Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK2005SALI
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
"Barış Seçimi1
mi?
Çok şaşırtıcı ve garip görünse de, iletişim olanak-
ları arttıkça, geniş kitleler olaylardan daha az ha-
berdar olabiliyorlar. Ya da daha doğru deyişle, her
şeyden haberleri olduğunu sanırlarken, dahafazla
yanıltılıyorlar.
Burada, yirmi birinci yüzyılda, egemen güçlerin
en kahredici ve en insanlık düşmanı silahı haline ge-
lecek olan medyanın rolünü görmezden geleme-
yiz.
Çünkü medyada dezenformasyon artık, enformas-
yonun yerini almıştır.
Haberlerin belirli birgrubun amaçları doğrultusun-
da çarpıtılması artık bilimsel yöntemlerle yapılmak-
tadır.
Dünyanın kanayan yaralarından biri olan Filistin
konusunda da böyle olmuştur.
Filistin davasının savunucusu, Filistinlilerin bilin-
ci ve vicdanı Yaser Arafat'ın, nedeni birtürlü anla-
şıalamamış, ani hastalığı ve kısa sürede ölümü, bü-
tün dünyaya bir fırsat gibi sunuldu.
Batı medyası ve herşeyi onun gözünden görme-
ye alışmış bizimkiler, ağız birliği etmişçesine Ara-
fat'ın ölümünü, barışın önündeki en büyük engelin
kalkması olarak sundular.
Onlara göre, Arafat ölünce, barışın önündeki en-
gel de kalkmıştı.
Sanki Oslo Ânlaşmaları'nı imzalayan o Arafat de-
ğildi.
Sanki, FKÖ'yü terör platformundan yasal zemi-
ne çekerek, Filistin davasına uluslararası alanda
destek sağlayan o Arafat değildi.
Sanki barış çabaları yüzünden Nobel ödülü'ne
layık görülen o Arafat değildi.
Sanki Israil'in başında bulunan ve kişisel tahrik-
leriyle bölgeyi kan ve ateşe boğan kişi Sabra-Şa-
tilla kasabı Ariel Şaron değildi.
•••
Neyse, Arafat tarih sahnesinden çekildi ve Filis-
tin'de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini de Mah-
mud Abbas (Ebu Mazen) oyların üçte ikisini alarak
kazandı.
Bu seçimler, Amerikan medyası ile siyonistlerta-
rafından barış seçimi olarak sunuldu.
Anlatılmak istenen şudur:
"Bugüne kadar barış yapılamamış olmasının ne-
deni, Arafat'ın teröre prim veren davranışlarıdır.
Arafat gidip, yerine barıştan yana, üstelik de terör
örgütlerine prim vermeyen birigelirse, barışın önü
açılacaktır.
Terör örgütlerini desteklemediğini açıkça söyle-
yen Mahmud Abbas, işte böyle biridir.
O Arafat'ın Camp David'de yaptığını yapmaz ve
Bill Clinton'/n da dediği gibi, son anda tarihi bir
fırsatı tepmez ise, Filistin sorunu çözülür."
Her şeyden önce, Filistin'de teröre yönelik olan
örgütlerle arasına açık ve net bir mesafe koymuş
olan Mahmud Abbas'ın bizzat kendisi Camp Da-
vid görüşmeleri sırasında, nihai çözüm konusunda
Arafat ile aynı görüşleri paylaştığını açıklamış ve Camp
David'de kaçırılmış bir fırsatın değil, kurtulunulan
bir tuzağın söz konusu olduğunu söylemiştir.
•••
"Barış seçimi!"rim galibi Mahmut Abbas'ın du-
rumu pek parlak, manevra alanı da geniş değildir.
Her şeyden önce Tel Aviv ile VVashington'ın Ab-
bas'tan bekledikleri, onun önyargısız olarak görüş-
melere başlaması ve bölgede kalıcı-adil bir barış için
işbirliği yapması değil, tam tersine, mültecilerin dö-
nüşünü öngörmeyen, Filistinlilere Kudüs'te hiçbir
haktanımayan, Şaron'un hazırladığı metni onayla-
masıdır.
2000 Camp David önerilerinin çok gerisindeki
Bush-Şaron diktasına Mahmud Abbas'ın her şeyi
göze alarak boyun eğmesi beklenemez.
Nitekim, Yasemîn Çongar'ın belirttiği gibi Was-
hington'daki uzmanlarda, şu sırada barış olasılığı-
nın 2000 yılında olduğundan daha uzak görüldü-
ğünü söylemektedirler.
Mahmud Abbas'ın böyle birçözümü kabul ede-
rek boyun eğmesi halinde, gelecek olan barış de-
ğil, yeni bir terör dalgası olacaktır.
Olayları izleyen tarafsız gözler, Filistinliler arasın-
da gittikçe yaygınlaşan terör eylemlerinde Şaron'un
kimseye yaşam hakkı tanımayan, saldırgan ve gad-
dar politikasının aslan payına sanip olduğunu açık-
ça görmekte ve dile getirmektedirler.
Oyleyse, Şaron'un sevinci nereden geliyor?
Aslında Şaron'un sevindiği ve Mahmud Abbas'ın
imzalamasına olanak bulunmayan bir anlaşmayı
kabul etmesini falan beklediği de yok.
Onun ve Bush ve takımının istekleri, "Bakın biz
barış için her fırsatı değehendiriyoruz, Mahmud Ab-
bas 'a da elimizi uzattık. Ama onlar barış istemiyor-
larsa, ne yapabiliriz?" diyerek, sorumluluktan kur-
tulmaktır.
Bu medya sultası varken, bu yolda epeyce de
ilerleyebilecekleri kesindir.
asirmen@cumhuriyet.com.tr
'ÎNSAN ONURU YOK SAYILDF
Avukutlardan infaz
yasasınaprotesto
Istanlnıl Haber Servi-
si - Çağdaş Hukukçular
Derneği tstanbul Şube-
si üyeleri, yeni Ceza în-
faz Yasası'nın insan onu-
runu yok sayarak siya-
si tutuklu ve hükümlü-
leriıı yaşam ve savun-
ma hakkına saldın nite-
liği taşıdığını savundu-
lar.
Sultanahmet Adliye-
si önünde bir araya ge-
len grup, AKP Hükü-
meti'nin 13 Aralık
2004 'te yasalaşan Ceza
ve Güvenlik Tedbirleri-
nin tnfazı Hakkında Ka-
nun ile tecridin bir for-
ma kavuşturulduğunu
ileri sürdü. Çağdaş Hu-
kukçular Derneği tstan-
bul Şube Başkanı Ha-
kan Karadağ, yasanın
hazırlanan tasandan da-
ha ağır şartlar içerdiği-
ni ifade ederek "Tasarı-
da havalandırmaya çık-
manın bir saat ile sınır-
landınlmamasına kar-
şın yasada 'hükümlüye
günde bir saat açık ha-
vaya çıkma, spor yap-
ma hakkı' tamnıyor. Bu
da beton mezarlar ya-
ratıyor" dedi. Cezanın
infazının acil sağlık ne-
denleri ile ertelenmesi
hükmünün kaldırıldığı-
nı söyleyen Karadağ,
"Acil sağlık nedenleri de
olsa infaza kesinükle ara
verilmiyor" dedi. Kara-
dağ, ölüme, hastalığa,
tecride, pişmanhğa ve
aynmcıhğa dayanan ya-
sa ortadan kaldırılana
kadar mücadele etmeye
devam edeceklerini ifa-
de etti.
'Anayasal düzeni bozmaya çalıştığı' gerekçesiyle kapatılan vakıf, etkinliklerini sürdürüyor;'
MGV yargıyı tanımıyor!ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Kapatılan Milli Gençlik Vakfı
(MGV), «Kuran Ziyafeti" adı
altında çeşitli kentlerde program
düzenliyor. Yargıtay 18. Hukuk
Dairesi, MGV'nin kapatılması
karannı onamış ve vakfın
mallarının Vakıflar Genel
Müdürlüğü tüzelkişiliğine
devredilmesine hükmetmişti.
Kapatılan RP'nin gençlik kolları
işlevini görmek üzere kurulan
MGV'nin etkinliklerini sürdürmesi,
yargı karannı tanımadığı yönünde
değerlendiriliyor.
Yargı kararıyla kapatılan MGV'nin
• Kapatılma kararı Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nce onanan ve mallannm Vakıflar Genel
Müdürlüğü'ne devredilmesine karar verilen MGV, çeşitli kentlerde "Kuran Ziyafeti" adı
altmda programlar düzenliyor.
sponsorluğunda Anadolu Gençlik
Dergisi, yurtdışından getirdiği
hafızların katılımıyla sık sık çeşitli
kentlerde "KuranZiyafeti"
düzenliyor. Son olarak geçen hafta
sonu Ankara'da etkinlik
düzenlendi. Programlara,
Afganistan'dan Kabir Muhammed
Beşir, tran'dan Muhammed Tüsi,
Hacı Bayram Camii lmamı
Abdülkadir Şehitoğlu, Güney
Afrika'dan Abdurrahman Sadien
ve Mısır'dan Muhammed Buhayri
hafız olarak katılıyor. Yargı
kararıyla kapatılmış olan MGV'nin
bu tür programları nasıl
düzenlediği ise hâlâ yanıtı aranan
soruların başında geliyor. MGV
aynca "10 milyon aile Kuran'la
buluşuyor, Kuran'ı anlama ve
yaşama sempozyumu" ile "Ezanlar
susmasın" kampanyalannı da
yürütüyor. Yargıtay 18. Hukuk
Dairesi, yerel mahkemenin karan
uyarınca MGV'nin 900 bürosu,
125 yurdu ve 2 çocuk yurdunun
Vakıflar Genel Müdürlüğü
tüzelkişiliğine devredilmesine karar
vermişti. Dairenin kapatma
gerekçesinde, "Devletin siyasi,
hukuki, iktisadi temel nizamlanm
dini esaslara göre değiştirmek
amacıyla anayasal düzeni bozmaya
çahşıyorlar, yaptıklan eylemler
görmezden gelinemez, bu vakfın
kapatılması gerekir" denilmişti.
Gerekçede, MGV'nin •
Arap milliyetçisi bir gençlik '*
yetiştirme çabası ve ;
çalışması içinde bulunduğuna işaret \
edilmişti.
MGV, 12 Eylül'den sonra kuruldu.
Başkanlığını tlyas Töngüş'ün
yaptığı MGV'yi Necmettin :
Erbakan ile Nakşibendi lideri Esat •'
Coşan çekişmesi doğurmuştu.
Coşan ile anlaşmazlığa düşen
Erbakan, siyasi yasağının
kalkmasından sonra RP'yi, daha
sonra da partinin gençlik kollan
işlevini görecek olan MGV'yi
kurdurmuştıı.
AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu
'8 ydlık eğitim dayatmachr'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Grup
Başkanvekili Irfan Gündüz, 8 yıllık kesintisiz temel
eğitimi "dayatma" olarak nitelendirirken, imam
hatiplerin önünü kesmek için çıkarılan yasanın
Türkiye'nin önünü kestiğini ilerı sürdü. AKP Grup
Başkanvekili İrfan Gündüz, dün gazetecilerin
sorularını yanıtladı. TBMM Başkanı Bülent
Annç'ın türbanla ilgili sözlerinin anımsatılması
üzerine Gündüz, bu sorunla ilgili toplumsal
konsensüsün yakalanması gerektiğini, sorunun aynı
zamanda düşünce ve ifade özgürlüğü boyutunun da
olduğunu anlattı. Misyonerlik çalışmalarına dikkat
çeken Gündüz, şu görüşleri dile getirdi:
"Misyonerlik faaliyetleri bu kadar cirit atarken
toplum niye sessiz kalıyor? Bugün Türkiye'de din
eğitimi, 15 yaşından önce yasak; 15 yaşından sonra
hangi din eğitimini vereceksiniz? Tabiat boşluğu
sevmez, sizin boş bıı aktığınız alanı birileri gelir
doldurur. Rahşan Iiamm, 'Din elden gidiyor' diye
feryat ediyor. Fakat
• Imam hatiplerin
önünü kesmek için
çıkarılan yasanın
Türkiye'nin önünü
kestiğini ileri süren
Gündüz,
misyonerlik
çalışmalarıyla ilgili
olarak da
"Türkiye'de
köpekler serbest,
taşlar ise bağlı
görünüyor"
ifadesini kullandı.
bunu kendileri yaptılar.
Camilerde verilen yaz
Kuran kurslanna 15
yaşından küçüklerin
gönderibnesi yasak."
Başbakan Erdoğan'ın
eşiyle birlikte Beyaz
Saray, Kremlin ve
Versay'agittiğini,
ancak Çankaya'ya
gitmesinin büyük
sorun olduğunu
kaydeden Gündüz,
"Çankaya'mn uçağına
binmesi bile problem
oluyorsa Türkiye böyle
küçülen bir dünyada
böyle bir yanlışa ne
kadar direnebilir? Ben
gideceğini sanmıyorum" dedi. Konuyla ilgili
arayışlarının olmadığını, "beklediklerini" anlatan
Gündüz, "Sarıgül meselesini iyi okusa CHP, bunlar
çok rahat çözülebilir" diye konuştu. Sıkıntının nasıl
aşılacağı sorusuna Gündüz, "Zamanı gelirse adımlar
atılır, birisi bu adımlan atar" yanıtını verdi.
Misyonerlik çalışmalanyla ilgili olarak "Türkiye'de
köpekler serbest, taşlar ise bağlı görünüyor"
ifadesini kullanan Gündüz, "Akşam televizyonlarda
gösterilen ayini Türkiye'de yerli bir tarikat veya
imam yapsa kıyamet kopar. Ama Kanadalı göçmen
yapıyor, fazla ses çıkmıyor. Türkiye'de
Müslünıanlann önünün açılması lazım ki biz de
kendi dinimizi savunalım, doğruları anlatalım"
görüşünü dile getirdi. 8 yıllık kesintisiz eğitimi
eleştiren Gündüz, birileri istediği için 8 yıllık
kesintisiz temel eğitimin dayatılamayacağını
belirterek eğitimin ideolojiyle değil pedagojiyle
çözülebileceğini söyledi. Gündüz, "Iktidarsınız,
neden bu sorıınları çözmüyorsunuz" sorusu üzerine,
"Türkiye'de bazı meselelerde sistem gelip önümüzü
tıkıyor. Zamanı geldiğinde bu adımlar atüacak"
demekle yetindi.
Kaymazlar
anıldı
DİYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
Mardin'in Kızıltepe
ilçesinde öldürülen 12
yaşındaki Uğur Kaymaz ve
babası, önceki gece olay
yerinde mumlar yakılarak
anıldı. Mardin'in Kızıltepe
ilçesinde terörist olduklan
gerekçesiyle öldürülen 12
yaşındaki Uğur Kaymaz ile
babası Ahmet Kaymaz için
önceki gece sivil toplum
örgütü ve çeşitli siyasi
partilerden yaklaşık 50 kişi
bir araya geldi. Kaymaz
ailesinın evinin önünde,
Uğur ve Ahmet Kaymaz 'ın
öldürüldüğü noktada
toplanan grup, önce bir
dakikalık saygı duruşunda
bulundu, ardından mumlar
yaktı. Anma sırasında
açıklama yapan Eğitim-Sen
Temsilcisi Nurullah Tunç,
bundan böyle her pazar
gecesi benzer eylemin
yapılacağını belirtti.
"Uğur'lar okula, mezara
değil" sloganları atan grup
olaysız dağıldı.
DSl, 3 milyon dolarlık usulsüzlük için suç duyurusunda bulundu
Baraj inşaatmda yolsuzlukANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
-Devlet Su lşleri Genel Müdürlü-
ğü (DSl), Aydın'daki Çine Barajı
ve Hıdroelektrik Santralı'nın (HES)
elektromekanik teçhizatının temin,
tesis ve montajı işinde, 7 adet sah-
te belgeyle 3 milyon 363 bin do-
lann usulsüz olarak çekildiği id-
diasıyla Ankara Cumhuriyet Baş-
savcılığf na suç duyurusunda bu-
lundu.
DSl Genel Müdürü VeyselEroğ-
lu'nun imzasını taşıyan suç duyu-
rusu dilekçesinde, Çine Barajı ve
HES tesislerinin elektromekanik
teçhizatının temin, tesis ve mon-
tajı işi için DSl ile Türkiye Elekt-
romekanik Sanayi AŞ (TEMSAN)
arasında protokol yapıldığı belir-
tilerek bu protokolün yürürlüğü
sırasında 7 adet sahte belge dü-
zenlenerek 3 milyon 363 bin 690
doların "yolsuz" olarak çekildiği
öne sürüldü. Olayın, DSl Teftiş
Kurulu Başkanlığı'nca soruşturul-
duğu, 18 Kasım 2004 tarihli soruş-
turma raporuna DSl Genel Mü-
dürlüğü'nce 6 Aralık 2004 tari-
hinde "olur" verildiği belirtilen
dilekçede, rapor içeriğinin "ev-
rakta sahlecilik ve dolandıncıkk"
olduğu kaydedildi.
Dilekçede, DSt ile olan iş iliş-
kisinde, TEMSAN AŞ adına tem-
sil ve ilzama yetkili kişiler ile TEM-
SAN'ın taşeronu olarak gösteri-
len, lehine çekme bıldirimleri dü-
zenlenen ve merkezi ABD'de olan
ENCON Energy&Construction
Inc. firması adına Türkiye'de fa-
aliyet gösteren kişiler ve ENCON
firması lehine taahhütname veren
ENERKAL Enerji Tesisleri Mü-
hendislik ve Müteahhitlik AŞ'nin
temsilcileri hakkında soruşturma
açılması istendi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcı-
lığı'nca konuyla ilgili olarak gö-
revlendirilen savcının, kısa bir sü-
re içinde soruşturmaya başlayaca-
ğı belirtildi.
İHD RAPORU:
Hak
ihlalleri
sürüyor
DİYARBAKIR (Cum-
huriyet Bürosu)- İHD, Do-
ğu ve Güneydoğu Ana-"
dolu bölgelerinde son 3'
yılda çatışmalarda can ka-«
yıplarının yüzde 110 ora-',
nında arttığını, ancak kül-
türel ve yasal haklar açı- •
sından önemli gelişmeler:
yaşandığını savundu. >
İHD Doğu ve Güney-
doğu Anadolu Bölge Tem-
silcisi MihdiPerinçek, dün •
düzenlediği basın toplan-'
tısıyla 2004 yılına ilişkin'
hak ihlalleri raporunu
açıkladı. tnsan haklan kav-'
ramının en çok gündeme
geldiği 2004 yılında olum-'.
lu gelişmelerin de yaşan-p
dığını vurgulayan Perin->
çek, sözlerini şöyle sür-1
dürdü:
"2004 yılı insan haklan >
adına farklı dillerde tele-
vizyon-radyoyayını, özel dfl
kurslannın açılması, top-
laııtı ve gösteri hakkına
yönelikpozitifdüzenleme-
ler, dernekler kanununda;
yapılan değişiklikler, yeni ^
Türk Ceza Yasası'nın ve*
DEP'li miHelvekiIlerinin
serbest bırakılnıasıyla va-
lilik bünyesinde kurulu
olan tnsan Haklan İI Ku-
rullanmn yeniden düzen-
lenmesi gelişmeleriyle se-.
vindirici gelişmelere de
sahne oldu."
Yargısız infaz olmak üze-
re köy boşaltma, silahlı ça-
tışmalar, işkence iddiala-
n, toplu mezarlar, ifade öz-
gürlüğüne yönelik soruş-
turmalar, keyfi gözaltılar,
izinsiz veya izin karannı
göstermeksizin ev-üst ara-
malan gibi başlıklarda ar-
tış gözlemlediklerini vur-
gulayan Perinçek, ihlaller-
den sorumlu olanlara yö-
nelik soruşturmalann yeter-
siz kalmasından yakındı.
Perinçek, TBMM'nin ön-
cülüğünde, sivil toplum ör-
gütlerinin de desteğiyle
"Gerçekleri Araştırma ve
AdaletKomisyonu" kurul-
masını önerdi.
NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Deneyimli gazeteci yazar Hıfzı
Topuz, Ikinci Gazeteciler Konferan-
sı'nı açarken ilginç bir tarihi olayın
datanıklığını aktarıyordu. Birinci Ga-
zeteciler Konferansı, bundan tam
50 yıl önce, 18 Nisan 1955 yılında
toplanmıştı. Gazeteciler yeni birkon-
ferans yapmak için tam 50 yıl bek-
lemişlerdi.
Hıfzı Topuz, 50 yıl önce yapılan
Gazeteciler Konferansı'nın da ha-
zırlayıcılarındandı. Devir, Demokrat
Parti devriydi. O dönemde sendika
kurma hakkı yeni oluşuyordu. İşte bu
hakkı kullanmak amacıyla gazeteci-
ler harekete geçmişlerdi. Türkiye Ga-
zeteciler Sendikası, işte bu konferan-
sın temel itici gücü olmuştu. O dö-
nemde Gazeteciler Sendikasf nın te-
mel talepleri, DP iktidarının baskıla-
rına karşı gazetecilerin haklarını sa-
vunmak basın özgürlüğünün önü-
nü açabilmekti. Topuz, bu ilk buluş-
manın başlangıçta büyük ilgi gör-
düğünü, Türkiye'nin dört bir yanın-
dan 300'eyakın gazetecinin bir ara-
ya geldiğini belirtti.
Istanbul'daki toplantıya Ankaralı
gazeteciler de katılmışlardı. Ankara-
İkinci Gazeteciler Konferansı
lı gazeteciler, hükümete yönelik eleş-
tirel eğilimi anında hükümete ihbar edi-
yorlardı. O dönemde hükümet aley-
hinde gazetecilik yapmak, hüküme-
te eleştiriler yöneltmek kolay değil-
di. Konferans devam ederken, hükü-
met müdahalesi başladı. Gazeteci-
ler başlarına bir dert gelir endişesiy-
le birer ikişer konferanstan ayrılıyor-
lardı. 300 kişiyle başlayan toplantı
giderek 25 kişiye düştü. Kalan 25 ki-
şi bile, kendi aralarında hazırlanan
bildirge konusunda anlaşmazlığa düş-
tüler ve bir kısmı daha önceki imza-
larını geri çektiler. Müdahale bunun-
la da kalmadı. Sonunda Gazeteciler
Sendikası hükümettarafından kapa-
tıldı.
50 yıl geçtikten sonra, nereden ne-
reye geldik? Şimdi tartıştığımız konu-
lara bakınca, acaba ne kadar ilerle-
dik, sorusunu sorabiliriz. 50 yıl son-
ra düzenlediğimiz ikinci konferansın
ana başlığı: "Demokratik, Bağımsız
ve Saygın Medyanın Hayata Geçiril-
mes/"ydi. Bu başlıktan yola çıkarak
medyanın demokrasi, bağımsızlık ve
saygınlık gibi sorunlarının temel so-
runların başında geldiğini kabul etmiş
bulunuyoruz.
Alt başlıklar ise şöyle: 1. Medya-
nın önündeki yasal engeller. 2. Med-
ya-siyaset ilişkisi ve medyanın mül-
kiyet yapısı. 3. Medya çalışanlarının
sorunlan. 4. Medya sektöründeki eği-
tim ve istihdam politikaları.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile
İletişim Araştırmaları Derneği'nin or-
taklaşa düzenlediği İkinci Gazeteci-
ler Konferansı'nın ilginç konukları da
vardı. Uluslararası Gazeteciler Fede-
rasyonu'nun (FIJ) genel sekreteri Ai-
dan White bu konuklardan birisiydi.
Aidan VVhite, açılışta yaptığı konuş-
mada Arap medyasında son dönem-
de ortaya çıkan büyük patlamaya
dikkat çekti. VVhite, Irak'ın işgaliyle bir-
likte başlayan dönemde Ortadoğu
medyasının Batı'nın gazetecilik an-
layışını değiştirecek kadar dinamik
ve etkili olduğunu dile getirdi.
CNN International ve BBC gibi Ba-
tı'nın en etkili TVkanallarının bile Arap
TV haberciliğinden etkilendikleri bir
gerçekti. Arap kanalları Ortadoğu ül-
keleri içindeki değişik eğilimleri de
yansıtmayı başarmışlardı. Arap dün-
yası için tabu sayılacak cinsellik, ka-
dın gibi konulardacesaretle günde-
me getirilebiliyordu. VVhite, bu duru-
mu şöyle özetledi: "Bu gazeteciler
Arap kamuoyunun sesi oldular."
VVhite, Ortadoğu medyasındaki bu
sıçramayı ve toplumlardaki demok-
ratikleşmeyi geliştiren bir ilerlemeye
dikkat çektikten sonra, Arap gazete-
cilerinin "kelle kesen terörist" görün-
tülerini eleştirmeden, hattaonu onay-
layacak tarzda yayın yapmalarını ise
eleştirdi. "Gazeteciler, ölümü anlı
şanlı gösterecek tutumlardan kaçın-
malıdırlar."
•••
Galatasaray Üniversitesi Aydın Do-
ğan Oditoryumu'nda başlayan İkin-
ci Gazeteciler Konferansı bugün de
devam edecek. Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi arka-
daşım Gülseren Güver, gazetecile-
rin birçok önemli sorununun tartışıl-
dığı bu konferansa ilginin azlığına
dikkat çekti. "Durumumuz parlak de- •
ğil. Neredeyse toplantıyı izlemeye
görevli rnuhabirler dışında hiç aktif
gazeteci katılmamış."
Gülseren'in dediği doğruydu, an-
cak acaba gazetecilerin, üniversite öğ-
rencilerinin medyanın sorunlarına il-
gisi neden yoktu? Aslında, medya-
nın popüler isimlerinden birisi geldi-.
ği zaman bile üniversite amfileri do-
lup taşıyordu. Bir yerde bir yanlışlık
olduğu kesindi, ama neredeydi?
Belki şöyle düşünmek gerekir: Po-
püler kültürün egemen olduğu bir
dönemden geçiyoruz. Bu gerçeği
yadsıyamayız. Popüler kültüre kıza-
rak ya da bu gerçeği yok sayarak da,
sorunların çözülemediğini kabul et-
meliyiz. Gazetecilerin derdi çok, en
büyük dertlerinden birisi de örgüt-
süzlükleri ve sorunlarını ortaklaşa di-
le getirme konusundaki açmazları.
50 yıl sonra da olsa "İkinci Gazete-
ciler Konferansı'nda sorunları tartış-
mış olmak" yine de bir şey.
Ne diyelim...