18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Atatürk Aydınlığını Korumak ve Kollamak! "Insanlığın, insanı yüce k)jan er- demferden uzaMaşmaya başladı- ğı, herşeyin bozulma veyozlaşma- ya eğilimli olduğu günümüzde sa- natçılanmıza herzamankinden da- ha çok gere)<sinim duyuyoruz." Bu sözler, Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in... Cumhurbaşkanlığı Büyük ödü- lü törenine rahatsızlığım nedeniyle katılamadığım için üzgünüm... Sa- yın Sezer'in çokanlamlı konuşma- sını TV'den izledim. Uzun zaman- dan bu yana ilk kez, bir Türkiye Cumhurbaşkanı'nın sanata, kültü- re, bilime, edebiyata verdiği önemi dinlerken gözüm yaşardı. Ne kadar kopmuşuz, ne kadar yozlaşmışız, ne kadar toplum olarak güzellik- lerden, doğruluklardan, iyiliklerden uzaklaştırılmışız!.. "Uluslar, ekonomik zenginlikler ötesinde bilim, kültür ve sanaî gi- bideğerieriyle variıkgösterdikterin- de çağdaş dünyayla bütünleşebi- lir, gelişip saygınlık kazanabilir." Atatürktü, sofrasında günün ün- lü şairleriyle, yazarlarıyla, bilim adamlanyla buluşup soyleşen, tar- tışan... Bir masal gibi anımsanır o günler, o değeriendirmeler, o say- gınlık kazandıran ilgiler, sevgiler, saygılar... Sonra, yıllar geçti, sana- ta, bilime, kültüre ters düşen, ya- pılanlan, yaratılanlan horlamaya, unutturmaya, bozmayayönelik ça- lışmalar, engellemeleıi.. Beş yılda bır dağıtılan ödülleri alan Prof. Dr. Halil Inalcık'ı. de- ğerli ressam Ferruh Başağa'yı, büyük fotoğraf ustası Ara Güler'i ve müzik alanında başarılı çalış- maların yaratıcısı Sevda-Cenap And Vakfı'nı kutlamak isterim... Ben de, kendi adıma, Cumhurbaş- kanlığı Büyük Ödülü'nü bir edebi- yatçı olarak kazanmakla sevinç ve onur duydum. Sevgili Zeynep Oral'm dediği gibi yaşam boyu ede- biyatın sıradan "birneferi" olarak... Sayın Sezer'in görevinin sona ermesine iki yıldan az kaldı. Ata- türk'ün, devrimlerinin, ilkelerinin, sanata, bilime olan derin bağlılığı- nın Çankaya'da sürdürücüsü, ko- ruyucusu, kollayıcısı saydığım kişi- nin yerini kim alacak? Kafası kan- şık, daha açıkçası kafası paslanmış, gözü yalnızca dinsel hesaplar, çı- karlar peşinde olan biri mi, birileri mi? Bir dönüm noktası olacak iki yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi!.. Belki de, bir şeylerin çözülmesi, bir şeyierin toplumca çok daha iyi an- laşılması, nereden nereye geldiği- mizi, oradan da nerelere gideceği- mizi gösterecek büyük bir olay!.. Türkiye'nin aydınlık yüzü karartıla- cak mı, yoksa umulmadık, ama öz- lemle beklenen bir büyük uyanışla Atatürk düşüncesi yeni bir zafermi kazanacak? Cumhurbaşkanlığı odülünü alan degerli arkadaşlanmı içtenlikle kut- lar, bizleri bu ödüle yakışır gören en başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, degerli Seçici Kurul üyelerine ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Sayın Kemal Nehrozoğlu na teşekkür ederim... "Daha mutlu birdünyada, daha insanca yasamın özlemini gerçek- Ieştirmek için bilgisini, birikimini, yeteneğini, yaratıcılığını kullanarak insanlığa ışık tutan bilim ve sanat insanlanna Türk ulusu adına gönül borcumu sunanm" diyen birCum- hurbaşkanı bir daha gelir mi, Çan- kaya bir aydınlık savaşçısı daha görür mü, bilmem! Telefonla, mektupla kutlayan sev- gili okurianma, dostlanmateşekkür- lerimle... Pazarlama Aydın AYBAY K adıköy'debir ışhanınınkapı- sında, cama yapışnnlmış. şöy- le bir levha var. "SatKÜarve pazarlamacüar giremez!" Bununbenzerleri yine Kadı- köy ılçesınde bazı apartmanların kapısın- da da göriilüyor. Burada kullanılan "pa- zarlama" sözcüğü, Amenkan İngilizcesin- dekı *Marketing"ınçe\ insı. Bızde. 196O'lı yülardan itıbaren kurulmaya başlayan işlet- me faküheterinin temel derslennden bıri bu "pazariama" dersi. ABD'dekı "Business SchoITlarda da bu ders, yani "marketing" okutuluyor. Doğal olarak Türk ünıversitelerinde 4 yılhk hsans öğrenimi ve bırçok halde bu- nun ardından yapılan birkaç yıllık da mas- ter ya da doktora öğrenimi sonucunda edi- rulen bir unvanm.böyle hiçbir akademikça- bayı gerektirmeyen başka bir sıfatla aynı torbaya konulması, ellerinde üniversiteden alınmış uzmanhkdiploması olan kımsele- ri üzüyor; tepkilerine neden oluyor Bura- daki tepkinin, pazarcı diye anılan esnafm işlevinın ve emeğinin küçümsenmesi ol- madığıru belirtelim. Sorun sadece yıllar sü- ren bir öğrenım çabasının ürünü olarak ka- zanılan pazartamacı unvarunın, semt paza- nnda zerzevattan giyim kuşama kadar mal satan ve hiçbir öğrenim koşulu gerektir- meyen saOcı/pazarcı ile bırlıkte kullanıl- masının "iltibasayol açmasındarT kaynak- lanıyor Bu açıdan bakılırsa, tepkiyı haksız saymak yanlış olur Buraya nereden gel- dik° Bilindiği gibi kısa bir süre önce, Ga- lata Rıhtnnı bölgesüıin yeniden düzenlen- mesi ve DubaiKuleleri inşası nedeniyle ka- muoyundakı tartışmalara nokta koyan Sa- yın Başbakan, kendisinin Türkiyeyi "pazar- lamakla mükefleT olduğunu açıklamıştı. Sa- yın Başbakan'ın olaylara bu yaklaşımı ol- dukça yadırganacak bir tavırdı Önce şu vardı: f ürkiye pazarlama konusu olan bir mal ya da ûrûn değildı Marketing sözcü- ğü sözlüklerde (pazar araştırması yapılma- sı. reklam etkinliklerinınbelirlenmesi, müş- teri tercihlennin saptanması, uygulanacak teşvik ve kolaylıklar vb. iş ve işlemleri de içermek üzere) mallann ve ürünlerin pazar- da en uygun koşul ve fıyatlarla saühnasv- mn sağlanması eyiemi olarak tanımlanıyor- du. Satılma sözcüğü yalnız mülkıyet dev- rini değil, kuşkusuz çeşıtli formlarda kul- lanma yetkhinin devrini de kapsıyordu. Ama bu fark da göz önünde rutulsa. bir ül- kenin başbakanının pazarlama ışıne soyun- muş olması birkaç bakımdan yanlıştı. Ön- ce. yukarda değındimız gıbı, Türkiye ve ülketopraklanpazarlamakonusuolacakmal ya da ürün değildi. tkincisi, hizmet sektö- rü dışında büyük kapasıteli sanayi yatınm- lanyla katma değer yaratacak ve istahda- mı arttıracak yabancı sermayenin celbı için Başbakan'ın bızzat pazarlamacılık yapma- ya kalkışması yersizdi. Bu iş yapılacaksa, bunu görevi ve işlevi bu konu olan kişi ve kvıruluşlar yapacaktı. Üçüncüsü ise ne Ga- lata Rıhtnrn düzenlemesi ne de Dubai Ku- leleri inşası ıçın Türkiye açısından pazar- lama eylemine gerek yoktu: Bu son derece yağlı ve tatlı işler için. dışarda "aport" bek- leyen açıkgöz kuruluşlara ve onlan besle- yen bankalara bır işaret ya da ışmar yeter- dı (Tıpkı 19 yy Osmanlı idaresinin iki açık- göz Fransıza, yok pahasına deniz feneri in- şası imtiyazı vermesi işi gibi). Sayın Başbakan"ın bütün bunlara karşuı, pazarlama işine kalkışmasrna, bunda ısrar etmesine yıllar süren öğrenim ve deneyim- den sonra bu işi *mestek" olarak yapanla- nn karşı çıkması ve eleştirmesi beklenirdi. Doğrusu bu konuda bu meslek dalındaki- lerden güçlü brr eleştiri geldiğıne ben tanık olmadım. Bu arada kendisinin hemen ya- nıbaşında müsteşar sıfatıyla görev yapan i4 mahmisi'"nindesesiniduyanolmadı. Hal- bukı O da (başkasının yapıtlanndan "aşın şekflde yaraıianarak" yazmış da olsa) *te- Bf ettiği muhaJkt eserlerinde", çok büyük bir olasılıkla. pazarlamanın ne olup olma- dığını, akademik sıfatı gereği açıklamış olacaktrr. Ama şımdı onun bir başka telaşı var: YÖK karan ileYargıtay'ın intihalle il- gılı kökleşmiş içtihadı karşısında ne yapa- cağını düşünü\or Bu dunımda kalkıp da *YÖK karan beni bağjamaz" diyebilen ha- misi ve velinimeti efendisine herhalde pa- zarlamacılık dersi verecek halı voktur. Avrupa da bizim Asya da... Dr. Yonca Ayas ŞAN K abul edilmesi gerekir ki Türkiye bir Avrupa ülkesidır. Avnıpa Bırli- ği'ne katılmarruş olabıliriz: ya- şam tarzımız tam olarak Avnı- palı olmayabilir (neyse bu ya- şam tarzı) ama >ine de bir Av- rupa ülkesiyiz; yadsınamaz ki topraklanmızın bir kısmı Avru- pakıtasında yer almaktadır. Ay- nı zamandabir As\a ve Ortado- ğu ülkesiyiz. Niçın iki kımliği- mizin olumluyönlerini alıp kay- naştırmak yerine sürekli ıkısıni çatıştınyoruz kı? Bu genlerimiz anadanmı yok- sababadanmı diye sormaya ben- zemiyor mu? Öyle ise gelin kendimıze ye- niden bakahnv Ülkemiz coğraf- ya olarak Asyave Avrupa arasın- da birköprü olduğu kadar, bu iki anakara ile Afrika arasında da bır kavşak noktasıdır. Kısacası coğrafı olarak kimse bir Avrupa ülkesi olmadığımızı iddia ede- mez. Ama sorun asıl bunu bizim görmüyor olmamız bence. Kıta- daşlarmıza benzemeyebüiriz ama coğrafyavı değiştiremezler, kıta sınırlannı değiştirmeyı düşünü- yorlarsa bilemem. Ö zaman o çok övdükleri Avrupalı Bizans kültür hazinesinden de vazgeçı- yorlar demektu:. Olayın yaşam UUU 23 23 www.akemeklilik.com.tr AKEmeklilik tarzı, kültür, dünya görüşü ola- rakAvrupa olabilme kısmına ge- lince: önce Avrupalılığın ne ol- madığına yanıt bulmalı\TZ. AvTupalı demek kesinlikle hep doğruyu yapan, en doğruyu sa- vunan, en kültürlü, en dünya in- sanı demek değıl ki... Öyle olsaydı Avrupa Birliği Anayasası'na konan insan ılişki- lerini, toplum düzenininı, eşitli- ği, özgürlüğü, kısacası özel insa- nı ya da Rönesans insanınıyarat- maya çalışan o kurallarda bu kadarkatı olunur mu> r du? Bu