24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Katlanışın Sımrları AVRUPA BİRLİĞI'NİN Ankara'dan istekleri artık ta- hammül sınıhannı lyice aşmaya başlamıştır. Yalnız AB'ye tam üyeliğı ilke olarak istemeyenleryahut son gelişmeler karşısında karşı çıkma noktasına gelmiş olanlaraçısından değil, bir an önce tam üye olunsun diye daha bazı ödün- lenn verilmesine bile razı olanlar açısından da. Çünkü gi- diş, yavaş yavaş bu toplumun bütün işlerine burun sok- rnaya, bu halkın kendi meşrebine uygun bulup itirazsız be- nımsediği durumlann da değiştirilmesini dayatmaya doğ- ru bir gidiştir. Istekler, Türkiye'nin uzak ve yakın tarihi konusunda ca- hıl, hem de kara cahil olanlardan geldikçe büsbütün onur kncı ve isyan ettirici oluyor. Omek mi? Silahlı Kuvvetler'in genel siyasal ve anayasal sistem içindeki yeri konusunda ıstenenleri ele alalım: Geçen gün Cumhuriyet'te özetlendiği gibi, "sivil-askeriliş- kilerinin AB ülkelerindeki düzeye getirilmesi" ve "savun- ma harcamaiannda TBMM denetiminin sağlanması". AB'nin pariamenterieri, yürütme organı durumundaki Ko- misyon üyeteri, hatta ortak organlarda görevli görevsiz si- yasileri Türkiye'de askerin çağdaşlaşmadaki rolü, Cumhu- riyetin kuruluşundaki payı, gönüllerdeki yeri konusunda ne- yi ne kadar bilirier ki bu konuda ahkâm kesip dururiar? Haydi Osmanlı'nın son yüzyılındaki öncülüğü biryana bt- rakalım; ama Avrupalılann kaçı bilir Istiklal Harbi boyunca askere "Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordulan" dendiğini, "Meclis Reisi"n\n aynı zamanda "Başkumandan" olduğu- nu, 1924, 1961 ve 1982 anayasaJannca başkomutanlığın Meclis'in "manevi" ya da "yüce" variığından aynlmaz sa- yıldığını ve cumhurbaşkanı tarafından temsil olunduğunu? f f O eçilmişler"e, yani siyasal organlara karşı sorumlu- O luk konusuna gelince, Avnıpa'nın siyasileri 1961 Anayasası'nın yapılışı sırasında uzun ve gerilimli tartışma- lar sonucu vanlan ve şimdiki anayasayla da sürdürülen bir ilkeden ne kadar haberdardıriar? AB'liler ve içteki sağlı sollu Ikind Cumhuriyetçiler bu ko- nunun çözümünü ille de Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasında görürler. Bilmezler ki 1961 Anayasası hazırlanırken Menderes döneminin orduyu po- Irtikaya sokan sakıncalı uygulamalanna tepki olarak, Genet- kurmay'ın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması istenmiş, ama devtet başkanının "siyasal sorumsuzluğu" göz önünde tutulup sisteme uygun bir formülle "Milli gûvenliğin sağ- lanmasından ve Silahlı Kuvvetler'in yurtsavunmasına hazır- lanmasından" TBMM'ye karşı Bakanlar Kurulu'nun sorum- lu olması, bu bakımdan da Genelkurmay Başkanı'nın Baş- bakan'a karşı sorumlu sayılması kabul edilmiştir. Türkiye, siyasal sorumluluk sorununu kendi tarihi ve gelenekleri ışığında böyle çözmüş, AB daha ne ister? Ken- di dayatışlan karşısında bu Cumhuriyetin gücünü daha da zayıflatmak mı? Söylem Nezaketi!.. Devletin saygın kurumlanna, kuruluşlanna, yüce makamlanna yönelik ifadeleri ölçmeden biçmeden sarf edenler, Tann'ya şükretsinler ki cevap için de olsa, karşılannda onlann seviyesine inilmesini mümkün görmeyen bir anlayış var... O. Doğu StLÂHÇIOĞLU T ürkiye 'de her gün her şey eski- sinden daha kötüye gidiyor. Topluma ömek olması gereken bir kısım kişiler ömek olmak bir yana; kişilere, kurumlara, mev- kilere, makamlara saygı gözetmeyen bir davranış tarzını topluma aşılamaya çalışı- yorlar. Aslında bu akım yeni değil. Toplu- mun değer yargılannı aşındırma süreci 1983 sonlannda özel bir gayretle başlatıldı; sis- temli faaliyet şimdi de sürdürülüyor. Iş bi- tirici kadrolan öraek alarak yetişenler, ne- zaket ve görgü kurallannı hiçe sayıyorlar. Bu yolda gelişmeye ihtiyacı olanlar da za- ten bunun farkında değil. Toplum böylele- rini gördükçe; "Bu kişiler bu yerlere nasü gebniş acaba" diye hayrete düşüyor. Siva- saJ kimliği de olan kimi kişUer, uluorta her yerde; alaDanna gelen şeküde; sözcükleri ölçmeden biçmeden, ne aniama gelebüece- ğini düşünmeden kuilaıuyoriar. Cınsel dür- tülerle şekıllenmiş Arap kültüründen kay- naklanan bir deyim birkaç gündur çok gün- demde... Önümüzde bayram var; bu deyim çok sık hatırlanacak... Arap insanı kendine göre bir yaşam tara geüştirmiş; de\esinden değersiz olan birkaç tane eşi var. Yanında yakınında olan; akrabası olan kadınlar onun müstakbel eşi konumundalar; bunlara eşi- nin kız kardeşleri de dahil. Onun her hare- ketini yorumluyorlar; bayram ya da seyran ohnayan bir gündeki davranışını deyimleş- tirmişler ve ne acıdır ki bu deyim bizim gü- zel Türkçemize de girmiş... Halbuki; Islamhetöncesinde Türk külrü- rûnde çokeşMKk yok; kadın her zaman er- keğinin yanında. yakınında; mal varhkları ortak; sonımluluklan ortak; kaçgöç yok. Geçmişte ve bugün Arap kültüründen et- küenmiş olsa da Türk ulusu soyludur. Ev- li çiftler eşinin kardeşlerini kendi kardeş- leri sayarlar. Teyze ve hala, anne yansı; am- ca ve dayı, baba yansıdır. Arap kültürüyle şekülenen deyimkr Türk insanma uymaz; uyduğunu zannedenler varsa, onlar o kül- rürün mensuplandıriar. O kültürü benim- semişlerdir; o kültür onlann düşünceterine, yaşam tarzlarma uyabilir: ama Türk insa- nma uymaz. Türk toplumunun sağlam aile yapısmı cinselnk içeren deyimlerle küçüm- seyenler, gerçekte bu toplumun bir fenti oto- mazlar~ Yaşamın kendine özgü bazı nezaket ku- rallan vardır. Bir yerlere cevap olsun diye, aklınıza her gelen şeyi toplumun karşısın- da söyleyemezsiniz. Söylem hüner ister; zekâ ister; nezaket ister; zarafet ister. An- cak bu özelliklere sahip bir söylem muha- tabı üzerinde etkili olabüir. Cevap içeren bir söylem; muhatabında özür dilemenin dı- şında bir başka seçenek bırakmadığı ölçü- de değer kazanır. Yoksa bir yerlere başka- sının aracılığıyla cevap yetiştirmek için ya da gönderme yapmak için niteliksiz bir söy- lemde bulunursanız; hedeflediğiniz kurum ya da kuruluş, kişi ya da makam, sizi kale almaz; söylediklerinizi düzeltmek için son- radan birini görevlendirseniz de gülünç ol- maktan, mahcup olmaktan kurtulamazsınız. Sizinle aynı düzeyde olanlar bile yanınız- dan uzaklaşır. Aynca hiçbir kurum ya da kuruluş, kişi ya da makam, size cevap vermeye tenezzül etmediği gibi asıl işi bunu yapmak olan gö- revlilerin bile görevlendirilmesine gerek duymaz... Eskiden çocuklar televizyonda bazı fılm sahnelerini görmesinler diye erkenden ya- tınlırdı. Şimdilerde ise gündüz haberleri bile onlar için mahzurlu olmaya başladı. Çünkü haberleri dinleyen çocuklar argo de- yimler öğrenmeye başladılar!.. Argo da ya- şamın bir gerçeği! Argo söylem, temelde ay- nı yaşam tarzını paylaşan aynı düzeyde ki- şilerin kullandığı bir konuşma şekli. Eğer argoyu kullanıyorsanız; onun da kurallan var. Kullanmak isteyenler o kurallan bilme- den konuşmamalıdırlar... Bir zamanlar îs- tanbul'da, Karaköy'le Sirkeci arasında du- balannüstündebirköprüvardı; tstanbul'un sahipsiz çocuklan o köprünün altında ba- nnırlardı. Şimdi onun yerine yenisi yapıl- dı; "KöprüaftT arnk özel mülkiyet oldu; ora- yı mekân tutan çocuklar da sokaklara ta§- tılar; şimdi sokaklarda yaşıyorlar... Bu ço- cuklar çarpık sosyal düzenin kurbanıdırlar. Ama yaşamlannın belli kurallan vardır. Kendi aralarmda argo konuşurlar; fakat si- zinle konuşurken argo sözcük kullanmaz- lar. Olur olmaz durduk yerde "vahu" diye, "adam" diye seslenmezler. Kendi ölçüle- rinde bir saygı anlayışlan vardır. Istedikle- ri en fazla bir sigara parasıdır... Bu soyhı ulusun gerçek efendisi köytü- müz, ulaşnn güçlüğü çekflen ydlarda, eşeğiy- le köyünden ilçe merkezine geldiğinde, hü- kümet binasuun önünden geçerken eşeğin- den iner, kasketmi eline ahr, yüzünü dalga- lanmakta olan Türk bayrağma döner öyle \ürürmüş^ Savaş koşullannda bile telefon çaldığında, zil sesini duyan bir asker to- puklarını birbirine vurarak mutlaka esas duruşa geçer, topuk sesini komutaruna du- yurduktan sonra onun emrini alırmış. O soylu insanlara bunlan öğreten hiç kimse obnamış. Demek ki o davranışlar kalınm- sahnış! Soylu Türk insanı, aynı özellikleri hâlâ genlerinde taşıdıgı için, bugün siyasal kimlikli kimi kişilerin, devletin saygın ku- rumlanna, kuruluşlanna, yüce makamlan- na yönelik sarf ettiği çirkin ifadeleri duy- dukça; vurgun yemiş gibi oluyor; kahrolu- yor; isyan ediyor... Devletin saygın kurumlanna, kuruluşla- nna, yüce makamlanna yönelik ifadeleri ölçmeden biçmeden sarf edenler Tann'ya şükretsmler ki cevap için de olsa karşılann- da onlann seviyesine inilmesini mümkün görmeyen bir anlayış var~ Çirkin söylem yolunu seçenler, bu yolun kendilerini nereye götüreceğini iyi düşün- mehdirler. Düşünmelidirlerki belki akılla- n başlanna gelir de gider bayramda özür borçlannı öderler!.. Hem de kapalı kapılar ardında değil. Söylemde yaptıklan gibi tüm toplumun huzurunda... Orijinal yedek parçalarda %25'e varan indirim! • •• Işçilikte % 10 indirim! Ucretsiz check-up! 10 Ekim - 6 Kasım 2005 www.peugeot.com.tr Peugeot Muşterı İlışkılerı (0216) 579 94 44 ASSISTANCE (0212) 292 26 26 6 Kasım'a kadar Peugeot Yetkili Servisleri'ne gelin. Sileceklerde %25, balatalar, bujiler, ka/ışlar ve debriyaj kitlerinde %20, filtreler ve akülerde %I5, işçilikte %IO indirim ve ucretsiz check-up imkanı ile sizi karşılayalım. Ayrıca, hızlı, kaliteli hizmetimiz, ödeme kolaylıklarımız ve yedek parça teminindeki duyarlılığımızla, size ve Peugeot'nuza, Peugeot Yetkili Servisleri'nin farkını ve kusursuzluğunu yaşatalım. PEUCEOTT «wn Bieı TOTAt. OTOMOBİL HER ZAMAN BÖYLE KEYİF VERMELİ. Peugeot Otomotıv Pııariarra A.Ş. Peugeot binek ve tıcan araçlannm Türiuye Genel Dtstributorü'dür. Peugeot Otomotiv Pazartama A.Ş. araçlann teknik özellik. donanım ve fi/adarmı herhangı bir on bıldinmde bulunmadan de|ijtjrme hakkjnı saklı tutar. Özgür Düşünce Burak ULUSAL U ygarhktarihinin biz- İere öğrettiği şu ol- muştur ki. zihinsel ve ahlaksal sürecin en yük- sek kaünı düşünce ve hemen ardından düşündüğünü ifa- de edebilme özgürlüğü teş- kil eder. Her türden akılcı ahlak, felsefe ve düşünce sis- temleri. Batı'da düşünce ve düşündüğünü söyleyebilme özgürlügune sahip çıkan ay- dınlık beyinlerin omuzlann- dayükselmiştir. Orneğın, Kopemik'in ça- lışmalan Batı dünyasında. başta kutsal kitap olmak üze- re, dine ait her türü değeri sor- gulayıcı, rahatsız edicı ol- muştur (1). Baü dünyası bi- limsel ve akılcı düşünceyi ve akabinde düşünce ve fî- kir özgürlüğünü toplum ge- neline hâkim küma neticesin- de aydınlığa kavuşmuştur. Bu sayede Baü insanının ka- fasının içindeki din olgusu- na ait soru işaretleri gideri- lebilmiş, kafalann içini akıl ve mantık dışı şeriat verile- riyle meşgul etmek yerine Batı ülkelerinın halklan bi- limsel, eleştirel ve laikdüşün- ce sistemlerini benimsemiş- lerdir. Batı'da düşünce, büi- me inananlann ortak bir ide- al etrafinda birlikte hareket etmeleri sonucu bilimsel bir kimliğe bürünmüştür. Din olgusu bir bilgi siste- mi değil fakat dünya hak- kında bizlere birtakım açık- lamalar getiren bir dogmalar bütünüdür. Insan aklı tartış- maya açıktır ve bünyesinde inancı banndırmaz (2). Din, inançtan kendisini kurtara- mamış akh savunur. Böyle bir aklı savunan dınin de dünya ve doğa bilimleri hakkında bizlere anlattıklan kimi za- man son derece yetersiz, ki- mi zaman gülünç, kimi za- man da mantık dışı olacak- tır. Hiçbir güç, rasyonaüst dü- şünce sistemlerini kontrol etmeye ya da ona pranga vur- maya muktedir degildir. Geç- miş yüzyıllarda Batı'da bu- nu deneyenler olmuştur. Ay- dınuk kafalan uçurmak iste- yenler, akılcı düşüncenin önune set çekmek isteyen- lerçıkmışnrortaya, bugün de çıkmaktadır. Ne var ki bu türden zorbalıklar işe yara- mamış. kazanan özgür ınsan aklı olmuştur. (1) Bkz. Herbert Butterfield. "The Ongins ofModern Scıence'', London, 1958, s 55 \d (2) Bkz DavidHonigmam, ' The Flcmed Belieıers in Allah or Not- hing'', Fınancıal Times February 12,13, 2005; ayrıca bkz Sam Ha- ris, ' 'The End ofFaıth Rehgion, Terror and the Future ofReason''. PENCERE Kuyruk ve Yemek Üzerine... Kuyruk deyince aklınıza ne gelir?.. Kuyruk acısı mı?.. Kuyruk sallamak mı?.. Kuyruğu dik tutmak mı?.. Kuyruğu titretmek mi?.. Son günlerde kuyruk lafı gazete başhklanna iki haberlegeçti... Başbakan Recep Tayyip'i karşılayıp arz-ı tazi- mat eylemek, mübarek yüzünü görüp elini öpmek için gelenler öylesine kalabalık imişler ki havaala- nına serilen kıımızı halıya koşut düzende kuyruğa girmişler... Helal olsun!.. Çünkü kuyruk bir bakıma uygarlıktır.. Sergi, sinema ya da tiyatro gişesi önünde kuy- ruklar oluştu mu kuyruk uygarlıktır; ama, Başba- kanı karşılamak için kırmızı halının yanında sıraya geçenlerin kuyruğu uygarlığı mı vurguluyor?.. Bu iktidann kuyruğu titremeye başladı mı, Re- cep Tayyip'i karşılamaya koşanlann kuyruğu da yok olur... Hem yalnız Başbakanın uçağına koşanlann 200 kişilik kuyruğu yok ki... Bu ülkede başka kuyruk- larda var... Nasıl?.. GazeteJerin yazdığına göre Izmir Büyükşehir Be- lediyesi ramazan nedeniyle 10 bin yoksul aileye 150'şer milyon lira yardım yapacakmış, ama yok- suilar haberi alınca sabahtan kapılann önüne yı- ğılmışlar... Kuyruk ki ne kuyruk... Yakında bu halk, bu iktidann kuyruğuna teneke bağlayacak... • Başta Recep Tayyip ile Kemal Unakrtan olmak üzere çoğu AKP'li bakanın ve milletvekilinin yol- suzluk dosyalan yargıda askıya alınmış, bekliyor... Neden?.. Çünkü üstünde yolsuzluk şaibesi bulunan bu ta- kımın 'dokunulmazlık'\an var... Cumhurbaşkanı Sezer haklı olarak uyardı: - Yolsuzluk davalanna ilişkin dokunulmazlıklar kaldınlsın!.. Yanıt nerden geldi?.. Meclis Dokunulmazlıklan Araştırma Komisyonu Başkanı ve AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kırtlu dedi ki: "- Birazkaba tavırolacak, ama, başka tabirbu- lamıyonım, yemezler Sayın Cumhurbaşkanım..." Aferin Hüsrev Kutlu'ya.. Adam açık sözlü.. Ya da Allah söyletmiş.. Yolsuzluk dosyalanndan sanık AKP'li hiç Cum- hurbaşkanının sözünü yer mi?.. Dokunulmazlığını kaldınr mı?.. AKP'liler Çankaya'nın sözünü yemezler.. Peki, ne yerler?.. Ünlü özdeyiştir: "Devlet malı deniz..." Devlet malı dururken Cumhurbaşkanının sözü- nü yemek enayiliktir... Yer misin, yemez misin?.. siberex.com ADSL MODEM-VVEBCAM-DIGITAL CAMERA j Kargo ile kapıya teslim! DERSANELERİN DİKKATİNE! KPSS Hazu-lık kursunu birlikte verelim! Yayın desteği bizden!.. un Uzman Yayuı Ekibi'nin hazırlamış olduğu Yardımcı Kitap - Soru Bankası - Konu Tarama testlerinden yararlanarak, tüm öğrencilerinizi yüzde yüz başanya ulaşürabilirsiniz. "TT.K1JMUT tlkumut 24 yaşında Bügi için: (0 216 418 92 40) n-ww.ilkumut.com.tr "Senin adresin" KADIKOY 2. SLTLH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2005/457 Vas. Tavinı Mahkememizce verilen 11. 10.2005 tarih ve 2005-457 E. 2005'76 K. sayüı karar ile Hasan Fehmi oğlu 15.11. 1931 doğumlu Cengiz Kaymak TMK. 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendi- sine 1937 doğumlu eşi Afıfe Oya Kaymak vasi olarak tayin edilmiştir. 14.10.2005 Basın: 51544 TUNCELİ SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004' 109 Karar No: 2005.213 Davacı KH taranndan mahkememıze ikame edilen vasıyetnamenin açüması davasının yapılan açık yargı- laması sonunda: Mahkememizce verilen 06. 10.2005 tarih, 2004/109 Esas, 2005'213 Karar sayılı ilamı ile Tunceli meıkez Kocakoç köyü. cilt no: 27. hane: 48'de nürusa kayıth Hassı Zenk ve Melek oğlu, 1912 doğumlu müteveffa Kah Gök'e ait vasiyetnamenin açılarak tüm mirasçıla- ra tebliğ işlemleri tamamlanmış olup, yasal süresi içe- risinde mırasçılann vasıyetnamenin tenfızmi talep et- medikleri anlaşılmakla, mahkemece yapılacak başka bir işlem kalmadığından vasiyetnamenuı açıldığımn tespitı ile esasın bu şekılde kapatılmasına karar veril- miştir. Bütün aramalara rağmen adresi tespit edileme- yen müteveffa Kali Gök mirasçısı Tunceli merkez An- bar köyü nürusuna kayıtlı Kali ve Derman kızı 1935 doğumlu Beser Gök'e (Ağırcan) mahkememizin bu gerekçelı karannın ılanen tebliğine. ilanın yayımlandı- ğı tarihten ıtibaren 8 gün içerisinde temyiz edilmediği takdirde karann kesinleşmış sayılacağı tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 06.10.2005 Basın: 49103
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle