18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Tablosuz personel taslağı Kamu Personeli Kanun Tasansı taslağı, geçen günlerde görüşleri alınmak üzere ilgili birim ve üniversitelere gönderildi. Bir "küçük" eksiklikle: Taslağın sonundaki ek tablolann sütun başlıklan vardı, satır başlıklan vardı, ama tablolann kendisi yoktu. Bu ne demek? Bu, personel taslağı yasalaştığı zaman kimin memur, kimin sözleşmeli personel sayıfacağı, hangi unvandakinin ne olacağı belli değil demek... Üniversiteler ve ilgili birimler tablosuz tablolar üzerinden görüş bildirecekler, bildirebilirterse... "Tablolar neden boş bırakıldı?" derseniz... Asıl kıyamet tablolar doldurulduğunda kopacak da, o yüzden... Bugün 7 Kasım Cesar Vallejo, Perulu bir şair. Ülkesinde hapse atılmış, sonra Fransa'ya gitmiş, Ispanyol iç savaşı ile ilgili şiirier yazmış ve 1937'de Paris'te yoksulluk ve memleket özlemi içinde ölmüş. Bugün 7 Kasım. Yayıncı llhan Erdost'un dövülerek öldürülmesinin üstünden tam 25 yıl geçmiş... Gelin, Cesar Vallejo'dan bir şiir okuyalım bugün: "Paris'te öleceğim boşanan yağmurlaria, I anısını şjmdiden yaşadığım birgünde. /Paris'te öleceğim - bu da koymuyor bana -1 belki de bugün gibi, bir güz Perşembesinde. Bir Perşembe olacak, çünkü bugün, Perşembe, I yazarken bu dizeleri durmadan sızlıyor kolum, I ve hiçbirgûn, geçtiğim yollannda yaşamın, I yalnızlığı içimde bugün gibi duymadım. Cesar Vallejo öldü, dayakyiye yiye herkesten, I oysa kimseyi de incitmemişti: I koca sopalarla vurdular, kalın urganlaria dövdüler; / tanığı Perşembeler, kollannda kemikler, / yalnızlık, yağmurlar, yollar..." Bunlann da kökü, Çiftçiyi Toprak- landırma Kanunu çıkar çıkrriaz homur- danan ağa, bey takımından geliyor. Her ilerici girişimi, her halkçı atılımı boğmaya çalışan, gericiliği ve ben- cilliği ilke edinmiş siyasi çizgi bugün de başımızda. Az topraklı ve topraksız çiftçiye toprak dağıtımı uygulamasının topu topu 2.5 sayfalık bir yazı ile durdurul- ması hiç şaşırtmasın bizleri. Toprak reformunun mezan yıllardır kazılıyor- du, üzerine son toprağı da AKP at- mış oldu... Toprak reformunu inadına tartış- maya devam edecek olanlar ise yıl- Toprak reformu mıyorlar, yılmayacaklar da. örneğin, Harita Mühendisleri Odası ile Ziraat Mühendisleri Odası 11-12 Kasım ta- rihleri arasında Şanlıurfa'da ortakla- şa bir "Toprak Reformu Kongnesi" dü- zenleyecekler ve Kongre Sekreteri Levent Özmüş'ün özetlediği Türki- ye'yi tartışacaklar "Tanmda yapısal sorunlarını aşa- mamış, arazilerçok küçük, çokpar- çalı ve dağınık, halen birçok yörede topraksız ya da az topraklı yurttaşı- mızın yaşam mücadelesi verdiği, ki- racılık-ortakçılık ve yancılık düzeni belli kurallara bağlanmamış, ülke- nin tapu ve kadastro sorunu çözü- lememiş, çarpık kentleşme sorunu çözülememiş, tanm topraklan yok edilen, planlı kaJkınma çabalannın yerini tümüyle serbest piyasa ko- şullanna bırakmış, birçok tanm ürü- nûnde net dışalımcı konumuna gel- miş Türkiye." Istanbul Ticaret Odası sicil kayıtla- nna göre, son iki yılda Istanbul'da kurulan yabancı ortaklı şirketler en çok tanm ve gıda sektöründe yoğun- laştğı birdönemde pazartamacı Baş- bakan, elin Kuveytiisine ne demişti, bir kez daha anımsayalım: "Kuveytii dostlartmızla gayrimen- kul konusunda ortak adımlar atmak isteriz. Yerli girişimcinin sahip oldu- ğu olanaklara yabancı girişim de sa- hiptir. Güneydoğu Anadolu Proje- si'ni de sizinle gerçekleştirmek iste- riz. 800 kilometrelik Suriye sınınnda mayınlar temizleniyor, Burada orga- nik tanm yapılacak. Siz bunun geti- risinin ne olduğunu iyi bilirsiniz." Bu gidişin "gırtlağımtza bastırmak" olduğunu da biz, hepimiz iyi biliriz... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞİPAL 'Dünyanın bittiği bir yerlerde 9 Cumhuriyet, doğup büyüdüğü baba evinden taşındı. Bu hüzünlü, "babaevinden " aynlış, 2005 yılı Ekim'inin 17'sinde Cumhuriyet'in birinci sayfasında, "Cumhuriyetye- ni yerinde" başlığıyla, Türk basın tarihine bir belge olarak aktarıldı. Cumhuriyet, yalnızca bir gazete değildir. Cumhuriyet ça- lışanlanna eğitim de veren bir okuldur. Bir akademidir. Bir iiniversitedir. Bugün, diğer gazetelerde, televizyonlarda üst düzey yöneticilere kadar pek çok arkadaşımız, bu okulda eğitim almıştır. Cumhuriyet, bir gazete olmanın yanında, bir "açıköğretim ünrversitesi" olma görevini de üstlenmiş- tir. 81 yıldır, bu görevi de ödünsüz olarak sürdürmektedir. \unusNadi, Atatûrk'ün adını koyduğu, Cumhuriyet'i, bir üniversiteye bir, "açıköğretim üniversitesiııe" de dönüştür- müştür. Yunus Nadi, Cumhuriyet'in sahibi ve başyazarı olması- nın yanmda bu "açıköğretim ûnrversitesi"nin rektörlüğü- nü de üstleruniş ve çalışma arkadaşlanyla birlikte bu gö- revi 1945 'e dek ödünsüz başarmıştır. Bu üniversitenin rek- törü olarak, 1924'ten 1945'e kadar, Türkiye'nin önde ge- len bilim insanlanna, sanatçılanna, yazar ve düşünürleri- ne, üniversitesinin kapılannı ardına kadar açmıştır. 1945 'te JrYadir Nadi, babasımn ölümü üzerine, babasmdan devral- dığı "gazetenin başyazariık" görevinin yanında Yunus Na- di'nin kurduğu Türkiye'nin ilk açıköğretim üniversitesinin rektörlük görevini de 199 l'e kadar eksiksiz ve ödünsüz ye- rine getirmiştir. Nadir Nadi, Cumhuriyet'in geleceğini güvenceye almak îçin eşi Berin Nadi ve fihan Selçuk ile birlikte, "Cumhuri- yet Vakfi"nın temellerini atmıştır. "Cumhuriyet Vakfi", Nadir Nadi önderliğinde, Berin Nadi ve îlhan Selçuk'un büyük çabalarıyla ve özverileriyle kurulmuştur. Bugün, bu vakfi kuranlann ne denli ileri görüşlü, ne denli haklı olduk- larının en doğru kanıtı, 7 Ekim 2005 tarihli Cumhuriyet'in birinci sayfasında yayımlanan, "Cumhuriyetyeni yerinde" başlıklı fotoğraftır. Bugün Cumhuriyetin sahipliğini "CumhuriyetVakfi adı- na" llhan Selçuk, omuzlarına almıştır. Cumhuriyetin "açı- köğretim ünh'ersitesi" olma geleneği de Nadir Nadi 'den ll- han Selçuk'a geçmiştir. tlhan Selçuk da Yunus Nadi'nin kur- duğu bu üniversitenin rektörü olarak, Türkiye'nin aydın, uygar, Cumhuriyetçi, değerli bilim ve sanat adamlan ile ya- zar ve düşünürlerine üniversitenin kapılanru yine ardına ka- dar açık bırakmıştır... "Cumhuriyet yeni yerinde" başlıklı fotoğrafa her baktı- gımrla "yiirpkİprihiİTnnyijUn" gfiyd yv/lü, gtiliT yfialti. Cumhuriyet çalışanlanmn onurlu bir tarihi, geçmişten ge- Leceğe taşıdıklarını görüyorum. Cumhuriyet'in doğup büyüdüğü, nice olaylara tanık ol- cnuş "Pembe Konak", şimdilik yerli yerinde. Gıcırdayan tah- ta basamaklanndaki ayak sesleri, geçmişten geleceğe akan bir zamanın görünmeyen tanıklandır. O sesler şimdi birer gözyaşına dönüşüp gözümün önünden birer birer geçiyor- lar. Mitolojide Atlas'ın, gökyüzünü sırtında taşıdığı anlatı- lar. Yunus Nadi de Atlas gibi Cumhuriyeti omuzlanna al- rnış, yoruhnadan taşunış ve Nadir Nadi'nin omuzlanna bı- rakmıştır. Nadir Nadi'nin babasından aldığı bu emanet, bu- gün llhan Selçuk'un omuzlanndadır. Mitoloji, bir efsane olmanın ötesindedir. Mitoloji, yaşa- mın kendisidir. Yunus Nadi, Nadir Nadi ve îlhan Selçuk, yeryüzüne in- miş birer Atlas'tır. Yıhnadan yorulmadan Cumhuriyet'le bir- likte, onurlu bir geçmişi günümüze taşımışlardır. "Dünyanın bittiği bir yerlerde, güzel sesli akşam perilerinin karşısında dimdik durup ayakta tutuyor göğü, başı ve yorulmaz kollan üstünde."(*) Nasıl taşıyorsa gökyüzünü Atlas; llhan Selçuk ve arka- mda güzel yüzlü Cumhuriyet çahşanlan, "hüzün yüklü yü- lekleriyle" ve yanlarında Cumhuriyet okurlan, hepsi birer Mlas gibi, "dimdik durup ayakta" ahp omuzlanna "onur- u bir tarihi" geçmişten geleceğe götürüyorlar. *) Azm Erhat Mitoloji Sözlüğü Ulusalçrtartar Onur Öymen'in son kftabı "Ulusal Çıkariar- Küreselleşme Çağında Ulus- Devleti Korumak"ian bir bölüm: "Avrupa Biriiği'nde en zengin dört üye, nüfusu en fazla olan üyelerdir. Bunlar Almanya, Fransa, Ingiltere ve Italya'dan oluşuyor. Avrupa Biriiği'nde, oybiriiği gerektiren karariann dışında kalan konularda karaıiann alınmasında nüfus nispetleri esas alındığından, nüfuslan da en fazla olduğu için, en zengin ülkelerin daha fazla söz hakkı oluyor. Türkiye üye olduğu takdirde bu denge değişecek ve nüfusu fazla olduğu için, diğer bazı orta boy ülkelerin ekonomik açıdan gerisinde kalan Türkiye'nin oy ağıriığı onlardan fazla olacak. Aynı durum Avrupa Parlamentosu'nda da kendini gösterecek. Açıkça ifade edilmese de, Türkiye'nin üyeliğine karşı olan bazı ülkelerin veya siyasi partilerin itiraz nedenlerinden birinin de bu olduğu anlaşılıyor." öymen, kitabın ilerteyen sayfalannda şöyle diyor "Türkiye, gûcünü ve etkinliğini sınıriamak için bazı ülkelerin yapmak istedikleri baskılara yeterii gücü gösterebilmelidir. Bunu yapacakgücü ve tarih tecrûbesi vardır." Türkiye'nin güç ve tecrûbesi var, var olmasına da, yönetenlerinin yok. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakigyahoo.com. tr HARBİ SEMİHPOROY semihporoyoyahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BiwtN hayatepikûı mynetcom KAkA PARA AKUMANIN\ SINIRSIZ YONTEMt ) BU BAHTTM KARA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 7 Kasım tcuw.mumtaz-arikan.com YÛRÛYEN U0V/TZER:M: f9?4 'TS SltStJU, OEV&İMI TOPU £2 KİLOUJIC BULUtJDUĞU 2OB/M KİLOLUK *t~f3?4 so fc*ı SUDA ise +,skm HIZLJ u/ıeeızer £D£giü- YOROU. Soı/yET OOĞU AVZUPA BEYOĞLU1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2005/240 Davacı Feza Gazetecilik AŞ vekili Av. Fikri Yazıcı taranndan davalı Ses Yayıncılık Hetişim ve Ticaret AŞ aleyhine mahkememizde açı- lan iflas davasında verilen tensıp karan gereğince; Davalı hakkındakı ıflas takibinın kesınleştiği ve hakkında iflas davası açıldıgı anJaşıldığından iflası talep edilen davalı Ses Yayıncılık lletişim ve Ticaret AŞ'den alacaklı olanlanu ilan tarihinden itibaren (15) gün içinde mahkememizin 2005/240 sayılı dosyasına müdahale veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ilen sürerek ıflas talebinin reddini ıstemek haklan bulunduğu ilan olunur. 18.10.2005 Basın: 51505 SAGNAK NİLGÜN CEBR4HOĞLU Paris'i Yakan Popülizm Ateşi Fransız Içişleri Bakanı Ntchalos Sarkozy, "karika- tür" gibi. Bana '70'li yıllann Fransız fîlmlerini hatırlatı- yor. O yıllann popüler Fransız filmlerinde, Lino Ventu- ra'nın canlandırdığı bir "cool komiser" tipı vardı. Bur- nundan kıl aldırmaz, karizmayı çizdirmez, kodu mu la- fı gediğine orturtur; "tekbakışı" ile duruma "hâkim olur- du". Incelmiş bir "Fransız külhanbeyi" idi kısacası ü- no Ventura. Tüm cazıbesi bundaydı. Marsilya civannda geçen bol gangsterii, polisli öy- külerin değişmez kahramanı olan sanatçı aklımda böy- le kalmış. Sarkozy'yi her gördüğümde nedense onu ha- brifyorum ve herdefasında da şu soruyu sormaktan ken- dimi alıkoyamıyorum: "Fransızlar, böylesine eskimiş ve aşınmış bir 'klişe' tiplemeyi nasıl olur da hâlâ böylesine etkileyici bulur- lar?"Düne kadar Chiracı yennden etmesine "mutlak" gözüyle bakılan bir siyasi aktörden söz ediyoruz. Paris banliyölerini tutuşturan kıvılcıma dek en azından bu böyleydi. Sorunun kestirme yanıtı Avrupa'yı tutsak alan aman- sız "popülizm" dalgası. Bir öncekı cumhurbaşkanlığı se- çimlerinde Fransızlann, Le Pen popülizmine yenık düş- mesine ramak kaldığını unutmayalım. Irkça Le Pen'in cum- hurbaşkanlığı seçımlerinin "ilk turuna" yükselmesi bi- le başlı başına skandaldı. Chirac'ın ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçilmesini sağlayan tekgüç dezaten, damgalı bırfaşıstin başkan- lık koituğunu ele geçirmesini engellemek oimuştu. Le Pen'in Cumhurbaşkaniığına çıkması, Fransa'nın itiba- nna indirilen ağır bir darbe olacaktı. Chirac son seçim- leri sırf bu nedenle aldı ve dırekten döndü. Villepin ya da 'Sarko' fark etmtyor Fransa şimdi 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçim- lerine hazırlanıyor. Chirac'ın koltuğu için yanşan iki aday; "Sarko" yani Sarkozy ile Başbakan Villepin ara- sında ideolojik hiçbir fark yok. Seçmene altematif po- litikalar sunmuyoriar... "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin" siyasi fikirier yen- ne böylesine kışıselleştınlmesinin nedeni bu polıtikasızlık. Birsüredırsıyasetyenneyalnız "Chirac'a karşı Villepin!' veya "Sarkozy!" ısımlennı duyuyoruz. Üçü de aynı par- tiden. Üçöde "derin Fransa" olarak bılinen "Fransızmu- hafazakârsa^/n/n "temsilciliğini yapıyor. Aralannda "si- yasi program" ya da "siyaset projesi" açısından fark yok. Bih sarmısaklıysa öbürü sumaklı. Deneyımli diplomat Villepin, siyasetjargonunda "law and order" olarak tanımlanan "hukuk ve düzeni" sa- vunuyor. Sarkozy ise yalnız "düzeni." Sarkozy için "hukuk", öncelikler sıralamasında başköşeye oturmuyor. Iradeye bağlı olarak devreye sokulabilecek ve elzem durumlarda vazgeçilebilecek bir "opsiyona" indirgeniyor. Buna karşın Villepin ken- disini "po//f/ca//ycorrecr deyimiyle tanımlanan, "si- yaseten kabul edilebilir"\e sınırlıyor. Uzun lafın kısa- sı seçenekler: "Incelmiş külhanbeylik" ile "biçim" arasında. Avrupa'da styasetin fflası Paris banliyölerini tutuşturan "popülizm rûzgân" nın arkasında işte bu büyük boşluk var. Mevcut Cum- hurbaşkanı Chirac'da boşluğu dolduramıyor. Sükû- net ve diyalog telkin etmek dışında siyasi fark yara- tan ya da siyaseten anlamlı bir çıkış yapmıyor. Ra- kipleri arasındaki maçı seyretmekle yetiniyor Chirac. Sahaya inmfyor. "Siyasetin iflası" olarak özetleyebileceğimiz bu tab- lo, yalnız Fransa'yı değil gerçekte tüm Avrupa'yı bilin- meyen bir geleceğe sürüklüyor. Fransa Avrupa'nın bir numaraiı siyaset labaratuvan ve AB'nın "lokomotif ül- kelerinden biri. Fransa'da siyaset bu kadar acz içine düştüyse vann gerisinı siz düşünün... Fransız banliyölerini tutuşturan "göç"meselesi, yal- nız Fransa'nın değil, tüm Avrupa'nın sorunu. Avrupa bu soruna yalnız "ırkçılık" ve "popûlizmle" cevap ver- di şımdiye dek. Bu politikanın en tahripkâr sonuçlannı Fransa'da izliyoruz şimdi. Sorunun temelindeki soru şu: "İkinci, üçüncü kuşak göçmenler -özellikle de Müslûman göçmenler- Avru- pa yurttaşı olacak mı? Kendilerine eşit yurttaş kılacak şartlartanınacak mı? Bunun için gereken siyasi ve sos- yal kanallaraçılacak mı?" Başta Fransızlar olmak üzere, Avrupa kamuoyu hâlâ sımsıkı tutunduklan "kale" anlayışından vazgeçmiyor ve bundadirenç gösteriyor. Bu direnç. Müslûman göç- menlerde "cemaatleşmeye" ve gemlenemeyen bir "öf- Ae"yeyol açıyor. Banliyöleri tutuşturan patlayıa bileşimin kimyasında işte arük korrtrol edilemeyen bu cemaatleşme ve öfke var. Chirac, Villepin, Sarkozy... fark etmiyor. Çözüm, po- pülizmden boşalan alanı yeniden siyasetin doldurma- sına bağlı ki bu, bugünkü konjonktür de yakın bir ola- sılık gözükmüyor. B U L M A C A SEDATYAŞAYAU SOLDA.NSAĞA: 1/Postaylagön- derilenmektup, paket,telgrafgi- 2 bişey.2/"trlan- „ da Cumhuriyet Ordusu"..Kah- veci tepsisi. 3/ Neodim ele- mentinin sim- gesi...Sürüpgit- me, uzama. 4/ Muğk'nmMar- maris ilçesinde turistik bir köy. 5/ Tec- riibeli, usta... Bir işi >r ap- tirabilme gücü. 6/Leke- „ li postu palto yapımın- da kullaıulan memelı birhayvan. 7/Tektonik çukur... Evrensel alıcı olankangruba&'Ar^v çada "ben"... Islamdi- nini korumak, yaymak 8 amacıyla yapılan kut- 9 sal savaş. 9/ Güney Amerika'daki dağ sırası... Padişahknn ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kaftan. YUKARIDAN AŞAĞIY4: l/Kuv'vet verici, yorgunluk giderici, cinsel gücü arttı- ncı etkileri bulunan bir Uzakdoğu bitkisi. 2/Uzak yol- culuklarda şoforlerin yoldan aldıklan yolcu... Avru- pa'da bir ınnak. 3/Olumsuzlukbelirtenbirönek... Bir harita, fotoğraf ya da karikatürün temsil ettiği şeyi be- lirten yazı. 4/"—'ye almak": Biriyle ya da bir şeyle alay etmek... Oyunda cezalı çocuk. 5/Kadınsı davranışlan olan erkek. 6/ Iskambillerle oynanan bir oyun... Halk dilinde nezleye verilen ad. 7/îyüik, yardım... Aldatma işi, hile. 8/Fiyat... Üye. 9/Nazilerinpolitikasuıda Ger- men ırkından kimselere yakıştınlan ad... Kaba, çirkin, biçimsiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle