18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2005 ÇARŞAMB/ HABERLER CHP Genel Başkanı, AKP'yi, 'Laik Cumhuriyete karşı büyük tehdit' olarak nitelendirdi Baykal,halkıgöreve çağırdı Deniz BarykaL ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-CHP Genel Başkknı De- niz Baykal, Türkiye'nın 1950 seçimlerinden sonra ikinci bü- yük sınavını, önümüzdeki se- çimde v ereceğini belirterek "Ar- ük başka çare yok. Arnk asker. darbeçare değil; bir tek çare var, haBomi7in sağduyusu, miDeti- mizin demokrasi bifincL Din ts- tismarma dayah iktidarm haJ- km oyuyb reddedfldiğmi göste- rtceğE" dedi. CHP lideri BaykaJ, parrisinin dünkü grup toplantısında AKP hükümetinin 3 yıllık icraatını degerlendirdi. AKP'nin. edındi- Çare değîl "Din istismanna dayah hükümetin halkın oyuyla gönderilmesi gerektiğini" vurgulayan Baykal, Aksi halde 'bir süre sonra Endonezya gibİ açık başla dolaşılamayan bir yer haline geleceğiz" dedi. ği *nıisyon" doğrultusunda Tür- kiye'nin iç banşına yönelik ağa tahribatlar yarattığını kaydeden Baykal, "Değiştikdherdcbııını unutturma çabası aruk inandj- ncıohnaktançıkmışar.Kaçde- fa bu ooktada suçüstü yakalan- dılar. EDerine firsat geçtiğmde Türkhe'nin anayasal mıİaıkdü- zeııinitahripedecekieriçokaçık- ür" dedi. Laik Cumhuriyeti, di- ni temellerde şekillendirmeyi amaçlayan bir kışının Başba- kanlık Müsteşan olarak tutul- masının da, Millı Eğitim Baka- nı'nın da bu amaca yönelik se- çümiş "bffiDçM" tercihler oldu- ğunu kaydeden Baykal, son ola- rak TRT'nin Medeni Yasa'nın en temel hükümleri olan miras hu- kuku, kadın-erkek eşitliğine ay- kın yayınlar yaphğına işaret et- h. Bütün bunlarm "tesadiT' ol- madığını vurgulayan Baykal, "Buniann hepsi befli bir yaşam tarzmı kabul eftirme çabasmm parçası. l zun vadeö bir müca- detede bir hazırhk, ahş&nna. Ünjverstekrde türban kavgası- nm alünda yatan budur. Bir sü- re sonra Endonezya'da oktuğu gibi açık başla dolaşmanm zor- laşbğı bir yer haiine gekceğE" görüşunü dile getirdi. Böyle bir anlayışın Çankaya Köşkü'ne çıkması durumunda CHP' Lî TÜRKMEN'DEN TEPKİ 'Meclis 'te çarşaflıdan geçilmiyor' ANKAJIA (Cumhuriyet Börosu) - Plan ve Bütçe Ko- misyonu'nda, TBMM Baş- kanlığı, Cumhurbaşkanlıgj, Sayıştay ile RTÜK'ün 2006 yıh bütçeleri görüşüldü. TBMM 'nin 2006 Mali Yı- b Bütçe Teklifı'nin sunumu- nu yapan TBMM Başkanı BülentArroç, bütçe teklifınin 340 milyon 865 bin 500 YTL olduğunuL, bu rakamın 2005 Mali Yıh kullarulabilir büt- çe ödenegine göre yüzde 21 artışı gösterdiğini söyledi. Cumhurbaşkanhğı Genel Sekreteri KemalNehrozoğhı da Cumhurbaşkanlığı 2006 yıh bütçe öngörüsünün 32 miryon 589 bin YTL olduğu- nu, öngörülen ödenek tutan- nın geçen yıla göre yüzde 4.27 arttınldığını bildırdi. Görüşmelerde, milletve- Idlleri magazin prpgramlan- nı eleştirerek RTÜK'ten ya- sal düzenleme istedi. CHPTi Kazım Türkmen ıse millet- vekillerinın, TBMM üyeler lokantasına yanlannda mi- safır getirebildiğinı belirterek son dönemdeki görüntüleri eleştirdı. Türkmen, "Mecüs lokantasmda bırakm türban- hyı,gözlerigöriameyen 7 çar- şafh gördiim. MechVin için- de turbanbdan, çarşafbdan geçilmez hale geldi. Meclis BaşkanTnın, bu konuda cid- di tanmatlan gerekiyor" di- ye konuşfu. Vekfllerm flginç istekJeri Görüşmelere verilen ara- dan sonra konuşan CHP'li Ali Kemal Kumkumoğlu, milletvekıllerinin yasama do- kumılmazlıgına değinerek, "Bu koruma.milkrveküleri- nin toplumdaki sa> guıhğmı yokedenbirkorumadr. Çün- kii dokunulmazhk. nıiDetve- istismar karşısında güvence sağhror.Bu datophnn nezrin- de bir saygmhk kazandmnı- yor" dedi. CHPTı Mustafa Özyürek, CHP'nin, millet- vekıli transferi yapmayacağı- fli söyledi. Özyürek. "Han- p miDetveküi secildigi parti- den istifa ediyorsa, miDerve- küğinden deistifa etmelidir. Ahlaki ve siyasi olan da bu- dnr" dedi. CHP'li Mehmet Mesut Özakcan, Meclis ko- ridorlannda, tuvaletlenn ka- pılarındaki tabelalarda, TBMM resminin yanı sıra "Egemenük Kayıtsız Şaıisc Mflletindir' 1 yazısının yer al- masının gereksiz olduğunu savTindu. CHP'li AB Kemal Deveciler, millervekillerine tahsis edilen cep telefonlan- nın faturalannın ödenmesüı- de kolaylık, uçak biletlerin- de yüzde 50 indırim istedi. AKPlıOrhanSeyfiTerz&a- şıoğtu da miHetvekillerinin telefonlannın dinlenip din- lenmedığini sordu. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN doğacak tehlıkelere de dikkat çeken Baykal, "Bu anlayışın Anayasa \lahkemcsi üyekrini seçtiğiııi, YÖKü tanam ettiği- nidüşünün. Bunun yaratacağso- nınlar çok vahimdir'' dedi. Bu nedenle geçen hazirandan beri ısrarla Curnhuriyetin temel ka- zanunlannın tehlikede olduğu- nu dile getirdiğini ve halkı gö- reve çağırdığını kaydeden Bay- kal, bunun "darbe çağnsı" ol- dufunu savunan çe\Teleri dik- kate alarak "Bu tabk» karştsın- da kinıseyi değiL \-atandaslan göreveçağmnm, .\rok başka bir yerdeçare yok. Arük asker,dar- be çare değîl; bir tek çare var, halknnızuı sağdıiMisu, miUeti- mizin demokrasi biBnci. Cun> hnriyetAtatürk,demokrasi aş- k u Başka çare yok! Demokra- siylehaOedeceğİzişimizi" dedi. AKP'nin, dokunulmazlık- larm kaldınlması sözünü unut- tuğu gibi, bu konuda "zarif uyanda bulunan Cumhurbaş- kanı Ahmet Necdet Sezer'e, AKP sözcülerinin "Yemeler Savm Cumhurbaşkanı" diye- bildığıne işaret eden Baykal, "Kendiııi bilen bir insan, ken- di ülkesinin onur ve şerefini temsieden temsicianekarşı bu üslupla konuşamaz; sen kim oluyorsun da saldınyorsun! Ama 70 nüiyon da bunu yeme- yecek" dedi. Başbakan Tayyi>Erdoğan m Fransa'daki olaylan "türban yasagma" bağlamasını da eleş- tiren Baykal, bu değerlendir- menin hiçbir şekilde geçerii olmadığını belirterek şunlan söyledi: "BirdefaoradaTürk- ler yok. Fransa'da, ünrversite- krdetürban proUemi yok. Ora- daldAfrikaUarm çoğunm böy- le bir proUemi yok. Bunu tür- bana bağiamak. Başbakan'ın saplanûsuu. bö>1e olaylan ana- üz etmekte ne kadar yanlış is- tikametleresürükleoebilecegi- niortaya koyuyor. Ortaya kov- duğu Ûade tarzı, Türkiye'nin AB Oeflişkilerindede çok cid- di sıkınü yaratabflir. Maalesef Başbakan ber türlü oiayı ken- di sapianülaniçin kuflanmak- ta tereddüt gostenniyor'' Armç, Sezer'i hedefaldı Cumhurbaşkanı'nın resepsiyonlarda türbana izin vermemesinin 'Türk kadınlannı aşağıladığını' ileri süren TBMM Başkanı, Sezer'den sonra Köşk'te böyle görüntüler yaşanmayacağından 'emin olduğunu' söyledi TBMM Başkanı Annç. ANKARA (Cumhurryet Börosu)- TBMM Başkanı Bülent Annç, Cumhurbaşkanı Ah- met Necdet Sezer'in Köşk'te düzenlediği re- sepsıyonlarda türbana izin vermemesinin "hukukiohnadığınrsavundu. "Bir Türk ka- dmma karşı ister benim eşim olsun, ister bir parlamenterin eşi olsun aynmcdık >apüma- anı bütün Türk kadınianna>^pttnuş bir aşa- ğüayıcı muamele olarak görüyorum" diyen Annç, Sezer'in görev süresinin dolmasının ardından, Köşk'te böyle görüntüler yaşanma- yacağından "emin olduğunu" söyledi. Annç, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda mil- lervekillerinin sorulannı yanıtladı. CHP'li Birgen Keleş'in "özeffikJe yurtdışında Tür- edenlerin yanlannda götördu- ğü kişflerin knafetlertvie Türkne'yi, fflsde- rini doğru yansıtması gerektiği, buünn yan- hşizknimlerbffakabileceğj" yönündeki söz- lerine yanıt veren Annç, kendisinin, Başba- kan "ftyvjp Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ab- duSah Göl'ün eşleriyle birlikte gittiği yurt- dışı gezilerin kastedildığini söyledi. Annç, şöyle konuştu: "Elşiınin kendS tercihiyle giy- diği kryafet en az sizinki kadar çağdaşOr. Eşim, başmdald bu örtüsüyle Türk kaduiını da, Türidye Cumhuriyeti'ni de, Türkrve'nin çağdaşilkelerinideengüzelşeldkktemsiledi- yor." Annç. Keleş'e "Cumhurbaşkanı'nm Cnmburbaslouıuğı Köşkii'nde uyguladığı kuralUn aynen benim de uygularnamı bek- yyorsamz, hayır ben bunu uygulamayaca- ğm'' dedi. Sezer'in bugünuyguladığı kural- lann. ne TurgotÖzal ne de Süleyınan Demi- rel'in cumhurbaşkanlığı döneminde uygulan- dığını beürtenÂnnç, "Saym Sezer'in görev sûresi Mdflctefl sonra seçiİecek cumhurbas- ktaı, böyle bir aygufauna yapmayacaktır. Bandan adnn kadu*emmBn" dıye konuştu. Komısyoodakı bazı CHP'lilenn "Keha- nette bulunuyorsunuz" diye konuşmalan üzerine Annç, "Hâlâ eşlerimizin kryafetieri- ni söz konusu ederek bundan iaikfik, Cum- huriyet, rejimler adma bir şey çıkarmaya ça- hşmJrsaruzlütfen bundan vazgeçin. Bunu bir eleştiri kabul ediyorsanız Cumhurbaşka- nı'nm şahsı dışında. makamı dışmda uygu- lamalan ekştirUebair" dedi. 'Dokunuknazbkta ükandık' Dokunulmazhk konusunda bir tıkanma noktasında olduklannı belirten Annç, mil- letvekili dokunulmazlığınm yeniden tarif edilmesı ve sınırlandınlması gerekti|ini söy- ledi. Annç, milletvekili lojmanlaruun 15 Ocak 2003 tarihinde Maliye Bakanlığı'na devTedildiğini anımsatarak "LojmanlanMil- K Emlak'e devrettik, onlar da tşi real etti. Lojmantan satmayan bu MaliyeBakanı'ndan gensonıyla hesap sorun" diye konuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Fransa veTürkiye bazı benzertikle- ri olan iki tlke. Laiklik uygulaması, devletçi getenek her iki ülkede de güçlü. Fransız Ihtılali ve bu ihtilalin ürünü olan Aydınlama, Türkiye Cum- huriyeti'nin <uruluşunda ve sonraki feformlarda ıham kaynağı o(du. Yükselen milliyetçilik konuaunda da iki ülke arasında bir benzerfkten söz edebilir:. Avrupa Birtiği Artaya- sası'nın oylanması sırasında Fransız rnrlliyetçiliği, anayasanın neddedBme- si için bir aiırlık oluşturdu. Fransız rnilliyetçileri de tıpkı Türk milljyBtçHeri gibi Türkıyenin Avrupa Birfiği ûyeliği- r e karşı çıki/orlar. • • • Şu anda : ransa'ya egemen olan Ideoloji, Fransız milliyetçiliği. Solun gerilemesi \e yeni siyasetler ürete- memesi, m'iiyetçiliğin egemen bir ideoloji haline dönüşmesinde etkin oluyor. Eskden Fransız ırkçılığının temsılcisi Le Pen liderliğindek) hare- ket, marjina bir akımdı. Ancak son yıllarda Fransız merkez sağı, mflliyet- Fransa'dan Çıkanlacak Dersîer Var mı? çi ideolojinin savunucusu haline geJ- di. önümüzdeki seçimlerde merkez sağın cumhurbaşkanı adayı olacağı söylenen şimdiki Içişleri Bakanı Sar- kozy, bu milliyetçi ve AB karşrtı siya- setin temsilcisi olarak öne çıktı. Milli- yetçiliği Fransa'da azdıran gelişmeyi iyi okumak gerekiyor. Fransız ekonomisi, tıpkı Almanya gibi AB'ye yeni ülkelerin katılmasın- dan olumsuz yönde etkilendi. AB'nin büyük ülkeleri son 10 ülkenin katıl- masını hazmetmekte zorluk çektiler. Ekonominin sarsıntıya uğraması top- lum içinde yabancılara, azınlıklara, farklı olana düşmanlığın gelişmesini beraberınde getirdi. Fransız milliyetçiliğindeki yükselişi bu süreç içinde değerlendirmek ge- rekiyor. Milliyetçilik yükselince, mer- kezdeki siyasi akımlar bu yükselişe paralel bir ruh hali içine girdiler. Mer- kezde liberal ve demokrat polftikacı- lann yerini daha şoven ve otoriter si- yasetçiler akjılar. Sarkozy gibi siyasetçiterin öne çık- ması, varoşlarda onlarca yıldır biri- ken sorunlann daha da ağırlaşması- na neden oldu. Buralartiaki çaresizli- ğe çözüm üretmek yerine, çare poli- siye önlemlerde arandı. Varoşlarda büyüyen çaresizlik, dışlanmışlık, ya- sadışılığı, şiddet eğilimini kamçdar- ken Fransa'ya egemen olanlar da yangına körükle gittiler. Çözüm aramak yerine sopa tercih edildi. Aslında önce buraları kendi hallerine bırakıldı. Sorunlar ortaya çıktıkça da polisiye önlemlere baş- vuruldu. Varoşlar, yoksul Afrikaiılar iyice kendi içlerine kapandıter. Renk, milliyet ve köken farklılığına inanç farklılığı da eklenince tablo tamam- landı. Çaresizlik, sonunda bir patla- maya dönüştü. Bu süreçten Türkiye dersler çıka- rabilir mi? Düşünmek gerek. örne- ğin, Türkiye yoksul-zengin denge- sizliği açısından dünyanın en kötü ülkeferi arasında yer alıyor. Fran- sa'da aft gelir gruplarıyla yüksek ge- lir gruplan arasındaki oran 1 'e 4 ci- vannda Tûrkiye'de bu oran 1 'e 12- 13'(er civannda Yani ülkemizde da- İik yüksek bir gelir dengesizliği ya- şanıyor. Türkiye'nin ve varoşlarm yoksullan daha çaresiz durumdaiar. Tûrkiye'de milliyetçilik, birçok çevre tarafından olumlu bir özellik gibi algılanıyor. Milliyetçilik, her an "linç" gösterileriyle kendini ifade ediyor ve karşı milliyetçilikleri tahrik ediyor, MBByetçifik, farklı olana döş- manlık temelinde kendisine bir yer ediniyor. Milliyetçilik, otoriter bir ide- oloji olarak, her an şiddetı besleye- cek öğeleri içinde taşryor. Bu milliyetçiliğin yol açabileceği sorunları ciddiye almal/yız. Büyük şehirlerin varoşlarında biriken yok- sulluğu ve çaresizliği önemsemeli- yiz. Kültürel uyumsuzluk içindeki gençlerin sıkıntılannı dikkate almalı- yız. ••• Türkiye tabii ki Fransa değil. O ül- kenin sorunlanyla bizim sorunlarımı- zı özdeşleştirmek yanıltıcı olabilir. Yi- ne de bu olaylardan çıkarılabilecek dersler vardır. Olaylara bir de bu gözlükle bakabiliriz. Fransa'da yaşanan, bir medeni- yetler çatışması mı? Tabii ki değil. Ancak Fransa'da son yıliarda yaşa- nan çoğunluk milliyetçiliğine ve azınlıklara yönelik baskıcı zihniyete bir tepkinin bu hale dönüştüğünü de görmek gerekiyor. Çoğunluk milli- yetçiliği, sonunda azınlık öfkesini kışkırttı. Bunun arka planında sayılacak bir sürü gerekçe bulunabilir. Ancak so- nunda bir isyan söz konusu. Bu is- yanı da yoksulluk tetikliyor. GLOBALPOLÎTIKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Egalite, Liberte... Ya Realite! Paris'te, 27 Ekim'de çoğunluğu Kuzey Afrikalı ve Müslüman gençlerle polis arasında çıkan çatışma- lar LJIIe'den Nice'e, Nantes'dan Strasbourg'a ka- dar bir düzine kenti etkisi altına alarak yayıldı. Fransız hükümeti şaşkınlık içinde; pazartesi gecesi bazı Paris semtlerinde sokağa çıkma yasağı ilan etmek zorunda kaldı. Sİ2 Bağdat'a gitmediniz ama... ABD'de 'neo-con' eğilimli, örneğin Baltimor Sun, The VVashington Times, New York Post, The VVeekly Standart gibi yayınlann yorumlan çok ibret verici. Onlar, olaylara, "Siz Bağdat'a gitmediniz, Bağdat size geldi. Şimdi sizin de bir savaşınız vaf" diyerek "Paris'te intifada"... gibi tanımlamalarla yaklasıyor, Fransa'daki Müslümanlar ile, "yükselen Yahudi dûşmanlığı", çatışmalarfa, Mağripli Arapla- nn 8. yüzyıldakı istilası arasında paralellik kuruyor, çok açık bir biçimde "uygariıklar çatışması" söy- lemini kışkırtıyorlar. Bızde de kimı kulağı dışanda siyasetçıler, olaylaria türbanın yasaklanmasını ilişki- lendırerek bir şeyler üemeye çalışryorlar. Ancak yaşam, dogmatik genellemelerle, oportü- nist propagandalarla açıklanamayacak kadar kar- maşık. Fransa'da muhafazakâr, merkez ve merkez sol yayınlardan, sırasıyla Le Figaro, Le Monde ve LJberation'un yorumlanna göre olaylann kaynağın- da dıni etkenler değil, esas olarak toplumsal koşul- lar var. Nitekim, Fransız devletiyle yakın ilişki içinde çalışan Müslüman liderlerin, olaylan durdurmak için verdikleri fetvalar etkili olamıyor. Nasıl olsun! Olaylara katılanlar, üçüncü kuşak göçmen gençter, Fransa'da doğmuş büyümüş, aralarında camiye gidenler olsa bile, çoğunluğu Fransız işçi sınıfının geri kalanı gibi, içki ıçiyor, dans ediyor, uyuşturucu kullanıyor, aynı popüler kültürü paylaşıyor. Dini, he- le ılımlı Islamı ise zaten bir türlü geçinernedikleri büyükleri temsil ediyor. Olaylar, çoğunluğu Afrikalı goçmenlerden (ama beyazlann da bulunduğu) oluşan işçi sınmnın, işsiz lümpen proletaryanın yaşadığı mahallelerde patla- dı. Buralarda, nüfusun yansı 25 yaşın altında, işsiz- lik yüzde 30-40. Yoğun polis varlığı, sık kimlik kont- rolü, polis tacizı ve çete düzeni, günlük yaşamın bir parçası. Kısacası, etnik ve sınff çelışkilerinin, yok- sulluğun çok yoğun yaşandığı bölgeler buralan. Fransız Cumhuriyetfnin "eşitiik, özgürlük, kar- deşlik" prensipleri ile bu bölgelerdekı gerçeklik arasında derin bir uçurum var. Devtetin göçmenlik konusuna salt bu ilkelerle dayanan ikiyüzlü yaklaşı- mı, gerçekte sosyo-ekonomik açıdan eşit olmayan grupların arasındaki eşitsizliği, farklı etnik, dini gruplar arasındaki kuşkuyu, hatta dûşmanlığı ku- rumsallaştırmaktan başka bir ise yaramıyor. Evdeki sömûrgeİeT^ Aslında, bu göçmen nüfus, başlangıçta sömür- geci ülkelerin toprağına ucuz işgücü olarak getiril- di. Böylece sömürge haklan da tarihte ilk kez, geiip sömürgecıyle, bizzat onun toprağmda karşılaşma- ya başladılar. Gelenler, karınları doyduğu sürece aşağılanmaya katlanmayı kabul ettiler. uzun süre sorun çıkarmadılar. Ancak denge "küreselleşme" döneminde hızla bozulmaya başladı. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri, neoliberal politikalar aracılığıyla ekonomik olduğu kadar, siyasi ve kültü- rel olarak da talan edilmeye uygun bir biçimde şe- killendirilirken (yeniden sömürgeleştirilirken), talan etmeye gelenlerin, buralardaki halkın refahı, top- lumsal dokunun kınlganlığı ile ilgilenmemeJeri do- ğaldı. Ama çözülen toplumsal dokunun kustuğu nüfusun, medya aracılığıyla sürekli yaşam tarzı özendirilen merkez ülkelere, sömürgecilerin top- raklanna, bu kez davetsiz misafir olarak göç etme- ye başlaması da kaçınılmazdı. Bu son küreselleşmecilik dalgasında gördük ki uluslararası sermaye, uluslararası alanda ayakta kalabilmek için, kendi ülkesinde halkın refah düze- yini, toplumun dokusunu göz ardı ederek neolibe- ral politikalan dayattı. Diğer bir deyişle, artık ulusla- rarası sermaye, gelen göçmen işçilerin yanı sıra kendi halkını da sömürge halkı gibi görüyor. Ulusla- rarası sermaye, kendi ülkesini de sömürgeleştiriyor. Böylece, neoliberalizmin etkisiyle, artık hem sö- mürgeci ülkeye gelen göçmenlerin cepleri para görmüyor, toplumsal haklan sürekli kısıtlanıyor, toplumdan dışlanıyorlar hem de sömürgecinin ken- di işçi sınıfı, ırkçılıgın yardımıyla, "Ben neden, ken- di ülkemde, geri kalmış ülke halkı gibi, üstelik de yaşam tarzımı, kültürûmû ve dinimi tehdit eden yabancılaria birlikte yaşamaya zorianıyonım" diye düşünmeye başlıyor... Bu çok patlayıcı bir kanşım. Işte, tam da bu kanşım, küreselleşmeciliğin rflas ettiğini, Latin Amerika'da, ABD'de, Avrupa'ya ka- dar toplumsal sorunun geri geldiğini gösteriyor. Fransa'daki ayaklanmalar da bu daha başında ol- duğumuz sürecin organik bir parçası. ergin.yildizoglu(5 gmail.com • ANKARA (Cumhurryet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP ile CHP'nin üzerinde uz- laşmaya vardığı bütçe ile ilgili anayasa değişiklik tek- lifini onayladı. Kanunla, anayasanın beş ayn madde- sinde yer alan genel ve katma bütçe ifadeleri "merke- zi yönetim bütçesi" şeklinde değiştiriliyor. AKFf üye evinde INPSB yakaM • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Yüreğir flçe Beledıyesi Meclis Üyesi Salih Can'ın evinde yakala- dığı hırsızın üzerinden esrar çıkü. Can, polise baş\oı- rarak kendisine belediyedeki yolsuzluk iddialannın üzerine gittiği gerekçesiyle komplo kurulduğunu id- dia etti. Can. zanlı Gökhan IC'nin kendisine '"eve es- rar koymaya" geldiğini söylediğüü belirtti. YÖK'ün raporu DPT'de • ANKARA (Cumhuriyet Börosu) - YÖK, AB ile yürütülecek müzakereler çerçevesinde, "Türkiye'deki yükseköğretimin fotoğrafinı çeken" raporunu ta- mamlayarak DPT'ye gönderdi. Dışişleri Bakanlığı'na iletilecek olan rapor. eğitimin dığer alanlanndan gele- cek çahşmalarla birleştirilecek. YÖK temsilcileri, cu- ma günü rapor için Dışişleri yetkilileriyle buluşacak. Atevjterden MS'e tepki • tstanbulHaberServisi-Cem Vakfi Genel Merke- zi'nden yapılan açıklamada, Tûrkiye'de sayılan 25 miryonu bûlan Ale\i îslam ınancına sahip yurttaşla- nn, Aleviliğin ders kitaplannda yer bulmasına yöne- lik taleplerinin Milli Eğitim BakanJığı'nca gösterme- lik karşılandığı belirtildi. Açıklamada "MEB aleyr. hine 10 günde 2 bıne yakın dava açılacağı" bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle