Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Eşek Bulundu
GARİBANI sevindirmenin en kolay yolu, eşeği-
ni kaybettirip sonra bulmak ya da buldurmaktır.
Ikisi de iyi; kendisi bulmuşsa bulmaktaki başa-
nsıyla övünür, bulmasına yardımcı olmuşsanız,
yardım edişinizin ödülünü ondan istersiniz.
Dün sabahın ilk saatlerinde biten diplomasi ko-
medisinin ve önlendiği söylenen "sözde kriz"\n
özeti budur Avusturya, koruduğu Hırvatistan'la
başlatılmak istenmeyen müzakereleri başlatmak için
Türkiye'yi bahane etti ve Ankara'yla başlatılması
gereken müzakerelerin önüne yeni bir engel koy-
muş gibi yaptı; sonuçta, bu engeli "lütfen" kaldı-
np karşılığında savaş suçlulannı Lahey'deki mah-
kemeye hâlâ teslim etmemiş olan Hırvatlarla mü-
zakerelerin başlamasını sağlamış oldu. Üç günlük
sözde maratondan en kâriı çıkan odur.
Bu arada Rum yönetimi ve gerisindeki Yunanis-
tan da bir oyun oynamak istediler: Rumların NA-
TO üyeliğini Türkiye'nin vetosundan koruma giri-
şiminde bulundular ve bu yönde genel terimlerle
ifade edilmiş bir tümceyi metne koydurmayı ba-
şardılar; Ingirtere ise malumu ilan edercesine, "Her
uluslararası kuruluşun kendi usulleri onun kural-
lanyla beliıienir" sözlerini aynca Bakanlar Konse-
yi'nin de nzasıyla perçinleyerek metne ekleyipTür-
kiye'yi memnun etmiş oldu. lleride elbet o da ödü-
lünü isteyecek. Ama Türkiye'nin safalaklığında sı-
nır bulunmadığı için Dışişleri Bakanı Gül, bu "ba-
şan"y\ elde edişte Condoleezza Rice'tan yardım
gördüğünü açıklayarak Amerika'ya da çiçek atıp
şükran borçlusu olduğunu dünyaya ilan etmekten
geri kalmadı.
Sonuç, "sıfıra sıfır, elde var sıfır"d\r; hatta belki
de "eksibir": çünkü "imtiyazlı ortaklık" denen
ne idüğü belirsiz statünün sözü edilmedi, ama gö-
rüşmesürecinde "ucun açık"olduğu ve Türkiye'nin
komşulanyla ilişkilerini düzeltme" gereği bir kez bir
kez daha vurgulandı.
Oysa "ucu açık"\\k, "Görüşmelerin sonunda tam
üyelik olmayabilir ve o durumda Türkiye imtiyaz-
lı ortaklıkla AB limanına sağlamca demirletilmeli-
dir" anlamına gelmiyor mu? Aynca bu son uzlaş-
madaki "komşulaha ilişkileh düzeltme" koşulu,
"Ermenistan sınınnı açın ve Yunanistan 'la Ege sc~
rununu çözün " demekten başka anlama gelir mi?
Bunlar Avrupa Parlamentosu'nun 15 Aralık Ko-
misyon raporunda belirtilip 17 Aralık metniyle de
zaten "not edilmiş" değil miydi?
O halde, şimdiki bayram edişin anlamı nedir? Bu
kaçıncı bayramdır ki, aslında hiç de başan olma-
yan ve yaşanmış bir yenilginin pekiştirilmesi anla-
mına gelen bir "katlanış"ın nesi kutlanıp şaşkın
halk yığınlan yine aldatılmaktadır?
Asıl acıklı olan, yalaka Mütareke Medyası'nın bu
aldatışta başrolü oynamaya soyunmasıdır.
Günlerdir mikrofonlann ve kameralann önüne ge-
len koca koca adamlar, iktidara ve AB'ye yaran-
mak için gerçekleri çarpıtmakta birbirieriyle yanş
ediyorlar. Hiç utanmadan ve sıkılmadan.
Salıpazan Cinayeti
NOVITAS Turizm
Edirne : 15-16 Ekim
Şeker Bayramı Turtanmız
Kastamonu-Sinop-Pınarbaşı : 3-6 Kasım
Mudurau-Beypazan-Yedigöller : 3-6 Kasım
Mistik Güneydoğu (uçakla) : 3-6 Kasım
Kilikya (uçakla) : 3-6 Kasım
Diğer turlanmızı acentemizden sorunuz
Tel: 0 212 25128 08 (pbx)
novitas(£ novitas.com.tr www.novitas.com.tr
Elmadağ Meyhanesİ'nde
canlı müzJk!
Bu Cum* ve her Cumt s*at 21 OO'den Itibaren
TOrtt Musaktol Devlet Konservatuan'ncUn
Ay*e S*gy**M-, Dr. AtUI* Ovtlı ve *rkad**Unntn
ofcj*turduSu EhMoeyf. sevMen eaM «arioUtr.
bott ve gOnOmOz poputer parçatanncUn
»eçme OmeMer sunuyor.
elmadag
fte*erv«*yon Içtat (O212) 241 O3 2O - 23
Sl.Mll K.II1
Metin ERKSAN
• stanbul'a "Sahpa-
I
zan"ndan bakılır.
Istanbul "Sahpa-
zan"ndan bakıla-
rak seyredilir. Is-
tanbul "SabpazarTndan
bakılarak görülür.
Minarelerin ve kurşun
kubbelerin oluşturduğu
Istanbul görünümü, "Sa-
hpazan" deniz kıyısın-
dan Istanbul'a baktığınız
an tüm anlamıyla karşı-
nızdadır.
Istanbul Salıpaza-
n 'ndan başka hiçbir yer-
den görünmez. Istanbul'a
"Sahpazan"ndan bakar-
sanız; Roma, Bizans, Os-
manlı, Cumhuriyet dö-
nemlerinde oluşan tarih-
sel yanmadanın ufuk çiz-
gisinde şu görüntüler var-
dır:
Topkapı Sarayı, Top-
kapı Sarayı'nın eklerin-
den olan Sivri Kule, Aya
Irini, dört minareli Aya
Sofya, altı minareli Sul-
tanahmet Camisi, Çem-
berlitaş, tek minareli
Çemberlitaş Camisi, iki
minareli Nuruosmaniye
Camisi, iki minareli Ba-
yazıt Camisi, Bayazıt
yangın kulesi, dört mi-
nareli Süleymaniye Ca-
misi.
"Sahpazan" ndan Is-
tanbul'a bakıldığında ts-
tanbul'un ufuk çizgisin-
de minareler ve kurşun
kubbelervardır. Minare-
ler ve kurşun kubbeler
şehri Istanbul "Sabpaza-
n"ndan görünür. Işte bu
görüntü îstanbul'dur. Bu
görüntü Istanbul'un hiç-
bir yerinden görülmez.
Bu görüntü ancak "Sab-
pazan" ndan görülür.
Orhan Veli "Istanbul
Türküsü'' adh şiirinin bir
dizesinde "tstanbul'un
Orta Yeri Sinama" der.
AnadohTda yerleşik Türk
Ulusu sinemaya "sina-
ma" demiştir. Orhan Ve-
li "anema" sözcüğünü
şairane bir deyişle "sina-
ma" oluşumunda söy-
ler. Sinema, bir seyirlik
yeridir. tstanbul'un orta
yeri "SabpazarT dır. Is-
tanbul sineması ''Sahpa-
zan'' seyirlik yerinden
seyredilir.
1950'liyıllannbaşın-
da, îstanbuTda "Sabpaza-
n"nda bir cinayet işlen-
tniş, dönemin siyasal yet-
kesi ve siyasal yetkenin
dalkavuğu şehir plancıla-
n, bir toplu kınm faciası
yaparak
M
Sahpazan"nı
öldürmüşlerdir.
îstanbul'un en güzel
yeri olan Tophane'den
Fındıkh'ya kadar uza-
nan. "Sahpazan" sahil
şeridine, devasa çirkin
beton yığınlarından olu-
şan gümrük depo ve ant-
, repolan yapılarak bu ci-
nayet gerçekleştirilmiş-
tir. Türkiye'de ve dünya-
da, bu cinayetin eşi ben-
zeri yoktur.
"Sahpazan" cinayeti
"dünya uygarhk tarihi"
nin en büyük "katiiamı-
<nr".
1960,1971,1980 dev-
rimleri ve askeri yöne-
timleri, 1946/1998 arası
süregiden "demokrasi"
pala\Tasının çığırtkanı si-
yasal partiler, bu cinaye-
ti algılayıp bu cinayetin
lekesini silmemişlerdir.
Üstelik, bilimsel bir hu-
kuk düşüncesi kapsamın-
da bu cinayetin vebali ve
suçu; 1960sonrasınınsi-
yasi iktidarlannın ve si-
yasal partilerinin sırtına
yüklenmiştir.
Akıl, bilgi, düşünce,
mantık, bilimsellik, kül-
tür, uygarlık bu cinayet
karşısında yenik düşmüş
ve suspus olmuştur.
Şimdi bu cinayete ve
katliama yeni cinayetler
ve katliamlar eklenmek
istenmektedir.
Yeni cinayet planlanna
göre "Sahpazan"ndaki
depo ve antrepolar gray-
derlerle yerle bir edile-
ceğine "Sahpazan" sa-
hil şeridınde Istanbulda
oturanlann, Türk Ulusu-
nun, dünya insanlarının
deniz kıyısında Istanbul'u
seyredecekleri, Istanbul'u
görecekleri, tstanbul'a
bakacaklan alanlar, park-
lar yapılması yerine, bu-
radaki beton yığını de-
polar ve antrepolar, Türk
ınsanının ve dünya in-
sanlannın yararlanması
olanaksız, yabansı (aca-
ip) "lüks" bir yerleşim
yerine dönüştürülecek-
miş.
Shakespeare'in(1564-
1616) yüzyıllar önce yaz-
dığı "YanhşhklarKome-
disi" şimdi "Yanhşhklar
TVajedisi''ne dönüşmüş
bir konumda sürmektedir.
Arapça bir deyim olan
"el- insaP, bu işin alay-
lı ve acı bir tanımıdır.
Atatürk'ün; savaşla,
banşla, kanla. canla, bil-
giyle, kültürle, uygarlık-
la kurduğu sonsuz (ebe-
di) ve bitimsiz (ezeli) Tür-
kiye Cumhuriyeti Dev-
leti 'nde; bugün var, yann
yok, geçici, değişken, dö-
nemsel "syasalyetketer"
ve bunlann uzantısı olan
"befcdiyeter", tannsal ve
kutsal Babil ve Asur
Krallan Hammurabi ve
Nabukadnasor yönetim-
lerine taş çıkartacak akıl-
dışı, bilimdışı, kültür dı-
şı, uygarhk dışı zorba yö-
netimlerle "erk"lerini (ik-
tidarlannı) sürdürmekte-
dirler.
Böyle "acube" (şaşı-
lası) bir erk, yönetim, zor-
bahk ve kryıcıhk (zulüm),
tarihin hiçbir dönemin-
de, hiçbir ülkede ve dev-
lette \-ar olmamıştır. Kim-
dir bu adamlar? Kimdir
bu tannsal ve kutsal ki-
şiler? Seçimle gelip se-
çimle giden, Türk Ulu-
sundan aldıklan oylarla
Türk Ulusu karşın bir ko-
numda iş başında olan
(hüküm süren) bu adam-
lar kimlerdir?
Atatürk'ün yaşamına
ilişkin şöyle bir söylenti
(efsane) vardır. Atatürk
lOEylül 1922 günü îz-
mirde deniz kıyısında bu-
lunan Kramer Otel/Lo-
kantası'na gider. Karar-
gâh subaylan başkomu-
tanı izlerler. Atatürk de-
nize bakan masalardan
birine oturur. Rum garson
korkulu bir şaşkınlık için-
de kim olduğunu bilme-
diği bu Türk Paşası'nın
yemek ve içki istekleri-
ni büyük bir saygıyla ye-
rine getirir.
Atatürk garsona sorar:
44
Yunanistan Krah Kons-
tantın 12 Hariran 1921'de
Izmir'e gekli Fakat bura-
ya geip bu denize karşı bir
bardak içki içti mi?"
^ayır Pas(ş)am'
Rum garson ikinci bir
şaşkınlık içinde cevap ve-
rir:
tt
Ha>TrPas(ş)anL''Bu
cevap üzerine Atatürk'ün
saptaması şu olur:
"O halde, Kral Kons-
tantin Izmir'e neden gel-
di?"
Peki, bizim Devletliler
"Sahpazan" sahiline ge-
lip buradan Istanbul'a
baktılar mı?.. Bu olana-
ğa "Samnam" diyemem.
Bu olanağa kesinlikle
"Hayır" derim. Bizim
Devletliler bu davranışı
hiçbir zaman yapmamış-
lardır. Bizim Devletliler
Istanbul'a geldikleri za-
man, yalnız Atatürk Ha-
va Limaru'nı, iç ve dış
mimarileri, iç kapayan/iç
karartan beş yıldızlı otel
içlerini görürler.
Bilimsel bilgi, bilim-
sel düşünce sınırlan için-
de, öznel düşünce dışı,
nesnel düşünce içi, cum-
huriyet ve demokrasi ku-
rallan gereği, "siyaset
meydanında" siyasacı-
lar yaptıklan yasama ve
yürütme yanlışlarını
"canlan ve mallanvla"
ödemedikleri sürece,
Ulus, Ülke ve Devlet kar-
şıtı bu yanlışlıklar sürüp
gidecektir.
Siyasal partilerin ve si-
yasal yetkenin hukuksal
denetimi, Anayasa Mah-
kemesi ve Devlet güven-
lik mahkemesi tarafın-
dan çok duyarlı ve de-
vingen bir biçimde ya-
pıldığı sürece bu yanlış-
Erkan Tan ile
Sultanahmet'ten
Ramazan Ayı
boyunca iftardan
hemen önce
izleyicilerle...
lıklann yapılması ola-
naksızdır.
Yasama erki, yargısal
bir soruşturma ve yargı-
lama işlevi yapamaz.
"Egemenfik Suıırsız ve
Koşukuz Llusundur" ta-
nımı, yasama erkine böy-
le bir yargı erki yetkisi
vermez.
Türkiye Cumhuriyeti
Devleti tarihinde yasa-
ma erkinin yargısal so-
ruşturma (tahkikat ko-
misyonu) işlevini üstlen-
mesi sonucu, 1960 dev-
rimi gerçekleşmiştir.
" SahpazanOnayeti"ne
otopsi yapılması, bu ci-
nayetin patolojik anato-
mi masasına yatınlarak
kesilip biçilmesi gerektir.
Cinav etin bedeli
Türk Ulusuna, Türk
Ülkesine, Türkiye Cum-
huriyeti Devleti'ne, Türk
tarihine, Istanbul tarihi-
ne, Türk kültürüne, Türk
uygarhğma, insanlık ta-
rihine, dünya kültürüne,
dünya uygarlığına karşı
işlenmiş olan bu siyasal,
ekonomik, toplumsal,
kültürel ve uygarlık kar-
şıtı cinayetin bedelinin
ödenmesi zorunludur.
Bu bedelin ödenmesi,
cinayet sonucu oluşan Sa-
lıpazan gümrük depo ve
antrepolanrun yok edil-
mesiyle olanaklıdır. Kül-
türbilim, Uygarlıkbilim.
Şehircilikbilim üçlüsü-
nün koşullanna ve kural-
lanna uyularak Topha-
ne'den Fındıklf ya kadar
uzanan "Sahpazan" sa-
hil şeridine alanlar ve
parklar yapmak yaşamsal
bir zorunluluktur. Bu
alanlara ve parklara ko-
nacak heykeller ve anıt-
lar çağdaş Türk uygarlı-
ğının göstergesi olacak-
tır.
Ömeğin; bu alanlardan
birine konacak görkem-
li (monumental) amt/ya-
zıtlardan biri Atatürk'ün
şu sözü olmalıdır: "Gel-
dUderiGibiGiderier" .
Atatürk bu sözü, I.
Dünya Savaşı'nda Ata-
türk'ün komutasındaki
Türk Ordulannın zafe-
riyle sonuçlanan son sa-
vaş alanından Istanbul'a
geldiği tarih olan 13 Ka-
sım 1918 günü, Haydar-
paşa'dan Sirkeci'ye git-
mek için bindiği askeri
ulaştırma gemisinin gü-
vertesinde söylemiştir.
Atatürk'e bu sözü söy-
lettiren görüntü şudur:
Istanbul limanında ve
Dolmabahçe önünde de-
mirlemek için Saraybur-
nu önünden ağır ağ^r ge-
çen altmış beş Ingiliz,
Fransız, Italyan, Yunan
ve diğer bağlaşık (mütte-
fık) devletlerin savaş ge-
mileri.
'Geldikleri gibi
giderier'
Bu savaş gemilerinin
geçişi sırasında Ata-
türk'ün içinde bulundu-
ğu donanma güçlerine ait
küçük gemi, Istanbul'a
gitmek için savaş gemi-
lerinin geçişinin sona er-
mesini bekler.
Devletin, Ülkenin, Ulu-
sun ve her şeyin yok ol-
duğu o gün, bu sözü an-
cak Atatürk söyler. "Gel-
dikleri GibiGideıier" sö-
zü, Türkiye Cumhuriye-
ti Devleti'ni kuracak olan
aklın, düşüncenin, bilgi-
nin, cesaretin, istencin
(iradenin), önderliğin,
ulusal bilincin, tarih bi-
lincinin sesidir.
Seksen yıl önce söy-
lenmiş bu büyük söz, bu-
güne değin taşa kazılmış
bir anıt-yazıt olarak ts-
tanbul'un hiçbir yerine
konmadı. Örneğin; eski
Haydarpaşa mendireği
üstüne bu devasa anıt'ya-
zıt konulabilirdi.
îstanbul'un bazı park-
lannda aramızda yaşa-
yan kişilerin bile heykel-
İeri var. Istanbul' un ba-
zı parklarında sanat ya-
pıtı yalanı buluşbelgeli
(patentli) "acaibaftan
(yadırgatıcı) birçok anıt
ve heykel var.
Fakat bu unutulmaz bü-
yük sözün yazılı olduğu
bir anıt/ yazıt yok. Tür-
kiye Cumhuriyeti Dev-
leti'nin kuruluşunun el-
linci yılı olan 1973'te,
Atatürk'ün doğumunun
100. yılı olan 198 l'de Îs-
tanbul'un alanlarına,
parklanna bir yığın hey-
kel ve anıt dikildi. Içle-
rinde yalnız "Geldikleri
Gibi Giderier" sözünün
üstünde yazılı olduğu bu
anıt/yazıt yok.
Türk tarih kitaplannın
tümünde Roma İmpara-
toru Sezar'ın kazandığı
bir savaş sonrası söyledi-
ği ünlü sözü "Geldim,
gördüm.yendnn" (Yeni,
vici, vidi) sözü yazılıdır.
Bu sözün Türkçesini
ve Larincesini tarih oku-
muş her Türk bilir.
Fakat Türkiye Cumhu-
riyeti Devleti'nin tüm
yurttaşlan acaba Ata-
türk'ün söylediği "Gel-
dikJeriGfci Giderier" sö-
zünübiliyormu?..
Bu soruyu Atatürkçü
görünümündeki tüm
gardırop Atatürkçüleri-
ne, globalcilere, küresel-
cilere, yeni vizyonculara,
ikinci cumhuriyetçilere,
etnik ve dinsel aynlıkçı-
lara, şeriat yandaşlanna,
padişah ve şah yandaş-
lanna, laiklik karşıtlan-
na, Cumhuriyet ve Ata-
türk düşmanlarına, Türk
Ulusunun, Türk Ülkesi-
nin, Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti'nin ulusal
birlik ve beraberlik ilke-
sine en çok gereksinimi
olduğu bu günlerde, bu il-
keyi bir aldatma aracı ola-
rak kullananlara ve ay-
dın görünümlü tüm "Ka-
raa\dm"lara soruyorum.
"Istanbulun Orta Yeri
Sahpazan" sahil şeridin-
de işlenmiş bir cinayetin
cesetleri görünümünde
duran gümrük depo ve
antrepolannı yok etme-
den, bu gümrük depo ve
antrepolannı işlevi deği-
şik yeni bir yerleşim ye-
ri olarak kullanmak, ikin-
ci bir "Sahpazan Cinaye-
ti" işlemektir.
(Buyazıl5Martl998
tarihinde Olaylar ve Gö-
rüşler sayfasında yayım-
lanmıştır.)
PENCERE
Avrupalı Bizim Gibi
Davranmazdı..
Çocuktum, babam subaydı, arada sırada kışla-
ya gider, askerin talimini bir oyun seyrediyor gibi
izlerdim...
Bir gün garip bir manzara ile karşılaştım; çavuş
bir eri ortaya çıkarmış, çömeltmiş, tuvaietlerde na-
sıl davranılacağını erata uygulamalı ders yöntemiy-
le öğretıyordu...
Şaka değil, köyden dağdan gelen Mehmetçik
'adabı muaşeret'e yabancıydı; e\\e yemek yiyen
köylü, çatalı bıçağı asker ocağında görüp tanıyor-
du.
•
'Vaktiyle Avrupalı dışkıyla dolu oturağını saray
penceresinden dışan dökerken biz alaturka he-
lalarda taharetlenırdik' diye övünebiliriz; geçmiş
zamanın hayali cıhan değer...
Ancak Batı, köylülüğü tarihe gömdü; biz ilkelli-
ğin mirasını omuzlanmızdataşıyoruz...
Muaşeret, zarafet, ıncelik, yasama biçimi, uygar-
lıkta bir kültür aşamasıdır, eğitim sorunudur...
Insan biryakını öldüğü zaman çırpınıp, yırtınıp,
bağırıp, çağınp dövünmeye de koyulabilir...
Gözyaşlarını ıçine akıtıp soylu bir duruşla acısı-
nı yüreğine de gömebilir...
Uygarlığın süzülmüşlüğünü içine sindirmek ve
davranışlanna yansıtmak kolay degildir; bu yolda
incelikli bir öğretimden geçmek gerekir.
•
Eski dönemlerde birisini övmek için kullanılan bir
deyişvardı:
'- Avrupa görmüş adamdır!..'
Geçti ogünler...
Artık Avrupalı turist Türkiye'de sıradan, alelade,
dogal sayılıyor; en başta Almanya, çeşitli Batı ül-
kelerinde milyonlarca Türk yaşıyor...
Peki, Avrupalı olabildik mi?..
Dünkü gazetelerimizin birinci sayfalannı gör-
dükten sonra çarpıldım ve Kemal Tahir ağzıyla de-
dim ki;
- Olabilemeyiz!..
Görgüsüzlük..
Zevksizlik..
Şişırme..
Abartma..
Estetikten nasibi olmayan kırmızı, mavi, yeşil, tu-
runcu renk cavalacıcozuyla içeriğinde gerçek dı-
şı bir övünme ve şişinme...
BizTürklerkendımizi nasıl biraşağılıkduygusu-
na kaptırmışız ki çeşitli olumsuz koşullara bağlan-
mış olan, sonu da belirsiz, 'ucu açık' bir müzake-
re sürecine başlamayı okurlanmıza görgüsüzlerin
düğünü gibi sunabiliyoruz?..
"Avrupalılık" mı bu?..
•
Inşallah AB'ye gireriz..
Ne var kı manzaramız hiç de iç açıcı değil..
Avrupa bizim için bir 'medeniyet' dünyasını vur-
guluyorsa, önce kendi içimizde 'uygar' olalım..
Medyada alaturka şamata utandıncı boyutlar-
da..
Daha ortada hiçbir şey yokken zil takmak..
Göbek atmak..
Belki bize yakışıyor..
Ama, benzemeye çalıştığımız Avrupalı, bizim
yenmizde olsa, bizim gibi davranmazdı.
Yargı karanyla yayını durdurulan
yazı dizisi kitap olarak çıktı.
HİKMET ÇETİNKAYA
Yıl arkadaşı
Nurettin Veren
anlalıyor
FETHUIİAH
GÜLHU'İN
40YIUJK
SERÜVBIİ-2
Eskilenn "fıkr-ı takıp" dediklen nedir?..
Hikmet Çetınkaya'nın Fehullah Gülen'e ılışkın yazı dızısı 1976 yılında
CumhuriYef'te yoyımlanıyof, Izrrtir, Kemalpoşfl, Kozdoglon'nda
Fettıultah Gülen'in öğrendlet içm kurduğu irtka kompkm ttrrntıhyof.
Yıl 2005!..
Yine Cumhunyet'te Hikmet'in kaleminden
"Fettıullahplardo İç Hesaplaşma"yı okuyocoksınız...
Çetinkayo'do fıkr-i takip vat...
İLHAN SELÇUK
GUNIZI YAYINCILIK tel / faks : 0.21 2 51 2 1 1 72
Okullara dikeceğiniz en büyük anıt
Atatürk'ün Bütün Eserleri'dir.