katılığın nedenı bu kıtada yer alan tüm ülkelerin kendi geç- mişınden ve gerek tektekbi- rey olarak, gerek toplum ola- rak içımizdeki şeytandan korkmamızdan dolayı olma- sınsakın? AvTupa kıtadaslanmızken- dilerine ve insanlannabuka- dar güveniyorlarsa bu kural- larniye? Ya da farklı ülke in- sanlannuı birbirine güven- sizliği niye? Her insan gibi her ülkenin ve her dinsel inancın geçmı- şinde korkulacak unutulmak istenen anlar vardır. Ne her- hangı bir din, ne de herhan- gi bir ülke hata yapmadan, karanhklarlaboguşmadan ay- dınlığa çıkmamışhr. Ve hiç- bir insan hangi ülkeden olur- sa olsun, ben bembeyazım; icimdehiçsh-ahv«k diyemez. Rönesans insanınrn tıpik ör- neği kabul edilen Da Vuı- ci'nin bile eserlennde taraf- sız olamadğı, ınancırun izle- rini buaktığı söyleniyor bu- gün. Bir yanunızla da Asya- Uyızevet; bunuyadsımak uy- garlığın beşiği, insan gelişi- muun en önemli kilometre taşı Anadolu'yu yadsımak- rır. Bugün Anadolu'yu kabul etmeme yoluna giden Avru- palı varsa, biz de dahil: kül- türel ve tarihsel bilisizliğını (cahilliğinı) ortaya kovııyor derim. Bana Anadoluİu di- yen varsa doğrudur. çünkü ben Madolulu olarak ora- dan gelmiş geçmiş sonsuz uygarlıklann torunuyum. Kısacası ben, ben olarak hem Anadolu'mun hem de Trakya'mın: Selçuklulann, Osmanlı împaratoriuğu'nun, Helen-Yunan uygarlıklan- nın. Bizans Imparatorlu- ğu'nua kısacası topraklanm- da yeşermiş, birbiri ile kız alıp vermiş, bazen yüksel- miş, bazen çöküşe geçmiş tüm uygarhklann gerçek mi- rasçısıyım. Tersıni bilimsel tarihsel ve jeopolitik olarak kim ispatlayacak? Ve ben bu mozaıkten do- ğanTürkiye Cumhuriyeti'nin bununla ö\"ünen Atatürk kı- zıyım. Bu Cumhuriyetkuru- lurken ihanet edenlerin. arka- dan \oiranlann, kaçıp giden- lerin, kendini bu topraktan bikneyenlerin bugün Anado- lu'mu küçüksemek, Trak- ya'nın A\Tupa"nın birparça- sı olduğunuyadsımak vebe- nim topraklanmda yeşermiş u^'garuklanma sahip çıkmak gibi bır lüksü olamaz. Bizim de artık akılımızı başımıza alıp kim olduğu- muzu görmemiz, hatalan ve se\-aplan ile geçmişimize sa- hip çıkmamız, hatta işmize gelirse deme vaktimizdir. Bizburadayız, vanz, Asyalı ve A\Tupalı>ız. PENCERE Gülmek Mülmek, Dayak Mayak.. Türker Alkan cuma günkü köşe yazısına şöy- le girmişti: "llhan Selçuk dünkü yazısında önemli birnok- taya parmakbasıyordu: 'Ben RecepTayyip'in bir gün güldüğünü görmedim, gülümseyişine rastla- madım... AKP Genel Başkanı'nın yüzüne yansıyan gerili- mi sanki Türkiye'yi sardı.' Aman llhan Abi, adam bir rahathuzuryüzü gör- dü mü ki yüzü gülsün!" (Radikal, 17.11.2005) Ne rastlantı, Alkan'ın yazısının yayımlandığı gün ga2etelerin birinci sayfalanndaçıkanfotoğraflann- da, RecepTayyip, 7Waw/4tom'ayağınaSamsun'a gelen Putin ve Berlusconi arasında gülerek poz veriyordu... Ne olmuştu?.. Yazıyı mı okumuştu, yoksa okuyan danışman- lan rnı akıl vermişlerdi?.. Neyse Erdoğan bizleri yalanlamak istercesine gül- müştü ya... Yeteıîiydi!.. • Papaz, imam, haham takımının gülmekle başı hoş değildir; din adamı kahkaha atar mı?.. Recep Tayyip de kendi ifadesine göre "bu yo/da epey mü- rekkep yaladığından", "Ağırol molla desinler" öz- deyişinden nasibini almış görünüyor. Peki, Şeyh Sart Nursi'nin tilmizi Nurcu Fethul- lah Gülen güler mi?.. Yok canım, Nurcu Gülen, soyadının tersıne, ye- nı bır moda çıkardı; camideki vaazlannda salya sü- mükağlıyor... Bizim dinci takımının mızahla alışverişi yok!.. Oysa Islam bu alanda Hıristiyanlığa da Musevili- ğe de fark atıyor; Batı'da ne bir Nasrettin Hoca var, ne de Bektaşi... Müslümanlıkta kadın ikinci sınıf insandır, erkek- ten kaçar, toplumda tesettür bir yaşam biçimidir... Nasrettin Hoca'yı çirkin bırkadınlaevlendirmiş- ler, nikâhtan sonra yeni hanım sormuş: - Bey, kime görüneyim, kime görünmeyeyim?.. Hoca hemen yanıtlamış: - Bana görünme de kime görünürsen görün!.. • Insanlann (kadın-erkek) eşit olmadığı toplumda demokrasi nutku atmak gülünçlüğü daha bir za- man sürecek... Erkek üstündür; "kan gibi sıntmaz"; kadını döv- mesi de caizdir... Yalnız taşrada mı geçerii bu kural?.. Medyamızın hızlı pazartama metalanndan man- kenlerimiz her gün gazetelerde çıkan demeçleriy- le dayaktan yakınıyorlar... Söylenenlere bakılırsa sevgilileri ünlü manken- leri dövüyorlarmış.. Ne diyeceğiz?.. Erkektir.. Döver.. Çoğu manken dert yanıyon - Sevgilimin eli ağır, bir tokat attı, kulağımın za- nnı patlattı... Çok satışlı gazetelerin manşetlerine tırmanan bu haberler, büyük kentlerin "monden" kesimle- rindeki yaşam biçimini de vurguluyon kadın ünlü de olsa, zengin de olsa, "modem" de görünse, yi- ne dayak yiyor, yediği tokatlarla zavallının kulak za- n bile patlıyor... • Ama, erkeklerimiz çok mu haksız?.. Eskiden erkek erkekliğini zifaf gecesi kadının bekâret zannı patlatarak kanıtlardı... Günümüzde bekâret zannı bulamayınca fakir ne yapsın, kadının kulak zannı patlatarak erkek- liğini kanıtlamaya kalkışıyor. SÜLEYMAN KARAKUL Resîm Sergisi 19-27Kasım2005 ARTFORUM ANKARA PLASTİK SAMATIAR FUARI Atatürk KültUr Merkezi vmıa tam BW.YWI TUC PASAJI nıt-t\ VMKH-UUM TEJ(MI^ m a o 19 Kasım Cumartesi Selahattin Pınar GECESİ Udi Dr. Atilla Ovah, solist Ayşe Sağyaşar ve Grup Ehl-i Keyf Selahattin Pınar'ın bütün eserlerini seslendirecek. Cuma - Pazar Türk müziği programı elmadağ Rezervasyon: (021 2) 241 03 20 - 23 Cumhuriyet Cad. Pak Apt. 6/C, Elmadağ (Divan Oteli yanı) İSTANBUL CUM0K ÇAĞRISI KASIM AYIAYDINLANMA KAHVALT1SI 20 KASIM 2005 PAZAR SAAT: 11.00-15.00 Çizerimiz "Sessiz Sedasız" Sayın NURİ KURTCEBE KONU MUSTAFA KEMAL VE ULUSAL BAĞIMSIZLIK BÜTÜN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAĞRILIDIR. Yer PİRAMİT Restoran ADNAN KAHVECİ BULVARI BAHÇELİEVLER KÜLTÜR MERKEZİ NO: 11 YAYLA/İST. Kadir Has Merkezi'nden girilince Piramıt'in önüne çıkılıyor. lletişim - Bilgi: 5384107145-542 6521500-532 5508937 2163683356-216 326 49 21 Açık büfe kahvalb bedeli: 10.- YTL'dir. mnv.cumok.org. c-posta: islanbul"cunıok.or»;.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle