Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 24 OCAK 2005 PAZARTESİ
4 HABERLER
Yolsuzlukla
Mücadele Giinii
• ANKARA (AA)-
TBMM Içişleri
Komisyonu Başkanı
AKP Tekirdağ
Milletvekili Tevfik
Ziyaeddin Akbulut, her
yıl 9 Aralık gününün,
"Yolsuzlukla Mücadele
Günü" olarak kutlanması
için yasa teklifi verdi.
Akbulut'un TBMM
Başkanhğı'na sunduğu
yasa teklifine göre,
"Yolsuzlukla Mücadele
Günü" kapsamında
düzenlenecek etkinlikler,
bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren
3 ay içinde îçişleri
Bakanlığı'nca çıkanlacak
yönetmelikle
belirlenecek.
Kaçakların
maliyeti
• EDİRNE(AA)-
Türkiye'ye 165 ülkeden
yasa dışı yollardan giriş
yapan, ikamet sürelerini
aşmış ve vize ihlali
bulunan kaçakları
karantinaya alma,
nezarette bulundurma,
sınıra ulaştınlmaları ve
iaşe giderleri için son 6
yılda 4 milyon 383 bin
363 YTL (4 trilyon 383
milyar 363 milyon lira)
harcandığı bildirildi.
Emniyet Genel
Müdürlüğü'nden
edinilen bilgiye göre,
Türkiye, yasadışı göçte
transit ülke konumunda
bulunan Almanya,
Ingiltere, Fransa,
Belçika, Hollanda, Isveç,
Danimarka, îtalya,
Yunanistan, Finlandiya,
îspanya, Avusturya,
ABD, Kanada,
Avustralya, Japonya gibi
hedef ülkeler arasında
gösteriliyor.
Emniyet
internette
• ANKARA (ANKA)-
Emniyet Genel
Müdürlüğü yetkilileri, 4-
lONisantarihleri
arasında emniyet
teşkilatımn 160'ıncı
kuruluş yıldönümünün
kutlanacağmı hatırlatarak
bu çerçevede halkı suça
karşı bilinçlendirici ve
Emniyet Teşkilatını
tanıtıcı "pop-up mönü"
şeklindeki tanıtımlann
internet sitelerine
yerleştirileceğini
duyurdu. Kampanyayı
sitelerin desteğiyle
ücretsiz gerçekleştirmek
istediklerini belirten
emniyet yetkilileri, bu
konuda çeşitli internet
sitelerine başvuruda
bulunulduğunu
bildirdiler.
Milli Eğitim Bakanı, mahkeme kararlanna karşın üst düzey bürokratlan göreve başlatmıyor
Çelik,yargıya direniyorFIRATKOZOK
ANKARA-Milli Eğitim Ba-
kanı Hüseyin Çelik, görevden
aldığı bürokratlara ilişkin yar-
gı kararlannı "ısrarla" uygu-
lamıyor. Yargının görevlerine
iade ettiği bürokratlar ya baş-
ka birimlerde görevlendirili-
yor ya da kendilerine oda bile
verilmiyor.
Göreve geldiği günden bu
yana onlarca bürokratı görev-
den alan ve kendi ekibini kuran
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik, yargı kararlannı da *ln-
çesayıyor". Çelik'in göreve ge-
lir gelmez görevden aldığı bü-
rokratlardan biri olan Müste-
şar Yardımcısı Remzi Sezgin,
yargının göreve iade karanna
karşın koltuğuna oturamıyor.
Sezgin'in yerine Çelik'in Van
• Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Müsteşar Yardımcısı Remzi Sezgin, Dış
llişkiler Genel Müdürü Tolga Yağızatlı, Genel Müdür Yardımcısı Yüksel Sezgin,
personel genel müdür yardımcılan Ömer Turna, Hasan Tezli, daire başkanlan Serpil
Günalay, Mehmet Özcan ile Özel Eğitim Rehberlik ve Danışmanlık Genel Müdür
Yardımcısı Metin Memiş'i yargı kararlanna karşın görevlerine başlatmadı.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden
arkadaşı Şaban Şimşek getiri-
lirken Sezgin ise kendisine oda
bile bulamıyor. Dış llişkiler ge-
nel müdürlüğü yaptığı sırada
görevden alınarak araştırma
planlama ve koordinasyon mer-
kezinde (APK) uzman olarak
görevlendirilen Tolga Yağızat-
lı, yargının kendini haklı bulma-
sına karşın görevine başlaya-
mazken müsteşarhk emrinde
görevlendirildi.
Personel genel müdür yar-
dımcılığından alınan Ömer Tur-
na, mahkeme kararıyla geri
döndü, ancakbu kez de APK'de
görevlendirildi. Turna achğı da-
vayı da kazanmasına karşın yi-
ne görevine başlatılmadı.
Ömer Turna, şu anda MEB
Özel Eğitim Rehberlik ve Da-
nışmanlık Genel Müdürlü-
ğü'nde genel müdür yardımcı-
sı olarak çalışıyor.
Dış llişkiler Genel Müdür
Yardımcısı YükselSezgin göre-
vinden alınarak Yaygın Eğitim
Enstitüsü'nde öğretmenliğe ve-
rildi. Bunun üzerine yargıya
başvuran Sezgin'in, görevine
iadesi kararlaştırıldı. Ancak
MEB, karan uygulamak yeri-
ne Sezgin'i Özel Öğretim Ge-
nel Müdürlüğü'nde genel mü-
dür yardımcısı olarak görev-
lendirme yolunu seçti.
özel Eğitim Rehberlik ve Da-
nışmanlık Genel Müdür Yar-
dımcısı Metin Memiş görevin-
den alındı. Memiş'in itirazını
değerlendiren mahkeme, bü-
rokratı görevine iade etti, ancak
Memiş görevine döndürülme-
yerek APK'de uzman yapıldı.
MEB Personel Genel Müdür
Yardımcılığı'nı sürdürürken gö-
revden alınan Hasan Tezli, yi-
ne yargı tarafından haklı bu-
lundu, ancak görevine başlatıl-
mayarak Çıraklık ve Yaygın
Eğitim Genel Müdür Yardım-
cılığı'nda görevlendirildi.
Talim ve Terbiye Kurulu üye-
si Ahmet Sönmez görevinden
alınarak APK'de uzman olarak
görevlendirildi. Açtığı davayı
kazanan Sönmez, bir kez daha
APK uzmanı yapıldı.
MEB Personel Genel Mü-
dürlüğü'nde daire başkanlan
Mehmet Özcan ve Serpil Gü-
nalay görevlerinden alındı. Aç-
tıklan davalan kazanan bürok-
ratlar bu kez de başka birimler-
de görevlendirildiler. Özcan,
Talim ve Terbiye Kurulu'na
gönderilirken Günalay da özel
Eğitim Rehberlik ve Danışman-
lık Genel Müdürlüğü'nde iş-
başı yaptı.
'KADROLAŞMADA ÖLÇÜSÜ YOK'
Haber-Sen
y
den
Demiröz'e
'zttyıf karne
• Haber-Sen tarafından hazırlanan karnede
TRT Genel Müdürü Hüseyin Demiröz'e
özerklik, tarafsızlık ve yayıncıhktan 'zayıf;
siyasi kadrolaşma, TRT çalışanlartnı
bölme ve sansürden 'pekiyi' verildi.
ANKARA(Cumhuri-
yet Bürosu) - Haber-Sen
Genel Başkanı Kemal
Keleş, AKP iktidan ta-
rafindan TRT Genel Mü-
dürlüğü'ne getirilen Şe-
nol Denıiröz'ün 1 yıllık
görev süresi boyunca
kadrolaşmada "hiçbiröl-
çü tanımadığuu" bildir-
di. Sendika tarafından
hazırlanan temsili kar-
nede Demiröz'e "siyasi
kadrolaşma"dan "peki-
yi" verildi. Haber-Sen
Genel Başkanı Keleş,
yaptığı yazılı açıklamay-
la Demiröz'ün 1 yıllık
görevi boyunca yaptığı
uygulamalan değerlen-
dirdi. Keleş, Demiröz ve
ekibinin çalışmalarını
şöyle sıraladı:
v' Kadın yöneticiler
görevden alındı.
• Çalışanlar üzerinde
baskı kurmak için "cadı
avı"başlatıldı. Soruştur-
malar, sürgünler çalışan-
lann gündemine girdi.
V' Bir yıl içerisinde
yaklaşık 200 kişi görev-
den alındı.
•" Demiröz, kadrolaş-
manın önünde engel ola-
rak gördüğu yönetmelik-
leri değiştirdi, hakkında
soruşturma yürütülenle-
ri yönetime atadı.
^ TRT prodüktörleri-
nin program önerileri ge-
ri çevrilirken, program-
lar eş-dost şirketlerine
ihale edildi.
• Kurumun kadrolu
spikerleri, sunuculan ek-
ranaçıkarılmazken, prog-
ramlar astronomikücret-
lerle kurum personeli ol-
mayan kişilere sundurul-
du. 500'ü aşkın ses ve
saz sanatçısının sözleş-
mesi feshedildi.
• Bir yıl içinde eşe
dosta aktanlan paralarla
TRT'nin kasası boşaltıl-
dı. TRT, ilk kez persone-
line maaş ödeyemeyecek
duruma getirildi.
• 8 odalı, 4 banyolu
lojmanına taktırdığı ja-
kuzi ile kamuoyunun
gündemini işgal etti.
• Yılın üçte ikisini
Ankara dışında geçirdi.
Hafta sonunda evine ço-
cuklarını, eşini görmeye
devlet harcırahıyla gitti.
•* TRT televizyonlan
ve radyolan, tarikatlann
kontrolünde olduğu ka-
muoyunca bilinen yayın
kurumlarını aratmaya-
cak programlara sahne
olmaya başladı. Tarikat
destekli televizyonlann
sunuculan, ekrana çıktı.
«/ Toplumsal muhale-
fetin tüm kesimlerinin
sesine sansür uygulandı.
Halkın sesi sansürlendi.
• TRT, ilk kez genel
müdürkoltuğuna oturan
kişi tarafından onursuz-
lukla itham edildi.
• TRT, ilk kez kendi
personeli olmayan kişi-
ler tarafından yönetildi.
12 Eylül 1980'den son-
ra ilkkezpohsler TRT'ye
girerek çalışanları sor-
guladı, gözalüna aldı. Ça-
lışanlann dolaplan polis
tarafından arandı, kuru-
mun, personelin güven-
liğinden sorumlu güven-
lik görevlileri amirleri-
nin emri ile TRT çalışan-
lanna saldırdı. Yönetici-
lerkuruma polis çağırdı.
Ecevit, Oran'daki evinde dış poütika ve CHP konusundaki son getişmeleri değeriendirdL (Fotoğraf:AA)
Ece\it: Solun yazgısı
CHP'ye baglı değOdir
ANKARA(CıımhuriyetBürosu)
- Eski Başbakan Bülent Ecevit,
"CHP'ninömrüdolmuştur.Ancak
Türkiye'de solun yazgısı CHP'ye
bağiı degildir. DSP, denıokratik so-
lu devam ettirecektir" açıklaması-
nı yaptı.
Ecevit dün Oran'daki evinde bir
basın toplantısı yaparak dış politi-
ka ve CHP konusundaki son geliş-
meleri değerlendirdi. ABD'ninîran'ı
açıkça tehdit ettiğini vurgulayan
Ecevit şu değerlendirme-
leri yaptı: "Irak'ıbile di-
zegetİFemediler. Binlerce
yıllık tarihi olan bir dev-
leti nasıl dize getirecek-
ler? ABD'nin böyle bir
giriş.imveniyetiçinde bu-
lunmasıTürkiye'viyakın-
dan ilgilendiriyor. Türki-
ye böyle bir guişimin iş-
lu sürdürecektir" dedi.
Kamuoyunun CHP'nin iç sorun-
lan ile meşgul edildiğine dikkat çe-
ken Ecevit, sözlerini şöyle sürdür-
dü: "İktidar bundan yararlanıyor,
TBMM'denheristediğinirahatlık-
la geçiriyor. Karşısuıdabir muhale-
fet yok. CHP kendi iç sorunlanyla
boğulduğu için vaıiıkgösteremiyor.
HalkunızDSP'yegüvenmeBdir.CHP
içinde değerlibazı politikacüar var-
dır. Onlar ctkisizdir. CHP'nin ne
• Ecevit, CHP'nin Cumhuriyeti kuran parti
olduğunu, olumlu işler yaptığını, ancak bir
noktaya gelince işlevinin ortadan kalktığını
savundu. CHP içindeki tartışmalann toplumu
ilgilendirmediğini söyleyen Ecevit, genel
başkan adaylan için de "Al birini, vur
ötekine" sözlerini kullandı.
birlikçisi olmasa bile bir saldından
çok zarar görecektir. ABD karartı
bir şekilde uyarılmalıdır."
Ecevit, "CHP ile aralannda geç-
mişe dayalı ilişkiler, kırgınlıklar ol-
duğunu, ancak buna karşın CHP
içindeki akıl alınaz kargaşayı istis-
mar etmediklerini" söyledi. Ece-
vit, "CHP'yeumutbağlavanlarken-
dilerini çaresiz görüyor. Ama DSP
var. Türkiye'desolunyazgısıCHP'ye
bağh degildir. DSP, denıokratik so-
olacağı belli degildir. Liderlik için
adnu ortaya sürenler de ashnda bir
şey söylemiyor. Söylenenlerin bazı-
lan da CHP'nin geçmişiyle çelişi-
yor. CHP'deki kof tarüşmalar top-
lumuhiç ilguendirmiyor.ArûkCHP
diye bir güç yok. DSP varlığı gerek-
tiği gibi değeriendirilmelidirr
Ecevit, "CHP'yi kuşatan dış et-
kenlervarmı"sorusuna, "Dışetken-
ler tabii var. Ama eğer bugünkü
CHP,bu kadaretkisizolmasaydıdı-
şandangelecekoyunlannüstesinden
rahatiıkla gclebilirdi. Biz, geçmişte
Kıbrıs, haşhaş gibi konularda Tür-
kiye'nin gücünü göstermiştik'' ya-
nıtını verdi.
Ecevit, CHP'de adı geçen aday-
lann hangisine şans tanıdığı soru-
su üzerine, "Al birini, vur ötekine''
derken, CHP'nin sorunlannın "ya-
pısal" olduğunu kaydetti.
Ecevit, CHP'nin Cumhuriyeti ku-
ran parti olduğunu, çok olurnlu ça-
__^^__ hşmalaryaptığını, ancak
bir noktaya gelince işle-
vinin ortadan kalktığını
bıldirdi. Ecevit, "Kendi-
ni bile idare edemeyen
bir parti. Cumhuriyeti
ben kurdum, Atatürk'ü
ben temsil ederim, diyor.
Atatürk'e böyle ağır ha-
karet olmaz. CHP'nin
ömrü dolmuştur. Tarihteçokolum-
lu bir yeri vardır. Onun önünde he-
pimiz saygıyla eğiliriz. Ancak bu-
nun ötesinde, CHP Atatürk'ü sa-
hiplenirse, sorumluluklarını da ye-
rinegctirmelidir.Bu da şu haliyieola-
naklı görünmüyor" dedi. Ecevit,
"CHP'lilere,bizekaühn,çağnsıya-
pıyor musunuz" sorusuna da "Ka-
punız herkese açık degildir. Ama
DSP'ye gelebilecek ldmseler var"
karşılığını verdi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Münih ve çevresindeki Alevi der-
neklerinin düzenlediği toplantılara ka-
tılıyorum. Şunu fark ediyorum ki, Ale-
viler her geçen gün kimliklerine da-
ha fazla sahip çıkıyorlar ve örgütlü bir
mücadeleyle haklarını elde etmek
konusunda önemli adımlar atıyorlar.
Son AB llerleme Raporu'ndaki "Ale-
vilerazınlıkmı, değilmi" konusu Tür-
kiye'de tartışmalara neden olmuştu.
Alevilerin ve Kürtlerin temsilcileri
kendilerini azınlık değil asli ve kuru-
cu unsur olarak gördüklerini söyledi-
ler. Aslında, bu ülkede kimsenin azın-
lık olmak istememesi, azınlıkların ta-
rihte yaşadıklarıdır. Varlık Vergisi, 6-
7 Eylül ve buna benzer acı tarihi olay-
lar insanımızı azınlık olmanın ne ka-
dar kötü bir şey olduğu gibi bir ruh
hali içine sokmuş. Burada travmatik
bir durumdan söz edebiliriz.
