14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H i J v U l ı U1VJJL ekonomi(o cumhuriyet.com.tr 13 Türkiye'nin kredi kartı krizine adım adım yaklaştığı uyansını yapan ATO, faize sınır istedi Kart faizleri plastikpatlayıcı• ATO'nun Bankacılık Düzenleme vc Denetleme Kurumu'na sunduğu raporda, kart faizlerine yasal bir sınırlama getirilmesi istenirken kullanıcıya da önerilerde bulunuldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kredi Kartlan Yasa Taslağı hazırlığı içerisinde bulunan Bankacılık Denet- leme ve Düzenleme Kurulu'nun (BDDK), Ankara Ticaret Odası'ndan (ATO) kredi kartlan konusunda görüş istediğı bildirildi. ATO'dan yapılan açıklamaya göre, oda tarafından söz- lü ve yazılı olarak BDDK'ye 22 mad- delik rapor sunuldu. ATO raporunda, kredi kartlanna ya- sal düzenleme getirecek bir yasanın bir an önce çıkanlması ve kredi kartı faizlerine yasal bir sınırlama getiril- mesi istendi. Raporda, söz konusu fa- 'Her 3 karttan biri sorunl KONYA (AA) - Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Kemal Özer, Türkiye'de kullanılan her 3 kredi kartından birisinin sorunlu olduğunu belirterek "Diğer üçte birlik bölüm de sorunlu lıale gelmek üzere" dedi. Önceki yıllarda gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle kredi kartının çok sayıda kişiyi ciddi boyutlarda sıkıntıya soktuğunu belirten Özer, izlerın devlet borçlanma faizlerine ya da tüketici kredisi faizlerine endeks- lenmesi önerisinde bulunuldu. Kredi kartıyla taksıtlendirme işleminin sı- nırlandırılması gerektığı vurgulandı. "Kredi Derecelendirme Sistemi"ne geçilmesi önerilen raporda, aynca kre- di kartıyla internet üzerinden oynanan kumarın da engellenmesı istendi. So- runlu kredi kartlarıyla ilgili olarak bankalann illerbazında görevlendirdi- bugün sokak aralannda bile satılan kredi kartı kullanımının arttığını ifade etti. Özer, ülkede 30 milyona yakın kredi kartının kullanımda olduğunu ve bu rakamın giderek arttığını anlattı. ği avukatlann, ödemeler ve icra takip- leri aşamasında tüketiciye anlayışsız davrandıklanmn gelen mektuplardan ve şikâyetlerden anlaşıldığı belirtildi. Kullanıcıya öneriler Raporda, "Kredi Kartları Bilgilen- dirme" kampanyası düzenlenerek tü- keticilerin bilinçlendirilmesinin en az yasa kadar önemli olduğu kaydedildi. ATO Başkanı Sinan Aygün, Türki- ye'nin kredi kartlan krizine adım adım yaklaştığını belirterek şunları kaydet- ti: "Kredi karüfaizi oranlanayhkyüz- de 4.44 ile 8.95 arasında değişiyor. Bu faizlcrin yıltak bileşik faizleri de yüzde 68.4 ile yüzde 180'leri buluyor. Yülık enllasyonun yüzde 9 olduğu ülkede böyle bir faiz olur mu?" Aygün, kredi kartı kullanımında tü- ketıcilenn dıkkat etmesi gereken ko- nulan şöyle sıraladı: "Kullandığınız kredi kartının aylık faizlerine sürekli olarak hakııı. Pahalı bankalann kredi kartlannı kullanmayuı. Cücünüz üze- rinde haıvama yapmayın. Eğerborcu- nuzun tamanıını ödemeyecekseniz, kredi kartı borcunu ödemek için son ödenıe tarihini beklemeyin. Hesap ke- sim tarihüıden hemen sonra ödemeni- n yaparak faizden kurtulun. Asgari ödeme tutaruun zamanuıda ödenme- mesi halinde gecikme faizi ödeyeceği- nizi unutmayuı. Taksitlendirdiğiniz alışverişlerinizibir kenara not edin. Ay- lıktaksit linıitinizi aşnıamaya özen gös- terin. O ay yapüğınız harcamalaruı ta- mamııu, hesap kesinı tarihüıden son- ra mutlaka kapann. Bir kart borcunu diğerbirkartla kapatmayoluna gitme- yiıı. Bu, borcunuzu arttırnıaktan baş- ka bir işe yaramayacaktır. Mümkün olduğunca birden fazla kredi kartı kul- lanmayın. Internet üzerinden sanal ku- nıar oynamayın. Harcanıa siliplerini, kredi kartı ekstrenizle karşılaşürın." URTTAŞTANSORU YA ĞMURU Çin'denasılyatırım yapabilirim? ANKARA (AA) - Hazine Müsteşarlı- ğı'na, bilgi edınme hakkı çerçevesinde toplam 470 soru gelir- ken bunların 381 tane- sinin müsteşarlığı, 89 tanesinin ise diğer ku- rumlan ilgilendirdiği bildirildi. En çok başvuru 2004 yı- lı Eylül ayında, en az başvuru Ma- yıs ayında yapıldı. Gelen taleplerde, en çok nema hesabıyla ilgili sorular gelirken, "Nema hesabımı Zira- at Bankasfnda bula- nuyorlar, Ha/ine'de siz bulabilir misiniz? Çin'de nasıl yatınnı ya- pabinrim? Hazine bo- \ nosunu nasıl alabilirim, getirisiyüzde kaç?" gi- bi sorular da yer aldı. "Çin'de nasıl yatırım yapabilirim?" sorusu Pekin Ekonomı Müşa- virliği tarafından yanıt- lanırken yurtdışı kredi- lerden nasıl yararlanı- labileceği ile Yeni Türk Li- »rası'na ılışkin sorular da yö- neltildi. Sigorta eks- peri olmak için talepte bulunanların yanı sıra sigorta şirketlerinden paralarını almadıkları gerekçesiyle şikâyetçi olanların talepleri de Hazine Müsteşarlı- ğı'nageldi. İN'İN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ: Kota meselesi uzlaşmayla çözülür ANKARA (AA) - Çin'in Ankara Büyü- kelçisi Song Aiguo, Türkiye'nin Çin'e ko- ta kararını değerlendi- rirken "Kota ıneselesi- ni, karşüıklı saygı, ya- rar ve 'kazan kazan' felsefesi ile çözmekten yanayız" dedi. Aiguo, dünya- datekstılkotala- rının 2005 'ten itibaren kalktığı ortamda Dünya Ticaret Örgütü kuralla- nna dayanarak Türki- ye'nin iç pazarı koru- maya dönük 42 kate- gorıde 159 üründe Çin'e dönük kota kara- n ve bu konuda Çin ta- rafı ile yapılan görüş- melerde gelinen nokta- ya ilişkin soru üzerine, son yıllarda iki ülke ilişkilerinin hızla geliş- tiğine işaret etti. Aiguo, bu hızlı geliş- me ile birlikte bazı me- seleler çıkmasının da doğal olduğunu vurgu- ladı. Tekstil konusunda Türkiye ve Çin'in iki önemli ülke ol- duğunu, bu ko- nulardabırbiri- ni iyi anladığını söyleyen Aiguo, "Onun için tekstil ko- nusundaki meseleyi aş- mak için her iki taraf olarak îstişare meka- nizmasıişletmekistiyo- ııı/, Çin olarak karşı- lıklı saygı, yarar ve' ka- zan kazan' felsefesi ile bu meseleyi çözmekten yanayız" dedi. Kaburga Sofrası, pekçokArap ülkesininyanı sıra Rusya'danda sipariş alıyor Yemekîhraç ediyorlar LEYLAÇEVİK Cebrail Deınirat tarafından 8 yıl önce kuru- lan Kaburga Sofrası, bugün Rusya'nın yanı sı- ra aralannda Birleşik Arap Emirlikleri, Suudı Arabistan, Bahreyn, Suriye, Çezayir, Tunus, Fas ve Lıbya'nm da bulunduğu pek çok Arap ülkesıne yemek ihraç ediyor. Şu anda Şişlı ve Aksaray'da olmak üzere iki restoranda hizmet veren Kaburga Sofrası'nın kuruluş öyküsü ol- dukça ilginç. Mardinli Abdola aşiretinin iki oğlundan bi- ri olan Cebrail Demirat çalışma hayatına aile- sine ait çırçır ve un fabrıkalannda sanayicı ola- rak başlamış. Daha sonra işlerin kötüye gitme- sının ardından iflas edince Mardin'den Istan- bul'a gelen Demirat, bir süre ticaretle uğraş- mış. "Kaburga Sofrası'ıu açmaya nasıl karar verdiniz?" sorusuna "Boğazıma olan düşkün- lüğüm sebep oldu" diyerek yanıt veren Demi- rat, Mardin'e özgü ve kendisinin çok sevdıği "kaburga dolması"nın lezzetini başka insan- larla paylaşmak ısteğınden yola çıktığını söy- lüyor. Kaburga dolması etin sekiz saat boyunca buharda pişirilmesiyle hazırlanan bir yemek. Böyle zahmetli ve yöresel olması nedeniyle pek de bilinmeyen biryemeği hazırlayacak aş- çı bulmak neredeyse imkânsrz olduğu için De- mirat mutfağı eşi Esra Demirat'a emanet et- miş. Ancakbüyüme stratejisı çerçevesinde di- ğer illerde hatta ül- kelerde şubeler açmayı plan- layan Demi- Kaburga Sofrası şu anda Şişli ve Aksaray'da olmak üzere iki restoranda hizmet veriyor. rat çifti bunun için kaburga dolması ustalığı için konusunda 8 kişilik bir ekibi eğitıyor. Şu anda Bakırköy ve Anadolu yakası için mekân arama çalışmalannı sürdürdükJerini ifade eden Demirat "Yurtdışında da ilk olarak Dubai'de bir şube açmayıdüşünüyonız. Kurumsallaşma çauşmalanmız (amamlandıgıııdaysa franchi- sûıg vermeyi planhyoruz" diyor. Kaburga Sofrası 'nı daha çok bir konuk ağır- lama yeri olarak tanımlayan Demirat şöyle ko- nuşuyor. "Yöreselveheryerdebulunmayanye- mekler yapnğınuz için insanlar özellikle yurt- dışuıdan gelen misafirlerini bize getiriyorlar. Ihracat olayı da böyle oldu zaten. İstanbuTda- ki restoranlanmızda ağıriadığımızyabancılar, kendi ülkelerine döndüklerinde de bizden ye- mek istiyoriar. Rusya ve hemen hemen bütün Arap ülkelerine kaburga dolması gönderiyo- ruz. AB gıda konusunda dahatitizdavrandığı içinse Avrupalılar yolcu yanında götürüyor." 70 bin kayıtlı müşteriMüşteri memnuniyetinin kendisi için çok önemli olduğunu vurgulayan Cebrail De- mirat, bunun için kuruldukları günden itibaren bir anket sistemi uyguladık- larından söz ediyor. Şu ana kadar 70 bin kayıtlı müşteriye ulaştıklarını ifade eden Demirat, tüm müşteri- lerine doğum günlerinde kart gönderdiklerini ifade ediyor. Mönüde neler var? Kaburga Sofrası'nda sa- nat ve siyaset dünyasından pek çok ünlü ismi ağırladıklarını belirten Cebrail Demirat, mönülerinde yer alan yemeklen mumbar, haşlan- mış içli köfte, güveç ve kaburga dol- ması olarak sırahyor. Mönüde ayrı- ca çorba, salata ve tatlının yanı sıra Güneydoğu'ya özgü mırra kahvesi bulunu- yor. Kişi başına fiks mönünün 27.50 YTL olduğu Kaburga ^ Sofrası'nda et başta » » olmak üzere bulgur- dan baharatlara ka- dar hemen bütün mal- zemeler Mardin'den ge- liyor. «r» ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ulusal ile Küresel Kapitalist ekonomik gelişme büyük bir dönü- şüm geçiriyor. Son çeyrekyüzyıl boyuncatekno- lojik yenilik ekonomik büyümenin temeline yer- leşiyor; bu olgu mal ve hizmet üretiminı biçimlen- diriyor. Böyle olunca da uluslararası ekonomik ya- rış bu noktadan başlıyor; ileri teknoloji kullanan ve daha da önemlisi üreten ülkeler hızla gelişiyor. İleri teknoloji üretimi esas olarak, araştırma bi- rimlerinin işidir. Üniversiteler, şirketler ve devletin araştırma birimleri araştırma ve geliştirmeyle uğ- raşırlarsa da bu konuda asıl kilit şirketlerdedir. Bu nedenle ülkeler, uluslararası ekonomik ya- rışa, ileri teknolojiyle güçlenen büyük şirketleriy- le çıkıyorlar. Daha doğrusu, şirketin mülkiyetinin kime ait olduğuna bakmaksızın; kamu-özel ser- maye ayırımı yapmadan, uluslararası çıkar yarı- şına güçlü şirketlerle katılınması çağımıza dam- gasını vuruyor. Ulusların ekonomik çıkar yarışı, büyük şirketlerin ileri teknoloji yarışına dönüş- müş bulunuyor. • •• Türkiye 1970'li yılların ikinci yarısında, devlet eliyle ileri teknolojiye dayalı sanayileşme yönün- de bir açılım girişimi yaptı. O yıllarda, elektronik, elektro-mekanik, makine-motor, takımtezgâhla- rı ve nitelikli çelik üretimi yapacak, özel hukuk hü- kümlerine göre çalışacak ve sermayesi kamuya ait, kısacaSAN'lı kuruluşlardadenilen makine ve motor sanayisi şirketleri kuruldu. Daha sonra, 1980 sonrasında estirilen güçlü özelleştirme ta- lanı, eskilerle birlikte bu fidanları da kesti, biçti, yok etti. Oysa aynı yıllarda Fransa'dan Çin'e, dün- yanın aklı başında ülkeleri, şirketlerini güçlendi- riyordu. Türkiye, Teletaş'tan başlayarak aptalca özelleştirirken bu ülkeler kamu şirketlerini iyice küreselleştirdi. O yıllarda sermayesinin yüzde 55'i Hazine ve yüzde 45'i de Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'na ait olarak kurulan, 30 Ocak 1976'da ça- lışmaya başlayan ve 1980 sonrasının özelleştir- me katliamından, büyük bir olasılıkla askeriyenin koruması sonucu kurtulabilen Türk Uçak Sanayi AŞ (TUSAŞ), şimdilerde önemli ve büyük işlere imza atıyor. AB'nin Airbus şirketinin ürettiği, iki katlı, 555 yolcuyu 14 bin 800 kilometre uzağa ta- şıyabilen dev yolcu uçağı Airbus 380'in motoru- nun kompresör diskleri, TUSAŞ tesislerinde üre- tiliyor. Alınan siparişin 10 milyon dolar dolayında olduğu açıklanıyor. TUSAŞ'ın Eskişehir tesislerin- de 655 kişi çalışıyor; üretimin yüzde 83'ü dışarı- ya satılıyor. ABD ile AB arasındaki ekonomik çıkar yarışı- nın önemli noktalarından biri, yolcu uçağı yapı- mına, Boeing ile Airbus şirketleri arasındaki yarı- şa dönüşmüş bulunuyor. Bir şirketler şirketi ola- rak oluşturulan ve sermayesinin yüzde 80'i (EADS) Avrupa Havacılık, Savunma ve Uzay Şir- keti'ne ait Airbus'ın kurucu ortakları arasında dev- letler de var. Şirketin borsada serbest alım satım konusu olan sermaye payı ise yalnızca yüzde 34,08 düzeyinde kalıyor. Geçen günlerde Fran- sa, Ingiltere, Almanya ve Ispanya devlet ve hü- kümet başkanlarının Airbus 380'in tanıtımına bir- likte katılmaları, çıkar yarışının anlamını çok yu- karılara çekiyor. ••• TUSAŞ dersinden ülkenin gelişmesini isteyen- ler yararlanabilir. Satılmaları için uğraşılan Türk Telekom, TÜPRAŞ, THY ve diğerleri, körü körü- ne özelleştirilip yok edilmekten kurtarılabilir. Bu- ralardaki kamu sermaye payı korunabilir; yeniden yapılandırılmaları, özel hukuk kurallarıyla özerk çalışmaları, güçlenmeleri ve uluslararası yarışa çıkmaları, hâlâ sağlanabilir. Ancak bunları yapabilmek için ulusalı duyum- samak, özümsemek ve küresel düşünebilmek; bu konularda IMF'ye hiç ama hiç ödün vermeye- cek birtutumu benimseyebilmekgerekir. Bu ulu- sal uyanıklığı yakalamadıkça, TUSAŞ gibi, kaya- ların üzerindetutunmayaçalışan çiçekler benze- ri çıkışlar kalır. Hiç olmazsa onları besleyip büyüt- mekte yarar var. Ancak, aç kurtlar pusuda bekliyor. Tam da bu sırada, ortakları olan yabancı şirketlerin serma- ye paylarını satın alarak iyice güçlenen, uluslara- rası siparişler alan bir diğer büyük kuruluşumuz olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'ni (TAI), Ital- yan Alenia şirketinin "satın almak" istediği açık- lanıyor. Oyuna gelinmemesi gerekiyor. ••• Geçen haftaki "Giden Güneş Dönmeli" başlık- lı yazımın birtümcesi bir "teknikatlamanın" kur- banı oldu; çıkmadı. Tümce şöyleydi: "Kimi güneşler, hiç batmaz; 24 Ocak 1993'te yitirdiğimiz Uğur Mumcu gibi, halkm kalbineyer- leşir.. oradan sürekli doğarlar". yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMtSlNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Yineyılın, Davos'tan konuşmakzorun- da olduğumuz haftası geldi. On yıl önce, küreselleşiyoruz "şamatası" (Arapça an- lamına sadık kalarak) ıçinde Davos, "gösteri toplumunda" uluslararası mali sermayenin "kaptanlarının" kulübü ve onların hayranları için bir "özdeşleşme nesnesi" olarak vitrine çıkarılırken, yazı- mı yazmaya, sergilenen küstahhğa tep- kiyle oturuyordum. Şimdi o günler geri- de kaldı. Davos, artık, gittikçe büyüyen bir can sıkıntısı gibi bir şey; içimden yaz- mak gelmiyor. 'Odak noktası yok' Şu duruma bakar mısınız? Irak'ta "se- çimler" oluyor. ABD uçakları Iran'ın ha- va sahasını koruma kapasitesini test eden uçuşlar düzenliyorlar. Filistin yerel seçimlerinde Hamas büyük bir zafer ka- zanıyor. En önemlisi küresel ısınmayla il- gili son veriler gezegenimizin "son kul- lanma tarihine" gelmek üzere olduğu- muzu gösteriyor. Ama biz "yorumcular" bu hafta, New YorkTimes'tan Alan l_o- well'in sözleriyle "kapitalist narsisiz- min tapınağında" yapılan ayin üzerine en az bir kez yazmak zorundayız. Ben de "Kaderimse çekerim" diyerek çarşam- badan bu yana, dünya basınındaki yo- rumlardan biriktirmeye başladığım mal- zeme bir de baktım ki cumartesi sabahı 80 A4 sayfasını geçmiş. Bu 80 sayfalık laf salatası denizinde uf- laya puflaya yüzmeye çahşırken, çok sayı- da yazarın, benim Davos'un (Dünya Eko- nomik Forumu) bu 2005 web sitesine bak- tığımda edindigim izlenimi paylaştığını gör- düm: Bu yıl Davos toplantısının bir odak noktası yok. Bu yüzden bu yıl "herşeyi" ko- nuşmaya karar vermişler. örneğin, "Bush yönetimiyle ilgili kaygılar ne zaman yerle- rini birsonraki hükümetle ilgili kaygılara bı- rakacak?", "Avrupa Birliği'nin genişleme sürecinin getirdiği sorunlaraşılabilirmi?", "Çin'deki büyüme ne zaman yavaşlar, bu yavaşlama dünya ekonomisini nasıl etki- ler?", "Ortadoğu'da yeni bir 'Barış Süreci' başlıyor mu?", "Afrika'da 'açlık' konusun- da neleryapılabilir?"'... Daha dar konulara gelınce... "Gündemde bir dolar krizi var mı?", "AIDS felaketine bir çare bulunabi- lirmi?", "Yoksullan kayıran dahaadilbirkü- reselleşme nasıl olabilir?", "Küresel ısınma konusunda neleryapılabilir?" vb... Böyle her şeyi konuşmaya kalkınca da toplantı konularını saptamanın sorun olma- sı da kaçınılmaz. National Revievv editö- rünün dalgageçtiği kadar var: "Nedenzen- Mecburen 'Davos' gin ülkelermutluluk satın alamaz", "Bizi in- san yapan nedir?", "Küçük düşünmeyi öğ- ren", "Sanatçılarhâlâ dünyayı değiştirebi- lirlermi?" vb... Bilmesem, bir hippi komü- nünün eğitim toplantısı sanacağım. Tüm bu "toplumsal girişimcilik" (Bu yıl Davos'a sokulmaya çalışılan bir deyim) eli reçel ka- vanozunda yakalanan çocuğun, gülerek, büyük bir yüzsüzlükle şirinliğe sığınmasına benzemiyor mu? Belli ki artık Davos, üzerinde odaklaşacak konu bul- makta zorlanan bir kala- balığın, birkaç günlüğü- ne "küresel aydın takli- di" yaparak eğlendikle- ri bir yere dönüştü. Ah! Az daha unutuyordum. Eğlenceden söz açılınca hatırladım: Bu yıl Davos'ta sosyal işlev üstlenmeye karar ver- miş sanatçılar da vardı. Angelina - Lara Croft - Joli, Richard - American Gigolo - Geer, Bono ve bir de... bu konuda yazan tüm erkek (bazen de kadın) yorumcuların kalemini ve yüreğini hoplatan Sharon - Ba- sic Instinct- Stone. Bir toplantıda erkekleri (bu kez oturduğu yerden kalkınca) heye- canlandırarak birgecede 1 milyon dolar top- lamış. Biz erkekler adam olmayız, sarışınlar ve ıktıdar söz konusu olduğunda... Iktidar deyınce de bu kez aklıma Brezilya Devlet Başkanı Lula geldi. Iktidar adamı ne hale getirmiş sonunda. Kendı ülkesindetoplanan Dünya Sosyal Forumu'nda konuşurken dinleyicilerin tacizine uğ- ramış, Arjantin Devlet Başkanı'nın adını yanlış söylemiş. Buna karşılık Davos'ta "yeni dostları" arasında itibarı yüksek, keyfı yenndeymış. Cerileme devrl Çok sayıda yorumcu- nun arasında, Davos'ta çok iyi vakit geçir- mekten memnun olmalarına karşın bu "tıl- sımlı" ortamın artık eski öneminı, dolayısıy- la da "tılsımını" kaybetmekte olduğuna iliş- kin "hüzünlü" bir konsensüsun oluşması da dikkat çekiciydi. Davos aslında bir Anglosakson (ABD-ln- giltere) platformu, onun hegemonyasının bir yüzü. Davos, küreselleşme furyası sırasın- da, Clinton döneminde, ABD yönetimi bu- rayı kullanmaya karar verince hızla yüksel- di. "Davos Man" kavramını anımsarsınız. Elinde bilgisayarı, cebindetelefonu ve "Bu- siness Class" uçak bileti, bugün Londra, yarın Hong Kong, sonra Rio, Meksiko, New York Cape Town... Tümüyle küresel, "top- raktan kopmuş sermayenin" yüzü; gelece- ği temsil eden bir devrimci. önce 1997 As- ya krizi gidilmesi gereken yer sayısını azalt- tı. Dikkatler yeniden New York, Londra bor- salarına yönelmişti. "11 Eylül", uçakla se- yahat etme, "exotic" piyasalarda dolaşma isteğini azalttı. Ne de olsa fabrika almaya gi- derken tutsak olmak da vardı işin içinde, bir gece kulübünde patlamak da... "Davos Man"\n küreselleşmecı hevesini azaltan bir etken daha vardı: ABD askeri makinesi sal- dırganlaştıkça dünyada ABD karşıtı tepkiler artıyor, "Davos Man"e kapılarını açan ko- nuksever "yerlilerin" sayısı hızla azalıyordu. özetle, Anklosakson hegemonyasının gerilemesi Davos'a dayansıdı. Buyıl konu- lar ne olursa olsun ilginin hemen Çin'e (As- ya'ya) ve Avrupa'ya kaydığı, ABD'dense hep küresel sorunlar bağlamında söz edil- diği anlaşılıyor. Ekonomik düzeyde, Çin ve Hindistan dünya ekonomisinin iki önemli motoru olarak yükselirken ABD gittikçe kriz kaynağı olarak öne çıkıyor. Siyasi düzlem- de, Avrupa genişlerken, militarist küresel- leşmeye karşı, diplomatik, daha kapsayıcı ve barışçı bir odak olarak algılanırken ABD giderek herkesi tehdit eden saldırgan bir kımliğe bürünüyor. Bu gelişmeler Davos'a gösterilen ilgiye de yansıyor. ABD, Davos'a üst düzeyde temsilci göndermezken Asyalıların da faz- la ilgi göstermediği görülüyor. ABD artık derdini anlatmaya zahmet etmiyor, Asya'da da Davos'a alternatif bir forum kurma ça- baları olduğundan da söz ediliyor. Büyük şirketlerin "toplum şuuru" sergi- leme çabaları, bu yıl Davos'a sokulmaya çalışılan "toplumsal girişimci" kavramı, bu gerileme trendini geri çevirmeye yetmez. Anglosakson medyanın muhafazakâr ya- zarlarında bile bir bıkkınlık, hatta küçümse- me var "Davos Man"e karşı. The Ti- mes'tan Anatol Kaletksy Blair'in "Davos Man"'m mükemmel bir arketipi olduğunu vurguladıktan sonra, "Davos Man" için "O olağanüstü ayrıcalıklara sahip, ama bunların doğal güçlerin bir sonucu oldu- ğuna inanan, bu yüzden, insanlığa yapa- bileceği en büyük katkısının, kendi ay- rıcalıklarını arttırmak olduğuna inanan eski Kalvinci kapitalistlere benziyor" di- yerek bu ruh halini çok güzel dile getiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle