Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Katlanışın Sımrları
AVRUPA BİRLİĞI'NİN Ankara'dan istekleri artık ta-
hammül sınıhannı lyice aşmaya başlamıştır. Yalnız AB'ye
tam üyeliğı ilke olarak istemeyenleryahut son gelişmeler
karşısında karşı çıkma noktasına gelmiş olanlaraçısından
değil, bir an önce tam üye olunsun diye daha bazı ödün-
lenn verilmesine bile razı olanlar açısından da. Çünkü gi-
diş, yavaş yavaş bu toplumun bütün işlerine burun sok-
rnaya, bu halkın kendi meşrebine uygun bulup itirazsız be-
nımsediği durumlann da değiştirilmesini dayatmaya doğ-
ru bir gidiştir.
Istekler, Türkiye'nin uzak ve yakın tarihi konusunda ca-
hıl, hem de kara cahil olanlardan geldikçe büsbütün onur
kncı ve isyan ettirici oluyor.
Omek mi? Silahlı Kuvvetler'in genel siyasal ve anayasal
sistem içindeki yeri konusunda ıstenenleri ele alalım:
Geçen gün Cumhuriyet'te özetlendiği gibi, "sivil-askeriliş-
kilerinin AB ülkelerindeki düzeye getirilmesi" ve "savun-
ma harcamaiannda TBMM denetiminin sağlanması".
AB'nin pariamenterieri, yürütme organı durumundaki Ko-
misyon üyeteri, hatta ortak organlarda görevli görevsiz si-
yasileri Türkiye'de askerin çağdaşlaşmadaki rolü, Cumhu-
riyetin kuruluşundaki payı, gönüllerdeki yeri konusunda ne-
yi ne kadar bilirier ki bu konuda ahkâm kesip dururiar?
Haydi Osmanlı'nın son yüzyılındaki öncülüğü biryana bt-
rakalım; ama Avrupalılann kaçı bilir Istiklal Harbi boyunca
askere "Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordulan" dendiğini,
"Meclis Reisi"n\n aynı zamanda "Başkumandan" olduğu-
nu, 1924, 1961 ve 1982 anayasaJannca başkomutanlığın
Meclis'in "manevi" ya da "yüce" variığından aynlmaz sa-
yıldığını ve cumhurbaşkanı tarafından temsil olunduğunu?
f f O eçilmişler"e, yani siyasal organlara karşı sorumlu-
O luk konusuna gelince, Avnıpa'nın siyasileri 1961
Anayasası'nın yapılışı sırasında uzun ve gerilimli tartışma-
lar sonucu vanlan ve şimdiki anayasayla da sürdürülen bir
ilkeden ne kadar haberdardıriar?
AB'liler ve içteki sağlı sollu Ikind Cumhuriyetçiler bu ko-
nunun çözümünü ille de Genelkurmay'ın Milli Savunma
Bakanlığı'na bağlanmasında görürler. Bilmezler ki 1961
Anayasası hazırlanırken Menderes döneminin orduyu po-
Irtikaya sokan sakıncalı uygulamalanna tepki olarak, Genet-
kurmay'ın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması istenmiş, ama
devtet başkanının "siyasal sorumsuzluğu" göz önünde
tutulup sisteme uygun bir formülle "Milli gûvenliğin sağ-
lanmasından ve Silahlı Kuvvetler'in yurtsavunmasına hazır-
lanmasından" TBMM'ye karşı Bakanlar Kurulu'nun sorum-
lu olması, bu bakımdan da Genelkurmay Başkanı'nın Baş-
bakan'a karşı sorumlu sayılması kabul edilmiştir.
Türkiye, siyasal sorumluluk sorununu kendi tarihi ve
gelenekleri ışığında böyle çözmüş, AB daha ne ister? Ken-
di dayatışlan karşısında bu Cumhuriyetin gücünü daha da
zayıflatmak mı?
Söylem Nezaketi!..
Devletin saygın kurumlanna, kuruluşlanna, yüce makamlanna
yönelik ifadeleri ölçmeden biçmeden sarf edenler, Tann'ya şükretsinler ki
cevap için de olsa, karşılannda onlann seviyesine inilmesini mümkün
görmeyen bir anlayış var...
O. Doğu StLÂHÇIOĞLU
T
ürkiye 'de her gün her şey eski-
sinden daha kötüye gidiyor.
Topluma ömek olması gereken
bir kısım kişiler ömek olmak bir
yana; kişilere, kurumlara, mev-
kilere, makamlara saygı gözetmeyen bir
davranış tarzını topluma aşılamaya çalışı-
yorlar. Aslında bu akım yeni değil. Toplu-
mun değer yargılannı aşındırma süreci 1983
sonlannda özel bir gayretle başlatıldı; sis-
temli faaliyet şimdi de sürdürülüyor. Iş bi-
tirici kadrolan öraek alarak yetişenler, ne-
zaket ve görgü kurallannı hiçe sayıyorlar.
Bu yolda gelişmeye ihtiyacı olanlar da za-
ten bunun farkında değil. Toplum böylele-
rini gördükçe; "Bu kişiler bu yerlere nasü
gebniş acaba" diye hayrete düşüyor. Siva-
saJ kimliği de olan kimi kişUer, uluorta her
yerde; alaDanna gelen şeküde; sözcükleri
ölçmeden biçmeden, ne aniama gelebüece-
ğini düşünmeden kuilaıuyoriar. Cınsel dür-
tülerle şekıllenmiş Arap kültüründen kay-
naklanan bir deyim birkaç gündur çok gün-
demde... Önümüzde bayram var; bu deyim
çok sık hatırlanacak... Arap insanı kendine
göre bir yaşam tara geüştirmiş; de\esinden
değersiz olan birkaç tane eşi var. Yanında
yakınında olan; akrabası olan kadınlar onun
müstakbel eşi konumundalar; bunlara eşi-
nin kız kardeşleri de dahil. Onun her hare-
ketini yorumluyorlar; bayram ya da seyran
ohnayan bir gündeki davranışını deyimleş-
tirmişler ve ne acıdır ki bu deyim bizim gü-
zel Türkçemize de girmiş...
Halbuki; Islamhetöncesinde Türk külrü-
rûnde çokeşMKk yok; kadın her zaman er-
keğinin yanında. yakınında; mal varhkları
ortak; sonımluluklan ortak; kaçgöç yok.
Geçmişte ve bugün Arap kültüründen et-
küenmiş olsa da Türk ulusu soyludur. Ev-
li çiftler eşinin kardeşlerini kendi kardeş-
leri sayarlar. Teyze ve hala, anne yansı; am-
ca ve dayı, baba yansıdır. Arap kültürüyle
şekülenen deyimkr Türk insanma uymaz;
uyduğunu zannedenler varsa, onlar o kül-
rürün mensuplandıriar. O kültürü benim-
semişlerdir; o kültür onlann düşünceterine,
yaşam tarzlarma uyabilir: ama Türk insa-
nma uymaz. Türk toplumunun sağlam aile
yapısmı cinselnk içeren deyimlerle küçüm-
seyenler, gerçekte bu toplumun bir fenti oto-
mazlar~
Yaşamın kendine özgü bazı nezaket ku-
rallan vardır. Bir yerlere cevap olsun diye,
aklınıza her gelen şeyi toplumun karşısın-
da söyleyemezsiniz. Söylem hüner ister;
zekâ ister; nezaket ister; zarafet ister. An-
cak bu özelliklere sahip bir söylem muha-
tabı üzerinde etkili olabüir. Cevap içeren bir
söylem; muhatabında özür dilemenin dı-
şında bir başka seçenek bırakmadığı ölçü-
de değer kazanır. Yoksa bir yerlere başka-
sının aracılığıyla cevap yetiştirmek için ya
da gönderme yapmak için niteliksiz bir söy-
lemde bulunursanız; hedeflediğiniz kurum
ya da kuruluş, kişi ya da makam, sizi kale
almaz; söylediklerinizi düzeltmek için son-
radan birini görevlendirseniz de gülünç ol-
maktan, mahcup olmaktan kurtulamazsınız.
Sizinle aynı düzeyde olanlar bile yanınız-
dan uzaklaşır.
Aynca hiçbir kurum ya da kuruluş, kişi
ya da makam, size cevap vermeye tenezzül
etmediği gibi asıl işi bunu yapmak olan gö-
revlilerin bile görevlendirilmesine gerek
duymaz...
Eskiden çocuklar televizyonda bazı fılm
sahnelerini görmesinler diye erkenden ya-
tınlırdı. Şimdilerde ise gündüz haberleri
bile onlar için mahzurlu olmaya başladı.
Çünkü haberleri dinleyen çocuklar argo de-
yimler öğrenmeye başladılar!.. Argo da ya-
şamın bir gerçeği! Argo söylem, temelde ay-
nı yaşam tarzını paylaşan aynı düzeyde ki-
şilerin kullandığı bir konuşma şekli. Eğer
argoyu kullanıyorsanız; onun da kurallan
var. Kullanmak isteyenler o kurallan bilme-
den konuşmamalıdırlar... Bir zamanlar îs-
tanbul'da, Karaköy'le Sirkeci arasında du-
balannüstündebirköprüvardı; tstanbul'un
sahipsiz çocuklan o köprünün altında ba-
nnırlardı. Şimdi onun yerine yenisi yapıl-
dı; "KöprüaftT arnk özel mülkiyet oldu; ora-
yı mekân tutan çocuklar da sokaklara ta§-
tılar; şimdi sokaklarda yaşıyorlar... Bu ço-
cuklar çarpık sosyal düzenin kurbanıdırlar.
Ama yaşamlannın belli kurallan vardır.
Kendi aralarmda argo konuşurlar; fakat si-
zinle konuşurken argo sözcük kullanmaz-
lar. Olur olmaz durduk yerde "vahu" diye,
"adam" diye seslenmezler. Kendi ölçüle-
rinde bir saygı anlayışlan vardır. Istedikle-
ri en fazla bir sigara parasıdır...
Bu soyhı ulusun gerçek efendisi köytü-
müz, ulaşnn güçlüğü çekflen ydlarda, eşeğiy-
le köyünden ilçe merkezine geldiğinde, hü-
kümet binasuun önünden geçerken eşeğin-
den iner, kasketmi eline ahr, yüzünü dalga-
lanmakta olan Türk bayrağma döner öyle
\ürürmüş^ Savaş koşullannda bile telefon
çaldığında, zil sesini duyan bir asker to-
puklarını birbirine vurarak mutlaka esas
duruşa geçer, topuk sesini komutaruna du-
yurduktan sonra onun emrini alırmış. O
soylu insanlara bunlan öğreten hiç kimse
obnamış. Demek ki o davranışlar kalınm-
sahnış! Soylu Türk insanı, aynı özellikleri
hâlâ genlerinde taşıdıgı için, bugün siyasal
kimlikli kimi kişilerin, devletin saygın ku-
rumlanna, kuruluşlanna, yüce makamlan-
na yönelik sarf ettiği çirkin ifadeleri duy-
dukça; vurgun yemiş gibi oluyor; kahrolu-
yor; isyan ediyor...
Devletin saygın kurumlanna, kuruluşla-
nna, yüce makamlanna yönelik ifadeleri
ölçmeden biçmeden sarf edenler Tann'ya
şükretsmler ki cevap için de olsa karşılann-
da onlann seviyesine inilmesini mümkün
görmeyen bir anlayış var~
Çirkin söylem yolunu seçenler, bu yolun
kendilerini nereye götüreceğini iyi düşün-
mehdirler. Düşünmelidirlerki belki akılla-
n başlanna gelir de gider bayramda özür
borçlannı öderler!.. Hem de kapalı kapılar
ardında değil. Söylemde yaptıklan gibi tüm
toplumun huzurunda...
Orijinal yedek parçalarda %25'e varan indirim!
• ••
Işçilikte % 10 indirim! Ucretsiz check-up!
10 Ekim - 6 Kasım 2005
www.peugeot.com.tr Peugeot Muşterı İlışkılerı (0216) 579 94 44 ASSISTANCE (0212) 292 26 26
6 Kasım'a kadar Peugeot Yetkili Servisleri'ne gelin. Sileceklerde %25, balatalar,
bujiler, ka/ışlar ve debriyaj kitlerinde %20, filtreler ve akülerde %I5, işçilikte
%IO indirim ve ucretsiz check-up imkanı ile sizi karşılayalım. Ayrıca, hızlı,
kaliteli hizmetimiz, ödeme kolaylıklarımız ve yedek parça teminindeki
duyarlılığımızla, size ve Peugeot'nuza, Peugeot Yetkili Servisleri'nin farkını ve
kusursuzluğunu yaşatalım.
PEUCEOTT
«wn Bieı TOTAt. OTOMOBİL HER ZAMAN BÖYLE KEYİF VERMELİ.
Peugeot Otomotıv Pııariarra A.Ş. Peugeot binek ve tıcan araçlannm Türiuye Genel Dtstributorü'dür. Peugeot Otomotiv Pazartama A.Ş. araçlann teknik özellik. donanım ve fi/adarmı
herhangı bir on bıldinmde bulunmadan de|ijtjrme hakkjnı saklı tutar.
Özgür Düşünce
Burak ULUSAL
U
ygarhktarihinin biz-
İere öğrettiği şu ol-
muştur ki. zihinsel
ve ahlaksal sürecin en yük-
sek kaünı düşünce ve hemen
ardından düşündüğünü ifa-
de edebilme özgürlüğü teş-
kil eder. Her türden akılcı
ahlak, felsefe ve düşünce sis-
temleri. Batı'da düşünce ve
düşündüğünü söyleyebilme
özgürlügune sahip çıkan ay-
dınlık beyinlerin omuzlann-
dayükselmiştir.
Orneğın, Kopemik'in ça-
lışmalan Batı dünyasında.
başta kutsal kitap olmak üze-
re, dine ait her türü değeri sor-
gulayıcı, rahatsız edicı ol-
muştur (1). Baü dünyası bi-
limsel ve akılcı düşünceyi
ve akabinde düşünce ve fî-
kir özgürlüğünü toplum ge-
neline hâkim küma neticesin-
de aydınlığa kavuşmuştur.
Bu sayede Baü insanının ka-
fasının içindeki din olgusu-
na ait soru işaretleri gideri-
lebilmiş, kafalann içini akıl
ve mantık dışı şeriat verile-
riyle meşgul etmek yerine
Batı ülkelerinın halklan bi-
limsel, eleştirel ve laikdüşün-
ce sistemlerini benimsemiş-
lerdir. Batı'da düşünce, büi-
me inananlann ortak bir ide-
al etrafinda birlikte hareket
etmeleri sonucu bilimsel bir
kimliğe bürünmüştür.
Din olgusu bir bilgi siste-
mi değil fakat dünya hak-
kında bizlere birtakım açık-
lamalar getiren bir dogmalar
bütünüdür. Insan aklı tartış-
maya açıktır ve bünyesinde
inancı banndırmaz (2). Din,
inançtan kendisini kurtara-
mamış akh savunur. Böyle bir
aklı savunan dınin de dünya
ve doğa bilimleri hakkında
bizlere anlattıklan kimi za-
man son derece yetersiz, ki-
mi zaman gülünç, kimi za-
man da mantık dışı olacak-
tır.
Hiçbir güç, rasyonaüst dü-
şünce sistemlerini kontrol
etmeye ya da ona pranga vur-
maya muktedir degildir. Geç-
miş yüzyıllarda Batı'da bu-
nu deneyenler olmuştur. Ay-
dınuk kafalan uçurmak iste-
yenler, akılcı düşüncenin
önune set çekmek isteyen-
lerçıkmışnrortaya, bugün de
çıkmaktadır. Ne var ki bu
türden zorbalıklar işe yara-
mamış. kazanan özgür ınsan
aklı olmuştur.
(1) Bkz. Herbert Butterfield.
"The Ongins ofModern Scıence'',
London, 1958, s 55 \d
(2) Bkz DavidHonigmam, ' The
Flcmed Belieıers in Allah or Not-
hing'', Fınancıal Times February
12,13, 2005; ayrıca bkz Sam Ha-
ris, ' 'The End ofFaıth Rehgion,
Terror and the Future ofReason''.
PENCERE
Kuyruk ve Yemek
Üzerine...
Kuyruk deyince aklınıza ne gelir?..
Kuyruk acısı mı?..
Kuyruk sallamak mı?..
Kuyruğu dik tutmak mı?..
Kuyruğu titretmek mi?..
Son günlerde kuyruk lafı gazete başhklanna iki
haberlegeçti...
Başbakan Recep Tayyip'i karşılayıp arz-ı tazi-
mat eylemek, mübarek yüzünü görüp elini öpmek
için gelenler öylesine kalabalık imişler ki havaala-
nına serilen kıımızı halıya koşut düzende kuyruğa
girmişler...
Helal olsun!..
Çünkü kuyruk bir bakıma uygarlıktır..
Sergi, sinema ya da tiyatro gişesi önünde kuy-
ruklar oluştu mu kuyruk uygarlıktır; ama, Başba-
kanı karşılamak için kırmızı halının yanında sıraya
geçenlerin kuyruğu uygarlığı mı vurguluyor?..
Bu iktidann kuyruğu titremeye başladı mı, Re-
cep Tayyip'i karşılamaya koşanlann kuyruğu da yok
olur...
Hem yalnız Başbakanın uçağına koşanlann 200
kişilik kuyruğu yok ki... Bu ülkede başka kuyruk-
larda var...
Nasıl?..
GazeteJerin yazdığına göre Izmir Büyükşehir Be-
lediyesi ramazan nedeniyle 10 bin yoksul aileye
150'şer milyon lira yardım yapacakmış, ama yok-
suilar haberi alınca sabahtan kapılann önüne yı-
ğılmışlar...
Kuyruk ki ne kuyruk...
Yakında bu halk, bu iktidann kuyruğuna teneke
bağlayacak...
•
Başta Recep Tayyip ile Kemal Unakrtan olmak
üzere çoğu AKP'li bakanın ve milletvekilinin yol-
suzluk dosyalan yargıda askıya alınmış, bekliyor...
Neden?..
Çünkü üstünde yolsuzluk şaibesi bulunan bu ta-
kımın 'dokunulmazlık'\an var...
Cumhurbaşkanı Sezer haklı olarak uyardı:
- Yolsuzluk davalanna ilişkin dokunulmazlıklar
kaldınlsın!..
Yanıt nerden geldi?..
Meclis Dokunulmazlıklan Araştırma Komisyonu
Başkanı ve AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev
Kırtlu dedi ki:
"- Birazkaba tavırolacak, ama, başka tabirbu-
lamıyonım, yemezler Sayın Cumhurbaşkanım..."
Aferin Hüsrev Kutlu'ya..
Adam açık sözlü..
Ya da Allah söyletmiş..
Yolsuzluk dosyalanndan sanık AKP'li hiç Cum-
hurbaşkanının sözünü yer mi?..
Dokunulmazlığını kaldınr mı?..
AKP'liler Çankaya'nın sözünü yemezler..
Peki, ne yerler?..
Ünlü özdeyiştir:
"Devlet malı deniz..."
Devlet malı dururken Cumhurbaşkanının sözü-
nü yemek enayiliktir...
Yer misin, yemez misin?..
siberex.com
ADSL MODEM-VVEBCAM-DIGITAL CAMERA
j Kargo ile kapıya teslim!
DERSANELERİN DİKKATİNE!
KPSS
Hazu-lık kursunu birlikte verelim!
Yayın desteği bizden!..
un Uzman Yayuı Ekibi'nin
hazırlamış olduğu Yardımcı Kitap - Soru Bankası
- Konu Tarama
testlerinden yararlanarak,
tüm öğrencilerinizi yüzde yüz başanya
ulaşürabilirsiniz.
"TT.K1JMUT
tlkumut 24 yaşında
Bügi için: (0 216 418 92 40)
n-ww.ilkumut.com.tr
"Senin adresin"
KADIKOY 2. SLTLH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
2005/457 Vas. Tavinı
Mahkememizce verilen 11. 10.2005 tarih ve
2005-457 E. 2005'76 K. sayüı karar ile Hasan Fehmi
oğlu 15.11. 1931 doğumlu Cengiz Kaymak TMK.
405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendi-
sine 1937 doğumlu eşi Afıfe Oya Kaymak vasi olarak
tayin edilmiştir. 14.10.2005
Basın: 51544
TUNCELİ SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004' 109 Karar No: 2005.213
Davacı KH taranndan mahkememıze ikame edilen
vasıyetnamenin açüması davasının yapılan açık yargı-
laması sonunda:
Mahkememizce verilen 06. 10.2005 tarih, 2004/109
Esas, 2005'213 Karar sayılı ilamı ile Tunceli meıkez
Kocakoç köyü. cilt no: 27. hane: 48'de nürusa kayıth
Hassı Zenk ve Melek oğlu, 1912 doğumlu müteveffa
Kah Gök'e ait vasiyetnamenin açılarak tüm mirasçıla-
ra tebliğ işlemleri tamamlanmış olup, yasal süresi içe-
risinde mırasçılann vasıyetnamenin tenfızmi talep et-
medikleri anlaşılmakla, mahkemece yapılacak başka
bir işlem kalmadığından vasiyetnamenuı açıldığımn
tespitı ile esasın bu şekılde kapatılmasına karar veril-
miştir. Bütün aramalara rağmen adresi tespit edileme-
yen müteveffa Kali Gök mirasçısı Tunceli merkez An-
bar köyü nürusuna kayıtlı Kali ve Derman kızı 1935
doğumlu Beser Gök'e (Ağırcan) mahkememizin bu
gerekçelı karannın ılanen tebliğine. ilanın yayımlandı-
ğı tarihten ıtibaren 8 gün içerisinde temyiz edilmediği
takdirde karann kesinleşmış sayılacağı tebligat yerine
kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 06.10.2005
Basın: 49103