22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi(o cumhuriyet.com.tr 13 Cari açıkhâlâtehditGünde 244 milyon dolar kazanıp 292 milyon dolar harcayan Türkiye, 17 milyar dolarlık cari işlemler açığıyla ülkeler arasında üst sınırlan zorluyor. Merkez Bankası verilerine göre kısa vadeli borçlar da giderekyükseliyor Turizm geliriyanlış hesaplanıyor ARANT (AA) - Maliye Bakaıu Kemal UnaJatan, cari açık konusunun bir bardak suda firtına kopanlacak bir konu olmadığını söyledi. Gazetecilerin sorulannı yanıtlarken turizm gelirinin doğru hesaplanmadığını öne süren Unakıtan, Türkiye'de turistlerin kişi başına 700 değil, 800 dolar harcama yaptığının dikkate alınmadığını ve bu nedenle açığın büyük hesaplandığını söyledi. Unakıtan'ın değerlendirmesi şöyle: "Rakamlar, 150 milyar dolarhk bir ticaret hacmimiz olduğunu gösteriyor. Bizim tespitlerimize göre, 2004'te 17 milyon turist getecek. Her öniine gelen cari açık hesabı yapıyor ve bu hesabı yaparken turist başına 700 dolar gelir olarak hesaplıyor. Turist sayısuıda aroşuı yanı sıra turist kalitesi de artü. Bu nedenle cari açık hesabı yapılırken bu rakam 800 dolar olarak alınmalı. Bu rakam 800 dolar olarak alımrsa cari açık" hesabı yapıhrken 1 milyar 700 milyon dolarhk fazlahk çıkar." Ekonomî Servisi - Hükümet cephesinden sürekli olarak can açığın korkulacak kadar büyük olmadığına ilişkin açıklamalar yapılsa da veriler. Türkiye'nin döviz geliri ile gideri arasında büyük bir uçurum olduğunu or- taya koyuyor ve cari açığın da- ha büyük bir tehdit olacağı bek- lentilerini güçlendiriyor. Günde 48 milyon dolar açık Türkiye'nin bu yılın ilk yedi ayındaki günlük ortalama döviz geliri 243.8 milyon, gideri ise 291.6 milyon dolara yükseldi. ANKA'nın derlediği verilere göre Türkiye'nin ilk 7 ayda top- lam döviz geliri geçen yılın ay- nı dönemine göre yüzde 31.8 oranında artarak 51 milyar 213 milyon dolar oldu. Ancak, dö- viz giderleri de geçen yılın ay- nı dönemine göre yüzde 38.6 oranında artarak 61 milyar 238 milyon dolar oldu. Bu da, gün- lük olarak ortalama 47.8 mil- yon dolar açık olduğu anlamı- na geliyor. Yılın ilk yedi ayındaki günlük ortalamalar dikkate alınarak ya- pılan hesaplamalar, yıl sonuna kadar aynı düzeyin devam et- mesı halinde Türkiye'nin 2004 yılındaki toplam döviz gelirinin 88 milyar dolara, döviz harca- malannin ise 105 milyar dolara ulaşacağını gösterdi. Buna gö- re yıllık cari açık da 17 milyar dolara ulaşacak. Kısa vadeli borçlar artıyor Cari işlemler açığının sürdü- rülebilirliğiyle ilgili olarak iz- lenen en önemli göstergelerden biri olan kısa vadeli dış borçla- nn uluslararası rezervlere oranı yüzde 60'a yaklaştı. Merkez Bankası verilerine göre, bu yılın ilk sekiz aylık dö- neminde Türkiye'nin toplam kısa vadeli borçlan 3.8 milyar dolar artarak 26.8 milyar dola- ra kadar yükselirken uluslara- rası rezervde ise 51 milyon do- larhk azalmayaşandı. Bu halıy- le Türkiye'nin kısa vadeli dış borçlan uluslararası rezervinin yüzde 59.7'si kadar bir büyük- lük oluşturdu. Ülkeler sıralaması Türkiye, miktar olarak bu yıl- ki cari işlemler açığında dünya- nın ilk 10 ülkesi arasına girer- ken açığın milli gelire oranı açı- sından ise ortalarda yer alıyor. IMF'nin nisan ayında dünya- daki 164 ülke için yaptığı cari işlemler açığı tahminlerine gö- re bu yıl en yüksek cari işlem- ler açığını 495.8 milyar dolarla ABD verecek. Ancak bu rakam ABD'nin millı gelirinin yüzde 4.2'si ka- dar bir büyüklük oluşturuyor. Açığın büyüklüğü açısından ilk sırada yer alan ABD, milli geli- re oranı açısından ise 76'ncı sı- raya kadar düşüyor. IMF, nisan ayında Türkiye için yaptığı tahminde 9.2 milyar dolarlık bir cari işlemler açığı verileceğini öngörmüş ve bu- nun GSMH'ye oranının da yüz- de 3 olacağını hesaplamıştı. An- cak ağustosta yayımlanan Tür- kiye raporunda, tahmini cari iş- lemler açığının GSMH'ye ora- nının yüzde 3.5-4 arasında ola- bileceği şeklinde değiştirmişti. Bu IMF'nin Türkiye'de yakla- şık 11 milyar dolarla 12.2 mil- yar dolar arasında bir cari iş- lemler açığı beklediğini göste- riyor. Bu tahmine göre Türkiye, en fazla cari işlemler açığı vere- cek ülkeler arasında yedinci sı- rada yer alacak. Açığın GSMH'ye oranı bakımından ise 77'nci sırada yer alacağı tahmin ediliyor. Ufukta sermaye ya da kredi girişi gözükmüyor îyünser olabflir miyiz? Prof. Dr. OKTAY Y^NAL Geçen hafta temmuz ayına ait dış ödemeler istatistikleri yayımlandı. Buna bakarak medyada iyimser yo- rumlar yapıhyor. Son olarak da bir- kaç gün önce Devlet Bakanı Baba- can'ın şu gözlemini okuduk: "Cari açığın arrmasındaki hızm yavaşla- dığuıı görüyoruz. Arüş hızı yavaşla- mış durumda. Bu da sürpriz değiL Beklediğimiz bir sonuç." Bu sözler- le Bakan da dış ödemelerde iyiye doğru bir gidiş olduğuna işaret edi- yor sanıyorum. Oysa temmuz ista- tistikleri ile böyle bir sonuca vara- bilme olanağı yok. Temuz ayında hazirana göre ih- racat bir parça artmış (77 milyon dolar) ama ithalat da o kadar, hatta daha fazla artmış (105 milyon do- lar) . Böyle olunca ticaret açığında iyiye doğru gidiş yok. Hâlâ her ay 3 milyar dolar yöresinde devam edi- yor. Aylık cari ödemeler açığındakı 800 milyon dolarlık iyileşme hemen tümüyle temmuzda artan turizm ge- lirlerinden kaynaklanıyor. Bu iyi- leşme ağustos ayında da sürmüş ol- malı ama sonbahar ve kış aylannda ne olacak? Bırakahm Bakan'ın sözünü etti- ği artış hızındaki yavaşlamayı (ne demekse?), cari ödemeler açığını saptayan kalemler yılın ilk 7 ayın- daki rakamlarla hiç artmadan sürse bile, yıl sonundan önce ekonomi- miz tıkanabilir. Örneğin, yılın ilk yedi ayındaki ihracat ve ithalat de- ğerlerini alıp kalan beş ayı da hazi- rana göre artmamış olan temmuz değerleri ile uzatırsak yıllık ticaret açığı 32 milyar dolara ulaşıyor. Şimdi hizmet gelir ve giderlerini de ekleyelim. Ocak-temmuz arasın- daki 7 ayda net turizm geliri topla- mı 5.6 milyar dolar olmuş. Geçen yıllann mevsimlik cizgisine baka- rak yıllık net turizm gelirinin 14 milyar dolara ulaşacağı söylenebi- lir. Bu iyimser varsayımlar altında bile 2004 yıh cari açığı 13 milyar Prof. Dr. Oktay \enaL doların altına düşmeyecektir. Ikti- satta bilgiç olanlann dış açığa mil- li gelirin oranı olarak bakıp teselli aramalan gerçekleri değiştirmiyor. Çok basit olarak, ayda bir milyardan fazla dış cari açık hangi kaynakla karşılanacak diye sormak lazım. Buna dış borç geri ödemelerini de katarsak durum daha da ciddile- şiyor. Yılda 1-2 milyar dolarlık doğ- rudan yatınm, 3-4 milyar dolarlık portföy yatınmı (sıcak para) gibi kaynaklarla 13 milyar dolarlık açı- ğın karşılanabılmesı zordur. Böyle bir cari açığı karşılayacak olağanüs- tü sermaye ya da kredi girişi ufukta görünmüyor. Bir mucizeyle böyle bir dış kaynak bulunsa bile, bu an- cak iktisadı bunalımı erteler ve de- rinleştinr; önlemez.Unutmamak la- zım ki yukarıda çızilen iyimser bir senaryodur. Türk lirasının değerlenmeğe de- vam etmesi, petrol fiyatlanmn yu- kan düzeylerde sürmesi, sıcak pa- ranın kaçması gibi etmenler açığı 20 milyara doğru tırmandırabilır ve tıkanıklığı daha da erkene getirebi- lir. Bakanlann gerekirse uygulaya- caklan "sert önlemler"den neleri kasdettiklerini bihnıyorum. (Ola ola kredi kartlan konuşuluyor.) Fakat gecikmeden ulusal tasarrufun art- ması, Türk Lirası'nın değerinin düşmesi ve sıcak para girişlerinin soğutuhnası yönlerinde önlemler alınması ekonomi için yaşamsal önem taşıyor. Bakalım hükümet ya da IMF bu gereği zamanında göre- bilecek, ne yapılması gerektiğini bi- lecekler mi? Turizm açığı kapatamaz ARJANTİN AÖIR FATURA ÖDEMİŞTİ - EVIF uzmanlanna göre döviz kuru rejimlcri. cari işlemler açığuun meydana getirdiği kriz- leri önlemede önemli bir yere sahip bulunuyor. Çahşmaya göre Latin Amerika, Rusya ve Asya'daki krizJer dikkate alındığında, cari işlemler açığı, en kötü sonuçlan sabit kur rejimlerinde veriyor. MF'ye göre önlem; dalgalı kur Milyar dolar Ocak-Temmuz Ocak-Temmuz 2004 2003 2003 2004 (Tahmini) İhracat 51 28 İthalat Ticaret Açığı Turizm 37 65 -54 -97 -18 -17 -32 11 15 Faiz Ödemeleri -5 -3 -2 -4 Diğer Hizmetteri Cari Transfer Cari Açık -7 -9 13 WASHINGTON / ANKARA (AA) -Uluslararası Para Fonu'na (IMF) gö- re, Türkiye'nin de kullandığı "dalgalı döviz kuru rejimleri" cari işlemler açı- ğının meydana getirebileceği ekono- mık şoklara karşı en iyi önlem. IMF uzmanları tarafından hazırla- nan "Cari İşlemler Dengesizliği'' baş- lıklı çahşmaya göre, döviz kuru rejim- leri, cari işlemler açığının meydana getirdiği krizleri önlemede önemli bir yere sahip bulunuyor. Latin Amerika, Rusya ve Asya'da- ki krizler dikkate alındığında, cari iş- lemler açığı, en kötü sonuçlan sabit kur rejimlerinde veriyor. Açık ekono- miler ise ani sermaye çüaşlanndan çok fazla etkilenmiyorlar. Açığın artma- sıyla sermaye çıkışının yaşanması, ekonomik büyüme üzerinde de olum- suz etki yaraöyor. Çahşmaya göre, cari işlemler açığının risk oluşturma- ması için gelişmekte olan ülkelerin, açığı finanse edıci daha çok yabancı sermaye çekmesi gerekiyor. IMF çahşmasına göre, can işlemler açığındakı süreklüik, kısa vadede ban- kacılık sektörünü sıkıntıya sokmuyor ama döviz rezervlerinin azalmasına, dolayısıyla kınlganhğa neden olabili- yor. Çahşmada, yüksek borç yükü al- tındaki ülkelerin cari işlemler açığını daraltacak önlemler alması gerektiği uyansı yapıhyor. Hatırlanacağı gibi 1.5 yıl kadar önce yaşanan ekonomik krizde yağma olaylannın günlük yaşa- mın bir parçasına dönüştüğü Arjantin de yüksek borç yükü altındaydı. IMF'nin önerisi, borç yükünün ani sermaye çıkışına neden olabileceği ve bu tür ekonomik krizlerin yeniden ya- şanabileceği yönünde. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Çiftçinin... Sonbahar, çiftçinin hesap mevsimidir. Çiftçi sat- tığı ürünün fiyatına göre yıllık olarak parasal duru- munu saptar. Çiftçinin gerçek durumunu tam ola- rak yansıtmasalar da fiyat değişimleri çok önemli bir göstergedir. Çiftçinin eline geçen fiyatlar=ÇEF indeksi, çrftçi- nin sartığı ürünierin ftyatlanndaki değişimin orta- lamasını verir. ÇEF indeksinin değişiminin, toptan eşya (TEFE) ya da tüketici fiyatlan indeksi (TÜFE) değişimleriyle karşılaştınlması da, fiyat değişmele- rinin çiftçileri ne yönde etkilediğinin belirienmesini sağlar. Eğer diğer koşullar veri alımrsa, fiyat artış- lan çiftçinin eline geçen fiyatların artışından fazlay- sa, çiftçi, yoksullaşmıştır. Tersine, ÇEF enflasyo- nun üzerinde artmışsa, çiftçiler zenginleşmiştir. Aşağıdaki tablo, her üç fiyat değişimini gösteri- yor. Eğer ÇEF değişimi, TÜFE ya da TEFE'ye eşit olsaydı, çiftçinin durumu değişmeyecekti. Oysa tablodan da kolayca izlenebileceği gibi, çiftçi kesi- mi, temmuz ayında, fiyat değişimleri nedeniyle bir önceki aya göre toptan eşya fiyatlannı alırsanız 5.38 puan, tüketici fiyatlannı alırsanız 6.68 puan yoksullaşmıştır. Geçen yılın aralık ayı esas alımr- sa, çiftçilerin fiyat değişimlerinden çok daha olum- suz etkilendikleri görülüyor; yoksullaşma, TÜFE ve TEFE'ye göre sırasıyla 4.88 ve 8.10 puana çıkıyor. Iki puanın altında olmakla bihikte, geçen yılın ay- nı ayına göre de yoksullaşma yaşanıyor. Çiftçi, bu- raya yansımayan sayılann da hesabını yapıyor. Bun- lann başında borç anapara faiz ödemeleri geliyor. Devlet, banka hortumculannın borçlannın taksit- lendirilmesinde gösterdiği kolaylığı, milyonlarca çift- çi için göstermiyor. Anadolu, buğdaylayaşar. Ofıs'in çekilmesiyle, buğdayın piyasa fiyatı geçen aya gö- re yüzde 15-20 dolayında azalmış bulunuyor. Kısa- ca, Türkiye tarımında yıllardır yaşanmakta olan ge- rileme ya da çöküş, kesintisiz sürüyor. • • • Tam bir yıl önce, Cancun'da, Dünya Ticaret ör- gütü'nün tanm ürünlerinin dış ticaretinin serbestleş- mesi girişimleri, gelişmiş ülkelerin, daha doğrusu ABD, AB ve Japonya'nın, kendi çiftçilerini destek- leme ve gümrük duvarlarıyla koruma politikalann- dan vazgeçmemeleri sonucu, tam bir başansızlık- la sonuçlanmıştı. Yaklaşık bir ay önce 31 Tem- muz'da Cenevre'de, gelişmiş ülkelerin, tanmı des- tekleme ve yerli ürünlerini gümrük duvarlarıyla ko- ruma politikalanndan "önümüzdeki yıllarda ödün verebileceği" yönünde bir ön anlaşmaya vanldı. Görüşmelere en büyük olasılıkla bir yıl sonra baş- lanabileceği, sonuçlanmalarının da, eğer sonuçla- nıriarsa 7-8 yıl alacağı hesaplanıyor. Sonuç alınsa da bunun, tanm ürünlerinin ticaretinin serbest- leşmesinin, destekleme ve koruma uygulamalan- na ek olarak, bu ürünleri ileri teknoloji kullanarak çok ucuza üreten gelişmiş ülkelerin çiftçilerinin işi- ne yarayacağı çok açıktır. Gelişmiş ülkelerde tanm- sal destekleme çok yüksek tutariara ulaşıyor. OECD verileriyle birim üretim değerinin, 2003'te, ABD'de yüzde 20'sine; Avrupa Biriiği'nde yüzde 40'ına ve Japonya da yüzde 60'ına yaklaşıyor (The Economist, 7 Ağustos). Aynı yıl Türkiye'de, tüm biçimleri dahil, topiam tanmsal destekleme, birim üretim değerinin yüzde 10'unun attında- dır. Üstelik gelişmiş ülkelerde çalışan nüfusun yal- nızca yüzde 3-5 dolayında bir bölümü geçimini doğ- rudan tanmdan sağlıyor; ülkemizde bu oran yüzde 35 dolayındadır. Türkiye son yıllarda, IMF ve Dün- ya Bankası'nın baskılarına boyun eğmiş ve tanm- sal desteğini, hiçbir ön hazıriık yapmadan; bir ge- çiş süreciyle yapısal dönüşüm gerçekleştirmeden, ABD, AB ve Dünya Bankası'ndan daha hızlı bir bi- çimde kırsal üretim temelini yıkıma sürüklemiştir. Bu yıl yaşanan da o gidişin doğrudan sonucudur. Desteklenmeyen, gümrük vergileriyle korunma- yan ve üstelik üretim teknolojisini yenileme yö- nünde gelişemeyen Türkiye tanmının son kalıntıla- n da, eğer önümüzdeki 5-10 yıl içinde programlı bir biçimde yeniden yapılanma sürecine gir- mezse, gelişmiş ülkelerin ticaretin serbestleşmesi dayatmasına kurban edilecektir. Gelişmiş ülkeler, daha ucuz ve daha kaliteli ürettikleri tanm ürünle- riyle, diğer gelişmekte olan ülke pazariarına oldu- ğu gibi, Türkiye tarım ürünleri pazanna da tama- mryla el koyacaklardır. Türkiye, zinanın suç olup olmamasını tartışıyor, tam bu sırada, kendi çiftçilerinin çıkannı koruyan bi- rileri de ülkemizin tanmına tecavüz etmenin yolunu anyor ve de buluyor. • • • Çiftçinin Eline Geçen (ÇEF), Tüketici (TÛFE) ve Toptan Eşya (TEFE) Fiyat Değişimlehnin Karşılaş- tırılması-Temmuz 2004 ÇEF TLTE TEFE Faıi-l Fak-2 R6.9 022 H1.52 |-)6.68 I-)5İ8 Geçen arakkayina göre |-)1.6 328 6iO (-R88 (-J8.10 Geç«ny*ntemmuzunagöre 7.7 9.57 9.44 (-)1.87 j-)1.74 Not:. Fark-I: ÇEF eksi TÛFE; Fark-ll de ÇEF eksi TEFE'dir. Kaynak: DİE, haber bültenleri. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net George Orvvell'ın 1984 adlı romanının izleğinin iki temel bileşeni vardı: Büyük güçîer arasında sürekli (gerçek ya da sa- nal) bir savaş ve vatandaşlannın özel ya- şamlannı tümüyle denetleyen ve gözetle- yen bir devlet. Gelişmeler böyle birdünya- ya sandığımızdan çok daha yakın olduğu- muzu düşündürüyor. Büyük güçler arası rekabetle ilgili kimi ilginç gelişmelere geçen pazartesi değinmiştim. Bu yazımda, bu ko- nuya kısa bir ekleme yapıp, "tümüyle de- netleme" ile ilgili gelişmeleri aktarmak is- tiyorum. 1984ün dünyasındaki gibi 11 Eylül'den bu yana "terorizme karşı" bir sürekli savaş içinde yaşıyoruz. Üstelik, bu öyle bir savaş ki, belli bir ülkeye karşı değil (ama ülkeler işgal edilebiliyor), hangi hedefleri ele geçirince biteceği, bu hedef- leri neden seçtiği (kitle imha silahları, de- mokrasi argümanlannı anımsayın) belli de- ğil, ne zaman biteceği de. Dolayısıyla bu sürekli savaşın düşmanı "gerçek mi sanal mı" belli değil! Üstelik bu savaş küresel ve gittikçe daha genel bir karakter kazanma- ya başlıyor. örneğin radikal Islamdan kay- naklanan bir terorizme karşı başlamıştı ama, ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, mayıs ayında askeri akademi West Point'te yaptığı bir konuşmada, "küresel birkalkış- maya" karşı savaştıklannı açıklayarak, as- lında bu "sürekli savaşın" kapsamının çok daha geniş olduğunu ortaya koydu (Was- hington Post, 31/05/04). Böylece, dünya- nın neresinde olursa olsun, ABD'nin veya müttefiklerinin iradesine, iktidanna karşı çıkmak, ABD destekli bir rejimi devirmek- ten, IMF politikalanna karşı çıkmaya kadar (devrimden bağımsızlık savaşına kadar, aslında yerel olaylar) ABD'nin küresel ve sürekli savaşının kapsamına giriyordu. Rumsfeld'in bu saptamasının salt "kav- ramsal değişiklik" olmadığını, pratikte ye- ni gelişmelere açıldığını da Sydney Mor- ning Herald'ın bir haberi ortaya koydu: Pentagon, tüm dünyayı saran 1000'den fazla ABD üssünden aynca, bir de "küre- sel ordu" kurmak amacıyla, Kongre'ye 700 milyon dolarlık bir ek paket sunmuş. Sa- vunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Kongre Silahlı Hizmetler Komisyonu'na yaptığı açıklamada, bu kaynağın "teroriz- me ve kalkışmaya karşı yerelgüçlerin (yal- nızca orduların değil- işbiriikçi sivil güçle- rin, gizli örgütlerin vb...) oluşturulması, si- lahlandınlması ve eğitilmesi için kullanıla- cağını" açıklamış (SMH, 11/08/04). Wol- fovvitz'in "terorizme" ile "kalkışmayı" iki farklı kategori olarak değerlendirmesi de çokanlamlı. Bu ABD'nin "teröristlerin" ya- nı sıra hatta esas olarak başkalarını, ABD'nin dünya düzenine karşı çıkan her- 1984-2004 kesi hedef aldığını göstermiyor mu? Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke- lerde, 11 Eylül'den bu yana kendi vatan- daşları üzerinde, 1984 romanındakini anımsatan, hatta belki de geride bırakacak düzeyde bir bütünsel gözetleme/denetle- me sistemi kurma yolundaki uygulamalar giderek hızlanıyor. Devletler yalnızca ger- çekleştirdikleri ya- sal düzenlemeler- le değil, aynı za- manda, istihbarat (gözetleme, bilgi toplama) alanına, ama bu kez 1984'ten farklı ola- rak, özel şırketleri de doğrudan so- karak, yaşamın her alanını denetleyen iletişim ağlan kura- rak vatandaşlan- nın özel yaşamla- nna bugüne kadar görülmemiş düzeyde tecavüz etmeye başladılar. Abu Garip fotoğraflan ve Ingiltere'de iş- kence altında alınan bilgilerin geçerti ola- bileceğini kabul eden yeni bir yasanın (The .Guardian, 12/08) gösterdiği gibi, işkence de olağanlaşarak, bu yeni, 1984 benzeri dünyanın önemli bir bileşeni haline geldi. Cözetleme-sinai kompleks "Askeri-sınai kompleks" kavramı, 1950'lerden bu yana ABD'de dev şirketler- le, devletin savun- ma-ordu kurumlan- nın iç içe geçmesini ve ortak bir çıkar grubu oluşturmaya başlamasını sapta- mak için kullanılıyor. Amerikan Sivil Hak- lar Birliği'nin (ACLU) ağustos başında ya- yımladığı bir rapor, şimdi de karşımızda "askeri sınai komp- leksin" yanı sıra bir de "gözetleme- sınai kompleks" oluştuğu- nu gösteriyor (www.aclu.org/surveillan- ce). "The Surveillance-industrial comp- lex: How the American Government is conscripting business and individuals in the construction of a surveillance soci- ety" (Gözetleme-sınai kompleks: Ameri- kan hükümeti, bir gözetleme toplumu ya- ratmak için özel şirketlerin ve bireylerin hiz- metlerine nasıl başvuruyor) başlıklı rapor, devletin vatandaşlannı denetleme ve gö- zetleme kapasitesinin her zaman bir sının olduğunu, ancak özel şirketlerin bu süre- ce dahil edilmesiyle, bu kapasitenin önce- kiyle mukayese edilemeyecek kadar büyü- düğünü söylüyor. Bu yeni girişim bünyesindeki program- lar, kıyı kentlerinde balıkçılan, cankurtaran örgütlerini, kentlerde kablo TV teknisyen- lerini, postacılan ve diğer kamu-özel sek- tör görevlilerini, ilişki kurduklan insanların evlerinde rastladıkları şüpheli durumlan otoritelere rapor etmeye teşvik ediyor. AC- LU raporu böylece herkesin herkesi gözet- lediği ve birbirini ihbar ettiği bir topluma doğru hızla ilertendiğine dikkat çekiyor. Matrlx'e hoş geldinlz Sivil haklan okumaya çalışan kurumla- nn giderek daha çok dikkat çekmeye ça- lıştığı bir diğer gelişmenin adı da Matrix (Multi-state Anti-terror Information Exc- hange - Terorizme karşı eyaletler arası bil- gi takası). Matrix, ilk kez, Florida'da veri ta- banı uzmanı Seisint Inc. adlı bir özel şirke- tin, 11 Eylül'den sonra kendi veri tabanıy- la hükümetjn güvenlik güçlerinin veri taba- nını birleştirmesiyle doğmuş. Florida Vali- si, Başkan Bush'un kardeşi Jeb Bush, 2003 Ocak ayında Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile buluşarak, bu sistemi anlat- mış, Seisint'e Adalet Bakanlığı'ndan 4 mil- yon dolar mali yardım sağlamış. Daha son- ra Içgüvenlik Bölümü (Homeland Security) bu projeye 8 milyon dolar daha ek kaynak sağlamış, daha da sonra Seisint'le yapılan bir anlaşma bağlamında tüm sistemin ida- ri yönetimini üstlenmiş (The New Stan- dard, 9/07/04). The New Standard'ın aktardığına göre, giderek diğer eyaletlerin de bu sisteme ka- tılmaya başlamasıyla ülke çapında, vatan- daşlann şimdiki ve eski adresleri, telefon numaraları, yasal sicilleri, ev, konut bilgile- ri, fotoğraflan, komşulan, hatta sosyal iliş- ki ağlan üzerine muazzam bir veri tabanı oluşmuş. Seisint, veri bankasındaki bu bil- gileri satarak büyük paralar kazanıyor. Böylece artık, internet alanındaki geliş- meleri izleyen ünlü dergisi VVired'in bir yo- rumunda işaret ettiği gibi, Büyük Şirket (Big Business) 1984 romanındaki Büyük Ağabey'in (Big Brother) yerine geçiyor (KimZetter, "Big Business Becoming Big Brother", Wired, 09/08). Böylece bir kez daha gerçek yaşam sanatın peşinden ge- liyor, gerçekliği yakalayabilmek için ve dünyamız 1984 romanındaki kâbus dün- yasına benzemeye devarc ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle