dımı bır telgraf direğıne çarptun. yere yıkıldım. Adım bilmedığım Erzurumlu başçavıış merhamete geldı, beni kaldırdı, koluma gır- di ve kafılemizin arkasuıdan gö- türdü. Bem, Sıhhiye Bölüğü Baş- hekimi Kolağası Behram Bey ve aynı bölük hekimi Yüzbaşı tbra- him Bey hastaneye götürdüler. Bölüğün komutanı ile erlerim de başka bır yere götürdüler. Cıdamız çay ve ekmek Doktor Behram, fhrahim VP hp- men 'egönderüir. Buradaki gö- revi kurmay hizmetidir. Bal- kan Savaşı 'na kadar geçen yıl- larda çok hareketli işlerde ça- lışır, Doğu Anadolu veKarade- niz 'in bazt şehir ve kasabala- rında kura çekimlerine baş- kanlık eder. 1914 yılı ortala- rtnda 83 'üncii Alay Komutan- lığına atanarak Birinci Dünya Savaşı 'na katılır, Sarıkamış felâketini yaşayarak yaralanıp Ruslara esir düşer. Ağır kıs koşuüarmda Rus ordusunun saldınsmdan kurtulmaya çaUşan Türk askerieri. (Temsili resim) ni bir odaya yerleştırdiler. Oda sıcak, karyolalar temiz, yataklar yumuşaktı. Az zaman sonrabirhaftadan be- ri yüzüne hasret kaldığımız ko- caman bir ekmek parçasıyla kay- nar semaver geldi. Bu ekmeği ye- dik, çayı içrik. Burada üç gün ikı gece kaldık. Gıdamız çay ve ek- mekten ibaretti. Esaret altında Rusya içlerinde amansız bir yolculuk başlıyor Türk esirler için... Nihayet Sibir- ya'ya vanlıyor. Nasıl yaşardık9 Sibirya'da esirkampından birgörünuş... Ilk zamanlar Krasnoyarsk'ta 200 Türk, 200 Aknan, 2600 Avusturyalı subay ve üst subay, 1000 kadar da er vardı. Önceleri kampımızda Türk ve Alman erleri azdı. Bu yüzden üstsubay ve subaylara Macar ve AvTasturyalı erlerden hızmet en verilmişti. Dört milletın askeri de hızmetimizde bulundu. Macar erlen kaba saba. saf köylü ıdıler. Işaretle, yan Rusça yan Almanca anlaşarak işlerimizi gördürmüş ve memnun kalmıştık. Macarlardan sonra A\-usruryalı erler hizmetimize verilmış, becerikli olan bu erlerden de memnun kalmıştık. Daha sonra Alman erlen verdıler. Kaba saba olmakla beraber çok ıtaatkâr, doğru özlü, doğru sözlü adamlardı. işlerimizi öğreninceye kadar yorarlar. daha sonra baştan savma iş yapmadan. çok iyı hızmet verirlerdı. Macarlar ve Avusturyahlar ara su^ canımızı sıkacak işler yaptıklan halde bunlardan zerre kadar haınlık, sahtekârlık, yalancılık ve gözboyacılık hareketı görmedik. Macarlar ve Avusturyalılan değiştirdığimiz halde bunlan değışürmesüıler diye başvnruda bulunurduk. Garnizona ilk gittiğımiz zaman Macarlar soydaş diye bizlere sahip çıktı, garnizon işlerinde çok kolaylık gösterdiler. Alman ve Avusturyalılarla temas ettirmek ıstemedıler, bizi kıskandılar. Malbukı bütün işler Avusturya kıdemliskun elindeydi, üstelik Alman ve Avusturyalılarla da müttefiktık. Bu yüzden Macarlarla aramız açıhnadıysa da eski samimiyet kalmadı. Avusturyalılarla temasımızda bunlan çok nazik, çok terbiyeli ve çok kibar bulduk. En sonunda çok gururlu, çok gülmez görünen Almanlarla anlaştık. Alman esirlerin en yüksek rütbelisı bır ön yüzbaşı olduğu halde, Avusturyalı albayda olmayan ağırbaşhlık ve ciddiyeti ile kendıni daha çok saydırmış, bütün isteklerini yerine getirtmışti. Bu subay hiç kimsenin odasına gitmez, hiç kimseden bir iş istemeye tenezzül etmezdi. Anadolu'nun 20 katı olan Sibirya'da dağ de- nilen yükseklikler yok- tur. Burası kocaman bir ovadan ibarettir Bu ova balta girmemiş taygade- dikleri çam ve kayın or- manlanyla örtülüdür. In- sanın dünyada ağaç kal- masa Sibirya ormanlan dünyaya yeter diyeceği geliyor. Slbtrya ve kış Sibirya bir ağaç deni- zi olduğu halde Ruslar çok idareli kullanırlar. Istanbul'da bizim soba- larda yaktığımız odun- dan daha azını harcarlar desem abartma yapma- mış olurum. Çünkü bir defa kızan peç, 24 saat soğumaz. Aynca bina- lann chıvarlan kalın, pen- cereJen ikı kat camlı ve ikı kapüıdır. Ahşap bina- lar da 20-30 cm. çapın- dakı tomruklardan ya- pılmıştır. Doğrusuevler çok derli topludur. Bizim dini inancınu- za göre köpek ve fll de- rileri tabaklanamadığı için köpek derisi kürke ilgi göstermezler. Bun- lar koyun, kedi ve vahşi hayvan kürkü giyerler. Sibirya'da kürksüz ya- şanmayacağındanküçük çocuklann ve kadınla- rın her biriıun ayn ayn kürkleri vardır. Soğuk mevsimde dı- şa gelen duvarlann iç yüzleri kırağı tutar. Ar- kadaşlanmızdan Erzin- canlı Gani dış duvar önünde yattığı için şid- detli romatizmaya yaka- landı. Benimle Bfllbfil Ahmet Paşa'nın oğlu ŞevketBey de dış duva- ra bitişik olarak yatıyor- duk. Soğuğu zamanın- dan önce hissederek kar- yolalann iki tarafına 30'ar santimden geniş tahta koyarak bunlann arasındayathkve roma- tizmaya tutulmadık. Rüzgârlar çok $lddetll eser Sibirya'nın rüzgârla- n çok şiddetli olur. Kı- şın öyle sert eser ki in- san oturmazsa devrile- cek gıbı olur. Bu rüzgâr defalarca yeni yapılmış pa\"yonlann çatılannı uçurdu. Bereket versin butür rüzgârlar seyrek ıs subaylar şehitlerimizin başında. Kış sert olur. Teşrinisani'de (Kasım) 10 dereceye dü- şen ısı erbaın (Xara Kış) dediğüniz mevsimde sı- finn alnnda 20 derece- den yukan çıkmaz. Bu- na karşılık eksi 40, 50, 60 derece bile olur. Be- reket versin ki bu dere- ce şiddetli soğuk fazla sürmez. Günün değişik saatlerinde birsaatkadar eksi 60 derecede seyre- derse de ondan sonra ek- si 30, hatta eksi 20'ye kadar çıkar. Bu mevsimde insan kapıdan dışan adım atar aönazkendini soğuk su- ya dalmış gibi hisseder. 50-60 adımlık bir yürü- yüşten sonra ev sıcağı- na döndüğü zaman kıra- ğı tutan çizme ve düğme- lerinin rengi değişir. Ruslarsıcaktan soğu- ğa çıktıklan zaman vü- cut ısılannı korumak için Sibirya'ya kar da az yağar. En çok 20 santi- metreyı geçmez. Bukar- lar da şiddetli rüzgârla çukurlara dolar. Yazın şiddetli kasırgalar olur. Kasırgaya tutulanadam gözlerini kapar, kolla- nyla başını korumaya çalışır. Kasırga geçtikten son- ra insan yüzünü, gözü- nü, başını boynunu yıka- mazsapek gülünç duru- ma düşerdi. Çünkü ora- nuı kara ve pudra gibi toprağı insanın yüz çu- kurlannı doldurur, de- ğirmende çalışan üısan- lann una bulanmışhali- ne çevirirdi. Orada bir- kaç yıl kalanlarbu kasır- ganın geleceğini uzaktan anlar, hemen içeri kaça- rak kapı ve pencereleri sıkı sıkı kapahrlardı. SÖRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle