25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK2005SALI HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN "Barış Seçimi1 mi? Çok şaşırtıcı ve garip görünse de, iletişim olanak- ları arttıkça, geniş kitleler olaylardan daha az ha- berdar olabiliyorlar. Ya da daha doğru deyişle, her şeyden haberleri olduğunu sanırlarken, dahafazla yanıltılıyorlar. Burada, yirmi birinci yüzyılda, egemen güçlerin en kahredici ve en insanlık düşmanı silahı haline ge- lecek olan medyanın rolünü görmezden geleme- yiz. Çünkü medyada dezenformasyon artık, enformas- yonun yerini almıştır. Haberlerin belirli birgrubun amaçları doğrultusun- da çarpıtılması artık bilimsel yöntemlerle yapılmak- tadır. Dünyanın kanayan yaralarından biri olan Filistin konusunda da böyle olmuştur. Filistin davasının savunucusu, Filistinlilerin bilin- ci ve vicdanı Yaser Arafat'ın, nedeni birtürlü anla- şıalamamış, ani hastalığı ve kısa sürede ölümü, bü- tün dünyaya bir fırsat gibi sunuldu. Batı medyası ve herşeyi onun gözünden görme- ye alışmış bizimkiler, ağız birliği etmişçesine Ara- fat'ın ölümünü, barışın önündeki en büyük engelin kalkması olarak sundular. Onlara göre, Arafat ölünce, barışın önündeki en- gel de kalkmıştı. Sanki Oslo Ânlaşmaları'nı imzalayan o Arafat de- ğildi. Sanki, FKÖ'yü terör platformundan yasal zemi- ne çekerek, Filistin davasına uluslararası alanda destek sağlayan o Arafat değildi. Sanki barış çabaları yüzünden Nobel ödülü'ne layık görülen o Arafat değildi. Sanki Israil'in başında bulunan ve kişisel tahrik- leriyle bölgeyi kan ve ateşe boğan kişi Sabra-Şa- tilla kasabı Ariel Şaron değildi. ••• Neyse, Arafat tarih sahnesinden çekildi ve Filis- tin'de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini de Mah- mud Abbas (Ebu Mazen) oyların üçte ikisini alarak kazandı. Bu seçimler, Amerikan medyası ile siyonistlerta- rafından barış seçimi olarak sunuldu. Anlatılmak istenen şudur: "Bugüne kadar barış yapılamamış olmasının ne- deni, Arafat'ın teröre prim veren davranışlarıdır. Arafat gidip, yerine barıştan yana, üstelik de terör örgütlerine prim vermeyen birigelirse, barışın önü açılacaktır. Terör örgütlerini desteklemediğini açıkça söyle- yen Mahmud Abbas, işte böyle biridir. O Arafat'ın Camp David'de yaptığını yapmaz ve Bill Clinton'/n da dediği gibi, son anda tarihi bir fırsatı tepmez ise, Filistin sorunu çözülür." Her şeyden önce, Filistin'de teröre yönelik olan örgütlerle arasına açık ve net bir mesafe koymuş olan Mahmud Abbas'ın bizzat kendisi Camp Da- vid görüşmeleri sırasında, nihai çözüm konusunda Arafat ile aynı görüşleri paylaştığını açıklamış ve Camp David'de kaçırılmış bir fırsatın değil, kurtulunulan bir tuzağın söz konusu olduğunu söylemiştir. ••• "Barış seçimi!"rim galibi Mahmut Abbas'ın du- rumu pek parlak, manevra alanı da geniş değildir. Her şeyden önce Tel Aviv ile VVashington'ın Ab- bas'tan bekledikleri, onun önyargısız olarak görüş- melere başlaması ve bölgede kalıcı-adil bir barış için işbirliği yapması değil, tam tersine, mültecilerin dö- nüşünü öngörmeyen, Filistinlilere Kudüs'te hiçbir haktanımayan, Şaron'un hazırladığı metni onayla- masıdır. 2000 Camp David önerilerinin çok gerisindeki Bush-Şaron diktasına Mahmud Abbas'ın her şeyi göze alarak boyun eğmesi beklenemez. Nitekim, Yasemîn Çongar'ın belirttiği gibi Was- hington'daki uzmanlarda, şu sırada barış olasılığı- nın 2000 yılında olduğundan daha uzak görüldü- ğünü söylemektedirler. Mahmud Abbas'ın böyle birçözümü kabul ede- rek boyun eğmesi halinde, gelecek olan barış de- ğil, yeni bir terör dalgası olacaktır. Olayları izleyen tarafsız gözler, Filistinliler arasın- da gittikçe yaygınlaşan terör eylemlerinde Şaron'un kimseye yaşam hakkı tanımayan, saldırgan ve gad- dar politikasının aslan payına sanip olduğunu açık- ça görmekte ve dile getirmektedirler. Oyleyse, Şaron'un sevinci nereden geliyor? Aslında Şaron'un sevindiği ve Mahmud Abbas'ın imzalamasına olanak bulunmayan bir anlaşmayı kabul etmesini falan beklediği de yok. Onun ve Bush ve takımının istekleri, "Bakın biz barış için her fırsatı değehendiriyoruz, Mahmud Ab- bas 'a da elimizi uzattık. Ama onlar barış istemiyor- larsa, ne yapabiliriz?" diyerek, sorumluluktan kur- tulmaktır. Bu medya sultası varken, bu yolda epeyce de ilerleyebilecekleri kesindir. asirmen@cumhuriyet.com.tr 'ÎNSAN ONURU YOK SAYILDF Avukutlardan infaz yasasınaprotesto Istanlnıl Haber Servi- si - Çağdaş Hukukçular Derneği tstanbul Şube- si üyeleri, yeni Ceza în- faz Yasası'nın insan onu- runu yok sayarak siya- si tutuklu ve hükümlü- leriıı yaşam ve savun- ma hakkına saldın nite- liği taşıdığını savundu- lar. Sultanahmet Adliye- si önünde bir araya ge- len grup, AKP Hükü- meti'nin 13 Aralık 2004 'te yasalaşan Ceza ve Güvenlik Tedbirleri- nin tnfazı Hakkında Ka- nun ile tecridin bir for- ma kavuşturulduğunu ileri sürdü. Çağdaş Hu- kukçular Derneği tstan- bul Şube Başkanı Ha- kan Karadağ, yasanın hazırlanan tasandan da- ha ağır şartlar içerdiği- ni ifade ederek "Tasarı- da havalandırmaya çık- manın bir saat ile sınır- landınlmamasına kar- şın yasada 'hükümlüye günde bir saat açık ha- vaya çıkma, spor yap- ma hakkı' tamnıyor. Bu da beton mezarlar ya- ratıyor" dedi. Cezanın infazının acil sağlık ne- denleri ile ertelenmesi hükmünün kaldırıldığı- nı söyleyen Karadağ, "Acil sağlık nedenleri de olsa infaza kesinükle ara verilmiyor" dedi. Kara- dağ, ölüme, hastalığa, tecride, pişmanhğa ve aynmcıhğa dayanan ya- sa ortadan kaldırılana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini ifa- de etti. 'Anayasal düzeni bozmaya çalıştığı' gerekçesiyle kapatılan vakıf, etkinliklerini sürdürüyor;' MGV yargıyı tanımıyor!ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kapatılan Milli Gençlik Vakfı (MGV), «Kuran Ziyafeti" adı altında çeşitli kentlerde program düzenliyor. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, MGV'nin kapatılması karannı onamış ve vakfın mallarının Vakıflar Genel Müdürlüğü tüzelkişiliğine devredilmesine hükmetmişti. Kapatılan RP'nin gençlik kolları işlevini görmek üzere kurulan MGV'nin etkinliklerini sürdürmesi, yargı karannı tanımadığı yönünde değerlendiriliyor. Yargı kararıyla kapatılan MGV'nin • Kapatılma kararı Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nce onanan ve mallannm Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilmesine karar verilen MGV, çeşitli kentlerde "Kuran Ziyafeti" adı altmda programlar düzenliyor. sponsorluğunda Anadolu Gençlik Dergisi, yurtdışından getirdiği hafızların katılımıyla sık sık çeşitli kentlerde "KuranZiyafeti" düzenliyor. Son olarak geçen hafta sonu Ankara'da etkinlik düzenlendi. Programlara, Afganistan'dan Kabir Muhammed Beşir, tran'dan Muhammed Tüsi, Hacı Bayram Camii lmamı Abdülkadir Şehitoğlu, Güney Afrika'dan Abdurrahman Sadien ve Mısır'dan Muhammed Buhayri hafız olarak katılıyor. Yargı kararıyla kapatılmış olan MGV'nin bu tür programları nasıl düzenlediği ise hâlâ yanıtı aranan soruların başında geliyor. MGV aynca "10 milyon aile Kuran'la buluşuyor, Kuran'ı anlama ve yaşama sempozyumu" ile "Ezanlar susmasın" kampanyalannı da yürütüyor. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin karan uyarınca MGV'nin 900 bürosu, 125 yurdu ve 2 çocuk yurdunun Vakıflar Genel Müdürlüğü tüzelkişiliğine devredilmesine karar vermişti. Dairenin kapatma gerekçesinde, "Devletin siyasi, hukuki, iktisadi temel nizamlanm dini esaslara göre değiştirmek amacıyla anayasal düzeni bozmaya çahşıyorlar, yaptıklan eylemler görmezden gelinemez, bu vakfın kapatılması gerekir" denilmişti. Gerekçede, MGV'nin • Arap milliyetçisi bir gençlik '* yetiştirme çabası ve ; çalışması içinde bulunduğuna işaret \ edilmişti. MGV, 12 Eylül'den sonra kuruldu. Başkanlığını tlyas Töngüş'ün yaptığı MGV'yi Necmettin : Erbakan ile Nakşibendi lideri Esat •' Coşan çekişmesi doğurmuştu. Coşan ile anlaşmazlığa düşen Erbakan, siyasi yasağının kalkmasından sonra RP'yi, daha sonra da partinin gençlik kollan işlevini görecek olan MGV'yi kurdurmuştıı. AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu '8 ydlık eğitim dayatmachr' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Grup Başkanvekili Irfan Gündüz, 8 yıllık kesintisiz temel eğitimi "dayatma" olarak nitelendirirken, imam hatiplerin önünü kesmek için çıkarılan yasanın Türkiye'nin önünü kestiğini ilerı sürdü. AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, dün gazetecilerin sorularını yanıtladı. TBMM Başkanı Bülent Annç'ın türbanla ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine Gündüz, bu sorunla ilgili toplumsal konsensüsün yakalanması gerektiğini, sorunun aynı zamanda düşünce ve ifade özgürlüğü boyutunun da olduğunu anlattı. Misyonerlik çalışmalarına dikkat çeken Gündüz, şu görüşleri dile getirdi: "Misyonerlik faaliyetleri bu kadar cirit atarken toplum niye sessiz kalıyor? Bugün Türkiye'de din eğitimi, 15 yaşından önce yasak; 15 yaşından sonra hangi din eğitimini vereceksiniz? Tabiat boşluğu sevmez, sizin boş bıı aktığınız alanı birileri gelir doldurur. Rahşan Iiamm, 'Din elden gidiyor' diye feryat ediyor. Fakat • Imam hatiplerin önünü kesmek için çıkarılan yasanın Türkiye'nin önünü kestiğini ileri süren Gündüz, misyonerlik çalışmalarıyla ilgili olarak da "Türkiye'de köpekler serbest, taşlar ise bağlı görünüyor" ifadesini kullandı. bunu kendileri yaptılar. Camilerde verilen yaz Kuran kurslanna 15 yaşından küçüklerin gönderibnesi yasak." Başbakan Erdoğan'ın eşiyle birlikte Beyaz Saray, Kremlin ve Versay'agittiğini, ancak Çankaya'ya gitmesinin büyük sorun olduğunu kaydeden Gündüz, "Çankaya'mn uçağına binmesi bile problem oluyorsa Türkiye böyle küçülen bir dünyada böyle bir yanlışa ne kadar direnebilir? Ben gideceğini sanmıyorum" dedi. Konuyla ilgili arayışlarının olmadığını, "beklediklerini" anlatan Gündüz, "Sarıgül meselesini iyi okusa CHP, bunlar çok rahat çözülebilir" diye konuştu. Sıkıntının nasıl aşılacağı sorusuna Gündüz, "Zamanı gelirse adımlar atılır, birisi bu adımlan atar" yanıtını verdi. Misyonerlik çalışmalanyla ilgili olarak "Türkiye'de köpekler serbest, taşlar ise bağlı görünüyor" ifadesini kullanan Gündüz, "Akşam televizyonlarda gösterilen ayini Türkiye'de yerli bir tarikat veya imam yapsa kıyamet kopar. Ama Kanadalı göçmen yapıyor, fazla ses çıkmıyor. Türkiye'de Müslünıanlann önünün açılması lazım ki biz de kendi dinimizi savunalım, doğruları anlatalım" görüşünü dile getirdi. 8 yıllık kesintisiz eğitimi eleştiren Gündüz, birileri istediği için 8 yıllık kesintisiz temel eğitimin dayatılamayacağını belirterek eğitimin ideolojiyle değil pedagojiyle çözülebileceğini söyledi. Gündüz, "Iktidarsınız, neden bu sorıınları çözmüyorsunuz" sorusu üzerine, "Türkiye'de bazı meselelerde sistem gelip önümüzü tıkıyor. Zamanı geldiğinde bu adımlar atüacak" demekle yetindi. Kaymazlar anıldı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Mardin'in Kızıltepe ilçesinde öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası, önceki gece olay yerinde mumlar yakılarak anıldı. Mardin'in Kızıltepe ilçesinde terörist olduklan gerekçesiyle öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ile babası Ahmet Kaymaz için önceki gece sivil toplum örgütü ve çeşitli siyasi partilerden yaklaşık 50 kişi bir araya geldi. Kaymaz ailesinın evinin önünde, Uğur ve Ahmet Kaymaz 'ın öldürüldüğü noktada toplanan grup, önce bir dakikalık saygı duruşunda bulundu, ardından mumlar yaktı. Anma sırasında açıklama yapan Eğitim-Sen Temsilcisi Nurullah Tunç, bundan böyle her pazar gecesi benzer eylemin yapılacağını belirtti. "Uğur'lar okula, mezara değil" sloganları atan grup olaysız dağıldı. DSl, 3 milyon dolarlık usulsüzlük için suç duyurusunda bulundu Baraj inşaatmda yolsuzlukANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Devlet Su lşleri Genel Müdürlü- ğü (DSl), Aydın'daki Çine Barajı ve Hıdroelektrik Santralı'nın (HES) elektromekanik teçhizatının temin, tesis ve montajı işinde, 7 adet sah- te belgeyle 3 milyon 363 bin do- lann usulsüz olarak çekildiği id- diasıyla Ankara Cumhuriyet Baş- savcılığf na suç duyurusunda bu- lundu. DSl Genel Müdürü VeyselEroğ- lu'nun imzasını taşıyan suç duyu- rusu dilekçesinde, Çine Barajı ve HES tesislerinin elektromekanik teçhizatının temin, tesis ve mon- tajı işi için DSl ile Türkiye Elekt- romekanik Sanayi AŞ (TEMSAN) arasında protokol yapıldığı belir- tilerek bu protokolün yürürlüğü sırasında 7 adet sahte belge dü- zenlenerek 3 milyon 363 bin 690 doların "yolsuz" olarak çekildiği öne sürüldü. Olayın, DSl Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca soruşturul- duğu, 18 Kasım 2004 tarihli soruş- turma raporuna DSl Genel Mü- dürlüğü'nce 6 Aralık 2004 tari- hinde "olur" verildiği belirtilen dilekçede, rapor içeriğinin "ev- rakta sahlecilik ve dolandıncıkk" olduğu kaydedildi. Dilekçede, DSt ile olan iş iliş- kisinde, TEMSAN AŞ adına tem- sil ve ilzama yetkili kişiler ile TEM- SAN'ın taşeronu olarak gösteri- len, lehine çekme bıldirimleri dü- zenlenen ve merkezi ABD'de olan ENCON Energy&Construction Inc. firması adına Türkiye'de fa- aliyet gösteren kişiler ve ENCON firması lehine taahhütname veren ENERKAL Enerji Tesisleri Mü- hendislik ve Müteahhitlik AŞ'nin temsilcileri hakkında soruşturma açılması istendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcı- lığı'nca konuyla ilgili olarak gö- revlendirilen savcının, kısa bir sü- re içinde soruşturmaya başlayaca- ğı belirtildi. İHD RAPORU: Hak ihlalleri sürüyor DİYARBAKIR (Cum- huriyet Bürosu)- İHD, Do- ğu ve Güneydoğu Ana-" dolu bölgelerinde son 3' yılda çatışmalarda can ka-« yıplarının yüzde 110 ora-', nında arttığını, ancak kül- türel ve yasal haklar açı- • sından önemli gelişmeler: yaşandığını savundu. > İHD Doğu ve Güney- doğu Anadolu Bölge Tem- silcisi MihdiPerinçek, dün • düzenlediği basın toplan-' tısıyla 2004 yılına ilişkin' hak ihlalleri raporunu açıkladı. tnsan haklan kav-' ramının en çok gündeme geldiği 2004 yılında olum-'. lu gelişmelerin de yaşan-p dığını vurgulayan Perin-> çek, sözlerini şöyle sür-1 dürdü: "2004 yılı insan haklan > adına farklı dillerde tele- vizyon-radyoyayını, özel dfl kurslannın açılması, top- laııtı ve gösteri hakkına yönelikpozitifdüzenleme- ler, dernekler kanununda; yapılan değişiklikler, yeni ^ Türk Ceza Yasası'nın ve* DEP'li miHelvekiIlerinin serbest bırakılnıasıyla va- lilik bünyesinde kurulu olan tnsan Haklan İI Ku- rullanmn yeniden düzen- lenmesi gelişmeleriyle se-. vindirici gelişmelere de sahne oldu." Yargısız infaz olmak üze- re köy boşaltma, silahlı ça- tışmalar, işkence iddiala- n, toplu mezarlar, ifade öz- gürlüğüne yönelik soruş- turmalar, keyfi gözaltılar, izinsiz veya izin karannı göstermeksizin ev-üst ara- malan gibi başlıklarda ar- tış gözlemlediklerini vur- gulayan Perinçek, ihlaller- den sorumlu olanlara yö- nelik soruşturmalann yeter- siz kalmasından yakındı. Perinçek, TBMM'nin ön- cülüğünde, sivil toplum ör- gütlerinin de desteğiyle "Gerçekleri Araştırma ve AdaletKomisyonu" kurul- masını önerdi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Deneyimli gazeteci yazar Hıfzı Topuz, Ikinci Gazeteciler Konferan- sı'nı açarken ilginç bir tarihi olayın datanıklığını aktarıyordu. Birinci Ga- zeteciler Konferansı, bundan tam 50 yıl önce, 18 Nisan 1955 yılında toplanmıştı. Gazeteciler yeni birkon- ferans yapmak için tam 50 yıl bek- lemişlerdi. Hıfzı Topuz, 50 yıl önce yapılan Gazeteciler Konferansı'nın da ha- zırlayıcılarındandı. Devir, Demokrat Parti devriydi. O dönemde sendika kurma hakkı yeni oluşuyordu. İşte bu hakkı kullanmak amacıyla gazeteci- ler harekete geçmişlerdi. Türkiye Ga- zeteciler Sendikası, işte bu konferan- sın temel itici gücü olmuştu. O dö- nemde Gazeteciler Sendikasf nın te- mel talepleri, DP iktidarının baskıla- rına karşı gazetecilerin haklarını sa- vunmak basın özgürlüğünün önü- nü açabilmekti. Topuz, bu ilk buluş- manın başlangıçta büyük ilgi gör- düğünü, Türkiye'nin dört bir yanın- dan 300'eyakın gazetecinin bir ara- ya geldiğini belirtti. Istanbul'daki toplantıya Ankaralı gazeteciler de katılmışlardı. Ankara- İkinci Gazeteciler Konferansı lı gazeteciler, hükümete yönelik eleş- tirel eğilimi anında hükümete ihbar edi- yorlardı. O dönemde hükümet aley- hinde gazetecilik yapmak, hüküme- te eleştiriler yöneltmek kolay değil- di. Konferans devam ederken, hükü- met müdahalesi başladı. Gazeteci- ler başlarına bir dert gelir endişesiy- le birer ikişer konferanstan ayrılıyor- lardı. 300 kişiyle başlayan toplantı giderek 25 kişiye düştü. Kalan 25 ki- şi bile, kendi aralarında hazırlanan bildirge konusunda anlaşmazlığa düş- tüler ve bir kısmı daha önceki imza- larını geri çektiler. Müdahale bunun- la da kalmadı. Sonunda Gazeteciler Sendikası hükümettarafından kapa- tıldı. 50 yıl geçtikten sonra, nereden ne- reye geldik? Şimdi tartıştığımız konu- lara bakınca, acaba ne kadar ilerle- dik, sorusunu sorabiliriz. 50 yıl son- ra düzenlediğimiz ikinci konferansın ana başlığı: "Demokratik, Bağımsız ve Saygın Medyanın Hayata Geçiril- mes/"ydi. Bu başlıktan yola çıkarak medyanın demokrasi, bağımsızlık ve saygınlık gibi sorunlarının temel so- runların başında geldiğini kabul etmiş bulunuyoruz. Alt başlıklar ise şöyle: 1. Medya- nın önündeki yasal engeller. 2. Med- ya-siyaset ilişkisi ve medyanın mül- kiyet yapısı. 3. Medya çalışanlarının sorunlan. 4. Medya sektöründeki eği- tim ve istihdam politikaları. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile İletişim Araştırmaları Derneği'nin or- taklaşa düzenlediği İkinci Gazeteci- ler Konferansı'nın ilginç konukları da vardı. Uluslararası Gazeteciler Fede- rasyonu'nun (FIJ) genel sekreteri Ai- dan White bu konuklardan birisiydi. Aidan VVhite, açılışta yaptığı konuş- mada Arap medyasında son dönem- de ortaya çıkan büyük patlamaya dikkat çekti. VVhite, Irak'ın işgaliyle bir- likte başlayan dönemde Ortadoğu medyasının Batı'nın gazetecilik an- layışını değiştirecek kadar dinamik ve etkili olduğunu dile getirdi. CNN International ve BBC gibi Ba- tı'nın en etkili TVkanallarının bile Arap TV haberciliğinden etkilendikleri bir gerçekti. Arap kanalları Ortadoğu ül- keleri içindeki değişik eğilimleri de yansıtmayı başarmışlardı. Arap dün- yası için tabu sayılacak cinsellik, ka- dın gibi konulardacesaretle günde- me getirilebiliyordu. VVhite, bu duru- mu şöyle özetledi: "Bu gazeteciler Arap kamuoyunun sesi oldular." VVhite, Ortadoğu medyasındaki bu sıçramayı ve toplumlardaki demok- ratikleşmeyi geliştiren bir ilerlemeye dikkat çektikten sonra, Arap gazete- cilerinin "kelle kesen terörist" görün- tülerini eleştirmeden, hattaonu onay- layacak tarzda yayın yapmalarını ise eleştirdi. "Gazeteciler, ölümü anlı şanlı gösterecek tutumlardan kaçın- malıdırlar." ••• Galatasaray Üniversitesi Aydın Do- ğan Oditoryumu'nda başlayan İkin- ci Gazeteciler Konferansı bugün de devam edecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi arka- daşım Gülseren Güver, gazetecile- rin birçok önemli sorununun tartışıl- dığı bu konferansa ilginin azlığına dikkat çekti. "Durumumuz parlak de- • ğil. Neredeyse toplantıyı izlemeye görevli rnuhabirler dışında hiç aktif gazeteci katılmamış." Gülseren'in dediği doğruydu, an- cak acaba gazetecilerin, üniversite öğ- rencilerinin medyanın sorunlarına il- gisi neden yoktu? Aslında, medya- nın popüler isimlerinden birisi geldi-. ği zaman bile üniversite amfileri do- lup taşıyordu. Bir yerde bir yanlışlık olduğu kesindi, ama neredeydi? Belki şöyle düşünmek gerekir: Po- püler kültürün egemen olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu gerçeği yadsıyamayız. Popüler kültüre kıza- rak ya da bu gerçeği yok sayarak da, sorunların çözülemediğini kabul et- meliyiz. Gazetecilerin derdi çok, en büyük dertlerinden birisi de örgüt- süzlükleri ve sorunlarını ortaklaşa di- le getirme konusundaki açmazları. 50 yıl sonra da olsa "İkinci Gazete- ciler Konferansı'nda sorunları tartış- mış olmak" yine de bir şey. Ne diyelim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle