18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2005 PAZARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI TURKIYE Istanbul Edirne Kocaelı Çanakkale Izmır Manisa Aydın Denizli Y PB Y B PB PB PB B 9 8 11 10 12 10 12 9 Sınop Samsun Trabzon Gıresun Ankara Eskişehır Konya Sıvas Y Y Y Y PB PB PB PB 11 11 9 9 4 5 4 1 Adana PB 17 Zonguldak Y 9 Antalya PB 14 Kars Mersın Dıyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van PB B B B Y K K 15 10 15 14 9 -1 2 K -7 QAçık Parçalı bulutlu Butun bolgelenmız par çalı çok bulutlu, Marma- ra'nın doğusu, Batı ve Orta Karadenız kıyıları, Dogu Akdenız, Dogu Anadolu'nun doğusu yağışlı geçecek. Yagış lar yağmur ve saganak Doğu Akdenız ın ıç ke- sımlerıyle Doğu Anado lu'nun dogusu karla ka- rışık yagmur ve kar ya gışlı geçecek. Hava sı- caklığı turn yurtta azal- maya devam edecek DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinkı Stockholm Londra Amsterdam Bruksel Parıs Bonn K K K PB Y Y PB K 2 1 5 11 8 8 5 5 Münıh K 4 Zürih Berlın Budapeşte Madrıd Vıyana Belgrad Sofya Roma Atına K Y PB K Y K PB Y 4 5 11 4 4 1 12 13 K 1 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tıflıs Kahıre K Y PB Y Y PB K Y 1 12 -12 12 7 6 -5 18 Y 14 Bulutlu k Çok bulutlu . Yagmurlu Karlı OECD ülkeleri arasında son sırada kaldı Türkiye vergide sınıfi geçemedi Hükümetin zikzaklanBaşbakan Erdoğan, daha önceyaptığı açıklamalardan geri adım atarak Rum yönetiminin AB çerçevesinde' tanınacağı yönünde mesajlar verdi ANKARA (AA) - Vergi kayıp ve kaçağının yüzde 50'lere ulaş- tığı Türkiye, 30 OECD ülkesi içinde vergi mükellefleri liginde de en alt sırada yer aldı. Maliye Bakanlığı Gelirler Ge- nel Müdürlüğü Daire Başkanla- rından Semih Öz'ün OECD ve- rileri üzerinden yaptığı araştır- maya göre OECD ülkelerinde toplam vergi gelirleri içerisinde en büyük payı, kurum gelirleri de dahil olmak üzere gelirler üzerinden alınan vergiler oluştıı- ruyor. Tüketim vergilerı üye ül- kelerin ikinci büyük gelir kayna- ğı olarak belirleniyor. Son dö- nemde özel tüketim vergi gelir- lerinde azalma meydana gelir- ken, taşınmazlar üzerinden alı- nan vergiler artıyor. Nüfusun yüzde 50'sî Öz'ün Gelirler Kontrolörlen- nin Vergi Sorunları Derneği'nde de yayımlanan araştırmasına gö- re OECD üyesi ülkelerde nüfu- sun yaklaşık yüzde 50'sinin gc- lir vergisi mükellefi olarak ver- gi idarelerinde kaydı bulunuyor. Nüfusu 285 milyon 500 bın olan ABD'de 130 milyon 900 bin ge- lir vergisi, 7 milyon 900 bin adet de kurumlar vergisi mükellefi bulunuyor. Beyannameli gelir vergisi mükellefleri baz alınan Türkiye'de ise 2 milyon 100 bin gelir vergisi mükellefi yer alıyor. Gelir vergisi mükelleflerinin ül- ke nüfusuna oranına göre Türki- ye, bu sayı ile mükellef liginin son sırasında. Araştırmaya göre ABD'de gelir vergisi mükellefle- ri, nüfusun yüzde 46'sını oluştu- ruyor. Bu oran, lsveç'te yüzde 79, Polonya'da yüzde 62, Ital- ya'da yüzde 65, Finlandiya'da yüzde 88 olarak belirlendi. Meksika'nın ardından Türkiye'de gelir vergisi mü- kellefleri, ülke nüfusunun sade- ce yüzde 3'ünü oluşturuyor. Sı- ralamada Türkiye 'ye en yakın ülke yüzde 8 oranı ile Meksika. Araştırmada, 30 OECD ülkesin- deki vergi personeli başına dü- şen mükellef sayısı da inceleni- yor. Buna göre vergi kayıp ve kaçağı ile etkin mücadele yapı- lamamasının nedenlerinden bi- risinin personel yetersizliği ol- duğu ilerı sürülen Türkiye, OECD'de maliyeei başına en az mükellefın düştüğü ülke olarak ortaya çıkıyor. Maliyeei başına en çok mükellef in düştüğü ülke 1385 mükellef ile ABD. Vergi yükü 30 ülkede kişi başma düşen vergi yükü açısından da Türkiye, son sırada. Vergi kayıp ve kaça- ğının yüzde 50'lere ulaştığı, ka- yıt dışı ekonomınin had safhada bulunduğu ve vergi yükünü baş- ta ücretliler olmak üzere az bir grubun üstlendiği ülkemizde, ki- şi başına düşen vergi yükü de 834 dolar olarak hesaplanıyor. Bu rakam, ABD ve Ingiltere'de 9 bin, lsveç'te 13 bin, Lüksem- burg'da 22 bın, Almanya'da ise 8 bin dolar seviyesinde seyrediyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP hükümetının AB ve Kıbrıs konu- larında "zikzaklan", Türkıye'nin dış politikada tutarlı bir çi/gi izlemesini güçleştiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha öncc yaptığı, "Kıbrıs'ta çözüm olmadan Rum yönctimini lanıma adımı almayacakları" açıklamasın- dangeri adım attı. Erdoğan, Safranbo- lu'da, Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti'ni "AB çerçevesinde" tanıyacaklannın ilk net sinyalini verdi. 3 Ekim'de AB ile müzakerelere başlamak istediklerini belirten Erdoğan, "AB'ye 1 Mayıs'ta üye olan ülkelerin gümriik birliğiy- le ilgili (anınınası konusunda atılma- sı gereken adımı attığınıız anda bu işi bitiririz" açıklamasını yaptı. 17 Aralık kararını değerlendiren AB Dönem Başkanı Hollanda'nın Başba- kanı Jan Peter Balkanende ve Alman- ya Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye'den istenen bu adımın "fiili tanıma" anlamına geldiğini açıkla- mışlardı. Italya Başbakanı Silvio Ber- lusconi ise Erdoğan'ın kendilerinden Meclis'i tanıma konusunda ikna için zaman ıstediğini, kendisıne bunun için süre verdiklerini söylemişti. Tezlerden vazgeçillyor Türkiye'nin, Kıbrıs adasının tümü- nü temsil etme ıddiasında olan Kıb- rıs Cumhuriyeti'ni tanıma yönünde adım atması, KKTC'nin egemenliği- ni destekleyen tezlerinden vazgeçme- si anlamına geliyor. Dışişleri Bakan- lığı aracılığıyla AB'ye iletilen ve kay- da geçirilen itirazlarla yapılan açık- lamalar da sonucu değiştirmiyor. AKP hükümeti döneminde AB ve Kıbrıs konularında gerilemeyi göste- ren önemli tarihler şöyle: • 16 NİSan 2003: Rumların Kıb- ns Cunıhurıyeti'nin de aralarında bu- lunduğu 10 aday ülke Atına'da AB ile "Katılım Anlaşması" ımzaladı. Dı- şişleri Bakanı AbdullahGül,Atma'ya gıderek imza töreninin ardından ger- çekleştırilen akşam yemeğine katıldı. Ankara ise Türkiye'nin Katılım Anlaş- ması'nı "hukuken ve siyaseten" ka- bul etnıedığini açıkladı. Türkiye'nin itirazlannın,ABKomisyonu'naveüye ülkelere gönderildığı bıldirıldi. Meis Adasındaki toplantı • 3MayiS2003:MeisAdası'nda yapılan AB Dışişleri Bakanları Toplan- tısı'nda Kıbrıs Rum yönetımi de "ka- tılınıcı ülke" olarak yer aldı. Dışişle- ri Bakanı Gül de toplantıda yerini alır- ken Dışişlen Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "bu durunıun Türki- ye'nin Kıbrıs politikasında bir deği- şiklik anlamına gelmediği" bıldirildi. • 1 MayiS 2004: Aralarında Kıb- rıs Cumhuriyeti'nın de bulunduğu 10 yeni üye AB'ye resmen kabul edildi. Dublın'deki törene katılan Başbakan Erdoğan, tanıma tartışmalan için "Ru- mu tanımıyorum deseniz ne olacak? Biz dünya gerçekleriyle çatışmayı düşünmüyoruz" dedi. Dışişleri Ba- kanlığı ise aynı gün yaptığı açıklama- da, adada ikı halk ve otorite olduğunu, Kıbrıs Cumhuriyetı'nin KıbrısTürkle- rini temsil etmediğini bildirdi. Türki- ye'nin itirazlan, AB Konseyi ve üye ülkelere iletildi. Anayasaya imza atıldı • 29 EkİITI 2004: AB Anayasası, 25 üye ülkenin liderlerinin katıldığıtö- rende Italya'nın başkenti Roma'da im- zalandı. Burada Türkiye'yi temsil e- den Başbakan Erdoğan ve Gül, öteki a- day ülkeler gibi AB Anayasası'na ek senede imza koydular. AB Anayasa- sı'nda Kıbrıs' ın "KıbrısCumhuriye- ti" adıyla temsil edilmesi ve Rum li- der Papadopulos'un da anayasaya im- za koyması "tanıma" tartışmalarına neden oldu. Bu kez Başbakan Erdo- ğan, Roma'dan dönüşünde yaptığı açıklamada, bunun Kıbrıs Rum yöne- tımıni tanıma anlamına gelmediğinı, AB'ye bu konuda "ek mektup" ver- diklerini açıkladı. Türkiye'nin AB nez- dindeki daimi temsilcısı Büyükelçi Oğuz Demiralp'in, Ankara'nın Rum yönetiminin Kıbrıs Cumhuriyeti adıy- la üyelığıne ıtırazlarını vc Kıbrıs'a iliş- kin görüşlerini AB Konseyi'ne gönder- diği ve "kayda geçirdiği" öğrenildi. Daha ağır ifadeler getlrlldi • 17 Arallk 2004: AB Komisyo- nu, 6 Ekim'de açıkladığı rapor ve tav- siyede Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriye- ti'ni de güınrük bırliğı kapsamına ala- cak ek protokolü imzalamasını istedi. Hükümetin buna karşı gırişimlcri za- yıf kaldı. Bunun üzerine 17 Aralık ka- rarında Kıbrıs konusunda beklentiler Türkiye'nin önüne daha ağır ifadeler- le konuldu. 17 Aralık kararında, Tür- kiye için serbest dolaşım gibi alanlar- da kalıcı koruma önlemlerinın yaşama geçirilebileceği de kararlaştırıldı. Hükümet, Brüksel'de yapılan görüş- melerde bu ıfadenin tümüyle metinden çıkanlması konusunda ısrarcı olmadı. AB liderleri, bu ifadelerı yumuşatan bir değişiklikle yetindi. Erdoğan ve Gül, Ankara'ya döndükten sonra da ka- ran savundular. Dışişleri Bakanlığı ise 23 Arahk'ta AB'ye ilettiği "notayla", sınırlama içermeyen ve aynmcılık içe- ren önlemlerin Türkiye tarafından ka- bul edilemez olduğunu ilettı. SÖYLESİ ATTİLÂ İLHAN \.. 0, Kendisi İçin Bin Şey Istemiyordu!. ...durupdurup, hatırlıyordum; kafamdasan- ki bir şimşek aydınlığı; ne vesileyle, hangi mü- nasebetle Şükran (Kurdakul) aklıma gelse - Paris 'serencam'ımızda, bir başka bin yıllık dostum Tacettin Karan ile, dilimize pelesenk ettiğimiz- o mısra, bir hüzün kervanı halinde, zihnimden geçiyor: "... gün gibi âyân oldu îçîme/ encâmı fenâdır bu gidişâtın!." Onun bir şiirinden miydi, yoksa 'fedailer mangasfnın başka bir şairinin mi, unut- muşum; unutamadığım, bin yıllık bir dostu- mun, dönüşü olmayan o yolculuğa hazırlandı- ğı!. Herdefasındaki telefondaki sesi, kulağım- da biraz daha kırık, hatta uzak; "-...biliyorsun, artık göremiyorum; üstelik ilaçlar beni bu- naltıyor!..." Eşi az bulunur bir 'fikir ve sanat işçisi' idi; biz o 'fedailermangası'nm (Dinamo, A. Kadir, Rı- fat llgaz, Ö. F. Toprak, SuatTaşer, Akıncıoğ- lu, Cahit Irgat vd.) ikinci kuşağıyız; biz, yâni kimler: Enver Gökçe, Ahmed Arif, Arif Bari- kat, Şükran Kurdakul, Berin Taşan, vs. Içi- mizde, yalnız Şükran ve ben, şiirle yetinmedik; o, daha o yıllarda, Izmir'in çok da elverişli ol- mayan koşullarına rağmen, iki dergi çıkarma teşebbüsüne katılmıştı: 'Adım Adım' ve 'Genç Nesil' (1947 Sonbaharı). Mektupları beni, o sı- rada neredeysem (Istanbul, Bahçe, Sındırgı) orada bulur; dergilere katkım, onunkiler gibi, şiir olarak görünürdü: '941'de Izmir', 'Cem- şid Hun'la Hasbıhal', vs. Peki yaonun katkı- sı? Meselâ Beklenen'; "...tamamiyle gönül verdik macerasına dünyanın/ Hangi derdin sevincin bizim ol- du ki/ Vapurlarda trenlerde görmezlikten geldik yüzünü/ Bir gün olsun içimizi bile kı- pırdatmadı/Çizgileri çehrenin/ Dünya asır- lardan beri döndü dolaştı/ Asırlardan beri anan ağladı senin...? "...hangi derdin hangi sevincin bizim ol- du ki/ Güya yirminci asırdadır yaşadığımız günler/ Dünya dönmekte berdevamdır/ Şimdi bir parçan gece işinde/ Bir parçan güvertelerinde gemilerin/ Hudutlarımızda nöbetimizi bekleyen/ Asker tarafın da var- dır..." O kalın, o yüreklendirici gülüşüyle... ... sanırım Sındırgı'da, yeşil yansımalı yap- rakzengini, biryaztatili; hiç beklemediğim bir mektup: Naci Ağbiy (Sadullah) izmir'de gün- lük bir gazete çıkarıyormuş; Şükran ona yar- dımcı oluyor; ne gönderebilirsem, gönderme- liymişim! 'Havadis', Inönü Cumhuriyeti'nin 'karanlığında', yoksul ama yürekli bir gazete i- di; Nâzım'ın ancak kısa elyazmalarını görebil- diğimiz Kurtuluş Destanı'nın, ayrıntılı ilk par- çalarını orada okumuştuk. Aramızda ne za- man o bahis açılsa, gözlerindeki pırıltılar hem yoğunlaşmış, hem çoğalmıştır. Erzincan dönüşü; terhis olmuş; Istan- bul'da Yeşilçam 'parantezini' yaşamaktayım; Şükran, Gümüşsuyu'nda 'Ataç Kitabevi'ni açmış, her cumartesi beraberiz. Ardı ardına, adı değişen dergiler çıkarıyor, niyeti yayıncı- lık; o buluşmamızın nedeni bu, ama neden o gün Beyoğlu Postahanesi'nde gerçekleş- mişti, hatırlamıyorum; mevcutyayınevleri, bi- rikmiş şiirlerimi yayımlamıyorlar; Şükran o kalın, o yüreklendirici gülüşüyle: "-... gel, or- tak basalım!" demişti; bunu söylerken bazı 'şûyf dostlarının (bir kısım solcular) ona kı- zacaklarını bilmiyor muydu; evet bilirdi ama, aldırmazdı: olay sayılan 'Ben Sana Mecbu- rum'u, arkasından 'Belâ Çiçeği'ni, en mühi- mi 'Kurtlar Sofrası'nı o yayımladı; hayli ha- cimli olduğundan, paramız yetmemişti; ro- manı bir kerede basamamıştık, ikiye bölün- müştü; ilk cildini istanbul'da gördüm, ikinci- sini Paris'e gönderdi; Neuillysur-Seine'de- ki yalnızlığıma! Bekllyorum - bekliyorsun - bekliyor... Şükran (Kurdakul), bir başkalarının yaşan- tısından da, aklından da çıkabilir; benim, - yâni 'dava arkadaşı'run- ne yaşantısından çı- kar, ne de aklından; ama çıksa da üzüntüye mahal yoktur: o da, başta Nâzım'ın bulundu- ğu, fedailer mangası' gönüllülerinin, yanına gitmedi mi? Hepimiz orada buluşmayacak mı- yız? Şu anda onlara, kim bilir neler anlatıyor- dur; artık 'Yürüyüş' gibi, 'Pınar' gibi, 'Başak' gibi, 'Yeryüzü' gibi, 'Beraber' gibi, biri çıkıp biri batan dergilerin, kaybolduğunu mu; Post/Modernizm 'hainliğinin', yalnız Top- lumcu Gerçekçi' sanatçılarımızı değil, 'Eleş- tirel Gerçekçi' olanları da, unutturmaya çalış- tığını mı; yoksa.. evet yoksa, Kemalizm/Sos- yalizm bileşkesinde, yeni bir 'dip dalgası'nın yükseldiğini mi? O zaman gel de, 'Beklenen'in son mısrala- rını hatırlama: "... Tamamiyle gönül verdik macerasına dünyanın/ Kalplerimiz ıstırabı peynir ekmek kabul ediyor/ Harmanlardan tut mağden ocaklarına kadar bizim/ Memleketim ye- mekten içmekten kesilmiş/ Bekliyorum - bekliyorsun - bekliyor..." (Genç Nesil, Ekim 1947, Izmir) e-mail:tilahanı > isnet.net.tr http://www.bilgiyayinevi.com.tr/ailhan Faks:0-212 / 260 19 88 A /? HnvtflVl JfPVtİ Ba $bakan Recep Tayyip Erdoğan, Buısada bir fLU jJUöLUöl tVtdll pastanesahibininyaptırdığı,17Arahk'takiABzir- vesini konıı alan pastayı kesti. İJzerinde, "17 Aralık" ve "Brüksel Stadyumu", el- lerinde AB ve Türk bayrağı bulunan taraftaı ların da yer aldığı pastayı inceieyen Erdoğan, skor tabelasında "Türkiye: 1 - AB: 0" yazılı pastanın hikâyesini de din- ledi. Erdoğan, pastane sahibinin, pastada "Tiirkiye'nin 90. dakikada AB'v e gol atı- şını" yansıtmak istediklerini söyleyince, "Tam da öyle oldu" dedi. (Fotoğraf AA) Erdoğan: Aynı inat ve kararhlüda devam ediyoruz BURSA (Cumhuriyet)- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB süreciyle ilgili tarih alındığında, bazı çevrelerin karalama kampanyası başlattıklarını belırterek "Önemli değil, biz yolumu- za aynı inatla ve aynı kaı arlılıkla de- vam ediyoruz. Çünkü içine kapalı bir Türkiye değil, dünyaya açık bir Tür- kiye'yi kuruyoruz. Ve bu sürat böyle devam edecek" dedi. Çeşitli açılışlar ve temel atma tören- leri için Bursa'ya gelen Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Bursa 1 icaret ve Sanayi Odası tarafından yaptırılan Eğitim ve S- por Vadısi'nin temel atma töreninde yap- tığı konuşmada, Cumhuriyet tarihinde ilk kez kendi dönemlerınde Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçeden en fazla payı al- dığını savundu. Türkiye'nin bugün dün- den daha güçlü olduğunu, yarın daha da güçlü olacağını belirten Başbakan Er- doğan, şöyle dedi: "AB süreciyle ilgili tarih aldığımızda, bazıları karalama kampanyası başlattılar. Önemli değil, biz yolumuza aynı inatla, aynı kaı ar- lılıkla devam ediyoruz. Çünkü içine kapalı bir Türkiye değil, dünyaya açık bir Türkiye'yi kuruyoruz. Ve bu sürat böyle de devam edecek." İşçilere gözaltı Bu arada AKP'li Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılan 17 Bursaray çalışanı, dertlerinı Erdoğan'a anlatmak ıçın geldıklerı Yüksek Ihtisas Bat-Çık Kavşağı temel atma töreninde topluca gözaltına alındılar. tşçiler, töre- nin bıtmesinin ardından sahverildıler. Törene katıl talimatı Erdoğan'ın katıldığı törenlere, yüzler- ce öğrencı ve öğretmen tl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yazılı talimatıyla getiril- diler. Saatlerce soğukta bekletilen öğren- cıler, Başbakan Erdoğan'ın, "Sözümü- zü kısa keselim. Yavrularımızı üşüt- tük. Hemen temel atma törenine geçe- lim" sözlerine toplu halde "evet" yanı- tını verdiler ve kısa süreli alkışla sorun- lannı dile getirdiler. Eğitim-Sen Bursa Şubesi Başkanı Sayim Gültekin, öğren- ci ve öğretmenlerin Başbakan'ın temel atma törenlerine katılmaya zorlanması- nı eleştirdı ve "Bu dıııunı, devlet ku- rumlarını bir siyasi partinin arka bah- çesi yapma girişimidir" dedi. Tanıtım kitabında Atatürk yok Bursa II Milli Eğitim Müdürlüğü Eği- time Yüzde 100 Destek Projc ll Koordi- natörlüğü tarafından bastınlan Bursa Ti- caret ve Sanayi Odası Eğitim ve Spor Va- disi Projesi tanıtım kitabında Atatürk'ten hiç söz edilmetnesi dikkat çekti. Bursa ll Milli Eğitim Müdürü Reşat Kumba- sar, Cumhuriyet'in sonıları üzerine, ön- ce kitabın kendileri tarafından bastırıl- madığını öne sürdü. Ancak yardımcıla- nnın, "Biz bastık" uyarısı üzerine de "Bu kitaplar yere atılacak!. O neden- le Atatürk'ün fotoğrafı ve sözleri ko- nulmadı" açıklamasını yaptı. Gok gumltulu GUNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada Bunlar bir bütün, öyle şey mi olur, demeyin... önce kısaca tarihsel anımsatma... Başbakan Erdoğan, partisınin iktidara geldiği, kendisinin durumunun netleşmediği günlerde ya- kın çevresiyle şunu paylaştı: "Ben Kıbrıs olayına Denktaş's/z ve bugüne ka- dar izlenen politikanın dışında yaklaşacağım..." Bu yaklaşım, zamanla dışa dönük demeçlerle açık hale geldi. İki yılı aşan zaman dilimi içinde sık sık hükümetin başka, Dışişleri'nin başka telden çaldığını görüyoruz. AKP'ci medya bu tür çelişki- leri görmezden geldiği için birbirine zıt açıklama- lar öne çıkmıyor. 16 Nisan 2003'te Dışişleri Bakanı hükümet adı- na Atina'ya gitti. 10 aday ülkenin AB ile katılım an- laşmasını imzalama törenine katıldı. Bu ülkeler arasında kendisıne Kıbrıs Cumhuriyeti diyen, Kıb- rıs Rum Yönetimi de vardı. Imzadan hemen son- ra Dışişleri bir açıklama yapıp bu imzayı tanıma- dığını bildirdi. 1 Mayıs 2004'te "Kıbrıs Cumhuriyeti" de AB'ye tam üye oldu. Erdoğan, sorular üzerine, "Rum'u tanımıyorum deseniz ne olacak? Dünya gerçekle- riyle ters düşmeyı düşünmüyoruz" dedi. Hemen ardından Dışişleri bir açıklamayla adada iki otori- te bulunduğunu, Rumların tek başına adayı tem- sil edemeyeceğini bildirdi. Anlaşılan Erdoğan, dünya gerçekleriyle ters düşmeyi düşünmüyordu ama, Türkiye gerçekle- riyle ters düşmeyi düşünebiliyordu. İki resmi belge 6 Ekim 2004'te açıklanan AB llerleme Raporu ve devamındaki 17 Aralık zirvesinde de benzer iki- liği yaşadık. Hükümet 6 Ekim'i "kabul edilebilir" bulduğunu açıkladı. Başarı duyuruları yapıldı. Bu işin bittiği, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin önün- de bir pürüzün kalmadığı ilan edildi. Bunun deva- mında 29 Ekim'de de, Roma'da AB Anayasası tam üye 25 ülke liderinin ve Erdoğan-Gül ikilisi- nin katılımıyla imzalandı. "Kıbrıs Cumhuriyeti" de kendini kabul ettirdiği adıyla imzayı koydu. Hemen ardından Dışişleri AB'ye bir "ek mektup" verip bu durumun Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanıma anlamına gelmediğini be- lirtti. Bütün bunların yanında, 17 Aralık'a giden yol- da iki ciddi belgeyi daha yukarıda anlattıklarımızı bütünlemesi açısından paylaşalım. 2 Ekim 2004'te, yani ilerleme raporunun açık- lanmasından 4 gün önce, hükümet Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliği uygulamasına ilişkin de- ğişiklik yayımladı. 25601 No'lu Resmi Gazete'nin 11 sayfasındaki değişiklik sadece ülkeler listesi- ni içeriyordu. Listenin dibinde şu ülke yazılıydı: Kıbrıs! İkinci belgeye geçelim. Istanbul'dan Karade- niz'e, Doğu Anadolu'dan Uludağ'a kadar 12 ihra- catçı birliğine gönderilen 19 Kasım 2004 tarihli du- yuruda da Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlı- ğı'nın bir uyarısı yer alıyor ve şöyle deniyor: "600 kod numarasıyla tanımlanan Kıbrıs Rum Kesimi adlı ülkenin açıklamasının Kıbrıs olarak de- ğiştirilerek açık konuma getirilmesi gerektiği ge- nel sekreterliğimize bildirilmiştir..." Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, AKP Kıbrıs ko- nusunda AB'ye gerekli sözleri verdi. Zaten Rum yönetimi ve Yunanistan'ın havası da bunu doğru- luyor. Türkiye, o tarafa baskı beklerken, arkadaş- lar sıkışan tarafın Türkiye olduğunu sürekli yineli- yorlar. Son olarak Yunanistan da Kıbrıs'tan son- ra sıranın Ege'deki hava ve karasuları sorunları- na geleceğini açıkça söyledi. Rumları ve Yunanistan'ı ulusal çıkarlarını hep önde tuttukları için kutlamak gerek... AKP hükümetıninse 2005'teki Kıbrıs politika- sında bir değişiklik görünmüyor: Hiç so-rumsuzluk yapmayacak... Hep so-rumlu bir politika izleyecek! ankcum ' cumhuriyet.com.tr Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Internet: http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreterfatkv.org.tr koordinator(ffitkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle