Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KASIM 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
J V LJ l_j J. LJ JLI. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVtV tLYASOĞLU
Müzik hakkındaher şeyAhmet Say'ın yenilenmiş Müzik
Ansüdopedisi, müzik hakkında aklı-
nıza gelen her soruyu yanıthyor. Kla-
sikten caza, Türk folklor ve sanat mü-
ziğinden yeni kuşak bestecilere, mü-
zik deyimlerinden yapıt açüdamala-
nna kadar binlerce bilgi yüklü.
AnsOdopediler raflarda asker gibi
dizihniş, soğuk kabuklu, asık yüzlü
cıltlerdir. Hele konuyla doğrudan il-
gilı değilseniz ancak ev ödevi yap-
maya yarayan kaynaklar olarak sıra-
lanırlar. Ahmet Say'm yenı çıkan
Müzik Ansüdopedisi 'müzik' deyin-
ce her şeyı içeren güleryüzlü ciltler-
den oluşuyor. San-turuncu üç cildin
içindekd fotoğraflann kimi yepyeni,
kımi belgesel nitelıkte. Fotoğraflar ve
metınler çok iyı bir yerleştirmeyle su-
nulmuş. Bu tür ansiklopedik çahşma-
lar, yıllann binkımi ugraşlardır. Her
şeyden önce bir iç-tutarlılık peşinde
koşarsınız. Yabancı maddelerin ara-
sına bizim değerlerimizi yerleştir-
menin dengesini ararsınız. Yazar ön-
sözde bu durumu hemen açıklamış:
Tûrklere genişleterek yer verildiği
belirtiliyor. Bestecisi, yonuncusu,
yazarlan, okullan ve kurumlanyla
Türkiye'deki müzik yaşamının bü-
tün haritası elinızin altında. Say, Türk
değerlerini genel müzik tarihinin bir
parçası olarak ele almış; onlara sahip
çıkan, destekleyen, öven bir yakla-
şımla sunmuş.
Klasllcten halk müzlfllne
Müzik Ansüdopedisi'nin altbaşlı-
ğı: "Besteciler, yorumcular. eser-
ler, kavramlar". Oysa içeriğinde
bunlardan da öte bilgiler var. Örneğin
çalgı yapım ustalan, akortçular ya da
aranjörler gıbi perde arkasında kalan
müzik emekçileri de unutulmamış.
Tüm mûzik deyimleri, makamlar, ta-
rihi çagjar, çalgılann evrimi... Teker
teker ülke adlanndan ginp yöresel
müzik kültürünü inceleyebiliyorsu-
nuz. KJasüc müzik, caz, hafif müzik,
Türk klasik müziği, Türk hafif müzi-
ği, dünya müziği ve folklor gibi tüm
altbaşhklar yer alıyor. Aynı sayfada
acemİairdı makamınj okurken acce-
lerando deyimini, acidrocktanımım,
îtalyan kemancı Salvatore Accar-
do'nun yaşamöyküsünü ve besteci-
miz Server Acim' i bulabiliyorsunuz.
Yalmz müzik öğrencilerinin ya da
merakJılannın değil, bence herkesin
evinde bulunması gereken aydınlık
bir kılavuz bu derleme.
Bu denli büyük çalışmalann içinde
üzik Ansiklopedisi'nin altbaşhğı: "Besteciler,
yorumcular, eserler, kavramlar". Oysa içeriğinde
bunlardan da öte bilgiler var. Örneğin çalgı yapım
ustalan, akortçular ya da aranjörler gibi perde arkasında
kalan müzik emekçileri de unutulmamış. Tüm müzik
deyimleri, makamlar, tarihi çağlar, çalgılann evrimi...
Teker teker ülke adlanndan girip yöresel müzik kültürünü
inceleyebiliyorsunuz. Klasik müzik, caz, hafif müzik,
Türk klasik müziği, Türk hafif müziği, dünya müziği ve
folklor gibi tüm altbaşlıklar yer alıyor.
hatalar ve eksikler de kaçınılmazdır;
sonraki baskılarda düzeltılir. Örneğin
opera sanatçımız Cemalettin Kuru-
güllü'nün 2001'de vefat ettiğini, öte
yandan ilk opera sanatçılanmızdan
Saadet tkesus Altan'ın halen tz-
mir'de yaşadığını anımsatmak isterim.
Bu külliyatta eksüdiğini duyduğum
kımi maddelere de bir çırpıda değin-
mek isterim: Arhk Avrupa ve Ameri-
ka sahnelennde ününü duyuran tenor
Bülent Bezdüz; Martha Graham
Dans Okulu'ndan yetişen, en ünlü
çağdaş dansçımız Zeynep Tanbay;
St. Petersburg yanşmasından sonra
Mıtropoulos yanşmasında kazandığı
binncilüde bu yılki Yunanistan Kül-
tür Olimpiyatlan'nın açılışını yapan
orkestra şefimiz Alpaslan Ertünge-
alp; Amerika'da yayımlanan Liszt,
Schubert ve Mozart CD'lenyle dik-
kat çeken piyanistimiz Zeynep Üç-
başaran; kendi adma kurduğû Ar-
man Trio ile yıllardır uluslararası o-
da müziğinde kariyer yapmış, birçok
CD'ye imza atmış piyanistimiz De-
niz Arman Gelenbe; müzik dergısı
Andante; beşinci yılına giren Ulusla-
rarası Mersin Müzik Festivali gibi...
Bestecl kusaklarımız
Ahmet Say'ın Müzüc Ansüdopedi-
sı'nde çağdaş Türkbestecilen benzer
söylemler içinde tamtılırken nedense
Turgay Erdener için şöyle değişüc
bir tanımla karşılaşıyoruz: "Cumhu-
riyet döneminde üçüncü kuşak
bestecilerimizin ilklerinden olan
Erdener, bu konumuyla kuşağının
öncüsü kabul edilir. Erdener'den
önce yaklaşık on ydlık zaman dili-
mi içinde doğan müzikçilerimiz
içinden besteci yetişmediği ya da
yetişenJerin kendini tanırma olana-
ğı bulamadığı görülmektedir. Ne-
deni rastlantıya da bağlanabilecek
bu olgu, sonuç olarak ülkemizde
birbirini izleyen besteci kuşaklann
10 yıllık bir duraklama dönemi ya-
şadığını ortaya koymaktadır. Baş-
ka bir ilginç nokta, Erdener'le baş-
layan genç kuşak bestecilerin daha
üretken gözükmesidir... Özgün bir
müzik dili yaratmayı öngörmüş-
tür..." Doğal ki bu sözler tartışmaya
yol açar. Her şeyden önce bestecile-
rimizi nasıl kuşaklara ayınyoruz? Ya-
zı tekniklerine göre mi, doğum yılı
arahklannagöre mi? Çogunlukla bu-
güne dek yapılan tammlarda ilk ku-
şak çağ başmda doğan Türk Beşleri
ve onlar gibi halk ezgisini, aksak
ritimleri ve makam esintilerini koru-
yarak beste yazan çağdaşlan (Tar-
can, Ün, tlerici...) olarak anıldı. îküı-
ci kuşak, 1920'lerde doğan ve kendi
zaman dilimlerinde dünyada yapılan
çağdaş müziği Türkiye'de uygulayan
yenilücçi besteciler: Arel, Usman-
baş, Fırat, Kodallı gıbi 1930'lulan
üçüncü kuşak olarak genellersek, çe-
şitlilik gösteren besteciler çıkıyor
karşımıza: Büyük orkestranın geniş
renk paletiyle beliren Tüzün; yeni-
den somut halk ezgi veritminedönen
ve bu kez eğitim müziğine de ağırlık
veren Muammer Sun, Yalçın Tura,
Cenan Akm, tlhan Baran; soyut di-
li sürdüren Tanç, Sinangil Onlardan
sonrakileri ise "194O'lı yülardan
sonra doğanlar" diye genelleyebili-
riz. Çünkü onlann ortak paydası 'Bil-
gi ÇağVnın bestecıleri olmalan. İçin-
de yaşadıklan dünya ile ve tarihin de-
rinlikleriyle rahatça alışveriş olanağı
bulan, bu geniş alandaki türlü etkile-
şimler içinde kendi imzasını yakala-
maya çalışan yaratıcılar. İlk kuşaklar
yurtdışında öğrendiklerini uyguladı-
lar, sonraki kuşaklar onlann öğrenci-
leri olarak yerli okullarda yetişip dı-
şan açıldılar. Ancak ilk üç kuşak için
belirleyici olabiliriz, sonrası için bi-
çemsel gruplamalardan söz etmemiz
çok zorlaşır. Usmanbaşın son beş
yıl içinde besteledıği yapıtlar bugün
nice genç bestecimizin soluğuna eşit.
Aynı şekilde verimini sürdüren Ko-
dallı, Tura, Sun gibi bestecilenmızi
de kendi kuşaklanyla sınırlamamız
olanaksız. tşte burada Turgay Erde-
ner'in nasıl üçüncü kuşak olarak sı-
nıflandığını anlamış değilim. Aynca
ondan önce yaklaşüc 10 yıl içinde hiç-
bir besteci çıkmamış tümcesi de şa-
şırtıcı. Darmar (1946), Ada (1953),
Başeğmezler (1950), Sakpınar
(1957) ve Sevsay (1954) olarak sıra-
layabileceğimiz adlarla yıne 1957'de
Erdener ile aynı yıl doğan Betin Gü-
neş ve Aydın Karlıbel var. Her biri-
si kendine özgü ımza sahibi, büyük
orkestra için yapıt bestelemiş, yapıt-
lan sınır dışmda basılmış, seslendiril-
miş, kaydedilmiş kışder. Erdener, do-
ğal ki verimli ve renkli bir bestecimiz,
hele sahne müziğine büyük katkılan
oldu, ama bu tür bir tanım ona da bü-
yük sorumluluk yüklüyor.
Ahmet Say'm üç ciltlik Müzik An-
südopedisi, müziği sevdiren, düşün-
düren, bilgüendiren ve tartıştıran tüm
yönleriyle büyük bir hizmet.
www.evinilyasoglu.coni
KuiTua • (O212) 293 S9 7«
Ramazan Bayramınız
Kutlu Olsun i
Sinema seminerleri başlıyor
harbiye
muhsin
ertuğrul
sahnesi
2-3-4-5-6 Kasım •Fertad ile ŞnKKr Aşfe Masalı)
5-6-19-20-26-27 Kasım •Irantfi Muılucılan (Ç.O)
16-17-18-19-20 Kasım-KaANİçjf (M.O)
23-24-25-26-27 Kasım «Dosya
30 Kasırr *Savaş ve Kadın
£ 9 tas-fett
f^ü>KmikTadri
fatih
reşat
nuri
sahnesi
2-3-4-5-6 Kdsım-KJralıkRouk
5-6-lM3-19-2fl-26-27tom
•K«ü itc Patyaço (Ç.O)
9-10-11-12-13 Kasım•SekizKadn
16 -17 • 18 -19- 20 Kasım
•Hadi&MürstiKCarikM
23-24-25Kasım-IGınfiniEflie
30 Kasını >laalı M9V (M.0)
üsküdar » »
müsahipzade
celal
sahnesi
2-3-4- 5 - 6 Kasım •»• Kni KMc
5-6-12-13-19-20-26-27Kasım
•BçikNjyeddmfÇ.O)
9-10-11-12-13 Kasım•
16 -17-18-19-20 Kasım •
23-24-25-26-27-30 Kasım
•Ibtiras Tranvayı
Kültür Servisi - TÜRSAK
(Türkiye Sinema ve Audiovisuel
Kültür) Vakfı'nın düzenlediği
sinema seminerleri 12 Kasım da
başlıyor. 4 Mart'a kadar sürecek
olan seminerler cumartesi
günlerisaat 11.00-15.30
arasında yapılacak. Rekin
Teksoy ve Deniz Sevgen'den
'Dünya Sinema Tarihi ile Türk
Sinema Tarihi'; 'Film Yapım
Süreci', sinema eleştirmeni
Sevin Okyay'dan 'Film
Eleştirmenliği', yönetmen Ziya
Öztan'dan 'Film Yönetiminin
Temelleri', Tevfik Başer'den
'Senaryo Yazım Aşamalan ve
Tekniklerf, 'Aydınlatma
Tekniğİ' ve 'Işık BUgisi';
'Video ve Sinema
Kameralan', 'Ses Kayıt
TeknikJeri ve Seslendirme
Yöntemleri', 'Sinemada
Oyunculuk', 'Sinemada
Kurgu llkeleri", 'Sanat
Yönetimi', 'Sinema
Kuramlan'; 'Film
Çözümlemesi' ve 'Animasyon
Teknikleri' başlıklan altında
düzenlenen seminerler,
konulannda uzman
akademisyenler tarafından
veriliyor.
(0 212 244 52 51 - 251 67 70)
Hta-raflıurSıtontısı
3-4-5-6 Kasım *Baba
5-6-12-13-19-20-26-27 Kasım -Kefo^lan(Ç.O)
7-8-9 Kasım •Sanşvebdffl
10 - T1 -12 -13 Kasım •Dantm'un ötihm
14-15-16-17-18-19-20-21-22-23 Kasım
•MaryStnrt
24-25-26-27 Kasım •Kkal* K«nA
28 - ?? - 30 Kasım •Ya^mur Sıkıntısı
Coaık oynân "Cu«ırti« -tn.» fl:M tt« M;lir"
PuiiîSi.iili oyifiif ?0 30 b.şl*.
M üSB'fli 15:00 seansı yokttır.
2-3-4-5-6 Kasım
5 6 Kasım *Lay Lay Looı (Ç.O)
9-10-11-12-13 Kasım *Yaprak DökimO
16-17-18-19-20 (Casım •latocu (M.O)
23-24-25-26-27 Kasım •lY.Mırat
12 • 13 -19 - 20 • 26 - 27 Kasım •Çevred f t m (Ç.O)
30 Kasım «fantoca (K.O)
Çocak syırttfi "Cmucttsi -tu* noo'ie ı^iar"
btMMBSMa
4-5-6 Kasım•Smşvebdn
11-12-13 Kasım
•CM Ateşinde Kanatlar (MEYUNA)
12-13-26-27 Kasım
•Laylaylo«(Ç.O)
18-19-20 Kasım *Saka
19-20 Kasım •Kar$m Askern Utancı (Ç.O)
25-26-27Kasım-KaıHıNk)ar(M.O)
Çocuk oy»ll*ı "CiMHftKİ -?ux II Md* bş!*"
9. Uluslararası Istanbul Bienali,
sergi mekânlarının tahsisi için aşağıdaki
kişi ve kurumlara teşekkür eder.
Antrepo N0-5:
TC Denizdlik Iffctmeleri AŞ Cenel MödüHöğü
ftf«lç*5^aB!S»»rt:?aaiiSü.SikM0-iS«!f*l8fE
•ûaatsstSlSl-afc»,'
an.g ü n l e r i t ü m b i l e t l e r i m i z i n d i r i m l i ^ i r .
Genel Sanat Yönetmen Mazlum KİPER
Tdtün Oeposu:
KavtkAile»
Bilsar Binası:
Bilsar Tekstil Sanayi ve Dış Taret AŞ
Caranti Binası ve Platform Caranti Güncel Sanat Merkezi:
Caruiti Bankuı
Caribaldi Binası:
Enrico Boıri v« Itetyan Kflltflr Merkcsd, istanbul
GÜZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
'Batı BataklıSC
Ozan Goethe, günün birinde: "Nedirenzorşey,
görmek gözünün önündekini" demiş; oysa yaşa-
dıklanmız bize acı acı, görmenin yeterli olmadığı-
nı, göndüğünü söyleyebilme yürekliliğinin de en az
onun kadar önemli olduğunu kanıtlıyor her an.
Neden göremiyoruz, neden gördüğümüzü söy-
leyemiyoruz? Bunun yanıtını da, işe cerrahlıkla
başlayıp dirimbilime, oradan bütün öbür bilim dal-
larına uzanmış, 1995'te yitirdiğimiz Fransız bilim
adamı-düşünür Henri Laborrt vermiş: "Biz, öbür
insanlanz."
Sonra bunu açmış: insanı öbür canlı kardeşle-
rinden ayıran, beyni vesinirdızgesi; beyninin bel-
leyip saklama özelliği. Dolayısıyla, kullandığımız
dilden başlayarak onun ürünü olan her şeyi bize,
ana karnından başlayarak, öbür insanlar öğretip
uygulattırıyor. Onun için hepimiz damgalı, koşul-
luyuz.
Çok ender kişiler bu genel çerçevenın dışına çı-
kabiliyor; Goethe, Laborit, Atatürk gibi. Prof.
Sezgin Kızılçelik onlardan biri; toplumbilim oku-
muş, ama yaygın damgalanmanın dışına çıkabil-
diği için, belletilenlerin dışındakileri görebilmiş,
ve yukanda belirttiğim gibi, daha da önemlisi,
gördüğünü söyleyebilmiş.
Gördüğü çok yalın: yaygın söylemin tersine, ha-
ni şu Batı dedigimiz gelişmiş, varsıl ülkeler UY-
GAR değil, BARBAR, SOYGUNCU, SÖMÜRÜ-
CÜ, BUYURUCU, KIYICI!
Hem de en az 16. yüzyıldan beri. Hepimize uy-
garlık diye belletip yutturdukları şey, aslında, bü-
tün dünyayı, canlı cansız tüm kaynaklanyla, dört
bir yanda talan edip yakıp yıkmaktan başka bir
şey değil.
Büyük buluş, uygarlığa katkı gibi sunulup 4 yüz-
yıldır sürdürülen yalanın tersine, Magellan, Vas-
co de Gama gibi korsanlarla Güney ve Kuzey
Amerika'yı, Hindistan'ı bulgulamaya giderken
amaçları insanhğın bilgi, görgü birikimini arttırma
değil, kendi keselerini doldurup o doymak bilme-
yen erk açlıklannı giderme!
Kızılderililere, Inkalara, Azteklere neler ettikle-
rini, gözü kulağı azıcık açık kalabilmiş olanlarya-
kından biliyor; Sayın Kızılçelik, 'Batı Bataklığı'nda
daha başka birçok dürüst düşünürün yanında
Manc'la Engels'ten desıksık alıntı yapıyor; ortak
yapıtları Sömürgecilik Üzerine'den alınmış şu bil-
giler her şeyi özetlemeye yetiyor: "Hint eltezgâ-
hını parçalayan, çıkrığını yok eden davetsiz Ingi-
liz'dir. Ingiltere, pamuklu Hint kumaşlarını Avrupa
paza/ianndan yoksun bırakmakla işe başlamıştır;
ardından Hindistan'a kendi ipliğini sokmuş, so-
nunda pamuklu kumaşın anavatanını pamuklu do-
kumaya boğmuştur. 1818-1836 arasında, Ingilte-
re'den Hindistan'a yapılan iplik dışsatımı 1/5200
oranında artmıştır. Dakka'nın nüfusu da
150.000'den 20.000'e düşmüştür."
Ne oldu acaba 130.000 kişi? Ingiltere'ye göçüp
borsada oynamaya mı başladılar dersiniz?
Aynı şey bütün ürünler, bütün ülkeler, bütün
toplumlar için yapılmamış mı? Bugün de yapılmı-
yor mu?
Anadolu'ya silahlı ya da çantalı olarak geldik-
lerinde, bu topraklarda yeşermiş uygarlıklardan
ders almaya, eski kentlerin nasıl kurulduğunu, alt-
yapılarının nasıl oluşturulduğunu öğrenmeye mi
geldiler? Yoo, hayır! O kentlerin taşını toprağını
yağmalayıp Berlin'e, Londra'ya, New York'a gö-
türdüler; yeniden görmek isterseniz kitap ya da
müzelerine parayı bastırmanız gerekiyor.
Şu anda Irak'a, Ortadoğu'ya sözüm ona halk
yönetimi, banş, özgürlükgetirmeye geldiler; ama
1789'da, 1848'de, işleyim devrimi boyunca bü-
tün dünyaya yaydıklan yalan sürüyor aslında: öz-
gürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin kınntısı yok kendi
ülkelerinde; uyuttukları yığınlar gün geçtikçe iş-
siz, aşsız, evsiz kalmakta; sokaklarda yatıp dilen-
mekte ya da küçük soygunlarla ayakta durmaya
çabalamakta.
Ve işin en acıklı yanı: hiç değişmeyen bir yön-
temle, çıkardıkları savaşların giderlerini de kur-
banlara ödetmekteler: 1991 ve şimdiki Irak sava-
şının paraları durmadan ıstedikleri gibi oynadık-
lan petrol fiyatlarıyla karşılanıyor; aldığınız her lit-
re benzinde, içtiğiniz her Cola'da onlara haraç
veriyorsunuz.
Kısacası, Sezgin Kızılçelik, gerçek bir Atatürk
çocuğu olduğunu kanıtlamış, gözümüzün önün-
de, canımızda duranı dile getirmiş. Hemen alın
'Batı Bataklığı'm; 'Şu Çılgın Türkler'm yanına ko-
yun, canlı kalmak isteyen herkese okutun!
sbonarama yahoo/hotmail.com
www ıbb gov rr'seh r'ıya-'Cları
Müzelerde yapröara dokunmaym...
• GAZL\ı\TEP(AA) - Gaziantep Arkeoloji
Müzesi Müdür Vekili Fatma Bulgan, parmakla
dokunmanın metal tarihi yapıtlarda korozyona,
taş yapıtlarda iz oluşmasına neden olduğunu
bildüdi. Bulgan, larih ve kültür mirasifla ilgi
duyanların müze ziyaretleri sırasında kurallara
uygun davTanmasının, tarihi yapıtlann gelecek
kuşaklara ulaştınhnası açısından büyük önem
taşıdığını belirtti. Ziyaretçilerin, parmaklanyla
dokunarak istemeden de olsa tarihi yapıtlann
zaman içinde yıpranmasına ve bozulmasına
neden olduklannı söyleyen Bulgan, şöyle
konuştu: "Parmaklarla dokunmak, metal
eserlerde korozyona, taş eserlerde zamanla iz
oluşmasuıa neden oluyor. Tarihi eserlerdeki bu
bozulma, terden kaynaklanıyor. Biz arkeologlar,
tarihi eserlere dokunmamız gerektiğinde mutlaka
eldiven takıyoruz. Müzelerdekı tarihi eserlere
zarar veren diğer davranış da fotoğraf çekimi
sırasında flaş kullanımı. Ziyaretçilerimizi
sergilediğimiz eserlerin fotoğrafinı çekerken flaş
kullanmamalan konusunda uyarıyoruz. Fotoğraf
çekimi su-asmda flaş kullanılması, mozaiklerin
sohnasına neden oluyor."
SGM kasım ayında dopdolu
I Kültür Servisi - Sabancı Üniversitesi Gösteri
Merkezi (SGM) kasım ayında 'rock'tan klasik
müziğe.'pop'tan 'tango'ya ve tiyatroda da çocuk
oyunlanndan stand-up gösterilerine kadar uzanan
geniş bir yelpazeyle sanatseverleri bekliyor. Pop
ve caz müziğinin en etkili seslerinden biri olan
Fatih Erkoç, son dönemlerin en komık adamı
Engin Günaydın, Istanbul Filarmoni Orkestrası
eşliğinde 'Tango Gecesi', yurtdışında birçok
tıyatro festıvaline katılan 'Aşk Delisi' adlı oyun,
kasım ayı etkinliklerinden sadece birkaçı.