Zaten önemli olan, Alevilere azın-
lık mı, çoğunluk mu denileceğinden
çok milyonlarca Alevinin yasal hak-
larına kavuşması, haklarının güven-
ce altına alınmasıdır. Son dönemde
AKP yetkilileri, "Aleviler kardeşimiz,
Avrupa'da Alevi Kimliği ve Türkiye
biz de Aleviyiz" gibisinden sözler et-
seler de Alevilerin inanç merkezleri
olan cemevleri yasal statüye kavuş-
turulmamış ve buralar sanki eğlence
merkezleri gibi tanımlanmaya çalışıl-
mıştır.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederas-
yonu Başkanı Turgut Öker, Avru-
pa'daki son gelişmeleri şöyle özet-
ledi: 16 Kasım'da Strasbourg'datop-
lanan Avrupa Parlamentosu Dış lliş-
kiler Komisyonu Başkanı, Alevi kuru-
luşlarının Türkiye'de ve Avrupa'da
yürüttükleri imza kampanyasını ve
başvurularını dikkate alarak ilerleme
raporunda yer alan "Sünni olmayan
Müslüman azınlık" ifadesini çıkara-
rak yeni raporunda kendine özgü bir
inanç olan "Aleviliğin yasal güvence-
ye kavuşturulmasını ve cemevleri-
nin de inanç merkezi olarak benim-
senmesi" ifadesini kullanmayı karar-
laştırdıklarını açıkladı.
Avrupa Parlamentosu'ndaki bu ge-
lişme, Alevilerin yıllardır yürüttükleri
mücadelenin dikkate alındığını ve on-
lann yasal demokratik haklarının ya-
sal güvenceye kavuşturulmak isten-
diği gerçeğini ortaya çıkardı.
Aleviler yalnızca bu raporun de-
ğiştirilmesini sağlamakla yetinmedi-
ler, böylece Türkiye'de bu sorunu
azınlık mı, değil mi eksenine oturta-
rak hakları görmezlikten gelmeye ça-
lışanların ellerindeki silahı da almış ol-
dular.
Aleviler, Diyanet Işleri Başkanı Ali
Bardakoğlu'nun "Diyanet Işleri Baş-
kanlığı Alevilere de hizmet vermeli-
dir" talebi karşısında söylediklerine
de çok tepkililer. Bardakoğlu, "Ale-
vilik, Islamın alt inanç grubu olduğun-
dan dolayı, her gruba hizmet götü-
remeyiz, böyle olursa Aczmendiler
talepte bulunduklan zaman ne olur"
demişti. Milyonlarca Aleviyi, basit ve
marjinal bir cemaatle aynı tutmakla
Bardakoğlu, büyük bir hata yapmış-
tır. Milyonlarca Alevi vergi veriyor.
Bardakoğlu, bu vergilerden oluşan
devlet bütçesinden maaş alıyor. Böy-
le konuşmaya hakkı yoktur. Alevile-
re de nasıl hizmet verileceğini dü-
şünmekvebu konuda yöntemler ge-
liştirmekleyükümlü bir devlet görev-
lisi olduğunu unutmamalıdır.
Aleviler de tıpkı Sünniler gibi bir
inanç topluluğudur. Bu topluluk da
Sünniler gibi devlet tarafından tanın-
mak ve onlara gerekli hizmet götü-
rülmek zorundadır. "Hepimiz Alevi-
yiz" gibi edebi sözlerle sorunlar çö-
zülmüyor. Ayrıca Diyanet Işleri Baş-
kanlığı, bir devlet kurumu olarak yal-
nızca Sünni-Hanefi yurttaşlara hiz-
met vererek ve bu mezhebin propa-
gandasını yaparak laiklik ilkesini de
çiğnemiş oluyor.
Almanya'da Alevilik konusundaki
gelişmeleri Münih AKM Sekreteri
Mahmut Akgül şöyle özetledi: Ber-
lin ve Hamburg eyaletlerinden son-
ra şimdi de Kuzey Ren VVestfalya,
Baden VVürttemberg, Bayern ve Hes-
sen eyaletleri de okullarda Alevilik
derslerinin verilmesini kararlaştırdı.
Artık Almanya'nın çok önemli bir kıs-
mında Alevilik bir inanç olarak resmen
kabul görüyor ve eğitimde dikkate
alınıyor. Almanya'nın diğer eyaletle-
rinde de benzer kararlar alınması için
buradaki yurttaşlar dilekçeler veri-
yorlar.
önümüzdeki süreç içinde Alman-
ya'da ve Avrupa'nın birçok ülkesin-
de Aleviliğin bir inanç olarak resmen
kabul gördüğüne tanık olacağız.
Tabii, işin dramatik olan yanı, Hı-
ristiyanların çoğunlukta olduğu Al-
manya gibi ülkelerde resmen kabul
gören Alevilerin hâlâ kendi ülkelerin-
de hakları yasal teminat altına alın-
mamış, varlıkları resmen kabul edil-
memiştir. Artık, bu konudaki inattan
vazgeçilmeli, binlerce yıldır kimlikle-
rini korumak için eziyetlere, acılara kat-
lanan Alevilerin varlığı resmen tanın-
malı ve bir anlamda tarihten de özür
dilenmelidir.
2OOO'Lt YILLARDA
ERDAL ATABEK
Sevgili Uğun Mumcu,
Antalya'dan hekim meslektaşım Yener Oruç, 17
Ocak 2005 tarihli bir e-posta ile 'Mavi Ceket' başlık-
lı bir ileti gönderdi. Mavi ceket, Yener Oıuç'un seni gör-
düğü Türkocağı Sokağı'nda, üzerindeki ceket. Cum-
huriyet gazetesine gelirken görmüş seni Yener Oruç.
Daha sonra o acı haberi duyduğu zaman belleğinde
yer alan bu anıyı anlatıyor. lletisinde beni de çok et-
kileyen şu satırları aktarmak istiyorum:
"24 Ocak 1993 Pazargünü, o acının unutturduğu
birnedenden ötürü ancak saat dokuzdan sonra Uğur
Mumcu'nun katledildiği haberini öğrenebilmiştim.
öğrendiğimde istemsiz (refleks) olarak ilk yaptığım,
henüz beş ayını doldurmamış ilk göz ağrısı kızımı ku-
cağıma almak oldu. Bu davranışımın temeli Uğur
Mumcu'ya uzanan ellerin aslında ona da uzandığı dü-
şüncesi olmalıydı."
Yener Oruç, haberi duyduğu anda istemsiz (refleks)
olarak kızını kucağına alıyor. Bu davranış, çok önem-
li bir işaret gibi etkileyicidir. Daha beş ayını doldurma-
mış kızını böyle bir saldırıdan korumak istemi, gele-
ceğimize yönelik bir tehdide karşı korunmak refleksi-
nin en açık ifadesi değil mi?
Uğur Mumcu bir gazeteci yazar mıydı? Elbette öy-
leydi ama 'Uğur Mumcu' gazeteciden de, yazardan
da çok daha fazla kavramların simgesiydi. O, 'cesa-
rer'ti, 'güven'ö\, 'kötülüklerekarşı toplumu koruyan'ö\.
Bütün bunların birleştiği 'güvenilir gelecek'ti. Uğur
Mumcu bütün bunları tek başına gerçekleştirecek bir
kahraman mıydı? Toplumun duygulan bu soruya 'evet'
demiştir.
Ona yönelen suikast, çocuğumuza yönelik olarak
algılanmıştır. O kötülük, temel güven duygumuza yö-
nelmiştir. Cesaretimize, geleceğimize, iyi olanları ko-
ruma gücümüze yönelmiştir. Hepimiz böyle algıladık.
Uğur Mumcu'yu sonsuza kadar yaşatacakyürüyü-
şe katılanlar bilirler ki, böylesine içtenlikli, böylesine
kararlı, böylesine birbiriyle bütünleşmiş yüz binlerAta-
türk'ten sonra kimseyi böyle uğurlamamıştır.
Sonra da bu yüz binler bir daha bir araya geleme-
miştir. Bu da üzerinde durulması gereken bir önemli
olgu.
1 Mayıs'ların görkemli kalabalıklarını bilenler ken-
dilerine daha sonraları benzer soruları sormuşlardır:
Bu kalabalıklar şimdi nerede?
Yoksa bütün bu birliktelikler, bütün bu düşünce-duy-
gu ortaklıkları, günlük ya da anlık buluşmalar mıdır?
Toplumlar bu olayları yaşar ve her şey orada kalır mı?
Uğur Mumcu ile birlikte, cesareti, güveni, kötülük-
lere karşı toplumun korunacağı duygusunu da mı yi-
tirdik?
Kahramanlar kendi yarattıkları duygulan da kendi-
leriyle birlikte götürürler mi?
Bunları da düşünüyorum sevgili Uğur Mumcu.
ölümünden sonraki uzun yıllar boyunca bu cina-
yetin aydınlatılmayışından ben de suçluluk duydum.
Doğrusu, busuçlululukduygusu, dürüstvicdanlar ta-
rafından duyulması gereken bir duygudur diye düşü-
nüyorum. Eğer bir cinayet aydınlatılamıyorsa, o top-
lumda yaşayan herkes suçluluk duymalıdır. Elinden
geleni (ve gelmeyeni) yapamamış olmanın vicdanı tır-
malayan duygusu geride kalanlarcaduyulmalıdır, du-
yulması da gerekir. Bizi kötülüklere karşı koruyan baş-
ka ne var ki?
Başka türlü nasıl bir 'toplumsal vicdan'dan söz
edebiliriz?
Dünya, bildiğin gibi, bildirdiğin gibi, anlattığın gibi
Sevgili Uğur Mumcu.
Senden sonra, sanki görevini içimizdeki biri üstlen-
miş gibi seni daha çok anar olduk. "Uğur Mumcu bu-
nu nasılyorumlardı?", "Tam Uğur'luk birkonu" diye
düşündük. Içimizde öyle biri yaşamaya başladı.
Amerika 11 Eylül 2001'de fkiz Kuleler'in vuruluşu-
nu dünyaya egemen olmanın bahanesi saydı. Ah na-
sıl da sana göreydi o Ikiz Kuleler'in vuruluşunun gizi?
Bush iktidan haberli miydi, bu saldınnın iplerini mi çek-
mişti de sonranın senaryosunu sahneye koymuştu?
Her şey senin bildiğin, bildirdiğin, anlattığın gibi geli-
şiyor. Yıllarca, yıllarca bıkıp usanmadan anlattın bun-
ları. Bunların böyle olacağını biliyordun da ondan.
Memleketi biliyorsun elbette, o da bildiğin yolda, bil-
diğin gibi, anlattığın gibi gidiyor...
Türkiye üzerindeki ipotekleri anlatırdın. Tam bağım-
sızlıktan nasıl adım adım ipotek altına alındığını her şe-
yin. Ekonominin, politikanın, kültürün, eğitimin, gün-
lük yaşamın üzerine konan ipotekleri anlatırdın. Din
sömürücülerini, siyaset bezirgânlarını, ülke bölücüle-
rini, dışa bağımlı memleket pazarcılarını anlatırdın.
Bütün birtopluma vicdan olmuştun. Bütün birtop-
luma ışık tutmuştun.
Ülkeyi de, dünyayı da değiştirmek istiyordun.
Mustafa Kemal'in ülkesini istiyordun.
Ama dünya değişecek Uğur Mumcu, bunu biliyor-
sun. Bunun için canını verdin.
Dünya da değişecek, ülkemiz de.
Bu ipoteklerin hepsi kalkacak. Insanca düzen, in-
san için düzen kurulacak.
Cesur olacağız, güven duyacağız, doğruları koru-
yacağız.
Sensiz olmamız söz konusu değil sevgili Uğur.
Sen bizimlesin, biz seninleyiz.
Elbette, bunu da biliyorsun.
e-mail: erdalatak@superonline.com
faks:0212 513 90 98
Kızılayda bitmeyen çeklşme
Eski yönetimden
100 milyarlık dava
ANKARA (Cumhuri-
yetBürosu)-Eski Türki-
ye Kızılay Derneği Ge-
nel Başkanı Ertan Gö-
nen, Anayasa Mahkeme-
si ve Danıştay kararlan-
nı uygulamadıklan ge-
rekçesiyle Başbakanlık,
îçişleri Bakanlığı ve An-
kara Valiliği hakkında
toplam 100 milyar lira-
lık tazminat davası açtı.
Gönen'in avukatı Coş-
kun Aras tarafından ha-
zırlanan dava dilekçe-
sinde, Gönen ve arka-
daşlarının görevlerine
son verilmesi ve yerleri-
ne başkalannın görev-
lendirilmesine ilişkin Ba-
kanlar Kurulu karannuı
iptali ve yürürlüğunün
durdurulmasına ilişkin
Danıştay 10'uncu Da-
iresi karan anımsatıla-
rakgörevden almaya iliş-
kin Bakanlar Kurulu ka-
rarının da Anayasa Mah-
kemesi'nin karanyla ya-
sal dayanaktan yoksun
kaldığı savunuldu.
Dilekçede, Danış-
tay'ın yürütmenin dur-
durulması karannın en
geç 30 gün içinde uygu-
lanması gerekirken ye-
rine getirilmediğine işa-
ret edilerek 100 milyar
lira rutanndaki tazmina-
tın yasal faiziyle birlik-
te Başbakanlık, îçişleri
Bakanlığı ve Ankara Va-
liliği'nden alınarak Gö-
nen'e ödenmesi istendi.