Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Tablosuz
personel taslağı
Kamu Personeli Kanun Tasansı
taslağı, geçen günlerde
görüşleri alınmak üzere ilgili
birim ve üniversitelere
gönderildi. Bir "küçük"
eksiklikle:
Taslağın sonundaki ek
tablolann sütun başlıklan vardı,
satır başlıklan vardı, ama
tablolann kendisi yoktu.
Bu ne demek?
Bu, personel taslağı yasalaştığı
zaman kimin memur, kimin
sözleşmeli personel sayıfacağı,
hangi unvandakinin ne olacağı
belli değil demek...
Üniversiteler ve ilgili birimler
tablosuz tablolar üzerinden
görüş bildirecekler,
bildirebilirterse...
"Tablolar neden boş bırakıldı?"
derseniz...
Asıl kıyamet tablolar
doldurulduğunda kopacak da,
o yüzden...
Bugün 7 Kasım
Cesar Vallejo, Perulu
bir şair. Ülkesinde hapse
atılmış, sonra Fransa'ya
gitmiş, Ispanyol iç savaşı ile
ilgili şiirier yazmış ve
1937'de Paris'te yoksulluk
ve memleket özlemi
içinde ölmüş.
Bugün 7 Kasım. Yayıncı
llhan Erdost'un dövülerek
öldürülmesinin üstünden
tam 25 yıl geçmiş...
Gelin, Cesar Vallejo'dan
bir şiir okuyalım bugün:
"Paris'te öleceğim
boşanan yağmurlaria, I
anısını şjmdiden yaşadığım
birgünde. /Paris'te
öleceğim - bu da koymuyor
bana -1 belki de bugün
gibi, bir güz Perşembesinde.
Bir Perşembe olacak,
çünkü bugün, Perşembe, I
yazarken bu dizeleri
durmadan sızlıyor
kolum, I ve hiçbirgûn,
geçtiğim yollannda
yaşamın, I yalnızlığı içimde
bugün gibi duymadım.
Cesar Vallejo öldü,
dayakyiye yiye herkesten, I
oysa kimseyi de
incitmemişti: I koca
sopalarla vurdular,
kalın urganlaria dövdüler; /
tanığı Perşembeler,
kollannda kemikler, /
yalnızlık, yağmurlar, yollar..."
Bunlann da kökü, Çiftçiyi Toprak-
landırma Kanunu çıkar çıkrriaz homur-
danan ağa, bey takımından geliyor.
Her ilerici girişimi, her halkçı atılımı
boğmaya çalışan, gericiliği ve ben-
cilliği ilke edinmiş siyasi çizgi bugün
de başımızda.
Az topraklı ve topraksız çiftçiye
toprak dağıtımı uygulamasının topu
topu 2.5 sayfalık bir yazı ile durdurul-
ması hiç şaşırtmasın bizleri. Toprak
reformunun mezan yıllardır kazılıyor-
du, üzerine son toprağı da AKP at-
mış oldu...
Toprak reformunu inadına tartış-
maya devam edecek olanlar ise yıl-
Toprak reformu
mıyorlar, yılmayacaklar da. örneğin,
Harita Mühendisleri Odası ile Ziraat
Mühendisleri Odası 11-12 Kasım ta-
rihleri arasında Şanlıurfa'da ortakla-
şa bir "Toprak Reformu Kongnesi" dü-
zenleyecekler ve Kongre Sekreteri
Levent Özmüş'ün özetlediği Türki-
ye'yi tartışacaklar
"Tanmda yapısal sorunlarını aşa-
mamış, arazilerçok küçük, çokpar-
çalı ve dağınık, halen birçok yörede
topraksız ya da az topraklı yurttaşı-
mızın yaşam mücadelesi verdiği, ki-
racılık-ortakçılık ve yancılık düzeni
belli kurallara bağlanmamış, ülke-
nin tapu ve kadastro sorunu çözü-
lememiş, çarpık kentleşme sorunu
çözülememiş, tanm topraklan yok
edilen, planlı kaJkınma çabalannın
yerini tümüyle serbest piyasa ko-
şullanna bırakmış, birçok tanm ürü-
nûnde net dışalımcı konumuna gel-
miş Türkiye."
Istanbul Ticaret Odası sicil kayıtla-
nna göre, son iki yılda Istanbul'da
kurulan yabancı ortaklı şirketler en
çok tanm ve gıda sektöründe yoğun-
laştğı birdönemde pazartamacı Baş-
bakan, elin Kuveytiisine ne demişti,
bir kez daha anımsayalım:
"Kuveytii dostlartmızla gayrimen-
kul konusunda ortak adımlar atmak
isteriz. Yerli girişimcinin sahip oldu-
ğu olanaklara yabancı girişim de sa-
hiptir. Güneydoğu Anadolu Proje-
si'ni de sizinle gerçekleştirmek iste-
riz. 800 kilometrelik Suriye sınınnda
mayınlar temizleniyor, Burada orga-
nik tanm yapılacak. Siz bunun geti-
risinin ne olduğunu iyi bilirsiniz."
Bu gidişin "gırtlağımtza bastırmak"
olduğunu da biz, hepimiz iyi biliriz...
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZŞİPAL
'Dünyanın bittiği bir yerlerde
9
Cumhuriyet, doğup büyüdüğü baba evinden taşındı.
Bu hüzünlü, "babaevinden " aynlış, 2005 yılı Ekim'inin
17'sinde Cumhuriyet'in birinci sayfasında, "Cumhuriyetye-
ni yerinde" başlığıyla, Türk basın tarihine bir belge olarak
aktarıldı.
Cumhuriyet, yalnızca bir gazete değildir. Cumhuriyet ça-
lışanlanna eğitim de veren bir okuldur. Bir akademidir. Bir
iiniversitedir. Bugün, diğer gazetelerde, televizyonlarda üst
düzey yöneticilere kadar pek çok arkadaşımız, bu okulda
eğitim almıştır. Cumhuriyet, bir gazete olmanın yanında,
bir "açıköğretim ünrversitesi" olma görevini de üstlenmiş-
tir. 81 yıldır, bu görevi de ödünsüz olarak sürdürmektedir.
\unusNadi, Atatûrk'ün adını koyduğu, Cumhuriyet'i, bir
üniversiteye bir, "açıköğretim üniversitesiııe" de dönüştür-
müştür.
Yunus Nadi, Cumhuriyet'in sahibi ve başyazarı olması-
nın yanmda bu "açıköğretim ûnrversitesi"nin rektörlüğü-
nü de üstleruniş ve çalışma arkadaşlanyla birlikte bu gö-
revi 1945 'e dek ödünsüz başarmıştır. Bu üniversitenin rek-
törü olarak, 1924'ten 1945'e kadar, Türkiye'nin önde ge-
len bilim insanlanna, sanatçılanna, yazar ve düşünürleri-
ne, üniversitesinin kapılannı ardına kadar açmıştır. 1945 'te
JrYadir Nadi, babasımn ölümü üzerine, babasmdan devral-
dığı "gazetenin başyazariık" görevinin yanında Yunus Na-
di'nin kurduğu Türkiye'nin ilk açıköğretim üniversitesinin
rektörlük görevini de 199 l'e kadar eksiksiz ve ödünsüz ye-
rine getirmiştir.
Nadir Nadi, Cumhuriyet'in geleceğini güvenceye almak
îçin eşi Berin Nadi ve fihan Selçuk ile birlikte, "Cumhuri-
yet Vakfi"nın temellerini atmıştır. "Cumhuriyet Vakfi",
Nadir Nadi önderliğinde, Berin Nadi ve îlhan Selçuk'un
büyük çabalarıyla ve özverileriyle kurulmuştur. Bugün, bu
vakfi kuranlann ne denli ileri görüşlü, ne denli haklı olduk-
larının en doğru kanıtı, 7 Ekim 2005 tarihli Cumhuriyet'in
birinci sayfasında yayımlanan, "Cumhuriyetyeni yerinde"
başlıklı fotoğraftır.
Bugün Cumhuriyetin sahipliğini "CumhuriyetVakfi adı-
na" llhan Selçuk, omuzlarına almıştır. Cumhuriyetin "açı-
köğretim ünh'ersitesi" olma geleneği de Nadir Nadi 'den ll-
han Selçuk'a geçmiştir. tlhan Selçuk da Yunus Nadi'nin kur-
duğu bu üniversitenin rektörü olarak, Türkiye'nin aydın,
uygar, Cumhuriyetçi, değerli bilim ve sanat adamlan ile ya-
zar ve düşünürlerine üniversitenin kapılanru yine ardına ka-
dar açık bırakmıştır...
"Cumhuriyet yeni yerinde" başlıklı fotoğrafa her baktı-
gımrla "yiirpkİprihiİTnnyijUn" gfiyd yv/lü, gtiliT yfialti.
Cumhuriyet çalışanlanmn onurlu bir tarihi, geçmişten ge-
Leceğe taşıdıklarını görüyorum.
Cumhuriyet'in doğup büyüdüğü, nice olaylara tanık ol-
cnuş "Pembe Konak", şimdilik yerli yerinde. Gıcırdayan tah-
ta basamaklanndaki ayak sesleri, geçmişten geleceğe akan
bir zamanın görünmeyen tanıklandır. O sesler şimdi birer
gözyaşına dönüşüp gözümün önünden birer birer geçiyor-
lar.
Mitolojide Atlas'ın, gökyüzünü sırtında taşıdığı anlatı-
lar. Yunus Nadi de Atlas gibi Cumhuriyeti omuzlanna al-
rnış, yoruhnadan taşunış ve Nadir Nadi'nin omuzlanna bı-
rakmıştır. Nadir Nadi'nin babasından aldığı bu emanet, bu-
gün llhan Selçuk'un omuzlanndadır.
Mitoloji, bir efsane olmanın ötesindedir. Mitoloji, yaşa-
mın
kendisidir.
Yunus Nadi, Nadir Nadi ve îlhan Selçuk, yeryüzüne in-
miş birer Atlas'tır. Yıhnadan yorulmadan Cumhuriyet'le bir-
likte, onurlu bir geçmişi günümüze taşımışlardır.
"Dünyanın bittiği bir yerlerde,
güzel sesli akşam perilerinin karşısında
dimdik durup ayakta tutuyor göğü,
başı ve yorulmaz kollan üstünde."(*)
Nasıl taşıyorsa gökyüzünü Atlas; llhan Selçuk ve arka-
mda güzel yüzlü Cumhuriyet çahşanlan, "hüzün yüklü yü-
lekleriyle" ve yanlarında Cumhuriyet okurlan, hepsi birer
Mlas gibi, "dimdik durup ayakta" ahp omuzlanna "onur-
u bir tarihi" geçmişten geleceğe götürüyorlar.
*) Azm Erhat Mitoloji Sözlüğü
Ulusalçrtartar
Onur Öymen'in son kftabı
"Ulusal Çıkariar-
Küreselleşme Çağında Ulus-
Devleti Korumak"ian bir
bölüm:
"Avrupa Biriiği'nde en
zengin dört üye, nüfusu en
fazla olan üyelerdir. Bunlar
Almanya, Fransa, Ingiltere ve
Italya'dan oluşuyor. Avrupa
Biriiği'nde, oybiriiği
gerektiren karariann dışında
kalan konularda karaıiann
alınmasında nüfus nispetleri
esas alındığından, nüfuslan
da en fazla olduğu için, en
zengin ülkelerin daha fazla
söz hakkı oluyor. Türkiye üye
olduğu takdirde bu denge
değişecek ve nüfusu fazla
olduğu için, diğer bazı orta
boy ülkelerin ekonomik
açıdan gerisinde kalan
Türkiye'nin oy ağıriığı
onlardan fazla olacak. Aynı
durum Avrupa
Parlamentosu'nda da
kendini gösterecek. Açıkça
ifade edilmese de,
Türkiye'nin üyeliğine karşı
olan bazı ülkelerin veya
siyasi partilerin itiraz
nedenlerinden birinin de bu
olduğu anlaşılıyor."
öymen, kitabın ilerteyen
sayfalannda şöyle diyor
"Türkiye, gûcünü ve
etkinliğini sınıriamak için bazı
ülkelerin yapmak istedikleri
baskılara yeterii gücü
gösterebilmelidir. Bunu
yapacakgücü ve tarih
tecrûbesi vardır."
Türkiye'nin güç ve tecrûbesi
var, var olmasına da,
yönetenlerinin yok.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakigyahoo.com. tr
HARBİ SEMİHPOROY semihporoyoyahoo.com
HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BiwtN hayatepikûı mynetcom
KAkA PARA AKUMANIN\
SINIRSIZ YONTEMt )
BU BAHTTM KARA
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 7 Kasım tcuw.mumtaz-arikan.com
YÛRÛYEN U0V/TZER:M:
f9?4
'TS SltStJU,
OEV&İMI
TOPU
£2 KİLOUJIC
BULUtJDUĞU 2OB/M KİLOLUK *t~f3?4
so fc*ı
SUDA ise +,skm HIZLJ u/ıeeızer £D£giü-
YOROU. Soı/yET
OOĞU AVZUPA
BEYOĞLU1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2005/240
Davacı Feza Gazetecilik AŞ vekili Av. Fikri Yazıcı taranndan davalı Ses Yayıncılık Hetişim ve Ticaret AŞ aleyhine mahkememizde açı-
lan iflas davasında verilen tensıp karan gereğince;
Davalı hakkındakı ıflas takibinın kesınleştiği ve hakkında iflas davası açıldıgı anJaşıldığından iflası talep edilen davalı Ses Yayıncılık
lletişim ve Ticaret AŞ'den alacaklı olanlanu ilan tarihinden itibaren (15) gün içinde mahkememizin 2005/240 sayılı dosyasına müdahale
veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ilen sürerek ıflas talebinin reddini ıstemek haklan bulunduğu ilan olunur.
18.10.2005 Basın: 51505
SAGNAK
NİLGÜN CEBR4HOĞLU
Paris'i Yakan
Popülizm Ateşi
Fransız Içişleri Bakanı Ntchalos Sarkozy, "karika-
tür" gibi. Bana '70'li yıllann Fransız fîlmlerini hatırlatı-
yor. O yıllann popüler Fransız filmlerinde, Lino Ventu-
ra'nın canlandırdığı bir "cool komiser" tipı vardı. Bur-
nundan kıl aldırmaz, karizmayı çizdirmez, kodu mu la-
fı gediğine orturtur; "tekbakışı" ile duruma "hâkim olur-
du". Incelmiş bir "Fransız külhanbeyi" idi kısacası ü-
no Ventura. Tüm cazıbesi bundaydı.
Marsilya civannda geçen bol gangsterii, polisli öy-
külerin değişmez kahramanı olan sanatçı aklımda böy-
le kalmış. Sarkozy'yi her gördüğümde nedense onu ha-
brifyorum ve herdefasında da şu soruyu sormaktan ken-
dimi alıkoyamıyorum:
"Fransızlar, böylesine eskimiş ve aşınmış bir 'klişe'
tiplemeyi nasıl olur da hâlâ böylesine etkileyici bulur-
lar?"Düne kadar Chiracı yennden etmesine "mutlak"
gözüyle bakılan bir siyasi aktörden söz ediyoruz. Paris
banliyölerini tutuşturan kıvılcıma dek en azından bu
böyleydi.
Sorunun kestirme yanıtı Avrupa'yı tutsak alan aman-
sız "popülizm" dalgası. Bir öncekı cumhurbaşkanlığı se-
çimlerinde Fransızlann, Le Pen popülizmine yenık düş-
mesine ramak kaldığını unutmayalım. Irkça Le Pen'in cum-
hurbaşkanlığı seçımlerinin "ilk turuna" yükselmesi bi-
le başlı başına skandaldı.
Chirac'ın ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçilmesini
sağlayan tekgüç dezaten, damgalı bırfaşıstin başkan-
lık koituğunu ele geçirmesini engellemek oimuştu. Le
Pen'in Cumhurbaşkaniığına çıkması, Fransa'nın itiba-
nna indirilen ağır bir darbe olacaktı. Chirac son seçim-
leri sırf bu nedenle aldı ve dırekten döndü.
Villepin ya da 'Sarko' fark etmtyor
Fransa şimdi 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçim-
lerine hazırlanıyor. Chirac'ın koltuğu için yanşan iki
aday; "Sarko" yani Sarkozy ile Başbakan Villepin ara-
sında ideolojik hiçbir fark yok. Seçmene altematif po-
litikalar sunmuyoriar...
"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin" siyasi fikirier yen-
ne böylesine kışıselleştınlmesinin nedeni bu polıtikasızlık.
Birsüredırsıyasetyenneyalnız "Chirac'a karşı Villepin!'
veya "Sarkozy!" ısımlennı duyuyoruz. Üçü de aynı par-
tiden. Üçöde "derin Fransa" olarak bılinen "Fransızmu-
hafazakârsa^/n/n "temsilciliğini yapıyor. Aralannda "si-
yasi program" ya da "siyaset projesi" açısından fark
yok. Bih sarmısaklıysa öbürü sumaklı.
Deneyımli diplomat Villepin, siyasetjargonunda "law
and order" olarak tanımlanan "hukuk ve düzeni" sa-
vunuyor. Sarkozy ise yalnız "düzeni."
Sarkozy için "hukuk", öncelikler sıralamasında
başköşeye oturmuyor. Iradeye bağlı olarak devreye
sokulabilecek ve elzem durumlarda vazgeçilebilecek
bir "opsiyona" indirgeniyor. Buna karşın Villepin ken-
disini "po//f/ca//ycorrecr deyimiyle tanımlanan, "si-
yaseten kabul edilebilir"\e sınırlıyor. Uzun lafın kısa-
sı seçenekler: "Incelmiş külhanbeylik" ile "biçim"
arasında.
Avrupa'da styasetin fflası
Paris banliyölerini tutuşturan "popülizm rûzgân"
nın arkasında işte bu büyük boşluk var. Mevcut Cum-
hurbaşkanı Chirac'da boşluğu dolduramıyor. Sükû-
net ve diyalog telkin etmek dışında siyasi fark yara-
tan ya da siyaseten anlamlı bir çıkış yapmıyor. Ra-
kipleri arasındaki maçı seyretmekle yetiniyor Chirac.
Sahaya inmfyor.
"Siyasetin iflası" olarak özetleyebileceğimiz bu tab-
lo, yalnız Fransa'yı değil gerçekte tüm Avrupa'yı bilin-
meyen bir geleceğe sürüklüyor. Fransa Avrupa'nın bir
numaraiı siyaset labaratuvan ve AB'nın "lokomotif ül-
kelerinden biri. Fransa'da siyaset bu kadar acz içine
düştüyse vann gerisinı siz düşünün...
Fransız banliyölerini tutuşturan "göç"meselesi, yal-
nız Fransa'nın değil, tüm Avrupa'nın sorunu. Avrupa
bu soruna yalnız "ırkçılık" ve "popûlizmle" cevap ver-
di şımdiye dek. Bu politikanın en tahripkâr sonuçlannı
Fransa'da izliyoruz şimdi.
Sorunun temelindeki soru şu: "İkinci, üçüncü kuşak
göçmenler -özellikle de Müslûman göçmenler- Avru-
pa yurttaşı olacak mı? Kendilerine eşit yurttaş kılacak
şartlartanınacak mı? Bunun için gereken siyasi ve sos-
yal kanallaraçılacak mı?"
Başta Fransızlar olmak üzere, Avrupa kamuoyu hâlâ
sımsıkı tutunduklan "kale" anlayışından vazgeçmiyor
ve bundadirenç gösteriyor. Bu direnç. Müslûman göç-
menlerde "cemaatleşmeye" ve gemlenemeyen bir "öf-
Ae"yeyol açıyor. Banliyöleri tutuşturan patlayıa bileşimin
kimyasında işte arük korrtrol edilemeyen bu cemaatleşme
ve öfke var.
Chirac, Villepin, Sarkozy... fark etmiyor. Çözüm, po-
pülizmden boşalan alanı yeniden siyasetin doldurma-
sına bağlı ki bu, bugünkü konjonktür de yakın bir ola-
sılık gözükmüyor.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAU
SOLDA.NSAĞA:
1/Postaylagön-
derilenmektup,
paket,telgrafgi- 2
bişey.2/"trlan- „
da Cumhuriyet
Ordusu"..Kah-
veci tepsisi. 3/
Neodim ele-
mentinin sim-
gesi...Sürüpgit-
me, uzama. 4/
Muğk'nmMar-
maris ilçesinde
turistik bir köy. 5/ Tec-
riibeli, usta... Bir işi >r
ap-
tirabilme gücü. 6/Leke- „
li postu palto yapımın-
da kullaıulan memelı
birhayvan. 7/Tektonik
çukur... Evrensel alıcı
olankangruba&'Ar^v
çada "ben"... Islamdi-
nini korumak, yaymak 8
amacıyla yapılan kut- 9
sal savaş. 9/ Güney
Amerika'daki dağ sırası... Padişahknn ödüllendirmek
için birine giydirdikleri değerli kaftan.
YUKARIDAN AŞAĞIY4:
l/Kuv'vet verici, yorgunluk giderici, cinsel gücü arttı-
ncı etkileri bulunan bir Uzakdoğu bitkisi. 2/Uzak yol-
culuklarda şoforlerin yoldan aldıklan yolcu... Avru-
pa'da bir ınnak. 3/Olumsuzlukbelirtenbirönek... Bir
harita, fotoğraf ya da karikatürün temsil ettiği şeyi be-
lirten yazı. 4/"—'ye almak": Biriyle ya da bir şeyle alay
etmek... Oyunda cezalı çocuk. 5/Kadınsı davranışlan
olan erkek. 6/ Iskambillerle oynanan bir oyun... Halk
dilinde nezleye verilen ad. 7/îyüik, yardım... Aldatma
işi, hile. 8/Fiyat... Üye. 9/Nazilerinpolitikasuıda Ger-
men ırkından kimselere yakıştınlan ad... Kaba, çirkin,
biçimsiz.