18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2005 PAZARTESİ HABERLER Orgeneral Özkök İngiltere'ye gitti • ANKARA (AA)- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Ingiltere Genelkunnay Başkanı Orgeneral Michael Walker'ın resmi davetlisi olarak İngiltere'ye gitti. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nden yapılan yazılı açıklamada, Orgeneral Özkök' ün, Orgeneral VValker'ın resmi davetlisi olarak 12 Ocak tarihine kadar Ingiltere'de bulunacağı bildirildi. 16 bin 865 kişi başvurdu • DİYARBAK1R(AA)- 27 Temmuz 2004 tarihinde "5233 sayıhTerörve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması" hakkındaki yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yasadan faydalanmak için yapılan başvurular sürüyor. 19 Temnıuz 1987'den, yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar doğan zararlann karşılannıasını öngören yasadan yararlanmak için Diyarbakır'da 9 bin 250, Mardin'de 3 bin, Şırnak'ta bin 300, Siirt'te bin 715 ve Batman'da bin 600 kişi valiliklere başvurdu. Ismail Çam topnağa verildi • İZMİR (Cumhuriyet) - DİSK Genel Sekreteri Musa Çam'ın babası Ismail Çam toprağa verildi. Ismail Çam, lzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, DtSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, GHP lzmir ll Başkanı Alaattin Yüksel, SHP lzmir II Başkanı Mustafa Korkmaz, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ve çok sayıda sendikacının katıldığı törenin ardından Yukanköy Mezarlığı'na defnedildi. DTH, İstanbul'da biraraya geldi • İstanbul Haber Servisi - "Demokratik Toplum Hareketi" adı altında bir oluşum başlatan, kapatılan DEP'in eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle ve Orhan Doğan, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski DEP mılletvekili Ahmet Türk'ün de katılımıyla, Çağlayan'da Figaro Düğün Salonu'nda bir toplantı düzenlendi. Toplantıda, "Demokratik Toplum Hareketi"nin ilke ve siyasetlerini belirleyen taslak mctni okuyan Orhan Doğan, "Türkiye'nin bütün insan zenginliğiyle kucaklaşan ve bütün sorunlannı çözen bir parti konumuna getirme kararlılığındayız" dedi. Bir hademenin ilçe müdürlüğüne tayini için 3 AKP milletvekili birden devreye girdi Vekiller örgütün emrindeBÜLENT SARIOĞLU ANKARA-AKP milletvekilleri, Aziz Nesin'in mizah öykülerini aratmayan bir "icraata" imza attı. Ağn'nın Diyadin il- çesinde ilköğretim okulıı hademesinin ta- yini için 3 milletvekili devreye girdi. "Bizûn iktidanmızda ayruncılık, adam kayırmacılık olmayacak" diyen Başba- kan TayvipErdoğan, hükümetprogramı- na da "Işe alma, terfi ve tayinlerde, siya- set-sermayeilişkilerinde şett'aflıksağlana- raksiyasi kayırmacılık önlenecektir" clı- ye yazmıştı. Ağn'nın Diyadin ilçesinde görev yapan bir hizmetli personelin Di- yadin İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne me- mur olarak atanması için 3 Ağn millet- vekilinin valiye yazdığı dilekçeyse bin- lerce atama girişimine somut bir örnek olarak gündeme geldi. Cumhuriyet'in edindiği belge, AKP Ağn milletvekilleri MelikÖzmen,Kerim Yıldız ve HalilÖzyolcu'nun imzasını ta- şıyor. Belgede tayin istemi şöyle ifade edi- liyor: "SayınValim, Ağn ili Diyadin ilçe- si Gazi Kız PtO'da (Pansiyonlu İlköğre- tim Okulu) nıemıır olarak görev yapan (sicil no: 783) Ahmet Kaya'nuı Diyadin ÛçcsiMilli Eğitim Müdürlüğü'ne memur olarak atanmasınıricaederiz," Milletvekillerinin "rica" yazısı 4 gün içinde vali tarafindan gereği yapılmak üze- re özel kalem müdürüne havale edildik- ten sonra, "yardımcı hizmetler" sınıfın- da "hizmeüT' kadrosuyla görev yapan Ah- met Kaya'nın tayini yapıldı. 'İlçe müdürü de gönderildT Belgede imzası yer alan milletvekili Ha- lil Özyolcu, Cumhuriyet'e yaptığı açık- lamada, daha ilginç değerlendirmelerde bulundu. Diyadin bölgesinin milletveki- li Melik Özmen'inricasıüzerine tanıma- dığı bir kişiye referans olduğunu belir- ten Özyolcu şunlan söyledi: "Biom hademeyle uğraştiğunız yok. Belki bölge milletvekilleri, 'Biz bunu is- temiyoruz' demiştir. Veya idarecilerden talep gelmiştir. Bazen teşkilatlardaki ar- • Iktidarın eğitim alanındaki 'icraatlan' il, ilçe ve okul müdürlerinden sonra "hizmetli personel" düzeyine kadar indi. Diyadin'de ilköğretim okulundaki hizmetlinin ilçe müdürlüğüne memur yapılması için 3 AKP milletvekili valiye imzalı yazı gönderdi. Ricacı AKP'lilerden Halil Özyolcu, "Bakıyorum, il başkanı imzalamış, milletvekili imzalamış; atmazsam gidip dedikodusunu yapıyor" dedi. kadaşlann, 'llla biz bununla çalışmak istiyoruz' diye bizi zorladıkları zaman- lar oluyor. Milletvekili olduğunı günler- de ben 'Bu imza işleri ayıptır' dedim. Ama 3 tane adam geliyor, elinde bir kâ- ğıL Bakıyorum ilbaşkanı inı/alamış, mil- letvekilleri imzalamış, alına/saın gidip dedikodusunu yapıyor. Doğru bir şey de- ğil ama isterseniz bu imzalardan 50 tane 100 tane bulursunuz; sadece AKP'den değil, CHP'den de... Dürüstçe söyleye- yiın; siyaseten zor durumda kaldığımız durumlar oluyor. Ama ilgili makamlara sonra telefon açıp 'Bu kişi geldi, zor du- rumda kaldık, imzaladık. Gerçektenhak ediyorsa, uygunsa atansın' diyoruz." Bu tayıne, ÇHP'den AKP'ye geçen di- ğer Ağn milletvekili Cemal Kaya'nın karşı çıktığını, bu nedenle tartışma doğ- duğunu söyleyen Özyolcu, Diyadin ilçe milli eğitim müdürününse Cemal Ka- ya'nın baskısıyla Kars'ın Susuz ilçesi- ne gönderildiğini açıkladı. "Ben Diyadin'in işine kanşmarrT di- yen Özyolcu, "Oranın ilçe başkanı ayar- lar veya bölgenin milletvekilleri vardır, onlannricasıylaolmuştur. Yoksa ben ha- demeyi de tanımam. Bu uğraşılacak bir şey değil. Bunun haber değeride yoktur" sözleriyle olayın haber niteliği taşımadı- ğı görüşünü de dıle getirdi. TBMM 'de yeniden yapılanma ve norm kadro projesinden sorumlu olan millet- vekili Melik Özmen'se tayinin gerekçe- sinin "aşiretanlaşmazlığıolduğunu'' sa- vundu. Ozmen, "Dahaevveldenbukişiy- leokul müdürü arasında taruşma çıkmış, küçük bir yer ve aşiretler giriyor işin içi- ne. Okul müdürünü alacak halimiz yok- tu, diğerini daha uygun biryere alalıın is- tedik" dedi. Kamu görevlisi olduğu için adının yazılmasını istemeyen Diyadin'den bir yetkiliyse "Siz zaten siyasetin ne ha- le geldiğinin belgesini bulmuşsunuz, Bi- ze bir şey sormayın. Buna gelinceye ka- dar çok müdür değişti. İlkokul nıezıınu olmayan kişilerparti başkanı (teşkilatiar- da) olursa. onlar da kendilerine köle mü- dür arayacaktır" görüşünü dile getirdi. Ergezen'in açıklamalarma tepki 'Tapusuz araziler bile satılıyor' • Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün yabancılara satılan toprak miktan konusunda yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını belirten Karakitapoğlu, tapusuz ve el senetleriyle satılan arazilerin bu verilerin içinde olmadığını söyledi. GURSUKUNT ANTALYA-Bayındır- lık ve lskân Bakanı Ze- ki Ergezen'in yabancıla- nn mal ve arazi satın alı- şını düzenleyen 4916 Sa- yılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 19 Temmuz 2003 'ten bu yana Türki- ye'de toplam 391 taşın- maz ve 2 bin 8 dönüm arazi satıldığınayönelik açıklamasına ilk tepki Kalkan ve Ata Mülkünü Koruma Derneği'nden geldi. Yabancılara mülk satışı konusunda ilk sivil hareket olan ve yurdun pek çok yerinden büyük destek alan Kalkan ve Ata Mülkünü Koruma Derneği üyeleri, açıkla- maların gerçeği yansıt- madığını savunarak u Açıklamalar, halkı ya- nıltân, konunıın önenıini gizlemeyc çalışan ve ger- çekle ilgisi olmayan veri- lerdir" dediler. Dernek Başkanı Emi- ne Karakitapoğlu, Ba- kan Ergezen'in açıkla- masındaki rakamların, sadece yabancı gerçek kişileri kapsadığını, ya- bancı tüzel kişiler ve şir- ketlere yapılan satışlarla, üzerinde ev veya işyeri olan araziler ile zilliyet- li devirleri yansıtmadı- ğını vurguladı. Karaki- tapoğlu, "Tapu Kadast- roGenel Müdürlüğü, ya- sanm yürürlüğe girme- sindenbugüne kadar,ya- bancılara satılan taşın- mazsayısının 7 bin 140ar- tarak, 44 bin 215'e ulaş- tığını, miktarın da 3 bin 426 dönüm arttığını söy- lemişti" dedi. Türkiye'de tapusuz bir- çok arazinin de satıldığı- nı vurgulayan Karakita- poğlu şunları söyledi: Zilliyetlik usulü "Oysa Türkiye'de ka- dastro gcçmediği için ta- pusıı olmayan arazilerde bugün hı/İa satılıyor. Bu arazilerzilliycüilik usulüy- le devrediliyor. Bunlann satışı, köy el senetleriyle yapıldığından hiçbirşckil- de devletin resmi kayıtla- nnda görünmüyor." 4916 Sayılı Yasa'nın iptal edilmesi çağrısın- da bulunan Karakitapoğ- lu, "Bizdernekolarak,ül- keyi satdığa çıkarmakla adela övünenleri, Kur- tuluşSavaşryla sahip olu- naıı vataıı topraklaruu sırfparaiçinsonsuzaka- daryabancılaravermeye çalışanlan şiddelleprotes- toediyoruz" dedi. 'Uğurlar öldürülmesin'Mardin'in Kızıltepe ilçesinde "terörist" denilerek öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet kayınaz'm aııısı, her pazar günü yapılan kitlesel gösterilerle yaşatılnıava çalışıhyor. Dün ilçe halkı, Uğur'u anmak için okul önlüğü, defter ve kalemlerle yürüdü. Kızıltepe'deki kitlesel etkinliğe DEHAP, Mardin Demokrasi Platformu ve Şanhurfa Demokrasi Platformu, ilçedeki sivil toplum örgütlcrinin yönetici ve üyeleri ile yurttaşlar, Uğur Kaymaz'ın annesi, kardeşi kanldı. Ellerindcki defter, kalem ve okul önlükleriyle DEHAP ilçe binası önünde toplanan kalabalık, Uğur Kaynıaz'ın fotoğraflarını da taşıyarak Cumhuriyet Meydanı'na kadar alkışlarla yürüdü. 5 dakika boyunca oturma cylemi yapan kitle adına basın açıklaması yapan Eğitim-Sen Kızıltepe lemsilcisi Nurullah Tunç, "Hakk, meşru ve ahlaki olan bu mücadelemizi daha da geliştirerek Uğur ve Ahmet Kaymaz'a yapılan saldınyı boşa çıkarmak ve olayı aydınlatmak için buradayız" dedi. Daha sonra söz alan Şanhurfa Demokrasi Plalformu'ndan Mehmet Kııtlu da, "Bundan sonra Uğurlar'ın öldürülmemesi için ve okullann boş kalnıanıası için nıücadele edeceğiz" diye konuştu. HADEP'in yayın organındaki yazısı nedeniyle ceza almıştı Zana'nın bir davası daha AİHM'de STRASBOURG (ANKA) - Ley- la Zana ile Veysel Turhan ve Hanıit Geylani'nin, 1997 yılında HA- DEP'in aylık yayın organına yaz- dıkları bir yazı ve yaptıklan açık- lamalar nedeniyle çarptırıldıkları cezalara ilişkin başvurulan, bu haf- ta Avrupa tnsan Haklan Mahkeme- si'nde (AİHM) ele alınacak. AİHM'de Türkiye aleyhine açı- lan 6 dava, bu hafta ele alınacak. Ya- nn değerlendirilecek 4 davanın il- ki, Atilla Ilalis'ın şikâyetine ilişkin olacak. Halis, Türkiye'nin güney- doğusunda yaşanan sorunlara iliş- kin olarak kaleme adığı dört kita- bının eleştirilerinin, 2 Ocak 1994 ta- rihinde Özgür Gündem gazetesin- de yayımlanması sonrasında, örgüt propagandası yapmaktan suçlu bu- lundu. Halis, ifade özgürlüğünün ihlali ve adil yargılanmadığı gerek- çesiyle AlHM'ye başvurdu. Günün ikinci davasında, Molin inşaat şir- ketinin şikâyeti ele alınacak. Şir- ket, Toplu Konut ldaresi'ne karşı da- vasında işlemlerin uzunluğu nede- niyle şikâyetçi oldu. ErenTekin ve Nimet Taştan'ın davasındaysa şi- kâyetçiler adil yargılanma haklan- nın ihlal edildiğini iddia ederek AlHM'ye başvurdular. Günün son davasmda Leyla Za- na, Veysel Turhan ve Hamit Geyla- ni'nin şikâyetleri karara bağlana- cak. Zana, Turhan ve Geylani, HA- DEP' in aylık yayın organına yazdık- lan yazılar ve yaptıklan açıklama- larda aynlıkçı propaganda yaptıkla- rı gerekçesiyle hapis ve para ceza- lanna çarptınldılar. Zana bu ceza- dan ayrı olarak, halkı kin ve düşman- lığa tahrik etmek suçuyla hapis ve para cezasına çarptınldı. Başvuru sa- hipleri, ifade özgürlüğü ve DGM'lerde bağımsız ve tarafsız yargılama yapılmaması esasları kap- samında AlHM'ye başvurdular. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] "Galiba aşkı şiir gibi düşünmek gerekir. Yaşamda şiirvarmıdır, yok- sa bu bizim zihnimizin ona yükledi- ği bir şey mi? Böyle bir soruyu şa- irlergenellikle sormazlar. Çünkü böy- le bir ayrım yapmak ya şiiri yaşam- dan koparmak anlamına gelirya da yaşamın kendisinde şiirsel dediğimiz şeye uygun birtakım şeylerin bulun- madığı anlamına gelir. Ama biliyo- ruz ki şiir var. Bir başka özelliği şi- irin, kendisi var olmadan önce ge- nel bir tanımlama yapılamaz. Ancak ondan sonrası vardır ve sadece ona yöneliktir. Galiba aşk da öyle birşey." Âşık ve şair Onat Kutlar'ı yitireli tam on yıl oldu. O, gazeteye eşi Fi- liz'le birlikte gelirdi. Yazısını bıraktık- tan sonra bizim odaya uğrayıp, Ay- dın Engin'le ikimize gülümseyen yü- züyle selam verip günün gelişmele- rini konuşurdu. O günlerin üzerin- den on yıldan fazla bir zaman geç- miş. Zaman acımasız. Onat'ı hep kanlı canlı yaşayan bir insan ola- rak, bir arkadaş olarak hatırlı- yorum. O hep âşık ve şairdi. Yukarı- da kendisini anlatırken söyledikleri de bunu doğrulamıyor mu? Olüm, bu ül- kede içimize hep oturdu. Hep genç ölüler ülkesi oldu Türkiye. Onat, bu genç ölülerin ardından yanan, onlar ölmesin diye çaba harcayan arkadaş- larımızdandı. Onat devrimciydi. Üret- ken birdevrimci, birçokönemli sine- ma başyapıtı onun sayesinde ülke- mize gelmişti. Onat'ın ülke sevgisiyle şovenizmi birbirinden ayıran sağlam bir bakış açısı vardı. Bir konuşmasında şöyle diyordu: "Öncelikle böyle bir ülke- de doğmuş olduğum, böyle bir ül- kenin yurttaşı olduğum için çok mut- luyum. Tabii bu, şoven bir duygu değil, vatanseverlik de değil. Gerçek- ten Türkiye'nin konumu, bulundu- ğu coğrafya bakımından son dere- 'Aşk Şiir Gibidir ce önemli. Tabii stratejik yerimizi, Doğu-Batı arasındaki köprü niteliği- ni de amaçlamıyorum. Çok köklü kültürel bir mirasın üzerinde oturan, çok genç bir halkın ülkesi Türkiye. Bu yüzden de çok mutluyum Türki- ye'de yaşamaktan." Ülkesindeyaşamaktan mutluydu, ülkemizin değişik kültürel renklerini iyi tanıyordu. Babasının görevi nede- niyle Türkiye'nin dört bir yanını ço- cukken tanımıştı. Bütün bunlara rağ- men o Antepliydi. Aile Antepliydi. Onat da ilkokulu ve liseyi Antep'te okumuştu: "Ülkeminyarı feodal-ya- rı bürokrat ailesinin çocuğuyum. Ba- bam hem arazi sahibi hem de hâ- kim. Ve Cumhuriyet insanının bilinen özellikleri onda da var. Babamın me- muriyet duraklarından birinde, Alan- ya'da doğdum. Çocukluğumun bir > kısmı lzmir'degeçtiveAntep'e geldik." Onat Kutlar, bir bombanın kur- banı oldu. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ah- met Taner Kışlalı gibı. Gitti gider. Da- ha çok eserler verecek, daha çok katkılarda bulunacak bir çağda onu yitirdik. Yüreğimizyanıyor. Neçokyü- reğimiz yandı. Ne kadar çok aydını- mızı kör kurşunlara, bombalara kur- ban verdik. Hep bir gerginlikler ülkesinde ya- şıyoruz. Ölüm ve yaşam iç içe. Biri- leri bu ölümlerden rant sağlıyor, biz aydınlarımızı kaybediyoruz. Hâlâ Tür- kiye bu gerginliklerin, rant savaşla- rının içindençıkamadı. HâlâTürkiye, gerginliklerden iktidar yaratan güç- lerin borusunun öttüğü bir ülke. ölü- lerimizin bile hesabını soramadık. Birinin peşinde koşarken başka bir acıyla yeniden sarsıldık. Onat Kutlar büyük bir kayıptı, onun yokluğuna alışmak mümkün mü? Onu soğuk bir kış günü Aşiyan'ın te- pelerine yolcu etmiştik. Içimiz acılar- ia doluydu. Hesabının sorulamaya- cağını bildiğimiz bir arkadaşımızı da- ha yolcu etmiştik. 10 yıl geçti aradan; neyin, kimden hesabını sorabildik ki! Türkiye, geçmişiyle, karanlık cina- yetlerie hesaplaşamayan bir ülke hâ- lâ! Onatlar'ın özlemini duyduğu ül- ke nerede? Onat belki de bir gün bu kaderle yüz yüze geleceğimizi bildiği için bir şiirinde şunları yazmıştı: "Unutma ben yok olunca deği- şince kent ve bir yoksulun o günlerden sana bağışladığı söz ülkesiyitip gi- dince sonsuz ve isimsiz bir deniz kala- cak bir de çamağacı benim sularımla öpüşen." Yok olmayan bir acıyla Onat'ı anı- yoruz. 2OOO'Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Yetkin Biney-Öpgütlü Toplum... Toplumumuzu da, bireylerimizi de etkileyen bir- birine bağlı ortak bir doku. "Yetkin birey" olmayınca "örgütlü toplum" da olamıyor. "örgütlü toplum" olmayıncada "yetkin birey" ye- tişmiyor. Onun için de toplumumuz da yetişen bireyler yetkinleşemiyor, olgunlaşamıyor, ille de birilerine bağlanmadan yaşayamıyor. Bu küçük çemberler aşılamadığı için de "ortak amaçlariçin bilinçle biraraya gelmek" olan örgüt- lenme, örgüt kurma, örgütlerde çalışma konusu da gereken yapılaşmayı başaramıyor, gereken işler- liğe kavuşamıyor. örgütlerimize baktığımız zaman, dernekler, mes- lek kuruluşları, sendikalar, siyasal partiler olarak, "ortakamaçlariçin bilinçle biraraya gelme" tanı- mına uygun bir yapılaşmayı çoğu kez göremiyo- ruz. Gene kendisinin yapacağı katılımdan deâil de yöneticilerden bekleyen tutumu görüyoruz. Örgüt üyeleri, kendi yapacaklarının etkinliğini kavramak yerine, yöneticilerin yapacaklarını bekleyerek as- lında örgüt olma bilinciyle hareket etmemektedir. Duygusal eğilimler çoğu kez ortak amaçların ye- rini almaktadır. örgütün tümüyle hareket etmek yerine küçük kliklerle sonuç alma eğilimleri sıklık- la görülmektedir. Ortak çıkarlar yerine kişisel ya da küçük grup çıkarları çatışmaktadır. Orgütlerimizde başarılı sonuçlar alınamaması çok önemli bir konudur ve ayrıntılı araştırmaların konusudur. Bütün bunların temelinde de örgütü oluş- turan bireylerin yetkin olamamaları büyük birrol oy- namaktadır. Çünkü ancak "yetkin bireyler", bir örgüte hem kendi kişiliklerini katabilir hem de örgüt kimliğiyle kendi etki alanlarını genişletebilirler. Böyle olama-; yınca ya lidere bağımlı üye örgütleri oluşmaktadır' ya da ortak amaç gözden kaçırılmakta, dağınık ça- lışmalar da bir sonuca varamamaktadır. Aile içi anlaşmazlıklardan apartman yönetimin-, deki çatışmalara, derneklerdeki, kooperatiflerde- ki sorunlara kadar uzanan "verimsiz çalışma, za- man kaybı, enerji ve para israfı" çok önemli ulu- sal kayıplardır. Meslek kuruluşları ve sendikalarda^ üyeler etkin olamamaktan yakınmakta, üyelerin azınlığıileçalışmalarınısürdürmekzorundakalmak- tadırlar. Siyasal partilerdeki lidersultası açıkçagö-. rülmektedir. Yetkin birey ile örgütlü toplum birbirine bağlı iki ana kaynaktır. Birisi olmayınca öbürü de oluşma-'( makta, işlememektedir. Bütün bunlara ilişkin tutumlardaeleştirmekten, yakınmaktan, sızlanmaktan öteyegitmemektedir' Isveç'te her kişinin yılda 3-4 örgüte üye olması, bu üyeliklerin işlerlikle yürütülmesi, örgütlerin top-' lum içinde çok etkin olmaları bu ikilinin birbirini ta-- mamlayan başarısı ile gerçekleşmektedir. Her ls-t veçli hem yetkin birey olarak yetişmekte hem de örgütlü bir toplum üyesi olma bilincini taşımakta-j dır. Topluma yaygın örgütlerle toplumda etkin ol-. mak yerine "hemşehrilik-akrabalık- tanıdıklık" bağ- larıyla varlığını sürdürmek, geleneksel yapıların ye-' rine modern yapıları koymakta ne denli başarısız olduğumuzun göstergesidir. Bu geleneksel yapı- ları aşıp da ulusal ya da evrensel örgütlenmeleri- yapamamak, aslında modernleşme çabalarımızın başarısız kaldığının da ölçütü olmalıdır. Elbette, evrensel kimlikleri çokuluslu şirketlerin pazarında tüketici olmakla karıştırmamak gerek- mektedir. Marka giyip markayiyip içmekle evren- sel kimlikli olunmaz. Evrensel kımlik, hertürlü ay- rımcılığı reddedip "insan olma kimliği"ne sahip ol- mak demektir. Bu gelişmeden korkup kaçarak ye- rel kimliklere sığınmak ise gelişmeyi reddetmektir. Ama "yetkin birey" yetiştiremezsek "örgütlü fop/um"daolamayacak, yerel kimliklere daha çok sarılmak zorunda kalacağız. Çok önemli bir tehlike, ulusal kimlik yerine yerel kimlikleri koymanın sömürülme olasılığını çok art- tırmasıdır. Ulusun ortak amaçlar için bilinçle birleş- mesi yerine, bir bölgede yaşamayı, akrabalık iliş- kilerini koymak, yalnız bölünmekle sonuçlanma- yacak, sömürünün daha kolay hedefi olmakla da sonuçlanacaktır. Ortak bağların çözülerek yerine yeni ve farklılıkları öne çıkaran bağlar koymak, her türlü tehlikeye kolayca hedef olmaktır. Bugün ço-, kuluslu şirketlerin ulus-devletten olan şikâyetleri özel- likle bu konudadır. Çare, "yetkin birey" yetiştirmek, ulus ölçeğin- de birbirini güçlendiren örgütlerle de 'örgütlü fop- lum' olabilmektir. Derneklerin, sendikaların, mes- lek kuruluşlarının, siyasal partilerin geleceğin top- lumunu bugünden düşünmeleri zorunlu bir görev oluyor. e-mail:erdalatak >( superonline.com faks:0212 5139098 1. İNÖNÜ ZAFERİ'NİN YILDÖNÜMÜ Sezer: Zofer, Meclis J in saygınlığını arttırdı ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Cumhur- başkanı Ahmet Necdet Sezer, yeni kurulmakta olan Türk Ordusu'nun kazandığı ilk zafer nite- liğini taşıyan Birinci Inö- nü Zaferi'nin, Kurtuluş Savaşı'run en önemli aşa- malanndan biri olduğu- nu belirtti. Cumhurbaşkanlığı Ba- sın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Cum- hurbaşkanı Sezer, Birin- ci Inönü Zaferi'nin 84. yıldönümü dolayısıyla birmesaj yayımladı. Se- zer, mesajında, yüce Ata- türk'ünönderliğinde baş- latılan ve yürütülen Kur- tuluş Savaşı'nın, bağım- sızlık ve özgürlük ülkü- süyle kenetlenen Türk Ulusu'nun ve Ordu- su'nun özverili savaşı- mıyla büyük bir zafere dönüştüğünü ifade etti.. Yurdunu tüm değerlerin üstünde tutan Türk Ulu- su'nun, parçalanmak is- tenen yurt topraklarını eşine az rastlanır bir di- renişle, canı pahasına ko- rumasını bildiğini, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin ku- ruluşuyla bağımsız ve öz- gür yaşama kararlılığını dünyaya duyurduğunu belirten Sezer, şunları kaydetti: "Birinci lnönü Zaferi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hüküme- (i'nin uluslararası alaıı- da tanmmasımn yolunu açarken, 1921 Anayasa- srııın kabul edilmesiyle de tam ba«ınısı/., ulusal egemenliğedayanan Tür- kiye Cumhuriyeti'ninku- ııılması sürecindeönem- li bir adını atılmıştır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle