18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2005 PAZARTESİ + CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Auschwitz'teki toplama kampının Sovyet askerleri tarafından kurtulduğu gün dikcnli Öldürülen tutsaklann yakıldığı fınnlarYahudilerin çoğunlukta olduğu 1.5 milyon kişiyi Kamptakilerin kurtuluşunun 60'ıncı yılı olan 27 Ocak'ta Auschwitz'de törene katüan ve teller arkasına di/ilip fotoğraf çektiren çocukların yüzünde şaşkınhk ifadesi var. (AP) kurban eden Nazi vahşetinin insanın kanını donduran göstergelerinden biri. (AP) ölenler anısına mum yakan liderler arasında Rusya Devlet Başkanı Putin de vardı. (AP) Sovyet Ordusu 'nun 27 Ocak 1945 'te kurtardığı tutsaklar bir deri bir kemik veyürüyemeyecek kadar bitkin haldeydi Auschwitz'ten aküdakalanlarYAKOV VİNNİÇENKO* O cak 1945 'te Auschwitz'teki top- lama kampındakileri kurtaran üç Sovyet tümeninden sadece beş asker hayatta bugün. Ben onlardan biriyim. Hayatta kalan bu beş askerin en genciyim. Savaş bittiğinde 19 yaşın- daydım. Ancak 60 yıl öncesinde olup bitenler sanki dün olmuş gibı belleği- me kazınmış durumda. Ben Ukrayna'nın Vinnitsa kentinde doğdum. Annem beni ülkede kıtlık ol- duğu için 1934 yılındaMoskova'yagö- türdü. 1941 yazında ise sebze yetıştir- diği bahçesındeki işlere yardım etmek için dedemin yanına gittim. Ukray- na'ya 21 Haziran Cumartesi günü var- dım. Ertesi gün dedemin ineğini satmak üzere pazara ındık. Öğle saatlerinde ise hoparlörlerden yapılan anons, savaşın başladığını du- yuruyordu bize. Para aniden değerini kaybetti. Aslında normal şartlarda ine- ğimız için iki misli para alabilirdik.. ancak artık çok geçti. Henüz 15 yaşın- da olmama rağmen kayda geçirildim. Asker olmaya aday bir delikanlı olarak yedekte tutuluyordum. 17 yaşıma gel- diğimde ise cepheye gönderildim. Cep- heye gittiğim 1943 Ocağı'ndaAlman- ları Voronej 'den attık. Bir ay sonra ise Kursk'u kurtardık. Çok kanlı bir savaş oldu. Üç saat içinde bütün bir alay öl- dü. Kursk Savaşı'nda ağır şekilde ya- ralandım. lyileşince General Vasili Petrenko önderliğindeki -çok büyük bir komu- tandı, kısa bir süre önce öldü- alayda görevıme devam ettim. 1944 yazında Lvov'u, 19 Ocak 1945'te ise Polon- ya'da çok güzel bir kent olan Krakovv'u kurtardık. Ve 27 Ocak günü sabahın erken saatlerinde, 04.00 gibi Ausch- witz'e girdik. Auschwıtz Sola Nehri kenannda küçük bir kenttir. Orada bir toplama kampı olduğunu bile bilmi- yorduk. Almanlar daha üstündü Almanlann bızden çok daha gelışmiş, iyı sılahları vardı. Savaştıkları koşulla- rı da daha ıyiydi. Biz bazen günlerce aç dolaşıyorduk. Almanlanıı sıcak tu- tan kıyafetleri vardı. Bizim ise düzgün postalımız, çorabımız bile yoktu. Kı- sacası bizden üstünlerdi. Ocak ayı için • Kampa girdiğimizde şoke olduk. Her tarafta dikenli teller vardı. Herkes tek tip, çizgili kıyafetler içindeydi ve kasket takmıştı. Birer gölge, birer hayalet gibi görünüyorlardı. Kaburgaları sayılacak kadar zayıftı hepsi. Bazılannın hareket edecek bile mecali kalmamıştı. hava ılık sayılırdı. Bizim eritip su ge- reksinimimizi sağlamamız için lazım olan kar yoktu. Sonuçta biz o savaşı be- den gücümüzle kazandık. Her Alman askerine karşılık yedi adamımızı kay- bediyorduk. Auschvvitz'te şartlar çe- tindi. Almanlar toplama kampının ya- kınlanna cephane yığmıştı. Kurdukla- n barikatlann arkasından, uzaktaki nok- talardan bızı hedef alıyorlardı. Ateş ediyorlardı. Savaş yaklaşık beş saat sür- dü ve biz çok asker kaybettık. Ve so- nunda geri çekıldiler. Kampa girdiğimizde şoke olduk. Her tarafta dikenli teller vardı. Herkes tek tıp, çizgili kıyafetler içindeydi ve kas- ket takmıştı. Birer gölge, birer hayalet gibi görünüyorlardı. Kaburgalan sayı- lacak kadar zayıftı hepsi. Bazılannın ha- reket bile etmeye hali yoktu. Bazıları arkadaşlannın kolunda yürüyebıliyor- du. Bizimle konuşmaya çalıştılar ancak onlan anlayamıyorduk. Farklı ülkeler- den geliyorlardı. Aralarında Fransa, Polonya ve hatta Filistın'den gelen Ya- hudiler vardı. Bizim hesabımıza göre 7-10 bin arasında insan vardı o kampa biz girdiğimizde. Yasavan ölüler Sonra Almanların geçmişte yüzbin- lerce Yahudı tutsağı Almanya'ya gön- derıp orada zoruıılu olarak çok ağır ko- şullarda çalıştırdığını öğrendım. Kamp- ta kalanların ise çoğu ölmüş, hayatta ka- lanlar ise yaşayan birer ölü gibiydi llk olarak bizı karşılannda gördük- lerinde artık serbest olduklarına ina- namadılar. Durumu anladıklannda ise kimi güldü, kimi ağlamayabaşladı. Ço- ğu bızi öpmeye çalıştı. Ancak o kadar kötü görünüyorlardı ki mikrop kapma çekincesıyle kendimizi geri çekiyor- duk. Bizden yemek istiyorlardı. Ancak yanımızda yiyecek bir şey yoktu. Biz sadece birkaç saat kaldık ve kamptan aynlıp yolumuza devam ettik. Destek birlıklerimız ertesi gün ora- ya ulaştı. Kamptakileri yıkamak ve ka- nnlannı doyurmak ışlerıni üstlendiler. Kampta korkunç bir manzara vardı. Unutmak mümkün değil! Kadınlann pislik içindeki bölümüne girdiğimizde çoğu ağlıyordu. Bazılannın kıyafetle- rının üzerinde kan lekeleri vardı. Almanlar her şeyın bu kadar çabuk olacağını tahmin etmıyorlardı. Biz ope- rasyonu çok çabuk yapmıştık. Bir şey- leri uçurmaya ya da mayın patlatmaya zamanları olmadı. Kampın yakınlannda dev bir üretim merkezi kurmuşlardı. Tutsaklarına kim- yasal silah ürettiriyorlardı. Burada sa- dece kamptakilerçalışmıyordu. Sovyet- ler Birliği'nden gemiyle getırilen on- bınlerce sıvil de buradaydı. Kışla benzeri yapı sıralarla doluydu ve uzaktan bakıldığında fabrikaya ben- ziyordu. Aslında orası gerçekte bir "ölüm fabrikası"ydı. Savaşta çok şey, daha doğrusu çok kötü şey gördüm.. an- cak o kampta gördüğüm kadar korkunç bir şey görmedim. Oradaki izlenimden edindiğımiz deneyim bize Naziliğe son vermek için enerji vermişti. Ausch- vvitz'ten ayrıldık ve birkaç gün içinde batıya doğru ilerledik. Ve ben bir kez daha ağır yaralandım. Bu kez Alman topraklannda, "Lonau" denilen bir yer- de savaşıyorduk. Bir daha tekrarianmasın 2000 yılına kadar bir daha Ausch- witz'e gitmedim. 2000 yılında Polon- ya Devlet Başkanı Kwasniewski'nin daveti üzenne yıllar sonra ılk kez Ausch- witz'e gittim. Savaşın bitişinin 60'ın- cı yılı nedenıyle etkinliklerin düzenlen- diği bu hafta ise üçüncü kez oraya gideceğim. Insanlığın Auschwitz'te ölenleri ve onlan kurtarmak için kanlannı döken- leri unutacağını sanmıyorum. Böyle korkunç bir kâbusa tanık olan herkes bir daha aynı şeyın yaşanmaması için elinden geleni yapar. (The Guardian, İngiltere, 25 Ocak) * 27 Ocak 1945 'te Auschwitz7 kurtaran Kızıl Ordu'daçavuştu Baskıcı tutumdan vazgeçmek işeyaradı L F ilistin Devlet Başkanı Mahmut Ab- bas'ın Gazze'de sağladığı ateşkes bırçok Israillinin düşünmesine ne- den olmalı. Solcular, Avrupa'daki arkadaş- lan vc Yaser Arafat'ın bazı aptal taraftar- ları kendılerıne "Filistin halkının seçilmiş devlet başkanına" verdikleri gözü kapalı destekle hatayapıp yapmadıklannı sorma- lılar. Yıllarca "ulusalsembol" halınde olan Arafat'a verdiklen desteği sorgulamalılar. lsrail Başbakanı Ariel Şaron da terör sal- dınlarına tepki olarak verdiği agresif ya- nıtlann birçok kişinin canına mal olan Is- rail-Filistin sorununda gerilimin artma- sına neden olup olmadığını sormalı kendine. Arafat'ın kişiliği, konumu vc tutumu onu işgale karşı direnışte romantık bir sembol halıne getirdi. Bu durum onun teröre verdi- ği desteğin, yaptığı itene- ğin görmezden gelinme- sine neden oldu. Etrafın- dakiler onun intıfadayı durduracak gücü olmadı- ğına dair, lsrail savunma birimlennin onun güven- lik birimlerini ezdığine dair ve her şeyin suçlu- sunun Şaron olduğuna da- ir söylemini papağan gi- bi tekrarladılar hep. Li- beraller Oslo Barış An- laşması'ndan beri Arafat'ın banş yolun- da bir ortak olacağını düşünen kesimdi. Arafat şiddete başvurduğu zaman bile... Şimdi ise Malımut Abbas'ın dönemı ve resmi olarak devlet başkanlığı koltuğun- da oturduğu ilk haflada konuya yaklaşı- mında geçmişe oranla daha farklı bir yo- lu olduğunu gösterdi. Sılahlı intifadayı lanetleyen açıklamalan sadece kuru ku- ru bir mııhalefet yapma güdüsüyle yapı- lan açıklamalar değil onun diinya görüşü- nü yansıtıyordu. Bu diinya görüşü bugün- lerde siyasete dönüştürülüyor. Bu kadar yıl sonra, bırdenbire Hanıas vc Islami Ci- hat'ın Kassam flizclcrıylc saldırı dü^en- lenıcyc vc havan ateşıne son vcrmck. ko- nusunda ikna edilebılecekleri ortaya çık- tı. Hem de tsrail olaya hiç kanşmadan... Aniden başka değışıklıkler de oldu. Filis- tin güvenlik güçlerinı fiize saldırılarını durdurmak üzere konuşlandırmak müm- • Ariel Şaron birdenbire terörün kökünün kazınmasını istemenin bir anlamı olmadığını, Abbas'ı yapabileceği kadarmı yapma konusunda rahat bırakmanın doğru olduğunu anladı. kün oldu. Ve, Arafat'ın yerine yeni bir ıs- min gelmesi yönündekı istek lsrail'ın yer- leşim birimlenndeki ışgalci tutumunu sür- dürnıek için öne sürdüğü bahane olmak- tan çıktı. lsrail ıstihbaratı Arafat'ın terör saldırı- larındaki parmak ızlerinı bulma konusun- da başansız oldu. Ancak bu durum Ara- fat'ın şiddet olayları ve dökülen kandakı sorumluluğunu azaltmıyor. Abbas ategkes sansını yakaladı Geçen hafta olanlar ise lsrail yönetimi hakkında cıddi şüpheler uyandırıyor Yö- netinı, normal refleksleriyle davranıp Kar- ni ve Sderot'a yönelık terör saldınlann- dan sonra Gazze'ye bir başka saldırı da- ha düzenlenmesi için or- duyu gönderseydi ne olabı- leceğinı kestırmek zor de- ğil. Filıstinliler kayıplannı sayacaktı. Hükümet de baş- ka bir alternatifi olmadığı- nı söyleyecektı. Bu kez, Şa- ron her zamanki güdüleny- le davranmadı. Ve orduyu Filistin topraklanna saldır- mak üzere bölgeye gönder- meme yolunu seçmesı MahmutAbbas'a Gazze'ye gitme şansını verdi. Kendı birliklerini güçlendırip ateş- kesi sağlama şansını verdi. Ateşkes her an bozulabılir. Mahmut Abbas Siyonist değil. Ve, devlet başkan- lığı seçimi öncesinde bazı söyledikleri se- lefinin söylediklerinin karbon kâğıdıyla alınmış kopyası gibi. Ancak ikı tarafta da olgunluk ve iyi niyet belirtileri var. Ab- bas tutukluları serbest bırakmak, denetim noktalannı kaldırmak gibı konularda ls- rail'i beklemeden Filistinlilerin şikâyetle- rine çare aradı Bu onun uluslararası are- nadaki kredisını yükselttı Şaron da bir- denbire terörün tamamen kökünün kazın- masını istemenin bir anlamı olmadığını, Abbas'ı yapabileceği kadaımı yapma ko- nusuııda ıalıal bııakmamn dogrıı olduğu- nu anladı. Bunlar, ikı lıder arasındakı gö- rüşmelerin yeniden başlaması öncesinde olumlu sinyaller. (Haaretz, hraU, 26 Ocak) Senızıyaret etmek çok güzeldı kuquk kardeşım Ancak korkarım bızım ıçın başka bir yerde ozgurluk ateşı yakma vaktı geldı. (TheObserver) Küresel ekonomiyi kemiren hastalık... Annan'ın sözüyle e; Yolsuzluk, bürokratlann ceplerine para koymak- tan ileri bir şeydir. Eko- nomik büyümeyı yavaşlatacak bır şey olduğu dakesın. Ulus- lararası Para Fonu ekonomist- lerinden Paulo Mauro Rus- ya'nın yolsuzluk seviyesını Yu- nanıstan ve Çek Cumhuriye- tı'nınkine mdirmeyi başardı- ğını savunuyor. Mauro'nun he- saplanna göre bu gelişme, ül- kede yapılan yatırımın gayrı safi millı hasılanın yüzde 4'ü kadar artmasını ve gayri safı milli hasılanın yılda asgari bir puan büyümesini sağlayacak. Yolsuzluk Iskandinav ülkele- rinin sevıyesıne ındinlebilırse ekonomı üzenndekı olumlu et- kısı şımdikinin iki katı kadar olacak Küresel yolsuzluk sa- dece özel sektörü baltalayan bir şey değil, hükümetlerin sos- yo-ekonomik stratejilerinı uy- gulama şansını da azaltıyor. Bu nedenle sadece Rusya değil tüm ülkeler yolsuzlukla belir- li bir yöntem uygulayarak mü- cadele etmeli. Hepsi cezalandırılmalı Ancak bilinen bir gerçek var.. o da şımdiye kadar sadece bir- kaç ülkenın yolsuzlukla sava- şı kazanabilmış olduğu. Yol- suzlukla mücadele özellikle hü- kümetin bazı kollanna ve bü- rokrasi çevrelerine bulaşmış durumdaysa daha da zorlaşı- yor. Bu savaşı kazanmak için yolsuzluk yapanlann sürekli, yılmadan ve ciddi şekilde ce- zalandınlmalan lazım. Yolsuz- luk yapan bürokratlar, memur- lar arasından sadece "seçilen- ler" cezalandınhrsa o zaman ta- bandan tavana yolsuzluk ya- pılması riski artar. (Moscmv Tımes, Rusya,28 Ocak) Bu hafta Auschwitz toplama kam- pının Sovyet ordusu tarafından kurtanhşının 60'ıncı yılı dolayı- sıyla Birleşmiş Mılletler (BM) Genel Ku- rulu'nda düzenlenen seromonide herkes iyi niyetını ortaya koydu. Nazilenn ölüm kampında ölenlerin anısına ve sağ kalanlara ıthafen yapılan konuşmalar- dan en önemlisini de Genel Sekreter Kofi Annan yaptı hiç şüphesiz "BM, Nazizim denilen şeytana bir ya- nıt olarak kurulduğunu ve soykınm sı- rasında yaşanan vahşerin misyonunun şekillenmesinde etken olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır." Arap delegelenn çoğu Annan ve No- bel Banş Odülii sahibı Elic Wiesel'ın sÖ7 aldığı toplantıya katılmamalarına rağ- mcn loplantı Rırleşmiij Mıllctlcr'ın ah- lakı arılamılakı goıevlerının -sembıılık de olsa- gecıkmelı olarak bılıncıne va- rılmasının göstergesiydi. Genel Sek- reter Annan'ın doğru biçımde gözlem- lediğı ve dıle getirdığı gibı "dünyanın parlameııtosu" olarak da nitelendinlen uluslararası organizasyonun kuı-ulması- na neden olan şeyi belleğinde geri pla- na atmaması gerekiyor. Kuruluş anıacı ve nedenini unutmak ikı açıdan tehlıke arz eder. llki bu, soykınmı inkâr etmek, unutturmak isteyenlenn ekmeğine yağ sürer. BM 'nin de geçmişı unutması An- nan'ın deyişıyle Çingenelenn, Yahudi- lerin, Sovyet tutsaklann, eşcınsel ve en- gellilerin toplu katliamını yok farzetmek dığı bir gerekçe. Işlediklen ınsanlık suç- lan karşısında uluslararası hukuk norm- lan uyarınca verılecek cezalardan mu- af tutulma beklentısını de "bağımsız devletlerin içişlerine kanşılnıanıair ıl- kesıyle sağlamaya çalışıyorlar. Bunlar, BM tarihı boyunca birçok kriz sırasında "kanşmamak, çekimser kal- mak" için sunulan, mudahale yolunda- • Soykınm yapılmasınm önüne geçmenin Birleşmiş Milletler'in asli görevi olduğunu söyleyen Genel Sekreter Annan'ın söyledikleri ve eylemleri arasında çelişki var. ısleyeıı kcsımlerın i'jinc yarar lkincı tehlıke ise unutkanlığın üye ül- kelerin ulus devlet olma yolundakı ay- ncalıklarını koruma eğılımmı perçın- lemesi. Ulusal bağımsızlık birçokulke- nin yurttaşlanna uygulanan ınsan hak- kı ihlallerini haklı kılmak için kullan- kı kaıat lusuıılarını bkıkc e t m e k ıçın kullanılan tuhaf bahaneler. Söyledlklerl lafta kalıvor Annan, pazartesı gunü genel kurulda yaptığı konuşmada, u Dünyabirdenfaz- çelişiyorla kez soykınmı önlemek veya durdur- ma konusunda sınılta kaldığı için utan- malı" dedi. Kamboçya, Yugoslavya ve Rvvanda'da yaşananlan, BM'nin bu ül- kelerde dökülen kana karşı nasıl kayıt- sız kaldığını kastetti. Ve, "Darfur ve Sudan'da hâlâ korkunç şeyler yaşanı- yor" diye devam etti. Bunlar iyi, güzel ancak Annan'ın söy- ledikleri ve eylemleri arasında tuhaf bir çelişki var. 1994'teBMBanşGücü'nün başındaki adam konumundayken Rwan- da'daki komutanın mudahale edip soy- kınmı durdurma ısteklerine kulak asma- dı. Bugün ise Darfurlulan Sudan hükü- metının yaptığı soykırınıdan kurtarmak ıçın çaba sarf cdılmcsmc kaışı çıkan hükümetler kulübune başkanlık edıyor. lyı dılck ve nıyelleı masııııı ınsaııliinn yasjamlarını kurlaınıaya yelmıyor BM onun lıderlığınde asıl hedefı ve kuruluş anıacı olan Nazi vahşetınden sonra baş- ka soykırımlar yaşanmasını engelleme amacına ulaşamıyor. (Boston Gbbe, ABD, 28 Ocak)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle