Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
•f
CUMHURİYET 31 OCAK 2005 PAZARTESİ
INCELEME
Dünya Bankası ve IMF politikalannı uygulayan hükümetler söylemde güçlü, uygulamada cılız kaldı
edilemedioplumun en
örgütsüz ve sessiz
kesimini
oluşturan yoksullann en
önemli avantajı her dört,
beş yılda önlerine konan
seçim sandığıdır. Siyasal
partilerin yoksullukla
mücadele hedefini
benimsemeleri siyasal
düzlemde yoksulların
oylanna yönelik rekabeti
arttıracağı için bu
avantajın daha iyi
kullanılmasına kuşkusuz
katkıda bulunacaktır.
FİKRETŞENSES*
Yoksulluk ve ona bağlı olarak yoksul-
lukla mücadele konusunun son yıllarda
ülkemizde üzerinde en çok konuşulan
konular arasında yer aldığı görülmekte-
dir. Konu, siyasal gündem yanında aka-
demik gündemde de önemli bir yer işgal
etmektedir. Konuya ilişkin bilimsel ça-
lışma ve ulusal ve uluslararası düzeyde-
ki toplantı sayısmda son yıllarda kayda de-
ğer bir artış gözlenmektedir. (1)
Türkiye'deki yoksullukla mücadelede
GEREKLİ DESTEK SAĞLANMALI - Yoksullukla mücadeleyeyönelikadımlaratüırken özengösterilme-
si gereken birinci nokta, yoksullukla mücadele alanında özveriyle çalışan, yoksullukla mücadele için somut
öneriler geliştiren kişi ve kuruluşlann çabalannı yadsımamak ve onlara gerekli desteği sağlamak olmahdır.
Dünya Bankası'nın bakış açısının etkili olduğu
bir gündem içine sıkışıp kaldığı görülmektedir.
Bu sonuç birbiriyle ilintili iki temel etmenden kay-
naklanmaktadır. Bunlardan birincisi, Dünya Ban-
kası ve IMF'nin son çeyrek yüzyılda Türkiye ik-
tisat politikalan üzerindeki belirleyici etkileridir.
Bu etkinin son yıllarda işgücü piyasaları ve sos-
yal güvenliğe ilişkin politikalara kadar yayılması
yoksullukla mücadele alanında da bu etkiden ba-
ğımsız adımlar atılabilmesini en baştan engelle-
mektedir. lkinci etmen, bu kuruluşlann sağladık-
lan mali destek yoluyla yoksulluk araştırnıa gün-
demi üzerinde belirleyici bir rol oynamalarıyla il-
gilidir. Böyle bir ortamda işbaşına gelen farklı hü-
kümetler de, uluslararası duruma benzer bir biçim-
de yoksullukla mücadele için yeterli kaynak ayır-
mayarak söylem düzeyinde güçlü, uygulamada
ise cılız bir yaklaşım içinde olmuşlardır. Oysa,
2000'li yıllann başlannda Türkiye'de yoksulluk ora-
nı, Dünya Bankası'nın kendi verilerine ve günde
iki dolar esasma göre yüzde 10. 3'e, asgari gıda
tüketimi esasına göre kentsel alanlarda yüzde
17.2'ye, yoksulluk tehlikesi altındaki nüfu-
sun toplam nüfusa oranı ise yine kentsel alan-
larda yüzde 56.1 gibi kaygı verici boyutla-
ra ulaşmıştır. (2)
Kurumsal açıdan bakıldığında, yoksul-
lukla mücadele alanı, son dönemde Baş-
bakanlık'a bağlı genel müdürlüğe dönüş-
türülen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanış-
mayı Teşvik Fonu'nun (SYDTF), çok
sayıda sivil toplum kuruluşunun, bele-
diyelerin ve Dünya Bankası ve UNDP
gibi uluslararası kuruluşların etkinlik gösterdiği
karmaşık ve dağınık bir görünüm içindedir. Özel-
likJe sivil toplum kunıluşlarının amaçlannın ve
etkinlik alanlarının birbiriyle örtüştüğü, bazıları-
nın ise çok sınırlı bir amaç çerçevesinde dar kap-
samlı bir örgütlenme yapısı içinde oldukları gö-
rülmektedir. Bu çerçeve içinde geliştirilen yok-
sullukla mücadele politika ve önerileri de Bang-
ladeş örneğinden esinlenen yoksul kadınlara kü-
çük ölçekli kredi sağlanması, SYDTF ve o kap-
samda uygulamaya konan Dünya Bankası destek-
li Sosyal Riski Azaltma Projesi uygulaması çer-
çevesinde sağlanan para ve mal aktanmları ve ki-
mi Avrupa ülkelerindeki tartışmalardan esinlenen
vatandaşlık hakkı olarak asgari gelir desteği gibi
hemen hepsi sosyal politikanın dar sınırlan için-
de değerlendirilebilecek unsurlar üzerinde odak-
lanmaktadır.
Türkiye kendi polltikasını
oluşturmalı
Türkiye 'nin yoksulluk alanında da kendi özgül
koşullarını ön planda tutan bir araştırma günde-
mine ve yoksullukla mücadele stratejisi-
ne ihtiyacı vardır. Bu özgül koşullar ara-
sında en belirgin olanı Güneydoğu ve
Doğu Anadolu bölgelerinin yoksulluğun
bütün yönleriyle en yoğun olarak yaşan-
dığı bölgeler olması ve bu bölgelerdeki
yoksulluğun göçler yoluyla başka böl-
gelere de taşınmasıdır. Kadınların başta
eğitim olmak üzere insani gelişme kıs-
taslarına göre dezavantajlı konumda ol-
ması, gerek kırsal gerek kentsel alanlar-
da çocuk istihdamının eğitim sürelerini
ve kalitesini de engelleyecek boyutlara
ulaşması ve yoksulluğun bu yolla bir ku-
şaktan diğerine taşınması diğer bir önem-
li husustur. Yoksullukla mücadele strate-
jisinin ana ekseninde yer alması gereken
başka bir husus Türkiye'de özürlü yurt-
taş sayısının toplam nüfusa oran olarak
özellikle yüksek olmasıdır.
En başta bu koşullar dikkate alınarak
oluşturulacak yoksullukla mücadele stra-
tejisinin etkili kurumlara gereksinim du-
yacağı açıkça ortadadır. Neoliberal kü-
resel düzen sermayenin hareket alanın-
daki bütün engelleri kaldınp özellikle ni-
teliksiz işgücünün serbest dolaşımını en-
gellemeyi sürdürürken sermaye örgütle-
rinin ulusal ve uluslararası düzlemde güç-
lenmesine, emek örgütlerinin ise zayıf-
lamasına yol açmaktadır. Oysa, en ör-
gütlü ve etkili sivil toplum kuruluşlan
olarak sendikalar yoksullukla mücadele
alanının en önemli bileşenlerinden biri olmahdır.
Türkiye'de sendikalar 12 Eylül 1980askerîdar-
besini ızleyen yıllarda karşı karşıya kaldıklan bü-
yük baskılann izlenni hâlâ taşımaktadır. Neolibe-
ral politikalann bir parçası olarak işgücü piyasa-
larının esnekleştirilmesi yolunda atılan adımlar
sendikaların gücünün azaltılmasında etkili bir rol
oynamıştır. Küreselleşme dalgasının etkisiyle sen-
dikalar birçok sanayileşmiş ülke dalıil olmak üze-
re uluslararası düzlemde etkisizleşme ve hatta ge-
rileme süreci içine girmiştir. Birçok ülkede sendi-
kalaşma oranındaki gözlenen düşüş bunun en so-
mut bir göstergesidir. Türkiye sendikal hareketi bu
olumsuz gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmiş-
tır. Sendikal hareket egemen neoliberal bakış açı-
sının sözcüleri tarafindan yoksullukla mücadele-
nin bir engeli olarak tanıtılmakta ve sendikalı ke-
simin dışında kalan ve daha düşük
ücretle çalışmaya lıazır işsiz ve yok-
sendikalann asgari müşterekler üzerinde uzlaşa-
rak kendi içlerindeki bütünlüğü ve dayanışmayı sağ-
laması ve aynı amaçlar doğrultusunda etkinlik gös-
teren ulusal ve uluslararası düzlemdeki kuruluş-
larla dayanışmasını arttırması olmahdır.
Örgütlenme düzeyl
Enformelleşme eğiliminin hızla arttığı, yan- za-
manlı, geçici ve mevsimlik çalışma gibi yeni is-
tihdam biçimlerinin ve taşeronlaşma eğilimlerinin
yaygmlaştığı ve enformelle formel arasındaki ay-
rımın giderek azaldığı göz önüne alınarak sendi-
kaların yeni üye arayışlannı enformel sektörde de
sürdürmeleri beklenebilir. Ingiltere, Fransa, ABD,
Ispanya ve Almanya gibi sanayileşmiş ülkeler ya-
nında Brezilya, G. Kore ve G. Afrika Cumhuriye-
ti gibi ülke sendikalanmn bu yöndeki deneyimle-
ri yol gösterici niteliktedir Enformel sektörde ör-
ki kuruluşların bir listesini çıkarmak,
amaçlarını tanıtmak ve son birkaç yıllık
etkinlik raporlannı, kaynaklannın ve bun-
lann kullanım alanlarının dökümünü ve
yoksulluğa ilişkin sayısal veri ve gözlem-
lennı yayımlamak olmalıdır. Yoksulluk ko-
nusuyla ilgili kesimlerin dahı bu örgütle-
rin bir kısmının etkinliklerinden ve hatta
varlığından yeterince haberdar olmama-
sı bu çabanın gerekliliğine işaret etmek-
tedir. Bu örgütlerin bütün etkinliklerinin
saydamlığının sağlanması kendilerine top-
lum katmda duyulan güvenin artmasına
kuşkusuz önemli bir katkıda bulunacak ve
benzer alanda etkinlik gösteren kuruluş-
lann birleşerek güçlenmelerine yol aça-
bilecektir. Bu tür bir şemsıye örgütün di-
ğer bir katkısı sivil toplum kuruluşlan
arasındaki bilgi akışının artınası ve et-
kinlikleri arasındaki eş uyumun sağlan-
ması olacaktır. Aynca, bu yolla bu kuru-
luşlann etkinliklerinin başta Dünya Ban-
kası olmak üzere yerel gündemden uzak
uluslararası kuruluşlann parasal desteği-
ne ve dolayısıyla yönlendirmesine sürük-
lenme riski de azaltılmış olacaktır.
'Örgütsüz' mücadele
Kişiden kişiye yardımlan içeren ve ger-
çek boyutlan kestirilemeyen, ancak özel-
likle kutsal sayılan dönemlerde çok önem-
li boyutlara ulaştığını tahmin edebilece-
ğimiz geniş ve "örgütsüz" bir yoksulluk-
la mücadele alanı da bulunmaktadır. Özel
yardımların daha çok gönüllü kuruluşlar
Türkiye'nin yoksulluk alanında da kendi özgül
koşullarını ön planda tutan bir araştırma gündemine ve
yoksullukla mücadele stratejisine ihtiyacı vardır. Bu
özgül koşullar arasında en belirgin olanı Güneydoğu
ve Doğu Anadolu bölgelerinin, yoksulluğun bütün
yönleriyle en yoğun olarak yaşandığı bölgeler
olması ve bu bölgelerdeki yoksulluğun göçler
yoluyla başka bölgelere de taşınmasıdır.
sullann çıkarlarını tehdit eden bir unsur olarak
gösterilmek istenmektedir. Medyanın, birkaç istis-
na dışında çalışan ve sendikalı kesimlerin sorun-
lanna karşı gösterdiği ilgisizlik bu durumun bir baş-
ka yansımasıdır. Oysa, sendikaların örgütlü mü-
cadeleleri yoluyla sağladıkları ücret artışlannın
ve sosyal haklann geçmişte kendi dışlarında ka-
lan çalışan kesimlenn yaşam koşullarına olumlu
yansımaları olmuştur.
Yeni bir yol haritası
Sendikaların kendi özgül amaçlan açısından ol-
duğu kadar yoksullukla mücadele açısından da
yeni bir yol haritasına ihtiyaçlan vardır. Sendikal
hareket geçmişten gerekli dersler çıkararak ücret
artışları yanında, iş güvenliği ve işçi sağlığı gıbı
konulan gündeminde öne çıkarmalı ve bunlann öte-
sinde yoksullukla mücadele gibi alanlarda kendi
dışındaki kesimlenn sorunlarına da giderek daha
çok ilgi gösterme ve bu yolla kendilerine yönelik
toplumsal desteğin de artmasını sağlama çabası içi-
ne girmelidir. Bu yönde atılması gereken ilk adım
gütlenmenin bilinen güçlüklerine karşın yüksek bir
örgütlenme düzeyıne ulaşmak mümkün olabilir
Uganda ve Gana gibi sendikal hareketin Türkiye
kadar güçlü olmadığı ülkelerde bile sendikaların
işini kaybedenlerle enformel sektörde yeniden bu-
luşarak üye kaybını bu şekilde durdurmaya çalış-
tıkları gözlenmektedir. Hındistan'da Kendi Hesa-
bına Çalışan Kadınlar Derneği'nin 700.000'den
fazla üyesi olması sendıkalan bu yönde cesaret-
lendirebilecek bir gelişmedir. (3)
Kurumsal düzlemde, sendikalara ek olarak yok-
sullukla mücadele konusunda önemli rol oynaya-
bilecek kurumlar arasında etkili bir yoksullukla mü-
cadele stratejisinın geliştirilmesinde Devlet Plan-
lanıa Teşkilatı, uygulamada ise personel durumu-
nun nitelik ve nicelik açısından güçlendirilmesi ve
özerk bir yapıya kavuşturulması koşuluyla SYDTF
önemli bir rol üstlenebilir.
Yoksullukla mücadele alanındaki sivil toplum
kuruluşlannın tederatif bir yapı içinde bir şemsi-
ye örgüt altında toplanarak güç birliği oluşturma-
lannda sayısız yararlar vardır. Bu şemsiye örgü-
tün birinci işlevi yoksullukla mücadele alanında-
üzerinden yapıldığı sanayileşmiş ülkelerin aksine
Türkiye'de geniş yer tutan bu "örgütsüz" alanm
da yoksullukla mücadele stratejisinin tasarlanma-
sında dikkate alınması gerekmektedir. Sivil top-
lum kuruluşlannın toplumdaki güvenilirlik dere-
celerınin artmasına koşut olarak bu örgütsüz ala-
nm zaman içinde bu kuruluşlar lehine daralması
beklenebilir.
Bu yazının sınırlı çerçevesi içinde ancak birkaç
temel unsuruna değinebildiğimiz yoksullukla mü-
cadele konusu kolay çözümlere izin vermeyen kar-
maşık ve güç bir konudur Önündeki belki en çe-
tin engel bu konudaki siyasal iradenin genellikle
cılız bir görünüm sergilemesi ve sürekliliğinin
sağlanamamış olmasıdır. Uluslararası düzlemde,
nasıl ki Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dün-
yası az gelişmişlik ve yoksulluk sorununa karşı ger-
çek bir ilgi uyandırmış, bunu izleyen tek kutuplu
dönem ise bu ilginin azalmasında etkili olmuşsa,
ulusal düzlemde de, ekonomik kriz dönem-
lerinde artan ilginin bir süre sonra yerini
aşırı iyimserliğe ve duyarsızlığa bıraktı-
ğı görülmektedir. Bu ilginin sürekliliği-
nin sağlanarak etkili boyutlara ulaşması
siyasal alanda rekabetin artmasıyla müm-
kün olabilir. Toplumun en örgütsüz ve
sessiz kesimini oluşturan yoksullann en
önemli avantajı her dört, beş yılda önle-
rine konan seçim sandığıdır. Siyasal par-
tilerin yoksullukla mücadele hedefini be-
nimsemeleri siyasal düzlemde yoksulla-
nn oylanna yönelik rekabeti arttıracağı için
bu avantajın daha iyi kullanılmasına kuş-
kusuz katkıda bulunacaktır.
sendikal hareket
egemen neoliberal
bakış açısının
sözcüleri tarafmdan
yoksullukla mücadelenin bir
engeli olarak tanıtılmakta ve
sendikalı kesimin dışında
kalan ve daha düşük ücretle
çalışmaya hazır işsiz ve
yoksullann çıkarlannı tehdit
eden bir unsur olarak
gösterilmek istenmektedir.
ysa, sendikaların
örgütlü
mücadeleleri
yoluyla sağladıkları ücret
artışlannın ve sosyal
haklann geçmişte kendi
dışlarında kalan çalışan
kesimlerin yaşam koşullanna
olumlu yansımaları olmuştur.
Cerekll destek sağlanmalı
Yoksullukla mücadeleye yönelik adımlar atılır-
ken özen göstenlmesi gereken birinci nokta bu
alanda özveriyle çalışan, yoksullukla mücadele
için somut öneriler geliştiren kişi ve kuruluşların
çabalannı yadsımamak ve onlara gerekli desteği
sağlamak olmahdır. Öte yandan, neoliberalizmin
belirlediği dar çerçeve içinde hareket alanı bula-
bilen girişimlerin yoksulluğun azaltılması konu-
sunda kalıcı sonuçlar veremeyeceği de dikkatler-
den uzak turulmamalıdır. Neoliberal küreselleşme-
nin yolun sonu olmadığı, aksine bu sürecin artan
eşitsizlıkler ve yoksullukla yakından ilişkili oldu-
ğu asla göz ardı edilmemelidir. Bunun gibi, orta-
ya çıkan bu olumsuz tablo karşısında sistemin içın-
den ve dışından bugünden oluşan tepkilerin sonu-
cunda neoliberalizmin yerini, sanayileşmenin yol-
lannı açan, hızlı istıhdam artışlanna dayalı, geniş
halk kitlelerinin eğitim ve sağlık hizmetlennden
yararlanmalannı kolaylaştıran, yoksul kesimlerin
sorunlarına duyarlı, eşitlikçi bir bakış açısına bı-
rakması ve bu amaçlar doğrultusunda
yapılanacak sosyal devlet anlayışının güç-
lenmesi olasılığı gözlerden ırak tutulma-
malıdır. Bu bakış açısı neoliberal küre-
selleşmeyi ve başta yoksulluk olmak üze-
re onun hızlandırdığı olumsuz eğilimle-
ri veri alan ve çeşitli biçimlerde kişilere
sosyal yardım aktarma amacıyla sınırlı
kalan sosyal politika yaklaşımıyla taban
tabana zıt bir yaklaşımdır. Bu bakış açı-
sına sahip bütün kesimlere düşen ise güç
koşullara ve artan her türlü baskıya kar-
şın ümitsizliğe kapılmadan daha hakça
bir ulusal ve uluslararası düzenin ortaya
çıkması için mücadele etmektir.
C7
o
(1) Meslektaslanm Çağlar Keyder, Ayşe Buğnı ve
FikretAdaman 'ın Boğaziçi Üniversitesibiinyesin-
deM Sosyal fblitika Fonmıu ve Korel Göymen 'in
Sabancı Üniversitesi bünyesındekı tskmbulPoliti-
kalarMerkeziçerçevesinde bu komıdadüzenledik-
leri ve beninı de katılımalanngöriiş vedeneyimle-
rindenyaraıianmajirsatı bııkktğum topktntılar bu
yazııun temel esin kaynağım olıtftunnaktadır
'(2) WorldBankQ003). TiokevPovertyandCoping
ajier Cnses, Repon No. 241H5-TR, Hbshüıgton.
DC.-mridBank
(3) Dtın Galin, Organızingm the GbbalEconomy,
Clumging Role of Unions in the Contemponıry
WoridoflMboıır başlıkh topkmtıya suruıkm tebliğ,
Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal fblitika Forumu,
26-27Kasım 2004.
* Orta Doğu Teknik Üniversitesiîktisut Bölümii
Uluslararası yaklaşımlar
Devletler
bin yılın
hedefine
ulaşamadı
• Bir milyardan fazla insanın
sefaletle karşı karşıya kaldığı bir
dünyada sanayileşmiş ülkelerin
yoksullukla mücadele için kendi vaat
ettikleri son derece düşük düzeyin
dahi altında kalması mücadelenin
söylem düzeyinin ötesine
geçemediğinin bir kanıtıdırdır.
ANKARA (ANKA) - Insanlık tarihinin
özellikle son birkaç yüzyılhk dönemine
damgasını vuran yoksulluk konusunun son
on, on beş yılda Türkıye'de de gündeme
gelişi, gerek zamanlaması gerekse ele alınış
biçimi açısından 1980 sonrasında bütün
dünyada yaygınlaşan neoliberal iktisat
politikalannın olumsuz etkilerinden
soyutlanamaz. Bu polıtikalar sonucunda
başta Afrika ve Latın Amerika ülkeleri
olmak üzere birçok ülkede yoksulluk
oranında ve yoksulluğun derecesinde önemli
artışlar görülmüştür. Bunun sonucunda bu
politikalara ve bunlann tasarlayıcıları
konumundaki Dünya Bankası ve IMF gibi
kuruluşlara karşı tepkiler yükselmiş ve
bunlar kimi ülkelerde önemli sosyal
çalkantılara neden olmuştur.
Cılız gellsme
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) gibi kuruluşların aynı yöndeki
çabalanna karşm yoksulluğun 199O'lı yıllann
başında yeniden gündeme getirilmesinde
Dünya Bankası belirleyici bir rol oynamıştır.
Bu kuruluşun bu konudaki temel hareket
noktası ise bu politikalardan zarar gören
kesimlerin karşılaştıklan olumsuzluklann
hafifletilmesine katkıda bulunarak neoliberal
iktisat politikalanna karşı oluşan tepkilerin
önünü kesmek olmuştur. Zaman içinde
değişikliklere uğramış olsa da Dünya
Bankası'nın yoksullukla mücadele yaklaşımı,
söylem düzleminde istihdam artışlan
sağlayabilen hızlı büyüme, sağlık ve eğitim
harcamalannda artışı esas almış, uygulamada
ise son derece cılız bir gelişme göstererek
neoliberal politikalardan zarar gören
kesimlere yönelik bir güvenlik şemsiyesi
oluşturma çabalarının ötesine geçememiştir.
Dünya Bankası ve IMF ile yapılan
anlaşmalar çerçevesinde uygulanan
neoliberal politikalann bir sonucu olarak
birçok ülkede devletin ekonomideki hareket
alanı daraltılır, kamu yatınmları ve istihdamı
kısılırken sağlık ve eğitim alanlarmdaki
kamu harcamalannda önemli bir artış
sağlanamamaktadır. Verimli istihdamm temel
kaynağım oluşturması beklenen sanayileşme
hedefinden neredeyse hiç bahsedilmez
olmuştur. Bunun gibi, yoksulluk düzeyinin
dığer önemli belirleyici unsurları arasında
yer alan mülkiyet dağıhmı, gelir dağılımı ve
vergi yapısı ile vergi yükünün değişik
kesımler arasındaki dağılımı gibi konular da
uygulamada bu kuruluşlann temel ilgi
alanlarının dışında kalmaktadır.
Vtfashlngton sonrası Ittlfak
Özellikle Asya krızi sonrasında son yedi-
sekiz yılda bu kuruluşlara yöneltilen
eleştinlerin Washington lttifakı olarak
nitelenen katışıksız neoliberal gündemde
kimi önemli değişikliklere yol açarak
VVashington-sonrası lttifak olarak nitelenen
yeni bir yaklaşıma yerini bırakacağma ilişkin
beklentiler yoksullukla mücadele konusunda
da çok büyük ölçüde boşa çıkmıştır. Bu yeni
yaklaşmıın diğer önemli bir unsurunu
oluşturan "iyi yönetişim" kavramı ise
neoliberal politikaların köklü bir biçimde
yeniden gözden geçirilmesine yol açmak
şöyle dursun bu politikaların doğru,
uygulamanın ise kötü yönetim sonucu zayıf
kaldığı görüşünün pekiştirimıesi ve olumsuz
sonuçlann sorumluluğunun yine azgelişmiş
ülkelerde aranmasına yönelik bir işlev
üstlenmiştir. Dünya Bankası ve IMF
aracılığıyla değişik ülkelerde uygulamaya
konan politikaların yoksullukla mücadele
açısından kayda değer bir gelişme
sağlayamadığı açıkça görülmektedir. 2000
yılında belirlenen ve 2015 yılına kadar açlık
ve yoksulluğun azaltılmasında belirli mesafe
kat etmeyi amaçlayan 'Bin yılın hedefleri'nin
ulaşılamayacağı şimdiden anlaşılmıştn-. Bir
milyardan fazla insanın sefaletle karşı
karşıya kaldığı bir dünyada sanayileşmiş
ülkelerin kalkınma ve yoksullukla mücadele
için sağladıklan yardımların kendi vaat
ettikleri son derece düşük düzeyin dahi
altında kalması yoksullukla neoliberal tarzda
mücadele konusunun bile söylem düzeyinin
ötesine geçemediğinin bir diğer önemli
kanıtını oluşturmaktadır.